Hava Durumu

#Alerji

Yeni Marmara Gazetesi - Alerji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Alerji haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İklim değişiyor, astım ve alerji artıyor Haber

İklim değişiyor, astım ve alerji artıyor

İklim değişikliğinin solunum sağlığı üzerindeki tetikleyici etkisini araştıran bilim ekibinden Yaşar Üniversitesi MYO Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Biyomühendis Ece Yıldız Öztürk, küresel iklim değişikliğinin en çok solunum rahatsızlıklarına neden olduğunu söyledi.   Yaşar Üniversitesi MYO Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Biyomühendis Ece Yıldız Öztürk, iklim değişikliğinin solunum sağlığı üzerindeki tetikleyici etkisini araştırmaya devam ediyor. Polen düzeylerindeki artışın, hava kirliliğinin, sıcaklık değişimlerinin alerji ve astım hastalıklarının görülme sıklığını da artırdığını ifade eden Yıldız Öztürk, "Özellikle de solunum rahatsızlıkları, bu küresel sorunun doğrudan etkilediği alanlardan biridir. Aralarında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Özlem Göksel’in de bulunduğu Translasyonel Pulmonoloji Araştırma ekibi ile birlikte yaptığımız ‘İklim Değişikliği Altında Astım ve Alerjik Rinitte Karmaşık Biyoaerosol Maruziyetinin Modellenmesinde Yeni Yaklaşım Metodolojileri’ başlıklı çalışmada iklim değişikliğinin solunum sağlığı üzerindeki tetikleyici etkisinin astım, alerjik rinit ve diğer bağışıklık aracılı üst ve alt solunum yolu hastalıklarında artışa yol açtığını gözlemledik. Yapılan araştırmalar, iklim değişikliği ile birlikte polen düzeylerindeki artışın, hava kirliliğinin, sıcaklık değişimlerinin alerji ve astım hastalıklarının görülme sıklığını artırdığını gösteriyor" diye konuştu.  "İklim değişikliği polen yükü arıyor"  İklim değişikliği ile bitkilerin polen üretiminin de arttığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Biyomühendis Ece Yıldız Öztürk, "Özellikle bahar döneminde polen sayıları çok daha yüksek olabiliyor. Bunun sonucunda alerjik rinit gibi polen kaynaklı alerjisi olan ve astım rahatsızlığı olan kişiler çok daha yoğun semptomlar yaşıyor. Yanı sıra sıcak hava dalgaları ve ani yağışlar gibi iklim olayları, hava kalitesini etkileyen bölgesel hava kirliliğini de artırıyor. Atmosferdeki kirleticilerin artması, alerjenlerin (polen gibi) mukozal zarlarla etkileşimini değiştirerek alerjik reaksiyonları tetikleyebiliyor. Sıcaklık artışı ile birlikte, polenlerin yayıldığı dönemler de uzuyor ve bu da alerji durumlarını artırıyor. Özellikle şehirleşmenin olduğu bölgelerde, iklim değişikliğine bağlı olarak hava kalitesinin düşmesi, alerjik reaksiyonların sıklığını daha da artırıyor. Hava kirliliği ile birlikte, astım hastalarında göğüste sıkışma, öksürük ve nefes darlığı gibi semptomların daha sık görülmesi kaçınılmaz hale geliyor" dedi.  "Yaşam tarzı değişiklikleri önemli bir rol oynuyor"  Dr. Öğretim Üyesi Ece Yıldız Öztürk, alerji ile astım yönetiminde yaşam tarzı değişikliklerinin önemli rol oynadığını belirterek, alerjenlerle teması azaltmak için evdeki hijyenin arttırılması, alerjen kaynaklarının ortadan kaldırılması veya sınırlandırılması gerektiğini vurguladı. Öztürk şöyle devam etti:  "Örneğin, alerjenlerin daha fazla bulunduğu dönemlerde, dış mekân aktivitelerini azaltmak semptomların hafifletilmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca bireylerin sağlıklı bir beslenme düzenini benimsemesi, düzenli egzersiz yapması semptomlarının kontrolüne yardımcı olur. Bireylerin beslenmelerinde Omega-3 yağ asitleri, D vitamini ve antioksidan içerikli gıdalara yer vermeleri, bağışıklık sistemini güçlendirerek alerjik reaksiyonları azalttığı bilinmektedir." 

