Hava Durumu

#Ameliyat

Yeni Marmara Gazetesi - Ameliyat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ameliyat haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Doğum Sırasında Fark Edilen Tümör, 6 Saatlik Süren Ameliyatla Alındı Haber

Doğum Sırasında Fark Edilen Tümör, 6 Saatlik Süren Ameliyatla Alındı

Mardin'de doğum yaptığı sırada sağ leğen kemiğinde tümör tespit edilen ve doktorların ‘Ya bacağın kesilir ya da ölürsün' diyerek ameliyat etmekten çekindiği kadın, Adana'da 6 saat süren ‘Pelvik rezeksiyon' ameliyatıyla yeniden sağlığına kavuştu.   Mardin'de yaşayan 35 yaşındaki Tayyibet Aldemir'e, 3 sene önce 3. çocuğunun doğumu sırasında sağ leğen kemiğinde tümör teşhisi konuldu. Bunun üzerine doğumdan sonra Diyarbakır'a yönlendirilen Aldemir, orada da ameliyat edilemeyince İstanbul'a sevk edildi. İstanbul'da da doktorların ‘Ya bacağın kesilir ya da ölürsün' demesi üzerine genç kadın ameliyat olmaktan vazgeçti.  Yürüyememeye başladı  Gün geçtikçe yürüme kabiliyetini de kaybeden Aldemir, hem yeni doğan bebeğine hem de diğer çocuklarına artık bakamamaya başladı. 1.5 yıl boyunca acı çeken Aldemir, kızının tedavisi için Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne geldi.  Ameliyat olmaya karar verdi  Burada Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'nde görevli Prof. Dr. Ahmet Kapukaya'ya başvuran Aldemir, yapılan tetkikler sonucu doktorunun da yönlendirmesiyle ameliyat olmaya karar verdi. Türkiye'de nadir yapılan ve 6 saat süren ‘Pelvik rezeksiyon' ameliyatıyla genç kadının leğen kemiğindeki tümör temizlendi.  Artık evlatlarına bakabiliyor  Ameliyattan sonra sağlığına kavuşan Tayyibet Aldemir artık kimseden yardım almadan hem 3 çocuğuna hem de evine bakabiliyor.  “Hastanemizin alt yapısı ameliyatlar için müsait”  İhlas Haber Ajansı'na konuşan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kapukaya, “Hastamız bize geldiğinde tümörü çok ilerlemişti. Ameliyat olması halinde yüzde 98 bacak kaybı, yüzde 95'de ölüm riski var denilmişti. Ancak Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanemizin alt yapısı bu tür ameliyatları yapmaya çok müsait. Bizde hastamıza riskleri anlattık ve ekip halinde bu ameliyatı gerçekleştirdik. Leğen kemiğini bölgeden çıkarttık, tümörü temizledik ve vücuttan alınan diğer kemiklerle o bölgede yeni bir leğen kemiği oluşması için kaynamaya bıraktık” diye konuştu.  “Sağlığıma kavuştum”  Ameliyattan önce çok zor günler geçirdiğini anlatan Tayyibet Aldemir, “Çocuklarıma dahi bakamıyordum, komşular, akrabalar evlatlarıma bakıyordu. Ameliyattan sonra çok rahatladım. Şuanda çok iyiyim. Türkiye'de birçok özel ve devlet hastanesine gittim ancak bir türlü ameliyat olamadım. Adana'da ameliyat oldum ve sağlığıma kavuştum” dedi. 

