Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ali Özeren: ‘’Tam kapanmanın faydalarını görüyoruz’’

On TV ekranlarında yayınlanan ve Gazeteci Batuhan Ersek’in sunduğu On’da Sağlık programına Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ali Özeren konuk oldu. Programda koronavirüs, aşı çalışmaları ve maske kullanma zorunluluğu hakkında konuşulurken Ali Özeren önemli açıklamalarda bulundu.

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.yenimarmaragazetesi.com/

Handan EFE/ÖZEL HABER

Ali Özeren ‘’Almanya bildiğim kadarıyla üç kez tam kapanma yaptı ama gerçekten tam kapanma yaptı. Biz 43 istisnası olan bir kapanma yapmamıza rağmen istatistikler gerçekten hastanelere yansıdı. Şu anda koronayı olabildiğince düşürdük. Bu zaten bulaşmayı önlemenin bir yöntemidir. En basitinden maske bile bunu sağlıyor. Yani bulaşmayı engellediğimiz zaman virüsün yaşama şansı yok. Eğer biz virüsü yaşatmazsak, sevdiklerimize götürüp de sevdiklerimizi öldürmezsek pandemi bitecek aslında. Yani burada problem aslında insanların sosyallik adına sevdiklerine verdikleri zararla ilgili. Devlet bir karar vermiş, eleştirilecek yanları mutlaka vardır ama diğer taraftan gerçekten dört dörtlük bir kapanma yaptık ve bunun dört dörtlük sonuçlarını gördük. 60 binden, 3 bin-5 binli rakamlara düşüyor. Şu anda biz düşüş ivmesini yakaladık ve minik kısıtlamalarla bu devam edecek. Şu anda tam kapanma ve ekonomik anlamdaki sıkıntıların, çalışma dünyasındaki olumsuzlukların sıkıntılarını çözmek anlamında da programlar, destekler geliyor. Bu şekilde insanların tabii ki uzaktan çalışma, ek ödemeler, sigorta destekleri vs. bu tarz destekler… Böylece bu kapanmanın faydalarını gördük, göreceğiz inşallah. Şu anda hastaneler rahat. Kapanma devam edecek mi, devamı gelecek mi, bu bizim elimizde. İnsanımız eğer ki maske mesafe kurallarına riayet ederse tam kapanmalar yaşamayacağız. Yazı rahat atlattık diyelim, önümüzde bir kış var. Pandemi bir günde bitecek bir şey değildir. Tüm dünyaya yayılmış bir salgından bahsediyoruz. O nedenle bir kapanma ile kapatamayacağız dosyayı. Tekrarından korunmak için kendimizi korumamız lazım. Biz yasakları delersek daha sert yasaklarla karşılaşacağız. Biz kurallara riayet edersek daha erken zamanda kurallar rahatlayacak. Pandemide sıkıntılı süreç tüm dünyada azaldı gibi duruyor. Bir tek Hindistan orada bir istisna olabilir. Avrupa’da da Amerika’da da sıkıntılı süreçler azaldı. Örnek gösterilen ülkeler var. Bunların kendilerine göre avantajları var: ada ülkeleri, izole olmaları, nüfusun az olması… Mutlaka eğitim, mutlaka sağlık, mutlaka ticaret lazım ama önce sağlık lazım. Virüsle yaşamayı öğreniyoruz. Sağlık camiasında virüsle temas çok daha yoğun. Normal bir iş sektöründe çalışan bir insan için bu kadar değil. Dünyada sağlık çalışanı anlamında hastalığı en çok yaşayan ve kayıp verenlerden birisiyiz ama bu bizim hastalığı yoğun atlattığımız o yoğun dönemde de sağlık çalışanları direkt muhatap olduğu için oldu bu. Sağlık çalışanlarından çok dikkat edenler de oldu aslında. Evlerine aylarca gitmeyenler oldu ya da evine gittiğinde bir dış mekanda tüm iş kıyafetlerinden arınıp kendisinin de hijyenine dikkat ederek ancak yakınlarına yaklaşanlar oldu. Doğrusu da budur zaten.’’ dedi.

