Anaokulunda Zorlayıcı Davranışlar ve Disiplin: Gökçe Demir'in Yaklaşımı
Anaokulunda Zorlayıcı Davranışlar ve Disiplin: Gökçe Demir'in Yaklaşımı
Anaokulu öğretmeni Gökçe Demir, çocukların zorlayıcı davranışlarını değerlendirdi. Çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamak, sabır ve sevgiyle yaklaşmak önemli diyen Gökçe Demir, ödül ve ceza yerine içsel motivasyon ve empati öne çıkmalı diyerek sözlerine devam etti.
Haber Giriş Tarihi: 17.12.2024 11:09
Haber Güncellenme Tarihi: 17.12.2024 11:19
Muhabir:
ENGİN ÖZKONUK
Muhabir: Gökçe Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Anaokulu öğretmeni olarak görev yaptığınız süre zarfında çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini gözlemleme fırsatınız oldu. Peki, zorlayıcı davranışlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu davranışlar, çocuklar için nasıl bir gelişim sürecinin parçasıdır?
Gökçe Demir: Tabii, memnuniyetle! Ben Gökçe Demir. Zorlayıcı davranışlar aslında çocukların gelişim sürecinin oldukça doğal bir parçasıdır. Bu yaş grubundaki çocuklar, duygusal ve sosyal becerilerini henüz tam anlamıyla geliştiremedikleri için bazen kendilerini ifade etmekte zorlanabilirler. Zorlayıcı davranışlar genellikle, çocukların içsel ihtiyaçlarını, duygusal tepkilerini veya çevresel uyarıları nasıl düzenleyeceklerini anlamadıkları zaman ortaya çıkar. Yani, bu davranışlar aslında birer iletişim biçimi olabilir. Çocuklar henüz duygusal zekâlarını geliştirmedikleri için bu tür davranışlarla duygusal durumlarını ifade etmeye çalışırlar.
Muhabir: Anaokulu yaşındaki çocukların sıkça sergilediği zorlayıcı davranışlar (örneğin, öfke patlamaları, saldırganlık, inatçılık) hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Bu tür davranışların nedenleri neler olabilir?
Gökçe Demir: Evet, anaokulunda en sık karşılaştığımız zorlayıcı davranışlar arasında öfke patlamaları, fiziksel saldırganlık, aşırı bağlanma, inatçılık ve bazı durumlarda kıskanma gibi davranışlar yer alır. Çocuklar bu davranışları sergilerken genellikle duygusal anlamda bir denetim eksikliği yaşıyorlar. Bu tür tepkiler, onların başa çıkmaya çalıştıkları duygusal ya da çevresel bir durumun göstergesi olabilir. Örneğin, kıskanlık hissi, bir oyuncak ya da ilgi eksikliğinden kaynaklanabilir. Ayrıca, bazen çocuklar duygusal veya fiziksel ihtiyaçlarını ifade etmek için bu yolu seçerler. Bir çocuk çok yorulduğunda veya aç kaldığında da öfke patlaması yaşama olasılığı artar.
Muhabir: Çocuklar, genellikle duygusal veya fiziksel ihtiyaçlarını anlatmada zorlanabilirler. Bu tür davranışları, çocukların duygusal ihtiyaçları veya sınırlı iletişim becerileriyle nasıl ilişkilendiriyorsunuz?
Gökçe Demir: Çocuklar, özellikle üç yaş civarındayken, duygusal ihtiyaçlarını kelimelerle ifade etme becerisi geliştirmemiş olabilirler. Bunun yerine, tepkilerini fiziksel olarak gösterirler. Örneğin, bir çocuk sıkıldığında, aç olduğunda ya da bir şeylere karşı ilgisini kaybettiğinde öfke nöbetleri geçirebilir. Bu noktada, öğretmen olarak bizim görevimiz, onların duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve uygun şekilde yanıt vermek. Çocuklar, duygusal durumlarını kelimelerle ifade edemediği için, biz onlara önce nasıl hissettiklerini ve ne istediklerini anlamaya çalışarak yönlendirmeliyiz. Bu, onların duygusal zekâlarını geliştirmelerine de katkı sağlar.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlar karşısında öğretmen olarak nasıl bir disiplin yaklaşımı benimsemelisiniz? Bu konuda uyguladığınız yöntemleri biraz açar mısınız?
