Hava Durumu

Zenginlik..!

Yazının Giriş Tarihi: 11.08.2024 18:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.08.2024 18:56

Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çalmıştı...

- "Eski gazeteniz var mı, bayan?" dedi biri...

Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum.

İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi...

-"İçeri girin de size kakao yapayım." dedim.

Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri...

Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum.

Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekmişti, bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu.

Erkek çocuğu bana döndü ve;

-"Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu.

-"Zengin mi? Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı.

Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve

-"Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi.

Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu..!

Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa...

Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu.

Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı çünkü.

Evet, düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.

Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler...

Başımızı sokacak evimiz vardı...

Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi.

Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini, silmeyeceğim de hiçbir zaman.

Olur ya; unutuveririm belki ne denli zengin olduğumu...

Siz de sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu.

Sakın...

Ben unutmayacağım.

Alıntı...

Kıssadan Hisse:

Zenginlik denilince, genellikle akla mal mülk, servet sahibi olmak gelir. Oysa gerçekten zenginlik bundan mı ibarettir?

Kuşkusuz hayır. Çünkü bilmeliyiz ki, yaşamı acı yahut tatlı yapan gönüldür.

O halde zenginlik yahut yoksulluk mala değil, gönüle bağlıdır.
Yani insanın üzülmesi gereken şey malının az olması yahut hiç olmaması değil, gönlünde yüce sevgi ve güzel niyetin bulunmayışıdır.

İnsan gönlünde sakladığı niyete ve ortaya koyduğu ve ardında bırakacaklara bakmalıdır.

Önemli olan zamanın değerini bilmemiz...

Para kazanmak uğruna zamanımızı heba edip sonra da o parayla hizmetçiliğini yapacağımız eşyalar ediniriz.

O nedenle farkında olmadan kendimize ayıracak zamanımız kalmaz.
Asıl özgürlük ve zenginlik dolayısıyla mutluluk yaşamak için kazanacağımız zamandır.
"Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam!" der Bediüzzaman..
Bir insanın dünya kadar parası olsa, özgürce harcayamadıktan sonra pul kadar değeri olabilir mi?
Sakıp Sabancı buna çok güzel örnektir...

Oğlu özürlüdür; "Her şeyi yaptım, araba fabrikam var ama oğluma bir araba veremedim" derdi..
Vehbi Koç'un dünya kadar parası vardı ama kendisi salt haşlanmış patates yemek zorundaydı...

Parayla mutluluk olmaz çünkü parayı yaşamının merkezine koyan insan, parasız kaldığında benliğindeki sıkıntıyı hiçbir yere sığdıramaz.

Asıl zenginlik, bir dilim ekmekle nefsini de karnını da doyurabilmektir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.