Koronavirüs Aşıları

Ali Özeren ‘’Vatandaşın ya da sosyal medyanın yansıttığı tarzda Çin aşısı, Amerikan aşısı, Alman aşısı diye bir şey yok. Tüm dünyada nasıl ki motor üreten üç tane fabrika varsa, şanzıman üreten beş tane fabrika varsa aşı üreten de on tane vardır. Bir yandan bakarsak şu anda Ar-Ge aşamasında olan 200 tane aşı çalışması var. Bunların içinde bizim de ona yakın yerli aşımız da var. Şimdi uygulamada olanlara bakmak lazım. Bu konuda da sayımız beklenenden oldukça hızlı ilerledi ama dünya nüfusu az bir nüfus değil, Türkiye nüfusu az bir nüfus değil. Bu kadar insanı hemen aşılamak mümkün değil.  Aşılama hızıyla ilgili eleştiriler var. Aşılamada hızlı olduğumuz zamanlar da oldu, yetersiz olduğumuz zamanlar da oldu. Hem turizm açısından hem ekonomi açısından aşıyı hızlandırmamız gerekiyor. En çok da okulları zamanında açabilmemiz için hızlandırmamız gerekiyor ve bu konuda bir program zaten yürütülüyor. Fakat tedarikteki problemler de var. Burada tedarikte saklama şartlarıyla ilgili kısmı da var. Türkiye’de artık birçok yerde Alman aşısına ulaşabileceğimiz müjdesi geldi. İlk başta biz sağlıkçılar hepimiz Çin aşısı olduk. Yüzde yüz koruyucu mu? Hiçbir aşı için bunu söyleyemeyiz.  Şu anki geldiğimiz noktada bu aşılar için bir sürü yalan haber çıksa da kesinlikle oldukça güvenli ama Sinovac daha mı güvenli? Evet daha güvenli. Neden daha güvenli? Yan etkiler anlamında. Hastalığa bakalım: hastalığın kimde ne kadar şiddetli seyredeceğini kestirmek mümkün değil. Bir aşının yan etkisi ne olabilir, ne kadar zamanda olabilir, ne kadar hayati olabilir? Aşıdan ölen yok. Diğer taraftan aşıdan hastanelik olan var mı? Hiçbir aşı için yok. Küçük, acilde çözülebilecek yan etkiler her aşıda var. Sinovac aşısının etkisinde yaşlılarla ilgili belki etkinlik anlamında eleştirilebilir kısmı var ama genel güvenlik anlamında hiç eleştirilecek tarafı yok. Sinovac aşısı Türkiye’de en yaygın kullanılan aşıdır. Alman aşısının yan etki oranı biraz daha fazlaca. Fazlaca dediğimiz biraz daha alerjik dediğimiz bünyelerde alerji şeklinde ama bu yine hastanelik mi, korkulacak şekilde mi, bir zararı var mı? Yok. Uzun vadede bir zararı var mı? Yok. Biontech aşısının güzelliği: etkinliği. Hem ilk dozdan sonra %70 civarında hem ikinci dozdan sonra %93-%97’lere varan koruyuculuk var. Şu an Türkiye’deki aşılama artık Biontech üzerinden gidiyor. Burada ilk başta saklama şekliyle ilgili handikap vardı. Yani aşının bozulması, aşının yeterli saklanamaması gibi -80 dereceden bahsediyoruz. Bir aşı için -20 yeterliydi, bugün artık -20 derecede uygulanabilir oldu. Şöyle denebilir: ben marketten alabilmeliyim. Olabilir mi? Olabilir. AVM’ye niye kurmadılar da aşı yapmadılar? Olabilir. Gelsinler herkesi işyerinde bir günde aşılasınlar. Ama bu işin realitesi o kadar kolay değil. Şu an zaten sağlık çalışanları normalin çok çok üstünde bir yükle çalışıyor. Sağlık çalışanları zaten normalin çok üzerinde çalışıyor. Maalesef sağlık çalışanlarının zarar görmesinin bir sebebi de budur zaten. Yurtdışında sağlık çalışanlarının mesai saatlerini azaltan ülkeler bile oldu.’’ ifadelerini kullandı.

Yerli Aşı Çalışmaları

Ali Özeren ‘’Maalesef Türkiye’nin daha önceden bir aşı tecrübesi yok. 1920’li, 1930’lu yıllarda dışarıya aşı veren bir ülkeden bahsediyoruz ama son zamanlarda aşı üretebilen, satabilen ülke değiliz. İlaç üretimi konusunda oldukça başarılıyız ama bu ilaç hammaddesi genellikle bir yerlerden geliyor, bizde daha çok standardizasyon ve paketleme tarzında gidiyor. İlaç üretimi sayılmaz gerçek anlamda bu. Yurtdışı üretim firmalarının Türkiye’de üretip yurtdışına götürdüğü, Türk firmalarının üretip de birçok ülkeye sattığı yani dünyanın da kalitesini kabul ettiği bir ilaç üretim altyapımız var. Aşıda da aslında bazı ilaç firmalarımızın çabaları, altyapıları vardı. Bununla ilgili başka bir firmanın aşısının Türkiye’de üretilmesi gündeme geldi, hatta gelmenin de ötesinde. Çok kısa zamanda elimizde olacak. Ama yerli aşıyı üretmek bu tamamen bilimini, hammaddesini, içeriğini, testlerini yapmak daha zaman alıyor. Onun için çok kısa zaman da olmadı gibi.  Hemen elimizde olmayacak, faz üçteyiz bildiğim kadarıyla. Bu çalışma da bildiğim kadarıyla orta seviyede şu anda. Yani süreç anlamında birkaç ayı geçti, birkaç ay sonra yerli aşımız olacak ümidindeyiz. Aşı kendinizin, istediğiniz kadar üretebilirsiniz, bir sınırı yok. Diğer tarafta parayla satın alıyorsun, verdiği kadar. Kendi aşın, üretiyorsun dünyaya satıyorsun. Asıl güzel kısmı burası.’’ dedi.