Gökçe Demir: Disiplin, aslında çocukların doğruyu yanlıştan ayırmayı öğrenmelerine yardımcı olma sürecidir. Ancak disiplin uygularken kesinlikle sevgi, sabır ve tutarlılık gereklidir. Öncelikle, her çocuk farklıdır ve onların kişisel sınırlarını anlamaya çalışmalıyız. Bir çocuğun davranışına tepki verirken, onu yargılamadan, sakin bir şekilde açıklama yaparak neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretmek önemli. Örneğin, bir çocuğa başka birine vurmanın yanlış olduğunu anlatırken, aynı zamanda onun duygularını da anlamaya çalışıyoruz. Bununla birlikte, olumlu davranışları ödüllendirmek, çocukları iyi davranışları için cesaretlendirmek de oldukça önemli.
Muhabir: Örneğin, bir çocuk sınıfta sürekli arkadaşlarını itiyor veya onlara zarar veriyorsa, bu durumda nasıl bir müdahale yapıyorsunuz? Çocuğun bu davranışını düzeltmek için nasıl bir yol izlersiniz?
Gökçe Demir: Eğer bir çocuk arkadaşına zarar veriyorsa, öncelikle çocuğa neyin yanlış olduğunu açıklamak için hemen durumu sakinleştiririm. Onu bir kenara çekip, "Neden böyle davrandın?" diye sorarım. Eğer çocuk hala öfkeliyse, ona duygularını kelimelerle ifade etmeyi öğretmeye çalışırım. Bu noktada, çocuğa duygusal zekâ ve empati kazandırmaya yönelik küçük diyaloglar yaparız. Örneğin, "Sen de çok sinirli olabilirsin ama arkadaşına vurmak, onun üzülmesine neden olur. Peki, o zaman ne yapabiliriz?" şeklinde sorular sorarım. Bu tür bir yaklaşım, çocuğa hem duygusal kontrol hem de başkalarının duygularına saygı duymayı öğretir. Ardından, bu davranışın tekrarını önlemek için sınıf içinde uygun alternatifler ve sosyal beceriler geliştirmeye yönelik etkinlikler yaparız.
Muhabir: Davranışları değiştirmeye yönelik ödül ve ceza sistemleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle ödüllerin ve cezanın çocukların sosyal becerileri ve duygusal zekâları üzerinde nasıl bir etkisi olabilir?
Gökçe Demir: Ödüller, çocuklar için motivasyon kaynağı olabilir ancak burada önemli olan, ödüllerin sadece dışsal değil, içsel motivasyonu teşvik etmesidir. Yani, "Sen iyi davrandığın için sana çikolata alacağım" gibi bir ödül yerine, "Bugün çok güzel paylaştın, gerçekten gurur duyuyorum" gibi içsel ödüller vermek çok daha etkili olur. Ceza ise genellikle geçici bir çözümdür. Önemli olan, çocuğun doğru davranışı anlaması ve bunun doğal bir sonucu olarak davranışını değiştirmesidir. Çocukların duygusal zekâlarını geliştirmek için, sosyal becerilerin ve empati kurmanın ön plana çıkarılması gerekir. Ceza, duygusal gelişim için olumsuz bir etki yaratabilir; bu yüzden çocukların davranışlarını anlamaya çalışmak ve pozitif yönlendirmelerle bu davranışları şekillendirmek daha sağlıklıdır.
Muhabir: Disiplin uygulamalarınızda, çocukların bireysel ihtiyaçlarına göre bir farklılaştırma yapıyor musunuz? Mesela, aynı sınıfta hem daha sakin hem de daha hareketli çocuklar olabilir. Bu tür farklılıklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Gökçe Demir: Evet, her çocuğun bireysel ihtiyaçları farklıdır. Bu yüzden disiplin yaklaşımımda esneklik çok önemli. Bazı çocuklar doğal olarak daha sakin ve içe dönükken, diğerleri daha hareketli ve dışa dönük olabilir. Bu farklılıkları göz önünde bulundurarak, her çocuğa uygun disiplin yöntemlerini belirliyorum. Örneğin, sakin çocuklarla daha birebir ilgi gerekecek aktiviteler yaparken, daha hareketli çocuklarla grup çalışmaları veya fiziksel aktiviteler üzerine odaklanırım. Amaç, her çocuğun kendini en rahat ve güvenli hissedeceği ortamı yaratmak ve böylece hem akademik hem de duygusal gelişimlerini desteklemektir.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlar ile mücadele ederken, aynı zamanda çocukların olumlu davranışlarını da nasıl teşvik ediyorsunuz? Pozitif davranışları ödüllendirme veya takdir etme konusunda hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?
