Hava Durumu

TAM KAPAN-MA!

Yazının Giriş Tarihi: 06.05.2021 17:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.05.2021 17:01

*

Hayır bu 16 ülkeden hiçbiri Türkiye için bu jesti de yapmıyor.

Bu jest tek taraflı oluyor.

*

Üniversite yıllarımda sık sık yurtdışı gezilerim oluyordu…

Doların 2.8 olduğu yıllar. Çok sene geçmedi, 2014’lerden bahsediyoruz.

Bizden vize isteyen, uğraştırıcı onlarca evrak talep eden ve bu işlemleri yapmak için en başta parasını alan ülkelerin vatandaşları; bizim ülkemize elini kolunu sallayarak ya da en fazla kapıda vize ile giriyor…

Soruyorum nerede mütakabiliyet?

Ve turistler... Bu rahatlıkta ülkeye giriyor, ardından polislerimize saygısızlık yapıyor…

Kadın polisimize ağza sığmayacak lafı geçen günlerde Antalya’da İngiliz turist, Dmitrijs Solovjovs denilen densiz yaptı.

Amerikan, İngiliz, Rus, Çin vb. ülkelerin polislerine bu tarz bir saygısızlık yapmak sizce mümkün mü?

Bu tavizi veren maalesef biziz!

*

*

Bugünlerde şunu gördüm; bizim devletin turizm için yapamayacağı yokmuş…

İnsanın kendi ülkesinde kendini değersiz hissetmesi çok tat kaçıran bir durum.

Bizim canımızın bir önemi yok mu?

*

Turizm sektörünün Türkiye için öneminin hepimiz farkındayız!

Fakat bir sektöre bel bağlamak ne kadar mantıklı?

Eee tabi, bacasız sanayi sonuçta en rahatı! Üretim yapmıyorsun ki! Tam bizlik…

Sadece turizmden gelecek dövize bel bağlayan bir Türkiye olmamalı!

Yok öyle kolaya kaçmak. Fabrikalar kurulacak! Üretilecek ve ihraç edilecek.

Ve bunlar ne olduğu belirsiz yandaş ihalelerle değil, gerekirse devlet eliyle olacak.

Yepyeni hükümet burjuvaları yerine, millet burjuvasını tercih ediyoruz!

*

Türk vatandaşlarına yapılan muamele ne ise, o ülkelerin vatandaşlarına yapılan muamelelerin de aynı olmasını istiyoruz. Hem vize hem de PCR testi konusunda.

Ve bu talebin karşısında da ‘para’ kelimesini duymak istemiyoruz.

*

ESKİ KÖYE YENİ ADET

Geçen gün dikkatimi çekti.

Adana Demirspor futbolcuları, İstiklal Marşı okunuşu esnasında, ellerini kalplerine götürüyorlar…

Bu genelde yabancı milletlerde olan bir duruştur.

Bizim İstiklal Marşımız hazır ol pozisyonunda, dik duruşta ve el parmakları kapalı bir şekilde okunur.

En azından bize okulda bu şekilde öğretildi…

 

Farklı olmak adına bu tür davranışlardan kaçınılmalı.

Aksi takdirde bunun varyantları türer ve birlik ruhunu hissetmek için yapılan bir aktivitenin tadı kaçırılmış olur.

Tabi bu tür konular eskiden 1. sınıftan anlatılmaya başlanmak ile kalmayıp, uygulamalı olarak da yapılırdı.

Malum Andımız artık yok…

İstiklar Marşı’nın okunması keyfe bırakıldıysa eğer; insanlar kalbini tutar, hazır ola da geçmez...

*

EN ÖVÜNDÜĞÜMÜZ ALAN

Her zaman ülkece tıp alanında ne kadar iyi olduğumuz ile övünürüz.

Öyle ki kendimizi bu alanda Küba gibi ülkeler ile birlikte, en iyi klasmanda görüyoruz.

Açıkçası benim düşüncem de bu yönde.

Pandemi döneminde, vaka sayılarına göre, ölümler düşük seviyede kalabildi.

Peki İngiltere, Çin, ABD, Rusya, Almanya gibi ülkeler aşıyı bulupseri üretime geçerken; biz en övündüğümüz alanda neredeyiz?

Sürekli bir yerli aşı duyuyoruz ama kendisini göremiyoruz.

Kaldı ki en iyi olduğumuz alanda biz neden bu kadar ülkeden sonra bu aşıyı üretebiliyoruz?

Peki mevcut hükümet tarafından Refik Saydam Hıfzıssıhha enstitüsü neden kapatıldı!?

Bu kapatma bir yanlıştır. Derhal, en kısa zamanda açılması lazım!

