Hava Durumu

#Anayasa

Yeni Marmara Gazetesi - Anayasa haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Anayasa haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursa'da Bir Araya Gelen Hukukçular, Sivil Anayasa Yapım Sürecini Ele Aldı Haber

Bursa'da Bir Araya Gelen Hukukçular, Sivil Anayasa Yapım Sürecini Ele Aldı

Türkiye'nin 'Sivil Anayasa Yolculuğu Projesi' çerçevesinde Bursa'da Anayasa Buluşmaları programı düzenlendi. Birlik Vakfı'nda gerçekleşen programda darbe anayasaları sonrası sivil anayasa yapım süreci masaya yatırıldı.   Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Türkiye'nin Sivil Anayasa Yolculuğu Projesi çerçevesinde düzenlenen Anayasa Buluşmaları Programı, Birlik Vakfı Bursa Şubesi'nde gerçekleşti. Programda, önceki dönem Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve önceki dönem Adalet Bakan Yardımcısı Zekeriya Birkan, sivil anayasa yapım sürecini ele aldı. Programa hukukçular yoğun ilgi gösterdi.  Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, "Hukuk kültürümüzü yenilememiz gerekiyor. Sağlam anayasaya ihtiyacımız var. İdeal hukuk düzenlemesi yapmamız lazım. Bunlarla birlikte anayasanın uygulama noktasını da ele almamız lazım. Mevcut anayasa veya kanunlarımızda var olan düzenlemelerin titizlikle uygulanması için toplumun mutlaka gayret göstermesi gerekir. Hukuk kültürü oluşması lazım. Mevcut anayasada yaşanan sıkıntıların önemli bir kısmı da uygulamadan kaynaklanıyor" şeklinde konuştu.  Darbenin ardından yapılan 1982 anayasasında yapılan en köklü değişikliğin cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve başkanlık sistemine geçilmesi olarak değerlendiren Malkoç, "1982 anayasasını kaldırıp yeni anayasa yapmak toplumdaki herkesin en büyük isteği. Gelin yapalım denildiğinde değişik bahanelerle yan çiziliyor. Bugün yeni anayasayı en çok kim ister, iktidar partisi için bundan daha ideal bir anayasa yok. Kanun hükmünde cumhurbaşkanı kararnameleri ile düzenleme yapıyor, yargıda tasarruflarda bulunabiliyor. Ama yeni anayasa teklifine en çok muhalefet karşı çıkıyor. 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefet partisi mitinglerle engellemeye kalktı. Seçimi engelleyemeyince bu kez askeri darbe yaptırmaya kalktılar. Mitingler demokratik hak ama askerler bildiri yayınlıyor. Muhalefet partileri askerler de sivil toplum gibi görüş açıklar diyor. Ama Cumhurbaşkanımız büyük bir olgunluk gösterdi. 1980 darbesi, 'meclisin cumhurbaşkanı seçememesinden olmuştur, dolayısıyla referandum oluşturalım cumhurbaşkanını halk seçsin' dedi. Bu milletin yolunu açmaktır. 2017 yılına gelindiğinde de parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçelim denildi. 1982 anayasasında yapılan en köklü değişim cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve başkanlık sistemine geçilmesidir" ifadelerini kullandı. 

Eski TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop:  "Yeni anayasa ihtiyacı Türkiye’de hala devam ediyor” Haber

Eski TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop: "Yeni anayasa ihtiyacı Türkiye’de hala devam ediyor”

Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Geleceğin Türkiye'sinin anayasasının halkın seçtiklerinin katılımı ile onların önceliği ile hazırlanması gerekiyor. Yeni anayasa ihtiyacı Türkiye’de hala devam ediyor” dedi.  Eski TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde (OMÜ) öğrencilerle bir araya geldi. Öğrencilere “Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset” konulu bir konferans veren Şentop, anayasaların siyaset üzerindeki etkisine değinerek, anayasa tartışmaları hakkındaki görüşlerini belirtti.  Konferansın açılış konuşmasını yapan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Fatma Aydın, “Prof. Dr. Mustafa Şentop, hem hukukçu ve siyasetçi kimliğiyle hem de akademik birikimiyle ülkemizin hukuk sistemine ve anayasal gelişimine çok önemli katkılarda bulunmuştur. İnsanlık tarihine bakıldığında her anayasa çalışmasının içinde bulunduğu toplumun kültürel ve siyasal özelliklerinden etkilendiği bilinmektedir. Bugün öğrencilerimizin anayasa, siyaset ve toplumsal hayat bağlamında yeni perspektifler kazanacaklarına inanıyorum” diye konuştu.  “Yeni dünya düzenini tasarlayanlar, ülkeleri ‘bizim çocuklar’ yönetsin istiyor”  Anayasaların siyaset üzerinde nasıl etkileri olduğunu 2. Dünya Savaşı sonrası mağlup devletlerin anayasalarından örnekler vererek aktaran Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Bizim çocuklar' diye bir tabir var. 12 Eylül 1980 darbesi olduğunda ABD Başkanı Jimmy Carter’dı. Bir oyun izliyormuş, CIA Türkiye masası şefi bilgi veriyor. Türkiye’de darbe olduğunu söylüyor. O da kafasını çevirerek, ‘Kimler yapmış’ diyor. O da ‘Our boys’ (Bizim çocuklar) diyor. Sonra da Carter dönüp oyunu izlemeye devam ediyor. Yeni dünya düzeninde her ülkede demokrasi olsun, çok partili hayat olsun, serbest seçimler olsun isteniyor ama her ülkeyi de 'bizim çocuklar' yönetsin istiyorlar yeni dünya düzenini tasarlayanlar. Fakat o mümkün değil. Serbest seçim olduğu takdirde bazen o ülkenin halkının çocukları seçilebilir, 'bizim çocuklar' seçilemeyebilir. O zaman ne olacak? O zaman daha rafine bir şey geliştiriyorlar. Diyorlar ki kim kazanırsa o yönetsin ama yönetirken 'bizim çocuklar' gibi yönetsin. İşte bu anayasaların siyasetin temel parametrelerini içine alması ve siyasetin parametrelerinin anayasalar tarafından düzenlenmesinin anlamı bu. Kim kazanırsa kazansın belli sınırlar içerisinde ülkeyi yönetsin ama temel politika kararları ile ilgili olarak da biz bunları kontrol altına alalım. 2. Dünya Savaşı’nın galipleri, mağlupların anayasalarını yapmıştır. İtalya’nın anayasası Amerikan işgal kuvvetleri tarafından hazırlanmıştır. İtalya hala o anayasa ile yönetiliyor. Almanya’nın anayasası yine Amerika kontrolünde hazırlanmıştır, 1949 Bonn Anayasası. Japonların anayasası da Amerika işgal kuvvetleri tarafından hazırlattırılmıştır. Niye bu yapılıyor? Bunlar örnek, modern ülkeler. Bu ülkelerde kim yönetime gelirse gelsin 'bizim çocuklar' gibi yönetsinler düşüncesiyle yapılmış, siyasetin temel parametreleri anayasaların içerisine konulmuştur” şeklinde konuştu.  “27 Mayıs 1960 bürokrasinin rövanşı olarak görülür”  1960 darbesinin anayasa ile siyasete müdahale konusunda bir örnek olduğunu dile getiren Prof. Dr. Şentop, “Türkiye’deki durum da aslında 27 Mayıs 1960 darbesi ile bu şekle dönüştürülüyor. Bir düşünce adamı, Türkiye’nin 1960 darbesi ile 2. Dünya Savaşı’nın mağlupları arasına girdiğini söylüyor. Hakikaten bu anlayışla anayasa hazırlanıyor. Öncesinde 1960’a kadar serbest seçimler yapılıyor ve Türkiye’de serbest seçimleri Türkiye’yi uzun süre yönetmiş bürokratik siyasiler kazanamıyor. CHP, 1950-60 arası yapılan seçimlerde iktidara gelemiyor. Bir seçim daha olacağı konuşuluyor ama kazanamayacakları görülüyor. Türkiye’de tekrar seçimle iktidara, yönetime gelemeyen bir siyasi görüşün seçim olmadan nasıl iktidara geleceği konusu konuşuluyor. Bunun akla gelen ilk yöntemi de askeri darbedir. 1954 sonrası ordu içerisinde bir takım yapılanmalar bunu düşünmeye başlıyor. 14 Mayıs 1950 siyasetin zaferi olarak görülür, 27 Mayıs 1960 da bürokrasinin rövanşı olarak görülür. Yani seçimle iktidara gelemeyen bir anlayışı seçim olmadan iktidara getirmek. Darbe yaparak getirdiniz ama bu nasıl devam edebilir? Türkiye’yi bu şekilde idare etmek mümkün değil. Türkiye 1945’te çok partili hayata geçmişti. 15 yıl sonra Türkiye’yi seçimsiz, tek partili bir yönetime döndürmek mümkün değil. Tekrar seçim olacak ama kazanma ümitleri yok. Bir formül arıyorlar. Seçimle iktidara gelemeyen anlayışı seçimi kaybetse de iktidara getirecek bir formül. İşte anayasa bu anlayışla siyasetin alanını büyük ölçüde etkileyen, daraltan bir yaklaşımla hazırlanıyor. Yani biz gelmesek, başkaları da gelse bizim istediğimiz gibi yönetsinler anlayışı” ifadelerini kullandı.  “Geleceğin Türkiye’sinin anayasasını halkın seçtiklerinin hazırlaması gerekiyor”  Türkiye’nin bugün ve gelecek için yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Şentop, şunları söyledi:  “Eğer biz hükümeti bu dengelere muhtaç olmaktan çıkartırsak, doğrudan halkın seçtiği bir şekle dönüştürürsek o zaman bu problemi büyük ölçüde çözmüş oluyoruz. Bugünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yaklaşımımız buydu. 15 Temmuz’dan sonra bunu gördük. Devleti ve milleti tahkim etmek gerektiğine dair genel kanaat oluştu ve hükümet sistemi değişmiş oldu. Anayasaların siyasetin alanını kapatan, örten yaklaşımı büyük ölçüde burada tasfiye edilmiş ve normalleşmiş oldu. Bir de Türkiye’nin halkın seçmiş olduğu bir parlamento tarafından yapılan bir anayasaya ihtiyacı var. Bu sadece sembolik şey değil ama öyle düşünülse bile kıymetli bir şeydir. Bugüne kadar anayasaları darbeciler yapmış. Önemli değişiklikler yapılmış amenna ama sonuçta Türkiye’de sivil, halkın seçtiklerinin bir anayasası olması lazım. Anayasalar da yaşayan her varlık gibi zaman içerisinde eskiyor. Hazırlandığı zamanki düşünceler, mülahazalar, oturmuş olan toplumsal yapı, Türkiye’nin beklentileri ve büyüklüğü-hacmi çok değişmiş. Üzerinden uzun yıllar geçmiş. Bugünün ve bundan sonraki Türkiye’nin, geleceğin Türkiye’sinin anayasasının halkın seçtiklerinin katılımı ile onların önceliği ile hazırlanması gerekiyor. Yeni anayasa ihtiyacı Türkiye’de hala devam ediyor.”  Programa ayrıca Samsun Valisi Orhan Tavlı, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, eski AK Parti milletvekilleri Hilmi Bilgin, İsmail Aydın, Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, Hukukçular Birliği Vakfı Genel Başkanı Yaşar Baş, davetliler, öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı. Program, Rektör Aydın’ın Şentop’a hediye takdimi ile sona erdi. 

