Bu konuya daha önce başka bir vesile ile değinmiştim ama, yine hatırlatmakta fayda görüyorum. Nedeni, hem ülkemiz adına, hem de benim o günler için söyleyeceklerime dair… Başta da ifade ettim, o günün hikâyesini sizin ile paylaşmıştım bayrakların yarıya indirilmesi konusunu anlatırken…
Ama bu gün bile her açıdan beni ve ülkemizi ilgilendiren örnekler vardı gün o günlerde…Çünkü 23 Kasım 1963 günü, doğduğum ve 8 yaşına kadar yaşadığım evden ayrılıyor, yeni evimize taşınıyorduk. Atatürk Caddesi’ne yaklaştığımızda, Türk bayraklarının yarıya indiği görmüş ve babama bunun anlamını sormuştum. O da kısa bir yanıt vermişti. “Oğlum Amerika Başkanı’nı dün vurmuşlar, onun için yas ilan edilmiş ve bayraklar yarıya indirilmiş olabilir” Yıllar sonra bile, bu konuyu kime sorsam hep “ öyle bir şey olmamıştır” yanıtını aldım. Bu kez alıntıladığım bilimsel bir makaleden öğrendim bu olayın doğruluğunu…
Bu suikast sonrası ABD-Türkiye ilişkileri değişti mi sorusuna da geleceğim ama, önce şunu o eski Türkiye’ye dair bir gerçeği vurgulamak istiyorum. Merinos Fabrikası çalışanı babam ile, ev kadını annemin çabaları sonucu, ev sahibi olmak için kurulan kooperatif in koşullarını karşılayarak, tamamlanmış sitede, kura ile belli olan yuvamıza gidiyorduk. 450 lira maaşı olan babamın geliri ve annemin evden yaptığı bazı destekler ile her ay 200 lirayı SSK Bursa Şubesi’ne yatıracak ve yirmi yılda borcumuz bitecekti. Ama, enflasyon nedeni ile babamın maaşı, her bir iki yılda arttı, ama taksit aynı kaldı ve yaklaşık onuncu yılda borcun tamamını ödedik tapumuzu aldık. Çünkü, krediyi kooperatif ü üyeleri adına alan İşçi Sigortaları Kurumu bize kefildi. Taksitlerini düzenli veya toptan ödeyebilen tek maaşlı bizim gibi aileler bile ev sahibi olmuştu. Eski Türkiye’de işte devlet buydu. Anlatabildim mi?
Şimdi de ABD-Türkiye ilişkilerine gelelim ve makalenin devamına bir bakalım.
“ Türk-Amerikan ilişkilerindeki kırılma noktalarından biri de John F. Kennedy Dönemi olmuştur. 1961-1963 yılları arasında 3 yıl görev yapabilen Kennedy, 22 Kasım 1963 tarihinde Texas eyaletinin Dallas şehrinde halkı selamlarken suikasta uğramış ve hayatını kaybetmiştir. Gazeteler Kennedy’yi adeta yücelten bir tutum ile değerlendirmiştir. John F. Kennedy 22 Kasım 1963’te suikasta uğradığında Türkiye’de bayraklar yarıya indirilmiş, yas ilan edilmiş, Kennedy’ye dair haberler günlerce gazetelerin manşetlerinden inmemiştir. Kennedy’ye yönelik bu olumlu algının sebepleri aydınlatılmaya değerdir. 1964’ten itibaren olumsuz yönde değişmeye başlayan Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri arasında bir bağ olup olmadığı, ele alınması gereken bir başka araştırma konusudur” Makaledeki bu soruların yanıtı alındı mı bilmiyorum.
Kaynak: Bu makale, 2015 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yazmış olduğum, “Türk-Amerikan İlişkileri Bağlamında Türk Kamuoyunda John F. Kennedy Algısı (1961-1963)” adlı yayınlanmamış yüksek lisans tezinden üretilmiştir. Arş. Gör. (PhD), Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, e posta: bizmir@ankara.edu.tr
ABD BAŞKANI JOHNSON VE İNÖNÜ MEKTUBU!
1963 yılının son aylarında Kıbrıslı Rum çeteciler Türk bölgesindeki bazı köylere saldırır ve katliamları başlatır. Yanı sıra Türkiye’nin Kıbrıs’taki birliğinde görev yapan doktorun evine baskın yaparak çocuklarını öldürerek, cesetleri küvete koyarlar….Bunun fotoğrafı yıllarca akıllardan çıkmamıştır.
