Hava Durumu

YOKLUKLAR - ZORLUKLAR - İTİRAFLAR - 2

Yazının Giriş Tarihi: 27.11.2021 17:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.11.2021 17:08

Dayandığı ithalatçı - sanayici kesimin menfaatlerini, devletin ve ordunun ihtiyacının önünde tutuyordu.
Şimdi de 1967 Kıbrıs Harekâtı’nda vazifeli daha sonra da 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtı’nda deniz kuvvetleri kumandanı olan öldürülmek
suretiyle hayatını kaybeden Oramiral Kemâl Kayacan bakın nasıl
anlatıyor:

"…Gece yarısı Genelkurmaya çağırdılar. Toplantı salonundayız. Herkes kıpırdıyor. Kıbrıs'tan kötü haberler alıyoruz. Kuvvet komutanlarını bekliyoruz. Yarım saat sonra içeri kuvvet komutanları girdi. Nejdet Uran Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel, Refik Yılmaz da Kara Kuvvetleri Komutanı idi. Az sonra da Genel Kurmay Başkanı Cemal Tural geldi."

Kayacan Merhum; bir yarım saat sonra da Demirel ve Milli savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu'nun geldiğini ifade edip, Demirel'in:

“Paşam, Kıbrıs için yapılacak bir şeyimiz kalmadı. Oradaki Türkleri bu zulümden kurtarmak için Kıbrıs'a çıkmamız gerek. Kıbrıs'a çıkmamızı ve daima Türkiye’ye açık kalacak kıyı başı elde etmenizi istiyorum."

Tural: “Başüstüne efendim” dedi.

Tekrar meseleyi yeniden tahlile koyulduk eksikleri tespit ettik. Varları lâzım gelen yerlere dağıttık. Elimizde dört tane ufak çıkarma
gemimiz bulunuyordu. Bunun bir tanesi de battı. Dört askerimiz şehit
oldu... Mersin'den yola koyulduk!.. Yarı yola gelince dönün emri aldık.
Zor kabullendik. Ancak bu dönüş sonrasında, noksanlar giderilince,
1974'deki harekâtın başarısında rolü görüldü.

FETİHLER BAŞLIYOR MU?
Muhterem okurlarım; 1683 senesi Osmanlı Arslanın 2. Viyana muhasarasının kaldırılmak mecburiyetinde kalınması, Kırım Tatarları Hânı Murat Giray'ın; Avrupa'nın en zarif şehri olan Viyana'nın tahrib ve yağmasına müsaade edemeyeceğini anladığı sadrazama kızgınlığı, ihanete varan bir tutum getirmişti. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, aslında bu muhasarayı 4. Mehmet’ten habersiz yapmış olduğundan talihini karaya çeviren kararından belki de pişmandı. Nitekim mağlubiyetin kesinliği olmamasının yanı başında Lehistan Prensi Jan Sobiyeski'nin Osmanlı ordusu üzerine dalan süvarileri ortalığı karıştırdılarsa da, buna da, Tatar Hanı'nın, Sobiyeski'nin önünü kesmemesinin hatta kendi ordusundaki ulemanın: “Hân'ım şu bölük bölük geçen kâfirleri, kırdırsaydınız gerisi kesilmez miydi?” demesi üzerine, Hân: “Behey Efendi sen bu Osmanlı’nın bize ettiği cevri bilmezsin…" cevabı vererek, imamın ikaz ve feryatlarına kulak asmayarak, Sobiyeski'nin saldırısını seyretmesi sadece Sadrazamın değil, yenilmez addedilen Osmanlı’nın yenilebileceği istikametinde düşüşe geçmiş olduğuna kanaat getirmelerine sebep oldu. Bu bakımdandır ki, Tatar Hânı'nın bu ihaneti, kırılma noktamızı teşkil etmiştir.

Viyana'dan kös kös dönüşümüz, artık Avrupa devletlerince 1071'in
kahhar gâlibi Türkler, muhasarayı kaldırmak suretiyle mağlubiyeti
değilse de, başarısızlığı kabul etmiş oluyordu. İşte bu yüzden toprak
kazanımımız olmamış, iki asır boyunca geri çekilerek ancak her bir
toprak parçasını kanımızı akıtarak istirdat ettiğimiz oluyordu ki, bu
da fetih değil, müdafaa ahvaline geldiğimizi gösteriyordu. Bu vaziyet
karşısında Kıbrıs 1974 Barış Harekâtımız, 1683'deki makus talihimizi
20 Temmuz 1974 tarihi itibarı ile yenmiş oluyorduk. Evet; siyasi
hayatlarına biz Osmanlı nesliyiz diye giren, Milli Görüş ve Milli Şuuruna bağlı insanlar, fetih ruhunu ve fatihleri kendileriyle bir,
terkib ettiklerinden, fetih yollarına bayraklarını açarak çıktılar.
CHP-MSP koalisyon hükümetinin ‘Hayra Motor, Şerre Fren’ olan milli görüş temsilcisi MSP ve asrımızda Milli Görüşü yorumlayan, önce ahlâk ve maneviyat, sonra devlet millet kaynaşması, muasır medeniyet seviyesine çıkmak çalışmaları, ağır sanayi ve milli harp sanayini kurup, kendi ihtiyacatını karşıladıktan sonra, İslâm kardeşimiz devletlere de, ihtiyaçlarını karşılamada, ağabeylik görevini yapmak, AET'ye karşı yani bugünkü AB'ye alternatif, ancak kavga değil, sulh, 6 milyar insanın kardeşâ ne bir geçim içinde hayatiyetlerini
sürdürdüğü bir dünyayı kurmak, Allah indinde tek din olan islâm’ı yüceltmek, İ'lây-ı Kelimetullah davasını ceddi âlaları Osmanlı devletinin hür ve adil anlayışını, bütün insanlığa sunmak misyonu
güden bir zihniyet, elbette ki fetihler yapacak fatihler devrinin küşâdını elbette yapmaya mesai sarf etmeye mecburdur.
Dayandığı ithalatçı-sanayici kesimin menfaatlerini, devletin ve ordunun ihtiyacının önünde tutuyordu. Fiemanillah.

(Devam edecek)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.