Adalet Bakanı Tunç:  "Hedefimiz darbe anayasasından kurtulmaktı" Haber

Adalet Bakanı Tunç: "Hedefimiz darbe anayasasından kurtulmaktı"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, darbe anayasasında vesayetçi ruhu azaltmaya yönelik önemli yapısal reformları gerçekleştirdiklerini belirterek, Türkiye'nin yeni bir anayasayı hak ettiğini söyledi.   AK Parti Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi 100. Yıl Mahallesi Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. Kongreye Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti milletvekilleri Cem Şahin, Ali Keskinkılıç, Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ve teşkilat mensupları katıldı.  Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan kongrenin açılışında konuşan Bakan Tunç, AK Parti'nin yüksek standartlı demokrasi için mücadele ettiğini belirterek, "Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe, sosyal politikalara varıncaya kadar her alanda insanımız güçlü olsun diye çalıştık. İnsan güçlü olacak ki aile güçlü olsun. Aile güçlü olacak ki toplum güçlü olsun. Ülkemizin fiziki kalkınmasını sağlarken altyapısıyla üstyapısıyla yatırımlarla her bir yeri donatılırken diğer yandan da yüksek standartlı bir demokrasi için mücadele ettik. Bu ülkede bir daha darbe olmasın diye bu ülkenin önü bir daha muhtıralarla kesilmesin diye bu ülke kısır siyasi tartışmalardan kurtulsun diye çok önemli reformlara imza attık. Sayısız reformlar yaptık. Sessiz devrim diyebiliriz biz buna" dedi.  "Hedefimiz darbe anayasasından kurtulmaktı"  "Gerek mevzuatımız temel kanunlarımızın tamamını değiştirirken, anayasamızda da temel hak ve özgürlükleri güçlendiren düzenlemeleri hayata geçirdik" diyen Tunç, "Kadın haklarının, çocukların korunmasıyla ilgili düzenlemeleri anayasal güvenceleri bu dönemde anayasamızda sizlerin onayıyla yerlerini aldı. Yine anayasamızda yapısal reformlar yaptık. Hakimler Savcılar Kurulu'nun yapısı Anayasa Mahkemesi'nin yapısı, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, yani bunların oturma düzenleri bile demokratik hukuk devleti ilkesine uygun değildi. Hatırlayalım tüm bunlar demokratik hukuk devleti ilkesiyle uyarlandı. 'Darbeciler yargılanamaz, sıkıyönetim ilan edilebilir' diye bir madde vardı anayasada. Bunlar milletimizin desteğiyle değişti. Anayasamızı daha demokratik hale getirmek için çalıştık. Hedefimiz topyekun yeni demokratik bir anayasa yapmaktı. Darbe anayasasından kurtulmaktı ama bu süreç içerisinde darbe anayasasından kurtulamadık. Darbe anayasasında vesayetçi ruhu azaltmaya yönelik Türkiye'nin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşabilmesi için önemli yapısal reformları da gerçekleştirdik. Bunu da küçümsememek gerekir" ifadelerini kullandı.  Türkiye'nin yeni bir anayasayı hak ettiğinin altını çizen Tunç, "Bunca değişikliğe rağmen tabii ki madde sayısı kadar yapılan değişiklik, anayasanın maddeleri arasındaki uyumu da zorlaştırdı ve bu maddelerin yorumlanması gerek yüksek yargı makamlarımızca gerek farklı kişilerle farklı yorumlanması da farklı tartışmalara neden olabildi ve olabiliyor. Gelecekte de bu tartışmalar olabilir. O nedenle yeni demokratik, sivil katılımcı bir anayasa diyoruz. Bu ülkenin fertlerinin her birinin hiçbir ayrıma tabi tutulmadan, herkesin kendini içinde bulunduğu, her görüşün temsil edildiği, temel hak ve özgürlükleri daha da güçlendiren, devletin görevlilerine daha da netleştiren bir toplum sözleşmesini yapabilir bu ülke. Bu konuda uzlaşabiliriz. Uzlaştığımızda da millete olan borcumuzu yerine getiririz. Kim bu uzlaşmaya yaklaşırsa milletten takdir toplar. Kim 'biz uzlaşmıyoruz, biz yanaşmıyoruz, masaya oturmuyoruz' derse milletten eleştiri alır. O nedenle inşallah 28. dönem parlamentosunda bu uzlaşma sağlanır ve Türkiye Yüzyılı'na başladığımız şu anlamlı dönemde Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bu anlamlı dönemde demokratik, sivil katılımcı bir anayasayla yolumuza devam edelim. Hem temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi hem de istikrarlı kalkınma hamlelerine devam edilmesi noktasındaki kararlılığımızı sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu.  İsrail'in Filistin'de gerçekleştirdiği katliama da tepki gösteren Tunç, şunları söyledi:  "Hepimizi derinden yaralayan 7 Ekim'den bu yana Filistin'de, Gazze'de bir soykırım suçu işleniyor. 