Bazen bir keman, bazen kırık dökük bir gitar, bazen de sadece bir ses. Belki farkında bile değilsin ama o şarkıyı çalan kişi için orası sahne, o an ise bir hayalin kırılmamak için direndiği yer.
Sokakta müzik yapmak kolay mı sanıyorsun?
Hele ki her köşe başında gürültü, her bakışta önyargı varken… İnsanlar hızlı hızlı geçerken, kimi kulaklıkla, kimi telaşla, o müzisyen orada sana ruhunu anlatmaya çalışıyor. Ama çoğu zaman ne durup dinleyen oluyor, ne de bir “elinize sağlık” diyen…
Yolda biri yanından geçip “çalışsana be kardeşim” diyor mesela.
Bilmiyor ki o çocuk sabaha kadar beste yapmış, uykusuz kalmış, bir de sabah annesine ekmek götürmek için eline gitarını almış. O akorlar ekmek parası, o şarkılar umut…
Bir de yasaklar, izinler, “burada çalamazsın”lar… Sanırsın en büyük suç müzik yapmak. Halbuki müzik ne yaptı ki sana? Şehri güzelleştirmekten, sokakları renklendirmekten başka…
Ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum:
Sanatsever dostlar, bir gün yolunuz bir sokak müzisyenine denk gelirse, sadece bozukluk atmayın kutusuna. Bir tebessüm bırakın mesela, bir alkış çalın. Belki de o an onun bütün umudu olacak. Çünkü herkes sahnede ışıklar altında doğmaz. Kimi de sokak lambasının altında parlamayı bekler.
Unutmayın…
Müzik sadece stüdyoda, televizyonda değil…
Bazen bir kaldırım kenarında, bazen metroda, bazen yağmurun altında titreyen bir ellerde hayat bulur.
Ve unutma kardeşim, senin bir dakikalık duruşun, onun bir ömrüne cesaret olabilir.
Sanata, sese, emeğe sahip çıkalım.
Çünkü müzik varsa umut vardır, umut varsa hayat devam eder…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
MELİH ÖNDER
“Üç Akor Bir Hayal”
Sokakta yürürken bir ezgi çalıyor kulağına…
Bazen bir keman, bazen kırık dökük bir gitar, bazen de sadece bir ses. Belki farkında bile değilsin ama o şarkıyı çalan kişi için orası sahne, o an ise bir hayalin kırılmamak için direndiği yer.
Sokakta müzik yapmak kolay mı sanıyorsun?
Hele ki her köşe başında gürültü, her bakışta önyargı varken… İnsanlar hızlı hızlı geçerken, kimi kulaklıkla, kimi telaşla, o müzisyen orada sana ruhunu anlatmaya çalışıyor. Ama çoğu zaman ne durup dinleyen oluyor, ne de bir “elinize sağlık” diyen…
Yolda biri yanından geçip “çalışsana be kardeşim” diyor mesela.
Bilmiyor ki o çocuk sabaha kadar beste yapmış, uykusuz kalmış, bir de sabah annesine ekmek götürmek için eline gitarını almış. O akorlar ekmek parası, o şarkılar umut…
Bir de yasaklar, izinler, “burada çalamazsın”lar… Sanırsın en büyük suç müzik yapmak. Halbuki müzik ne yaptı ki sana? Şehri güzelleştirmekten, sokakları renklendirmekten başka…
Ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum:
Sanatsever dostlar, bir gün yolunuz bir sokak müzisyenine denk gelirse, sadece bozukluk atmayın kutusuna. Bir tebessüm bırakın mesela, bir alkış çalın. Belki de o an onun bütün umudu olacak. Çünkü herkes sahnede ışıklar altında doğmaz. Kimi de sokak lambasının altında parlamayı bekler.
Unutmayın…
Müzik sadece stüdyoda, televizyonda değil…
Bazen bir kaldırım kenarında, bazen metroda, bazen yağmurun altında titreyen bir ellerde hayat bulur.
Ve unutma kardeşim, senin bir dakikalık duruşun, onun bir ömrüne cesaret olabilir.
Sanata, sese, emeğe sahip çıkalım.
Çünkü müzik varsa umut vardır, umut varsa hayat devam eder…