Gökçe Demir: Olumlu davranışları teşvik etmek için sürekli takdir edici bir dil kullanmaya özen gösteriyorum. Çocuklar doğru bir şey yaptığında, hemen onu fark edip "Harika bir paylaşım yaptın, seninle gurur duyuyorum!" gibi cümlelerle onları ödüllendiriyorum. Bu tür pozitif geri bildirimler, çocukların benzer davranışları tekrar etmelerini sağlar. Aynı zamanda, sınıf içinde bir ödül sistemi de kullanıyorum; çocuklar sosyal becerilerini geliştirdiklerinde veya birbirlerine yardımcı olduklarında, bir "puan" kazanıyorlar. Bu puanlar sonunda küçük bir ödülle (örneğin, ekstra oyun zamanı) ödüllendirilebiliyor. Amaç, çocuklara doğru davranışın tatmin verici sonuçlar doğurduğunu göstermektir.
Muhabir: Ebeveynlerle çocukların zorlayıcı davranışları konusunda nasıl bir iletişim kuruyorsunuz? Ebeveynlerin okulda görülen davranışlarla ilgili farkındalıkları arttıkça, evde de bu davranışları yönetmeleri kolaylaşabilir mi?
Gökçe Demir: Ebeveynlerle işbirliği çok önemli bir konu. Zorlayıcı davranışlar konusunda, evde ve okulda tutarlı bir yaklaşım sergilemek çok etkili. Ben, her hafta ebeveynlere çocukların gelişimi ve davranışları hakkında kısa raporlar gönderiyorum. Bu raporlar, hem okulda çocukların nasıl davrandığını hem de evde nasıl bir tutum sergileyebileceklerini gösteriyor. Ebeveynlerle birebir iletişimde ise, davranışların nedenlerini birlikte tartışıyor ve çözüm önerileri üzerinde konuşuyoruz. Ebeveynler, çocuklarının okulda gördükleri davranışları evde nasıl yönetebileceklerini öğrendiklerinde, evde de tutarlı bir yaklaşım sergilemeleri çok kolaylaşıyor.
Muhabir: Ebeveynlerden, çocuklarının davranışlarıyla ilgili gelen geri bildirimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlarla bu konuda nasıl işbirliği yapıyorsunuz?
Gökçe Demir: Ebeveynlerden gelen geri bildirimler, çocukların davranışlarını daha iyi anlayabilmek için çok değerli. Ebeveynler, bazen çocukların davranışlarının arkasındaki nedeni okuldaki öğretmenlerden daha iyi görebilirler, çünkü evde çocuklar genellikle daha rahat hissedebilirler. Bu geri bildirimleri, çocukla ilgili genel bir perspektif oluşturabilmek için değerlendiriyorum. Örneğin, evde bir davranışın tekrarlandığını fark ediyorsak, okuldaki benzer bir durumda nasıl yaklaşabileceğimiz hakkında fikir alışverişinde bulunuyoruz. Ebeveynlerin katılımı ve işbirliği, hem çocukların gelişimini destekleyen hem de okulda tutarlılığı sağlayan çok önemli bir faktör.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlar, öğretmen olarak sizin için nasıl bir duygusal yük oluşturuyor? Bu tür davranışlarla başa çıkarken kişisel olarak nasıl bir başa çıkma stratejisi geliştiriyorsunuz?
Gökçe Demir: Zorlayıcı davranışlar bazen öğretmen olarak bizim de sabrımızı sınayabiliyor. Özellikle sürekli olarak aynı davranışları görebilmek veya bir çocuğun hala olumlu davranışları öğrenememesi moral bozucu olabilir. Ancak ben, her durumu bir öğrenme fırsatı olarak görmeye çalışıyorum. Bu, benim için de bir gelişim alanı. Çocukların yaşadığı zorlukları ve bu zorlukların ardındaki duygusal dinamikleri anlamak, her zaman bir adım daha ileri gitmemi sağlıyor. Ayrıca, meslektaşlarımla düzenli olarak görüşüp birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz. Kendi kişisel sınırlarımı da bilerek, zorlayıcı bir durumla karşılaştığımda birkaç dakika yalnız kalıp derin bir nefes almak, sakinleşmeme yardımcı oluyor. Eğitim psikolojisi alanındaki güncel bilgilerle kendimi sürekli güncel tutmaya çalışarak, daha sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştiriyorum.