Türkiye zaten yerli ve milli aşısını yapabilen bir ülkeydi…

*

Çin aşısı mı daha etkili Alman aşısı mı sorularını tartışmak sormak yerine,

güvenle kendi aşımızı olabilelim.

Ülkemizin kurucusunun da dediği gibi: Kendimizi Türk hekimlerine emanet etmek istiyoruz.

Özellikle sağlık konusunda kendi ilaçlarımıza ve şifa kaynaklarımıza daha çok itimat duyan bir millet olduğumuzu düşünüyorum.

Bu sayede “Aşıların kısırlık yapma durumu var mı? İçinde çip olabilir mi?” gibi komplo teorilerinden de tamamıyla sıyrılmış oluruz.

İnsanlar gönül rahatlığıyla aşı olur. İnsanlarımızın yerli aşıyla ilgili tereddütü yoktur!

Sadece ve sadece başka ülkelerin aşısını olmak istemiyorlar.

*

ALTIN GÜN

Yabancılara “Türkçe bir şarkı biliyor musun?” denildiğinde; ya hiç bilmezler ya da Tarkan’ın Şımarık şarkısını söylerlerdi.

Artık bu günler geride kaldı…

Tarkan cevabını verenler zaten artık orta yaşlı, evli, çocuklu insanlar oldu.

Müzik endüstrisi o zamandan beri çok değişti. Artık Youtube var…

*

Pazarlamanın gücü hala oldukça önemli; ancak müziğe yön vermek eskisine nazaran daha fazla dinleyicinin elinde.

Zamanında Tarkan'ın Şımarık şarkısının yabancılar tarafından bilinmesinin payı, büyük ölçüde pazarlamanın gücünden geliyordu.

Şimdiyse böyle değil, daha fazla dinleyicinin yönelimlerine göre ilerliyor.

Bunun da bence en iyi örneği 2 Türk ve 4 yabancının kurduğu,  cover müzik grubu; Altın Gün.

Bugün genç bir yabancıya aynı soruyu sorsak alacağımızın cevabın Altın Gün olması en muhtemel cevap gibi görünüyor. Grammy almış olmaları da bunu destekler nitelikte.

Ama sadece bu değil!

Yurtdışında festivallere katılıyorum, uluslararası müzik yapıyorum diyen birçok yerli grubun Youtube üzerinde o festivallerdeki kayıtlarının izlenmelerine bakın...

Bir de Altın Gün’ün izlenmelerine...

Videolara yabancılar tarafından yapılan yorumların gurur verici olduğunu söylemek gerek.

Altın Gün’ün başarısının altında yatan etmenlerin, yukarıda bahsettiğim gibi, dinleyiciyi iyi izlemenin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. İlgili izleyiciler önce Youtube'ta Anatolian Rock Revival adında bir YouTube kanalını takip etmeyle başladılar ve gruplar da eski Türkçe Rock ve Saykodelik Rock şarkıları insanlara ulaştırdılar...

Özellikle 60'larda yapılan şarkılar, zamanında dünyada üretilen şarkılara erişebilecek ölçüde kaliteli eserlerdi.

Altın Gün’ün cover yapacağı şarkıları seçerken,bu  Youtube kanalını ve popülerliğini gözardı ettiğini sanmıyorum.

Kaliteli müzik her zaman kaliteli olarak kalır.

Altın Gün’ün günümüz koşullarına çok başarılı şekilde uyarladığı bu şarkılar da bunun en iyi örneği.

Özellikle yurtdışında Türkiye hakkında yapılan itibarsızlaştırma hareketini pozitife dönüştürebilir…

Başarılarımıza ve bizi başarılı kılan kişilere sahip çıkalım.

Onlar bizim sesimiz, gücümüz, kendimizi yasıtmanın belki de en iyi yolu.

***

TEŞEKKÜRLER

Avrupa Şampiyonası’nda trampolin alanında ülkemize madalya getiren Elif Çolak ve Sıla Karakuş’a teşekkürler,

Rize-İkizdere’de köyünü aç gözlü ve asla doymak bilmez müteahhitlerden korumak için müdahalelerin karşısında duran teyzeye ve tüm köy halkına teşekkürler,

Kapitalizme karşı şehirlerinin ve futbolun yanında olan ve bunu Dünya’da gündeme getirebilen Manchester United taraftarlarına teşekkürler,

İsrail’de dini bayram kutlamalarında gerçekleşen facia sebebiyle duyduğu üzüntüyü dile getiren Dışişleri Bakanlığımıza teşekkürler. Keza ataları empati kurmayı kendine düstur haline getirmiş bir milletin parçasıyız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.