Hava Durumu

DÜNYAYA BU KÖTÜLÜĞÜ BİZ Mİ YAPTIK?

Yazının Giriş Tarihi: 12.08.2021 15:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.08.2021 15:47

Çarşamba günü sabah saat 11.00 sularında; aniden bastıran şiddetli yağmur nedeniyle Kastamonu’da sel felaketleri meydana geldi.

Öyle bir sel felaketiydi ki; önüne gelen her şeyi silip süpürdü. Görüntüler çok kötüydü özellikle Bozkurt ilçesinden… Sel; 9.332 nüfuslu Bozkurt ilçesi ile birlikte Kastamonu ilinin tam 7 ilçesinde daha etkili oldu. Metrekareye düşen yağış miktarının 300 kg. olduğu Bozkurt ilçesinde; dere üzerindeki kanalların yıkıldığı ve bu nedenle ilçede 4 metreye kadar çıkan sel suları nedeniyle büyük felaketin oluştuğu da gelen bilgiler arasında…

Köprülerin yıkıldığı, ağaçların kökünden söküldüğü ve otomobillerin sel suları ile sürüklendiği felaket sırasında; insanların canlarını kurtarmak için evlerinin çatılarına çıktığı da görülüyor fotoğraflarda…

Tam 10 dakika süren yoğun yağış sonrasında oluşan sel felaketi nedeniyle; ilçesinin adeta yok oluşunu izlediğini belirten Bozkurt Belediye Başkanı Muammer Yanık: “Her şey birdenbire oldu. İlçemin yok oluşunu izlemek beni kahrediyor” derken, çatılardaki insanları kurtarmak için helikopterler geldiği de anlaşılıyor. Şu anda 5 kişinin kayıp olduğu bilgisine ulaşılırken, bu sel felaketinin daha fazla can kaybına neden olmayacağı umudunu içimizde taşıyoruz.

Bu yaz mevsiminde gelen bu sel felaketleri, tabii ki beklenmeyen gelişmeler… Yakın geçmişte; buna benzer bir sel felaketini Rize’de yaşamıştık ve can kayıpları da olmuştu.

Akdeniz ve Ege’deki büyük orman yangınlarından sonra aniden gelen bu sel felaketleri, tabii ki çok dikkat çekici… Felaketler birbirini takip ediyor ülkemizde ne yazık ki…

                     KÜRESEL ISINMAYA İNSANOĞLU MU NEDEN OLDU?..

Şimdi konuyla bağlantılı bir başka ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizdeki bazı tarım uzmanları; kuraklık nedeniyle birçok tarım ürününde rekolte düşüklükleri meydana geldiğine dikkat çekerek, tarımın geleceği konusunda, umutsuz konuşuyorlar.

Bir tarafta kuraklık… Öte yanda ani sel baskınları…

Büyük çelişki bu aslında…             

Biz bu ülkede sel, yangın, kuraklık ve çöl sıcakları ile mücadele verirken, Almanya, İngiltere ve Çin gibi ülkelerde de ardı ardına büyük sel felaketleri yaşanıyor. Artık yeryüzündeki doğal felaketlerin 10 yıl öncesine göre yüzde 18 oranında artması, tehlikeyi yakından görmemiz açısından önemli bir kanıt…

Şiddetli yağışların, kutuplardaki olağanüstü erimenin, doğada sayısı giderek azalan canlıların, orman yangınlarının, seller ve kasırgaların ve deniz seviyelerindeki yükselmenin nedeni belli aslında…

Küresel ısınma ve iklim değişikliği!..

Kalkınma ve gelişmişlik adına doğaya karşı acımasızca savaş açan insanoğlu, bugün ektiğini biçiyor.

Kimse bu gerçekten kaçamaz.

Kesinlikle… Bunu biz yaptık… Hem de el birliği ile… Doğayı biz tükettik.

Şimdi de bunun bedelini ödeme zamanının geldiğini söylüyor doğa…

Anlayanlara!..

Ve son günlerde yaşanan sel, yangın, kuraklık ve susuzluk gibi doğal felaketlere baktığımızda; bunun bedelini ödemeye başladığımızı anlıyoruz.