Bu arada, aynı günlerde çok sayıda Türk köyü basılarak katliamların sürmesi üzerine, Başbakan İsmet İnönü, Kıbrıslı Türklerin korunması için askeri kararlar alır. Türk savaş uçakları da Kıbrıs semalarında uçarak Rum çetecilerin olduğu yerleri bombalar. Bu harekat sırasında Cengiz Topel adındaki pilotumuzun uçağı düşürülür ve hunharca katledilir. Bu gelişmeler üzerine ABD’nin yeni Başkanı Johnson, tehdit içeren bir üslup ile Türkiye’ye NATO üyesi olduğunu hatırlatan hakaret dolu mektubu gönderir Başbakan İnönü’ye… Mektup uzun yıllar ortaya çıkarılamaz. Ama bu hakaret mektubuna ve Türkiye’nin NATO’dan çıkarılma tehdidine karşın, Başbakan İnönü o unutulmaz cümleyi kurar;“Dünya yeniden kurulur, Türkiye de burada yerini alır.” Bir süre sonra Johnson mektubunu ele geçiren gazeteci Cüneyt Arcayürek Hürriyet Gazetesi’nde yayınlar… Bu gelişmelerin ardından, 1965 seçimlerinde,Demokrat Parti’nin boşluğunu doldurmak için kurulan Adalet Partisi sandıktan birinci çıkar ve Süleyman Demirel Başbakan olur. Bu olaylardan yıllar sonra, CHP bünyesindeki bir seçimde, İnönü, genel sekreteri Bülent Ecevit’e karşı yarışı kaybeder ve yeni bir dönem başlar. Sonunda hepimizin bildiği ve 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs çıkarması yapılır ve adada sulh sağlanır. İşte o gazeteyi ve katliamları da Hürriyet Gazetesi’ne görmüş ve radyodan dinlemiş biri çocuk olarak, 23 Kasım gününü ve sonrası yaşananları hiç unutmadım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
23 Kasım günleri hiç aklımdan çıkmaz !
Bu konuya daha önce başka bir vesile ile değinmiştim ama, yine hatırlatmakta fayda görüyorum. Nedeni, hem ülkemiz adına, hem de benim o günler için söyleyeceklerime dair… Başta da ifade ettim, o günün hikâyesini sizin ile paylaşmıştım bayrakların yarıya indirilmesi konusunu anlatırken…
Ama bu gün bile her açıdan beni ve ülkemizi ilgilendiren örnekler vardı gün o günlerde…Çünkü 23 Kasım 1963 günü, doğduğum ve 8 yaşına kadar yaşadığım evden ayrılıyor, yeni evimize taşınıyorduk. Atatürk Caddesi’ne yaklaştığımızda, Türk bayraklarının yarıya indiği görmüş ve babama bunun anlamını sormuştum. O da kısa bir yanıt vermişti. “Oğlum Amerika Başkanı’nı dün vurmuşlar, onun için yas ilan edilmiş ve bayraklar yarıya indirilmiş olabilir” Yıllar sonra bile, bu konuyu kime sorsam hep “ öyle bir şey olmamıştır” yanıtını aldım. Bu kez alıntıladığım bilimsel bir makaleden öğrendim bu olayın doğruluğunu…
Bu suikast sonrası ABD-Türkiye ilişkileri değişti mi sorusuna da geleceğim ama, önce şunu o eski Türkiye’ye dair bir gerçeği vurgulamak istiyorum. Merinos Fabrikası çalışanı babam ile, ev kadını annemin çabaları sonucu, ev sahibi olmak için kurulan kooperatif in koşullarını karşılayarak, tamamlanmış sitede, kura ile belli olan yuvamıza gidiyorduk. 450 lira maaşı olan babamın geliri ve annemin evden yaptığı bazı destekler ile her ay 200 lirayı SSK Bursa Şubesi’ne yatıracak ve yirmi yılda borcumuz bitecekti. Ama, enflasyon nedeni ile babamın maaşı, her bir iki yılda arttı, ama taksit aynı kaldı ve yaklaşık onuncu yılda borcun tamamını ödedik tapumuzu aldık. Çünkü, krediyi kooperatif ü üyeleri adına alan İşçi Sigortaları Kurumu bize kefildi. Taksitlerini düzenli veya toptan ödeyebilen tek maaşlı bizim gibi aileler bile ev sahibi olmuştu. Eski Türkiye’de işte devlet buydu. Anlatabildim mi?
