Eylül ayının sanki bir ayrıcalığı vardır. Yaz mevsiminden çıkışta ve sıcak günlerin gevşettiği beyinleri, hızla eski haline getirmesi gibi görünmeyen bir özelliği de ilginçtir eylül ayının…Bunun yanı sıra romantizmin de filizlendiği bir mevsimi anlatır. Bunun yorumunu da şair ve besteciler yapar her daim…
İnsanoğlunun ruh halinde olumlu değişimleri yaratan eylül, altı yüzyıllık bir imparatorluğun yıkılışı sonunda, toplumu ayağa kaldıran bir dünya liderinin, yepyeni ve demokratik bir cumhuriyeti, tüm dünyanın bakışları önünde bu özel ayda inşa eder. İşte eylülün bizim için böyle bir önemli yanı da var. Türk insanı, romantizm yanında, yeri ve zamanı geldiğinde bir lider bulur, bu kez gerçekçiliğin kitabını yazdırır insanoğluna…
Girizgâhın uzun olduğunun farkındayım. Ama bazı günümüz gelişmelerine bakıp yorumlarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşaması ve dünyada yarattığı hava, bir yeni eylül gününde insana böyle cümleler yazdırabiliyor.
Sadede gelelim ve Türkiye’nin kurucu fırkası Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüz ikinci yılını idrak ettiğimiz şu günlere nasıl geldiğine kısaca bir göz atalım.
Resmi kuruluş 9 Eylül 1923
Cumhuriyet Halk Partisi’ne giden yolda, ilk adım, 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nde atılır. Parti Tüzüğünün kabul edildiği,
9 Eylül 1923 günü kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Mustafa Kemal, 11 Eylül’de o günkü adı ile Halk Fırkası Genel Başkanı seçilir ve kuruluş dilekçesi de 23 Ekim günü, Dahiliye Vekaleti’ne verilir. İlk kongre bağlamında Sivas Kongresi’ne yapılan gönderme ve kuruluş tarihi olarak da İzmir’in kurtuluşunun birinci yılının seçilmesi, partinin Milli Mücadele ile bağlarını ortaya çıkarmaya ve pekiştirmeye yöneliktir. Aslında Ulu Önder, partinin kurulmasına ilişkin ilk açıklamasını 6 Aralık 1922 tarihinde yapar ve “Halk Fırkası” adını kullanır. Ardından 1923 seçimlerinin Birinci Meclis’teki seçimin, Atatürk’ün liderliğindeki Birinci Grubun başarısı ile sonuçlanması, Halk Fırkası’nın kurulmasına olanak sağlar. Seçimlerden sonra, milletvekilleri Ankara’da toplanarak Halk Fırkası’nın tüzüğünü hazırlamaya başlar. Aslında CHP, Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 9 Eylül 1923’te önce “Halk Fırkası” adıyla kurulmuş, 1924 yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935 yılında ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır. 1927 yılında “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” CHP’nin dört temel ilkesi olarak benimsenmiştir. 1935 yılında “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri de eklenerek, ilkeler altıya çıkarılır. Partinin amblemi olan 6 ok bu ilkeleri simgeler. İmparatorluk sonrası oluşan bu yeni devletin ilkeleri arasında en öne çıkan şüphesiz ” laikliktir”. Bunun sonucu, tebaa/ümmet, artık herkesin eşit haklara sahip olduğu vatandaşa dönüştürülmüştür. O döneme göre, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir devletin, bu ilkeleri benimsemesi başlı başına mucizedir. Bunu fark eden batı dünyası, O’nu asrın lideri olarak konumlandırmış, bunun sonucu olarak Mustafa Kemal Atatürk TİME Dergisi, 24 Mart 1923 tarihli baskısında, kapaktan verdiği kara kalem portre çizimin yanında,8. Sayfanın birinci sütununun altındaki yazı ile,Mustafa Kemal Paşa’nın, “Türk nerede ise kendi kendisinin efendisidir” cümlesine yer verir. İşte öyle bir ay Eylül…Gelişmelerini, daha çok toplumların yararına getirir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
9 Eylül demokrasinin yaş günüydü
Eylül ayının sanki bir ayrıcalığı vardır. Yaz mevsiminden çıkışta ve sıcak günlerin gevşettiği beyinleri, hızla eski haline getirmesi gibi görünmeyen bir özelliği de ilginçtir eylül ayının…Bunun yanı sıra romantizmin de filizlendiği bir mevsimi anlatır. Bunun yorumunu da şair ve besteciler yapar her daim…
İnsanoğlunun ruh halinde olumlu değişimleri yaratan eylül, altı yüzyıllık bir imparatorluğun yıkılışı sonunda, toplumu ayağa kaldıran bir dünya liderinin, yepyeni ve demokratik bir cumhuriyeti, tüm dünyanın bakışları önünde bu özel ayda inşa eder. İşte eylülün bizim için böyle bir önemli yanı da var. Türk insanı, romantizm yanında, yeri ve zamanı geldiğinde bir lider bulur, bu kez gerçekçiliğin kitabını yazdırır insanoğluna…
Girizgâhın uzun olduğunun farkındayım. Ama bazı günümüz gelişmelerine bakıp yorumlarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşaması ve dünyada yarattığı hava, bir yeni eylül gününde insana böyle cümleler yazdırabiliyor.
