Dünkü makalemde değinmiştim İzmir’de yaşanan ve biri 5 diğerleri daha küçük beş çocuğun yanarak feci ölümüne…Bu can yakıcı olay bir anda her şeyin önüne geçti. Anne neden onları yalnız bırakarak çöpten atık toplamaya gidebildi? Neden kamu yönetimi bu çocuklara ve aileye destek veremedi ? Ya da yetkisi olduğu halde çocukları himayesine alamadı ? Bunlar, olayı öğrenen herkesin cevap bulmaya çalıştığı sorulardı muhtemelen... Bir de baktık ki, her yıl bir çocuk doğuran ve onlara bakmak için çöpten atık toplayan annenin kan donduran bir gerçeği ortaya çıkmış. Bu talihsiz anne Melisa’nın babası felsefe profesörü imiş!Ne oldu da böyle bir aileden ayrılarak, eşi ile birlikte uyuşturucu müptelası yolunu girdiler? Üstelik çalışamadıkları için olsa gerek, tutuklu eşi hırsızlık bile yapmış ve hapisteymiş.Tamam kendi seçimleri ile bu hale gelmiş olabilirler… Ama, önemli bir soru var aklımda ve de her aklı başında olan herkeste.. Soru şu; uyuşturucuya ulaşmak neden bu denli kolay oldu ülkemizde ? Bu cümleyi kurduktan sonra, aklıma covid salgını sırasında, ülkenin önemli politikacılarından birinin mahdumu, çantasına birkaç koli maske alarak, bir Güney Amerika ülkesine gezmeye(!) gitmişti. Demek ki salgın bu ülkede fazla yaygın değildi ki, orayı seçmişti, bu seçkin kişinin oğlu. Sonra da gemiler falan gündeme geldi ama bir sonuç da çıkmadı bu dedikodulardan ! Bu arada bir çok uyuşturucu baronunun ülkemizde bulunduğu ve turistik seyahat için geldiklerini falan duyduk işte o kadar. Sonra ne mi oldu? Aniden dahiliye bakanımız affını istedi. Üstelik, uyuşturucu baronları dışında, ülkemizdeki terör örgütü mensuplarının ayakkabı numaralarına kadar biliyorken…Neyse bunu da çabuk unuttuk ve yerine gelen Dahiliye Bakanı’nın icraatlarına kilitlendik. Hemen her gün tonlarca uyuşturucu ve bunu getirenler yakalanıyordu. Bunu görünce ümitlendik ama, bu arada yeni suç biçimi ve suçlu çeşitleri ortaya çıktı.Neyse yine konumuza ve bu vahim olaya dönelim.
Neden bu korkunç sonuçlar doğuran uyuşturucu trafiği bitirilemiyor ? Galiba bu sorunun doğru yanıtı ve alınacak önlemler, bundan sonra, böylesi kaza ve talihsizlikleri tamamen olmasa da bir ölçüde azaltabilecektir diye sadece umut ediyorum. Umutlar gerçekleşir mi, en azından kısa vadede çok zor. Çünkü, yoksulluk ve sefalet hiç durmadan yurdumuzun he yanını sardı ve terk etmiyor!
İşte bir örnek; İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 73 bin liraya yükselmiş. Şimdi de, kişinin değil de ülkemizin bu günkü, istihdam biçimine ve bunun çarpıklığı sonucu canına kıyan kendini iyi yetiştirmiş bir gencin, ölüm ile isyanını haykırmasında… Adı Doğuş Can Kavaklı…Ama yaptığı, adı ve soy adına hiç uymamış ve ülkemiz de yetişmiş bir insanını yitirmiş. Bu vahim olayın geçtiği yer Samsun’un Asarcık ilçesi. Kavaklı, eğitimini yeni tamamlamış ve iş için başvurmuş, bu ilçedeki kaymakamlığa… Amacı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın personel alımı için açtığı sınav sonucu bir iş sahibi olmak. Personel alımı için yapılan sınavı birinci olarak bitirmiş ve sıra mülakata gelmiş. Bu aşamanın ardından sonuçları öğrendiğinde, kendisinden 10 puan altındaki kişinin işe alındığını görmüş ve böylece elendiğini öğrenmiş. Sonrası içler acısı…Samsun’da kaldığı yurdun altıncı katından atlayarak intihar etmiş 22 yaşındaki bu çalışkan gencimiz. Bu olaya neresinden bakılacak da doğru bulunacak, benim ne bilgim ve de gücüm yetmedi. İki çarpıcı ve sonu ölüm ile biten felaket gibi olay ve her ikisinde de, kamu gücünün yetersiz kaldığı ve de iş alımlarında gösterdiği bu ilginç yöntemin sonuçları demekten başka bir şey gelmiyor ne elimizden, ne de klavyemizden. Üstelik belki de böylesi felaket gibi ölümlerde, yasalaşması ertelenen “Etki ajanlığı “ yasa teklifi geçtiğinde, olanları öğrensek bile kaleme alamayacağız diyelim ve bu korkunç havadan şimdilik çıkalım derim !
