Hava Durumu

REGAİP KANDİLİ NEDENİYLE…

Yazının Giriş Tarihi: 26.01.2023 15:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.01.2023 15:19

26 ocak Perşembe gününü cumaya bağlayan gece, Recep ayının ilk Cuması gecesi Regaip Kandilini idrak ettik.

            Regaip, Türkçe de bugün de sıkça kullandığımız rağbet manasına gelir. Bazı rivayetlerde de ise Peygamber (SAV)’ın ana rahmine düştüğü zamanı ifade ettiği yazılı ise de bu husus hem tarihi ve hem de mantıki açıdan çok zayıftır.

            Bu gecenin ne olduğunu bizzat cenabı hak inşirah suresinin 8. Ayetinde “ve rabbına rağbet et” beyanı ile açıklamaktadır. Regaip, mana yönüyle de kulun cenabı hakka yönelerek Allah (CC)’ye rağbet etmesi demektir.

            Recep ayının ilk cuma gecesi olan Regaip için Peygamberimiz “Recep, Allah (CC)’nin ayıdır. Şaban benim ayımdır. Ramazan ise benim ümmetimin ayıdır.” Buyurmuştur. Çünkü Receb, hakkın mağfiretine mahsus bir aydır. Bu ayda insanlar kan dökmekten men edilmiştir. Müşrik Araplardakiİslamiyetten önce eşhuruhurum denilen bu ayda savaşmaz ve kan dökmezlerdi. Lakin,islamdansonra bu adet unutuldu.

Cenabı hak Kuran-ı Kerim’de bazı gün ve ayların fazilet bakımından üstün olduğunu, Peygamberimiz (SAV) de kuvvetle nakledilen bazı hadis-i şerifler de de zikrederek, diğer gün ve aylara olan üstünlüklerini saymıştır. Örneğin beldeler içinde ayette “beldetüntayyibetin” şeklinde geçen Mekke-Medine’yi aylar içinde Ramazan ayını, günler içinde Cumayı ve geceler içinde Kadir gecesini zikretmiştir. Aslında Cenabı Hakkın nazarında, zamanlar ve mekanlar aynen insanlar arasında olduğu gibi, yaratılış hikmetleri açısından bakarsak eşittirler. Ancak içerdikleri mana ve temsil ettikleri olaylar bakımından ise daha faziletlidirler. Bugün halkımız arasında Kandil gecesi olarak kutlana gelen ve örf adet halini almış, Beraat, Regaip ve Mevlit kandilleri, asrı saadette kutlanmadıkları için bazı İslam bilginleri tarafından itibar görmemiştir. Ancak bu görüşte doğru değildir. Dinimizde İslami kaynaklar, asli ve fer-i kaynaklar olarak ayırılır, feri kaynaklar içerisinde o toplumda yaşayan ve uzun süre aynı şekilde uygulana gelmiş halkın örf ve adetleri de vardır. Bu örf ve adetler İslam anlayışı kitap ve sünnete aykırı olmadıkları müddetçe her zaman sakıncası yoktur. Biz hayatta iken, çocuğumuz sünnet olurken, öldüğümüzde ölünün arkasından mevlit okuturuz. Bu mevlit okutma hadisesi artık örf ve adet halini almıştır. Mevlit okuyunca Müslümanlar, iman ve fikir birliği işine giriyor. Kalpler Allah (CC)’ye yöneliyor, mevlit bahirleri arasında Kuran-ı Kerim okunuyor, Peygamberimize Salatü-selamlar getiriliyor, Bütün bunlar kötü bir şey değildir. Kaldı ki bugün ve geceler müminlerin birlik ve tesanüdüne de vesile oluyor. Hiç olmazsa insanlar ana-baba ve yakın akrabalarını hatırlıyor, onların gönüllerini alıyorlar. Okunan mevlidin dizelerini iyi anlayabilirsek, her beytin bir ayeti Kerimenin tefsiri mahiyetinde olduğunu da görebiliriz. Örneğin Allah (CC) bir şeye ol derse o hemen oluverir. Manasına gelen “Künfeyekün” ayetinin tefsiri mevlidin “ol dedi bir kerre var oldu cihan, olma derse mahvolur. Ol de hemen.” Beyti ile tefsir edildiğini görürüz. Kandil anlayışının meşruiyetini anlayabilmemiz için bu, bugün ve gecelerde halkın ne yaptığına bakmalıyız. Eğer bu gecelerde İslam da yasaklanan işleri yapıyorlarsa karşı çıkmalıyız, ama İslam’a göre hayırlı amellerde bulunuyorlarsa kabul etmeli ve teşvik etmeliyiz. Müslümanlar bu gecelerde camilere akın ediyor, cemaate katılıyorlar, namazlar kılınıyor, evlerde Kuran-Kerimler okunuyor, anne-baba ve akrabalara sıla-ırahim yapıyorlar, dini sohbetlere katılıyorlar… Bunların hepsi zaten dinimizin emirleri ve bizden istekleridir.

            Nefsimizin ve şeytanın vesveseleri sonucu kendilerini çok fazla dünyaya kaptıranlara, gaflete düşen Müslümanlara, zamanın normal seyri sırasında günlük işlerle meşgul olan müminlere, bu gecelerde yaratan, merhamet elini uzatıyor, bu gecelerde yapılan iyiliklerin kat kat artırılacağını müjdeliyor.

            Her insan Rabbini bu alemde bulup ona rağbet ederek kavuşmaya müsait kabiliyette yaratılmıştır. Yaratıcısını tanıyıp ona yakın olduğu nisbette de, en güzel nimetlerle donatılır. İnsanın, dünyasında şiar edindiği kulluk vazifesi aynı zaman da, ahirette kurtuluşuna bir vesiledir.

            İnsan için tek amaç, yaratıcısına kul olmak, kul gibi yaşamaktır. Dünya ve ahiret şerefine nail olmak, kula kul değil Allah (CC) kul olmaktan geçer.        

            Bu gecenin şahsımıza ve tüm İslam âlemine hayır ve kurtuluşa vesile olmasını cenabı haktan niyaz ediyoruz. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.