Yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle, giderek zenginleşen ve dev ekonomiye sahip ülkelere gıpta ile bakıyoruz. Üstelik kendi ülkemizin coğrafi ve stratejik konumu, verimli toprakları varken…Her dönemde de teknolojiyi geliştirecek, katma değerli mal üretecek kapasiteye sahip beyinleri yetiştirmemize rağmen…O zaman neden bu sıkıntılar ile boğuşuyoruz? Can alıcı soru…
Buna dair çok tipik örneklerde şu günlerde yaşanıyor ekonomisi büyük ülkelerde… Örneğin Japonya…Depremsellikle yıllar süren mücadele, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yerle bir olma noktasına gelmesine karşın, şu anda dünyanın dördüncü büyük ekonomisine sahipmiş. Son bir icatları da çok çarpıcı…Japon bilim insanları Oxsford Üniversitesi’nin de katkısıyla ilk kez “Yapay zekalı bilim insanı” geliştirmiş. Yani bundan böyle tüm araştırmaları, bilim insanı kimlikli yapay zeka yapacakmış. Gel de imrenme…Ama aynı Japonya’da çok ilginç bir siyasi gelişme de yaşanmış. 2021 yılından beri görev yapan, Başbakan Fumio Kishida, eylül ayındaki genel seçime katılmayacağını açıklamış. Acaba ne oldu diye de insan merak ediyor. Meğer son bir yılda ülkenin enflasyonu, tamı tamına yüzde 3 ü bulmuş! Japon seçmen ne yapsın, yıllardır eksi enflasyona alışık oldukları için tepki vermişler. Tepkinin bir başka nedeni de Başbakan Kishida’nın”“tarikatlara bağlantısı” olarak ortaya çıkmış. Bakın burası da önemli…Adam da ne yapsın “ Siyaset halkın güveni olmadan ilerleyemez. Bu zor kararı, halkı düşünerek ve siyasi reformu ileri götürebilmek için güçlü bir irade ile aldım.” demiş. Bunu nasıl yorumlamak gerek bilemedim !Demek ki dünya devi olmak için böyle kararlar gerekli olmalı.
Bunun yanı sıra,Japonya’da bir ülke yöneticisinin, kendi geleceğinden önce, kentlerin ve ülkesinin geleceğini tercih ediyor olması da sanki bir gelenek…
Bu sıcakta klima yasağı neden konur ?
Söz gelişmiş ülkelerin yönetim biçiminden açılmışken bir örnek daha gözüme çarptı.Yer İtalya…Japonya kadar olmasa da, gelişmiş bir ülke en azından bize göre…Ünlü tatil beldesi ve ismini, yıllar önce dillerden düşmeyen bir şarkıya da veren Portofino’da ne hikmetse “klima savaşı” yaşanmış. Çünkü bu küçük belde günde 10 bin turisti ağırlıyormuş ve bu nedenle, yaklaşık 72 yıldan beri koruma altındaymış binaların çoğu... Bunun sonucu olarak, özellikle tarihi evlere klima takmak yasakmış. Yangın çıkarsa, kentin turistik özelliği biter düşüncesiyle… Ama, bazı İtalyanlar bunu delmeye kalkıp, kaçak klima taktırmışlar. Polis de kaçak klima avına çıkarak ceza yağdırmış. Galiba gelişmişlik için turizme böyle özen göstermek ve eski yapıları çok sıkı korumak gerekiyor. Nedense ülke ve toplum olarak biz böyle yasakları hiç sevmeyiz! Örneğin covid salgını sırasında, Türkiye’nin en eski hava alanı Yeşilköy, yani Atatürk Hava Limanı’nın pistini kırarak, acil durumlar için hastane yaptık. İyi güzel de, dün bir bugün iki, bu yepyeni hastanenin tavanı çökmüş ve ısıtma için kullanılan borulardan sızan sıcak su , yeni doğan servisine inmiş ve küvezdeki bir bebeğin canını almış. Ülkemiz yönetimi ne yaptı dersiniz ?Bu, tavanı çöken hastanenin yüklenicisine bir yük daha yükleyerek (!) deprem bölgesinde,
2 milyar 300 milyon liralık 4 ihale vermiş. Hem de ölen minik yavrunun adını hiç anmayarak… Burası Türkiye, burada izahı olmayanın mizahı yapılır ki konu anlaşılsın! Ben de bunu yapmak istedim sadece…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Büyük ekonomi nasıl olunur ?
Yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle, giderek zenginleşen ve dev ekonomiye sahip ülkelere gıpta ile bakıyoruz. Üstelik kendi ülkemizin coğrafi ve stratejik konumu, verimli toprakları varken…Her dönemde de teknolojiyi geliştirecek, katma değerli mal üretecek kapasiteye sahip beyinleri yetiştirmemize rağmen…O zaman neden bu sıkıntılar ile boğuşuyoruz? Can alıcı soru…
Buna dair çok tipik örneklerde şu günlerde yaşanıyor ekonomisi büyük ülkelerde… Örneğin Japonya…Depremsellikle yıllar süren mücadele, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yerle bir olma noktasına gelmesine karşın, şu anda dünyanın dördüncü büyük ekonomisine sahipmiş. Son bir icatları da çok çarpıcı…Japon bilim insanları Oxsford Üniversitesi’nin de katkısıyla ilk kez “Yapay zekalı bilim insanı” geliştirmiş. Yani bundan böyle tüm araştırmaları, bilim insanı kimlikli yapay zeka yapacakmış. Gel de imrenme…Ama aynı Japonya’da çok ilginç bir siyasi gelişme de yaşanmış. 2021 yılından beri görev yapan, Başbakan Fumio Kishida, eylül ayındaki genel seçime katılmayacağını açıklamış. Acaba ne oldu diye de insan merak ediyor. Meğer son bir yılda ülkenin enflasyonu, tamı tamına yüzde 3 ü bulmuş! Japon seçmen ne yapsın, yıllardır eksi enflasyona alışık oldukları için tepki vermişler. Tepkinin bir başka nedeni de Başbakan Kishida’nın”“tarikatlara bağlantısı” olarak ortaya çıkmış. Bakın burası da önemli…Adam da ne yapsın “ Siyaset halkın güveni olmadan ilerleyemez. Bu zor kararı, halkı düşünerek ve siyasi reformu ileri götürebilmek için güçlü bir irade ile aldım.” demiş. Bunu nasıl yorumlamak gerek bilemedim !Demek ki dünya devi olmak için böyle kararlar gerekli olmalı.
Bunun yanı sıra,Japonya’da bir ülke yöneticisinin, kendi geleceğinden önce, kentlerin ve ülkesinin geleceğini tercih ediyor olması da sanki bir gelenek…
Bu sıcakta klima yasağı neden konur ?
Söz gelişmiş ülkelerin yönetim biçiminden açılmışken bir örnek daha gözüme çarptı.Yer İtalya…Japonya kadar olmasa da, gelişmiş bir ülke en azından bize göre…Ünlü tatil beldesi ve ismini, yıllar önce dillerden düşmeyen bir şarkıya da veren Portofino’da ne hikmetse “klima savaşı” yaşanmış. Çünkü bu küçük belde günde 10 bin turisti ağırlıyormuş ve bu nedenle, yaklaşık 72 yıldan beri koruma altındaymış binaların çoğu... Bunun sonucu olarak, özellikle tarihi evlere klima takmak yasakmış. Yangın çıkarsa, kentin turistik özelliği biter düşüncesiyle… Ama, bazı İtalyanlar bunu delmeye kalkıp, kaçak klima taktırmışlar. Polis de kaçak klima avına çıkarak ceza yağdırmış. Galiba gelişmişlik için turizme böyle özen göstermek ve eski yapıları çok sıkı korumak gerekiyor. Nedense ülke ve toplum olarak biz böyle yasakları hiç sevmeyiz! Örneğin covid salgını sırasında, Türkiye’nin en eski hava alanı Yeşilköy, yani Atatürk Hava Limanı’nın pistini kırarak, acil durumlar için hastane yaptık. İyi güzel de, dün bir bugün iki, bu yepyeni hastanenin tavanı çökmüş ve ısıtma için kullanılan borulardan sızan sıcak su , yeni doğan servisine inmiş ve küvezdeki bir bebeğin canını almış. Ülkemiz yönetimi ne yaptı dersiniz ?Bu, tavanı çöken hastanenin yüklenicisine bir yük daha yükleyerek (!) deprem bölgesinde,
2 milyar 300 milyon liralık 4 ihale vermiş. Hem de ölen minik yavrunun adını hiç anmayarak… Burası Türkiye, burada izahı olmayanın mizahı yapılır ki konu anlaşılsın! Ben de bunu yapmak istedim sadece…