Hava Durumu

Hukukçu Mehmet Ener: “Diyanet bağımsız olmalı”

On TV ekranlarında yayınlanan ve Gazeteci/Yazar Saye Yılmaz’ın sunduğu Türkiye Gündemi programına Gazeteci İsmail Karakaş, Gazeteci Orhan Efe ve Hukukçu Mehmet Ener konuk oldu. Programda corona virüsün mutasyona uğraması ve Diyanet İşleri Başkanlığının yapısı hakkında konuşuldu.

Haber Giriş Tarihi: 31.12.2020 09:32
Haber Güncellenme Tarihi: 31.12.2020 09:32
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenimarmaragazetesi.com/
Hukukçu Mehmet Ener:  “Diyanet bağımsız olmalı”

Ümmügülsüm KUL/ÖZEL HABER

Mehmet Ener, Coronavirüs aşı çalışmaları ve Diyanet İşleri Başkanlığının yapısı hakkında ‘’Tedbiri elden bırakmamak lazım. Ben hükümetimize teşekkür ediyorum. İngiltere’den, Hollanda’dan uçuşlara tedbir aldı. Bunların bazılarını durdurdu, karantina tedbirlerini ona göre aldı. Tedbir aldıktan sonra herhalde biz bunu aşacağız. Bugün bir doktorumuz diyordu ki: Orta Çağ’dan kalma tedbirler bazı tedbirlerden daha iyi. Maske, mesafe, temizlik Orta Çağ’dan beri uygulanan bir sistemdir diyor. Bilim ne diyorsa onu yapmamız lazım. Mutasyon normaldir, olması da gerekir. Hekimlerimiz çalışıyor. Türk aşısı yapıldığı takdirde ve bu konuda doktorlarımız da senin aşı olman gerekir dediği anda aşı olacağız. Yasalar noktasında hıfzıssıhha kanunu açık. Hükümet yetkililerimiz herkes aşıyı olmak zorunda dediği anda herkes bu aşıyı olmak mecburiyetinde. Türkiye’de de Sanayi Bakanımızın açıklamasına göre üç tane ilimizde aşı üretimi için güzel çalışmalar var. 160 milyon doza yakın aşı üretebilecek kapasiteye yaklaşıyoruz diyor. Tabi bu belirli bir zaman alacak, belki nisanı bulacak ama Türkiye bu konuda çalışıyor. Çalıştığı için de biz, yetkililerin söylemlerine uyacağız. Biz hükümetin emirlerine hep beraber uyalım ki bütün tedbirler ona göre uygulansın. Hükümetin almış olduğu tedbirlere uymayınca sayılar artıyor. Bir de sağlık sistemimiz sosyal devletten dolayı bedava, kimseye bir şey dokunmuyor, dokunmadığı için de nasıl olsa yatarız düşüncesi var ama yatanları düşünmek lazım. Hıfzıssıhha kanununa göre veya ceza kanununda da var bu hüküm, cezalar var. Sulh ceza hakimlikleri kurallara uymayan şahısları hapis cezası vermekten mesela eğitimi engelliyorsa okulu bir hafta boyunca temizleyecek diyor. Bu tip yasaklara uymayan insanlara sulh ceza hakimliklerince  yoğun bakımlarda en azından birer hafta temizlik veya oradaki yoğun bakım elemanlarına yardımcı olacak cezalar vermesini ben tavsiye ediyorum. Devletimiz insanları bu konuda ikna edecek yapıya sahip olması lazım. Sağlık Bakanımızın ilk günkü açıklamalarına, her şeyine dört dörtlük inanıyordum ama sonradan bazı noktalarda karışıklıklar oldu. Son açıklamalarıyla o karışıklıkları giderdi. Bizim, Sağlık Bakanımızın dediklerine, hükümetimizin dediklerine uymamızda fayda vardır. Necip Fazıl Kısakürek Sakarya Türküsünde paryayı çok güzel tarif ediyor. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya diyor. Demek ki biz öz vatanımızda bir zamanlar paryalığı yaşamışız. Biz inancımız noktasında paryalığı yaşıyoruz hala. Biz ülkemizi seviyoruz. Biz insanlar arasında ikilik yaratmak istemiyoruz. Biz sıkıntıları kendi içimizde yaşıyoruz. Camilerimizin çoğu vatandaşımızın bağışladığı yerlerden oluşur. Camileri cami dernekleri yapar ama Diyanet İşleri Başkanlığı buna el koyar. Camileri cami dernekleri yaptıysa onun idaresini cami dernekleri yapması lazım. Doğuda mollaların, melelerin yapmış olduğu hizmetler bugün için yadsınamaz. Çünkü insanlara dini noktaları anlatmaktır. Bence de su parası alınmaması konusuna iştirak ediyorum. Bugüne kadar camilerde abdest almamaya çalıştım. Fakat Ankara’da bir camide sıcak su var, orada abdesti rahat alabiliyorsunuz. Orayı yapan şahıs, Kayserili müteahhit dedi ki devlet almasa da su parasını ödüyoruz. Kimsenin kul hakkı geçmesin diye işlem yapıyoruz dedi. Cami derneği bu konuda üstüne alsın. Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’de olması gereken bir kurumdur. Benim laiklik anlayışıma göre Diyanet İşleri Başkanlığı bağımsız olması lazım. Özerk olması lazım fakat Türkiye standartlarına göre bunu özerk olmaması için iki tane sıkıntı vardır. Birisi sistemin idaresi noktasında birisi de Türkiye’de insanlar üzerinde oynanacak oyunlarla ilgili. AB diyor ki siz Alevileri azınlık sayın. Bizim Alevilerle herhangi bir derdimiz yok. Onu azınlık saydın, bunu azınlık saydın ne olacak? Sevr’i Türkiye üzerinde uygulayacak. Bizim bağımsızlığımız Türkiye’de yaşayan tüm ırki temelli insanların birlik beraberlik içinde Türkiye’yi vatanı kabul ederek vatandaşlık bağıyla bağlı olmasının esas olmasıdır.’’ ifadelerini kullandı.

