Hava Durumu

#Diş

Yeni Marmara Gazetesi - Diş haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Diş haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Akademisyenler tarafından geliştirilen ‘Akıllı İmplant Projesi' ile implantların ömrü uzatıldı Haber

Akademisyenler tarafından geliştirilen ‘Akıllı İmplant Projesi' ile implantların ömrü uzatıldı

Rize'de akademisyenler tarafından geliştirilen ‘Akıllı İmplant Projesi' ile implantların ömrü uzatıldı. Yapılan çalışmaya Rize'de yapıldığı için ‘Rimplant' adı verildi.   Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) akademisyenleri 3 yıl süren çalışma sonucunda dünyada bir ilk gerçekleştirdi. Ağız ve Diş Sağlığı'na yönelik gerçekleşen çalışmada, implantlar arasında bir yenilik ortaya koyarak ömrünü insan ömründen uzun tutacak bir proje geliştirilerek implantın ömrünü uzattı. Araştırma Rize'de gerçekleştiği için adı ise 'Rimplant' oldu. Çalışmaların sonucunda titanyumdan yapılan ‘Metal-Organik Kafes (MOF) yapı içeren anti bakteriyel/antimikrobiyal özellikli dental implant ve bunun üretim yönetimi Türk Patent ve Marka Kurumundan patent tescili aldı.  Hayata geçirilen proje ile implantı ömürlük kıldıklarının altını çizen Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vagif Nevruzoğlu "Çalışmanın mühendislik boyutuna baktığımızda çalışma esnasında implant bünyesinde bir boşluk olduğunu fark ettik. Bu boşluğu sıkışmış bir havayla doldurup bu boşluğun statik basınç oluşturması sonucunda olumsuz yönde etkilendiğini gördük. Bizler bu çalışmamızda implantta bulunan boşluğa lazer ışınlarıyla nano boyutlu kanallar açarak anti bakteriyel ajanların dokuya salınımını gerçekleştirdik. İmplantın dış kısmında yer alan anti bakteriyel özelliği direkt dokuyla temas ettiği için zamanla çok hızlı bir şekilde geçerliliğini yitiriyor. Bizler ise bu boşluğa anti bakteriyel ajanlar yükleyip daha sağlıklı ve uzun ömürlü kıldık. Bu bakterinin zamanla tüketilmesi durumunda tekrar vida açılıp yenisini yükleyerek implantı sonsuz kıldık" dedi.  Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih Şaban Beriş ise diş implantlarını bir üst seviyeye taşıdıklarını ifade ederek "Ekibimizle birlikte tıp dünyasında bazı problemlere çözüm arayışı içerisine girdik. Son çalışmamızda da alternatif olarak diş implantlarını bir üst seviyeye geçirdik. Hem anti bakteriyel ajan hem de ilaç kullanabileceği bir özellik geliştirdik. Bunları da doku ile nüfusun artması için lazer destekli kanallar yerleştirdik. Bu yöntem dokunun ilaca ulaşması yönünde faydalı olmuştur. Böylece kanalların fiziksel dayanıklılığı artmıştır bu da insan ömrünün üstünde bir kullanım süresini kapsamaktadır" şeklinde konuştu. 

Prof. Dr. Birkan Taha Özkan: "Hatalı yerleştirilen implant, komşu dişleri çürütüp kaybettirebilir" Haber

Prof. Dr. Birkan Taha Özkan: "Hatalı yerleştirilen implant, komşu dişleri çürütüp kaybettirebilir"

