Bir başka şehrin aynı sıkıntısı bu denli dikkati çekmezdi. Neden mi ? Tüm yurtta Bursa anılırken, kelimenin önüne “YEŞİL” sıfatı eklenirdi. Sonra da,
ya Osmanlı’nın ilk başkenti ya da evliyalar kenti diye sunulurdu. Tabii ki, günümüzün en can yakıcı konusu, suyumuz da tanımlamalar içinde yer alır/ dı. Ama ya şimdi ne diye tanımlanıyor? Hemen aktarayım…
“Yeşil Bursa betona esir “ Bu başlık İstanbul basınındaki gazetelerden birine ait. Adının bir önemi de yok bence…Çünkü gerçeği kimse değiştiremez. Bizim bu günlerdeki meselemiz, susuzluk değil mi ? Hele,fotoğraflar ile anlatılmış bu haberin bir köşesine Doğanbey gökdelenleri(!) konduğunda, üzülmemek için kendini zor tutuyor insan…Bu haberi yapanlara kızmak darılmak bence haksızlık olur. Çünkü haberi yapanlar, enine boyuna durumu değerlendirmiş ve de Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey’den de bilgi almışlar belli ki... Cümlelerden birinde, “Sanayinin suyu hortumlaması , dağları maden şirketlerinin kaplaması su şehri Bursa’yı susuz bıraktı.” İbareleri, bizim bile içimizi döktüğümüz cümleleri sollayıp geçmiş. Demek ki, uzaktan bakan gözler, içinde yaşayan bizlerden de daha fazla önem atfediyor
kadim şehrimize…Ben ancak bunu söyleyebiliyorum ! Haberci fren yapmadan devam etmiş ve “ 32 firma Uludağ’dan ambalajlı su üretiyor “ diyerek önemli bir nedeni daha ortaya koyuyor.Bu bilgileri doğal olarak BŞB Başkanı Mustafa Bozbey vermiş ve iyi de yapmış.. Ama çözüm için oldukça geç kalmadı mı, kent yöneticileri ve bu durumdan sorumlu olan sanayiciler ? Eğer yüreklerinde bir parça kent sevgisi ve doğaya saygı varsaaa…diyecektim ama galiba çok geç kaldık. Zaten haberin içinde geçen bir başka cümle de, her nedenden daha yürek yakıcı, Uludağ’dan akıp gelen 14 deremizden hiçbir eser kalmamış yıllar içinde… Üstelik Uludağ’ın Milli Park vasfı olmasına rağmen ! Bunun anlamı, bu günkü su sorununda, önemli biçimde, ülkeyi yaklaşık 23 yıldır yönetenlerin de ilgisizliği var demek.
Bu kadar can yakıcı gerçeği hazmedebilmek de oldukça zor olacak. Çünkü, bir doğa harikası ve kayak merkezi konumundaki Uludağ, artık Bursa’ya yüzünü değil sırtını dönecek ! Nerede kaldı ülkemizin en önemli kayak merkezi, nereye saklandı ülkemizdeki ilk insanlı teleferiğimiz !!! Bir doğa harikası yok olmaya yüz tutmuş ve binlerce yıldan beri, doyurup beslediği şehre artık küsmüş durumda…Fazla duygusal satırları kaleme aldığımın da farkındayım ama, bu saatten sonra, farklı bir şeyler söylemek de anlamsız olacak.
Çünkü söz bitti…Bunun devamında “artık çalışmak zamanı” diyecektim, kendimi zor tuttum. Sahi siz hiç “atılan taşın geri geldiğini gördünüz mü? ULUDAĞ ALAN BAŞKANLIĞI NEDİR?
Bu satırları yazarken, aniden aklıma Uludağ’ın yeni statüsü de geldi.Daha önce de belirttiğim gibi bu kıymetli doğal varlığımız sanırım altmışlı yıllarda “Milli Park” olarak vasıflandırılmıştı. Birkaç yıl önce de Alan Başkanlığı sıfatı verilmişti. Nedir bu vasfın niteliği ve amacı diye düşündüm ve kaynağında şu satırları gördüm.“Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından, 16 Kasım 1972 tarihinde; “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmesi” kabul edilerek, tüm dünya uluslarının sahip oldukları kültürel ve doğal varlıkların, uluslararası bir platformda korunması ve gelecek nesillere aktarılması için tarihi bir adım atılmıştır. Bu Sözleşme ile insanlık tarihi boyunca farklı kültür ve medeniyetler tarafından ortaya konan, bu ortak geçmişin farklı evrelerine, aşamalarına, zenginlik ve farklılığına ışık tutan varlıklar, “birinin kaybı tüm insanlık hafızasının kaybıdır” anlayışıyla koruma altına alınmıştır.”
Söz bitti artık doğruda buluşarak çalışmak kaldı. Eğer elimizde korunacak bir doğal varlık kaldıysa !!!!!!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Bursa ülke gündeminde de geniş yer buldu !!!