 

İngiltere’de aşı çalışmaları hız kazandı

İsmail Karakaş, İngiltere’de pandemi süreci ve İngiltere’de dini kurumların yapısı hakkında konuşurken ‘’Mutasyon durumu bugünlerde açıklanmış olsa da eylül-kasım aylarında söyleniyordu. Aralık ayına gelindiğinde yayılma hızı arttığı için aralık ayında tespit edilebildi. Mutasyon bekleniyordu ancak yayılma hızı bu kadar beklenmediğinden dolayı belki de açıklanmadı. Şu anda İngiltere’nin almış olduğu olağanüstü kararlar da bunun sonucunda olmuş oldu. Şu anda bütün AB ülkeleri, Türkiye de dahil olmak üzere İngiltere’deki uçuşları kapatmış durumda. Mutasyon hazırlıksız olarak gelmedi, aslında bilinen bir gerçekti fakat yayılma hızı yüzde 70 daha hızlı olduğu için ve daha hızlı reaksiyonlar gösterdiği için… Dünya Sağlık Örgütü bu yeni tip mutasyon virüsün ölümcül olduğuna dair kanıtların olmadığını ancak yayılma hızının bir önceki virüse göre daha yaygın olduğunu söyledi. Dolayısıyla artırılmış önlemler var, halkı gözlemlediğimiz kadarıyla bir panik havası yok. İnsanlar yine gündelik işlerine devam ediyorlar. Medyanın çok abarttığı kadar bir durum yok ortada. Ancak evrim geçirmiş bir virüsle karşı karşıya olduğumuz da kesin. İngiltere Sağlık Bakanı bir açıklamada bulundu. Yeni tür virüsün kontrolden çıktığını belirtti. Kontrolden çıktı, daha hızlı yayılmaya başladı anlamındaydı. Bu yayılan virüsün kontrol altına alınması için aşı çalışmalarına ve aşılanmaya ağırlık verildi. Bundan sonrası için aşılamaya daha fazla önem verilecek. İngiltere’de şu anda ölüm oranları arttı ve hükümet de dolayısıyla önlem almak zorunda kaldı. Bu mutasyona uğramış bir virüs diye tam diyemiyorlar yetkililer. Bunu Dünya Sağlık Örgütü de yaptığı açıklamada tam olarak açıklayamıyor. Hızlı yayıldığına dair şüpheler var ama aşı çalışmaları ve aşılanmalarla ilgili çalışmaların hemen örtüşmesi, bu tarz söylemlerin artması tabii ki manidar fakat elimizde veriler de var. İngiltere’de vaka sayılarının artışı ve ölüm oranlarının artışı da bunu destekler nitelikte. Aslında yetkililer de şu anda ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Konuyu halka arz ederken de belki bir panik havası oluşturulmuş oldu ama bundan sonrası için alınan önlemlerin artması iyi yönde.  