Hava Durumu

ÇUKUR KAHVE SİYASET KONUŞUYOR

Yazının Giriş Tarihi: 24.03.2023 19:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.03.2023 19:37

Yaşamımın 50 yılının geçtiği sitemizin önemli bir köşesinde küçücük bir kahvehanemiz vardır. Kendi bahçesi üzerine, otuzlu yaşlarının başında  bu işyerini açan Ender abi, şu günlerde seksen yaşının ortasında. O mekandan yıllarca kimler geldi kimler geçti ve neler yaşandı bir bilseniz. Çok küçük ama ma sıcak ortamı, ilginç müşterileri, isimleri değişse de buranın ruhuna bilmeden ayak uydurdu adeta…Ben de arada bir uğrar, biraz nasibimi alırım bu küçük mekandan. Bir an için de olsa, günlük yaşamın sıkıntılarını unutup, az da olsa rahatlarsınız. Bu arada oldukça ihmal etmiştim bizim Çukur Kahve’yi…Ramazan başlangıcında  uğramak istedim, değişen bir şey var mı diye…Baktım yine eski tas, yine eski hamam misali…Bağırış çağırış arasında kağıt oyunu, ya da birbirine laf çarpmak için neredeyse sıraya giren kahve sakinleri.Neyse uzatmadan son ziyaretimi gelin sizinle paylaşayım.

Kahveye uğramam iftar sonrası oldu. Bu saatler orası için çok idealdir.

Ramazan geldi ve Çukur Kahve için gündüz tatili başladı ama sohbet devam ediyor. Havanın elverdiği ölçüde gündüz bile bahçe sohbetleri sürüyormuş.       Eski dostları, büyüklerimi ve de kahveci Oğuz’un çayını özlemişim. Çünkü bu 50 yıllık mekâna uzun süredir uğramamıştım. Giderken yolda, ilk yapıldığı zamanı ve de çocukluktan gençliğe geçiş yıllarımı hatırladım. O dönemin büyükleri artık hayatta değil. Sabahları kahveyi açan Memiş amcayı, ona takılmadan günü geçmeyen Hüdai abiyi, Demirci İbrahim abiyi ve kahvenin hem mimarı, hem sahibi Ender ağabeyi unutmak olur mu ? İçlerinde bir tek Ender ağabey hayatta. O da bastonla geziyor. Neyse nostaljiyi bırakıp, Ramazan’ın ilk gecesine döneyim. Kahve sımsıkı dolu. Yer bulamayanlar, serin soğuk arası havaya karşın bahçede sigara molası veriyor. Uzaktan geldim diye bana içeride bir yer verdiler. Dört masadan birinde yine kağıt oyunu var. Birinde de hızlı bir tavla… Zarların birini içeri, diğerini yere atmayı ihmal etmeyen Dağlı Ahmet abinin sesi yine her yerden duyuluyor. Güya rakibi, tavladan önce lafla mars edecek, ama politika yapmadan durur mu ? Sürekli Muharrem İnce’ye inceden dokunduruyor. Oyun arkadaşını tanıyamadığım için siyasal tandansı hakkında fikrim de yok. Ama galiba Millet İttifakı yanlısı gibi…

Ahmet abi “Ne oldu be, Muharrem sizi meletiyo, inletiyo. Seçime girmesin diye Allah bilir her akşam dua ediyonuz. Beş yıl önce peşinden gidiyoken iyiydi dimi, hadi şimdi çıkın işin içinden de görelim.” Daha genç olan iri yarı  tavla arkadaşı, önce zarları elinden bıraktı, sonra da Ahmet abinin yüzüne baktı. “Her gün emekli maaşım az diye ağliysun, sonra da bana kıziysun. Ama yine de reiz diysun. Bak ben onin hemşerisiyum ama şimdi oy vermiycum.Beter ol emi.”

Bu genç arkadaşı hatırladım, salgın döneminde aşı karşıtıydı, şimdi seçimde ağırlık kazanan tarafa geçmiş anladığım kadarıyla… Bunları düşünürken kapıda marangoz Turan göründü. Yine sululuğu üzerinde, baktı oturmaya yer yok, kapı eşiğinden salvolara başladı. İnşaat ustası Casime dönerek “Ne oldu len, hani bu Ramazan pide almıcaktın, yine sıraya girmişin, fırının önünde gördüm. Tabi olum sizde para çok. İnşaat demek para demek zaten.  Bak Kılıçdaroğlu boyna ihale alan mütaitlere çemkiriyo. Seçilsin bak sıra sana da gelecek.”

