Her seferinde demokrasi naraları atan partinin vekili Özel, Milli iradeyi hiçe sayarak anayasanın gayrimeşru olduğunu söyledi.
Darbe imasında da bulunarak, tehditler de savuran CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel 2017'deki Anayasa referandumunu itibarsızlaştırmaya çalışarak "Anayasa meridir. Geçerlidir ama meşru değildir" diyor.
Ne demekse!..
Bunun nasıl bir izahı olabilir bilinmez ama eğer öyleyse bu Özel’in kendi meşruiyetinin de sorgulanması demek, değil midir?
Bu, büyük bir çelişki değil midir?
Bu, aynı zamanda ‘zıvanadan çıkmak’ anlamı da taşımaz mı?
Anayasayı meşru saymamak Anayasa Mahkemesi'ne yapılanbaşvurularında, aldıkları aylıkların da, attıkları bütün adımların da gayri meşru olduğunu göstermez mi?
NEGATİF FAİZ!..
Korona salgınının darmadağın ettiği piyasalarda ülkeler bundan bir nebze kurtulabilmek için bir yığın para politikaları uygularlar.
Son günlerde ülkemizde de bir ‘Negatif faiz’ kavramından söz edilmeye başlandı.
Kuşkusuz negatif faiz bankaların kişi ve kurumlara açtığı kredilerden faiz almaması yahut eksi faiz uygulama yapması değildir.
Bilineceği gibi her bankanın toplamış olduğu mevduatların bir kısmını Merkez Bankası’nda tutma zorunluluğu vardır.
Bu karşılığın tutulma nedeni, ilk başlarda bankaların iflas durumu ile karşılaştıkları zaman bir koruma sağlama aracı olarak görülmesidir.
Buna munzam karşılık da denir…
Bankaların Merkez Bankası’na yatıracakları munzam karşılıkları, Merkez Bankası açıklamış olduğu munzam karşılık oranları ile belirler.
Bu oranın azalması piyasada likiditenin azalması anlamına gelmektedir.
Ekonomiyi canlandırmak için ortaya atılan bir para politikası olan negatif faiz ile Merkez bankaları, bankaların kendisinde tuttuğu cari hesaplara uyguladığı faizi eksiye düşürüyor.
Böylece bankalara "Bana yatırdığın para için faiz vermem, üste para alırım. Bu parayı bana yatıracağına, kredi ver" mesajı vermektir.
Ülkelerin söz konusu bu politikaya geçmesinin nedenleri arasında "ticarette rekabet üstünlüğü sağlama" kaygısı da bulunuyor.
Aslında negatif değil ama masraf artı sıfır yahut çok az bir faiz karşılığında (ABD de olduğu gibi) bankaların kişi ve kurumlara kredi açmasının da piyasa hareketliliği ve istihdamın korunması açısından önemi de açıktır.
Başkan Erdoğan’ın ısrarla ‘faizlerin düşürülmesini’ istemesini bu kapsamda da değerlendirmek gerekir?
PANDEMİ DEĞİL, SALGIN!..
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu, Koronavirüs nedeniyle kullanımı artan kimi sözcüklerinTürkçe karşılıklarını anımsatmak amacıyla bir açıklama yaptı.
Bu açıklamaya göre, ‘pandemi’ yerine ‘salgın’, ‘bulaş’ yerine ‘bulaşı’, ‘peak’ yerine ‘zirve’, ‘entübe’ yerine ‘solunum’, ‘droplet’ yerine ‘damlacık’, ‘immün’ yerine ‘bağışıklık’, ‘pnömoni’ yerine ‘zatürre’, ‘filiasyon’ yerine ‘türevi, türevsel’ sözcüklerinin kullanımı önerildi.
İyi de yapıldı…
Bilim İnsanlarının görevlerinde teknik olarak Latince yahut İngilizce sözcükleri kullanmalarını doğal karşılamak gerekir.
Ama iletişim araçlarında salgın konusunda bedensel sağlığımıza yönelik konuşma ve önerilerle bizleri aydınlatan hekimlerimiz ve bilim insanlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarken, onlardan da kültürel sağlığımız açısından güzel dilimizin olanaklarını kullanmalarını istemek doğru olmaz mı?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
İZAHI OLMAYANIN MİZAHI!..
