Bir arkadaşımı görmek ve bir konudaki görüşlerini almak için malum yerdeydim. Ev önündeki kısa görüşmemiz bir sonuca bağlanınca hemen çukur kahvenin yolunu tutup, müdavimlerin son günlerdeki güncel olaylar ve onlara ait düşüncelerini almak istedik. Kısa süre önce mahallede çok ilginç ve aynı oranda korkunç bir cinayet işlenmişti. Yörenin en sessiz kişisinin tek başına yaşadığı evde ölü bulunması ve cinayete kurban gitmesi, sakinliği ve kötü olaylara mahal vermeyen yapısı nedeniyle, mahalle sakinlerini şaşkına çevirmişti. Dedektifler birkaç gün mahallede araştırma da yapmışlar, ama bir sonuç alamamışlar. Ben de bir arkadaşımdan duydum bu olayı. Bir de hafif sürtüşme olmuş, ifadesi alınan arkadaşlarımız ile kolluk güçleri arasında…
Bu cinayetin nedeni sizce nedir gibi bir soruya, doğal olarak hemen herkes “Bilmiyorum, şahıs ile hiç konuşmam olmadı bu güne kadar..” ifadesini vermiş. Bence de çok doğal bu durum. Çünkü, mahallede kimse ile konuşmayan, arkadaşlık etmeyen birinin, herkesten gizli bir ajandaya sahip olduğu, daha sonra anlaşılmış ve olay çözülmüş. İşte o günlerde mahalleli ve çukur kahveye arada bir uğrayan ve bizlerin de büyüğü olan Fehmi ağabey, topluluk halinde sokakta olayı konuşan mahalle sakinlerinin yanına sokularak, ne için toplandıklarını anlayıp, sonucu öğrenince bir laf etmiş bizim arkadaşlara... “Polis sizin ve rahmetlinin ilişkisi olmadığı nerden bilsin, onlar olayı OMERTA gibi görmüştür…” demiş. Arkadaşlar yine bir şey anlamamış o günlerde ve “Fehmi abinin safsatası herhalde bu kelimenin anlamı.” deyip geçmişler. İşte bunları konuşurken içeri sonradan giren ve kimsenin fark etmediği Tayfu gülerek yanımıza geldi ve“Ben bunu biliyom” demez mi… Bize de anlat o zaman dedik. Tayfun çayını söyledi, biraz da caka satma pozu ile ilk cümleyi kurdu… “ Siz televizyonu da doğru dürüst izlemiyonuz anlaşılan… Kaç gündür Narin isimli kızın ölümü birinci haber. Olay çok karışık…İşte bu olay için küçük köyün halkını sorguya almışlar, herkes susmuş ve aynı cümleleri tekrarlamış. Ona da OMERTA deniyomuş. Fehmi abi onu anlatmıştır size…”Oysa Fehmi abiye o gün bu kelimenin anlamını soran da olmadı, o da anlatmamıştı.
Bu açıklama, diğer arkadaşların da ağzını açmaya yetmişti. Turan sırayı kaptı ve “ İş o kadar da basit değil…Onlarca arama kurtarmacı, kaç tane dedektif bir
o kadar savcı ve göz altında hakim soruşturması var ama olayın ne olduğu hala anlaşılmadı. Acaba neden ? Aslında olayın birinci faili kızın amcası köyde hem muhtar hem de tek lider. Konuş deyince konuşurlar ama, demek ki istemiyo… İş bu kadarla da kalmamış. Şimdi gülceniz belki ama, bir ara sorgulananlar’ Bizim burası hakim bir tepe üzerine kurulu…Önemli yani…Dış güçler yaptı bunları bizim köye’ diyecek kadar da ısrarcılar. Yahu koca devlet, bu gün kadar ne kadar eski sabıkalı, terörist, katil konuşturdu, bir köy halkının ağzını açtıramadı. Garip değil mi ? “ Bizim şakacı, herkese kulp takan komik Tayfun ilk kez böyle bir ciddi yorumda bulundu. Biz de şaşırdık kaldık. Tayfun’un sözleri çok doğruydu aslında. Yüce Devletimiz burada neden bu denli toleranslı oldu, bunu da zaman içinde anlar mıyız, onu da bilemiyorum.
Galiba henüz şaşkınlığımız geçmemişti, bu kez Mikail topa girdi… “Yahu millet çıldırmış. Yediklerinden mi , içtiklerinden mi, yoksa gerçekten dış güçler bizi zehirledi mi nedir ? Tekirdağ’da iki yaşında çocuğa tecavüz olmuş ve entübe edilmiş. Failler de 14-15 yaşında çocuk…Ne oluyo bu millete arkadaş…” Önce sessiz kaldık bu yoruma, sıra çay söylemeye gelmişti ki, bu defa genç kahveci Fuat olaya girdi ve “Bir yaşlı kadın, üvey torununu camdan aşağı atmış. Gerçekten de millet çıldırdı…Bunu bir sebebi olmalı, oturun düşünün bakalım üstatlar “ diyerek topu bize yuvarladı. Neye cevap verelim bilemedik arkadaşım Timuçinle…Ancak sustuk. Bereket patron Oğuz pozisyon yakalayıp, “beyler çay içelim, güzel sohbetler açalım, yap oğlum çayları” diyerek noktayı koydu. Bize de emre itaat etmekten başka çare kalmadı!
Çünkü cebimizdeki para ile, en münasip oturulacak yer Oğuz’un kahvesiydi…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Çukur kahve de omerta dedi!
