Türkiye'nin Unutulmaz Katili: "Çivici Katil" Süleyman Aktaş
Türkiye'nin Unutulmaz Katili: "Çivici Katil" Süleyman Aktaş
Türkiye'nin karanlık hikayelerinden biri, "çivici katil" olarak bilinen Süleyman Aktaş'ın trajedisi, sadece onun bireysel sapkınlığının ötesinde, derinlemesine toplumsal ve psikolojik sorunların ışığını da üzerine çekiyor.
Haber Giriş Tarihi: 11.02.2024 00:34
Haber Güncellenme Tarihi: 11.02.2024 01:11
Kaynak:
FERHAT ŞAHİN
https://www.yenimarmaragazetesi.com/
Süleyman Aktaş'ın hikayesi, Türkiye'nin karşılaştığı en karanlık ve en çarpıcı vakalardan biridir. "Çivici Katil" lakabıyla bilinen Aktaş, Elektrik çarpması sonucu ağır yaralanan ve akli dengesini yitdi.1986 yılında işlediği ilk cinayetin ardından, 1994 yılında Denizli'nin Çambaşı köyünde gerçekleştirdiği vahşi cinayetlerle tüm ülkenin dikkatini üzerine çekmiştir. Komiser Nuri Keskin'in öldürülmesi ve ardından 4.5 yıl süren tedavisinin sonrasında memleketine dönmesi, serinin en kan dondurucu cinayetlerinin işlenmesine sahne oldu. Köyde üç kişinin öldürülüp kafalarına ve gözlerine çiviler çakılması, Aktaş'ın vahşetinin simgesel bir ifadesi haline geldi.
Bu cinayetler, Aktaş'ın itirafının ardından, daha önce aynı köyde öldürülen bir çiftin mezarlarının açılmasına ve onların da kafalarında çivi izlerinin bulunmasına yol açtı. Bu, Aktaş'ın köydeki ve tüm Türkiye'deki infialin kaynağı olmasının yanı sıra, ona "Çivici Katil" lakabının kazandırılmasına neden oldu.
Aktaş'ın hikayesi, sadece işlediği cinayetlerle değil, aynı zamanda cezaevi ve akıl hastanesinde geçirdiği zamanla da ilginç detaylara sahip. Manisa Akıl Hastanesi'nden testereyle demirleri kesip kaçış girişimi, onun kaçma isteğinin ve belki de iyileşme konusundaki umutsuzluğunun bir göstergesi olarak görülebilir. Ancak, bir otobüs şoförünün dikkati sayesinde son anda yakalanması, toplum için bir rahatlama kaynağı oldu. Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden kaçan Süleyman Aktaş, şimdi geniş güvenlik tedbirleri altında halen hastanedeki tek kişilik odasında cezasını çekiyor.
Bu trajik olaylar zinciri, ruh sağlığı sorunları olan bireylerin toplumda nasıl yönetileceği, onlara nasıl yardımcı olunacağı ve potansiyel olarak tehlikeli bireylerin nasıl rehabilite edileceği konusunda ciddi soruları beraberinde getiriyor. Aktaş'ın durumu, akıl sağlığı sistemimizin ve adalet mekanizmamızın sınırlarını test ediyor ve bu tür vakaları yönetmek için daha etkili stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Türkiye'nin Unutulmaz Katili: "Çivici Katil" Süleyman Aktaş
Türkiye'nin karanlık hikayelerinden biri, "çivici katil" olarak bilinen Süleyman Aktaş'ın trajedisi, sadece onun bireysel sapkınlığının ötesinde, derinlemesine toplumsal ve psikolojik sorunların ışığını da üzerine çekiyor.
Süleyman Aktaş'ın hikayesi, Türkiye'nin karşılaştığı en karanlık ve en çarpıcı vakalardan biridir. "Çivici Katil" lakabıyla bilinen Aktaş, Elektrik çarpması sonucu ağır yaralanan ve akli dengesini yitdi.1986 yılında işlediği ilk cinayetin ardından, 1994 yılında Denizli'nin Çambaşı köyünde gerçekleştirdiği vahşi cinayetlerle tüm ülkenin dikkatini üzerine çekmiştir. Komiser Nuri Keskin'in öldürülmesi ve ardından 4.5 yıl süren tedavisinin sonrasında memleketine dönmesi, serinin en kan dondurucu cinayetlerinin işlenmesine sahne oldu. Köyde üç kişinin öldürülüp kafalarına ve gözlerine çiviler çakılması, Aktaş'ın vahşetinin simgesel bir ifadesi haline geldi.
Bu cinayetler, Aktaş'ın itirafının ardından, daha önce aynı köyde öldürülen bir çiftin mezarlarının açılmasına ve onların da kafalarında çivi izlerinin bulunmasına yol açtı. Bu, Aktaş'ın köydeki ve tüm Türkiye'deki infialin kaynağı olmasının yanı sıra, ona "Çivici Katil" lakabının kazandırılmasına neden oldu.
Aktaş'ın hikayesi, sadece işlediği cinayetlerle değil, aynı zamanda cezaevi ve akıl hastanesinde geçirdiği zamanla da ilginç detaylara sahip. Manisa Akıl Hastanesi'nden testereyle demirleri kesip kaçış girişimi, onun kaçma isteğinin ve belki de iyileşme konusundaki umutsuzluğunun bir göstergesi olarak görülebilir. Ancak, bir otobüs şoförünün dikkati sayesinde son anda yakalanması, toplum için bir rahatlama kaynağı oldu. Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden kaçan Süleyman Aktaş, şimdi geniş güvenlik tedbirleri altında halen hastanedeki tek kişilik odasında cezasını çekiyor.
Bu trajik olaylar zinciri, ruh sağlığı sorunları olan bireylerin toplumda nasıl yönetileceği, onlara nasıl yardımcı olunacağı ve potansiyel olarak tehlikeli bireylerin nasıl rehabilite edileceği konusunda ciddi soruları beraberinde getiriyor. Aktaş'ın durumu, akıl sağlığı sistemimizin ve adalet mekanizmamızın sınırlarını test ediyor ve bu tür vakaları yönetmek için daha etkili stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor.
En Çok Okunan Haberler