Muhabir: Çocukların zorlayıcı davranışları zaman zaman stresli bir durum yaratabilir. Peki, kendinizi bu stresli anlarda nasıl rahatlatıyorsunuz? Mesela, çocukların birbiriyle kavga ettiği bir anda sakin kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Gökçe Demir: Çocukların kavga ettiği anlar, gerçekten stresli olabiliyor. Ancak, sakin kalmak için birkaç temel strateji uyguluyorum. İlk olarak, kendi duygularımı kontrol etmek için kısa bir duraklama yapıyorum. Çocuklar kavga ederken, onlara müdahale etmeden önce durup derin bir nefes almak, olayları daha net görmemi sağlıyor. Bu sırada, her iki tarafın da duygularını anlamaya çalışarak, onları sakinleştirmeye yönelik empatik bir dil kullanıyorum. Çocukların bu tür anlarda doğru davranışı öğrenmeleri için, onları dinlemek ve aynı zamanda çözüm sunmak çok önemli. Bir diğer rahatlatıcı yöntem ise sınıfımda küçük bir "rahatlama köşesi" oluşturmak. Bu köşe, stresli anlarda çocukların yalnız kalıp sakinleşebilecekleri bir alan sağlıyor. Bu, hem çocukların hem de benim stres seviyemi azaltmamıza yardımcı oluyor.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlarla başa çıkarken öğretmenlere ne gibi önerilerde bulunursunuz? Mesela, özellikle yeni öğretmenler için bu tür durumları yönetmek adına hangi stratejileri uygulamak faydalı olabilir?
Gökçe Demir: Yeni öğretmenlere önerim, sabırlı ve tutarlı olmalarıdır. İlk başta zorlayıcı davranışlar karşısında kendilerini kaybedebilirler, ancak her çocuk farklıdır ve her davranışın bir nedeni vardır. Öğretmenlerin, çocukların duygusal durumlarını anlamaya çalışmaları ve sabırlı bir şekilde çözüm üretmeleri çok önemli. Bir diğer önemli önerim, öğretmenlerin kendilerine de zaman ayırmalarıdır. Bu iş gerçekten yorucu olabilir, bu yüzden kişisel bakım ve stres yönetimi, uzun vadede öğretmenin sağlıklı kalabilmesi için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, takım çalışması yapmak, deneyimli öğretmenlerden destek almak da yeni öğretmenler için çok faydalıdır.
Muhabir: Son olarak, zorlayıcı davranışların önlenmesi veya etkili bir şekilde yönetilmesi konusunda daha fazla destek sağlanması için okulda veya toplumsal anlamda yapılması gereken bir şeyler var mı? Eğitim politikalarında nasıl bir değişiklik gerektiğini düşünüyorsunuz?
Gökçe Demir: Evet, okulda ve toplumsal anlamda yapılması gereken bazı değişiklikler var. Öncelikle, çocukların duygusal gelişimlerini destekleyecek eğitim programlarının daha yaygın hale gelmesi gerekiyor. Bu konuda öğretmenlere yönelik eğitimlerin arttırılması, öğretmenlerin çocukların duygusal zekâlarını daha etkili bir şekilde geliştirmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, aile içi eğitimlerin de önemini vurgulamak gerek. Aileler, çocuklarının davranışlarını anlamak ve yönetmek konusunda daha fazla eğitim alırlarsa, bu hem evde hem de okulda davranış yönetimini daha verimli hale getirebilir. Eğitim politikaları, özellikle erken çocukluk eğitimine daha fazla yatırım yapmalı ve öğretmenlerin duygusal becerilerini geliştirecek fırsatlar sunmalıdır.
Muhabir: Röportajımıza katıldığınız ve değerli bilgiler paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak, anaokulu öğretmenliğine yeni adım atacak olan aday öğretmenlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Gökçe Demir: Rica ederim, çok keyifliydi! Yeni öğretmenlere tavsiyem, her zaman sevgi ve sabırla yaklaşmalarıdır. Çocuklar, öğretmenlerini birer model alırlar ve biz onlara sadece bilgi öğretmiyoruz, aynı zamanda nasıl empatik, saygılı ve duyarlı bireyler olacaklarını da gösteriyoruz. Zorlayıcı davranışlarla karşılaştığınızda, panik yapmayın; her şeyin bir çözümü vardır. Kendinizi geliştirerek, sürekli öğrenerek bu mesleği en iyi şekilde yapabilirsiniz. Çocukların dünyasında olmak gerçekten çok değerli bir deneyim ve onların gelişimine katkı sağlamak inanılmaz bir duygu. Her anı dolu dolu yaşayın!
