Hava Durumu

IRKÇILIĞIN EN İLKEL HALİ;KAVMİYET, HEMŞERİLİK DUYGUSU TAASSUBU VE HASTALIĞI

Yazının Giriş Tarihi: 22.03.2023 16:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.03.2023 16:01

Irkçılık; insanlık ve toplum hayatını zelil ve rezil kılan zalimlere münkirlere münhasır bir hastalıktır. Bulaştığı toplumların hiçbiri iflah olmamıştır, tedavisi de yoktur.

Bu hastalığa yakalananların, dürüst bir kesimi dışındakilerin hiçbiri ırkçı olduğunu kabul etmezler. Bu hastalık değişik renk ve görüntü altında ortaya çıkar değişik adlar alırlar. Günümüzde bu hastalığın değişik ad ve türleri habis bir ur gibi hayatımızın içine girmiştir. Bu sosyal ve siyasi hayatımızın kalitesini aşağı çeken, çağdaş ve medeni toplum olmanın önünde bir set oluşturan etnik köken ve hemşerilik duygusunun abartılarak yaşanmasıdır.

Son yıllarda hızla çoğalan milli zararlımız; gereksiz ve faydasız ancak çok yaygın olan hemen hemen herkesin her gün bir şekilde muhatap olduğu hemşeri birlikteliği ve faaliyetleridir.

Günümüzde her yerde mantar gibi türeyen hemşerilik birlikteliği adı altındaki bu yapılanmaların, millet hayatına etkileri, devlet ve toplum hayatına zararları tartışılıp bu hastalığın hayatımızdan çıkarılması gerekir. Batı toplumları bu konuları, böylesine sağlıksız yapılanmaları yıllar önce terk edip geride bırakmış toplumsal gelişmelerini üst sıralara taşımışlar. Buna karşın doğu toplumları maalesef bu konuda mesafe alamadığı gibi tam tersine geriye doğru gitmiş gitmeye de devam etmektedir. Bu hastalık geri kalmışlığımızın birçok nedenlerinin yanında en büyük sebeplerinden biri olmuştur, olmaya da devem etmektedir.

Eski çağlarda kavmiyetçilik, aşiretçilik günümüzde hemşerilik aşağı yukarı aynı toplumsal hastalığın tezahürü olup, insani ve İslami değerler ile de çelişmekte, çatışmaktadır.

Sosyal Bilimlerin kutbu sayılan ünlü düşünür İbn-i Haldun; Asabiyet ile toplumların, devletlerin; kuruluş, varlığını devam ettirme ve sona erme halleri üzerindeki etkilerini yüzyıllar önce incelemiş ve yazmış, günümüzde halen başucu eseri olan Mukaddime ’de etraflıca izah etmiştir.

İbn-i Haldun’a göre Devletlerin Kurulmasında toplumdaki Asabiyetçilik duygusu büyük bir sinerji ve enerji kaynağı, itici gücü olarak faydalı olabilir, ancak sonrasında devlet hayatının devam etmesinde bu düşüncenin faydasından çok zararı dokunmaktadır. Tarihte bir çok devletlerin yıkılması ve sona ermesine neden olan bazı sebeplerinin yanında biri de budur.

Günümüzde Asabiyet kelimesine ve kavramına başka anlamlar yüklemeye çalışanlar olsa da Arapça Nesep kökünden gelen Asabiyet; Akraba, soy sop, kavim demektir. Asabiyetçilik (Irkçılık) ise Akraba, soy, sop kavim, ırk gayreti gütmek anlamını taşımaktadır.

Günümüzde bu halin en küçük parçası da ülkemizde mantar gibi türeyen hemşeri birliktelikleri bu yöndeki yapılanmalardır. İşin acı tarafı bu yapılanmaların toplum ve millet hayatında yarattığı zararlı etkileri konuşmak ve tartışmak neredeyse imkânsız olup sanki görünmeyen bir dokunulmazlık zırhına sahiptir.

Etnik köken veya hemşeri olmanın dışında hiçbir ortak noktası olmayan bu fertlerin ve faaliyetlerin kendi aralarında yarattıkları birlikteliğin fikri, duygusal altyapısı ve ülküsü de yoktur. Bütün temeli ve özelliği anı köyde ya da şehirde doğmuş olmaktır. Aralarında başka hiçbir dini inanç, siyasi ve felsefi düşünce hatta menfaat birlikteliği yoktur.

Bu belli bir şehirli, köylü veya mahalleli olma duygusu ile bir araya gelen kuruluşların yönetici ve mensupları kendilerini, masum ve hayırlı hizmetler yapmakla takdim etmekte, kendi şehir, köy veya kasabalarının sosyal kültürel yapısını tanıtma gayreti içinde olduğu söylemi ile savunmaktadırlar. Bu söylemler, sadece yanlış olan bu davranışa kılıf arama gayretinden başka bir şey değildir.

Bunların en çok neşvünema buldukları yer çoğunlukla ekonomik ve siyasi faaliyetlerdir. En çok bu alanda çalışma ve gayretlerine şahit oluruz. Oralarda barınmaları ve itibar görmeleri de siyasetçilerin oy zaafından, popülist davranışlarından kaynaklanmaktadır. Aslında kendilerini süslü ve cazip ambalaj içinde satmaktan başka becerileri olmayan bu kuruluş sahiplerinin söyledikleri kadar oy ve ekonomik potansiyellerinin olmadığı bir gerçektir.

Sadece çıkardıkları ses ve gürültünün desibeli yüksektir, bu da şark usulü ucuz pazarlama tekniğinden başka bir şey değildir. Pazarcıların mallarını satmak için bağırıp çığırtkanlık yapmaları gibidir. Kuyumcuların altın satmak için bağırdıkları hiç görülmüş duyulmuş mudur?

Toplum hayatımıza sosyolojik ve ekonomik olarak en büyük zararı veren bu yapılanma yukarıda da değindiğimiz gibi, toplumsal gelişmenin, millet ve ümmet bilincine ulaşmanın önündeki ciddi engellerden biridir.

Bu yapılanmaya rağbet edenler; iyi eğitimli olmanın, insani ve ahlaki, etik bazı değerlere sahip olmanın, gerçekten yardımsever, adaletli olmanın sadece tanıtımını yaparlar. Böyle gayretler içinde koşuşturanlar kendi hayatlarında yaptıkları işin veya mesleğinin hakkını vermek, işinin ehli olmak gibi bir vasfa ve düşünceye sahip olma çabaları yoktur. Bu yönde bir gayret içine de girmezler. Çünkü bu zor bir durumdur, emek, bilgi ve çalışmayı gerektirir. Halbuki hemşeri yakınlığı,etnik köken taassubu ve duygusunu istismar ederek ekonomik, siyasi rant elde etmek daha kolay ve zahmetsizdir.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.