Hava Durumu

KAFKASYA KUVVAYI MİLLİYE VE BOLŞEVİZM

Yazının Giriş Tarihi: 25.12.2020 17:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.12.2020 17:08

İstiklal harbinde Türk milliyetçilerin amacı Batılılaşma olmasına rağmen Batı emperyalizmine karşı bir mücadele veriyorlardı. İlk başlarda bu onları Batı'nın korkulu rüyası olan Bolşeviklerin ve sosyalizmin yanına itiyordu. Ancak Bolşevikliğin ne olduğu tam olarak da bilinmiyordu. Mustafa Kemal 24 Nisan 1920 tarihli gizli oturumda Bolşeviklerin kendilerine özgü görüşlerinden kendisinin de bütün açıklığıyla bilgi sahibi olmadığını ama Avrupalıların Bolşevizmden korktuklarını söyledi.

Kuvayı Milliye karşıtları da Anadolu hareketini Bolşeviklikle suçluyordu. Bolu Mutasarrıfı Osman Kadri, 19 Mayıs 1920 tarihli bildirisinde Kuvayı Milliyecileri suçluyordu. Bildiride Bolşevikliğin; para mal ve arazilerin ayaktakımı yersiz yurtsuz haydutlar arasında bölüşülmesi, kimsenin nikâhlı karısı olmayıp herkesin her kadını istediği gibi kullanması, çocukların 2 yaşından sonra ailelerinden alınarak umumhanelerde yetiştirilmesi olduğu yazıyordu.

Bu arada İngilizler İstanbul ve Trakya'nın Osmanlı'ya bırakılması şartıyla Bolşeviklere karşı savaşması için bir Türk ordusu gönderilmesini Mustafa Kemal paşaya teklif ettiler. Bolşevikler böyle bir saldırının önüne geçebilmek için Türklerle iletişime geçmek istedi. Bu iş için o sırada Kırım'da bulunan, Doğu Halkları Merkezi Bürosu Başkanı Mustafa Suphi görevlendirildi. Havza'ya gelen bir Sovyet heyeti ile Mustafa Kemal'in Anadolu hareketinin nitelikleri ve yardım olasılıkları hakkında görüştü.

Sovyetler ile yaşanan bu yakınlaşma pek çok kişi gibi Kazım Karabekir'i de rahatsız ediyordu. Ona göre Kafkaslarda İngilizler hâkimken Bolşeviklerle ilişki kurmak tehlikeliydi. Bu ilişkiler İngilizleri tahrik ederek ülkenin tamamını işgale kalkışmalarına sebep olabilirdi. Karabekir, Mustafa Kemal'e gönderdiği 17 Haziran tarihli telgrafta Sovyet Rusya ile ilişki kurmak yerine tarafsız kalınmasını öneriyordu. Mustafa Kemal 23 Haziran tarihli cevabıyla Bolşevizmin Kazan, Orenburg, Kırım gibi İslam şehirlerinde müzakere edilerek kabul edildiğini, zaten Bolşeviklerin diyanet, örf, anane gibi işlerle alakadar olmamaları sebebiyle bunun memlekete mahzuru olmayacağı fikrinde olduğunu iletti. Bolşeviklerden beklemeksizin bir heyet vasıtasıyla para ve silah yardımı konularında görüşmelere başlanılması gerektiğini belirtti.

O dönem Sovyetlerle olan iletişim Dünya savaşından sonra Kafkasya'da kalan Türk subaylar ve Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri sayesinde Karakol Cemiyeti yani İttihatçılar üzerinden yürüyordu. Hatta Karakol Cemiyeti ile Bolşevik Partisi Kafkas Bölgesel Komitesi bir anlaşma da imzalamıştı. Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa, Sovyet yetkililer tarafından İngiliz ve Denikin ordularına karşı direnilen Dağıstan cephesinin başına geçirilmişti. Yani Bolşevikler ile İttihatçıların iletişimi oldukça güçlüydü. Mustafa Kemal bu dengeleri yeniden düzenlemek için, iki askeri Doktor; Ömer Lütfi Bey Bakü'ye, Fuat Sabit Bey Moskova'ya gönderildi. 2 Eylül'de Bakü'den dönen Ömer Lütfi Bey hazırladığı raporda Bolşeviklerin hiç bir şart öne sürmeden yardım edeceklerini ancak Kafkas yolunun İngilizler tarafından tutulması yüzünden şimdilik paradan başka yardım yapamayacaklarını belirtiyordu.