Adıyaman'da Bir İlk Haber

Adıyaman'da Bir İlk

Adıyaman'da ilk defa 45 yaşındaki bir hastaya uyutulmadan ve sohbet edilerek açık kalp ameliyatı yapıldı.   Nefes darlığı ve diyabet gibi kronik rahatsızlıkları bulunan 4 çocuk babası 45 yaşındaki Ali Rıza Kuruca, Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvurdu. Kalp Damar Cerrahı Doç. Dr. Cengiz Güven'e muayene olan Ali Rıza Kuruca için yapılan tektik ve işlemlerin sonucunda kronik rahatsızlığı nedeniyle açık kalp ameliyatının riskli olabileceği belirlendi. Kalp Damar Cerrahı Doç. Dr. Cengiz Güven ve ekibi ile Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Doç. Dr. Nezir Yılmaz ile ekibi tarafından yapılan değerlendirme sonrası anestezi alanında dünyada ilk olan yöntemle kalp ve akciğer makineye bağlanmadan hastanın bilinci açık şekilde açık kalp ameliyatı (bypass) yapılmasına karar verildi. Ali Rıza Kuruca'nın ameliyata onay vermesinin ardından 10 kişilik ekiple Kalp Damar Cerrahı Doç.Dr. Cengiz Güven tarafından yaklaşık 2 saat süren operasyon gerçekleştirildi ve ameliyatın ardından Kuruca sağlığına kavuştu. Bir gün yoğum bakım ünitesinde tutulan Kuruca, daha sonra servise alındı. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Kasım Turgut ve ameliyatı gerçekleştiren ekip, Ali Rıza Kuruca'yı serviste ziyaret etti.  Ziyarette hastaya bilinci açık bir şekilde bypassı gerçekleştirdiklerini ve ciddi bir sıkıntı yaşamadıklarını aktaran Kalp Damar Cerrahı Doç. Dr. Cengiz Güven, "Normalde bypass ameliyatları kalp durdurularak, yani kalp ve vücut bir makinaya bağlanarak yapılan ameliyatlardır. Yaptığımız bu ameliyat uygun, seçilmiş hastalarda kalbi durdurmadan yapabildiğimiz ameliyat çeşidi. Buna genellikle hastanın damar durumuna göre karar veririz. Anestezi ekibiyle yaptığımız değerlendirmede tek damar olması nedeniyle hem kalp, akciğer makinesini kullanmadık, kalp çalışırken bu ameliyatı yaptık hem de yüksek torakal dediğimiz spinal anestezi yöntemle hasta uyanıkken, bilinci açık bir şekilde bypassımızı gerçekleştirdik ve ciddi bir sıkıntı yaşamadık. Birinci günde hastamızı biz servise aldık” dedi.  Yapılan ameliyatın özellikli bir işlem olduğunu ve başarılı sonuç aldıklarını belirten Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Doç. Dr. Nezir Yılmaz ise, ameliyatın spinal anestezi yöntemiyle yapılmasının dünyada ilk vaka olabileceğini söyledi. Başarılı sonuç alındığını belirten Doç. Dr. Yılmaz, "Bypass cerrahileri riskleri en yüksek olan ameliyat gruplarından olarak kabul ediliyor. Genellikle genel anestezi altında uyutularak gerçekleştirilir. Ancak seçilmiş hastalarda uyanık şekilde yapılan cerrahiler de mümkün. Daha önce yapılan epiduralle veya farklı tekniklerle uyanık hastalar var ancak spinal anestezi dediğimiz tek enjeksiyonla, iğne şeklinde yapılan anestezi yöntemiyle ilk vaka olarak yapılmış cerrahi şu anki yapmış olduğumuz. Bu anlamda özellikli bir iş yapıldı ve başarılı sonuç alındı. Özellikle seçilmiş hastalarda kullanılarak olumlu sonuçlar alınabilir ve bypass cerrahisi risklerinden kaçınılabilir" şeklinde konuştu.  Ameliyatın gerçekleşmesine katkı sunanlara teşekkür eden Hastane Başhekimi Doç. Dr. Kasım Turgut ise, deprem sonrası en hızlı toparlanan kliniklerden birisinin kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji servisleri olduğunu ifade etti. İlk kez gerçekleştirilen bu başarılı operasyondan sonra hastayı ziyaret ettiklerini belirten Turgut, "Kendisini sağlıklı görmekten dolayı mutlu olduk. Bu ameliyatın gerçekleşmesine katkısı bulunan Kalp Damar Cerrahı Cengiz hoca ve ekibine ve anestezi bölümünde Nezir hoca ve ekibine öncelikle teşekkür ediyoruz. Depremin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçti. Hastanemizi deprem öncesindeki durumlara, deprem öncesindeki imkanlara ulaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu anlamda en hızlı toparlanan kliniklerimizden birisi ise kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji. Tabii bunlar birbiriyle ilişkili branşlar" diye konuştu. 