Bir arkadaşımı görmek ve bir konudaki görüşlerini almak için malum yerdeydim. Ev önündeki kısa görüşmemiz bir sonuca bağlanınca hemen çukur kahvenin yolunu tutup, müdavimlerin son günlerdeki güncel olaylar ve onlara ait düşüncelerini almak istedik. Kısa süre önce mahallede çok ilginç ve aynı oranda korkunç bir cinayet işlenmişti. Yörenin en sessiz kişisinin tek başına yaşadığı evde ölü bulunması ve cinayete kurban gitmesi, sakinliği ve kötü olaylara mahal vermeyen yapısı nedeniyle, mahalle sakinlerini şaşkına çevirmişti. Dedektifler birkaç gün mahallede araştırma da yapmışlar, ama bir sonuç alamamışlar. Ben de bir arkadaşımdan duydum bu olayı. Bir de hafif sürtüşme olmuş, ifadesi alınan arkadaşlarımız ile kolluk güçleri arasında…
Bu cinayetin nedeni sizce nedir gibi bir soruya, doğal olarak hemen herkes “Bilmiyorum, şahıs ile hiç konuşmam olmadı bu güne kadar..” ifadesini vermiş. Bence de çok doğal bu durum. Çünkü, mahallede kimse ile konuşmayan, arkadaşlık etmeyen birinin, herkesten gizli bir ajandaya sahip olduğu, daha sonra anlaşılmış ve olay çözülmüş. İşte o günlerde mahalleli ve çukur kahveye arada bir uğrayan ve bizlerin de büyüğü olan Fehmi ağabey, topluluk halinde sokakta olayı konuşan mahalle sakinlerinin yanına sokularak, ne için toplandıklarını anlayıp, sonucu öğrenince bir laf etmiş bizim arkadaşlara... “Polis sizin ve rahmetlinin ilişkisi olmadığı nerden bilsin, onlar olayı OMERTA gibi görmüştür…” demiş. Arkadaşlar yine bir şey anlamamış o günlerde ve “Fehmi abinin safsatası herhalde bu kelimenin anlamı.” deyip geçmişler. İşte bunları konuşurken içeri sonradan giren ve kimsenin fark etmediği Tayfu gülerek yanımıza geldi ve“Ben bunu biliyom” demez mi… Bize de anlat o zaman dedik. Tayfun çayını söyledi, biraz da caka satma pozu ile ilk cümleyi kurdu… “ Siz televizyonu da doğru dürüst izlemiyonuz anlaşılan… Kaç gündür Narin isimli kızın ölümü birinci haber. Olay çok karışık…İşte bu olay için küçük köyün halkını sorguya almışlar, herkes susmuş ve aynı cümleleri tekrarlamış. Ona da OMERTA deniyomuş. Fehmi abi onu anlatmıştır size…”Oysa Fehmi abiye o gün bu kelimenin anlamını soran da olmadı, o da anlatmamıştı.
Bu açıklama, diğer arkadaşların da ağzını açmaya yetmişti. Turan sırayı kaptı ve “ İş o kadar da basit değil…Onlarca arama kurtarmacı, kaç tane dedektif bir
o kadar savcı ve göz altında hakim soruşturması var ama olayın ne olduğu hala anlaşılmadı. Acaba neden ? Aslında olayın birinci faili kızın amcası köyde hem muhtar hem de tek lider. Konuş deyince konuşurlar ama, demek ki istemiyo… İş bu kadarla da kalmamış. Şimdi gülceniz belki ama, bir ara sorgulananlar’ Bizim burası hakim bir tepe üzerine kurulu…Önemli yani…Dış güçler yaptı bunları bizim köye’ diyecek kadar da ısrarcılar. Yahu koca devlet, bu gün kadar ne kadar eski sabıkalı, terörist, katil konuşturdu, bir köy halkının ağzını açtıramadı. Garip değil mi ? “ Bizim şakacı, herkese kulp takan komik Tayfun ilk kez böyle bir ciddi yorumda bulundu. Biz de şaşırdık kaldık. Tayfun’un sözleri çok doğruydu aslında. Yüce Devletimiz burada neden bu denli toleranslı oldu, bunu da zaman içinde anlar mıyız, onu da bilemiyorum.
Galiba henüz şaşkınlığımız geçmemişti, bu kez Mikail topa girdi… “Yahu millet çıldırmış. Yediklerinden mi , içtiklerinden mi, yoksa gerçekten dış güçler bizi zehirledi mi nedir ? Tekirdağ’da iki yaşında çocuğa tecavüz olmuş ve entübe edilmiş. Failler de 14-15 yaşında çocuk…Ne oluyo bu millete arkadaş…” Önce sessiz kaldık bu yoruma, sıra çay söylemeye gelmişti ki, bu defa genç kahveci Fuat olaya girdi ve “Bir yaşlı kadın, üvey torununu camdan aşağı atmış. Gerçekten de millet çıldırdı…Bunu bir sebebi olmalı, oturun düşünün bakalım üstatlar “ diyerek topu bize yuvarladı. Neye cevap verelim bilemedik arkadaşım Timuçinle…Ancak sustuk. Bereket patron Oğuz pozisyon yakalayıp, “beyler çay içelim, güzel sohbetler açalım, yap oğlum çayları” diyerek noktayı koydu. Bize de emre itaat etmekten başka çare kalmadı!
Çünkü cebimizdeki para ile, en münasip oturulacak yer Oğuz’un kahvesiydi…