45 bin Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 80'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Çocuklar katlediliyor. Dünyanın süper gücü dediğimiz devletler hiç utanmadan sıkılmadan orada savunma hakkından bahsedebiliyor. Kadınlar katlediliyor. Kadın hakları diyenler, çocuklar katlediliyor çocuk hakları diye örgüt kuranların, sözleşmeler yapanların hiç sesi çıkmıyor maalesef. Orada sadece 7 Ekim'den bu yana değil bir asırdan bu yana bir zulüm var. 400 yıldan bu yana Osmanlı hâkimiyetinde her dinden insanın barış içerisinde, huzur içerisinde yaşadığı Filistin topraklarında işte bir asır önce siyonizm kongresi sonrası bir Yahudi devleti kurma fikrinin ardından orada bir işgal süreci başladı ve oradaki halkın Filistinlilerin toprakları işgal ede ede küçücük topraklara sığdırıldı oranın insanları. Bir soykırıma tabi tutuldu göçe zorlandılar."  "Uluslararası platformlarda hep Filistin'in sesi olmaya çalıştık"  Birleşmiş Milletler'in bu süreç içerisinde yüzyıldan bu yana sayısız kararlarının bulunduğunu aktaran Tunç, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararları var. 'İşgal ettiğiniz topraklardan çekilin' diye kararlar var ama bu kararların hiçbirisine İsrail maalesef uymadı. Bir devlet gibi değil adeta bir işgalci terör devleti gibi hareket etti. 7 Ekim'den bu yana da soykırımcı İsrail olarak tarihe geçti. 7 Ekim'den bu yana Türkiye olarak oradaki akan kanın durdurulmasıyla ilgili Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız Türkiye olarak büyük bir mücadele verdik. İnsani yardımlarımızı kesmedik. Uluslararası platformlarda hep Filistin'in sesi olmaya çalıştık. Birleşmiş Milletler köprüsü dahil olmak üzere her platformda bölge ve dünya liderleriyle Cumhurbaşkanımız oradaki akan kanın durması konusunda hep mücadelesini sürdürdü" şeklinde konuştu.  "Birleşmiş Milletler'in yapısı dünyanın ve insanlığın sorunlarına cevap veremiyor"  Birleşmiş Milletler'in görevini yerine getiremediğini anlatan Tunç, "Avrupa olarak siz nasıl soykırıma evet diyebilirsiniz. Birleşmiş Milletler soykırım sözleşmesinin bütün maddeleri, unsurları İsrail tarafından ihlal edildi. Uluslararası Adalet Divanı karar verdi. 'Burada soykırım var' dedi. Tedbir kararları verdi. 'Ateşkes olması lazım. İnsani yardımların engellenmemesi gerekir' dedi. Mahkemenin kararını uygulayan yok. Kim uygulayacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uygulayacak. Uyguluyor mu? Hayır. Birleşmiş Milletler'in yapısı bu kararları uygulamaya elverişli değil. Öyle bir kurgu yapılmış ki orada bir oyla veto edildiğinde karar çıkmıyor. Amerika Birleşik Devletleri 'hayır' dediğinde o 5 Güvenlik Konseyi'nin aldığı karar geçersiz. Böyle bir adalet olabilir mi? Böyle bir dünya düzeninde huzur olabilir mi? İşte Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler'in yapısı uluslararası kuruluşlar, dünyanın sorunlarına, insanlığın sorunlarına cevap veremiyor" ifadelerine yer verdi.  "Türkiye'yi huzurlu bir geleceğe kavuşturmanın gayreti içerisinde olacağız"  Bakan Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Milli birlik ve beraberlik içerisinde inşallah yolumuza devam ettiğimizde Türkiye'yi daha güçlü kılacağız ve Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inşallah önümüzde 3.5-4 yıllık bir icraat süresi var. Seçimsiz geçecek bir süre var. Hem belediyelerimiz için hem de hükümetimiz için bu süreyi çok iyi değerlendireceğiz ve Türkiye'yi adalet başta olmak üzere huzurlu bir geleceğe kavuşturmanın gayreti içerisinde olacağız."  Son zamanlarda meydana gelen ve toplumu huzursuz eden hususların önlenmesiyle ilgili olarak tedbirlerin de alınmaya devam ettiğini kaydeden Tunç, "Kadının şiddetten korunması, çocukların her türlü istismardan korunması bizim önceliğimiz. Her türlü kötülükten ülkemizi uzak tutmanın gayreti içerisinde yargısı, yürütmesi, yasaması ile inşallah bu başarıyı hep beraber sağlayacağız. Aldığımız tedbirler var. Özellikle suçun önlenmesi, suçlunun ıslahı ve yaptırımların artırılması ve bu anlamda ceza kanunlarımızda ve infaz kanunlarımızda eleştiri konusu olan hususları ortadan kaldırmaya yönelik yargı reformu strateji belgesiyle ilgili şu anda son aşamadayız. Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaştıktan sonra inşallah orada yasamayı ilgilendiren özellikle toplumda huzursuzluğa yol açan suçlar bakımından bu suçları önlemeye yönelik birtakım yasal düzenlemeleri milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğiz. Kısa, orta ve uzun vadeli hedefler anlamında hem yasama hem yürütme idari uygulamaları hızlı bir şekilde hayata getirmenin gayreti içerisinde olacağız. Milletimizin huzurunu güvenliğini en önde tutuyoruz. Adaleti en önde tutuyoruz ve adaletle beraber kalkınmayı, istikrarlı kalkınma hamleleriyle milletimizin refahını daha da arttırmanın gayreti içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu. 

