Hava Durumu

TEŞEKKÜRLER OKURLARIM

Yazının Giriş Tarihi: 26.06.2021 15:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.06.2021 15:50

Geçen haftaki yazının devamı…

Öte yandan konferansım esnasında komünistler zamanında 1947’de Mareşal
Tito’nun Stalin’in baskısı ile Yugoslavya’daki bütün milliyetçi teşkilâtları yok etme çalışmalarına giriştiğinde ilk tevkifler Ağustos 1947’de başlamış, 1948 Ocak ayında duruşmalara başlandıydı. 25 Ocak’ta mahkeme Şuayb Aziz, Adem Ali, Ali Abdurrahman ve Nazmi Ömer’in kurşuna dizilerek idâmlarına hükmetti. Bu millet evlatları dört aile babası 27 Şubat 1948’de infaz olundular. Bunlara Yücelciler adı verilmiş. İşte Yücelcilerin bu dört şehidini rahmetle andığımda yaşlılarda meydana gelen teessürün, bu dört şehide Fatihalar okunduğunun idrakinde idim. Yazıktır ki o dönem dışişlerine müracaat olunmuşsa da, dışişleri ilgilileri ki, bunların CHP’liler olduğu biliniyor demişlerki: "Biz Misak-ı Milli dışındaki Türklerle uğraşmayız.”

 

Genel sekreter avukat Salih Murat Bey, Başkan Beytullah Muça, iki de öğretmen arkadaşımız yanımızda olduğu halde Makedonya devlet televizyonundan Sedat Azizoğlu Bey’in tevcih ettiği suallerle birlikte ekranda göründük. Ustaca ve kesinlikle bana yol gösteren şekilde düzenlenmiş sorularını Allah’ın izniyle pek geniş ve ikna edici ifadelerle cevapladığımı hissediyordum ve daha sonra verilen dvd’den, evde seyrettiğimde de, beğendiğimi söylemek isterim.

 

Nitekim; program sonrası sokağa çıktığımızda bizi gören Türkler ve diğer akvamın mensupları kucaklıyorlar ve bilhassa, târih yapan bir millet olduğumuz kadar, târih yazanda, bir millet olsaydık iftiraları püskürtmemiz daha kolay olurdu mealindeki sözlerim çok dikkate şâyan bulunmuş. Daha sonra Saatçi Câmii’nde 95 yaşında olmasına rağmen Kur’an okutma gayretinden bir nebze geri durmayan zât, kenara çekip “Senin söylediğin bu sözü ben altmış yıl evvel söyledim de bir de, şimdi sen
söyledin böylece de beni teyit ettin” dedi. Fakir, tabii şuur bunu gerektirir deyip, Estağfurullah demeyi ihmal etmedik.

 

Ertesi gün ise,  Gostivar’da Belediyenin kültür merkezinde yüze yakın öğretmenin, çeşitli kültür erbabının, hanımefendilerin, beyefendilerin ve de geleceğin teminatı olan gençlerin tek boş koltuk kalmamacasına dolu salona bir saat on dakika kadar Hira nur mağarasından başlattığımız, “Osmanlı’nın Balkanlara Bakışı” adlı konferansı öncesinde Lise Müdürü beyefendi bizi hak etmediğimiz övgülerle tanıttılar. Sekiz
ciltlik dört bin sayfalık çalışmamız olan ve Merve yayınlarınca neşredilmiş “Büyük Osmanlı Târihi” hakkında milli görüş anlayışı içinde yazılmış bir çalışma demek suretiyle fakiri onurlandırdılar.

 

Konferans bittiğinde alkışlarla bizi taltif ettiler. O günlerde Makedonya Milli
sanatçılarından biri öldüğünden, Devlet bir günlük matem ilanını tebliğ etmişti. 17 Ekim gecesi yapılacak olan Gostivar’daki 10. Yılı münasebetiyle Adeksam himmet ve gayret gösterenlere plâket ve takdirnâmeleri verilecek, ardından da, yarım asırdır, Makedonya’da Türk Sanat Musikisi’nin temadisini ve Rumeli türkülerini en mükemmel şekilde seslendiren 'Doğru Yol Musiki Korosu' konseri bu matem hasebiyle tehir olundu ve 18 Ekim akşamı saat 20.30’da başladı.

