Meğer ne kadar doğruymuş “Futbol asla futbol değildir” cümlesi…Tüm dünyada hemen her ülkede, peşinden koşulan futbolun, ülkemizdeki son hali içler acısı. Sadece birkaç rakam ile konuyu özetlemek isterim. TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ,talebi ile federasyon kurulları tespit yapmış ve buna göre, bazı kulüp başkanları, teknik adamlar ve futbolcuları içine alacak bir bahis operasyonunun ilk ayağını kamuoyu ile paylaşmış. Olay ülkede bomba etkisi yarattı. Verilen örnekler de korkunç boyutlarda. Örneğin bir hakem 18 bin maça bahis oynamış, 571 aktif hakemden 371kadarının, 6 bahis şirketinin biri veya bir kaçından hesabı varmış… Ve bu hakemlerin 152 kadarı da bahis oynamış. Bu konuya dair, geride kalan 5 yıllık süreç de iyice araştırılacakmış. Hakemlerin yanı sıra, TFF Başkanı ayrıca kulüplerden de bahis hesabı olan, yönetici ve futbolcuları bildirmelerini talep etmiş. Bu yapılmadığı takdirde Federasyon olarak kendilerinin bu araştırmayı yapacaklarını da belirtmiş. Çünkü, yerinde saptamalar ile gerçek ortaya çıkarsa, “şampiyonluklar ” bile el değiştirebilirmiş. Özellikle alt liglerde bu yasa dışı bahis daha fazla görülüyormuş. Şimdi kulübünün adını hatırlayamadım,İstanbul’da bir iki veya üçüncü ligde yer alan bir kulübün başkanı, bir avuç maç izleyicisine karşın, stattaki tüm biletlerin satıldığını açıklamamış mıydı? Pek yanılmam bu durum aklımda kalmış demek. Belki de bu işlerin içinde “kara para aklanması” da olabilir ! İşin özeti budur.Bu güne değin hiçbir yönetici veya futbolcunun, böyle bir girişim ve icraatını en azından ben hiç duymadım. Ama yasadışı bahis diye bir duyumumuz vardı. En azından dokuz on yıl önce sanırın bu kadar yaygın değildi bu illet !!! Örneğin bir gün Mahfel’de otururken, arkamdaki iki genç adamın, İngiltere ligine dair konuşmalarını duyarak, ‘ne kadar da ilgililer, futbolu sevmek bu olsa gerek’ diye düşündüm eski bir futbol antrenörü olarak! Öte yandan bu ilginç şans oyununun (!) sadece Avrupa maçlarında oynandığı kanısı oluşmuştu bende… Az daha unutuyordum. Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçileceği ve daha önce iptal edilen Siirt seçiminin olduğu günlerde ben de oradaydım. Çünkü, o hafta Bursaspor’un Diyarbakırspor maçı vardı. Yanı sıra, Siirt Kulübünün antrenörü yanılmıyorsam Kemal Batmaz ve kulüp müdürü de Yıldırımlı Metin Olçum’du. Beni Siirt’e davet ettiler. Onların sürekli kaldığı, bir resmi binanın lojmanında geceledim. Ertesi gün erken kalktığımda, salonu temizleyen bir erkek görevli TV ekranını açtığını gördüm. Beni de görmüyordu. Ondan duyduğum ilk cümle de “Oasuna’ya bak kazanmış haaaa…” Şaşırdım Siirtli bir hizmetli, yabancı ligleri bile izliyormuş demek dedim içimden... Ama kısa süre sonra gerçeği öğrenmiştim. Meğer şehirde açık havada görev yapan bahisçilere önce para veriliyor ve de tahminler de iletiliyormuş. Sonra da kazanıldığında para, bankadan alır gibi, bu açık hava bankacılığının sahiplerinden tahsil ediliyormuş! “Ya vermezlerse?” diyecek oldum Siirt Kulübü yöneticisi arkadaşa..Uzun bir “veriirrr.” çekmişti ! Şimdi geldik yine ülkemizdeki skandal bahisçilere…Kazın ayağı öyle değilmiş. Şimdi bu yasadışı eylemi futbol hakemi, futbolcu, antrenör ve kulüp başkanı yapıyorsa, sonuç ne olacak ? Bırakın futbolu, ülkenin sağ duyusu, insanların birbirine güveni tamamen kaybolmaz mı?. Adı üzerinde,”hakem” diyoruz.Hakim de onlar gibi mahkemede hak dağıtıyor.İsimlerinin benzerliği gibi onların da görev alanları farklı. Bu kelimenin kökünde hak ve bunun yerine getirilmesi yatmıyor mu? Hakim ve hakem kelimeleri ve işlevleri birbirine ne kadar yakın değil mi ?