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Anaokulunda Zorlayıcı Davranışlar ve Disiplin: Gökçe Demir'in Yaklaşımı
Anaokulu öğretmeni Gökçe Demir, çocukların zorlayıcı davranışlarını değerlendirdi. Çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamak, sabır ve sevgiyle yaklaşmak önemli diyen Gökçe Demir, ödül ve ceza yerine içsel motivasyon ve empati öne çıkmalı diyerek sözlerine devam etti.
Muhabir: Gökçe Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Anaokulu öğretmeni olarak görev yaptığınız süre zarfında çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini gözlemleme fırsatınız oldu. Peki, zorlayıcı davranışlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu davranışlar, çocuklar için nasıl bir gelişim sürecinin parçasıdır?
Gökçe Demir: Tabii, memnuniyetle! Ben Gökçe Demir. Zorlayıcı davranışlar aslında çocukların gelişim sürecinin oldukça doğal bir parçasıdır. Bu yaş grubundaki çocuklar, duygusal ve sosyal becerilerini henüz tam anlamıyla geliştiremedikleri için bazen kendilerini ifade etmekte zorlanabilirler. Zorlayıcı davranışlar genellikle, çocukların içsel ihtiyaçlarını, duygusal tepkilerini veya çevresel uyarıları nasıl düzenleyeceklerini anlamadıkları zaman ortaya çıkar. Yani, bu davranışlar aslında birer iletişim biçimi olabilir. Çocuklar henüz duygusal zekâlarını geliştirmedikleri için bu tür davranışlarla duygusal durumlarını ifade etmeye çalışırlar.
Muhabir: Anaokulu yaşındaki çocukların sıkça sergilediği zorlayıcı davranışlar (örneğin, öfke patlamaları, saldırganlık, inatçılık) hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Bu tür davranışların nedenleri neler olabilir?
Gökçe Demir: Evet, anaokulunda en sık karşılaştığımız zorlayıcı davranışlar arasında öfke patlamaları, fiziksel saldırganlık, aşırı bağlanma, inatçılık ve bazı durumlarda kıskanma gibi davranışlar yer alır. Çocuklar bu davranışları sergilerken genellikle duygusal anlamda bir denetim eksikliği yaşıyorlar. Bu tür tepkiler, onların başa çıkmaya çalıştıkları duygusal ya da çevresel bir durumun göstergesi olabilir. Örneğin, kıskanlık hissi, bir oyuncak ya da ilgi eksikliğinden kaynaklanabilir. Ayrıca, bazen çocuklar duygusal veya fiziksel ihtiyaçlarını ifade etmek için bu yolu seçerler. Bir çocuk çok yorulduğunda veya aç kaldığında da öfke patlaması yaşama olasılığı artar.
Muhabir: Çocuklar, genellikle duygusal veya fiziksel ihtiyaçlarını anlatmada zorlanabilirler. Bu tür davranışları, çocukların duygusal ihtiyaçları veya sınırlı iletişim becerileriyle nasıl ilişkilendiriyorsunuz?
Gökçe Demir: Çocuklar, özellikle üç yaş civarındayken, duygusal ihtiyaçlarını kelimelerle ifade etme becerisi geliştirmemiş olabilirler. Bunun yerine, tepkilerini fiziksel olarak gösterirler. Örneğin, bir çocuk sıkıldığında, aç olduğunda ya da bir şeylere karşı ilgisini kaybettiğinde öfke nöbetleri geçirebilir. Bu noktada, öğretmen olarak bizim görevimiz, onların duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve uygun şekilde yanıt vermek. Çocuklar, duygusal durumlarını kelimelerle ifade edemediği için, biz onlara önce nasıl hissettiklerini ve ne istediklerini anlamaya çalışarak yönlendirmeliyiz. Bu, onların duygusal zekâlarını geliştirmelerine de katkı sağlar.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlar karşısında öğretmen olarak nasıl bir disiplin yaklaşımı benimsemelisiniz? Bu konuda uyguladığınız yöntemleri biraz açar mısınız?
