Hava Durumu

YAŞAMAK KOLAY DEĞİLSE DE GÜZEL...

Yazının Giriş Tarihi: 06.02.2023 16:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.02.2023 16:07

Yaşamak kolay değil hiç kuşku yok ki...

Ekmek Aslan’ın ağzında, güvenlik önemli...

Okuldan başlayan ve iş yaşamımızla iyice pekişerek süren bir tempo içindeyiz.

Sürekli koşturuyoruz...

Daha çok yapmak, daha çok para kazanmak ve kariyer için soluksuz koşturuyoruz.

Daha yüksek bir aile ve yaşam standardı için şu kısacık ömrümüzde nefes almadan bir bilinmeze doğru hızla yürüyoruz.

Aradaki sağlık sorunları tempomuzu biraz yavaşlatsa ve duraksatsa da iyileşir iyileşmez yine kaldığımız yerden yola koyuluyoruz.

Makine, bir robot gibiyiz yani...

Yaratılış kodlarımız mı böyle yoksa çevre koşullarına uyum adına bu kodlara aykırı mı hareket ediyoruz?

Yoksa insan ‘kendi’ olduğunda yani ‘özgün’ olduğunda mı daha doğru hareket etmiş olur?

* * *

Oysa hayat tek düze gitmez...

Kimi kez yaşamımızdaki her şeyin kötü gittiğini hissederiz.

Öyle anlar gelir ki, ne kadar düzeltmeye çabalasak da bunu başaramayız.

Umudumuz kırılır, kaygıya kapılır ve karamsarlığa dalarız.

Bu, hem kişisel yaşamımızda hem de toplumsal yaşamımızda karşımıza çıkar.

Yazdıklarıyla, yaşadığımız çağın unutulmayacak ve bu anlamda ölümsüz figürleri arasında yerini alan ve 2015 Ekim’inde 88 yaşında yitirdiğimiz Üstad Çetin Altan, sıkça ‘Enseyi karatmayın’ derdi böyle anlarda.

İnsanlığın kötüye gitmeyeceğini, sürekli ilerleyeceğini ancak bu ilerlemenin sürekli doğrusal bir çizgide ve kesintisiz olmayacağını vurgular kimi anlar yalpalamalar olabileceğinin altını çizerdi.

* * *

İnsanlık tarihinde bir insan ömrü sınırlı olduğu için, bulunduğumuz toplumun iniş döneminde dünyaya geldiysek eğer bizim için her şey çok kötü ve karanlık görünebilir.

Ve eğer şanslı bir dönemde yani zikzak yukarı çıkarken doğmuşsak da çok şey güzel görünebilir.

Bu nedenle Üstat Altan, ‘Enseyi karatmayın’ derdi...

Zikzaklar kimi kez aşağı kimi de yukarı doğru olur ilerlerken...

İşlerin düzelmesi belki biraz zaman alır ama düzelir sonunda.

Yeter ki durağanlığa alışmayalım...

Statükocu yerine değişimci olalım...

Değişim kaçınılmazdır...

Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir’ çünkü.

İnsanlar da, toplumlar da değişir...

Değişimi bir süre engelleme olanağı bulunsa da sür-git durma şansı yoktur.

Bisiklette bile eğer sürekli pedala basmazsan yıkılırsın.

* * *

O nedenle, ‘Bir şeyleri düzeltemedikten, değiştiremedikten; iyiyi, güzeli çoğaltamadıktan sonra kendimizi boş yere yormanın ne gereği var’ dememeliyiz yani.

Cinayetleri, hırsızlık ve dolandırıcılıkları, tacizleri, adam kayırmaları, küresel ısınmanın buzulları eritmesini, mevsimleri değiştirmesini internet, televizyon ve gazeteler sürekli bombardıman edercesine gözümüzü soksalar da, yani kimi kez gazete okumak, televizyon izlemek, cep telefonumuza bile bakmak gelmesek de içimizden, bu durumun geçici olduğunu bilerek yaşama sarılmak gerektiği açıktır.

Dünya dönmektedir...

Güneş yine doğacak, mevsimler yine değişecektir.

Karadeniz’de gemilerimiz batmış gibi karalar bağlamanın gereği var mıdır?

Bardağın dolu tarafı varken illa ki boş tarafından söz etmenin anlamı nedir ki?

İki günümüzün birbirine eş olmaması gerekmiyor mu ki zaten?

Umut, her gecenin sabahında güneş gibi doğmalı her zaman içimize.

Yaşamak kolay değil kuşkusuz ama güzeldir...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.