İklim değişikliği alerjileri tetikliyor  Haber

İklim değişikliği alerjileri tetikliyor 

İlkbahar ve sonbahar aylarında sıkça görülen mevsimsel alerjik rinit, halk arasında bilinen adıyla saman nezlesi, çevresel alerjenlere karşı burnun verdiği aşırı tepki sonucu ortaya çıkıyor.   Özellikle polen gibi alerjenlerin etkisiyle gelişen bu durum, çocuklar başta olmak üzere her yaş grubunu etkileyebiliyor. Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzm. Dr. Dilara Yılmaz, alerjik hastalıkların son yıllarda artış gösterdiğini belirterek, her 5 çocuktan 2'sinin bu durumdan etkilendiğini vurguladı. Uzm. Dr. Dilara Yılmaz, "Polenler, ev tozu akarları, küf sporları ve hayvan tüyleri gibi alerjenlere karşı bağışıklık sisteminin gereksiz bir savunma başlatması sonucu alerjik reaksiyonlar meydana gelir" dedi.  İklim değişikliği alerjileri tetikliyor  Alerjik hastalıkların artışında iklim değişikliği ve hava kirliliğinin de etkili olduğunu belirten Uzm. Dr. Dilara Yılmaz, atmosferdeki karbondioksit seviyesindeki artışın polen ve küf oranlarını artırdığını söyleyerek, "Bu durum, özellikle sıcak, rüzgârlı ve güneşli günlerde alerjik bireylerde şikâyetlerin artmasına neden olmaktadır" açıklamasını yaptı.  Ateş olmaz ama enfeksiyon riski artabilir  Alerjik rinitin; burun ve gözlerde kaşıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı ve akıntısı gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirten Uzm. Dr. Dilara Yılmaz, bazı hastalarda boğaz, kulak ve damak kaşıntısı, gözlerde kızarıklık, koku ve tat kaybı, horlama gibi şikâyetlerin de görülebileceğini söylerken, "Enfeksiyöz bir hastalık olmadığı için genellikle ateş beklenmez, ancak burun ve geniz akıntısı enfeksiyon riskini artırabilir. Tanı sürecinde semptomların görülme zamanı, aile öyküsü, deri testleri ve IgE düzeyleri değerlendirilir. Tedavideyse antihistaminikler, burun spreyleri, mast hücre stabilizatörleri, immunoterapi ve gerekiyorsa inhaler tedaviler kullanılabilir. Tedavi, çocuğun yaşına, alerji tipine ve şikayetlerin şiddetine göre planlanmalıdır" dedi.  Polen yoğunluğu olan saatlerde camları kapatın  Alerjik reaksiyonlardan korunmak için bazı önlemlerin alınmasının önemine değinen Uzm. Dr. Dilara Yılmaz, şu önerilerde bulundu:  "Polen yoğunluğunun fazla olduğu günlerde kapı ve pencereleri kapalı tutun. Sabah erken saatlerde ve rüzgârlı havalarda dışarı çıkmaktan kaçının. Dışarıdan geldikten sonra kıyafetleri değiştirin ve yüzünüzü yıkayın. Güneş gözlüğü kullanarak gözleri koruyun. Evde HEPA filtreli hava temizleyiciler ve çamaşır kurutma makineleri kullanın. Alerji sezonu başlamadan 1-2 hafta önce ilaç kullanımına başlayın."  Doğru tedavi ile sağlıklı bir nefes mümkün  Uzm. Dr. Dilara Yılmaz, alerjik rinitin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceğini ancak doğru tedavi ve önlemlerle kontrol altına alınabileceğini belirterek, "Alerjik rinit hayat kalitesini bozabilir, ama bilinçli davranarak ve doğru tedaviyle sağlıklı bir nefes almak mümkün" şeklinde görüş verdi. 

Arı Sokmasına Dikkat! Haber

Arı Sokmasına Dikkat!