Uzman Diş Hekimi ve Ağız ve Diş Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, hatalı uygulanan dental implantların, ağızdaki sağlam dişlerde ciddi kayıplara yol açabileceği uyarısında bulundu. Özkan, "Yanlış konumlandırılmış bir implant, sağlam komşu dişleri çürütür, köklerini kırar, çene kemiğini iltihaplandırır ve ana dişi kaybettirir" dedi.   Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, diş implantları doğru uygulandığında eksik dişlerin estetik ve fonksiyonel olarak tamamlanmasında etkili bir tedavi yöntemi sunarken, yanlış planlama ve uygulamalarda ağızdaki sağlam dişlerin kaybına yol açabileceğini söyledi. Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, hatalı yerleştirilen implantların, çene kemiğinden komşu diş köklerine kadar ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirtti.  "Sağlam dişler zarar görmeye başlar"  Hatalı planlama ve uygulamaların, sadece implanta değil, komşu doğal dişlere de ciddi zarar verdiğine de dikkat çeken Özkan, "Eksik dişin telafisinde yapılan implanttaki her hata domino taşı etkisi oluşturur. Başarısız implantların yanındaki sağlam dişlerde çürük, diş kırığı, diş kök erimesi, çene kemik erimesi ve iltihaplanması, periodontitis (ileri dişeti hastalığı), perikoronitis (implant çevresi iltihabı) ve hatta ana komşu diş kaybına neden olabilir. Yanlış implant tasarımı diş sağlığını tehlikeye atıyor. Yapılan son bilimsel araştırmalar, implant uygulamalarında dikkat edilmeyen detayların, özellikle de implant üstü kaplamaların yan komşu dişlerle temas bozuklukları ve dengesiz çiğneme kuvveti yüklemeleri komşu dişlerde ciddi hasarlara neden olduğunu ortaya koyuyor. Eylül 2024'de yapılan son bilimsel çalışmadan elde edilen sonuçlara göre; implantlara komşu olan dişlerin, ağızdaki implanta komşuluğu olmayan dişlere kıyasla çok daha yüksek oranda kaybedildiği tespit edildi. Yüzde 45,2 diş kök kırıkları, yüzde 28,9 diş çürükleri, yüzde 24,1 periodontitis ve yüzde 51,9 diş kaybı en sık görülen komplikasyonlar arasında. Dental implantlar, estetik ve çiğneme işlevi açısından uzun vadeli başarı sağlar. Ancak implantların yanlış konumlandırılması, yanlış eğimde yerleştirilmesi, yan komşu dişle arasında uygun mesafenin korunmaması ve bu sayede ağız biyomekaniğinin göz ardı edilmesi durumunda, komşu sağlam dişler zarar görmeye başlar. Özellikle implant ile doğal diş arasındaki mesafenin 1 mm'den az olması, o bölgede çene kemik erimesini başlatır, bu da zamanla dişeti çekilmesine, dişin çürümesine ya da diş kökünün kırılmasına yol açabilir" diye konuştu.  "Her implant markası aynı kaliteye sahip değildir"  İmplantın cerrahi bir işlem olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özkan, sözlerine şöyle devam etti:  "İmplant tek başına değerlendirilemez. İmplant üstü kaplamaların aldığı çiğneme yükleri, implant çevresi dişeti ve çene kemiği dokular, komşu dişlerin konumu ve eğimi, kemik yoğunluğu gibi çok sayıda faktör bütüncül olarak analiz edilmelidir. Aksi halde sadece yeni yapılan implant değil, yanındaki doğal diş de riske girer. Hatta sağlam dişlerin önce çatlamasına, sonra kırılmasına ve sonunda çekilmesine neden olabilir. İmplant planlaması kritik olduğu kadar implant operasyonunda ve ardından yapılan implant üstü kaplama yapılması esnasında göz önünde bulundurulan kriterler de oldukça önemlidir. İmplant tedavisi cerrahi bir işlemdir. Her implant markası aynı kaliteye sahip değildir. Bilimsel verilerle desteklenen, uzun dönem başarıları kanıtlanmış implantlar kullanılmalıdır. Ayrıca implant operasyonu mutlaka steril şartlarda ve tecrübeli hekimler tarafından gerçekleştirilmelidir. Kullanılan implantın kemiğe uyumu, implantın yan komşu dişle olan mesafesi, konumu ve eğimi, implant üstü kaplamanın yan komşu dişle uyumu hastanın uzun vadeli ağız sağlığını doğrudan etkiler. Cerrahi teknik gerektiren bir işlem olan implant uygulamasında rastgele marka seçimi ya da uygun olmayan şartlarda yapılan uygulamalar, hem implantın hem de komşu dişlerin sağlığını tehdit eder."  "Hassas şekilde koordine edilmelidir"  Başarısız implantlardan kaynaklı komşu diş kayıplarını önlemek için yapılması gerekenleri sıralayan Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, "Çene kemik ölçümü, özel kemik ölçücü el aletleriyle veya gerekirse ileri 3D tomografi ile implant planlaması yapılmalı. İmplant-doğal diş mesafesi en az 2 milimetre olmalı. Komşu dişlerin sinir sağlığı (endodontik durum) detaylı incelenmeli. Hem implant çevresi hem de komşu dişeti sağlığı tam sağlıklı olmalı. İmplant eğimi ve konumu implant üstü kaplamaya gelen çiğneme yük dağılımını dengeli olacak şekilde planlanmalı. Düzenli diş hekimi muayene kontrolleri önemsenmeli. Ağızda eksik diş varlığında, implant planlanmadan önce ağızdaki var olan dişlerin çiğnemedeki dengeli yük dağılımının sağlanması için diş tedavileri yapılmalı. İmplant markası seçiminde, bilimsel olarak kanıtlanmış ve uzun vadeli sonuçları bilinen markalardan seçilmeli. Operasyon steril şartlarda mümkünse steril ameliyathane şartlarında, deneyimli hekimlerce yapılması tavsiye edilebilir. İmplant operasyonu cerrahi açıdan ve implant üstü kaplama protetik olarak hassas şekilde koordine edilmelidir" şeklinde konuştu.  "İmplant yaptırırken sağlam dişi feda etmeyin"  Vatandaşlara uyarılarda bulunan Özkan, "İmplant yaptırırken sağlam dişi feda etmeyin. İmplant yerleştirirken, iki sağlam dişi feda etmek istemiyorsak disiplinli planlama ve deneyim şarttır. Diş hekimliğinde gerçek başarı sadece implantın tutması değil, çevresindeki doğal dişlerin de uzun yıllar boyunca sağlıklı kalmasıdır. İyi bir implant, komşu dişleri korur. Kötü planlanmış bir implant ise en sağlam dişi bile kaybettirir" ifadelerini kullandı. 

