Hava Durumu

YENİŞEHİR’İN UTANÇ DUVARI VE DİREKLERİ!

Yazının Giriş Tarihi: 11.08.2024 19:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.08.2024 19:12

Sürgün sonrası, geçtiğimiz Pazartesi günü yayınlanan ‘İnegöl Boğazova Rant İttifakı’ başlıklı yazımız, İnegöl’deki bir çok ‘Rantçı Beyaz Türk’ün uykusunu kaçırırken, ‘yapanın yanına kâr kalıyor’ endişesindeki aziz okuyucularımızın içine de su serpti. Önceki yıllarda cılız cılız yapılan birkaç haberin dışında, Bursa gündemine pek gelmemişti ‘Boğazova Rant İttifakı.’

Geçtiğimiz hafta yayınlanan köşe yazım, tıklanma rekorları kırmış. Rekorlarımın ve Yeni Marmara Gazetesi’ndeki köşeme kavuşma sevincimi doyasıya yaşarken, sürgün döneminde bile paslanmadığımı en net şekilde kanıtlamanın huzuru ile cep telefonumu titreşime alarak erken yatmaya başlamıştım. Uykumun en tatlı anında, gürültü ile uyandım. Yatağımın yanındaki sehpanın üzerindeki cep telefonum, titreye titreye yere düşmüş, yerde bile titremeye devam ediyor. Uyku sersemliğimle telefonun ekranına baktığımda, açlık sınırının altındaki asgari ücrete beni çalıştıran Patron Vekili Mustafa Efe’nin aradığını gördüm ve ben de titremeye başladım. ‘Hayırdır İNŞALLAH’ diyerekten telefonumu açtım.

-“Kuşçubaşı! Babam Orhan Efe, Yenişehir Osmaniye Köyü’ndeki Marmara İyi Tarım ve Doğal Yaşam Merkezi’nde yarın saat:14.00’de seni bekliyor. Hayırlı gecelerin olsun.”

Haydaaa. Gel de uyu. Büyük patron beni neden çağırır? Sürgünün ardından yazdığım ilk köşe yazısından dolayı, yine mi bedel ödeyeceğim? İnegöl’ün etkili, yetkili isimleri patron üzerinde baskı mı oluşturdu? Kafamda yığınla sorular ile birlikte sabaha kadar uyuyamadım. Sağa dön, sola dön sabahı zor ettim.

Öğleye doğru kuzenim Süleyman’ın 1986 model Doğan görünümlü Şahin arabası ile önce Boğazova’dan İnegöl’e, ardından da pek kıymetli patronum Orhan Efe’nin yaşadığı Yenişehir’in Osmaniye Köyü’ne doğru yola koyuldum. Kuzenim Süleyman’ın aracına sonradan taktırdığı navigasyonu, güç bela çalıştırdık. Aracımız gibi müzelik navigasyon, bize alternatif bir güzergah önerdi. Alternatif güzergahtan şüphelendim. Meğerse bizim kuzen Süleyman, merdivenaltı bir yazılımcıda navigasyonuna farklı bir eklenti yükletmiş. TÜVTÜRK’ün araç muayene ücretini denkleştiremeyen kuzen, trafik kontrollerinin çok az veya hiç olmadığı alternatif güzergahları kullanıyormuş. Açlık sınırının altındaki maaşımı alınca, aracın muayene ücretini kuzenime hibe etmeye karar verdim o an. Bursa’nın en sükseli köşe yazarının, muayanesiz araca binmesi hiç yakışık almaz.

İnegöl’ün şirin köylerinden Kozluca ve Yeni Yörük’ün ardından, Balkan göçmenlerinin 150 yıl önce kurduğu Osmaniye karşımıza çıktı. Türkiye’nin en verimli topraklarından oluşan Yenişehir Ovası’nın yukarıdan muhteşem görüntüsü eşliğinde, çok keyifli bir yolculuk oldu.