Alerji Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sakine Işık, arı sokmalarına karşı vatandaşları uyararak, bazı arı sokma olaylarının ölüme yol açabileceğine dikkat çekti.   Doç.Dr. Işık, bahar mevsiminde havaların ısınmasıyla birlikte insanların arılarla temas ihtimalinin artmaya başladığını belirterek, arı sokmasına bağlı ciddi alerjik reaksiyonların ölüme sebep olabileceğine dikkat çekti.  İnsanların yaklaşık yüzde 2’sinin arılara alerjik olduğunun düşünüldüğünü, arı sokmasına bağlı bildirilen ölüm vakalarının gerçek rakamın çok altında olduğunu kaydeden Işık, "Kırsalda kalp krizine bağlı olduğu düşünülen bazı ölüm olaylarında sebep aslında arı alerjisidir" dedi.  Doç.Dr. Işık, şu bilgileri verdi: "Arıcılık faaliyetlerinin yoğun yapıldığı ülkemizde özellikle yazın acil servislere çok sayıda arı alerjisi vakası müracaat etmektedir. Arı sokması sonrası genelde sokulan yerde kaşıntılı hafif bir kızarıklık ve şişme ortaya çıkar. Ağrı kesici ilaç ve buz uygulamaları ile bu reaksiyonlar geriler. Bal arıları soktuktan sonra genelde venom keseleri deride kalır. Deriye en yakın yerinden 10-15 dakika içinde kese sıkılmadan çıkarılmalıdır. Yaban arıları ise birkaç kez sokabilir. Bazı hastalarda ısırılmadan 12-24 saat sonra 20 santimden büyük geniş şişlik kızarıklıklar oluşur. Bunlar genelde 1 hafta içinde gerileyerek kaybolur. Boyun, dil, dudak gibi bölgeler sokulmadıkça tehlike oluşturmazlar. Bu geniş lokal reaksiyonlar ilerideki şiddetli reaksiyonların habercisi değildir."  Doç.Dr. Işık, şu uyarılarda bulundu:  "Asıl korkulan reaksiyonlar solunum ve dolaşım sistemini etkileyen nefes darlığı, boğazda tıkanma hissi, çarpıntı, baş dönmesi, karın ağrısı, şuur kaybı ve baygınlık gibi semptom ve şikayetlere yol açan ağır sistemik reaksiyonlardır. Bu tip reaksiyonlar gelişen hastalar mutlaka alerji uzmanına müracaat etmelidir. Küçük çocuklarda ölüm nadiren rastlanıp genelde kalp, akciğer hastalığı olanlarda reaksiyonlar daha şiddetlidir. Bir kişinin alerjik yatkınlığının olması arı alerjisi için büyük risk faktörü değildir. Tanı deri ve kan testi ile konup, tarama amaçlı olarak bu testler kullanılmaz. Tarama amaçlı testlerde arı alerjisi çıkan insanların yüzde 20'sinden azı arı sokmasına bağlı reaksiyon gösterir. Bunun yanında ölüm vakalarının çoğunda öncesinde bir alerji öyküsü yoktur. Arı sokmasına bağlı ciddi reaksiyon geçiren hastaların sonraki sokmada nasıl reaksiyon vereceği ön görülemez. Üst solunum yolları tıkanıklığı ve dolaşım yetersizliği en sık ölüm nedenleridir. Şiddetli reaksiyon geçiren hastalar yanlarında mutlaka kendinden enjeksiyon yapan adrenalin iğneleri bulundurmalıdır. Reaksiyon ne kadar erken başlarsa o kadar şiddetlidir. Adrenalinin erken yapılması en önemli tedavi yaklaşımıdır."  Dr. Işık, arılara yönelik alerji aşılarının ağır reaksiyonlar geçiren hastalarda en önemli tedavi yaklaşımı olduğunu da aktararak, "Aşılar reaksiyonların ortaya çıkmasını yüzde 95 oranlarında engeller veya belirgin olarak şiddetini hafifletir. Şiddetli alerjik reaksiyonlarda hastaların erken ayağa kaldırılması veya yürüyerek hastaneye gitmeye çalışmaları ciddi tansiyon düşmesi ve ritm bozukluğu ile ölümlere yol açabilir. Hastalar ayağa kaldırılmamalı, solunum yolları açık tutularak ambulans beklenmelidir. Arı aşıları alerji uzmanları tarafından raporlandığında tamamı devlet tarafından ödenmektedir. Genelde 6 ila 16 hafta süresince her hafta yapılan aşılarla çok düşük dozlarda arı zehri enjekte edilerek vücut belli bir dozdan sonra zehre karşı tepkisiz hale gelir. Arı aşıları mutlaka tecrübeli alerji uzmanları tarafından yapılmalıdır. Arı aşıları genellikle ayda bir olarak 5 yıl sürer. Kimlerin aşılanması gerektiğine mutlaka alerji uzmanları karar vermelidir" ifadelerini kullandı. 

Bahar Alerjilerine Dikkat Haber

Bahar Alerjilerine Dikkat

Bitlis Tatvan Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Hacer Akşit Yaşar, ilkbahar aylarında artış gösteren polen yoğunluğunun alerjik reaksiyonlara yol açabileceğine dikkat çekerek vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu.  Doğanın canlandığı bu dönemde, özellikle rüzgârlı havalarda polenlerin daha fazla yayıldığını belirten Dr. Yaşar, alerji geçmişi olan bireylerde burun tıkanıklığı, hapşırık, göz yaşarması ve nefes darlığı gibi belirtilerin daha sık görülebildiğini ifade etti. Uz. Dr. Yaşar, "İlkbaharda artan polen yoğunluğu, alerjiye yatkın bireylerde ciddi reaksiyonlara yol açabilir. Bu durum, yaşam kalitesini düşürebilir ve bazı bireylerde astım gibi solunum yolu hastalıklarını tetikleyebilir. Özellikle sabah saatlerinde ve rüzgârlı havalarda açık alanlarda bulunmaktan kaçınılması gerekir. Maske ve gözlük kullanımı ve uzun kollu giysilerin giyilmesi polenle teması azaltmada etkili olabilir" dedi.  Bahar alerjilerine karşı korunma yöntemlerini de paylaşan Uz. Dr. Yaşar, şu tavsiyelerde bulundu:  "Sabah saatlerinde mümkün olduğunca dışarı çıkılmamalı; açık havada uzun süre kalınmamalıdır. Araba kullanırken camların kapalı olmasına dikkat edilmelidir. Dış ortamdan dönüldüğünde kıyafetler değiştirilmeli ve duş alarak polen kalıntılarından arınılmalıdır. Evlerin havalandırılması, polen yoğunluğunun düşük olduğu saatlerde yapılmalıdır. Gözlük ve tıbbi maske kullanımı polenle teması en aza indirir. Alerjik belirtiler yaşayan bireyler, hekime başvurarak uygun tedavi planlaması yaptırmalıdır." 