1920'de Kafkasya'daki durum hem Ankara hem de Sovyet hükümetinin aleyhineydi. Dünya Savaşı'nın bitimiyle İngiltere, Fransa ve Amerika Bakü petrolleri için yarışa girmişti, kazanan İngilizler oldu. Trans Kafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti İngilizlerin kuklasıydı. Aslında 1919'un sonlarında İngilizler Kafkaslardan neredeyse tamamen atılmışlardı, sadece Batum'da askerleri kalmıştı. Artık İngilizlerin tüm umudu Denikin ordusuydu. Gerçekten de bir süre sonra Denikin ordusu sayesinde tekrar Kafkasları ele geçirmeye başlamışlardı. Ama Dağıstan İsyanı ve Rus Yeşil Ordusu (Anadolu'daki yeşil ordu ile ilgisi yok), Denikin ordularını arkadan vurunca ve Kızıl Ordu'ya yenilince İngilizler Kafkasları dışarıdan gelen bir askeri güçle elde tutamayacağını anladı. Üstelik İngiltere'deki sosyal ve ekonomik durum da çok kötüydü. İngiliz halkı mutsuzdu, sendikalar greve hazırlanıyordu, İngiliz ekonomisi denizaşırı seferleri sürdürmekte zorlanıyordu. Bu sebeplerle Bakü petrollerini elde tutabilmek ve Sovyetler - Anadolu - İran arasındaki ulaşımı kesebilmek için yeni projesini uygulamaya koydu: Kafkas Seddi. Kafkas Seddi Projesi'ne göre hepsi İngiliz kuklası olan; Ermenistan'da Taşnak, Gürcistan'da Menşevik ve Azerbaycan'da Müsavat hükümetleri sayesinde Kafkaslarda Hazar'dan Karadeniz'e boydan boya uzanan sadece askeri değil aynı zamanda ekonomik ve ideolojik bir set oluşturulacaktı.

Kafkas Seddi'nin hayata geçmesi ve İngiliz propagandası Karabekir'i de etkisi altına almıştı. 22 Ocak'ta yazdığı raporda; İtilaf devletlerine, Kafkasya'daki tarafsızlığımızla "memleketimize felaketler getirebilecek olan" bolşevizme karşı set çekileceğinin anlatılmasını önerir. Mustafa Kemal ise tam ters görüşteydi. 5 Şubat'ta komutanlara hitaben yayınladığı mesajla; Kafkas Seddi'ni Türkiye'nin kati surette mahvı addedip bu seddi kurdurmamak için en son vasıtalara kadar müracaat etmek ve bu uğurda her şeyi göze almak mecburiyetinde olduğumuzu ilan eder. Mustafa Kemal'e göre ne olursa olsun İngilizler Anadolu'da bağımsız bir Türk devletine izin vermeyeceklerdi. Tek çare Kafkas Seddi'ni delerek Sovyetlere ulaşmaktı. Aksi halde dört bir tarafı İtilaf devletleri ve kuklalarıyla çevrili olan Anadolu hareketi boğulmaya mahkûmdu. Mart ayına geldiğimizde Kızıl Ordu Kafkas Seddi'ni dağıtmaya başlamış, güneye doğru ilerliyordu. Karabekir, Kafkaslara doğru harekete geçmezsek Sovyetlerin tüm Kafkasya'yı ele geçireceğini dolayısıyla bir an önce Kafkaslardaki Türk yurtlarını almak gerektiğini savunuyordu. Karabekir, bu görüşlerini 28 Mart'ta telgraf yoluyla Mustafa Kemal'e iletti. Mustafa Kemal de Karabekir'e katılıyordu; bu fırsatın kaçırılmaması için gereken önlemlerin alınmasını istedi. Bu sırada Azerbaycan'da mühim gelişmeler yaşanmıştı. Azerbaycanlı Bolşeviklerin isyanıyla eş zamanlı olarak Kızıl Ordu Bakü'ye girmiş, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'ne son vererek Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni ilan etmişti. Bu Kafkas Seddi'nde açılan ilk gedikti.