Şimdi de ABD-Türkiye ilişkilerine gelelim ve makalenin devamına bir bakalım.
“ Türk-Amerikan ilişkilerindeki kırılma noktalarından biri de John F. Kennedy Dönemi olmuştur. 1961-1963 yılları arasında 3 yıl görev yapabilen Kennedy, 22 Kasım 1963 tarihinde Texas eyaletinin Dallas şehrinde halkı selamlarken suikasta uğramış ve hayatını kaybetmiştir. Gazeteler Kennedy’yi adeta yücelten bir tutum ile değerlendirmiştir. John F. Kennedy 22 Kasım 1963’te suikasta uğradığında Türkiye’de bayraklar yarıya indirilmiş, yas ilan edilmiş, Kennedy’ye dair haberler günlerce gazetelerin manşetlerinden inmemiştir. Kennedy’ye yönelik bu olumlu algının sebepleri aydınlatılmaya değerdir. 1964’ten itibaren olumsuz yönde değişmeye başlayan Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri arasında bir bağ olup olmadığı, ele alınması gereken bir başka araştırma konusudur” Makaledeki bu soruların yanıtı alındı mı bilmiyorum.
Kaynak: Bu makale, 2015 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yazmış olduğum, “Türk-Amerikan İlişkileri Bağlamında Türk Kamuoyunda John F. Kennedy Algısı (1961-1963)” adlı yayınlanmamış yüksek lisans tezinden üretilmiştir. Arş. Gör. (PhD), Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, e posta: bizmir@ankara.edu.tr
ABD BAŞKANI JOHNSON VE İNÖNÜ MEKTUBU!
1963 yılının son aylarında Kıbrıslı Rum çeteciler Türk bölgesindeki bazı köylere saldırır ve katliamları başlatır. Yanı sıra Türkiye’nin Kıbrıs’taki birliğinde görev yapan doktorun evine baskın yaparak çocuklarını öldürerek, cesetleri küvete koyarlar….Bunun fotoğrafı yıllarca akıllardan çıkmamıştır.
Bu arada, aynı günlerde çok sayıda Türk köyü basılarak katliamların sürmesi üzerine, Başbakan İsmet İnönü, Kıbrıslı Türklerin korunması için askeri kararlar alır. Türk savaş uçakları da Kıbrıs semalarında uçarak Rum çetecilerin olduğu yerleri bombalar. Bu harekat sırasında Cengiz Topel adındaki pilotumuzun uçağı düşürülür ve hunharca katledilir. Bu gelişmeler üzerine ABD’nin yeni Başkanı Johnson, tehdit içeren bir üslup ile Türkiye’ye NATO üyesi olduğunu hatırlatan hakaret dolu mektubu gönderir Başbakan İnönü’ye… Mektup uzun yıllar ortaya çıkarılamaz. Ama bu hakaret mektubuna ve Türkiye’nin NATO’dan çıkarılma tehdidine karşın, Başbakan İnönü o unutulmaz cümleyi kurar;“Dünya yeniden kurulur, Türkiye de burada yerini alır.” Bir süre sonra Johnson mektubunu ele geçiren gazeteci Cüneyt Arcayürek Hürriyet Gazetesi’nde yayınlar… Bu gelişmelerin ardından, 1965 seçimlerinde,Demokrat Parti’nin boşluğunu doldurmak için kurulan Adalet Partisi sandıktan birinci çıkar ve Süleyman Demirel Başbakan olur. Bu olaylardan yıllar sonra, CHP bünyesindeki bir seçimde, İnönü, genel sekreteri Bülent Ecevit’e karşı yarışı kaybeder ve yeni bir dönem başlar. Sonunda hepimizin bildiği ve 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs çıkarması yapılır ve adada sulh sağlanır. İşte o gazeteyi ve katliamları da Hürriyet Gazetesi’ne görmüş ve radyodan dinlemiş biri çocuk olarak, 23 Kasım gününü ve sonrası yaşananları hiç unutmadım.