Alerjiye Dikkat! Haber

Alerjiye Dikkat!

Bahar mevsiminin beraberinde alerji riskini getirdiğini hatırlatan Pediatrist Özlem Çakmak Yılmaz, alerjik hastalıklardaki artışın "hijyen hipotezi" ile açıklandığını söyledi. Bu hipotezin hijyen şartlarının iyileşmesinden doğal yaşamdan uzaklaşmaya, beslenme alışkanlıklarının değişmesine kadar yaşamdaki pek çok değişimin bağışıklık sistemimizde aşırı yanıt reaksiyonuna yol açtığını belirten Uzm. Dr. Yılmaz, "Yapılan son çalışmalara göre ülkemizde her 10 çocuktan birinde astım, her 4 çocuktan birinde ise alerjik rinit görülmektedir. Alerjenden kaçınmak tedavinin ilk adımıdır" dedi.   Hava sıcaklıklarının önümüzdeki günlerde tekrar artışa geçmesi beklenirken, Acıbadem Kent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Özlem Çakmak Yılmaz havaların ısınması, çiçeklerin açması ve ağaçların yeşermesi ile birlikte alerji şikayetlerinin görülmeye başlayacağını söyledi. Alerjinin normalde zararlı olmayan ev tozu akarları, polenler, besinler gibi maddelere karşı vücudun verdiği abartılı cevap olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Yılmaz, "Bu abartılı cevap bazen tüm vücutta, bazen vücudun bir kısmında olabilir. Gözde olursa alerjik konjonktivit, üst solunum yollarında olursa alerjik rinit (saman nezlesi), akciğerlerde olursa astım, ciltte olursa ürtiker, egzama ya da kontak dermatit olarak adlandırılır" diye konuştu.  "Her 10 çocuktan birinde astım, her 4 çocuktan birinde ise alerjik rinit görülmektedir"  Alerjik hastalıkların son yıllarda giderek artan sıklığının "hijyen hipotezi" ile açıklanmaya çalışıldığını kaydeden Uzm. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Bu hipoteze göre sosyal ve ekonomik gelişime paralel olarak hijyen standartlarının iyileşmesi, doğal yaşamdan uzaklaşılması, beslenme alışkanlıklarının değişimi, çekirdek aile yaşamı, hava kirliliği, tütün dumanına maruz kalınması gibi değişiklikler bağışıklık sistemimizde aşırı yanıt reaksiyonuna sebep olmaktadır. Yapılan son çalışmalara göre ülkemizde her 10 çocuktan birinde astım, her 4 çocuktan birinde ise alerjik rinit görülmektedir. Ebeveynlerden birisi alerjikse çocukta alerji gelişme riski yaklaşık yüzde 30’dur, her iki ebeveyn alerjikse bu ihtimal yüzde 60’ın üzerine çıkmaktadır" dedi.  Uzm. Dr. Yılmaz, belirtileri sıraladı  Bahar alerjisinin nedenin çoğunlukla ağaçlar ve çimenlerden yayılan polenler olduğunu, polenlerin havadan burun, göz ve boğazımıza yapışarak biriktiğini vurgulayan Uzm. Dr. Yılmaz, "Bahar aylarında görülen burun akıntısı, hapşırık, göz kaşıntısı gibi belirtiler halk arasında saman nezlesi (alerjik rinit) olarak biliniyor" ifadelerini kullandı.  Çocukların kaşıntı ve akıntı nedeniyle burunlarını avuç içleri ile sıklıkla yukarı kaldırdığını, bu hareketin burun sırtında yatay çizgilenme meydana getirebileceğini belirten Yılmaz, "Buna ''alerjik selam'' denir. Gözaltlarında çizgilenme ve morarma şeklinde renk değişikliği görülebilir" dedi.  "Tedavinin ilk adımı; alerjenden kaçınmaktır"  Alerjenden kaçınmanın alerji tedavisinin olmazsa olmaz ilk basamağı olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Yılmaz, korunma önerilerinde bulundu, şöyle konuştu:  "Maruziyetin tamamen engellenmesi pek mümkün değildir ancak polenlerin havada en yoğun olarak bulunduğu gün içinde ve mevsim dönemlerinde duyarlılığı olan kişilere bazı önlemler alabilir. Koruyucu önlemler; rüzgarlı havalarda dışarı çıkılmaması, pencerelerin kapalı tutulması, dışarıdan gelince elbiselerin değiştirilmesi ve banyo yapılması, gün içinde 10-16 saatleri arasında dış ortam aktivitesinin sınırlandırılması, ev ve araba pencerelerinin kapalı tutulması, mümkünse polenleri tutabilen filtrelerin takıldığı havalandırma sisteminin evde ya da arabada kullanılması, evin düzenli ıslak biçimde silinmesi olarak sıralanabilir. Dışarı çıkmak zorunlu ise yüz maskesi ve gözlük takmak yararlı olabilir. Tüm bu önlemlere rağmen şikayetlerinde gerileme olmayan kişilere ise ilaç tedavisi başlanması gerekebilmektedir."  Öte yandan Uzm. Dr. Yılmaz, günümüzde havada bulunan polen ve sporların m3 havadaki miktarları volumetrik yöntemle tespit edilebildiğini söyledi. İzmir’de günlük polen durumunun Ege Üniversitesi ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yönetilen "İzmir Polen Alerji Bülteni" sitesinden İzmir ili ve çevresi için, atmosferdeki baskın polen türlerini ve meteorolojik hava durumu tahminlerine göre düzeltmesi yapılmış günlük ve saatlik polen maruziyetlerinin izlenebileceğini kaydetti. 

