Geçtiğimiz Cuma günü, çok önemli bir basın toplantısı için, kalabalık sayılacak bir meslektaş grubu ile Nilüfer’deki bir salonda toplandık. BUSİAD tarafından organize edilen bu toplantı ilk andan itibaren çok ilgimizi çekti. Çünkü konu güncelin de ötesi, hepimizin sınav verdiği su kesintileri ve nedenleri üzerineydi !
Yani bu kez, gazeteciler olarak ilgimiz çeken ve güncelliği olan bir konu olduğu kadar, bu şehirde yaşayan bizleri için de hayati önem taşıyordu. Kahvaltı sonrası, önce BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar kısa bir konuşma ile açılışı yaptı. Ardından sunum başladı ve müthiş bir sessizlik içinde dinlemeye koyulduk. Not almak bile zordu. Çünkü konuyu, derin bir araştırma sonucu tüm sorumluları ve nedenleri üzerinden yaptığı için, konuşmacı da hiç nefes almadan ve tüm ayrıntısı ile anlatıyordu. Bu arada bize verilen tanıtım föylerinden birinin kapağında “Herkesin Bildiği Sır Nilüfer Çayı” ibaresi vardı. Araştırmayı yapan konuşmacı da Nilüfer çayının Bizans dönemindeki geçmişinden bu güne kadar, doğduğu yer dahil olmak üzere, bu göz bebeği su kaynağımızın öyküsünü ve bu güne gelme nedenlerini müthiş bir bilgi ve akıcılıkla, yaklaşık seksen veya doksan dakikada özetlemeye çalıştı. Bursa’nın su kesintisinin, diğer illerden önce ve dağarcığında hiç su kalmayıncaya kadar fakirleşmesini ve buna sebep olan halk kesimi ve kurumları tek tek açıkladı. Temel kaynak Nilüfer çayı idi ve diğer küçük su kaynakları da tamamlayıcıydı bu çalışmaya göre…. Bu kirliliği ve su sıkıntısın nedeni olanları da, hiç ayrım yapmadan sıraladı. Çünkü bu konu, artık çok büyük bir Bursa sorunu olmuş ve de önlenmesi için de vaktin geçtiği kanısını da ortaya koyuyordu açıklama… Kim suçlu, kim masum toplantıdaki her meslektaşım ve diğer konuklar için tarafından eminim ki o anda yanıt arıyordu. En büyük günah doğal olarak arıtma kullanmayan sanayi tesisleri olarak benimsendi. Ardından yanlış tarımsal faaliyetler, kaçak su kuyularının açılması, şişelenerek para ile satılan su ve hepsinden daha önemlisi, yaklaşık her on yılda bir hazırlanan Çevre Düzeni Palanlarının uygulanmayışı, buna göz yumulması da galiba herkesçe düşünüldü/ düşünülmüş ve biliniyor ! . Bazı notlar alırken, konuşmacının adını kaydetmediğimi sandım. Notlarıma bir göz attım, aslında yazmışım, Hüsamettin Çoban beyefendi idi ve hakikaten çok kapsamlı bir çalışma ile, sunumunu her ayrıntısına kadar hazırlamış ve bu çok önemli sıkıntıyı, yaratan kişi ve kuruluşları da, üstü kapalı da olsa cesurca saptamış.Bir yanlış olmasın diye notlarıma yine göz atarken, sunum başladığında bize verilen diğer föyü gördüm. Bu hayati toplantıyı sunan kurumun adı karşıma dikiliverdi! Bursa Sanayici ve İş İnsanları Derneği…Makalemi yazarken, de büyükannemin bize anlattığı fıkra gibi bir gerçeği yıllar sonra hatırladım. Aylardan Ramazan…Tatar kadını, oğlu ile yaşıyor ve gece oruç için sahura kalkıyorlar. Oldukça uzun bir süre sofrada kalıyorlar. Kadının oğlu, camın perdesini açıyor ve bağırır gibi bir ton ile “Anay, güneş açmış gün doğmuşşşş…” Kadın gayet sakin bir sesle “Cap perdeeni..” diyor. Yani kapat komutu veriyor. Nedense bu sunum sonrası bu kıssa aklıma geliverdi !
VELHASIL BURSA SÖZDEN İBARETTİR!
Nilüfer çayı ve Bursa’nın susuzluk tehlikesi
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Bursa’nın su ile imtihanı!