13 Yaşındaki Kerem: “Yeniden görmeye başladım” Haber

13 Yaşındaki Kerem: “Yeniden görmeye başladım”

İleri seviye göz alerjisi nedeniyle 6 yaşından itibaren görme sorunları yaşayan 13 yaşındaki Kerem Kurşun, ailesiyle birlikte başvurmadığı sağlık kuruluşu, kontrol ettirmediği doktor kalmadı. Görme problemleri nedeniyle okuldan geri kaldı, arkadaşlarından uzaklaştı ve sosyal hayatı neredeyse durma noktasına geldi. İki yıl önce Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sevil Karaman ile tanışan Kerem’in hayatı sil baştan değişti. Doğru tedavi yöntemleriyle sağlığına kavuşan Kerem, artık hem okuluna düzenli olarak devam ediyor hem de sosyal hayatını sürdürüyor.   Kerem Kurşun, 6 yaşında halk arasında göz alerjisi olarak bilinen Vernal keratokonjonktivit hastalığı ile tanıştı. Gözlerinde kızarıklık, şişlik ve ışık hassasiyeti oluşan Kerem, ailesiyle birlikte birçok sağlık kuruluşuna başvurdu, birçok doktor gördü ancak hiçbir tedavi sonuç vermedi. İki yıl önce Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sevil Karaman ile tanışan Kerem’in hayatı değişti. Dr. Karaman, doğru ve yerinde tedavi süreçlerini adım adım uygulayarak Kerem’in sağlığına kavuşmasını sağladı.  “Göz kaybına yol açabilir”  Alerji hastalığının süreçleri hakkında detaylı bilgi veren Doç. Dr. Karaman, “Vernal keratokonjonktivit, özellikle ergenlik dönemindeki erkek çocuklarda göz kaybına kadar ilerleyebilen ciddi bir göz alerjisidir. Bu hastalık, korneayı etkilediğinde görme kaybına yol açabilir. Çocuklarda genellikle ışığa duyarlılık, gözlerini açamama gibi şikayetlerle karşımıza çıkıyor. İlk basamakta medikal tedavilerle süreci kontrol altına almaya çalışıyoruz. Ancak bu hastalık kimi zaman damlalarla baskılanamıyor ve müdahale gerektiriyor. Korneada damarlanma başladığında, hasarlı dokuyu temizlemek ve korneanın saydamlığını korumak adına ameliyathanede tedaviye geçiyoruz” dedi.  Uzun ve zorlu bir süreç  Ameliyathane ortamında, göz yüzeyindeki işlevini kaybetmiş dokuyu temizlediklerini belirten Doç. Dr. Karaman, “Ameliyat sonrasında amniyon membran transplantasyonu uyguluyoruz. Ancak bazı durumlarda bu da yeterli olmuyor ve tekrarlayan kapak altı enjeksiyonlarla tedaviye devam etmek zorunda kalıyoruz. Süreç hem çocuk hem de ailesi için oldukça zorlu ve uzun olabiliyor. Buna rağmen, doğru tedavi yöntemleriyle genellikle başarılı sonuçlar alıyoruz. Kerem de olduğu gibi, sabırlı bir şekilde takip edilen tedavi, çocukların hayatını değiştirebiliyor” diye konuştu.  “Gözlerini açamıyordu”  Kerem’in sağlık durumunun her geçen gün daha da iyiye gittiğini vurgulayan Doç. Dr. Karaman, “Kerem ilk geldiğinde gözlerini dahi açamıyordu. Evde ışıkların yanmasını istemeyen, dışarı çıkmaktan çekinen bir çocuktu. Okula gidemiyor, arkadaşlarından uzak kalıyordu. Ancak tedavi sonrası Kerem bambaşka biri oldu. Şu an aktif olarak spor yapabiliyor, okula gidiyor ve günlük hayatını sorunsuz bir şekilde sürdürebiliyor. Gözlükle de olsa tam bir görme kapasitesine sahip. Onun hayatına dokunmuş olmak, hem bizim için hem de ailesi için büyük bir mutluluk kaynağı” şeklinde konuştu.  “Görmeye başladım”  İki yıllık tedavi sürecinin ardından sağlığına kavuştuğunu dile getiren 13 yaşındaki Kerem Kurşun, “6 yaşımdan itibaren gözlerim şişiyor, kızarıyor, batıyor. Birçok sağlık kuruluşuna gittim, birçok doktor gördüm ama hiçbirinden sonuç alamadım. Sonra Sevil hocama geldim. Sevil hocam bana çok iyi davrandı ve tedavi sürecimiz çok verimli geçti. Şu anki sağlık durumum gerçekten çok güzel. Her şeyi çok iyi görmeye başladım. Şu an damla kullanıyorum ama tedaviden önceki gibi şiddetli bir sorun yaşamıyorum. Eskiden güneş gözlüksüz dışarı çıkamıyordum, ama şimdi tedavi sonrası ışıkları daha rahat görebiliyorum. Eskiden ışıklar beni çok rahatsız ederdi. Salondaki ışıkları bile açmazdık, ama şimdi açabiliyoruz” şeklinde konuştu. 