Ellerini kullanamayan Esra, özel aparata dişiyle tutunarak kulvara atladı Haber

Ellerini kullanamayan Esra, özel aparata dişiyle tutunarak kulvara atladı

 Ellerini kullanamayan 13 yaşındaki milli yüzücü Esra Yüce, antrenörü tarafından özel olarak diktirilen aparata dişleriyle tutunarak atladı. Yüce, atladığı kulvardan dünya şampiyonu oldu.   Bursa'da yaşayan Esra Yüce, 13 yıl önce güç ve kas eksikliği nedeniyle el ve kollarını kullanamaz halde doğdu. 8 yıl önce tedavi olduğu doktorlar tarafından yüzme sporuna yönlendirilen Yüce, sergilediği performansla antrenörü İlyas Aziz'in dikkatini çekti. Kendisiyle özel olarak ilgilenen Aziz, sırtüstü yarışmaların startında sabit durması gereken Yüce'ye bir terzide özel olarak aparat tasarladı. Yüce, bir ucu antrenörünün elinde olan aparatın diğer ucunu dişleriyle sıkarak sabit kaldı. Startın verilmesiyle dişleriyle sıktığı aparatı bırakıp yüzmeye başlayan Esra Yüce, 50 metre sırtüstünde de Türkiye Şampiyonu olmasının ardından milli takıma girdi.  Tedavi için yüzmeye yönlendirildi  Fizik tedavi için doktorları tarafından yüzme sporuna yönlendirildiğini kaydeden milli yüzücü Esra Yüce, "Bu sporu yapmaya doktorlarım yönlendirdi. Fizik tedavi için yüzmeye başladım. Yüzme ile birlikte hayatım değişti. Sırtüstü yarışlarda tutunamadığım için ilk başlarda ayaklarımdan tutunuyordum. Daha sonra İlyas hocam bana bir aparat tasarladı. Artık dişlerimle ona tutunarak çıkış yapıyorum. Şu anda İstanbul'daki Avrupa Gençlik Oyunları'na hazırlanıyorum" dedi.  Aparat sayesinde startta hareketsiz kalabiliyor  Esra'nın sırtüstü yarışlarında özel olarak tasarlanan aparata ihtiyacı olduğunu belirten İlyas Aziz, "Esra ile sırtüstü yarışlarında kullandığımız aparatın dünyada da başka örnekleri var. Sporcuyu start anında hareketsiz hale getirebilmek açısından bu aparat şart oluyor. Esra kollarını kullanamıyor ve tutunamadığı için bizde böyle bir aparat kullanıyoruz. Kendimiz ürettik diyebiliriz. En son Sırbistan'da dünya şampiyonasına katıldık. Burada 50 metre kelebek branşında şampiyon oldu. 50 metre sırtüstünde de dünya ikincisi oldu. Ayrıca organizasyonun Fair-Play ödülü de Esra'ya uygun görüldü. Bu da bizi gururlandırdı" şeklinde konuştu. 

