Hava Durumu

NE KADAR YAŞAYACAĞIMIZ MI, NASIL YAŞAYACAĞIMIZ MI ÖNEMLİ..!

Yazının Giriş Tarihi: 09.03.2023 17:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.03.2023 17:19

Cemrelerin üst üste düştüğü ve havaların ilkbahar ritmini yakalamaya başladığı şu güzel mart ayı gününde; yazımın başlığı yaşam sevinci açısından biraz negatif olmuş olabilir mi acaba sizin için…?

Gerçek da bu ama…Gerçeklerden kaçmamak gerek…Yüzleşmek gerekiyor bazen…

Kibirli ve ulaşılmaz olmamak…

Her şeyi ben yarattım’lardan uzaklaşmak…

Ve de “en büyük benim, başka büyük yok “dememek için…

Gerçeklerle de yüzleşmek gerek her zaman…

İşte bu yüzleşmelerden bir tanesi…

Yaşadığımız/yaşayacağımız hayatın özet bir hesabı…

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Geriatri Bölümü Başkanı  Prof .Dr. Servet Arıoğlu; geçtiğimiz yıllarda Antalya Belek’te yapılan bir toplantı sonrası açıklamıştı: ”Türkiye’de ortalama yaşama süresi: 73,8 yıl oldu.

Bundan 50 yıl önce sadece 50 olan ortalama yaşam süresi, 1982 yılında da 60 olarak açıklanmıştı. Arıoğlu Hoca’nın bu açıklaması ile Türkiye’de ortalama yaşam süresi 73, 8 yıla yükselmişti. Erkeklerde ortalama; 71,5 yıl, kadınlarda ise 76,1 yıl…

Bu konuda daha sonra da bazı projeksiyonlar geliştirildi. TÜİK 2020 yılında yaptığı bir hesaplama ile Türkiye’de ortalama yaşam süresinin 75,8 yıl olduğunu açıkladı.

Biz şimdi 2020 tarihli son resmi veri ile olaya baktığımızda ve yıl ortalamasını 365 gün ile çarptığımızda; ülkemizde insanların ortalama olarak 27.685 gün yaşadığını söyleyebiliriz.

Yani…Ortalama olarak Türk insanı, 27 bin küsur gün yaşıyor.

Topu- topu: 27 bin gün…Bu 27 bin günün kaçı mutlu ve güzel şeylerle, kaçı da üzüntü-keder ve sıkıntı ile geçiyor ki..?

Hele-hele son günlerde yaşadıklarımız..!

2 Büyük depremde kaybettiklerimiz…Acılarımız…Çaresizliklerimiz ve gözyaşlarımız…

Bir deprem coğrafyası içinde yaşamanın aritmetiği üzerine, imar afları ve kural tanımamazlıklarla yapılan konutlarda, daha doyasıya yaşanamadan biten hayatlar..!

Yok oluşlar…Kahroluşlar…

27 Bin günün belki de yarısını bile tamamlayamadan göçüp giden  hayatlar…

Yarım kalmış hikayeler…

                TOPU-TOPU 27 BİN GÜNDÜR YAŞAYAYACAĞIMIZ HAYAT..!

Şimdi size Türkiye’nin sosyolojik gerçekleri ile  hesaplanan bazı zaman geçirme istatistiklerini veriyorum. Hangi işi yaparak, toplam kaç yılımızı tükettiğimizi anımsatmak için hepimize…

*Uyumak için: 23 yıl

*TV izlemek için: 6,5 yıl                            

*Yemek -yemek için: 6 yıl                      

*Telefonla konuşmak için: 180 gün(giderek artıyor bu süre)

*Kitap okumak için 250 Gün       

Yukarıdaki tablodan da göreceğiniz gibi; 27 bin 685 gün olan ortalama yaşam süreci içinde tam 8.395 günümüz uykuda geçiyor.