Dünyanın Sayılı Bebeklerinden: Hayata Üç Ameliyatla Tutundu Haber

Dünyanın Sayılı Bebeklerinden: Hayata Üç Ameliyatla Tutundu

 Antalya'dan anne karnında hastaneye getirilen ve kalbinin sol tarafının gelişmediği tespit edilen prematüre bebek, doğumundan itibaren geçirdiği üç zorlu ameliyatın ardından sağlığına kavuştu. Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Şaşmazel, “Bu bebek, dünyada sayılı örneklerden biri. Doğru tanı ve planlı müdahalelerle minik kalbini yeniden hayata bağladık” dedi.   Medipol Mega Üniversite Hastanesi'ne anne karnında getirilen bebek, dünyaya zorlu bir kalp hastalığıyla merhaba dedi. Kalbinin sol tarafı gelişmeyen ve akciğerlerden kalbe dönen temiz kanın bir kesede toplandığı tespit edilen prematüre bebek, 32 haftalık ve yalnızca bin gram ağırlığında doğdu. Riskler her geçen gün büyürken, Medipol'ün deneyimli ekibi adım adım planlanan ameliyatlarla bu minik kalbi hayata bağlanmayı başardı. Dünya genelinde bu kadar kritik sağlık sorunuyla dünyaya gelen ve yaşama tutunan sayılı bebeğin olduğunu söyleyen Medipol Mega Üniversite Hastanesi'nden Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Şaşmazel, uygulanan tedavi sürecini adım adım anlattı.  “Hedef, bebeğin büyümesini sağlamaktı”  Prematüre doğan bebeğin 32 haftalık ve yalnızca bin gram civarında bir kiloya sahip olmasının riskleri de beraberinde getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Şaşmazel, “İlk hedefimiz, anne karnındaki dolaşımı yeniden sağlayarak çocuğun büyüyüp kilo almasını sağlamak oldu. İlk aşamada akciğere giden damarlara bant yerleştirerek vücuttaki kan akışını dengeledik. Bebek 45 günlük olduğunda, yeni bir sorun ortaya çıktı. Akciğerlerden dönen kan, kesede birikerek darlığa neden oldu. Durumu fark eder etmez ikinci bir ameliyat planladık. Yaklaşık 2 bin gram ağırlığında olan bebeğimizin ikinci ameliyatında kese ile kalp arasında bağlantı kurduk. Akciğere giden bantları koruyarak anne karnındaki dolaşımı devam ettirdik. Ameliyat sonrası süreci yeni doğan yoğun bakım ünitesinde takip ettik” dedi.  90 günlük bekleyişin ardından hayati ameliyat  Bebeğin gelişimini sabırla takip ettiklerini dile getiren Prof. Dr. Şaşmazel, “90 günün sonunda, bebeğimiz 3,5 kilogramı aştı ve hayati önem taşıyan üçüncü ameliyatı gerçekleştirdik. Kalbin sol tarafının gelişimi yetersiz olduğu için üçüncü ameliyatta sol kalbe yönelik bir operasyon yaptık. Böylelikle vücuda dengeli kan akışını sağlayarak hayati bir adım atmış olduk” diye konuştu.  Dünyada sayılı bebeklerden biri  Prof. Dr. Şaşmazel, sözlerini şöyle tamamladı:  “Bu bebek, dünya üzerinde bu şekilde hayatta kalan sayılı örneklerden biridir. Bu başarı, anne karnında yapılan doğru tanı ve planlı işlemler sayesinde geldi. Kalp cerrahisi, yeni doğan yoğun bakım hemşireleri, anestezi doktorları ve yeni doğan uzmanları, büyük bir özveriyle çalıştı. Başarı, ekip işidir.” 

Sesini Kaybetmişti! Haber

Sesini Kaybetmişti!