Suat Kılıç , Anayasanın 4. Maddesi İle İlgili Konuştu! Haber

Suat Kılıç , Anayasanın 4. Maddesi İle İlgili Konuştu!

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Anayasa'nın 4. maddesinin kaldırılması gerektiği ifadelerine ilişkin, “Yeniden Refah Partisi, Anayasa'nın 1,2,3 ve 4. maddelerinin tartışmaya açılmasına olumlu yaklaşmamaktadır” dedi.   Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında Genel Merkez binasında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basın açıklamasında bulundu. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ile DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın gerçekleştirdiği görüşmeye değinen Kılıç, Babacan'ın parti yöneticileriyle gerçekleştirdiği ziyarette Türkiye gündeminin değerlendirildiğini belirterek, “1 Ekim tarihinde TBMM, yeni yasama yılının açılışını gerçekleştirecek. DEVA, Yeniden Refah Partisi ve diğer siyasi partilerin TBMM'de yapılacak çalışmalarla Türkiye'nin gündemine daha fazla tesir etmeleri, insanlarımızın refahına daha fazla katkı sağlayacak iş birliklerini geliştirmeleri yönünde fikir alışverişinde bulunulmuştur. Türkiye'deki elbette iktidar partileri olduğu gibi muhalefet partileri vardır. Bütün bu partilerin varlığı çok partili siyasal hayatın en temel gerekliliğidir. Yeniden Refah Partisi bu partiler arasında önemini koruyan ve her geçen gün üye sayısıyla birlikte önem katsayısını da artıran bir siyasi parti olarak tezahür etmektedir. Tüm siyasi partilerin iktidar karşısında Türkiye adına doğruları söylemeleri, siyasetin de, hukukun da, vicdanın da gereğidir. Yeniden Refah Partisi bu doğrultuda doğruya doğru, yanlışa yanlış stratejisini baştan itibaren ortaya koymuş; iktidarın doğrularına doğru derken, yanlışlarını da açık sözlülükle eleştirmekten geri durmamıştır” açıklamasında bulundu.  "Dünyanın ve bölgemizin yeni bir krize ihtiyacı yoktur"  Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında imzalanan Ortak Savunma İş Birliği Antlaşması'nın Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) yönelik ciddi bir tehdit mahiyetinde olduğunu ifade eden Kılıç, “NATO müttefikimiz ABD'nin Akdeniz'de tansiyonu yükseltmeye matuf GKRY ile sınırlı böyle bir adım atmasını tasvip etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ABD ile GKRY arasındaki antlaşmanın etkisizleştirmesi yönünde atacağı tüm adımları destekliyoruz. GKRY ile ABD arasındaki bu antlaşma, bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyecektir. Doğu Akdeniz'deki maden rezervleri, hidrokarbon yatakları, petrol ve kömür rezervleri ve doğalgaz rezervleriyle ilgili olarak ABD'nin GKRY ile Türkiye ve KKTC'yi yok sayan yakınlaşması bölgedeki ilişkileri bozucu mahiyetindedir. Dünyanın ve bölgemizin yeni bir krize ihtiyacı yoktur” değerlendirmesinde bulundu.  “Yeniden Refah Partisi, Anayasa'nın 1,2,3 ve 4. maddelerinin tartışmaya açılmasına olumlu yaklaşmamaktadır”  Bir gazetecinin HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun Anayasa'nın 4. maddesi ile ilgili ifadelerini Yeniden Refah Partisi'nin nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Kılıç, şu cevabı verdi:  “Yeniden Refah Partisi, Anayasa'nın 1,2,3 ve 4. maddelerinin tartışmaya açılmasına olumlu yaklaşmamaktadır. Türkiye'de anayasa değişimini herhangi bir partiye göre yapmak mümkün değildir. Değişimi toplumun herhangi bir kesimine göre yapmakta mümkün değildir. Anayasalar temel metinlerdir. Toplumsal uzlaşılar ve sözleşmelerdir. Anayasa'nın toplumun genelinin heyecan ve hissiyatını yansıtan ve hepimizi bir arada tutan maddeleri içermesi gerekmektedir. Anayasa, TBMM'de de yapılacak olsa, TBMM'de oylandıktan sonra referanduma da taşınacak olsa toplumun genelinin görüşlerini yansıtmak mecburiyetindedir. Hiçbir beşeri metin kutsal, kusursuz ve eksiksiz değildir. 100 maddenin 99'una katılır, birinden rahatsızlık duyabilirsiniz, bu herkes için geçerlidir. Öyleyse çoğunluğun uzlaşını yansıtan ve bizi bir arada tutan anayasa metinlerine sahip çıkmak hepimiz için gerekliliktir. Türkiye'nin başkentini, resmi dilini, milletin temel değerlerini, devlet şeklimizin cumhuriyet olduğunu tartışmanın hiçbirimize bir faydası yoktur. 4. maddeyi ortadan kaldırmak, diğer üç maddeyi tartışmaya açmak anlamına gelecektir. Türkiye'nin bugün ihtiyacı bu değildir.” 