Osmaniye Köyü’nün hemen dışındaki Marmara İyi Tarım ve Doğal Yaşam Merkezi’nin önüne park ettik aracımızı. Karşımıza 3 adet sürgülü kapı çıktı. Hangi kapıdan gireceğimiz konusunda tereddüt ederken, karayağız (Memati) bir delikanlının bize doğru geldiğini gördük. Onun işaret ettiği kapıdan içeri buyur edildik.

Oldukça sıcak bir gündü. Kamelya’nın altındaki oturma grubunda, oturacak yer yoktu. Kalabalık bir grubu ağırlıyordu eli öpülesi patronum Orhan Efe. Bir süre sessizce kıyıda köşede bekledik.

Nihayet patronumuz Orhan Efe’nin oturduğu oturma grubuna biz de davet edildik. Karşımızda, medya patronundan çok farklı bir portre bulduk. Beyaz tenli patronumuz, görmeyeli epey renk değiştirmiş. Yüzü, kulakları, dirseklerinden itibaren kolları, dizkapaklarının aşağısı renk değiştirmiş. Basbayağı amele yanıkları bunlar. Başındaki Bursa Kent Konseyi’nin (muhtemelen önceki Kent Konseyi Başkanı Şevket Orhan hediye etti) şapkasını çıkartıp sehpaya koyduğunda, siyahlaşan teninin aksine kafasında siyah saç kalmadığını, en az 15 günlük beyaz sakalları ile pamuk dedeye benzediğini farkettim. Hürmetle elini öpmek istedim ama izin vermedi. Girişte bize gireceğimiz kapıyı gösteren karayağız (Memati) delikanlı, pamuk dede patronun hemen arkasında dikkatli gözlerle bizi süzüyordu.

Yorgun ve bitkin bir ses tonu ile patron başladı konuşmaya;

-“Hiç kimsenin helal namusu ve helal ekmeği ile oynama. Kimseye iftira atma. Yalan, dolan, dedikodu yazma. Belgesiz, asılsız iddialarda bulunma. Din, dil, ırk, ideoloji ayrımı yapma. Kamunun menfaatlerini her zaman üstün tut. ‘Hayra Motor, Şerre Fren’ ilkemizden zerrece sapma. Hep beraber, yaşadığımız her dakikanın hakkını verelim ve ‘adam’ gibi emaneti sahibine teslim edelim. Roman tadında yazıyorsun. Keyifle okuyorum.” dedi gülümseyerek.

Ayaklarım yerden kesildi sanki. Ucuna oturduğum koltuğa tam yaslanacak iken, patron aniden ayağa kalktı;

“-Kuşçubaşı! İş beni bekler. Çim biçme traktörü ile çimenleri biçeceğim. Ardından da Piramit Mazı fidanlarını sulayacağım. Bundan sonra bizim işimiz; çiçek, böcek. Az önce söylediklerimin dışına çıkma, Allah’ın izniyle ben patron olduğum sürece, kimse yazdıklarını engelleyemez.” diyerek elensesi ile birlikte bana sarıldı ve ardından mini çim biçme traktörüne atladığı gibi yanımızdan ayrıldı.

Sonradan adının Ahmet Kamil olduğunu öğrendiğim ‘Memati’, “Kuşçubaşı ve kuzenini aç gönderme diye tembih etti patron” diyerek bizleri yan tarafta hazırlanan sofraya davet etti. Konuşmayı pek sevmiyor Memati. Yemek boyunca gözlerini bizden ayırmadı. Nefis bir ziyafetin ardından, kuzenim Süleyman ile Yenişehir’e doğru yola koyulduk.

Yenişehir’deki kuşlarım ile yıkılan Osmangazi Lisesi’nin yerine ikame edilen Millet Bahçesi’nde buluştuk. Demli çaylar eşliğinde; Yenişehir’in dünü, bugünü ile ilgili epey bilgi aktardı kuşlarım. ‘İznik Caddesi’ne doğru biraz yürüyelim’ dedik.

