İnsanın, insanı kandırması ve aldatmasının bir amacı vardır. Kandırmanın amacı da karşısındakileri kullanmaya matuftur. Çoğumuz, aklımızda kurguladığımız kötü emelleri gerçekleştirme ihtiyacını hissettiğimiz de, ilk aklımıza gelen kandırma dürtüsüdür. Türk siyaset tarihinde, partilerin ve onların başkanlarının en fazla kullandıkları argüman kandırmadır. Ne kadar başarısız da olsalar “kandırmayı” becerebilen liderler her zaman kazanmışlardır. Merhum hoca Nasrettin, eşeğine devamlı kuru ot yedirir. Her gün her gün kuru saman yiyen zavallı eşeği, artık pes deyip yememeye başlayınca, merhum hocanın eşeğin iki gözüne yeşil gözlük takıp, sarı samanları yeşil gösterip yedirmeye çalışması gibi… gerçi hikayenin devamında hocanın eşeği yeşil gözlüğe kanmış sonuç da açlıktan ölmüş. Ama akıl nimetinin kıymetini bilmeyen bizler, siyasilerin bizim gözlerimizi boyamalarının farkına birtürlü varamadık. Her defasında da kanıyoruz. Samanı yeşil ot gibi görmeye devam edip gidiyoruz. Onun içindir ki; siyasiler, akıllarını çalıştıran, sorgulayan sebep ve sonuç arasındaki müsbet veya menfi bağları kurup da hak ve hakikati görme becerisini gösterenleri hiç sevmezler. Onun içindir ki kanmayın aldırmayın. her işte, size söylenen her sözün doğruluğunu yanlışlığını sorgulamadan, matematik tabiri ile mizanını yapmadan inanmayın. Neticede aklını kullanan, kendini kullandırtmaz…Dini ve kutsal değerleri istismar etseler bile inanmayın. Unutmayın ki, Dünyanın en tehlikeli insanları dini var, aklı yok olanlardır.
Çoğu insan siyasilere ve demagoglara bile bile kanar. Fakat bir türlü kandırıldığını da kabul etmez. Hatta kendini ve kandıranları mazur göstermek için her türlü hileye başvurur. telafi metotlarına başvurur. Hatalar insana mahsustur. Her insan hata yapabilir, neticede insandır yanılabilir tarzında bahaneler arkasına saklanır. Halbuki bu düşünce tarzı, gerçeği, ayıbı, yalanı talanı görmemek ve yok saymaktır. Olaylar karşısında ve insanlar huzurunda üç maymunu oynamak en büyük samimiyetsizliktir.
İnsanlar kanar da, kandırır da, kandırılabilir de… Lakin kanmak ve kandırılmak sadece insanlara has bir özellik değildir, devletlerde kanar ve kandırılır… Onun içindir ki devleti idare edenler, diğer devletlerin kapalı kapılar ardında ki gerçek niyetlerini bilerek, temkinli hareket etmek zorundadır. Bir insanın karşısındakini kandırması, sadece bir kişiye zarar verir ama devleti idare eden iktidarın başındakilerin kandırılması seksen milyon insanın geleceğini karartır. onun içindir ki, iktidarı elinde tutan sorumlu mevkileri işgal edenlerin kandırılma lüksleri yoktur. Bu husus, öyle “aldatıldım, kandırıldım” gibi iki kıytırık kelimeyle geçiştirilemez.