Casim önce sustu, sonra kartları elinden bıraktı “Bak abi 60 yaşına geldin hala akıllanmadın. Kim güçlüyse onun yanında ol. O zaman cebin para görür. Senin gibi haşlaklar da bağırır durur.”

İki masadan çıkan tartışma seslerini kahveci Oğuz kesti bir anda…“Beyler, politika yapmayalım, burası mahalle kahvesi, burası Çukur Kahve, burada siyaset olmaz” Bu kez hepsi birden Oğuz’ a saldırmaya başladı. Dağlı Mehmet abi açılışı yaptı “ Ulen, biz olmasak evden dışarı çıkamiycen. Dua etcene, bizi azarlıyon. Senin hayatın siyaset len” Oğuz daha cevap vermeden, emekli memur Orhan içeri ani bir dalışla “Beyler ne bu gürültü, nerdeyse camide hocanın sesini duyamıycaktık. Mevzu nedir?” dedi. Hepsi birden cevaba giriverdiler.

“İşimiz siyaset, var mı itirazın.?” Yine bir sessizlik. Çünkü memur Orhan’ın rengi  ve kime kızacağı belli olmaz. Ondan çekinirler. Az sonra da oyun arası sigara molası için herkes avluya çıktı. Kahve sakinlerinin en iyi tarafı da sigarayı dışarıda içmeleri zaten. Ayakta süren sohbete, romantik adam Mikail de katıldı. Yine bir şiir üzerine çalışıyormuş. Hem çayını yudumluyor, hem de karşısındaki çocukluk arkadaşı Haldun’a dizelerini okuyordu. O da ağzıyla müzik yapıyor ve arkadaşına eşlik ediyordu. Şimdilik kimsede bir şikâyet ve sıkıntı görünmüyordu. Çünkü ilk iftarda yemeği biraz fazla kaçırmışlar ki şimdi de sigaralarını keyifle tüttürüyorlardı. Ama bu mola kısa sürdü. Muzır Haldun hemen pimi çekti bombayı bahçenin ortasına bıraktı. “Ramazanlık et alan var mı? Aldıysanız kaçtan aldınız? Herkes birbirine baktı kaldı. Bereket ışık loştu ve de yüzler uzaktan seçilmiyordu. Bahçedekilerin bir kısmı soruyu duymazdan geldi. Marangoz Turan duramadı ve Haldun’a dönerek “ Olum kıyma bile iki yüz liradan başlıyoüç yüze kadar gidiyo. Hangi etten bahsediyon. Eti bıraktığımız neredeyse iki sene olcak.” Haldun hemen klasik sinsi  gülüşü ile cevabı yapıştırdı “ Hahaha haha…Bu sigara mı ki bıraktım diyosun. Hem bak bayram ikramiyesi 5 bin lira olcak diyolar. Emekli maaşları en düşük 5 bin 500 lafı edenler de var. O zaman birer kilo kıyma alırız artık. Bir de…” sözünü bitiremedi,  memur Orhan “Sus oğlum Ramazan ayındayız, gerisini getirme. Ne istediğini biliyom ben. İyi ki ev kirası fiyatına  bir şişe satıyolar da alamıyonuz. Beter olun “ Bu konuşmalar yapılırken, zaman ilerledi, hava giderek soğudu ve bahçe sakinlerinin bir kısmı yavaşça kahveye girmeye başladı, geriye kalanlar da evlerinin yolunu tuttu. Her şeye rağmen, bildik konuşmalar ve basit şakalar karşısında, yine de mutlu oldum. Çoktan beri görmediğim dostlarımın konuşmaları, beni az da olsa günlük sıkıntılardan uzaklaştırdı. Hele depremin psikolojik etkisini ilk kez bu kadar uzakta buldum. Size de böyle arkadaşlar ve de mekanlar dilerim. Hoşça kalın.

______________________________________________________________

HAPŞIRIK:

Rahmetli Halit Kıvanç  “ espri hapşırık gibidir, geldi mi kendi gelir derdi

İşte geldi:Bilin bakalım insan öldüren barış hangisidir? Cevap: İmar Barışı.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.