Çok geniş bir yaya kaldırımı ile başladık yürüyüşe. Bir süre sonra giderek daralmaya başladı kaldırım. Ve birden ‘Yenişehir’in Utanç Duvarı’na rastladık. ‘Otoban bitti, tali yola girdik’ sanki. Yaya kaldırımının dörtte üçünü bir evin bahçe duvarları kapatmış, iki kişinin yan yana zor yürüyeceği bir kaldırım kalmış, Elektrik şirketi de tam oraya tüy diker gibi beton direk dikmiş. Beton yetmemiş, 75 cm uzağına bir de Metal direk yerleştirmiş.

“Duvar, beton direk, metal direk. Duvar, beton direk, metal direk. Duvar, beton direk, metal direk.” diyerek nakaratı tutturmuşum. ‘Yenişehir’in Beyaz Türkleri’nden N.Y, yaya kaldırımına yaptığı duvarının içini de özel otoparkı haline getirmiş! Caddedeki bütün binalar çekme mesafesinde iken, senin hangi özelliğin var da çekme mesafesine uymuyorsun? Allah’ım sen aklıma mukayyet ol.

Yenişehirli kuşlarıma döndüm, onlara ve gıyaplarında etkili ve yetkili kişilere hitaben; “Bu ne böyle? Duvarı, beton direği, metal direği yapanlar, yapanlara göz yumanlar, yıllardır arz-ı endam etmesine seyirci kalanlar, ‘duvar, beton direk, metal direk’ üçlemesine ‘1. Derece SİT’ muamelesi yapanlar! Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastaneleri’nin bahçesine yanlışlıkla gezmeye girseniz, hastabakıcılar sizi yakalar, ömrü billah orada tedavi görürsünüz. Ne yiyiyor, ne içiyorsunuz siz?”

‘Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun!.. 1. Derece SİT muamelesi gören ‘duvar, beton direk, metal direk’ten arta kalan ‘yaya kaldırımsı’ alandan gelip geçen binlerce kişi, her gün kulaklarınızı çınlatıyor. Binlerce kişiye bugünden itibaren ben de dahil oldum. O üçleme, orada kaldığı müddetçe, ben de köşemden etkili-yetkili kim varsa onlara kısa mesaj göndereceğim. “Üç vakte kadar, o üçleme ortadan kalkmaz ise eli öpülesi patronum Orhan Efe’nin arazisinde gördüğüm, 2. el ağaç elektrik direklerinden birini de bir gece ansızın gelip dikerek, üçlüyü dörtleyeceğim.”

Benim şaşkınlığımı, şaşkın şaşkın gözlemleyen Yenişehirli kuşlarım, başladılar şakımaya;

-“2003-2014 döneminde Yenişehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Bülent Hamdi Cingil, çok sayıda bina mühürledi, ünlü bir pastanenin kaçak indirmesini de indirdi, Beyaz Türk’ün duvarına gelince indiremedi. Bu durum; Yenişehirli Beyaz Türk N.Y’nin, Cingil başkanın eski patronu olmasına bağlandı. Ana tarafından Arnavut olan Cingil başkanın, Utanç Duvarı ve beton direk konusunda ‘Arnavut Damarı’ tutmadı. Günahını almayalım, metal direk ondan sonra dikildi.”

-“2014-2019 ‘Yenişehir’in Yolları, Kaldır Süleyman Kolları’ nakaratı ile hatırlanan bir sonraki Yenişehir Belediye Başkanı Süleyman Çelik de altyapı çalışmalarından fırsat bulup, Utanç Duvarı’nı, beton direği kaldıramadı. Kaldıramamasının bir diğer nedeninin, Süleyman Çelik’in de Beyaz Türkler grubundan olmasından kaynaklandığı ifade ediliyor, sık sık.”