Aşı çalışmalarıyla örtüşüyor bu panik havası fakat halk aynı şeyi düşünmüyor. İngiliz vatandaşları bugün sokaktaydı, trafik aynı yoğunlukta devam ediyordu. Aslında vatandaşları bir an önce aşıya yönlendirmeye yönelik birtakım yönlendirme tedbirleri olabilir. Aşı çalışmaları İngiltere’de aşı çalışmaları hız kazandı. Dolayısıyla bu aşı yeni tür olarak adlandırılan covid-20 virüsüne veya adı her neyse mutasyona uğrayan bu virüse korunak sağlar mı sağlamaz mı, bu da tabii ki tartışmaya açık bir konu. En çok zarar gören ülkelerin başında İngiltere geliyor. Şu anda İngiltere’ye kırktan fazla ülke uçuş yasağı koydu ve kapanan işyerlerinden dolayı da İngiltere’nin mali kaybı oldukça fazla. Alınan önlemler bununla yeterli değil. Sıkı denetimler yok. Halka bununla ilgili bir yaptırım yok. İnsanlar dışarıda yine maskesiz dolaşıyor. Maske zorunluluğu var, maskesiz yakalanan insanlara ciddi cezalar da var ancak denetim yok. Caddelerde, sokaklarda maskesiz dolaşan yüzlerce insan var. Bu söylentilerden, mutasyondan veya diğer alınan bu abartılı kararlardan en çok etkilenen İngiltere oldu dünya ölçeğine baktığımızda. Diğer ülkeler tamamen sanki bu süreci çok iyi yönetiyormuş gibi direkt İngiltere’ye yüklendi ve uçuşları İngiltere’den durdurdu. Halbuki baktığımızda o ülkelerin de verileri kontrol edildiğinde, o ülkelerde de bu aylarda salgının belli oranda arttığını gözlemleyebiliriz. Çünkü bu mutasyon söylentileri sadece bugüne özel değil. Eylül, ekim ve kasım aylarında da vardı. Ancak bulaşma riski ve bulaşma hızı biraz fazla olduğu için ve İngiltere’de vakalar arttığı için buradan yayılmış gibi dünyaya yayın yapıldı. Dolayısıyla bu da belki de insanları biraz daha aşıya yönlendirmek adına, biraz daha önlemlere dikkat etmeleri bakımından, önlemleri artırmak amaçlı yapıldı. Ne olursa olsun en güzel yöntem insanların kendilerini izole etmesi, maske, mesafe, temizlik, bunlara riayet edildiği takdirde nisan-mayıs aylarında bu salgının daha düşük seyirlerde olduğunu konuşuyor olacağız. Bu virüs önceden bir kişiden üç kişiye bulaşıyordu. Bir kişiden üçten fazla kişiye bulaşıyor şu anda. Dolayısıyla hemen mutasyon kelimesi geldi ama bu da tam netlik kazanmadı. Yani Dünya Sağlık Örgütünün veya tıbbi bir araştırmanın ürünü değil bu. Bulaş hızının artışından dolayı böyle bir panik havası estirildi. İngiltere’de kiliseler ve dini kuruluşların hepsinin bir vakıfları var. Kar amacı güdenler var, kimisi yarı ticari şeklinde olan kuruluşlar. Her kilisenin ve her dini kuruluşun kendi bir bütçesi, kendi yönetimi ve kendini çevirecek kadar oluşumu vardır. Devletin onlara herhangi bir maaş bağladığını ben duymadım. Devlet tarafından atanan bazı din görevlileri olabilir belki ama benim bildiğim kilise, cami ve havra ve buna benzer yardım kuruluşu üzerinden yapılıyor ve kendi vakıfları, kendi kurumları var.’’ dedi.