 

Türkiye’nin Makedonya B.elçisi kendisini temsilen elçilik mensubu genç ve dine
hürmetkâr bir bayanı göndermiş ve mesajını bu bayanın okuduğu metinle verdiği görüldü. Plaketler dağıtıldı. Adeksam’ın 10 yıllık faaliyetlerini yirmi dakikaya sığdırılmış her biri büyük değer ifade eden hizmetleri sinevizyonda tâkip ettik. Ayakta alkışlanarak beğenildiği izhar olundu. Sahneye gelen koro çok güzel eserlerden mürekkep bir konser verdi. Udî olan orta yaşlı bir kardeşimiz, Rindlerin Ölümü diye Yahya Kemâl’in şiirinin unutulmaz bestekârı ve yorumcusu Üstad Münir Nurettin Selçuk’un “Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç” diye başlayan eseri öyle güzel yorumladı ki,1960’lardaki, Beyoğlu Saray Sineması’nda dinlediğimiz Münir Hoca’nın konserlerini hatırladım. Konser tamamlandığında yine anons edildim ve
sahneye çağırıldım. Meğer bana da bir takdirnâme hazırlanmış.

Beytullah Hoca, Adeksam Başkanı olarak bize tevdi etti. Sanatkârın mükafatı alkıştır. Bunun şuurunda olarak, pek güzel bir konser vermiş bulunan musikişinasları ve zevk alan dinleyenleri manevi hislerle buluşturmak emeliyle şu hitabeyi yapmak üzere mikrofonu sunucu hanımdan rica ettim. Ve şunları söyledim:

“Hanımefendiler ve Beyefendiler, Sevgili Gençler: Cenab-ı Allah kainat-ı muazzamayı yaratmaya karar verdiğinde, Ol! emrini verdi. Bu arapçada Kün sözüyle ifade edilir, Kur’an da da Ol, Kün demektir. Allahımız Kün dediğinde,  Kef harfinin, Nûn harfine vuracağı vakte kadar geçen zaman dilimi, bir lahza’dır. Lahza, bilinen en kısa zamandır. İşte bu en kısa zaman zarfında öyle bir ritim, öyle bir ahenk husûle geldi ki, bu eşsiz ritim ve ahengi yakalama sevdası musikîşinasları o kadar cezbetti
ki, taa o günden, bugüne kadar bütün şâirler, bestekârlar, hanendeler ve sazendeler hâtta ve hâtta enstrüman mûcidleri o aheng ve ritimi yakalamaya gayret edip duruyorlar.

Bu akşam dinlenen koromuz, bu gayretlere bir adım daha ilâveye muvaffak olmuşlardır ve bizler de, bu zevkten müstefid olmuş bulunuyoruz. Fiemanillah.” dediğimde, yirmi beş kişiyi aşan koro, nasıl bir sevinç gözyaşlarına boğuldular. Her biri beni kucaklıyor, böyle bir yorum hiç duymamıştık, demekten kendilerini alamıyorlar. Tabii ben bu yorumu kendime mâl edemezdim. Çünkü bu yorum 'Beşikten Müziğe' adlı araştırmanın sahibi Sevgili Mustafa Özdamar kardeşimin yorumuydu.

Biz, olsa olsa sesimiz ve de hislerimizle yardımcı olmuşuzdur. Ancak Gostivar’da o akşam biri 95 diğeri 85 yaşında iki güçlü çınar vardı. Bu yaşa geldim böyle bir şey işitmedim bravo be dediler her ikisi de.

Ertesi gün 11.45 uçağı ile Priştine’ den döneceğimden bu sanatkârların otobüsü ile gece yarım civarında Gostivar’dan, Priştina’ya yola çıktık. Beni, Priştana şehri yakınında bir benzinci de bıraktılar ve ismi kaynak su mânasına gelen Arnavut bir genç, Ayhan Bey’in vazifelendirmesiyle gelip benzinciden aldı ve Priştina’da bana ayrılan otele götürdü. Saat 02’yi gösteriyordu. Sabahleyin Ayhan Bey ve Tamer
İbrahim beni alıp, havaalanına götürüp, uçağa binmeme yardımcı oldular.
Havalandığımda balkanları yeni görmenin, daha da çok görmeme, gezmeme,
vesile olmasını dualarımın arasına karıştırdım.

Muhterem Okurlarım Evlad-ı Fatihana ve Balkanları İslamla buluşturan
Aziz Milletimiz, İslam’ın yenilmez kılıcıdır, ELHAMDÜLİLLAH.
FİEMANİLLAH.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.