Fıtratta Var, Toplumda Biçimlenir…Utanmanın Hikâyesi…
Yazının Giriş Tarihi: 09.10.2025 23:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.10.2025 23:02
“Utanmak fıtratta var, ama aile ve toplum onu şekillendirir.”
Torunum Defne beş yaşında. Bazen bana gelip, “Ben utanıyorum, yapmak istemiyorum” der. Düşünüyorum, henüz küçücük bir çocuk ama içindeki utanma duygusu şimdiden kendini gösteriyor. On aylık minik torunum Aylin ise yabancının bakışına karşı mahcup oluyor, kucağa gelmek istemiyor. İşte insanın fıtratında var olan o ilk mahcubiyet kıvılcımı…
Bu gözlemler bize şunu hatırlatıyor: Utanma duygusu doğal ve fıtri bir potansiyel olarak insanda vardır, ama nasıl şekilleneceği, hangi durumlarda ortaya çıkacağı ve yoğunluğu, aile ve toplum tarafından biçimlendirilir. Beş yaşındaki bir çocuk artık başkalarının bakışını fark eder, toplumsal normları anlamaya başlar.Yakın cevreden alacağı tepkilerden çekinir.On aylık bir bebekte ise utanma henüz toplumsal değil; daha çok yabancıya karşı çekingenlik ve mahcubiyetin ilk işaretleridir.
Utanma, yüz kızarması, göz kaçırma, saklanma gibi bedensel tepkilerle kendini gösteren bir duygudur. Hem içsel bir pusuladır hem de toplumsal bir denetleyicidir. Bir yandan fıtraten verilen öz-bilinç potansiyelini ifade eder; çocuk, öğretilmese bile bazen mahcup olabilir, yüzünü saklayabilir. Diğer yandan toplumsal normlarla şekillenir: “Ayıp”, “Yakışmaz”, “Böyle yapılmaz” gibi kavramlar çocuğun davranışlarını ve duygularını yönlendirir.
Peki, ebeveynler ve büyükler bu duyguyu nasıl desteklemeli?
- Öncelikle çocuğun utanmasını küçümsememek ve alay etmemek gerekir. “Aaa, utanıyor, ne komik!” gibi ifadeler çocuğun içine kapanmasına yol açabilir.
- Aşırı baskı kurmamak, duyguyu korkuya dönüştürmemek önemlidir.
- Çocuğun duygusunu kabul etmek ve ona zaman tanımak, özgüvenini destekler. Örneğin, yabancının yanında konuşmak istemeyen bir çocuğa önce sizin yanınızda deneme fırsatı vermek, sonra kısa bir “Merhaba” demesi için cesaretlendirmek çok daha faydalıdır.
- Utancı suçlulukla karıştırmamak gerekir. Yani davranışı eleştirmek, kişiliği değil, yapılan yanlış davranışı hedef almak önemlidir.
Utanma, insana edep kazandıran, sınır çizen ve vicdanı canlı tutan bir pusuladır. Ama aşırısı zincire dönüşür; özgüveni kırar, kişiyi sürekli suçluluk ve yetersizlik duygusuna hapseder. Çocuğa bu dengeyi göstermek, ona hem özgüven hem de incelik kazandırmanın yoludur.
Belki de utanmayı anlamanın en doğru yolu şudur: Utanmak, insanın içindeki fıtri kıvılcım ile toplumun öğretilerinin buluştuğu bir duygudur. Ne sadece baskının ürünü ne de tamamen doğuştan gelen bir refleks… Onu değerli kılan, dengedir.
Utanmak, çocuk için bir eksiklik değil; doğru yönlendirildiğinde büyümenin en güzel işaretlerinden biridir.
Ve unutmayalım: Utanmak, insanın yolunu karartan bir gölge değil; doğru kullanıldığında kalbini aydınlatan bir ışık olabilir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EMİNE ÇİZMELİ ERİKEL
Fıtratta Var, Toplumda Biçimlenir…Utanmanın Hikâyesi…
“Utanmak fıtratta var, ama aile ve toplum onu şekillendirir.”
Torunum Defne beş yaşında. Bazen bana gelip, “Ben utanıyorum, yapmak istemiyorum” der. Düşünüyorum, henüz küçücük bir çocuk ama içindeki utanma duygusu şimdiden kendini gösteriyor. On aylık minik torunum Aylin ise yabancının bakışına karşı mahcup oluyor, kucağa gelmek istemiyor. İşte insanın fıtratında var olan o ilk mahcubiyet kıvılcımı…
Bu gözlemler bize şunu hatırlatıyor: Utanma duygusu doğal ve fıtri bir potansiyel olarak insanda vardır, ama nasıl şekilleneceği, hangi durumlarda ortaya çıkacağı ve yoğunluğu, aile ve toplum tarafından biçimlendirilir. Beş yaşındaki bir çocuk artık başkalarının bakışını fark eder, toplumsal normları anlamaya başlar.Yakın cevreden alacağı tepkilerden çekinir.On aylık bir bebekte ise utanma henüz toplumsal değil; daha çok yabancıya karşı çekingenlik ve mahcubiyetin ilk işaretleridir.
Utanma, yüz kızarması, göz kaçırma, saklanma gibi bedensel tepkilerle kendini gösteren bir duygudur. Hem içsel bir pusuladır hem de toplumsal bir denetleyicidir. Bir yandan fıtraten verilen öz-bilinç potansiyelini ifade eder; çocuk, öğretilmese bile bazen mahcup olabilir, yüzünü saklayabilir. Diğer yandan toplumsal normlarla şekillenir: “Ayıp”, “Yakışmaz”, “Böyle yapılmaz” gibi kavramlar çocuğun davranışlarını ve duygularını yönlendirir.
Peki, ebeveynler ve büyükler bu duyguyu nasıl desteklemeli?
- Öncelikle çocuğun utanmasını küçümsememek ve alay etmemek gerekir. “Aaa, utanıyor, ne komik!” gibi ifadeler çocuğun içine kapanmasına yol açabilir.
- Aşırı baskı kurmamak, duyguyu korkuya dönüştürmemek önemlidir.
- Çocuğun duygusunu kabul etmek ve ona zaman tanımak, özgüvenini destekler. Örneğin, yabancının yanında konuşmak istemeyen bir çocuğa önce sizin yanınızda deneme fırsatı vermek, sonra kısa bir “Merhaba” demesi için cesaretlendirmek çok daha faydalıdır.
- Utancı suçlulukla karıştırmamak gerekir. Yani davranışı eleştirmek, kişiliği değil, yapılan yanlış davranışı hedef almak önemlidir.
Utanma, insana edep kazandıran, sınır çizen ve vicdanı canlı tutan bir pusuladır. Ama aşırısı zincire dönüşür; özgüveni kırar, kişiyi sürekli suçluluk ve yetersizlik duygusuna hapseder. Çocuğa bu dengeyi göstermek, ona hem özgüven hem de incelik kazandırmanın yoludur.
Belki de utanmayı anlamanın en doğru yolu şudur: Utanmak, insanın içindeki fıtri kıvılcım ile toplumun öğretilerinin buluştuğu bir duygudur. Ne sadece baskının ürünü ne de tamamen doğuştan gelen bir refleks… Onu değerli kılan, dengedir.
Utanmak, çocuk için bir eksiklik değil; doğru yönlendirildiğinde büyümenin en güzel işaretlerinden biridir.
Ve unutmayalım: Utanmak, insanın yolunu karartan bir gölge değil; doğru kullanıldığında kalbini aydınlatan bir ışık olabilir.