Eskişehir'de yaşayan 2 kız annesi Nuran Yılmaz (46), kaybettiği konuşma kabiliyetine Eskişehir Şehir Hastanesi'nde gördüğü başarılı tedavi sonucunda geri kavuştu.  Eskişehir'de yaşamını sürdüren Nuran Yılmaz, tiroit bezi rahatsızlığı nedeniyle Eskişehir Şehir Hastanesi'ne müracaat etti. Yapılan guatr ameliyatının ardından gelişen boyun enfeksiyonu sonucunda Yılmaz'ın soluk borusunda nefes alıp vermesini zorlaştıran bir delik oluştu. Bu süreçte konuşma kabiliyetini kaybeden 2 kız annesi, yoğun bakımda günlerce makineye bağlı kaldı. Eskişehir Şehir Hastanesi Palyatif Bakım Merkezi ve Kulak Burun Boğaz (KBB) servisinde gördüğü başarılı tedaviden 2,5 ay sonra tekrar konuşabilmeye başlayan Nuran Yılmaz, geçirdiği zor günlerin ardından sesine geri kavuştu. Artık kendini çok iyi hissettiğini dile getiren Yılmaz, tedavi sürecinde emeği geçen ekibe teşekkürlerini iletti.  "Yoğun bakımda da 15-20 gün kadar uzun bir süreci var"  Tedavi süreciyle ilgili bilgilendirmede bulunan Eskişehir Şehir Hastanesi Dahiliye Uzmanı ve Palyatif Bakım Servisi Sorumlusu Dr. Zeynep Irmak Kaya, "Hastamız 46 yaşında, 15 Ekim tarihinde troit dediğimiz guatr ameliyatı oluyor. Kısa bir yoğun bakım sürecinin sonunda servise çıkıyor fakat boyun enfeksiyonu geçiriyor. Boynunda şişlik oluyor ve acil olarak tekrar yoğun bakıma ve oradan da ameliyata alınıyor. Ameliyat sırasında soluk borusunda bir delik olduğu görülüyor, onun da enfeksiyona bağlı olduğu düşünülüyor. Sonrasında da trakeostomi dediğimiz, soluk borusuna dışarıdan bir delik açılarak daha rahat nefes alıp vermesi için oraya bir kanül yerleştiriliyor. Bu süreçte yoğun bakımda makineye bağlı bir süreç geçiriyor. Makine tarafından nefes alıp vermesi sağlanıyor. Yoğun bakımda da 15-20 gün kadar uzun bir süreci var" dedi.  "Hastamız 2,5 aydır konuşamıyordu hiç sesi çıkmıyordu"  Dr. Kaya, sözlerinin devamında, "Biz geçen perşembe günü çok hızlı bir şekilde hastanın da son birkaç günü iyi olduğu için tüpü çektik, kapatmaya başladık ve hasta ilk anda ufak konuşabildi, sesini duyduk. 'Ben şu anda konuşabiliyor muyum? Sesim böyle mi çıkacak, kendi sesim değilmiş gibi geldi' dedi. Günlük olarak bantı çıkartıp bakmaya başladık. Kulak, burun, boğaz servisinden de Prof. Dr. Vural Fidan bu süreçte bize destekte bulundu. Biz dün kendisiyle konuştuk, ‘Yılbaşını evde geçir, biz seni kontrollere zaten çağıracağız' dedik. Kendisi çok iyi hissediyor, rahatlıkla yemeğini yiyebiliyor, o da iyileştiğine inandı. Bugün itibariyle hastamızı evine taburcu ediyoruz. Hastamız 2,5 aydır konuşamıyordu hiç sesi çıkmıyordu. Sadece yazarak ya da işaretlerle anlaşıyorduk ama artık sesini duyuyoruz" ifadelerini kullandı.  "Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum"  Tedavi sürecinin kendisi için zor olduğunu belirten Nuran Yılmaz ise şunları söyledi:  "Çok zor günlerim oldu, şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. İlk önce güler yüzlü Zeynep hanıma, Uğur beye çok teşekkür ederim. Başına dönersek, benimle tedavi sürecinde uğraşanlar çok oldu. Murat hocaya, ekibine, yoğun bakımdaki Demet hanıma, Fatih beye, Sanem hanıma ve Vural hocaya çok teşekkür ederim. Şimdi cümleleri bitiremiyorum ama yine de çok şükür. Herkesin emeğine sağlık." 