Maske kullanma zorunluluğu

Ali Özeren ‘’Aşılamada belli bir orana ulaşıp, hastalık geçirdi antikor oldu, aşıladı antikor oldu. Yani bu vatandaş hasta olmayacak. Bu hastalık bulaştırmayacak dediğimiz noktada tabii ki serbestlik gelecek ama Türkiye’de maalesef daha aşılamanın başındayız. Şu ana kadarki aşılama 13 milyon civarında diye biliyorum. Biz büyük bir ülkeyiz. Almanya kadar hammadde ve ekonomi anlamında güçlü bir ülke değiliz maalesef. Herkese bedava test mümkün değil. Devlete de bir maliyeti var sonuçta. Yani her gün herkese aşı yapmak, test yapmak akıl, mantık ve bilim dışı. Hele hele aşılamalar etkili olduktan sonra her hafta ya da her gün niye test yaparsın?  Sen bu vatandaşın iki doz aşılandığını biliyorsun. Test yapmaya gerek kalmadı artık. Bu vatandaş hasta olmayacak, bir yerden bulaştırmayacak. Gereken yerde kullanacaksın testleri de. Herkese bedavadan test yapmak iyilik değil. Eleştirenlerin bir cümlesi de şöyle: herkese test yapıyorlar, herkesi hasta ediyorlar. Test yapmayın. Böyle bir dünya yok. Şikayet varsa bu şikayetin bu hastalıkla ilişkili olduğunu test yapmadan çözemezsiniz. Fakat PCR testleri tek çıkış yeri midir ya da covid teşhisi için tek test midir? Hayır. Laboratuvar doktoru desteklediği sürece anlamlıdır. Klinikle uyumlu olduğu sürece anlamlıdır. PCR negatif birçok covid gördüm. Dünyada da bu böyle. Çünkü PCR’ın güvenilirliği %70’lerde. Bütün testlerin sonuçlarını test öncesi örneklemeyle ilgili yapılan hatalar etkiler. Yani siz örnek alırken doğru miktarda örnek almadığınız takdirde kanseri de yakalayamazsınız, covidi de yakalayamazsınız. Pandeminin tüm dünyadaki yaygınlığı hala orman yangınının devam ettiği anlamına geliyor. Sisteme katılan yeni hasta anlamına geliyor. Bu devam ettiği sürece dünyada hiçbir ülkenin güvende olması mümkün değil aşılanmış olsa bile, maske kullanmış olsa bile. Biz şimdi aşılıyız, hastalığı da geçirdik, maske de takıyoruz, takacağız. Çünkü aşı ne kadar korur bilmiyoruz. Gelen virüs hangi mutasyon, hangi kimlikte çıkacak karşımıza bilmiyoruz. Açık alanda spor yaparken, çocuklarınızla piknik yaparken maskenin çok bir esprisi yok. Gereği de yok. Tıbbi anlamda mantığı da yok. Tıbbi anlamda çok kalabalık olmayan bir ortamda %1’in altında. Artık Avrupa’da aşılama da belli bir noktaya geldiği için aşı oranının %70’i geçmesi gerekiyor. Antikor oluşmuş toplumun %70’i geçmesi gerekiyor ki bulaşma oranı azalsın. Pandemiyi kırmanın yollarından birisi sürü bağışıklığı, aşılamak, hastalığın gerçek tedavisi diyebileceğin ilacı bulmak. Henüz bu konuların hiçbirisinde %100 başarı elde etmiş değiliz.’’ ifadelerini kullandı.

Bağışıklık        

Ali Özeren ‘’Aslında bağışıklık konusu tüm zamanlarda, tüm yaşlarda, tüm dünyanın her ülkesinde geçerli ve her zaman geçerli. Yani sağlıklı beslenirsek, spor yaparsak, uykumuza dikkat edersek vücudumuz daha dirençli olacak birçok şeye karşı. Hastalığa yakalanmayacağız, yakalansak da griple atlatacağız ama eğer ki uyku düzenimiz kötüyse beslenme düzenimiz kötüyse… Pandemide şunu gördük: D vitamini. Lütfen herkes en kısa zamanda D vitaminini ölçtürsün ve D vitaminini yerine koysun. Pandemide öğrendiğimiz en etkili sebep ve çözüm D vitamini.  Mümkünse D vitaminini 50 civarında tutarsak daha koruyucu oluyor ve hastalığa yakalanmıyoruz. Yakalandığımızda ağır atlatmıyoruz. D vitamini önemli.’’ şeklinde konuştu.