Polen Alerjisine Dikkat! Haber

Polen Alerjisine Dikkat!

Havaların ısınmaya başladığı bu günlerde polen alerjisine dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Bu mevsimde özellikle mevsimsel alerji dediğimiz polen alerjilerinde belirgin bir artış görüyoruz" dedi.   Hastaların daha çok hapşırma burun, geniz akıntısı, gözlerde sulanma, kaşıntı kızarıklık gibi şikâyetlerle geldiği belirten Özlü, polen alerjisi olanların çok çiçekli, yeşillik alanlarda bulunmamaları tavsiyesinde bulundu.  "Mevcut tedavilerle alerjiyi kontrol altına alabiliyoruz"  Mevcut tedavilerle hastalığın kontrol altına alındığını kaydeden Özlü, "Havalar ısınıyor, havaların ısınmasıyla beraber ağaçlar yeşermeye, çiçeklenmeye başladı. Bu dönemde aslında hepimizin içi ısınıyor yaşam sevincimiz artıyor. Ama diğer taraftan alerjisi olan hastalarımız, alerji mevsimi geliyor diye kara kara düşünmeye başlıyor. Bu mevsimde özellikle mevsimsel alerji dediğimiz polen alerjilerinde belirgin bir semptomlarda artış görüyoruz. Bu hastalar daha çok hapşırma, burun akıntısı, geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, gözlerde sulanma, kaşıntı kızarıklık gibi şikâyetlerle ya da astımı varsa nefes darlığı, öksürük hırıltılı solunum balgam çıkarma gibi şikâyetlerle gelebiliyorlar. Gerek gündüz gerek gece şikâyetlerde artış oluyor. Alerji mevsiminde bu hastalarımız önceden yaşamışlarsa ve kendilerinde alerjik nezle ya da alerjik astım tanısı konmuşsa bu mevsim öncesinde mutlaka hastalıklarını kontrol altına almaları lazım. İlaçlarını düzenli kullanmaları lazım. Eğer şikâyetleri varsa, mevcut almakta olduğu tedaviler yetersiz geliyorsa bu dönem için o tedavilerini yeniden güncellenmesi tekrar değerlendirilmesi gerekiyor. Elimizdeki mevcut tedavilerle alerjiyi kontrol altına alabiliyoruz. Dolayısıyla bu mevsimi, alerjisi olmayan insanlar gibi rahatlıkla huzurla mutlulukla geçirebilirler yeter ki dikkatli olsunlar tavsiyelere uysunlar. Özellikle polenlerin uçuştuğu lodos ve rüzgârlı havalarda sabah vakitlerinde, polen alerjisi olan hastalarımızın açık havada olmamalarını tavsiye ediyoruz. Çok çiçeklik, yeşillik alanlarda bulunmamalarını tavsiye ediyoruz" dedi.  Yeşil alanlarda gezinmenin alerjiyi tetiklediğini kaydeden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, "Yeşil alanlarda, bağ bahçe, kırsal çiçek olan ya da park ve bahçe gibi yerlerde vakit geçirildiğinde olabiliyor. Daha çok tozlaşan ağaçlar ve çiçeklere bağlı ortaya çıkan bir alerji bu. Bazen mevsimsel değişikliklere bağlı olarak havadaki nem ya da sıcaklığın değişimine bağlı olarak funguslar ev tozu akarlarının yoğunluğu da değişebiliyor. Onlara bağlı da çıkabiliyor" diye konuştu. 