Uzman diş hekiminden reflü tespiti: "Diş eksikliği mideyi çaresiz bırakıyor" Haber

Uzman diş hekiminden reflü tespiti: "Diş eksikliği mideyi çaresiz bırakıyor"

Uzman Diş Hekimi ve Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, son dönemde artan reflü vakalarına dikkat çekerek çarpıcı bir tespitte bulundu. Prof. Dr. Özkan, "Reflü sanıldığı gibi sadece mide kaynaklı bir hastalık değil. Çoğu zaman sessizce ağızda başlar" dedi.  Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, diş eksikliğinin reflü vakalarını tetiklediğini açıkladı. Son dönemlerde artan reflü vakalarının diş eksikliği ile bağlantılı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özkan, esas sorunun ağızda başladığına dikkat çekti.  "Çiğneme işlev kaybı, mideyi çaresiz bırakıyor"  Ağızdaki diş eksikliklerin tüm vücudu etkilediğini ifade eden Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, "Her reflü hastası önce midesine bakıyor ama çoğu zaman esas sorun ağızda başlıyor. Diş eksikliği ve çiğneme işlev kaybı, mideyi çaresiz bırakıyor. Çoğu zaman yıllardır reflü tedavisi gören hastaların, diş eksikliği aslında bu zincirin ilk halkası. Sindirim ağızda başlar, ağızdaki diş eksikliği bütün vücudu etkiler. Diş eksikliği, sadece estetik bir problem değil. Sindirimin en temel yapı taşı olan çiğneme mekanizması bozulduğunda, mideye büyük görevler yükleniyor. Yeterince çiğnenmeden yutulan büyük lokmalar, mideyi zorluyor. Sonuç, artan mide asidi, yemek borusuna geri kaçıyor. Yani reflü oluşuyor" dedi.  "Diş yoksa bu sistem çöker"  Bir dişin eksikliğinin tüm sindirim sistemini çökerttiğini dile getiren Prof. Dr. Birkan Özkan, "Bir dişin eksikliği, bir diğer organın yükünü artırır. Sindirim zinciri ağzın içinde başlar ve mide bağırsakta devam eder. Eğer o zincir eksikse, o adımlar zincirleme bozulur. İnsanlar sadece ne yediğini değil, nasıl yediğini de unutuyor. Diş eksikliği olan bireyler zamanla sert besinlerden uzaklaşıyor. Bu da yanlış bir beslenme alışkanlığı oluşturuyor. Yumuşak gıdalar, nişastalı yiyecekler, hamurlu gıdalar, şekerli içecekler çiğnemeye gerek kalmadan yutulabildiği için tercih ediliyor. Fakat bu tip besinler mide asidini artırıyor, sindirimi zorluyor, bağırsak sağlığını bozuyor ve reflüye zemin hazırlıyor. Diş eksikliği insanları sadece yanlış beslenmeye değil, sindirim bozukluklarına da sürüklüyor. Lifli, doğal, proteinden zengin besinler çiğneme ister. Diş yoksa bu sistem çöker" şeklinde konuştu.  "Tükürük azaldığında mide asit etkisi artıyor"  Reflü sebebiyle mideden salgılanan asidin dişleri erittiğine de dikkat çeken Özkan, "Diş eksikliği nedeniyle azalan çiğneme hareketi, tükürük bezlerinin tükürük salınım miktarını azaltmaktadır. Halbuki tükürük, ağız ve yemek borusunu mide asidine karşı koruyan doğal bir tampon sistemidir. Tükürük azaldığında, mide asidinin yakıcı etkisi daha hızlı yayılır. Bu da reflüyü sadece mide rahatsızlığı olmaktan çıkarır; ağız, diş, çene ve boğaz sağlığını da tehdit eder. Tükürük sadece nem kaynağı değil, kimyasal bir savunma aracıdır. Diş eksikliği nedeniyle azalan tükürük, mide asidinin önündeki en büyük engeli kaldırır. Reflü sadece mideyi yakmaz, dişleri de eritir. Gece oluşan reflü ataklarında mide asidi, ağız boşluğuna kadar yükselebilir. Bu durum diş minesi üzerinde kimyasal erozyon oluşturur. Özellikle ön ve azı dişlerinin iç yüzeylerinde gözle görülemeyen ama derin etkiler bırakabilir. Reflü hastalarının çoğunda sabah ağız kokusu, dişlerde hassasiyet, diş çürüğü artışı, diş eti çekilmesi ve mine kaybı gözlenir. Çünkü asit, gece boyunca dişleri adeta yavaşça eritir" diye konuştu.  Diş kaybı, reflü ve stres üçgeni  Diş eksikliğinin yalnızca fiziksel değil, psikolojik etkiler de oluşturduğunun da altını çizen Prof. Dr. Birkan Özkan, sözlerine şöyle devam etti:  "Diş eksikliği neticesinde gelişen estetik ve işlevsel kayıplar yaşayan kişilerde sosyal izolasyon ve psikolojik stres gelişebilir. Stres ise mide asidini artırır, çiğneme sorununu büyütür, ayrıca reflü sırasında mide asidi, vagus siniri aracılığıyla çene kaslarında refleks kasılmalarına sebep olabilir buda diş sıkma (bruksizm) davranışlarını tetikler. Bu durum çene kaslarında gerginlik, çene eklem ağrısı, baş ağrısı ve geceleri farkında olunmadan gelişen uyku kalitesizliği gibi zincirleme rahatsızlıklar oluşturur. Reflü, diş kaybı ve stres birbirini besleyen, birbirini güçlendiren sessiz bir üçgendir. Bu döngüyü kırmanın ilk adımı eksik dişleri yerine koymaktır"  "Eksik dişleri görmezden gelmeyin"  Bilimsel veriler ışığında önerilerde bulunan Özkan, "Arka diş eksikliği olan bireylerde reflü semptomları yüzde 37 oranında daha yaygın. Yumuşak, işlenmiş gıdaların reflü riskini yüzde 45 oranında artırdığı tespit edildi. Reflü hastalarının yüzde 42'sinde bruksizm (gece diş sıkma) davranışı mevcut. Eksik diş tedavisi ertelenmemeli, implant, köprü veya protezle ağız çift taraflı çiğnemeye yeniden kazandırılmalı. Uzun süreli diş eksikliği oluşan bireylerde diş pozisyonlarının değişmesine bağlı bozulan çiğneme mekanizması düzeltilmesi amacıyla anatomik diş dolgularıyla karşıt dişlerin orantılı kapanışlarının sağlanması ile çiğneme işlevinin en etkin seviyeye getirilmelidir. Beslenme bilinçli olmalı, işlenmiş gıdalar, karbonhidrat ağırlıklı yiyecekler bırakılmalı. Lifli ve doğal gıdalar tercih edilmeli. Reflüyle savaşta gündüz de gece de önlem şart. Yatmadan en az 3 saat önce yemek yemeyin, yatağın başını 15 cm yükseltin. Reflü mideye özel bir hastalık gibi görünse de, çoğu zaman diş eksikliği ile başlayan sessiz bir zincirin sonucudur. Eksik dişleri görmezden gelmeyin. Dişler sadece gülüşünüz değil, mide sağlığınızın da temelidir" dedi. 

