Hava Durumu

PEMBE KATLİAM

Yazının Giriş Tarihi: 15.07.2021 16:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.07.2021 16:04

İnsanların yaşatılmasında zorluk çekilen bir ülkede fevkalade normal bir gelişme yaşandı.

Zaten nadir bulunan, oldukça kıymetli flamingolar insanoğlunun işgüzarlığı ve doğaya orantısız müdahalesi sebebiyle öldü! 

Daha doğrusu katledildi.

783.563 km kare olan bir ülkeyiz.

Aşırı büyük ve kontrol edilemez bir bölge değil…

Kaldı ki 2020 verilerine göre bu ülkede yaklaşık 4 milyon 698 bin kamu çalışanı var.

Bu kadar memur arasından doğal yaşamı korumak adına gereken denetimi yapan, hassas hayvan ve bitki türlerini belirleyen, tarım alanlarında gerçekleşen sulamalar neye göre yapılıyor, kaynağı nereden alınıyor ve alındığı yere su gitmemesi durumunda vahşi yaşama bir zararı var mı bunları gözlemleyecek hiç mi memur, hiç mi müdürlük, hiç mi kurum yok?

*

İş vergi toplamaya geldiği zaman harika bir denetim mekanizması var.

Lakin denetimi her alanda görmek istiyoruz.

*

Flamingolar bizden bakım istemedi, yardım ve para da istemedi.

Sadece doğada paylarına düşen birkaç metreküp su ihtiyaçları vardı.

Unutulmasın ki varlıklarıyla güzellik katan ve doğal döngüyü sağlayan onlar. 

Bizler değil.

Ama ülkemizi ziyarete gelen bu hayvanlar yavrularıyla beraber telef oldu.

İşin acı tarafı sosyal medya olmasa birçok olaydan haberimiz olmadığı gibi bundan da olmayacaktı.

*

Olay soruşturulmalı, sonuna kadar gidilmeli, bu cinayete sebep olanlar yargılanmalıdır.

Ben ve benim gibi milyonlarca vatandaş her yaptığı harekette aman yasal mı aman izin almak gerekir mi? zihniyetinde yaşarken, kafasına göre hareket edip doğal dengemizi bozanlara hakkımı helal etmiyorum.

*

*

*

Yol Geçen Hanı

Umutsuz ve heyecansız genç nüfusun yüksek olduğu bir ülkedeyiz.

Bir o kadar da işsizliğin… 

Yani bu demek oluyor ki aslında biz kendimize bakamıyoruz…

Kendi vatandaşımızı doyuramıyoruz ve memnun edemiyoruz.

*

Hadi pandemi etkisi, küresel kriz anladık.

Ülkede ekmek eşit bölünmek istenmiyor bunu da anladık.

Ülkede liyakat yerine sadakat seçiliyor ve sadece taraflı olan kişiler ekmek kazanabiliyor, bu da cepte…

Peki bu ülkenin göç politikası nedir?

Biz ülke olarak yılda ne kadar göçmeni ülkemize sokuyoruz?

Ekonomimizde bu insanlar hangi noktada?

Sizlerin de malumu sosyal medyada son zamanlarda toplu göç fotoğrafları görüyoruz.

İddiaya göre ilgili görüntü İran’da çekilmiş.

Tamam, İran’da çekilmiş olsun; o kişiler mutlak suretle Türkiye’ye girmeyecekler mi?

Hedeflerinin Avrupa olduğunu biliyoruz.

Maalesef çoğu Avrupa'ya gitmiyor ya da geçemiyor.

Türkiye’de İstanbul, Bursa, Denizli gibi birçok şehirde Afgan mahalleleri kurulmuş halde.

Burada akrabaları var.

Ülkenin demografik yapısının değişmesinden endişelenen bir tek ben miyim diye soruyorum kendime…

Yahu bu ülkede en iyi devlet okullarında eğitim almış, en iyi üniversitelerde devlet imkânı ile okumuş Türk gençleri Avrupa’da kurye olmaya razı halde gidiyorlar… Gelen kişiler ise eğitimsiz göçmenler! Bu ülkenin geleceği kim?

Neden bu hususta üç maymun oynanıyor?

Bu ülkenin evlatları mı? Akın akın gelen göçmenler mi?

Zaten üç milyonu çoktan geçmiş sayıda Suriye’den göçmenimiz var.

Bu kadar insan ne iş yapacak, nerede kalacak; niçin sınırlarımızda yeterli kontrol yok, nasıl elini kolunu sallayarak girebiliyorlar?

Dünyanın en çok mültecisine sahip olmak asla övünülecek bir şey değil, bunu hükümetimiz anlamalı.

Yürüyen binlerce insana bakıyorsunuz; aile, kadın, çocuk da göremiyorsunuz…

Kamuoyu göç idareleri konusunda objektif ve doğru bilgilerle aydınlatılmalıdır.

*

*

*

Kibirli İngiliz

İngiltere takımının abartılı bir şekilde yüceltme kampanyasının ardından yıkıcı bir kayıp, dünyanın dört bir yanındaki birçok kişinin tanık olmaktan zevk aldığı modern uluslararası futbol müsabakalarının en güzellerinden birine tanık olduk. İngilizler “Eve Geliyor!’’ diyorlardı.

Lakin disiplinli futboluyla göz kamaştıran İtalya kupayı Roma’ya götürdü…

Ülkemiz maalesef turnuvadan erken havlu atıp, rakamlarıyla en başarısız takım unvanına sahip oldu…

Bu oldukça üzücüydü çünkü gerçek bir heyecandan mahrum kaldık.

*

Futbola doyduğumuz bir turnuva olduğu aşikâr, lakin İngiltere’nin penaltı atışlarını gole çeviremeyen siyahi futbolcular İngiliz taraftarların ırkçılığının kurbanı oldu…

Sömürge tarihi ve inkâr kültürü ile birleşen İngiliz kibri, dünya çapında “schadenfreud”u (bir başkasının zarar görmesine sevinme) besliyor…

Aynı futbolcular ile finalist olurken iyi, son dakikada kupa kaçınca onları ayrıştırma…

Maalesef eğitimsiz insanlar dünyanın hemen her yerinde…

Irkçılığa maruz kalan futbolcular, futbollarının eleştirilmesine hazırlıklı olduklarını fakat nereden geldiklerinin, nereye ait olduklarına dair konulara girilmesine haklı olarak kırgın ve üzgün.

*

İngilizlerin WASP (White Anglo- Saxon Protestant) ayrıcalıklı ırk inancının tarihten beri var olduğunu biliyoruz.

Dünya ortak dilinin kendilerine ait olması, turnuvadaki çoğu maçın İngiltere’de oynanmış olması bu ay kibirlerini daha da arttırmış olabilir…

*

*

*

Heyecanlı Final

Geçtiğimiz hafta sonu Wimbledon tek erkekler finalinde şampiyon Novak Djokovic oldu.

 Toplamda 20. Grand Slam şampiyonluğuna ulaşan Sırp raket, Nadal ve Federer’in rekoruna ortak olmayı başardı.

Trt Spor tarafindan naklen yayınlanan karşılaşmayı ilgiyle takip ettim.

Tabiri caizse nefes kesen uzun bir final izledik.

Umarım bir gün Türk bir tenisçinin bu turnuvada şampiyonluğa ulaştığını hep birlikte görebiliriz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.