Deri ve Doku Transferlerinin Hayat Kurtaran Rolü Haber

Deri ve Doku Transferlerinin Hayat Kurtaran Rolü

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Burak Özkan, deri ve doku transferlerinin hayat kurtaran rolüne dikkat çekti. Özkan, yanıklar, kanser cerrahisi ve trafik kazaları sonrası oluşan doku kayıplarını onarmada kullanılan bu yöntemlerin, hastaların yaşam kalitesini artırdığını vurguladı.   Yanıklar, travmalar ve cerrahi sonrası oluşan açıklıkların tedavisinde devrim gibi bir yöntem olan doku nakli, sadece yara iyileşmesini hızlandırmıyor, aynı zamanda hastaların yaşam kalitesini de yükseltiyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi'nden Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Burak Özkan, deri ve doku transferlerinde kullanılan ileri tekniklerin yara kapatma sürecindeki benzersiz avantajlarını ve bu alandaki yenilikçi yaklaşımları tüm detaylarıyla paylaştı.  Deri ve doku nakli neleri kapsar  Deri ve doku bütünlüğünün bozulduğu durumlarda uygulanan yöntemleri anlatan Dr. Özkan, “Yanıklar, travmalar ya da kanser cerrahisi sonrası oluşan açıklıklar gibi durumlarda yaranın kapatılması için doku transferleri yapıyoruz. Eğer yüzeysel bir deri eksikliği varsa bacağın arka ya da yan taraflarından ince deri nakliyle bu açığı kapatabiliyoruz. Ancak daha kalın ve etli bir dokuya ihtiyaç duyulduğunda, kemiğin ya da damarın yapısına göre uygun dokular tercih ediliyor. Bu seçim ameliyatın türüne, yaranın büyüklüğüne ve cerrahın deneyimine göre değişiklik gösterebilir” dedi.  Mikrocerrahi ile yüksek başarı oranı  Deri nakillerinin mikrocerrahi yöntemlerle de yapılabildiğini ifade eden Dr. Özkan,“Mikrocerrahi, deri ve damarların nakledilmesi gereken daha komplike durumlarda devreye giriyor. Bu yöntemde önce alınacak kısım hazırlanıyor, ardından doku alınıp damarlarla birleştiriliyor. Deneyimli ekiplerle bu ameliyatlarda başarı oranı oldukça yüksek. Bu operasyonlar genellikle yanık hastalarında ya da daha derin yapıların onarımında tercih ediliyor” diye konuştu.  Hızlı iyileşme ve hayat kalitesinde artış  Doku transferlerinin iyileşme sürecini hızlandırdığını vurgulayan Dr. Özkan, “İnce deri nakillerinin pansuman süreçleri biraz daha uzun sürebiliyor ve bu dönemde dışarıdan nemlendiriciler öneriyoruz. Ancak mikrocerrahi ile doku transferlerinde adaptasyon süresi genellikle bir hafta ile on gün arasında değişiyor. Bu süre sonunda hasta, ameliyatın büyüklüğüne bağlı olarak günlük hayatına dönebiliyor” dedi.  Her ameliyatta iz kalabilir  Dr. Özkan, her ameliyatın ardından iz kalabileceğini belirterek şunları söyledi:  “Hastaların iyileşme kapasitesine, yaranın büyüklüğüne ve konumuna bağlı olarak izler değişiklik gösterebilir. Özellikle görünür bölgelerdeki izler için hastalarımıza gerekli kremler ve güneşten koruma gibi önlemler öneriyoruz. Ancak deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda tamamen izsiz bir iyileşme mümkün değil. Her yaranın ve hastanın durumuna göre farklı yöntemler uygulanabiliyor. Kemik, damar ya da tendon gibi önemli yapıların açığa çıktığı durumlarda, mümkün olan en kısa sürede doku transferi yaparak bu bölgeleri örtmek önceliğimizdir. Hastalarımıza yara onarımı için gerekli olan en uygun tedaviyi öneriyoruz.” 

