Üniversite döneminden beri yılın en sevdiğim dönemlerinden biri olan Oscar Ödülleri sezonu başladı ve 95. Akademi Oscar Adayları açıklandı. Sade bir izleyici gözüyle listedeki filmlerin tamamını izlemek ve ardından tahmin yapmak en büyük zevklerimden biridir. Heyecanla bu sene de açıklanan listeye baktığımda Decision to Leave filminin görmezden gelinerek hiçbir kategoride aday gösterilmemesine ve Akademi'nin araya siyahi yapım bir film sıkıştırmamasına açıkçası şaşırdım. Decision to Leave, yılın en başarılı yapımlarından biriydi ve bence En İyi Uluslararası Film kategorisinde de favoriler arasındaydı. Ayrıca başarılı bir film olsa da dijital platformlarımızdan birinin şişirmesiyle abartılan After Sun'ı, En iyi Film kategorisinde görememek ise beni hiç şaşırtmadı. Bu kategoride 2015'ten beri böyle dolu dolu bir liste görmemiştik.
En sevdiği yönetmen Martin Mcdonagh ve en sevdiği film In Bruges olan biri olarak listelere baktığımda tarafsız kalabilmek imkansız gözüküyor. Çünkü Mcdonagh'ın, In Bruges kadrosuyla çektiği The Banshees of Inisherin, 8 dalda 9 adaylık taşıyor. Bu yazımda kısaca değineceğim En İyi Film kategorisinin de en güçlü adaylarından biri konumunda. Bu kategoride bulunan ana akımdan gelen Avatar ve Top Gun Maverick filmlerini, müzik ve prodüksiyon kategorilerinde onlara başarılar dileyerek hızlıca geçiyorum. Kategorinin bir diğer zayıf halkası ise Elvis... Bohemian Rhapsody ile dünyada zirve yapan ülkemize yansıması da Bergen, Müslüm vs olan ajitasyon dolu biyografik film akımının son temsilcisi Elvis'in de maalesef şansı gözükmüyor. Listenin geri kalanına baktığımızda; The Fabelmans, TÁR, Triangle of Sadness, Women Talking filmleri birbirinden güzel ve başarılı filmler olsa da karşılarına üç harika baş yapıt çıkıyor. En İyi Film Oscarı'nın; All Quiet on the Western Front, The Banshees of Inisherin veya Everything Everywhere All At Once filmlerinden birine gideceği apaçık ortada. Savaşın çarpıcılığını yüzümüze vuran bir yerden sonra cephedeymişiz hissiyatını veren All Quiet on the Western Front'un, teknik kategorilere ambargo koyacağını ancak En İyi Uluslararası Film ödülüyle yetineceğini düşünüyorum. Bu sene izlediğim en keyifli film olan ve Michelle Yeoh'un müthiş oyunculuğuyla bizi evrenden evrene taşıyan Everything Everywhere All At Once ise En İyi Film ödülünü kazansa hiçbirimiz şaşırmayız. Yine de sinematografi, genel oyunculuk ve Mcdonagh'ın en belirgin özelliği olan hikaye anlatıcılığıyla The Banshees of Inisherin, bir tık önde gözüküyor. Tabi bu kategoriden geçen sene o kadar başarılı filmin arasından CODA'nın çıktığını unutmamak da gerekiyor. Sinemaseverlerin en çok merak ettiği bu kategoride ödül kime gidecek 13 Mart'ta hepimiz göreceğiz. Kulaklarımızda şu sesi duyana kadar heyecan sürecek "Oscar goes to..."
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
BATUHAN ERSEK
"OSCAR GOES TO..."
Üniversite döneminden beri yılın en sevdiğim dönemlerinden biri olan Oscar Ödülleri sezonu başladı ve 95. Akademi Oscar Adayları açıklandı. Sade bir izleyici gözüyle listedeki filmlerin tamamını izlemek ve ardından tahmin yapmak en büyük zevklerimden biridir. Heyecanla bu sene de açıklanan listeye baktığımda Decision to Leave filminin görmezden gelinerek hiçbir kategoride aday gösterilmemesine ve Akademi'nin araya siyahi yapım bir film sıkıştırmamasına açıkçası şaşırdım. Decision to Leave, yılın en başarılı yapımlarından biriydi ve bence En İyi Uluslararası Film kategorisinde de favoriler arasındaydı. Ayrıca başarılı bir film olsa da dijital platformlarımızdan birinin şişirmesiyle abartılan After Sun'ı, En iyi Film kategorisinde görememek ise beni hiç şaşırtmadı. Bu kategoride 2015'ten beri böyle dolu dolu bir liste görmemiştik.
En sevdiği yönetmen Martin Mcdonagh ve en sevdiği film In Bruges olan biri olarak listelere baktığımda tarafsız kalabilmek imkansız gözüküyor. Çünkü Mcdonagh'ın, In Bruges kadrosuyla çektiği The Banshees of Inisherin, 8 dalda 9 adaylık taşıyor. Bu yazımda kısaca değineceğim En İyi Film kategorisinin de en güçlü adaylarından biri konumunda. Bu kategoride bulunan ana akımdan gelen Avatar ve Top Gun Maverick filmlerini, müzik ve prodüksiyon kategorilerinde onlara başarılar dileyerek hızlıca geçiyorum. Kategorinin bir diğer zayıf halkası ise Elvis... Bohemian Rhapsody ile dünyada zirve yapan ülkemize yansıması da Bergen, Müslüm vs olan ajitasyon dolu biyografik film akımının son temsilcisi Elvis'in de maalesef şansı gözükmüyor. Listenin geri kalanına baktığımızda; The Fabelmans, TÁR, Triangle of Sadness, Women Talking filmleri birbirinden güzel ve başarılı filmler olsa da karşılarına üç harika baş yapıt çıkıyor. En İyi Film Oscarı'nın; All Quiet on the Western Front, The Banshees of Inisherin veya Everything Everywhere All At Once filmlerinden birine gideceği apaçık ortada. Savaşın çarpıcılığını yüzümüze vuran bir yerden sonra cephedeymişiz hissiyatını veren All Quiet on the Western Front'un, teknik kategorilere ambargo koyacağını ancak En İyi Uluslararası Film ödülüyle yetineceğini düşünüyorum. Bu sene izlediğim en keyifli film olan ve Michelle Yeoh'un müthiş oyunculuğuyla bizi evrenden evrene taşıyan Everything Everywhere All At Once ise En İyi Film ödülünü kazansa hiçbirimiz şaşırmayız. Yine de sinematografi, genel oyunculuk ve Mcdonagh'ın en belirgin özelliği olan hikaye anlatıcılığıyla The Banshees of Inisherin, bir tık önde gözüküyor. Tabi bu kategoriden geçen sene o kadar başarılı filmin arasından CODA'nın çıktığını unutmamak da gerekiyor. Sinemaseverlerin en çok merak ettiği bu kategoride ödül kime gidecek 13 Mart'ta hepimiz göreceğiz. Kulaklarımızda şu sesi duyana kadar heyecan sürecek "Oscar goes to..."