Yeni Anayasa İçin Meclisteki Partilere Uzlaşma Çağrısı Yaptı Haber

Yeni Anayasa İçin Meclisteki Partilere Uzlaşma Çağrısı Yaptı

Tekirdağ'ın Süleymanpaşa ilçesine gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni anayasa için mecliste uzlaşma çağrısı yaptı.  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Tekirdağ'a geldi. Bakan Tunç, AK Parti'nin Türkiye Buluşmaları çevresinde Tekirdağ'da programa katıldı. Bakan Tunç, yeni anayasa için meclisteki partilere uzlaşma çağrısı yaptı.  Bakan Tunç açıklamasında, “Anayasamızda gerçekleştirdiğimiz reformlarla o sessiz devrim sayılan reformlarla hak arama yollarını daha da genişlettik. Hakimler Savcılar Kurumu'nun yapısı, Anayasa Mahkemesi'nin yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, Milli Güvenlik Kurulunun yapısı tüm bunları demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirdik. Darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı anayasamızda. Çıkardık milletimizin desteğiyle. Gerektiğinde sıkı yönetim ilan edilebilir diye bir madde vardı anayasamızda. Demokratik bir devlette gerektiğinde sıkı yönetim ilan edilebilir diye evet darbecilerin yazdığı anayasada bu vardı. Milletimizin onayına geldik. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerek o koalisyonlar dönemini sona erdirdik. İstikrarsızlığa son verdik. Halkın doğrudan doğruya yürütmeyi de yasamayı da belirlediği bir demokratik sisteme, cumhuriyetimizi güçlendiren bir sisteme adım atmış olduk. Yine anayasamızda gerçekleştirdiğimiz kamu denetçiliğinin kurulması gibi vatandaşlarımızın kamu ile ilişkilerinde onların sözcüsü olacak, onun hakkını savunabilecek, başvurabileceği bir mekanizmaya oluşturduk. Kişisel verilerin korunması gibi özel hayatın korunmasını sağlayan önemli yapısal dönüşümleri hayata geçirdik. Bilgi edilme hakkından tutun anayasa mahkemesine bilinçsel başvuru hakkına varıncaya kadar çok sayıda düzenlemeyi milletimiz için hayata geçirdik. Temel hak ve özgürlükler alanında kadın haklarıyla ilgili çocukların korunmasıyla ilgili bunların hem anayasal düzenlemeler hem de uygulamalarla ilgili çok önemli mesafeler aldık. Temel hak ve özgürlükler noktasında tavizsiz tutumumuzu sürdürmeye ülkemizin demokrasi standardını daha da yükseltmeye, hukuk devleti ilkesini, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini daha da güçlendirmeye o vesayetçi anlayışa hiçbir zaman fırsat vermemeye devam edeceğiz. Bu anayasanın yapılması da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partilerimizin uzlaşmasıyla inşallah mümkün olacak. Burada uzlaşmaya yanaşanlara milletimiz evet takdir edecektir ama uzlaşmaya yanaşmayanlarla ilgili olarak da önüne gelen ilk sandıkta cevabını verecektir. Bizim temennimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir uzlaşmanın sağlanması. Türkiye'nin demokratik, yeni, sivil, katılımcı bir anayasaya, bir toplum sözleşmesine sahip olması. Anayasamız bizim bir toplum sözleşmesi değil. Bir darbe sonrası darbeciler tarafından yazdırılan bir anayasa. Sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile değişmesi için tek sebep, yeter sebep. Bu anayasada biraz önce bahsettiğim o reform sayılan değişikliklere rağmen vesayetçilik tamamen ortadan kalktı mı? Bunu söylemek mümkün değil. 184 kez değişikliğe uğrayan yüz yetmiş yedi maddesi var. Madde sayısından fazla değişikliğe uğrayan bir anayasayla yolumuza devam ediyoruz. Biz darbecilerin yazdığı bir anayasa değil de milletin temsilcilerinin mecliste uzlaşarak bir toplumsal sözleşme hüviyetinde yeni bir anayasayı yapmak milletimize olan borcumuzdur” dedi. 