Prof. Dr. Nurhan Köksal: "Alerjik rinit, solunum güçlüğüne neden olabilir" Haber

Prof. Dr. Nurhan Köksal: "Alerjik rinit, solunum güçlüğüne neden olabilir"

Bahar aylarında alerjik hastalıklara dikkat edilmesinin altını çizen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, "Mevsimsel alerjik rinit ve astım, genellikle bahar ve yaz aylarında polen gibi çevresel alerjenlere karşı bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon göstermesiyle ortaya çıkan solunum yolu hastalıklarıdır. Alerjik rinit burun mukozasının inflamasyonu ile karakterize edilirken, astım bronşların daralmasıyla solunum güçlüğüne neden olur. Bu iki durum sık sık birlikte görülebilir ve hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler ve bozar" dedi.  Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Nurhan Köksal, mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) hakkında açıklamalarda bulundu. Saman nezlesine polenlerin neden olabileceğine değinen Prof. Dr. Köksal, "Mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) ve astım, genellikle bahar ve yaz aylarında polen gibi çevresel alerjenlere karşı bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon göstermesiyle ortaya çıkan solunum yolu hastalıklarıdır. Alerjik rinit burun mukozasının inflamasyonu ile karakterize edilirken, astım bronşların daralmasıyla solunum güçlüğüne neden olur. Bu iki durum sık sık birlikte görülebilir ve hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler ve bozar" diye konuştu.  "Bağışıklık sistemi poleni zararlı tehdit gibi algılıyor"  Temel nedenin, bağışıklık sisteminin polen gibi çevresel alerjenleri zararlı bir tehdit olarak algılaması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Köksal, "Polen bitki kaynaklı havada dolaşan ve protein tabiatında olan bileşiklerdir. Bu bileşiklere (alerjenlere) maruz kalındığında, bağışıklık sistemi histamin ve lökotrien gibi kimyasal maddeler salgılayarak inflamatuar bir yanıt oluşturur. Polen alerjisi genellikle ilkbahar ve yaz aylarında ağaç, çayır ve yabani ot polenlerinin havada yoğun olduğu dönemlerde şiddetlenir. Ayrıca genetik yatkınlık, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynar. Burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı, gözlerde sulanma ve kaşıntı yer alır. Astım belirtileri ise nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi ve öksürük şeklinde ortaya çıkar. Tanı koymak için hastanın öyküsü, fizik muayene ve alerji testleri (deri prick testi veya kan testi ile spesifik IgE ölçümü) yapılır. Astım tanısı için ise solunum fonksiyon testleri (spirometri) ve bronş provokasyon testleri kullanılabilir" şeklinde konuştu.  "Tedavide alerjenlerden kaçınılmalıdır"  Mevsimsel alerjik rinit ve astımın tedavisinde alerjenlerden kaçınmanın temel prensip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Köksal, "Polen seviyelerinin yüksek olduğu dönemlerde dışarı çıkmamak, pencere ve kapıları kapalı tutmak, hava filtreleri kullanmak faydalıdır. İlaç tedavisinde antihistaminikler, kortikosteroid burun spreyleri ve lökotrien reseptör antagonistleri gibi ilaçlar kullanılır. Astım kontrolü için ise inhale kortikosteroidler, bronkodilatörler ve alerjen immünoterapisi (aşı tedavisi) önerilebilir. Şiddetli vakalarda biyolojik ajanlar gibi ileri tedavi seçenekleri de mevcuttur. Bu hastalıkların yönetimi için düzenli doktor kontrolü ve bireysel tedavi planı büyük önem taşır" ifadelerini kullandı. 