Mustafa Kemal Sovyetlerle irtibat sağlayan İttihatçıları baypas etmek istiyordu. Talat, Enver, Cemal, Halil ve Nuri Paşaların hiçbir yetkisi olmadığını Moskova'ya iletti ancak Ankara'nın görevlendirdiği heyet Kafkas Seddi'nin tam olarak açılmaması sebebiyle Sovyetlere gidemiyordu.Türkiye, Sovyetleri ilk iş olarak Taşnakçı Ermenilerin üzerine yürüyerek Kafkas yolunu açmaya ikna çabasındaydı. Karabekir, Halil Paşa'ya yazdığı 24 Haziran tarihli mektupta Bolşeviklere karşı savaşan Nuri Paşa'nın ve Karabağlı Türklerin yarattığı kuşkuyu giderilmesini istiyordu. Sovyetlerin Ankara'ya karşı duyduğu kuşkuyu arttıran bir diğer gelişme Ankara'nın Fransızlarla görüşmeye başlaması hatta ateşkes ilan etmesiydi. Yine de ilk yardım olarak 500 kilo altını yola çıkardılar ancak Ermeni saldırıları yüzünden Anadolu'ya geçmeyi başaramadılar. Türk heyeti ise ancak 19 Temmuz'da Moskova'ya ulaşabildi. Moskova, Ermenilerle anlaşmış ve Türkiye'yi Sovyetlere bağlayacak iki yolu da (Nahçivan ve Culfa-Şahtahtı demiryolu) Ermeni hükümetine bırakmıştı. Türk heyeti Çiçerin'e itiraz etti ancak Çiçerin Ermenilerle olan antlaşmanın değişmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Türk heyeti Lenin'le görüştü. Lenin, karşı devrimci Taşnakçı Ermenilerle anlaşma yapılmasının hata olduğunu ve bunu düzelteceklerini ifade etti. Hatta "biz düzeltmezsek siz düzeltirsiniz" dedi. Dostluk Antlaşması ise 24 Ağustos'ta paraf edildi ama Çiçerin, antlaşmanın kesinleşmesi için Van ve Bitlis'in Ermenilere verilmesini istedi. Türk heyeti bu talebe karşı çıktı, paraf edilmiş antlaşma, Lenin'in özel mesajı ve bolca silah yardımı alarak Türkiye'ye doğru yola çıktı.

28 Eylül 1920 günü Kazım Karabekir komutasındaki 20 bine yakın asker Ardeşen - Yusufeli - Oltu - Bayezid hattında hücuma geçti. Ermeniler de yaklaşık 20 bin askere sahipti ancak milislerle birlikte mevcutları 50 bini buluyordu. Ermeniler, Türk ordusu karşısında ardı ardına yenilgiler alarak geri çekilmeye başlayınca Bolşeviklerden ve ABD'den yardım istediler, ikisinden de yanıt alamadılar. Türk ordusu Ermeni kuvvetlerini Gümrü'ye kadar sürdü, Ermeniler Gümrü Muharebesini de kaybedince barış istediler. Bu sırada 29 Kasım günü Ermenistan Komünist Partisi egemenliğin kendisine ait olduğunu ilan edip ayaklanma başlattı. Kızıl Ordu da Ermenistan'a yürüyüşe geçmişti. TBMM, Ermenilerin barış isteğini kabul etti ve acilen Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti hükümetiyle anlaşma imzaladı. Ancak 3 Aralık'ta yani antlaşmanın imzalanmasından 1 gün sonra Kızıl Ordu Ermenistan'a girerek Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni ilan etti. Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kendi imzasının olmadığı Gümrü Antlaşması'nı onaylamadı. Ermenistan'ın yeni sosyalist hükümetinin onaylamadığı Gümrü Antlaşması yerine hemen hemen aynı koşullarla 1921 yılında imzalanacak olan Moskova ve Kars Antlaşmaları uygulanacaktı.

Müsavatçı Azerbaycan'ın ardından Taşnakçı Ermenistan'ın da ortadan kaldırılmasının ardından Kafkas Seddi'nden geriye sadece Menşevik Gürcistan kalmıştı. Onun da ömrü uzun olmadı. Kızıl Ordu ise 25 Şubat 1921'de Tiflis'e girerek Menşeviklerin idaresindeki Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti'ne son verdi, yerine Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi. Menşevik Gürcistan'ın da düşmesiyle Kafkas Seddi tamamen ortadan kaldırılmış oluyordu. Türkiye pek çok şehrini geri almıştı, Sovyetler ise tüm Kafkasya'da Sovyet idaresi kurmuştu. Yine de iki hükümeti de asıl mutlu eden şey; İngilizlerin Kafkasya'dan tamamen atılmasıydı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.