Gökçe Demir: Disiplin, aslında çocukların doğruyu yanlıştan ayırmayı öğrenmelerine yardımcı olma sürecidir. Ancak disiplin uygularken kesinlikle sevgi, sabır ve tutarlılık gereklidir. Öncelikle, her çocuk farklıdır ve onların kişisel sınırlarını anlamaya çalışmalıyız. Bir çocuğun davranışına tepki verirken, onu yargılamadan, sakin bir şekilde açıklama yaparak neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretmek önemli. Örneğin, bir çocuğa başka birine vurmanın yanlış olduğunu anlatırken, aynı zamanda onun duygularını da anlamaya çalışıyoruz. Bununla birlikte, olumlu davranışları ödüllendirmek, çocukları iyi davranışları için cesaretlendirmek de oldukça önemli.
Muhabir: Örneğin, bir çocuk sınıfta sürekli arkadaşlarını itiyor veya onlara zarar veriyorsa, bu durumda nasıl bir müdahale yapıyorsunuz? Çocuğun bu davranışını düzeltmek için nasıl bir yol izlersiniz?
Gökçe Demir: Eğer bir çocuk arkadaşına zarar veriyorsa, öncelikle çocuğa neyin yanlış olduğunu açıklamak için hemen durumu sakinleştiririm. Onu bir kenara çekip, "Neden böyle davrandın?" diye sorarım. Eğer çocuk hala öfkeliyse, ona duygularını kelimelerle ifade etmeyi öğretmeye çalışırım. Bu noktada, çocuğa duygusal zekâ ve empati kazandırmaya yönelik küçük diyaloglar yaparız. Örneğin, "Sen de çok sinirli olabilirsin ama arkadaşına vurmak, onun üzülmesine neden olur. Peki, o zaman ne yapabiliriz?" şeklinde sorular sorarım. Bu tür bir yaklaşım, çocuğa hem duygusal kontrol hem de başkalarının duygularına saygı duymayı öğretir. Ardından, bu davranışın tekrarını önlemek için sınıf içinde uygun alternatifler ve sosyal beceriler geliştirmeye yönelik etkinlikler yaparız.
Muhabir: Davranışları değiştirmeye yönelik ödül ve ceza sistemleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle ödüllerin ve cezanın çocukların sosyal becerileri ve duygusal zekâları üzerinde nasıl bir etkisi olabilir?
Gökçe Demir: Ödüller, çocuklar için motivasyon kaynağı olabilir ancak burada önemli olan, ödüllerin sadece dışsal değil, içsel motivasyonu teşvik etmesidir. Yani, "Sen iyi davrandığın için sana çikolata alacağım" gibi bir ödül yerine, "Bugün çok güzel paylaştın, gerçekten gurur duyuyorum" gibi içsel ödüller vermek çok daha etkili olur. Ceza ise genellikle geçici bir çözümdür. Önemli olan, çocuğun doğru davranışı anlaması ve bunun doğal bir sonucu olarak davranışını değiştirmesidir. Çocukların duygusal zekâlarını geliştirmek için, sosyal becerilerin ve empati kurmanın ön plana çıkarılması gerekir. Ceza, duygusal gelişim için olumsuz bir etki yaratabilir; bu yüzden çocukların davranışlarını anlamaya çalışmak ve pozitif yönlendirmelerle bu davranışları şekillendirmek daha sağlıklıdır.
Muhabir: Disiplin uygulamalarınızda, çocukların bireysel ihtiyaçlarına göre bir farklılaştırma yapıyor musunuz? Mesela, aynı sınıfta hem daha sakin hem de daha hareketli çocuklar olabilir. Bu tür farklılıklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Gökçe Demir: Evet, her çocuğun bireysel ihtiyaçları farklıdır. Bu yüzden disiplin yaklaşımımda esneklik çok önemli. Bazı çocuklar doğal olarak daha sakin ve içe dönükken, diğerleri daha hareketli ve dışa dönük olabilir. Bu farklılıkları göz önünde bulundurarak, her çocuğa uygun disiplin yöntemlerini belirliyorum. Örneğin, sakin çocuklarla daha birebir ilgi gerekecek aktiviteler yaparken, daha hareketli çocuklarla grup çalışmaları veya fiziksel aktiviteler üzerine odaklanırım. Amaç, her çocuğun kendini en rahat ve güvenli hissedeceği ortamı yaratmak ve böylece hem akademik hem de duygusal gelişimlerini desteklemektir.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlar ile mücadele ederken, aynı zamanda çocukların olumlu davranışlarını da nasıl teşvik ediyorsunuz? Pozitif davranışları ödüllendirme veya takdir etme konusunda hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?