Deri ve Doku Transferlerinin Hayat Kurtaran Rolü Haber

Deri ve Doku Transferlerinin Hayat Kurtaran Rolü

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Burak Özkan, deri ve doku transferlerinin hayat kurtaran rolüne dikkat çekti. Özkan, yanıklar, kanser cerrahisi ve trafik kazaları sonrası oluşan doku kayıplarını onarmada kullanılan bu yöntemlerin, hastaların yaşam kalitesini artırdığını vurguladı.   Yanıklar, travmalar ve cerrahi sonrası oluşan açıklıkların tedavisinde devrim gibi bir yöntem olan doku nakli, sadece yara iyileşmesini hızlandırmıyor, aynı zamanda hastaların yaşam kalitesini de yükseltiyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi'nden Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Burak Özkan, deri ve doku transferlerinde kullanılan ileri tekniklerin yara kapatma sürecindeki benzersiz avantajlarını ve bu alandaki yenilikçi yaklaşımları tüm detaylarıyla paylaştı.  Deri ve doku nakli neleri kapsar  Deri ve doku bütünlüğünün bozulduğu durumlarda uygulanan yöntemleri anlatan Dr. Özkan, “Yanıklar, travmalar ya da kanser cerrahisi sonrası oluşan açıklıklar gibi durumlarda yaranın kapatılması için doku transferleri yapıyoruz. Eğer yüzeysel bir deri eksikliği varsa bacağın arka ya da yan taraflarından ince deri nakliyle bu açığı kapatabiliyoruz. Ancak daha kalın ve etli bir dokuya ihtiyaç duyulduğunda, kemiğin ya da damarın yapısına göre uygun dokular tercih ediliyor. Bu seçim ameliyatın türüne, yaranın büyüklüğüne ve cerrahın deneyimine göre değişiklik gösterebilir” dedi.  Mikrocerrahi ile yüksek başarı oranı  Deri nakillerinin mikrocerrahi yöntemlerle de yapılabildiğini ifade eden Dr. Özkan,“Mikrocerrahi, deri ve damarların nakledilmesi gereken daha komplike durumlarda devreye giriyor. Bu yöntemde önce alınacak kısım hazırlanıyor, ardından doku alınıp damarlarla birleştiriliyor. Deneyimli ekiplerle bu ameliyatlarda başarı oranı oldukça yüksek. Bu operasyonlar genellikle yanık hastalarında ya da daha derin yapıların onarımında tercih ediliyor” diye konuştu.  Hızlı iyileşme ve hayat kalitesinde artış  Doku transferlerinin iyileşme sürecini hızlandırdığını vurgulayan Dr. Özkan, “İnce deri nakillerinin pansuman süreçleri biraz daha uzun sürebiliyor ve bu dönemde dışarıdan nemlendiriciler öneriyoruz. Ancak mikrocerrahi ile doku transferlerinde adaptasyon süresi genellikle bir hafta ile on gün arasında değişiyor. Bu süre sonunda hasta, ameliyatın büyüklüğüne bağlı olarak günlük hayatına dönebiliyor” dedi.  Her ameliyatta iz kalabilir  Dr. Özkan, her ameliyatın ardından iz kalabileceğini belirterek şunları söyledi:  “Hastaların iyileşme kapasitesine, yaranın büyüklüğüne ve konumuna bağlı olarak izler değişiklik gösterebilir. Özellikle görünür bölgelerdeki izler için hastalarımıza gerekli kremler ve güneşten koruma gibi önlemler öneriyoruz. Ancak deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda tamamen izsiz bir iyileşme mümkün değil. Her yaranın ve hastanın durumuna göre farklı yöntemler uygulanabiliyor. Kemik, damar ya da tendon gibi önemli yapıların açığa çıktığı durumlarda, mümkün olan en kısa sürede doku transferi yaparak bu bölgeleri örtmek önceliğimizdir. Hastalarımıza yara onarımı için gerekli olan en uygun tedaviyi öneriyoruz.” 

Vücuduna Saplanan Mermi Cerrahi Operasyonla Çıkarıldı Haber

Vücuduna Saplanan Mermi Cerrahi Operasyonla Çıkarıldı

 Adıyaman’da havalı tüfekten çıkan mermi sonucu yaralanan kedi, yapılan cerrahi operasyonla yeniden hayata tutundu.   Adıyaman merkez Sitilce bölgesinde kimliği belirsiz şahıs yada şahıslar tarafından havalı tüfekle vurularak yaralanan kediyi fark eden bir vatandaş kediyi, Altınşehir Mahallesi’nde bulunan özel bir veteriner kliniğine getirdi.  Burada ilk kontrolleri yapılan kedinin röntgeninde bacağında mermi olduğu tespit edildi. Halsiz bir durumda olan ve ayağını hiçbir şekilde kullanamayan kedi için ameliyat kararı alındı. Veteriner Hekim Hüseyin Bilgin tarafından ameliyata alınan kedinin bacak kısmındaki mermi, 3 saatlik bir operasyonla çıkarıldı. Kedinin bacağında parçalanmaya neden olan mermi çıkarıldıktan sonra parçalanan bacağa platin takıldı. Oldukça başarılı geçen ameliyat sonrasında kedinin gözlem altında kalınması kararı alındı. Her gün bakımları yapılan sokak kedisinin yaklaşık 20 gün sürecek olan tedavisinin tam tamamlanmasının ardından sahiplendirileceği belirtildi.  Kedinin durumu hakkında bilgi veren Veteriner Hekim Hüseyin Bilgin, “Olay bir duyarlı vatandaşımız tarafından bize intikal etti. Kedi aksıyor, basamıyor diye bize getirildi. Gerekli muayeneler yapıldıktan sonra röntgen görüntüsü alındı. Ve röntgende bu olayın bacak aksaması olayı değil de bir silahla, kurşunla yaralanma olayı olduğunu tespit ettik. Mermi, röntgen görüntülerinde net bir şekilde gözüküyor. Operasyonuna başladık, operasyonu da gayet iyi bir şekilde yapıldı. O atılan kurşun yerinden çıkartılıp kırılan kemik parçası ise tekrardan onarılıp platin uygulaması yaparak ameliyatı bitirdik. Kedinin şu an gayet durumu iyi” diye konuştu. 