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Kan donduran ölümler ve öfke patlatan nedenleri
Dünkü makalemde değinmiştim İzmir’de yaşanan ve biri 5 diğerleri daha küçük beş çocuğun yanarak feci ölümüne…Bu can yakıcı olay bir anda her şeyin önüne geçti. Anne neden onları yalnız bırakarak çöpten atık toplamaya gidebildi? Neden kamu yönetimi bu çocuklara ve aileye destek veremedi ? Ya da yetkisi olduğu halde çocukları himayesine alamadı ? Bunlar, olayı öğrenen herkesin cevap bulmaya çalıştığı sorulardı muhtemelen... Bir de baktık ki, her yıl bir çocuk doğuran ve onlara bakmak için çöpten atık toplayan annenin kan donduran bir gerçeği ortaya çıkmış. Bu talihsiz anne Melisa’nın babası felsefe profesörü imiş!Ne oldu da böyle bir aileden ayrılarak, eşi ile birlikte uyuşturucu müptelası yolunu girdiler? Üstelik çalışamadıkları için olsa gerek, tutuklu eşi hırsızlık bile yapmış ve hapisteymiş.Tamam kendi seçimleri ile bu hale gelmiş olabilirler… Ama, önemli bir soru var aklımda ve de her aklı başında olan herkeste.. Soru şu; uyuşturucuya ulaşmak neden bu denli kolay oldu ülkemizde ? Bu cümleyi kurduktan sonra, aklıma covid salgını sırasında, ülkenin önemli politikacılarından birinin mahdumu, çantasına birkaç koli maske alarak, bir Güney Amerika ülkesine gezmeye(!) gitmişti. Demek ki salgın bu ülkede fazla yaygın değildi ki, orayı seçmişti, bu seçkin kişinin oğlu. Sonra da gemiler falan gündeme geldi ama bir sonuç da çıkmadı bu dedikodulardan ! Bu arada bir çok uyuşturucu baronunun ülkemizde bulunduğu ve turistik seyahat için geldiklerini falan duyduk işte o kadar. Sonra ne mi oldu? Aniden dahiliye bakanımız affını istedi. Üstelik, uyuşturucu baronları dışında, ülkemizdeki terör örgütü mensuplarının ayakkabı numaralarına kadar biliyorken…Neyse bunu da çabuk unuttuk ve yerine gelen Dahiliye Bakanı’nın icraatlarına kilitlendik. Hemen her gün tonlarca uyuşturucu ve bunu getirenler yakalanıyordu. Bunu görünce ümitlendik ama, bu arada yeni suç biçimi ve suçlu çeşitleri ortaya çıktı.Neyse yine konumuza ve bu vahim olaya dönelim.
Neden bu korkunç sonuçlar doğuran uyuşturucu trafiği bitirilemiyor ? Galiba bu sorunun doğru yanıtı ve alınacak önlemler, bundan sonra, böylesi kaza ve talihsizlikleri tamamen olmasa da bir ölçüde azaltabilecektir diye sadece umut ediyorum. Umutlar gerçekleşir mi, en azından kısa vadede çok zor. Çünkü, yoksulluk ve sefalet hiç durmadan yurdumuzun he yanını sardı ve terk etmiyor!
İşte bir örnek; İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 73 bin liraya yükselmiş. Şimdi de, kişinin değil de ülkemizin bu günkü, istihdam biçimine ve bunun çarpıklığı sonucu canına kıyan kendini iyi yetiştirmiş bir gencin, ölüm ile isyanını haykırmasında… Adı Doğuş Can Kavaklı…Ama yaptığı, adı ve soy adına hiç uymamış ve ülkemiz de yetişmiş bir insanını yitirmiş. Bu vahim olayın geçtiği yer Samsun’un Asarcık ilçesi. Kavaklı, eğitimini yeni tamamlamış ve iş için başvurmuş, bu ilçedeki kaymakamlığa… Amacı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın personel alımı için açtığı sınav sonucu bir iş sahibi olmak. Personel alımı için yapılan sınavı birinci olarak bitirmiş ve sıra mülakata gelmiş. Bu aşamanın ardından sonuçları öğrendiğinde, kendisinden 10 puan altındaki kişinin işe alındığını görmüş ve böylece elendiğini öğrenmiş. Sonrası içler acısı…Samsun’da kaldığı yurdun altıncı katından atlayarak intihar etmiş 22 yaşındaki bu çalışkan gencimiz. Bu olaya neresinden bakılacak da doğru bulunacak, benim ne bilgim ve de gücüm yetmedi. İki çarpıcı ve sonu ölüm ile biten felaket gibi olay ve her ikisinde de, kamu gücünün yetersiz kaldığı ve de iş alımlarında gösterdiği bu ilginç yöntemin sonuçları demekten başka bir şey gelmiyor ne elimizden, ne de klavyemizden. Üstelik belki de böylesi felaket gibi ölümlerde, yasalaşması ertelenen “Etki ajanlığı “ yasa teklifi geçtiğinde, olanları öğrensek bile kaleme alamayacağız diyelim ve bu korkunç havadan şimdilik çıkalım derim !