Her daim hafta başı günlerini güzel gelişmeler temennisi ile umutla beklerim. Ama haftanın ilk üç gününde öyle bir gündeme çarptık ki, kendimi toparlamam zor oldu. Önce pazartesi günü... Bir istifa haberi geldi. İkinci yenilgisini alan ve futbolu ile güven vermeyen Bursaspor’da teknik direktör gönderilmiş meğer. Futbolseverlerden yorum bombardımanı vardı hemen her mecrada…Bu hızlı girişi Salı günü, çok çarpıcı ve düşündürücü bir suikast izledi. Aklımda kaldığı kadarı ile Daltonlar ve Cesperler isimli iki suikast timi birbiri ile ihtilaflı imiş, ama suikasta uğrayan ülkenin önemli bir avukatıymış. İşin içine çok güçlü bir partinin adı da karışmış. Kim kimi, ne için ve kimin isteği ile infaz etti kesin bir yanıt yok. Her zamanki gibi, bu da kısa süre sonra unutulacak! Ama bu çok tehlikeli olay, siyaset sahnesini de oldukça karıştıracak gibi duruyor. Yani toplum olarak yine hop oturup hop kalkacağımız günlerin içinde mi, yoksa eşiğinde miyiz bilemiyorum. Ama iyi bir tarafı da bu gelişmelerin ! En azından açlık ve yoksulluk sınırı ile gelirimizi karşılaştırmaya zaman ayırmıyoruz ! Yine biz suikast nedenine dönelim. Azmettirici ve uygulayıcı grubun ipini kim tutuyor oda belli değil! İlk iki gün için bana göre oldukça karmaşık bir durumdu. Aynı gün öğle sonrası az daha unutacak olduğum, eskinin su şehri biricik memleketimiz Bursa’da, planlı su kesme işleminin başlamasına henüz bir saat vardı.Yine de son dakikaya kalmayalım diye,k esinti saatinden yaklaşık 25 dakika önce, suyumuzu tedarik için harekete geçtik. Bir de ne görelim, henüz kesme saati gelmeden işlem başlamış. Alın size bomba gibi sinir bozucu bir hareket ! Yaş almış olmanın zararı da bu olsa gerek. Bursa ve su kesintisini yan yana kullanmak bile bizim kuşak için çok zor. Ne bileyim, meğer Osmanlı Dönemi’nin sudan ibaret bu kadim şehrini besleyen iki kocaman barajda hiç su kalmamış. Suyun tamamen biteceği güne ve saate kadar, bunu öngören, önlemini alabilecek, öngörülü yetkili bir zat demek ki yokmuş. Özetle;”Bir varmış, bir yokmuş, Bursa’nın suyu da yok olmuşşşş…” diyelim ve şimdilik geçelim bun konuyu... Neyse her zorluğun bir kolayı da oluyor da önlemi alınabiliyor…Ve ertesi gün yani Çarşamba günü öğle saatleri öncesi…Sayın Cumhurbaşkanı’nın,Pınarhisar cezaevinden arkadaşı, o dönemlerden sonra en yakını ve güvendiği çalışma ekibinden, Hüseyin Kocabıyık, bir eleştirisi ve nedeni de zor açıklanabilen bir gerekçe ile göz altına alınmış. Cezaevine girmiş mi, onu kaçırdım galiba ! Belki de bir gözdağı hamlesiydi belirli çevrelere…
Bu konu tartışılırken yine bir alt yazı ve bu kez sahne ve film platolarının yıldızları, ekranda resmi geçit yapıyor. Ünlü ünsüz, yaklaşık yirmiye yakın, “sanatçı” diye bilinen isim göz altına alınmış. Kabahatleri henüz belli değil. Galiba bir kısmının göz altı gerekçesi, sözünü sakınmayanlarınkinden ayrıymış. Gençlere kötü olan kıyafet, hal hareket içinde oldukları veya uyuşturucuya bulaştıkları iddiası ile mimlenenlerin dışında, fazla ünlü oluşları ve toplumu zehirleme ihtimali üzerine alınanların sayısı daha fazla… Şimdi; bu kadar hareketli bir ülkede yaşıyorsanız, hele bir de nüfusundan ötürü “ Ülkenin dördüncü büyük şehrinde yaşıyorsanız, hangi birine kafa yoracak, yazacak ve de geleceğe umutla bakacaksınız? Örneğin, ülkeyi sarsan suikast için mi kafa yorayım, yoksa Bursa gibi bir yerin neden susuz kaldığına mı yanayım? Ya da bu ünlülerin kabahatlerini mi araştırayım ? Aslında uzun süreden beri, yeni yılda emekli maaşıma/ maaşımızda ne kadar artış olacak, Asgari Ücret zam oranı ne zaman belirlenecek, enflasyon ne zaman duracak diye kafa mı yorayım? Bu tür hayati konuları düşünürken, bir iki gün önce aldığım gazetenin sayfasına gözüm takıldı. “Asgari Ücret 8 ayda 4 bin481 lira eridi yazıyordu.Dikkatimi buraya vereyim derken, midemde bir ezilme duydum…Bir de baktım haberin bir üst yanında., memurun gıdası, ekmek arası” gibi bir başlık gördüm. Altında da protesto için bir gurup, “ekmek arası kraker” yiyerek mizansen yapılmıştı. Yine kendi gündemime döndüm ve maaş zammına takıldım kaldım, tavsiye ederim!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Haftaya nasıl girdik anlayamadım!