Alerji Testleri, Alerjik Rahatsızlıkların Tanısında Hayati Bir Rol Oynuyor Haber

Alerji Testleri, Alerjik Rahatsızlıkların Tanısında Hayati Bir Rol Oynuyor

Çocuklarda alerjik hastalıklar, ebeveynlerin sıkça karşılaştığı sağlık sorunları arasında yer alıyor. Alerji testleri, alerjik hastalıkların tanısında önemli bir araç ancak bu testlerin ne zaman yapılması gerektiği konusunda dikkatli olunmak gerekiyor.   İstinye Üniversitesi öğretim üyesi ve Liv Hospital çocuk alerji ve immünoloji hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mahir İğde, anne babaların alerji testine başvurmayı düşünmeleri gereken durumları şöyle sıraladı:  "1. Kronik Semptomlar:  Çocuğunuzda uzun süredir devam eden burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, öksürük veya gözlerde kaşıntı gibi semptomlar varsa, bu durum alerjik rinitin bir belirtisi olabilir.  Kronik öksürük, özellikle gece artıyorsa, astım veya alerjik bronşit belirtisi olabilir.  2. Gıda Reaksiyonları:  Çocuğunuz belirli gıdaları tükettikten sonra ciltte kızarıklık, kaşıntı, kusma, ishal veya nefes darlığı gibi belirtiler gösteriyorsa, gıda alerjisi ihtimali değerlendirilmelidir.  3. Cilt Problemleri:  Egzama (atopik dermatit) gibi ciltte sürekli kaşıntı ve döküntüler alerji ile ilişkili olabilir.  Kurdeşen (ürtiker) atakları veya anjiyoödem gibi ani cilt reaksiyonları, alerjik bir durumu işaret edebilir.  4. İlaç Reaksiyonları:  Bir ilacın alınmasından sonra döküntü, şişlik, nefes darlığı gibi reaksiyonlar geliştiyse, alerji testi gereklidir.  5. Böcek Sokmaları:  Böcek sokmalarından sonra ciltte aşırı şişlik, kızarıklık veya sistemik reaksiyonlar (örneğin nefes darlığı) varsa, böcek alerjisi açısından değerlendirme yapılmalıdır.  6. Ailede Alerji Öyküsü:  Ailede güçlü bir alerji veya astım öyküsü varsa, çocuğunuzun da alerjik hastalık geliştirme riski daha yüksek olabilir. Bu durumda, erken tanı ve önlem için testler yapılabilir".  Alerji testlerinin, genellikle bir uzman doktorun tavsiyesiyle yapıldığını belirten İğde, "Çocuğunuzda yukarıdaki belirtiler varsa, bir çocuk alerji ve immünoloji uzmanına danışmanız önemlidir. Uzman, çocuğunuzun hikayesini ve semptomlarını değerlendirerek doğru testin yapılmasını sağlayacaktır. Alerji testleri yalnızca doğru zamanda ve doğru şekilde uygulandığında faydalıdır. Gereksiz testler veya yanlış sonuçlar, gereksiz endişelere yol açabilir. Çocuğunuzun sağlığı için alerji uzmanının yönlendirmesine öncelik verin" dedi.  Prick Test ve Spesifik IgE testinin yaş aralıkları  Alerji testlerinin, bireylerde alerjik rahatsızlıkların tanısında hayati bir rol oynadığını kaydeden İğde, "Alerjik reaksiyonların semptomları, yaşı ve tüm klinik özellikleri göz önünde bulundurularak, uygun testlerin hangi yaş grubunda kullanılacağına karar verilmesi kritik önem taşır. En sık uygulanan iki test, deri prick testi (cilt testi) ve spesifik IgE kan testidir. Genel tanım Prick testi, bireylerin belirli alerjenlere karşı hassasiyetini belirlemek için kullanılan bir cilt testidir. Genellikle polen, ev tozu akarı, hayvan tüyleri, besin alerjenleri ve mantar sporları gibi yaygın alerjenlere yönelik yapılır. Yaş sınırları Prick testi, genellikle 2 yaş ve üzeri bireylerde uygulanabilir. Bu yaş sınırının nedeni, daha küçük çocuklarda (0-2 yaş) cilt reaktivitesinin düşük olması ve testin yalancı negatif sonuç verebilme ihtimalidir. Ancak, semptomları çok belirgin olan çocuklarda, uzman klinik bir değerlendirme ile daha erken yaşlarda da uygulanabilir. Prick testi, hızlı ve genellikle iyi tolere edilen ve kliniği göstermede daha hassas bir testtir. Ancak, belirli yaş gruplarında (özellikle bebeklerde) cilt hassasiyetindeki farklılıklar sonuçları etkileyebilir, bu yüzden testin alerji uzmanın kendisi tarafından yapılması daha güvenilirdir.  Genel tanım spesifik IgE testi, bireylerin kan dolaşımındaki alerjen spesifik immünoglobulin E (IgE) seviyelerini belirlemek için kullanılır. Bu test, alerji tanısında daha az invaziv bir yaklaşım sunar. Ancak kanda potifiliğin sağlıklı kişilerde de olabileceği unutulmamalıdır, belli şartlarda istenenebilir ve anlamlıdır. Yaş sınırları spesifik IgE testi, yaş sınırı olmaksızın her yaş grubu için uygundur. Yenidoğanlar dâhil tüm bireylerde kullanılabilir. Ancak, 6 ay altındaki bebeklerde toplam IgE seviyesi genellikle düşük olduğundan, bu test yalancı negatif sonuç verebilir. Bu nedenle klinik teşhislerle birlikte değerlendirilmelidir. Kan testi, antihistaminik ilaçların kullanımının sonuçları etkilemediği bir yöntemdir ve cilt testi uygulanamayan bireylerde tercih edilir. Ancak sonuçların klinik semptomlarla doğrulanması gerekir; çünkü tek başına IgE seviyeleri bir tanı koydurmaz. 0-2 Yaş: Spesifik IgE testi tercih edilir. Prick testi, gerekli durumlarda uzman gözetiminde yapılabilir. 2-5 Yaş: Her iki test de uygulanabilir. Prick testi genellikle daha fazla tercih edilir. 5+ Yaş: Klinik semptomlara göre her iki test de etkili bir şekilde kullanılabilir" dedi. 