Olay aynen işte böyle. Hem de, eski bir futbolcu ve bu sporun tutkunu bir Cumhurbaşkanı görevdeyken bu tür bir skandal acaba dünya genelinde ve de UEFA;FİFA gibi kurumlar nezdinde bakalım nasıl karşılanacak? Belki de, kulüplerimiz şampiyonalara katılmaktan men edilebilecek. Ama bu durum sadece bir sonuç. Asıl konu ve soru Biz ülke olarak bu hale nasıl geldik ? olmalı. Yanıtlanması gerekende budur bence…Kısa yoldan para kazanma tutkusu, emek vermeden iyi bir yaşam arzusu falan, insanoğlunun en zayıf yanlarıdır. Ama ülkemizde sadece beslenmek bile giderek güçleşiyorsa, olaya bir başka açıdan da bakmak da gerekmez mi ? Böyle durumlarda, hep atalarımızın özlü sözlerine dönerim. İşte bir örnek; “Acıktırma HIRSIZ olur, çok söylenme ARSIZ olur…Ne kadar anlamlı değil mi ? Yani toplumun ve özellikle şu günlerin genç kesimleri, eğitim ile,özverili çalışma ile, en azından kimseye muhtaç olmadan yaşama duygusunu kaybetti ise, yapılacak fazla bir şey de kalmıyor. Yine bir atasözü geldi aklıma ! “Hırsıza kilit dayanmaz!”
Bir konu da çok dikkatimi çekiyor kulüplere dair...Süper Lig ve TFF 1.Ligde bile, futbol kulüplerinin başına bir sektörün adı konuyor. Girişimciler de kulüp başkanı oluyor. Onları peşinen suçlu pozisyonuna sokmak istemem. Ama bu konu çok ilgimi çekiyor! Özellikle İstanbul’un profesyonel kulüplerinin on yıllardır bilinen isimleri önüne, bir sanayi kuruluşunun adı yerleştiriliyor. Bu salgın gibi yapılanma, Anadolu’nun hemen her ilinde de görülmeye başlandı. Sanayi ile futbol acaba hangi anlamda buluşabilir ve de, kulüp başkanı sanayici ve iş adamları bu futbol aşkını nedenini sadece “reklam” diye açıklayabilir mi? Bilemiyorum. Ama, futboldaki skandaldan sonra, bu durum da mercek altına alına alınabilir diye düşünüyorum. Ne diyelim; Bize sonucu beklemek kalıyor. Çünkü “FUTBOL ASLA FUTBOL DEĞİLDİR!!!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Futbolun topu patladı !
Meğer ne kadar doğruymuş “Futbol asla futbol değildir” cümlesi…Tüm dünyada hemen her ülkede, peşinden koşulan futbolun, ülkemizdeki son hali içler acısı. Sadece birkaç rakam ile konuyu özetlemek isterim. TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ,talebi ile federasyon kurulları tespit yapmış ve buna göre, bazı kulüp başkanları, teknik adamlar ve futbolcuları içine alacak bir bahis operasyonunun ilk ayağını kamuoyu ile paylaşmış. Olay ülkede bomba etkisi yarattı. Verilen örnekler de korkunç boyutlarda. Örneğin bir hakem 18 bin maça bahis oynamış, 571 aktif hakemden 371kadarının, 6 bahis şirketinin biri veya bir kaçından hesabı varmış… Ve bu hakemlerin 152 kadarı da bahis oynamış. Bu konuya dair, geride kalan 5 yıllık süreç de iyice araştırılacakmış. Hakemlerin yanı sıra, TFF Başkanı ayrıca kulüplerden de bahis hesabı olan, yönetici ve futbolcuları bildirmelerini talep etmiş. Bu yapılmadığı takdirde Federasyon olarak kendilerinin bu araştırmayı yapacaklarını da belirtmiş. Çünkü, yerinde saptamalar ile gerçek ortaya çıkarsa, “şampiyonluklar ” bile el değiştirebilirmiş. Özellikle alt liglerde bu yasa dışı bahis daha fazla görülüyormuş. Şimdi kulübünün adını hatırlayamadım,İstanbul’da bir iki veya üçüncü ligde yer alan bir kulübün başkanı, bir avuç maç izleyicisine karşın, stattaki tüm biletlerin satıldığını açıklamamış mıydı? Pek yanılmam bu durum aklımda kalmış demek. Belki de bu işlerin içinde “kara para aklanması” da olabilir ! İşin özeti budur.Bu güne değin hiçbir yönetici veya futbolcunun, böyle bir girişim ve icraatını en azından ben hiç duymadım. Ama yasadışı bahis diye bir duyumumuz vardı. En azından dokuz on yıl önce sanırın bu kadar yaygın değildi bu illet !!! Örneğin bir gün Mahfel’de otururken, arkamdaki iki genç adamın, İngiltere ligine dair konuşmalarını duyarak, ‘ne kadar da ilgililer, futbolu sevmek bu olsa gerek’ diye düşündüm eski bir futbol antrenörü olarak! Öte yandan bu ilginç şans oyununun (!) sadece Avrupa maçlarında oynandığı kanısı oluşmuştu bende… Az daha unutuyordum. Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçileceği ve daha önce iptal edilen Siirt seçiminin olduğu günlerde ben de oradaydım. Çünkü, o hafta Bursaspor’un Diyarbakırspor maçı vardı. Yanı sıra, Siirt Kulübünün antrenörü yanılmıyorsam Kemal Batmaz ve kulüp müdürü de Yıldırımlı Metin Olçum’du. Beni Siirt’e davet ettiler. Onların sürekli kaldığı, bir resmi binanın lojmanında geceledim. Ertesi gün erken kalktığımda, salonu temizleyen bir erkek görevli TV ekranını açtığını gördüm. Beni de görmüyordu. Ondan duyduğum ilk cümle de “Oasuna’ya bak kazanmış haaaa…” Şaşırdım Siirtli bir hizmetli, yabancı ligleri bile izliyormuş demek dedim içimden... Ama kısa süre sonra gerçeği öğrenmiştim. Meğer şehirde açık havada görev yapan bahisçilere önce para veriliyor ve de tahminler de iletiliyormuş. Sonra da kazanıldığında para, bankadan alır gibi, bu açık hava bankacılığının sahiplerinden tahsil ediliyormuş! “Ya vermezlerse?” diyecek oldum Siirt Kulübü yöneticisi arkadaşa..Uzun bir “veriirrr.” çekmişti ! Şimdi geldik yine ülkemizdeki skandal bahisçilere…Kazın ayağı öyle değilmiş. Şimdi bu yasadışı eylemi futbol hakemi, futbolcu, antrenör ve kulüp başkanı yapıyorsa, sonuç ne olacak ? Bırakın futbolu, ülkenin sağ duyusu, insanların birbirine güveni tamamen kaybolmaz mı?. Adı üzerinde,”hakem” diyoruz.Hakim de onlar gibi mahkemede hak dağıtıyor.İsimlerinin benzerliği gibi onların da görev alanları farklı. Bu kelimenin kökünde hak ve bunun yerine getirilmesi yatmıyor mu? Hakim ve hakem kelimeleri ve işlevleri birbirine ne kadar yakın değil mi ?
Olay aynen işte böyle. Hem de, eski bir futbolcu ve bu sporun tutkunu bir Cumhurbaşkanı görevdeyken bu tür bir skandal acaba dünya genelinde ve de UEFA;FİFA gibi kurumlar nezdinde bakalım nasıl karşılanacak? Belki de, kulüplerimiz şampiyonalara katılmaktan men edilebilecek. Ama bu durum sadece bir sonuç. Asıl konu ve soru Biz ülke olarak bu hale nasıl geldik ? olmalı. Yanıtlanması gerekende budur bence…Kısa yoldan para kazanma tutkusu, emek vermeden iyi bir yaşam arzusu falan, insanoğlunun en zayıf yanlarıdır. Ama ülkemizde sadece beslenmek bile giderek güçleşiyorsa, olaya bir başka açıdan da bakmak da gerekmez mi ? Böyle durumlarda, hep atalarımızın özlü sözlerine dönerim. İşte bir örnek; “Acıktırma HIRSIZ olur, çok söylenme ARSIZ olur…Ne kadar anlamlı değil mi ? Yani toplumun ve özellikle şu günlerin genç kesimleri, eğitim ile,özverili çalışma ile, en azından kimseye muhtaç olmadan yaşama duygusunu kaybetti ise, yapılacak fazla bir şey de kalmıyor. Yine bir atasözü geldi aklıma ! “Hırsıza kilit dayanmaz!”
Bir konu da çok dikkatimi çekiyor kulüplere dair...Süper Lig ve TFF 1.Ligde bile, futbol kulüplerinin başına bir sektörün adı konuyor. Girişimciler de kulüp başkanı oluyor. Onları peşinen suçlu pozisyonuna sokmak istemem. Ama bu konu çok ilgimi çekiyor! Özellikle İstanbul’un profesyonel kulüplerinin on yıllardır bilinen isimleri önüne, bir sanayi kuruluşunun adı yerleştiriliyor. Bu salgın gibi yapılanma, Anadolu’nun hemen her ilinde de görülmeye başlandı. Sanayi ile futbol acaba hangi anlamda buluşabilir ve de, kulüp başkanı sanayici ve iş adamları bu futbol aşkını nedenini sadece “reklam” diye açıklayabilir mi? Bilemiyorum. Ama, futboldaki skandaldan sonra, bu durum da mercek altına alına alınabilir diye düşünüyorum. Ne diyelim; Bize sonucu beklemek kalıyor. Çünkü “FUTBOL ASLA FUTBOL DEĞİLDİR!!!