Bir başka şehrin aynı sıkıntısı bu denli dikkati çekmezdi. Neden mi ? Tüm yurtta Bursa anılırken, kelimenin önüne “YEŞİL” sıfatı eklenirdi. Sonra da,
ya Osmanlı’nın ilk başkenti ya da evliyalar kenti diye sunulurdu. Tabii ki, günümüzün en can yakıcı konusu, suyumuz da tanımlamalar içinde yer alır/ dı. Ama ya şimdi ne diye tanımlanıyor? Hemen aktarayım…
“Yeşil Bursa betona esir “ Bu başlık İstanbul basınındaki gazetelerden birine ait. Adının bir önemi de yok bence…Çünkü gerçeği kimse değiştiremez. Bizim bu günlerdeki meselemiz, susuzluk değil mi ? Hele,fotoğraflar ile anlatılmış bu haberin bir köşesine Doğanbey gökdelenleri(!) konduğunda, üzülmemek için kendini zor tutuyor insan…Bu haberi yapanlara kızmak darılmak bence haksızlık olur. Çünkü haberi yapanlar, enine boyuna durumu değerlendirmiş ve de Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey’den de bilgi almışlar belli ki... Cümlelerden birinde, “Sanayinin suyu hortumlaması , dağları maden şirketlerinin kaplaması su şehri Bursa’yı susuz bıraktı.” İbareleri, bizim bile içimizi döktüğümüz cümleleri sollayıp geçmiş. Demek ki, uzaktan bakan gözler, içinde yaşayan bizlerden de daha fazla önem atfediyor
kadim şehrimize…Ben ancak bunu söyleyebiliyorum ! Haberci fren yapmadan devam etmiş ve “ 32 firma Uludağ’dan ambalajlı su üretiyor “ diyerek önemli bir nedeni daha ortaya koyuyor.Bu bilgileri doğal olarak BŞB Başkanı Mustafa Bozbey vermiş ve iyi de yapmış.. Ama çözüm için oldukça geç kalmadı mı, kent yöneticileri ve bu durumdan sorumlu olan sanayiciler ? Eğer yüreklerinde bir parça kent sevgisi ve doğaya saygı varsaaa…diyecektim ama galiba çok geç kaldık. Zaten haberin içinde geçen bir başka cümle de, her nedenden daha yürek yakıcı, Uludağ’dan akıp gelen 14 deremizden hiçbir eser kalmamış yıllar içinde… Üstelik Uludağ’ın Milli Park vasfı olmasına rağmen ! Bunun anlamı, bu günkü su sorununda, önemli biçimde, ülkeyi yaklaşık 23 yıldır yönetenlerin de ilgisizliği var demek.
Bu kadar can yakıcı gerçeği hazmedebilmek de oldukça zor olacak. Çünkü, bir doğa harikası ve kayak merkezi konumundaki Uludağ, artık Bursa’ya yüzünü değil sırtını dönecek ! Nerede kaldı ülkemizin en önemli kayak merkezi, nereye saklandı ülkemizdeki ilk insanlı teleferiğimiz !!! Bir doğa harikası yok olmaya yüz tutmuş ve binlerce yıldan beri, doyurup beslediği şehre artık küsmüş durumda…Fazla duygusal satırları kaleme aldığımın da farkındayım ama, bu saatten sonra, farklı bir şeyler söylemek de anlamsız olacak.
Çünkü söz bitti…Bunun devamında “artık çalışmak zamanı” diyecektim, kendimi zor tuttum. Sahi siz hiç “atılan taşın geri geldiğini gördünüz mü? ULUDAĞ ALAN BAŞKANLIĞI NEDİR?
Bu satırları yazarken, aniden aklıma Uludağ’ın yeni statüsü de geldi.Daha önce de belirttiğim gibi bu kıymetli doğal varlığımız sanırım altmışlı yıllarda “Milli Park” olarak vasıflandırılmıştı. Birkaç yıl önce de Alan Başkanlığı sıfatı verilmişti. Nedir bu vasfın niteliği ve amacı diye düşündüm ve kaynağında şu satırları gördüm.“Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından, 16 Kasım 1972 tarihinde; “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmesi” kabul edilerek, tüm dünya uluslarının sahip oldukları kültürel ve doğal varlıkların, uluslararası bir platformda korunması ve gelecek nesillere aktarılması için tarihi bir adım atılmıştır. Bu Sözleşme ile insanlık tarihi boyunca farklı kültür ve medeniyetler tarafından ortaya konan, bu ortak geçmişin farklı evrelerine, aşamalarına, zenginlik ve farklılığına ışık tutan varlıklar, “birinin kaybı tüm insanlık hafızasının kaybıdır” anlayışıyla koruma altına alınmıştır.”
Söz bitti artık doğruda buluşarak çalışmak kaldı. Eğer elimizde korunacak bir doğal varlık kaldıysa !!!!!!