Alerjisi Olanlar Dikkat! Haber

Alerjisi Olanlar Dikkat!

Sonbahar ayları ile birlikte alerjik hastalıklarda artış görüldüğünü belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, İlkbahar ve yaz aylarının bitmesine rağmen, özellikle geçmeyen öksürük, geniz akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi şikayetlerin devam ettiği hatta şiddetlendiğinin görülebileceğini söyledi.   Sonbaharda alerji sebebi olarak, sonbahar aylarında artış gösteren küfler, ev tozları veya yabani ot polenlerinin artması gösterilebileceğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, sonbahar mevsiminin güzellikleri yanında bazı kişiler için sorun olabilecek sürprizleri de beraberinde getirdiğini ifade etti. İlkbahar ve yaz mevsimlerinden sonra büyük bir umutla beklenilen sonbahar aylarında da alerjik hastalığı olanları ilgilendiren bazı değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Dr. Gülay Kaplan, “Havaların serinlemesiyle beraber rüzgâr ve rutubet bu dönemde yaşanan iklim değişikliğinin önemli özelliklerindendir. Polenler, rüzgârlar ile çok uzak bölgelerden taşınabilir. Yaz sonu ve sonbaharda bazı yabani ot polenleri atmosferde yoğundur. Yağmurlarla toprağa düşen polenler kuru yapraklar altında uzun süre kalabilirler. Yürüyüşler ve rüzgârlar ile bu polenler havaya karışıp solunum yolu ile alındığında bazı hastalıklara sebep olabilir” dedi.  Rutubetin küf mantarlarının üremesi için de uygun ortam sağlamakta olduğuna dikkat çeken Kaplan, "Yine doğada toprakta, çürümüş bitki artıkları üzerinde büyüyen mantar sporlarına bahçe işleri ile uğraşırken, bu alanlarda yürüyüş yaparken maruz kalabilirsiniz. Bu mantar sporları yine rüzgâr ile uzak bölgelere taşınabilir. Rutubetin artması sadece doğada değil, aynı zamanda iç ortamlarda, yaşam alanlarımızda da akar (mite) ve küf oluşumu için de uygun şartlar oluşturmaktadır. Evimizde, okullarda ya da işyerlerimizde akar ve küf oluşumuna bağlı olarak yaz aylarından sonra bu alerjenlere bağlı olarak sorunlarımız ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bunların sonucunda duyarlı kişiler alerjik rinit ve astım hastalıklarında alevlenme yaşayabilirler" şeklinde konuştu.  Polen ya da küf mantarlarına karşı alerjisi olan hastaların dış ortamda yapacakları aktiviteler konusunda iyi planlama yapması gerektiğini belirten Kaplan, "Özellikle sabah saatlerinde, rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmaması, sportif faaliyetler için kapalı alanları tercih etmeleri alerjenlerden korunma için önemlidir. Yaşanılan ortamlarda polen ya da mantar sporlarının içeri girmesini önlemek için pencerelerin kapalı olması ve eve gelindiğinde giysilerin değiştirilerek duş alınması üzerimize yapışan alerjenlerden temizlenmek amacıyla yapılması iyi olabilir. Özellikle ormanlık alanlarda bitkisel artıklarda mantar sporları bulunduğundan buralardaki aktivitelerden kaçınılması gerekir. İç ortam alerjenlerinden olan akarlar (mite) ve mantar sporları (küf), sonbahar aylarında rutubetin artması ile tekrar sorun olmaya başlayacaktır" diye konuştu.  Ev ortamının akarların yaşayamayacağı şekilde düzenlenerek, banyo ve mutfak gibi alanlarda daha sık görülen küf mantarları özenle yok edilmesi gerektiğini belirten Kaplan, "Bu önlemlerin etkili olması için rutubetin azaltılması da son derece önemlidir. Havalandırma sistemlerinin de bu açıdan büyük risk oluşturduğu unutulmamalı ve bu cihazların bakımları düzenli olarak yapılmalıdır. Bahar alerjisine bağlı yakınmalar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Birçok kişide burun akıntısı, tıkanıklığı, burun içinde kaşıntı, arka arkaya hapşırıklar, geniz akıntısı, gözlerde kaşınma, kızarma, batma, gözaltlarında torbalanma ve morarma, boğazda ağrı, kaşıntı ve ses kısıklığı, kulaklarda doluluk ve kaşıntı olabilir" dedi. 

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.