Hava Durumu

ÇEVRE KONUSUNDAKİ İKİYÜZLÜLÜK TAM DA BÖYLE BİR ŞEY..!

Yazının Giriş Tarihi: 28.06.2022 17:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.06.2022 17:44

Görüyor musunuz..? Çevremizdeki her şey ne kadar çabuk değişiyor.

Dünya da değişiyor bu her şey ile birlikte…Eskiden insanlar yaşamak için doğa ile savaşırken, şimdi doğa insanlara karşı bir yaşam mücadelesi veriyor. Artık doğayı korumak, geleceği korumakla eşdeğer bir kavram...Ama bunu insanların kabullenmesi çok zaman alacak galiba...

Yakın çevremizde; paranın yeşilini doğanın yeşiline tercih eden bunca insan varken, ülkemizdeki ve kentimizdeki çevre sorunları hiç biter mi..?

Çiftçilerin tarımsal sulama yaptığı Nilüfer Çayı’ndaki kimyasal kirlilik bir gün sona erer mi..?

Nilüfer ilçesinin batısındaki konut alanlarını zaman-zaman tehdit eden koku ve kimyasal kirliliğin nedeni ortaya çıkarılabilir mi..?

Arıtma tesislerinin çoğundan özelikle gece saatlerinde çevreye yayılan gazlar yok edilebilir mi..?

Hamitler Çöp Toplama Bölgesinden İstanbul-Bursa-İzmir Çevre yoluna inen iğrenç koku kaybolur mu..?

Kimyasal atıklarını derelere acımasızca salan fabrika yetkilileri suçüstü yakalanır mı..?

Neredeyse bir fosseptik çukuruna dönen Marmara Denizi’ndeki musilaj önlenebilir mi..?

                          DOĞANIN MI YOKSA PARANIN YEŞİLİ Mİ..?

Aslında çok garip bir çelişki bu…

Bir tarafta çevre adına ahkam kesip ah-vah diyeceksin, artan kanser vakalarından şikayet edeceksin. Hemen öte yanda Bursa’nın akan sularına, kirli atıkları bırakanları görmeyeceksin. Sonra bu sularla; çiftçinin-köylünün tarlasını sulamasına hiç ses çıkarmayacaksın. Ve bu sularla yetişen domatesin-biberin-salatalığın-marulun insanları hasta etmesine kayıtsız kalacaksın.

İkiyüzlülük tam da bu işte…!

Açılan yeni fabrikalarla sanayi toplumu olma yolunda önemli adımlar atılan Türkiye’de; ne yazıktır ki çevre koruma konusunda kaplumbağa adımları  ile gidiliyor.

Yeşil Bursa’nın grileşmesine yol açan düşünce sığlığı da, işte bu çelişkili adımlar nedeniyle oluştu. Eskiden yeşil-mavi karışımı akan derelerimiz katran karası akmaya, üstelik pis de kokmaya başladı.

Ama Uludağ Üniversitesi dahil…Bu konuda kimsenin sesi çıkmıyor bu kentte…

Bu doğal çevre kirliliğine, kötü kokulara ve gece yarıları ortaya salınan kimyasal gazlara “DUR” diyecek bir makam yok mu koca Bursa’da..?                              

İşte bu noktada paranın yeşili ile doğanın yeşilinin sorgulanması gerekiyor ama nerede bu özeleştiri mekanizması…Nerede çevresini koruyacak  kendisiyle/doğayla barışık insanlar..?

Nerede STK’lar..?

Her geçen gün, her şey para ile özdeşleşmeye başladı. Paranın gücü, her şeyin önüne geçti herhalde…Bu yüzden…Paran varsa, doğayı bile kirletebiliyorsun bu ülkede

Nasıl olsa DOĞA-DER gibi birkaç iyi STK ve üç-dört köşe yazarı dışında kimsenin sesi çıkmıyor.

Nilüfer Çayı’nı temiz bir akarsu olmaktan çıkaran olgu bu işte..!

Artık bir atık su çayı olan Nilüfer, tarım sulamasında da kullanıldığı için birçok ölümcül hastalığa neden oluyor ama…Ses yok Bursa’da…

Yazımın ekinde yer alan bir afişte 2012 yılında yapılan bir etkinliğin anonsu var. Nilüfer Çayı kıyısındaki Çaylı Köyünde kirlilik ile ilgili bir panel yapılmış ve insanlara bu işin boyutları anlatılmış zamanın uzmanları tarafından…

Yıl 2022…Tam 10 yıl geçmiş aradan…Ne değişti..? Tabii ki hiçbir şey…Aynı hamam ,aynı tas…

                               YALÇIN ARAS’IN KURTULUŞ REÇETESİ

Nilüfer Çayı kenarında tarlası olan çiftçilerimiz, artık kendi ürettikleri tarım ürünlerini yemiyor hastalık riskinden dolayı…Ama geçinmek için satmak zorunda kalıyorlar. Bir şekilde tüketiliyor bu marullar, maydanozlar, biberler, domatesler…

Yani…Bu kentte birileri zararını bilmeden sofralarında tüketiyor bu kirli ürünleri…

Ondan sonra da…Onkoloji Hastanelerinde boş yatak kalmıyor bu ülkede…Ve yaşadığımız kentte kanser-ülser-katarakt vakaları artıyor.

Ne yazık ki…Bile-bile lades gibi oluyor bazı şeyler…

Konunun resmi muhatabı olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü de “çevrecilikten çok” şehircilik yapmaya başlayınca…Tabii ki denetim, kontrol ve cezalandırma da yetersiz ve eksik sonuçlara ulaşılıyor.

Yani…Yapanın yanına yaptığı kötülük kar kalıyor çoğunlukla...

İşin net ve açık özeti var aslında; çevrecilik ve ikiyüzlülük bir arada olmuyor.

Tavşana kaç, tazıya tut örneği yaklaşımlarla; bu kentin akarsuları, gölleri, su kaynakları korunamıyor. Eskiden suyu içilen, ailece piknik yapılan, balık tutulan ve yüzülen Nilüfer Çayı da; bir fiziki kirliğinin dışında, düşünce sığlığı nedeniyle de bir akarsu olmaktan çıkarak atık su haline geliyor.

Dünyanın birçok kentinde; içinden nehir geçen şehirler turizmde de doğa güzelliğinde de prim üstüne prim kazanırken, bizim kentin ortasından geçen Nilüfer Çayı’nın içi gibi adı da giderek kirleniyor.

Yazık değil mi bu akarsuya..?

Bu önemli konuyu bu hafta haftalık Ekohaber Gazetesi’ndeki köşesine taşıyan sanayici dostumuz NİLSİAD Başkanı Yalçın Aras, Bursa’nın bu nadide akarsuyunun kurtuluşu için bir reçete hazırlamış.10 Maddelik bu kurtuluş reçetesini okumanızı önererek yazımı sonlandırıyorum.

Nilüfer Çayı’nın S.O.S çığlığını duyanlara selam olsun.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ÖZLÜ SÖZLER: Yalnız kendisini düşünen insan; yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar. (BACON)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.