Yazımızın gelişinden itibaren izah etmeye çalıştığımız kanmak ve kandırılmak mevzusu bu günlerde ülkemizde meydana gelene gelişmelere ardındaki “acaba” dediğimiz bazı olaylardır. Çünkü, Türk siyasi tarihinde, bu millet çok kandırıldı… en basitinden istiklal savaşında bu millet misaki milli metni içindeki sınırlar dahilinde olan, bu günkü Musul-Kerkük bölgeleri, ne oldu, kimler kandırıldı da, güney sınırlarımız çizilirken Irak’ta kaldı. (Devamı var)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
ACABA YİNE KANDIRILIYOR MUYUZ? ( 2)
İnsanın, insanı kandırması ve aldatmasının bir amacı vardır. Kandırmanın amacı da karşısındakileri kullanmaya matuftur. Çoğumuz, aklımızda kurguladığımız kötü emelleri gerçekleştirme ihtiyacını hissettiğimiz de, ilk aklımıza gelen kandırma dürtüsüdür. Türk siyaset tarihinde, partilerin ve onların başkanlarının en fazla kullandıkları argüman kandırmadır. Ne kadar başarısız da olsalar “kandırmayı” becerebilen liderler her zaman kazanmışlardır. Merhum hoca Nasrettin, eşeğine devamlı kuru ot yedirir. Her gün her gün kuru saman yiyen zavallı eşeği, artık pes deyip yememeye başlayınca, merhum hocanın eşeğin iki gözüne yeşil gözlük takıp, sarı samanları yeşil gösterip yedirmeye çalışması gibi… gerçi hikayenin devamında hocanın eşeği yeşil gözlüğe kanmış sonuç da açlıktan ölmüş. Ama akıl nimetinin kıymetini bilmeyen bizler, siyasilerin bizim gözlerimizi boyamalarının farkına birtürlü varamadık. Her defasında da kanıyoruz. Samanı yeşil ot gibi görmeye devam edip gidiyoruz. Onun içindir ki; siyasiler, akıllarını çalıştıran, sorgulayan sebep ve sonuç arasındaki müsbet veya menfi bağları kurup da hak ve hakikati görme becerisini gösterenleri hiç sevmezler. Onun içindir ki kanmayın aldırmayın. her işte, size söylenen her sözün doğruluğunu yanlışlığını sorgulamadan, matematik tabiri ile mizanını yapmadan inanmayın. Neticede aklını kullanan, kendini kullandırtmaz…Dini ve kutsal değerleri istismar etseler bile inanmayın. Unutmayın ki, Dünyanın en tehlikeli insanları dini var, aklı yok olanlardır.
Çoğu insan siyasilere ve demagoglara bile bile kanar. Fakat bir türlü kandırıldığını da kabul etmez. Hatta kendini ve kandıranları mazur göstermek için her türlü hileye başvurur. telafi metotlarına başvurur. Hatalar insana mahsustur. Her insan hata yapabilir, neticede insandır yanılabilir tarzında bahaneler arkasına saklanır. Halbuki bu düşünce tarzı, gerçeği, ayıbı, yalanı talanı görmemek ve yok saymaktır. Olaylar karşısında ve insanlar huzurunda üç maymunu oynamak en büyük samimiyetsizliktir.
İnsanlar kanar da, kandırır da, kandırılabilir de… Lakin kanmak ve kandırılmak sadece insanlara has bir özellik değildir, devletlerde kanar ve kandırılır… Onun içindir ki devleti idare edenler, diğer devletlerin kapalı kapılar ardında ki gerçek niyetlerini bilerek, temkinli hareket etmek zorundadır. Bir insanın karşısındakini kandırması, sadece bir kişiye zarar verir ama devleti idare eden iktidarın başındakilerin kandırılması seksen milyon insanın geleceğini karartır. onun içindir ki, iktidarı elinde tutan sorumlu mevkileri işgal edenlerin kandırılma lüksleri yoktur. Bu husus, öyle “aldatıldım, kandırıldım” gibi iki kıytırık kelimeyle geçiştirilemez.
Yazımızın gelişinden itibaren izah etmeye çalıştığımız kanmak ve kandırılmak mevzusu bu günlerde ülkemizde meydana gelene gelişmelere ardındaki “acaba” dediğimiz bazı olaylardır. Çünkü, Türk siyasi tarihinde, bu millet çok kandırıldı… en basitinden istiklal savaşında bu millet misaki milli metni içindeki sınırlar dahilinde olan, bu günkü Musul-Kerkük bölgeleri, ne oldu, kimler kandırıldı da, güney sınırlarımız çizilirken Irak’ta kaldı. (Devamı var)