Minik Deniz'in görüntüleri ortaya çıktı Haber

Minik Deniz'in görüntüleri ortaya çıktı

Bursa'da 19 ay önce diş çekimi için gittiği özel diş kliniğinde narkoz verilip sedasyon (anestezi) yapıldığı sırada fenalaşıp kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 5 yaşındaki Deniz'in şüpheli ölümüyle ilgili görülen davada cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Tüm sanıkların 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun Ek 11. Maddesi'ne muhalefet suçundan, sanıklar Aleyna S. ve Levent O'nun "bilinçli taksirle ölüme neden olma" suçundan, Kerem Gökay Y.'nin ise "taksirle ölüme neden olma" suçundan cezalandırılması istendi. Öte yandan, minik Deniz'in ailesiyle birlikte oyun oynarken görüntüleri de ortaya çıktı.  Bursa'nın Osmangazi ilçesinde 19 ay önce 5 yaşındaki çocuğu Deniz Sönmez'i diş ağrısı şikayetiyle bir diş kliniği zincirinin Hürriyet şubesine götüren Sönmez ailesi, minik Deniz'in tedavi sonrası fenalaştığını fark etti. Küçük çocuğa 4 dolgu ve 1 diş çekimi için narkoz verilerek genel anestezi yapıldı. Anestezi sonrası odaya alınan minik Deniz'in ateşi yükseldi. Su isteyen Deniz'e verilen su sonrasında küçük çocuk içtiği suyu geri çıkarttı. Annenin iddiasına göre 3 kez doktor çağrılmasına rağmen doktor 'ateş düşürücü ilaç yazalım' dedi. Annenin ambulans çağırma talebine de olumsuz cevap veren doktorlar durumun 'normal' olduğunu söyleyerek Deniz ve annesini evine yolladı. Kısa bir süre sonra baba Aydın Sönmez eve geldiğinde oğlunun yarı baygın inleme sesleri çıkarttığını duydu. Bunun ardından baba Aydın çocuklarını Bursa Dörtçelik Çocuk Hastanesi'ne götürdü. Doktorların çabasına rağmen Deniz'in durumu ciddileşti. Entübe edilen minik Deniz'in organlarının iflas ettiği öğrenildi. 3 gün boyunca yoğun bakımda kalan Deniz, organ yetmezliğine bağlı olarak hayatını kaybetti.  Bursa 44. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmada hakim karşısına çıkan tutuksuz sanıklar Aleyna S., Kerem Gökay Y., Levent O., Deniz Sönmez'in ailesi ve taraf avukatları katıldı.  "Geleceğimizi çaldılar"  Olay günü yaşananları anlatan baba Aydın Sönmez, olayın başından sonuna ihmaller zinciri bulunduğunu ifade etti. İşlemden sonra eve geldiğinde oğlunu yatakta inlerken baygın halde gördüğünü anlatan Sönmez, kliniği aradıklarında çocuğu hastaneye götürebileceklerinin söylendiğini dile getirdi.  İşlem sırası ve sonrasında çocuklarıyla ilgilenilmediğini savunan Sönmez, "Eğer Levent bey orada olsa bir terslik olduğunu anlardı. Ben uyuyamıyorum, bu yaşta tansiyon hastası oldum. Eşim kadın hastalıklarına yakalandı. Sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de çaldılar. En ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum" dedi.  Anne Elena Sönmez ise olay günü işlem başladıktan bir süre sonra anestezi uzmanı Levent O.'nun odadan çıktığını ve geri dönmediğini belirtti. İşlemden sonra odada sadece asistanın bulunduğunu ve oğlunun titreyerek ateşinin yükseldiğini anlatan Sönmez, kendilerine bu durumun normal olduğunun söylendiğini ancak oğlunun uzun süre kendine gelemediğini ifade etti.  Bir ara oğlunun bilincinin geldiğini ve kendisine, "Anne ben ölüyorum" dediğini aktaran Sönmez, "Sadece uyuyordun. İlacın etkisi geçecek, her şey yoluna girecek" şeklinde cevap verdiğini ağlayarak anlattı.  Klinikte oğluyla ilgilenilmediğini ve muhatap bulamadıklarını dile getiren Sönmez, "O benim tek çocuğumdu. Türkiye Cumhuriyeti adaletine güveniyorum ve gereken cezayı alacaklarına inanıyorum" diye konuştu.  Aileye başsağlığı dileyen diş hekimi Aleyna S. ise olayın herkesi çok üzdüğünü ifade etti. Olaydan önce çocuğun diş ağrısı ile kendisine geldiğini ancak korktuğu için tedavisinin sedasyonla yapılmasını kararlaştırdıklarını dile getiren sanık, işlem günü için tarih verdiklerini anlattı. Olay günü yaptığı diş çekimi ve dolgu işlemlerinin son derece basit olduğunu savunan Aleyna S., "İşlemden sonra anormal bir duruma rastlamadık. Bilincinin yerine geldiğini gördük" dedi. Sanık, klinikte çalışmaya başladığında halihazırda sedasyon işlemi yapıldığını da sözlerine ekledi.  Anestezi uzmanı Levent O. da sedasyon işlemi başladıktan sonra aileye bilgi verdiğini ve içeri girdiğini, dolgu işlemleri bittikten sonra ise dışarı çıktığını anlattı. Sanık, içeride teknisyeninin kaldığını ve kendi direktifleri doğrultusunda hareket ettiğini ileri sürdü.  Polikliniğin mesul müdürü Kerem Gökay Y. ise olay günü öğleden sonra diş hekimi Aleyna S.'nin telaşlı bir şekilde kendisini aradığını ve işlem yapılan çocuğun fenalaştığını söylediğini dile getirdi. Diş hekiminin, tedavi ve sonrasında aksi bir durum olmadığını bildirdiğini aktaran sanık, hemen hastaneye gittiklerini anlattı. Sanık, yaşanan olayda sorumlu olmadığını düşündüğünü belirterek beraatini istedi.  Esas hakkındaki mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, tüm sanıkların 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun Ek 11. Maddesi'ne muhalefet suçundan, sanıklar Aleyna S. ve Levent O.'nun "bilinçli taksirle ölüme neden olma" suçundan, Kerem Gökay Y.'nin ise "taksirle ölüme neden olma" suçundan cezalandırılmasını istedi.  Avukatların süre talebini kabul eden mahkeme hakimi duruşmayı erteledi. 