Gökçe Demir: Olumlu davranışları teşvik etmek için sürekli takdir edici bir dil kullanmaya özen gösteriyorum. Çocuklar doğru bir şey yaptığında, hemen onu fark edip "Harika bir paylaşım yaptın, seninle gurur duyuyorum!" gibi cümlelerle onları ödüllendiriyorum. Bu tür pozitif geri bildirimler, çocukların benzer davranışları tekrar etmelerini sağlar. Aynı zamanda, sınıf içinde bir ödül sistemi de kullanıyorum; çocuklar sosyal becerilerini geliştirdiklerinde veya birbirlerine yardımcı olduklarında, bir "puan" kazanıyorlar. Bu puanlar sonunda küçük bir ödülle (örneğin, ekstra oyun zamanı) ödüllendirilebiliyor. Amaç, çocuklara doğru davranışın tatmin verici sonuçlar doğurduğunu göstermektir.
Muhabir: Ebeveynlerle çocukların zorlayıcı davranışları konusunda nasıl bir iletişim kuruyorsunuz? Ebeveynlerin okulda görülen davranışlarla ilgili farkındalıkları arttıkça, evde de bu davranışları yönetmeleri kolaylaşabilir mi?
Gökçe Demir: Ebeveynlerle işbirliği çok önemli bir konu. Zorlayıcı davranışlar konusunda, evde ve okulda tutarlı bir yaklaşım sergilemek çok etkili. Ben, her hafta ebeveynlere çocukların gelişimi ve davranışları hakkında kısa raporlar gönderiyorum. Bu raporlar, hem okulda çocukların nasıl davrandığını hem de evde nasıl bir tutum sergileyebileceklerini gösteriyor. Ebeveynlerle birebir iletişimde ise, davranışların nedenlerini birlikte tartışıyor ve çözüm önerileri üzerinde konuşuyoruz. Ebeveynler, çocuklarının okulda gördükleri davranışları evde nasıl yönetebileceklerini öğrendiklerinde, evde de tutarlı bir yaklaşım sergilemeleri çok kolaylaşıyor.
Muhabir: Ebeveynlerden, çocuklarının davranışlarıyla ilgili gelen geri bildirimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlarla bu konuda nasıl işbirliği yapıyorsunuz?
Gökçe Demir: Ebeveynlerden gelen geri bildirimler, çocukların davranışlarını daha iyi anlayabilmek için çok değerli. Ebeveynler, bazen çocukların davranışlarının arkasındaki nedeni okuldaki öğretmenlerden daha iyi görebilirler, çünkü evde çocuklar genellikle daha rahat hissedebilirler. Bu geri bildirimleri, çocukla ilgili genel bir perspektif oluşturabilmek için değerlendiriyorum. Örneğin, evde bir davranışın tekrarlandığını fark ediyorsak, okuldaki benzer bir durumda nasıl yaklaşabileceğimiz hakkında fikir alışverişinde bulunuyoruz. Ebeveynlerin katılımı ve işbirliği, hem çocukların gelişimini destekleyen hem de okulda tutarlılığı sağlayan çok önemli bir faktör.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlar, öğretmen olarak sizin için nasıl bir duygusal yük oluşturuyor? Bu tür davranışlarla başa çıkarken kişisel olarak nasıl bir başa çıkma stratejisi geliştiriyorsunuz?
Gökçe Demir: Zorlayıcı davranışlar bazen öğretmen olarak bizim de sabrımızı sınayabiliyor. Özellikle sürekli olarak aynı davranışları görebilmek veya bir çocuğun hala olumlu davranışları öğrenememesi moral bozucu olabilir. Ancak ben, her durumu bir öğrenme fırsatı olarak görmeye çalışıyorum. Bu, benim için de bir gelişim alanı. Çocukların yaşadığı zorlukları ve bu zorlukların ardındaki duygusal dinamikleri anlamak, her zaman bir adım daha ileri gitmemi sağlıyor. Ayrıca, meslektaşlarımla düzenli olarak görüşüp birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz. Kendi kişisel sınırlarımı da bilerek, zorlayıcı bir durumla karşılaştığımda birkaç dakika yalnız kalıp derin bir nefes almak, sakinleşmeme yardımcı oluyor. Eğitim psikolojisi alanındaki güncel bilgilerle kendimi sürekli güncel tutmaya çalışarak, daha sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştiriyorum.
