Hava Durumu

‘OSMANLI’DAN BUGÜNE TARİKATLAR’

Yazının Giriş Tarihi: 22.05.2021 16:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.05.2021 16:59

Yazımızın başlığı yeni doğan bir kitabın adı. Kastamonu’nun Araç
İlçesi’nin Sarpun Köyü’nden olan 1940 doğumlu Muzaffer Deligöz,
bendeniz de aynı sene dünyaya gelmişim. Muzaffer Bey ile yaşıtız.
Kastamonu Lisesi’nden sonra 1960 ile 1963 yıllarında Ankara Hukuk Fakültesi’nde, 1963 – 1967 yılları arasında Ankara İlahiyat
Fakültesi’nde okudu. Aynı zaman diliminde de gazeteciliğe başladı.

1973’de ise Milli Gazete’nin kurucu Genel Yayın Müdürlüğünü deruhte etti. 1992’de altı yıl Üsküdar Fm. Radyo danışmanlığı bir buçuk sene de, Radyo Çağ Genel Müdürlüğünü yaptı. Bendeniz de ‘İnsan ve Tarih’ adlı programı yapmaya başlamıştım. Daha fazla bilgi kitabın arka sayfasında yer almakta.

Geçtiğimiz hafta, bana adı geçen kitabını gönderdi. Seksen yıllık bir ömrü elan sürdürmekte bulunan Muzaffer Deligöz’e ben Metin Hasırcı olarak, bu yazımla bu mühim eser için, önce tebrike sonra da teşekkürü borç addettim. Kitabın 56. sahifesinde ‘Muhiddin-i İbni Arabi’ de, ‘Yaratılış ve Varlık’ şöyledir:

Bu arabaşlıkla birlikte TRT’nin Ertuğrul Gazi dizisi Efkarı Umumiyece Cenab-ı Mevlamızın açık ve net ifadeli Velisi, dünya çapında pek geniş bir izleyici bulan dizinin İbn-i Arabisi pek büyük alaka uyandırmış ve Ertuğrul Gazi’yi iftira seli altından, öldürülmesini önleyen müdahalesi, dikkatleri bu büyük şahsiyetin üzerine çevirdiği görülmüştü. Yaratılış ve Varlık bu konuya
verilecek cevapları oluştururken insanoğlu dayanak olarak ya sırf
kendi bilgisine veya bütün, ‘Bunları Var Kılanın’ kendisini elçileri
vasıtasıyla veya hicabın arkasından konuşması suretiyle
bilgilendirmesine sırtını yaslayacaktır.’

“Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla ve perde arkasından konuşur.
Yahut da bir elçi gönderir de, izniyle ona dilediğini vahy eder.
Şüphesiz ki O' çok yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Şura Suresi, 51)

“Çünkü vücut yani Varlık onundur. O’ndandır ve belki de O’dur. Alem ve biz, O var olduğu için varız, bizim varlığımız O’nun Varlığıdır. Biz yoktuk, O’ vardı. Sonra O’ Varlığından bir nebze bize de verdi ve biz de, O’nunla var olduk. Bize varlığı geri alacak olsa da biz, var olamayız, aslımız neyse ona döneriz.
FIKHU’L Bâtın
Kısaca Tasavvuf duygu eğitimidir, tezkiye-i nefs'dir, ahlakın
yaşanmasıdır. Ez zahir, El Batın Allah(c.c)’ın isimlerindendir.
Tasavvufa bazıları fıkh'ul batın yani iç dünyamızın duygularımızın
fıkhı derler. Onu en güzel anlatan tariflerden birisi budur. Çünkü biz etimizden kemiğimizden ve zahir dış duyularımızdan ibaret değiliz.

İç/Bâtın duygularımız bundan çok daha fazladır ve karmaşıktır.
Onların da, düzenli çalışıyor olması gerekir. Gönlümüz,
tasavvur'larımız, hayallerimiz, zanlarımız, hissedişlerimiz düzensiz, ölçüsüz olabilir mi? Kaldı ki; zahir eylemlerimiz de, Batını' mızın yansımasıdır. Görünen her şey onun ayeti olduğu gibi, görünmeyen her şeyde de O’nun hükümranlığı geçerlidir, O’nun iradesine aykırı bir hayal bile olmamalıdır. Kısaca Batınımız da, O’nun istediği gibi olmalıdır. Fıkhul Batın tanımı bize şunu anlatır: Fıkıh mükellefin fiillerinin meşruiyet ölçüsünü tespit çabası olduğuna göre, onun batın fiillerinin, yani duygu dünyasının da, sağlam bir meşruiyet ölçüsü olmalıdır. Fıkhı iyi anlama, her iki alan içinde gereklidir.
Fiemanillah.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.