Her seferinde demokrasi naraları atan partinin vekili Özel, Milli iradeyi hiçe sayarak anayasanın gayrimeşru olduğunu söyledi.
Darbe imasında da bulunarak, tehditler de savuran CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel 2017'deki Anayasa referandumunu itibarsızlaştırmaya çalışarak "Anayasa meridir. Geçerlidir ama meşru değildir" diyor.
Ne demekse!..
Bunun nasıl bir izahı olabilir bilinmez ama eğer öyleyse bu Özel’in kendi meşruiyetinin de sorgulanması demek, değil midir?
Bu, büyük bir çelişki değil midir?
Bu, aynı zamanda ‘zıvanadan çıkmak’ anlamı da taşımaz mı?
Anayasayı meşru saymamak Anayasa Mahkemesi'ne yapılanbaşvurularında, aldıkları aylıkların da, attıkları bütün adımların da gayri meşru olduğunu göstermez mi?
NEGATİF FAİZ!..
Korona salgınının darmadağın ettiği piyasalarda ülkeler bundan bir nebze kurtulabilmek için bir yığın para politikaları uygularlar.
Son günlerde ülkemizde de bir ‘Negatif faiz’ kavramından söz edilmeye başlandı.
Kuşkusuz negatif faiz bankaların kişi ve kurumlara açtığı kredilerden faiz almaması yahut eksi faiz uygulama yapması değildir.
Bilineceği gibi her bankanın toplamış olduğu mevduatların bir kısmını Merkez Bankası’nda tutma zorunluluğu vardır.
Bu karşılığın tutulma nedeni, ilk başlarda bankaların iflas durumu ile karşılaştıkları zaman bir koruma sağlama aracı olarak görülmesidir.
Buna munzam karşılık da denir…
Bankaların Merkez Bankası’na yatıracakları munzam karşılıkları, Merkez Bankası açıklamış olduğu munzam karşılık oranları ile belirler.
Bu oranın azalması piyasada likiditenin azalması anlamına gelmektedir.
Ekonomiyi canlandırmak için ortaya atılan bir para politikası olan negatif faiz ile Merkez bankaları, bankaların kendisinde tuttuğu cari hesaplara uyguladığı faizi eksiye düşürüyor.
Böylece bankalara "Bana yatırdığın para için faiz vermem, üste para alırım. Bu parayı bana yatıracağına, kredi ver" mesajı vermektir.
Ülkelerin söz konusu bu politikaya geçmesinin nedenleri arasında "ticarette rekabet üstünlüğü sağlama" kaygısı da bulunuyor.
Aslında negatif değil ama masraf artı sıfır yahut çok az bir faiz karşılığında (ABD de olduğu gibi) bankaların kişi ve kurumlara kredi açmasının da piyasa hareketliliği ve istihdamın korunması açısından önemi de açıktır.
Başkan Erdoğan’ın ısrarla ‘faizlerin düşürülmesini’ istemesini bu kapsamda da değerlendirmek gerekir?
PANDEMİ DEĞİL, SALGIN!..
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu, Koronavirüs nedeniyle kullanımı artan kimi sözcüklerinTürkçe karşılıklarını anımsatmak amacıyla bir açıklama yaptı.
Bu açıklamaya göre, ‘pandemi’ yerine ‘salgın’, ‘bulaş’ yerine ‘bulaşı’, ‘peak’ yerine ‘zirve’, ‘entübe’ yerine ‘solunum’, ‘droplet’ yerine ‘damlacık’, ‘immün’ yerine ‘bağışıklık’, ‘pnömoni’ yerine ‘zatürre’, ‘filiasyon’ yerine ‘türevi, türevsel’ sözcüklerinin kullanımı önerildi.
İyi de yapıldı…
Bilim İnsanlarının görevlerinde teknik olarak Latince yahut İngilizce sözcükleri kullanmalarını doğal karşılamak gerekir.
Ama iletişim araçlarında salgın konusunda bedensel sağlığımıza yönelik konuşma ve önerilerle bizleri aydınlatan hekimlerimiz ve bilim insanlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarken, onlardan da kültürel sağlığımız açısından güzel dilimizin olanaklarını kullanmalarını istemek doğru olmaz mı?