Estetik İçin Gittiği Hastanede Hayatını Kaybeden Sosyal Medya Fenomeninin Eşi Konuştu Haber

Estetik İçin Gittiği Hastanede Hayatını Kaybeden Sosyal Medya Fenomeninin Eşi Konuştu

Bursa'da karın gerdirme ameliyatı için İstanbul'daki gittiği bir özel hastanede hayatını kaybeden 27 yaşındaki sosyal medya fenomeni Neşe Özkan'ın eşi, "Ölüme kadar götürecek ihmal var" dedi.   Bursa'da 8 yıl önce dünya evine giren Neşe Özkan (27), bir arkadaşının personel indirimi yapacağını söylemesi ve tavsiyesi üzerine polis memuru olan eşi İskender Özkan ile birlikte 18 Aralık Çarşamba günü İstanbul'un Gaziosmanpaşa ilçesindeki Özel Bilge Hastanesinde karın gerdirme ve göğüs küçültme operasyonu için ameliyat masasına yattı. Özkan, 5 saat süren ameliyat sonrası hayatını kaybetti. Özkan'ın yakınları doktorlardan şikayetçi olurken, genç kadının polis memuru olan eşi İskender Özkan ise sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Özkan, "Öncelikle eşimin ölümünden Vita Estetik firması ve Özel Bilge Hastanesi sorumludur. Özel Bilge Hastanesinde ameliyat olduk. Hastanede ameliyat yapan doktor ve anestezi doktoru eşimle konuştular. Eşimin durumunu sordular. Daha önceki ameliyatlarını sordular. Her zaman sorulan soruları eşime de sordular. Eşim de 17 yaşında kalp kapama, kalpteki deliği kapama ameliyatı olduğunu sonrasında doktorunun kendisine iyileştiğini söylediğini ifade etti. Orada anestezi doktoruna söyledi. Anestezi doktoru da üstünden yeterince zaman geçmiş o sorun olmaz şeklinde bir beyanda bulundu eşime. Bir doktor bize bunu söylüyorsa, yani güvenebileceğim daha üst bir merci yoktur. Ben ikna oldum. Bu soruya eşim de aynı şekilde ikna oldu. Ancak hastaneden aldığım evrakları incelediğimde kalbiyle alakalı bir tetkik yapılmadığını fark ettim. Yani eşimin kanını aldıkları sırada veya diğer odalara girdiği sırada ultrason çekildiğini, röntgen çekildiğini biliyorum ama EKG çekildiğini bilmiyorum. Bunun çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben burnumdan ameliyat olduğumda EKG çekildi fakat eşimin kalp rahatsızlığı olmasına rağmen EKG'si çekilmedi. Ancak burada ölüme götürebilecek kadar bir ihmal olduğunu görebiliyorum. Çünkü bu ameliyat birçok insanın olduğu ve kolaylıkla geçen, girip çıktığı ve işin sonunda ölümü düşündükleri bir ameliyat olmadığını biliyorum" dedi.  Böyle bir risk olduğunu bilseydi eşinin zaten bu riski almayacağını belirten Özkan, "Eşimin ameliyat sırasında yanlış bir işlem, yetersiz ekipmanlar ve insanlar tarafından öldürüldüğünü düşünüyorum. Burada şunu söylemiyorum. Kasıtlı yapılmış bir işlemdir demiyorum. Böyle bir iddiada bulunmuyorum. Ancak burada sonunda ölebilecek yani ölüme götürebilecek kadar bir ihmal olduğunu görebiliyorum. Eşim çocuklarını, hayatını çok seven bir insandı. Böyle bir risk olduğunu bilseydi eşim zaten bu riski almazdı onu çok iyi tanıyorum. Yani Vita Estetik firması ve Bilge Hastanesinin yetersizliği, eksikliği yüzünden benim eşimin öldüğünü düşünüyorum. Hastanenin şöyle bir beyanı var. Eşimin uyandıktan sonra, konuştuktan sonra fenalaştığı yönünde. Sonrasında da evraklarda gördüğüm kadarıyla anestezi doktorunu evinden çağırmışlar. Yani ben buradan şunu anlıyorum. Eşimin ameliyatı sırasında anestezi doktoru ya ameliyathanede değil ya da sonradan ameliyathaneye girdi. Başta girdi, uyuttu ve sonradan çıktı. Ameliyatı takip etmedi. Uyandırmada bulunmadı. Kamera kayıtları ameliyathanenin kamera kayıtları emniyette mevcut. İncelenmesini talep ettim. Anestezi doktorunun hangi saatler arasında ameliyathanenin içinde olduğuna dair" ifadesini kullandı.  Öte yandan, genç kadından geriye 10 ay önce bir televizyon programında katıldığı yarışmada eşiyle tanışma ve evlilik hikayesini anlattığı görüntüler kaldı. Neşe Özkan'ın babaevine getirilen cenazesi, Demetevler Camii'nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazı sonrası Demetevler mezarlığına defnedildi. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.