Peki anayasa nedir ?diye kendimize sormalıyız. Anayasa adı üzerinde yasaların kaynağı ve temel prensiplerini belirten bir toplumun yönetim biçimini belirleyen ana kurallardır. Toplumun ülke üzerindeki egemenlik haklarının, yurttaşların temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanabileceğini belirleyen temel kanunlardır. Yurttaşların temel hak ve hürriyetlerini kullanmada, devletle birey arasında bir denge unsurudur. Anayasalarla toplum ile devlet arasındaki hassas dengenin kurulması da, normlar hiyerarşisi denilen bir düzenle korunmuştur.
Normlar hiyerarşisi denilen sistemi bir piramide benzetirsek piramidin en üstünde Anayasa, onun bir altında kanunlar ile kanun hükmünde kararnameler ve milletler arası antlaşmalar, piramidin üçüncü basamağında tüzükler ve son basamağında ise yönetmelikler gelir. Bu hiyerarşinin en alttaki kademesinden başlayarak yukarıya doğru sıralanmış dizide her norm bir üstteki norma da aykırı olamaz. Yani yönetmelikler tüzüklere, tüzükler kanunlara, kanunlar da anayasaya aykırı olamazlar.
Türkiye'de ilk yazılı anayasa yapma ihtiyacı 1839 Tanzimat Fermanı ile dillendirilmiştir. Hukuk devleti ilkesine ilk geçiş adımı ve hukukun üstünlüğü prensibi ilk defa bu fermanda kabul edilmiştir.
1876'da kabul edilen Kanun-i Esasi yazılı manada ilk anayasadır. Bu anayasa ile yurttaşların Temel Hak ve Özgürlükleri teminat altına alınmış, kanun yapma yetkisi bugünkü T.B.M. Meclisinin dayanağı olan o günkü Meclisi Umumi'ye verilmiş, lakin Padişahın yetkilerinin genişletildiği ancak meclisin yetkilerinin sınırlandırıldığı bir anayasadır.
1921 anayasası ise o günün savaş şartlarında hazırlanmış bir anayasadır. Bu anayasa da Milli Egemenlik ilkesi benimsenmiş, ilk defa yasama yetkisi de yeni kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir.
1924 anayasası ise Türkiye Cumhuriyetinin hazırladığı ilk anayasadır. Bu anayasa ile yurttaşların Temel Hak ve Özgürlükleri, dünyanın vardığı nokta göz önüne alınarak genişletilmiş, rejim olarak da cumhuriyet rejimi benimsenmiştir.
1982 anayasası ise ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğinin ön plana çıktığı bir anayasadır. Bu girizgahtan sonra halk arasında bir söz vardır.
“Düğün değil, bayram değil eniştem beni neden öptü” diye… ortada hiçbir neden yokken iktidar, vatandaş Suriye de,Irak da şehit olan görevlilerimizin, sorumlularını araştırmasını ve ekonomideki bu başarısızlığın müsebbiblerine hesap sormasının önünü kesmek içini, her zaman olduğu gibi cambaza bak cambaza misali hedef saptırmak ve arkasına aldığı yağcıları ve yağdanlıklarını da alarak, daha önceleri defalarca değiştirdikleri ve fakat işlerine gelmeyen kararlar çıktığı zaman da “bizi bağlamaz.” Diyerek karşı çıktıkları anayasayı değiştireceğiz söylemini ortaya attı. Hatta daha da ileri giderek yeni bir anayasaya hazırlayacaklarını da dillendirdi.
Devam edecek…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
ANAYASAYI NEDEN DEĞİŞTİRİYORUZ? (1)
Peki anayasa nedir ?diye kendimize sormalıyız. Anayasa adı üzerinde yasaların kaynağı ve temel prensiplerini belirten bir toplumun yönetim biçimini belirleyen ana kurallardır. Toplumun ülke üzerindeki egemenlik haklarının, yurttaşların temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanabileceğini belirleyen temel kanunlardır. Yurttaşların temel hak ve hürriyetlerini kullanmada, devletle birey arasında bir denge unsurudur. Anayasalarla toplum ile devlet arasındaki hassas dengenin kurulması da, normlar hiyerarşisi denilen bir düzenle korunmuştur.
Normlar hiyerarşisi denilen sistemi bir piramide benzetirsek piramidin en üstünde Anayasa, onun bir altında kanunlar ile kanun hükmünde kararnameler ve milletler arası antlaşmalar, piramidin üçüncü basamağında tüzükler ve son basamağında ise yönetmelikler gelir. Bu hiyerarşinin en alttaki kademesinden başlayarak yukarıya doğru sıralanmış dizide her norm bir üstteki norma da aykırı olamaz. Yani yönetmelikler tüzüklere, tüzükler kanunlara, kanunlar da anayasaya aykırı olamazlar.
Türkiye'de ilk yazılı anayasa yapma ihtiyacı 1839 Tanzimat Fermanı ile dillendirilmiştir. Hukuk devleti ilkesine ilk geçiş adımı ve hukukun üstünlüğü prensibi ilk defa bu fermanda kabul edilmiştir.
1876'da kabul edilen Kanun-i Esasi yazılı manada ilk anayasadır. Bu anayasa ile yurttaşların Temel Hak ve Özgürlükleri teminat altına alınmış, kanun yapma yetkisi bugünkü T.B.M. Meclisinin dayanağı olan o günkü Meclisi Umumi'ye verilmiş, lakin Padişahın yetkilerinin genişletildiği ancak meclisin yetkilerinin sınırlandırıldığı bir anayasadır.
1921 anayasası ise o günün savaş şartlarında hazırlanmış bir anayasadır. Bu anayasa da Milli Egemenlik ilkesi benimsenmiş, ilk defa yasama yetkisi de yeni kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir.
1924 anayasası ise Türkiye Cumhuriyetinin hazırladığı ilk anayasadır. Bu anayasa ile yurttaşların Temel Hak ve Özgürlükleri, dünyanın vardığı nokta göz önüne alınarak genişletilmiş, rejim olarak da cumhuriyet rejimi benimsenmiştir.
1982 anayasası ise ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğinin ön plana çıktığı bir anayasadır. Bu girizgahtan sonra halk arasında bir söz vardır.
“Düğün değil, bayram değil eniştem beni neden öptü” diye… ortada hiçbir neden yokken iktidar, vatandaş Suriye de,Irak da şehit olan görevlilerimizin, sorumlularını araştırmasını ve ekonomideki bu başarısızlığın müsebbiblerine hesap sormasının önünü kesmek içini, her zaman olduğu gibi cambaza bak cambaza misali hedef saptırmak ve arkasına aldığı yağcıları ve yağdanlıklarını da alarak, daha önceleri defalarca değiştirdikleri ve fakat işlerine gelmeyen kararlar çıktığı zaman da “bizi bağlamaz.” Diyerek karşı çıktıkları anayasayı değiştireceğiz söylemini ortaya attı. Hatta daha da ileri giderek yeni bir anayasaya hazırlayacaklarını da dillendirdi.
Devam edecek…