                  SEL, YANGIN, KURAKLIK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Küresel ısınmanın Türkiye’ye şu andaki etkisi: sel, yangın ve kuraklık…

Ama Türkiye; 1990-2004 yılı istatistiklerine göre; yüzde 73 oranı ile karbondioksit emisyonunun en fazla artıran ülke… Hassas ve kırılgan bir iklimin yaşandığı ülkemiz, ne yazık ki küresel ısınmaya neden olan faktörlerin salınımında önemli bir paya da sahip…

İTÜ Meteoroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ülkemizde küresel ısınmanın halkın can ve mal güvenliğini tehdit ettiğini belirterek: “Acilen somut projeler geliştirip uygulamalıyız. Maliyetlerden korkarak bu önlemleri almazsak, sosyo-ekonomik risklerin faturası kabarır” demişti bundan 5 yıl önce…

İşte bu uyarıyı dikkate almak zorundaydık. Almadık tabii ki… Hükümetlerarası İklim Değişikliği Raporu’na göre; Türkiye’de 2025 yılında kar tutma süresi azalacak ve Uludağ ile Erciyes eriyecek. Bursa, İstanbul, Kocaeli, Çukurova ve Manisa çölleşecek.

2050 yılına kadar yaşanması olası olaylar, daha da korkutucu ama… Kıyılarda su seviyesi yükselecek ve bundan 50 milyon kişi etkilenecek. Kuş cenneti ve milli parklar tahrip olurken, 13 bin bitki çeşidi giderek azalacak. Pamuk üretimi Karadeniz’e kayarken, fındık ve çay üretimi sona erecek. Hamsi balığının soyu tükenecek ve Seyhan-Ceyhan, Göksu, Küçük ve Büyük Menderes nehirleri yok olacak.

Bu büyük tehlikeleri görmezden gelemeyiz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki; bu tehlikeleri biz yarattık ve şimdi bunun acısını da beraber yaşayacağız. Kurtuluş yok yani!..

              DEVEKUŞLARI GİBİ KAFAMIZI KUMA GÖMMEDEN ÖNCE!..

Ama daha az etkilenmek için, önlemleri de almak zorundayız. Önlem almazsak, acımasız doğa koşulları bir gün bizi yok edebilir.

Doğanın intikamının çok acımasız olacağını bilmeliyiz hepimiz ki; bir ağacı keserken, ormanları yok ederken veya çevreyi tahrip ederken biraz durup düşünebilelim.

Bilanço ortada… Şimdi hiç kimse; “dünyaya bunu biz mi yaptık ?” diyerek kafasını devekuşları gibi kuma gömmesin.

Hepimiz kendi doğa canavarımızı kendimiz yarattık. Şimdi de ceremesini çekiyoruz ve çekeceğiz.

Bunu herkes iyi bilsin. Doğanın intikamı korkunç olacak galiba… Gidişat bunu gösteriyor.

Şimdi tehlikenin farkında olanlar; sıcaklık artışını 1,5-2 derecelerde tutabilmek için bazı adımlar atıyorlar. AB Komisyonu’nun 11 Aralık 2019 tarihli Yeşil Mutabakat Programı, yeşil dönüşüm amaçlı kapsamlardan bir tanesi… Biliniyor ki; dünyadaki sıcaklık artışının temel nedeni; fosil yakıtların aşırı tüketimin yarattığı sera gazları… Bu nedenle dünyanın birçok ülkesinde kömür yakıtlı enerji santrallerinin devre dışı bırakılmasına yönelik somut takvim ve uygulamalar planlanıyor.

Yeşil Mutabakat programı eylem planında öngörülen çalışmalar da 9 başlıkta sıralanıyor. Şimdi bunları sayarak kafanızda dünyanın geleceğine dair bazı soru işaretleri yaratmak istiyorum: Sınırda karbon düzenlemeleri, Yeşil ve döngüsel ekonomi, Yeşil finansman, Temiz-ekonomik ve güvenli enerji arzı, Sürdürülebilir tarım, Sürdürülebilir akıllı ulaşım, İklim değişikliği ile etkin mücadele, Diplomasi, Avrupa Yeşil Mutabakatı Bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri…

Ama AB’nin eylem planında yer alan bu çalışmaları, hayata geçirmek çok kolay değil… Çok da geç kalındı galiba…

Konu ile ilgili olarak; ülkenizde de bazı girişimler var. Ticaret Bakanlığı ve aralarında Bursa’daki bazı SİAD’ların bulunduğu STK çalışmalarını yakından takip ediyorum.

Ben de bu çalışmalar için “kesinlikle yapılmaya değer” diye düşünüyorum.

Yeşil dönüşüm şarttır artık dünyanın sağlıklı geleceği için…

Hem de acilen!..

 

ÖZLÜ SÖZLER: Bir gün anlarsın ki; aslında kimsenin farkı yok kimseden… Sadece biri daha iyi yalan söyler, öbürü daha iyi oynar oyununu… Hepsi bu. (Can YÜCEL)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.