Her daim hafta başı günlerini güzel gelişmeler temennisi ile umutla beklerim. Ama haftanın ilk üç gününde öyle bir gündeme çarptık ki, kendimi toparlamam zor oldu. Önce pazartesi günü... Bir istifa haberi geldi. İkinci yenilgisini alan ve futbolu ile güven vermeyen Bursaspor’da teknik direktör gönderilmiş meğer. Futbolseverlerden yorum bombardımanı vardı hemen her mecrada…Bu hızlı girişi Salı günü, çok çarpıcı ve düşündürücü bir suikast izledi. Aklımda kaldığı kadarı ile Daltonlar ve Cesperler isimli iki suikast timi birbiri ile ihtilaflı imiş, ama suikasta uğrayan ülkenin önemli bir avukatıymış. İşin içine çok güçlü bir partinin adı da karışmış. Kim kimi, ne için ve kimin isteği ile infaz etti kesin bir yanıt yok. Her zamanki gibi, bu da kısa süre sonra unutulacak! Ama bu çok tehlikeli olay, siyaset sahnesini de oldukça karıştıracak gibi duruyor. Yani toplum olarak yine hop oturup hop kalkacağımız günlerin içinde mi, yoksa eşiğinde miyiz bilemiyorum. Ama iyi bir tarafı da bu gelişmelerin ! En azından açlık ve yoksulluk sınırı ile gelirimizi karşılaştırmaya zaman ayırmıyoruz ! Yine biz suikast nedenine dönelim. Azmettirici ve uygulayıcı grubun ipini kim tutuyor oda belli değil! İlk iki gün için bana göre oldukça karmaşık bir durumdu. Aynı gün öğle sonrası az daha unutacak olduğum, eskinin su şehri biricik memleketimiz Bursa’da, planlı su kesme işleminin başlamasına henüz bir saat vardı.Yine de son dakikaya kalmayalım diye,k esinti saatinden yaklaşık 25 dakika önce, suyumuzu tedarik için harekete geçtik. Bir de ne görelim, henüz kesme saati gelmeden işlem başlamış. Alın size bomba gibi sinir bozucu bir hareket ! Yaş almış olmanın zararı da bu olsa gerek. Bursa ve su kesintisini yan yana kullanmak bile bizim kuşak için çok zor. Ne bileyim, meğer Osmanlı Dönemi’nin sudan ibaret bu kadim şehrini besleyen iki kocaman barajda hiç su kalmamış. Suyun tamamen biteceği güne ve saate kadar, bunu öngören, önlemini alabilecek, öngörülü yetkili bir zat demek ki yokmuş. Özetle;”Bir varmış, bir yokmuş, Bursa’nın suyu da yok olmuşşşş…” diyelim ve şimdilik geçelim bun konuyu... Neyse her zorluğun bir kolayı da oluyor da önlemi alınabiliyor…Ve ertesi gün yani Çarşamba günü öğle saatleri öncesi…Sayın Cumhurbaşkanı’nın,Pınarhisar cezaevinden arkadaşı, o dönemlerden sonra en yakını ve güvendiği çalışma ekibinden, Hüseyin Kocabıyık, bir eleştirisi ve nedeni de zor açıklanabilen bir gerekçe ile göz altına alınmış. Cezaevine girmiş mi, onu kaçırdım galiba ! Belki de bir gözdağı hamlesiydi belirli çevrelere…
Bu konu tartışılırken yine bir alt yazı ve bu kez sahne ve film platolarının yıldızları, ekranda resmi geçit yapıyor. Ünlü ünsüz, yaklaşık yirmiye yakın, “sanatçı” diye bilinen isim göz altına alınmış. Kabahatleri henüz belli değil. Galiba bir kısmının göz altı gerekçesi, sözünü sakınmayanlarınkinden ayrıymış. Gençlere kötü olan kıyafet, hal hareket içinde oldukları veya uyuşturucuya bulaştıkları iddiası ile mimlenenlerin dışında, fazla ünlü oluşları ve toplumu zehirleme ihtimali üzerine alınanların sayısı daha fazla… Şimdi; bu kadar hareketli bir ülkede yaşıyorsanız, hele bir de nüfusundan ötürü “ Ülkenin dördüncü büyük şehrinde yaşıyorsanız, hangi birine kafa yoracak, yazacak ve de geleceğe umutla bakacaksınız? Örneğin, ülkeyi sarsan suikast için mi kafa yorayım, yoksa Bursa gibi bir yerin neden susuz kaldığına mı yanayım? Ya da bu ünlülerin kabahatlerini mi araştırayım ? Aslında uzun süreden beri, yeni yılda emekli maaşıma/ maaşımızda ne kadar artış olacak, Asgari Ücret zam oranı ne zaman belirlenecek, enflasyon ne zaman duracak diye kafa mı yorayım? Bu tür hayati konuları düşünürken, bir iki gün önce aldığım gazetenin sayfasına gözüm takıldı. “Asgari Ücret 8 ayda 4 bin481 lira eridi yazıyordu.Dikkatimi buraya vereyim derken, midemde bir ezilme duydum…Bir de baktım haberin bir üst yanında., memurun gıdası, ekmek arası” gibi bir başlık gördüm. Altında da protesto için bir gurup, “ekmek arası kraker” yiyerek mizansen yapılmıştı. Yine kendi gündemime döndüm ve maaş zammına takıldım kaldım, tavsiye ederim!