-“2019-2024 Cumhur İttifakı’nın Belediye Başkanı seçilen Davut Aydın, tarihi Osmangazi Lisesi’ni yıktı ama Utanç Duvarı’nı, beton direği o da yıkamadı. Üstelik, metal direk de onun zamanında dikildi. Dikilmedik bir tek tüy bıraktı.”

Kısa bir süre önce sürpriz bir şekilde İyi Parti’den Yenişehir Belediye Başkanı seçilen Ercan Özel, çok kritik bir noktada. 5 yıllık başkanlık performansını duvar, beton ve metal direk etkileyecek sanırım. ‘1. Derece SİT Alanı’ muamelesi gören Beyaz Türk’ün duvarına, beton ve metal direğe ilişmez ise o da tarihin karanlık sayfalarına ilişir. Hadi Ercan Başkan, göreyim seni!

Bu yazıyı okuyan çiçeği burnunda Yenişehir Belediye Başkanı Ercan Özel, eminim içinden şöyle diyordur; “21 yıldır iktidar partisine mensup belediye başkanlarının yıkamadığı duvarı, beton ve metal direği, benim üzerime mi yıkıyorsun Kuşçubaşı!? El insaf!”

Karamürsel’de halkın kullanımındaki sahile çöreklenen karavanları bir gecede yerinden söküp atan Kaymakam Osman Aslan Canbaba’nın Yenişehir Kaymakamı olarak göreve başladığını şakıdı kuşlarım.

Canbaba, Yenişehir Kaymakamlığı görevinin yanı sıra İnegöl Kaymakamlığı’nı da vekaleten sürdürmekte imiş. Devletin merasının, ormanının talan edilip, milyonluk villa rantlarının havada uçuştuğu İnegöl Çayyaka Boğazova Yaylası krizini kucağında bulan Canbaba, üstüne üstlük duvar, beton direk ve metal direk krizi ile de karşı karşıya. Tam o sırada diğer kuşum şakımaya başladı;

-“Yenişehir’in doğusundaki çok şirin bir köyün yakınındaki bir tarlada, kaçak kurulan konteyner evde, 2 erkeğin çıplak şekilde yakalandığı, bu tür kaçak mekanların bir çoğunda uyuşturucu partileri düzenlendiği, sapkın cinsel fantazilerin yaşandığı çok sık dile getirilen iddialardan.”

Yenişehir Kaymakamı Osman Aslan Canbaba! Göster Canbabalığı’nı. Duvar, beton direk, metal direk ile her türlü pespayeliğin yaşandığı kaçak konteynerleri söküp at, ağzı dualı aziz milletimizin dualarında yerini kap.

SIRADA İZNİK VE ORHANGAZİ VAR,

İNEGÖL’E TEKRAR DÖNECEĞİM.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin İnegöllü AK Partili Meclis Üyesi S.K., gözüm üzerinde. ‘Çekirge bir zıplar, iki zıplar, üçüncü de yakalanır’ atasözünü bile boşa çıkartıp, ‘onlarca kez zıpladın ve yakalanmadın.’ Taa ki Bursalı Kuşçubaşı’nın radarına girene kadar. Hangi taşı kaldırsam, altından sen çıkıyorsun. Sana özel dosyayı İnegöllü kuşlarım hazırlıyor. Biat ettiğiniz büyük siyasetçi (!) abiniz, dar alanda kısa paslaşmalar konusunda uzman olsa da sakın unutmayın ki; ‘dün yediğiniz hurmalar, gün gelir sizi tırmalar!’

Nasipse, Yüce Allah beden ve ruh sağlığı verirse, kıymetli eli öpülesi patronum Orhan Efe yazılarıma izin verdiği sürece, her Pazartesi Yeni Marmara Gazetesi ve www.yenimarmara.com.tr adresinde internet sitesindeki köşeme bekliyorum. Allah’a emanet olun aziz okuyucularım.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.