AYM Cumhurbaşkanı'na yetki veren maddeyi iptal etti Haber

AYM Cumhurbaşkanı'na yetki veren maddeyi iptal etti

Geçen yıl Temmuz ayında çıkartılan kanunla öğretmen, polis, hemşire ve din görevlileri başta olmak üzere bazı meslek mensuplarının ek göstergeleri 3600'e yükseltildi. Diğer kamu görevlilerinin ek göstergelerinde ise 60 puanlık artış yapıldı. Ek gösterge düzenlemesine ilişkin kanun 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren uygulanmaya başlandı. Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre, ek gösterge, tazminat yansıtma oranlarıyla birlikte memurların emekli aylığında artış sağlıyor. Tazminat yansıtma oranı ek göstergesi 2800 - 3600 (hariç) arasında olanlara en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 85'i olarak uygulanıyor. Ek göstergesi 3600 (dahil) ile 5400 arasında olanların tazminat yansıtma oranı ise en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 145'I düzeyinde . Ek gösterge sisteminde emekli aylıklarındaki esas artış tazminat yansıtma oranlarındaki bu artışla sağlanıyor. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN YETKİSİ BULUNUYORDU Geçen yıl Temmuz ayında çıkartılan kanunla 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun ek 70. maddesine bir fıkra eklendi. Yukarıdaki tabloda yer alan oranları ayrı ayrı veya birlikte üç katına kadar artırma, ek gösterge gruplarını değiştirme ve personel kanunlarında yer alan ek göstergelerin artırılması halinde gruplardaki ek göstergeleri yeniden düzenleme konusunda Cumhurbaşkanı'na yetki verildi. AYM ANAYASA'YA AYKIRI BULDU Anayasa Mahkemesi, CHP Grubu'nun başvurusu üzerine yaptığı incelemede, Cumhurbaşkanı'na yetki veren düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. AYM'nin gerekçeli kararında, Anayasa'da güvenceye bağlanan mülkiyet hakkının ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsadığı belirtildi. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'ndaki tazminat yansıtma oranlarının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu kaydedilen kararda, bu oranları ayrı ayrı veya birlikte üç katına kadar artırma, ek gösterge gruplarını değiştirme ve ek göstergeleri yeniden düzenleme yetkisinin Cumhurbaşkanı'na verilmesinin mülkiyet hakkına yönelik bir sınırlama anlamına geldiği vurgulandı. AYM bu gerekçelerle söz konusu düzenlemeyi oy birliği ile reddetti.

İl İnsan Hakları İstişare Toplantısı gerçekleştirildi Haber

İl İnsan Hakları İstişare Toplantısı gerçekleştirildi

Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Kurul Üyesi Av. Zennure Ber, Başkan Yardımcısı Nimet Özkaya Sevim ile Kurum Uzman ve Uzman Yardımcılarından oluşan heyet ilk olarak Bursa Vali Yardımcısı Rıza Gençoğlu’nu, ardından Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz’ı ziyaret etti. Görüşmelerde Bursa İlindeki insan hakları konuları ele alındı. Ziyaretlerin ardından Tayyare Kültür Merkezi’nde kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, yükseköğretim kurumları, basın ve yayın kuruluşları, araştırmacılar ve ilgili diğer kişi, kurum ve kuruluşların katılımıyla İl İnsan Hakları İstişare Toplantısı gerçekleştirildi. Vali Yardımcısı Rıza Gençoğlu toplantıda yaptığı konuşmada, “Bizler “Yaratılanı yaratandan ötürü hoş görme” kültürüne sahip bir milletiz. Biz bu kültürden geliyoruz. Bizim medeniyet kodlarımızın arasında devleti yaşatmak için insanı yaşatma şartı vardır. Bizim anlayışımızda insan, eşref-i mahlûkattır. Cenabı Allah’ın yarattığı en şerefli mahlûktur. Her hakkına riayet edilmesi gereken ve incitilmemesi gereken bir varlıktır. Bizim inancımızda insan hakkının karşılığı olarak kul hakkı diye bir kavram vardır. Hz.Mevlana, ‘Dostum insanın canı değerli bir incidir, insan değer bakımından arştan daha üstündür, insan düşünceye sığmayacak kadar büyüktür. Bu paha biçilmez insanın gerçek değerini, hakikatini söylesem ben de yanarım dünya da yanar’ derken insanın bizatihi varlık olarak değerinin kıymetini ve büyüklüğünü çok güzel ifade eder. İnsan olarak değerimizi bilmemiz lazım ki haklarımızın neler olduğunu iyi öğrenelim ve onların korunması için gerekli mücadeleyi verelim" dedi. İnsan haklarının geçen yüzyılın en çok tartışılan, önemi her geçen gün artan konusu olduğunu hatırlatan Vali Yardımcısı Gençoğlu, "Yeni yüzyılda da olmaya devam etmektedir. Çünkü insanın olduğu her yerde insan haklarından bahsetmemiz mümkündür. Bu nedenle insanlık tarihi bir yönüyle insan hakları tarihidir. Fakat ne enteresandır ki insanın hakkını ihlal eden yine insanın kendisidir. Türkiye Cumhuriyeti anayasası da insana ve insan haklarına gereken önemi vererek bu konuya geniş hükümler ayırmıştır. Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin nitelikleri arasında insan haklarına saygılı devlet olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca devletin temel amaç ve görevlerini gösteren anayasanın beşinci maddesinde, ‘Kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal, hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak’ devletin temel görevleri arasında sayılmıştır. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun oluşturulması, devletimizin buna gösterdiği önem ve özenin bir neticesidir” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.