Muhabir: Çocukların zorlayıcı davranışları zaman zaman stresli bir durum yaratabilir. Peki, kendinizi bu stresli anlarda nasıl rahatlatıyorsunuz? Mesela, çocukların birbiriyle kavga ettiği bir anda sakin kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Gökçe Demir: Çocukların kavga ettiği anlar, gerçekten stresli olabiliyor. Ancak, sakin kalmak için birkaç temel strateji uyguluyorum. İlk olarak, kendi duygularımı kontrol etmek için kısa bir duraklama yapıyorum. Çocuklar kavga ederken, onlara müdahale etmeden önce durup derin bir nefes almak, olayları daha net görmemi sağlıyor. Bu sırada, her iki tarafın da duygularını anlamaya çalışarak, onları sakinleştirmeye yönelik empatik bir dil kullanıyorum. Çocukların bu tür anlarda doğru davranışı öğrenmeleri için, onları dinlemek ve aynı zamanda çözüm sunmak çok önemli. Bir diğer rahatlatıcı yöntem ise sınıfımda küçük bir "rahatlama köşesi" oluşturmak. Bu köşe, stresli anlarda çocukların yalnız kalıp sakinleşebilecekleri bir alan sağlıyor. Bu, hem çocukların hem de benim stres seviyemi azaltmamıza yardımcı oluyor.
Muhabir: Zorlayıcı davranışlarla başa çıkarken öğretmenlere ne gibi önerilerde bulunursunuz? Mesela, özellikle yeni öğretmenler için bu tür durumları yönetmek adına hangi stratejileri uygulamak faydalı olabilir?
Gökçe Demir: Yeni öğretmenlere önerim, sabırlı ve tutarlı olmalarıdır. İlk başta zorlayıcı davranışlar karşısında kendilerini kaybedebilirler, ancak her çocuk farklıdır ve her davranışın bir nedeni vardır. Öğretmenlerin, çocukların duygusal durumlarını anlamaya çalışmaları ve sabırlı bir şekilde çözüm üretmeleri çok önemli. Bir diğer önemli önerim, öğretmenlerin kendilerine de zaman ayırmalarıdır. Bu iş gerçekten yorucu olabilir, bu yüzden kişisel bakım ve stres yönetimi, uzun vadede öğretmenin sağlıklı kalabilmesi için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, takım çalışması yapmak, deneyimli öğretmenlerden destek almak da yeni öğretmenler için çok faydalıdır.
Muhabir: Son olarak, zorlayıcı davranışların önlenmesi veya etkili bir şekilde yönetilmesi konusunda daha fazla destek sağlanması için okulda veya toplumsal anlamda yapılması gereken bir şeyler var mı? Eğitim politikalarında nasıl bir değişiklik gerektiğini düşünüyorsunuz?
Gökçe Demir: Evet, okulda ve toplumsal anlamda yapılması gereken bazı değişiklikler var. Öncelikle, çocukların duygusal gelişimlerini destekleyecek eğitim programlarının daha yaygın hale gelmesi gerekiyor. Bu konuda öğretmenlere yönelik eğitimlerin arttırılması, öğretmenlerin çocukların duygusal zekâlarını daha etkili bir şekilde geliştirmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, aile içi eğitimlerin de önemini vurgulamak gerek. Aileler, çocuklarının davranışlarını anlamak ve yönetmek konusunda daha fazla eğitim alırlarsa, bu hem evde hem de okulda davranış yönetimini daha verimli hale getirebilir. Eğitim politikaları, özellikle erken çocukluk eğitimine daha fazla yatırım yapmalı ve öğretmenlerin duygusal becerilerini geliştirecek fırsatlar sunmalıdır.
Muhabir: Röportajımıza katıldığınız ve değerli bilgiler paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak, anaokulu öğretmenliğine yeni adım atacak olan aday öğretmenlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Gökçe Demir: Rica ederim, çok keyifliydi! Yeni öğretmenlere tavsiyem, her zaman sevgi ve sabırla yaklaşmalarıdır. Çocuklar, öğretmenlerini birer model alırlar ve biz onlara sadece bilgi öğretmiyoruz, aynı zamanda nasıl empatik, saygılı ve duyarlı bireyler olacaklarını da gösteriyoruz. Zorlayıcı davranışlarla karşılaştığınızda, panik yapmayın; her şeyin bir çözümü vardır. Kendinizi geliştirerek, sürekli öğrenerek bu mesleği en iyi şekilde yapabilirsiniz. Çocukların dünyasında olmak gerçekten çok değerli bir deneyim ve onların gelişimine katkı sağlamak inanılmaz bir duygu. Her anı dolu dolu yaşayın!
Kaynak: ENGİN ÖZKONUK
En Çok Okunan Haberler