Geçtiğimiz Cuma günü, çok önemli bir basın toplantısı için, kalabalık sayılacak bir meslektaş grubu ile Nilüfer’deki bir salonda toplandık. BUSİAD tarafından organize edilen bu toplantı ilk andan itibaren çok ilgimizi çekti. Çünkü konu güncelin de ötesi, hepimizin sınav verdiği su kesintileri ve nedenleri üzerineydi !
Yani bu kez, gazeteciler olarak ilgimiz çeken ve güncelliği olan bir konu olduğu kadar, bu şehirde yaşayan bizleri için de hayati önem taşıyordu. Kahvaltı sonrası, önce BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar kısa bir konuşma ile açılışı yaptı. Ardından sunum başladı ve müthiş bir sessizlik içinde dinlemeye koyulduk. Not almak bile zordu. Çünkü konuyu, derin bir araştırma sonucu tüm sorumluları ve nedenleri üzerinden yaptığı için, konuşmacı da hiç nefes almadan ve tüm ayrıntısı ile anlatıyordu. Bu arada bize verilen tanıtım föylerinden birinin kapağında “Herkesin Bildiği Sır Nilüfer Çayı” ibaresi vardı. Araştırmayı yapan konuşmacı da Nilüfer çayının Bizans dönemindeki geçmişinden bu güne kadar, doğduğu yer dahil olmak üzere, bu göz bebeği su kaynağımızın öyküsünü ve bu güne gelme nedenlerini müthiş bir bilgi ve akıcılıkla, yaklaşık seksen veya doksan dakikada özetlemeye çalıştı. Bursa’nın su kesintisinin, diğer illerden önce ve dağarcığında hiç su kalmayıncaya kadar fakirleşmesini ve buna sebep olan halk kesimi ve kurumları tek tek açıkladı. Temel kaynak Nilüfer çayı idi ve diğer küçük su kaynakları da tamamlayıcıydı bu çalışmaya göre…. Bu kirliliği ve su sıkıntısın nedeni olanları da, hiç ayrım yapmadan sıraladı. Çünkü bu konu, artık çok büyük bir Bursa sorunu olmuş ve de önlenmesi için de vaktin geçtiği kanısını da ortaya koyuyordu açıklama… Kim suçlu, kim masum toplantıdaki her meslektaşım ve diğer konuklar için tarafından eminim ki o anda yanıt arıyordu. En büyük günah doğal olarak arıtma kullanmayan sanayi tesisleri olarak benimsendi. Ardından yanlış tarımsal faaliyetler, kaçak su kuyularının açılması, şişelenerek para ile satılan su ve hepsinden daha önemlisi, yaklaşık her on yılda bir hazırlanan Çevre Düzeni Palanlarının uygulanmayışı, buna göz yumulması da galiba herkesçe düşünüldü/ düşünülmüş ve biliniyor ! . Bazı notlar alırken, konuşmacının adını kaydetmediğimi sandım. Notlarıma bir göz attım, aslında yazmışım, Hüsamettin Çoban beyefendi idi ve hakikaten çok kapsamlı bir çalışma ile, sunumunu her ayrıntısına kadar hazırlamış ve bu çok önemli sıkıntıyı, yaratan kişi ve kuruluşları da, üstü kapalı da olsa cesurca saptamış.Bir yanlış olmasın diye notlarıma yine göz atarken, sunum başladığında bize verilen diğer föyü gördüm. Bu hayati toplantıyı sunan kurumun adı karşıma dikiliverdi! Bursa Sanayici ve İş İnsanları Derneği…Makalemi yazarken, de büyükannemin bize anlattığı fıkra gibi bir gerçeği yıllar sonra hatırladım. Aylardan Ramazan…Tatar kadını, oğlu ile yaşıyor ve gece oruç için sahura kalkıyorlar. Oldukça uzun bir süre sofrada kalıyorlar. Kadının oğlu, camın perdesini açıyor ve bağırır gibi bir ton ile “Anay, güneş açmış gün doğmuşşşş…” Kadın gayet sakin bir sesle “Cap perdeeni..” diyor. Yani kapat komutu veriyor. Nedense bu sunum sonrası bu kıssa aklıma geliverdi !
VELHASIL BURSA SÖZDEN İBARETTİR!
Nilüfer çayı ve Bursa’nın susuzluk tehlikesi