‘’Bir Müslüman abdest aldığı suyun

parasını ödemekten aciz değildir’’

Orhan Efe, Coronavirüs aşı çalışmaları ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısı hakkında ‘’Ülkemizde de insanlarımızın kafası bir hayli karışık bu noktada. Rus aşısına da, Çin aşısına da, Alman-ABD ortak yapımı aşıya da tam bir güvencemiz yok. Şu anda sosyal mesafeyi koruyoruz, toplu alanlarda bulunmamaya çalışıyoruz. Ekonomik sıkıntılar var. Birçok sektör gerçekten zor durumda. Özellikle restoranlar, kafeler, konaklama tesisleri zor durumda. Bunu hep birlikte tedbirlere uyarsak bir an önce atlatacağımızı düşünüyorum. Batı’dan ülkemize dayatılan aşılara karşı şüphem var. Şu an itibariyle ben aşı olmayı düşünmüyorum.  Bir de böyle iyileşen kişileri gördüğümde 75 yaşın üzerinde. Farklı farklı senaryolar aklıma geliyor. Eminim vatandaşlarımızın büyük bir kısmı da benim gibi, şüpheli olarak bakıyorlar. Medyaya da çok dikkat etmek gerekiyor. Bu medya şirketlerinin dünyayı manipüle eden, biliyorsunuz her taşın altından ırkçı Siyonistler çıkıyor. Finans sektörü ve medya sektörü de bu kesimin elinde, aşıların ticaretini yapan firmalar da bu sektörün elinde. Etrafınızda, yakınınızda vefat eden insanlar var ama sanki bir nezleden, bir gripten daha hafif geçiren insanlar var. Açıkçası bu da benim kafamı karıştırıyor.  Şu anda gündemde olan aşılar yerli ve milli aşılar değil. Diyanet İşleri Kurumu diye 120 bin tane imama, müezzine maaş ödüyor mu İngiliz hükümeti? Sosyal güvenliklerini karşılıyor mu bunların? Söz konusu camilerde, kiliselerde yapılacak vaazlara, okunacak hutbelere müdahale ediyor mu? Mesela İngiliz hazinesi üzerine cami ya da kilise inşa ediliyor mu? Yani 120 bin personeli olan Diyanet İşleri Başkanlığı, 80 binin üzerinde cami var. Her şeyi konuşuluyor bunların, çevreyi koru, yeşili koru, ağacı sev. Ancak açlık sınırının altındaki asgari ücretten adil olmayan bir şekilde vergi alınması hiç konuşulmadı mesela. Bu imam ve müezzin arkadaşlarımızı hedef aldığım anlamına gelmesin. İçlerinde çok değerli, çok nitelikli, çok alim insanlar var. Onlar da bu yapıdan rahatsız. Devlet denilen organizasyon Laik bir sistemde bütün inançlara, bütün mezheplere eşit bir mesafede olması gerekiyor. Ne yazık ki devletimiz 120 bin, bir inancın mensubuna maaş veriyor, sosyal güvenliğini karşılıyor. Minimum maliyeti 10 bin lira. Hazine arazisi üzerine cami inşa ettiriyor. Sular kanunu gereği camilere bedava su veriyor. Afrika’nın ilkel kabilelerinde bile rastlanılmayacak şekilde bir Laiklik tatbikatı var. Ben İngiltere’deki bu konudaki yaklaşımları merak ediyorum. Ben özellikle bu Diyanet İşleri Başkanlığının yapısı konusunda CHP ile milli görüş partilerinin bakışı arasında bir fark olmadığını görüyorum. Zaten şu anda da milli görüş partilerinde bir enflasyon yaşanmakta. Saadet Partisi en hakiki milli görüşçü biziz diyor. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanının soyadının da Erbakan olması münasebetiyle en hakiki milli görüş bizde diyor. Zaman zaman sayın Recep Tayyip Erdoğan her ne kadar milli görüş gömleğini çıkardık demişse de tekrar o gömleği giydiğine dair işaretler veriyor. Bırakın Diyanetin 120 bin mensubunu finanse etmemiz yetmiyor hazine arazisi üzerine camiler inşa ediliyor yine yetmiyor, suları da bedava veriyoruz yine yetmiyor, bir de cuma namazından sonra cemaatten her defasında da para ödemeden çıkamıyorsunuz. Ben bu yapıyı hala ister CHP ister Saadet Partisi ister Yeniden Refah Partisi, Diyanet İşlerine bakışı aynı. Halbuki artık dünya büyük bir köy haline geldi. Böyle bir laiklik anlayışı yok. Bu memleketin bütçesinden 120 bin imam ve müezzine maaş ödenemez. Bu İslama da uygun olmaz, hukuk devletine de uygun olmaz. Bir tarafta profesyonel Müslümanlar ön tarafta, bir buçuk metre arkasında amatör Müslümanlar, böyle bir din anlayışı olmaz, böyle bir İslam anlayışı olmaz. Dünyada örneği yok. Değişime açık olalım. Yoksa gençlerimiz gidiyor elden. Din adına yapılan yanlış uygulamalardan maalesef birçok gencimiz ateist oluyor, deist oluyor. Hiç onlara uygun örnek olmuyoruz. Birçok imam arkadaşımız, müezzin arkadaşımız aldığım paranın helal olduğunu düşünmüyorum diyor. Rahmetli Erbakan hocam da bu Diyanet İşleri yapısının güçlenmesine 1974’te katkı verdi.  Birçok şeyh, şıh, molla imam olarak atandı, devlet memuru oldu. Ben buna katılmıyorum. Derhal Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Herkes başının çaresine bakar İngiltere’de nasıl başının çaresine bakıyorsa, Almanya’da nasıl örnek alıyorsa. Hep örnek alıyoruz Batı’yı. Bir de bu konuda örnek alalım madem. Camilerde su bedava olduğu için birçok müezzin arabasını orada yıkıyor. Diyanet İşlerinin lağvedilmesi lazım. Herkes kendi başının çaresine baksın. Yedi bakanlığın bütçesinden daha fazla bütçeye sahip Diyanet İşleri Başkanlığı. Sokaklarda birçok genç deist oluyor, ateist oluyor. Örneklere bir bakıyor ki böyle bir din anlayışı olur mu diyor. Artık dünya küçük bir köy haline geldi. İngiltere’de olanı biteni beş dakikada öğrenebiliyorsunuz. Yani biz istediğimiz kadar gözlerimizi kapatalım kendimize gece yaparız. Böyle bir sistem yeryüzünde yok. Böyle bir diyanet yapısını şahsen istemiyorum. Bir Müslüman abdest aldığı suyun parasını ödemekten aciz değildir. Camisini yaptığı arsanın ücretini ödemekten aciz değildir.’’ şeklinde konuştu.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.