Sadede gelelim ve Türkiye’nin kurucu fırkası Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüz ikinci yılını idrak ettiğimiz şu günlere nasıl geldiğine kısaca bir göz atalım.
Resmi kuruluş 9 Eylül 1923
Cumhuriyet Halk Partisi’ne giden yolda, ilk adım, 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nde atılır. Parti Tüzüğünün kabul edildiği,
9 Eylül 1923 günü kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Mustafa Kemal, 11 Eylül’de o günkü adı ile Halk Fırkası Genel Başkanı seçilir ve kuruluş dilekçesi de 23 Ekim günü, Dahiliye Vekaleti’ne verilir. İlk kongre bağlamında Sivas Kongresi’ne yapılan gönderme ve kuruluş tarihi olarak da İzmir’in kurtuluşunun birinci yılının seçilmesi, partinin Milli Mücadele ile bağlarını ortaya çıkarmaya ve pekiştirmeye yöneliktir. Aslında Ulu Önder, partinin kurulmasına ilişkin ilk açıklamasını 6 Aralık 1922 tarihinde yapar ve “Halk Fırkası” adını kullanır. Ardından 1923 seçimlerinin Birinci Meclis’teki seçimin, Atatürk’ün liderliğindeki Birinci Grubun başarısı ile sonuçlanması, Halk Fırkası’nın kurulmasına olanak sağlar. Seçimlerden sonra, milletvekilleri Ankara’da toplanarak Halk Fırkası’nın tüzüğünü hazırlamaya başlar. Aslında CHP, Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 9 Eylül 1923’te önce “Halk Fırkası” adıyla kurulmuş, 1924 yılında “Cumhuriyet Halk Fırkası”, 1935 yılında ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını almıştır. 1927 yılında “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” CHP’nin dört temel ilkesi olarak benimsenmiştir. 1935 yılında “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri de eklenerek, ilkeler altıya çıkarılır. Partinin amblemi olan 6 ok bu ilkeleri simgeler. İmparatorluk sonrası oluşan bu yeni devletin ilkeleri arasında en öne çıkan şüphesiz ” laikliktir”. Bunun sonucu, tebaa/ümmet, artık herkesin eşit haklara sahip olduğu vatandaşa dönüştürülmüştür. O döneme göre, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir devletin, bu ilkeleri benimsemesi başlı başına mucizedir. Bunu fark eden batı dünyası, O’nu asrın lideri olarak konumlandırmış, bunun sonucu olarak Mustafa Kemal Atatürk TİME Dergisi, 24 Mart 1923 tarihli baskısında, kapaktan verdiği kara kalem portre çizimin yanında,8. Sayfanın birinci sütununun altındaki yazı ile,Mustafa Kemal Paşa’nın, “Türk nerede ise kendi kendisinin efendisidir” cümlesine yer verir. İşte öyle bir ay Eylül…Gelişmelerini, daha çok toplumların yararına getirir.