Yemek yerken, TV izlerken, telefonla konuşurken, otomobil kullanırken veya toplu taşıma aracında giderken harcadığımız gün sayısı da belli…

Eeee…Dolu- dolu yaşanacak günler için ne kadar zamanınız kaldı ki..?

Aslında ne kadar yaşayacağımız değil, nasıl yaşayacağımız önemlidir. Yaşam ırmağına ne kadar kalıcı imzalar bırakacağımız..!

Ortalama 27 bin küsurluk yaşam sürecimizde rutin alışkanlıklar için harcadığımız zaman belli olduğuna göre; kalan süreye doğru ve kalıcı bir şeyler sığdırarak yaşantılarımıza anlam katabiliriz.

Gün boyu TV seyrederek, saatlerce mesaj çekerek, cep telefonumuzla sınırsız konuşarak değil…Kitaplar ve şiirler okuyarak, iyi ve dinlendirici müzikler dinleyerek, bir enstrüman çalarak, bir hayvan besleyerek, bir çocuk okutarak, eski bir dostumuza mektup yazarak/mesaj göndererek , bir hastayı ziyaret ederek anlam katabiliriz kalan zamanımıza…

Zaman nedir ki..?

Bir su gibi akıp giden süreç değil mi, geçmişten geleceğe doğru…

Yaşam sürecimizde akıp giden bu suya kalıcı imzalar atmak olmalıdır temel hedefimiz…

              ÇOCUK SEVİNÇLERİDİR BİZİ YAŞAMA BAĞLAYAN..!

Yapacağımız rutin işlerle yaşam zamanımızın bir bölümünü harcıyoruz. Kalan değerli süreyi insanlığa ve sevgiye ayırabilen insanlar da var. Bu insanlar; hem kendilerini mutlu ederken, öte yandan da çevrelerine ışık ve mutluluk saçıyorlar.

İşte deprem bölgesinde fedakarca çalışan ve oradaki mağdur insanlar için tüm zamanını harcayan sanatçılar, siyasetçiler ve duyarlı yurttaşlar…Depremzedelere yokluk ve yoksulluk çekmemesi için, varını-yoğunu ortaya koyan resmi görevliler ve gönüllüler…

Ne mutlu onlara ki hayatlarının birkaç ayını “gerçekle yüzleşerek ve acıyı paylaşarak” harcayabiliyorlar o bölgede…Destek oluyorlar bölge halkına…

Ya çocuklar..!

Onlarda çok mağdur oldular bu deprem sürecinde…Anasız-babasız kalanlar oldu.
İşte bu yüzden bu yazının fotoğrafını bilinçli olarak çocuk sevinci olarak belirledim.Terlik ile selfi(özçekim) yapmaya çalışan bir çocuk muzipliğidir belki de bugün yaşadığımız güne huzur ve gülümseme katacak. Belki de bizi yaşama bağlayacak.

Ama yaşadıkları süre içinde; etrafına kinini kusarak, insanları yorarak/ruhunu yaralayarak ve  rahatsız ederek, çevresine nefret-kin tohumları saçarak yaşamına yön çizen insanlar da var nitekim her yerde…

Ama herkes bilmeli ki…Kaplumbağaların yaşam süresi: 150 yıldır.

Kelebeklerin ise; 24 saattir.

Türkiye’de insanlar 27 bin 685 gün yaşıyorlar ortalama…

Önemli olan ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımızdır.

Biliyorum ki; bu dünyaya, bu ülkeye ve yaşadığımız kente  kalıcı imza koyacak olanlar; yolu sevgi ve saygıdan geçen insanlar olacaktır.

Yıllar geçse de…Zaman yitip gitse de…Unutulmayacak insanlar; onlar olacaktır her zaman…

Zamana ve zorluklara direnenler; hiç kaybetmeyeceklerdir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------                   

Özlü sözler:  Mutlu olmak mı istiyorsun.? Yapman değil, yapmaman gereken öyle çok şey var ki..! (La BRUYERE)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.