Diş Renklenmesine Dikkat! Haber

Diş Renklenmesine Dikkat!

Diş renklenmelerinin kişinin yaşı, genetik yapısı, beslenme alışkanlıkları ve ağız hijyenine bağlı değişkenlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, "Günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, renklendirici yiyecek ve içeceklerin tüketiminin azaltılması, sigara ve tütün ürünlerinden uzak durulması, düzenli diş hekimi kontrolleri, beyazlatıcı diş macunlarının kontrollü kullanılmasıyla bu sorunun önüne geçilebilir" dedi.  Diş renklenmelerinin, günümüzde estetik algısının ve hasta beklentilerinin değişmesi sebebiyle hastaların diş hekimine en sık başvurma nedenlerinden biri haline geldiğine dikkat çeken İstinye Dental Hospital Başhekimi Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, teşhis ve tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.  "Genetik faktörler diş renklenmesine sebep olabilir"  Dişlerin renklenme sürecinin kişisel alışkanlıklara, genetik faktörlere ve beslenme düzenine bağlı değişkenlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, ayrıca kötü ağız hijyeni, sigara kullanımı ve renklendirici içeren gıdaların tüketimi gibi faktörlerin dişlerin daha hızlı renklenmesine neden olacağının altını çizdi.  Prof. Dr. Akalın, diş renklenmelerine neden olan faktörler hakkında ise şu bilgileri paylaştı:  "Diş renklenmeleri genellikle dış ve iç kaynaklı olarak ikiye ayrılır. Dış kaynaklı renklenmeler, yiyecek ve içeceklerde bulunan pigmentler veya tütün kullanımı gibi dış etkenlerden kaynaklanır. İç kaynaklı renklenmeler ise genetik faktörler, hastalıklar, ilaç kullanımı ve diş travmaları sonucu oluşur.  "Çay ve kahve tüketimine dikkat edilmeli"  Diş renklenmeleri genellikle çay, kahve, asitli içecekler, koyu renkli meyve suları ve sigara tüketimi ile ilişkilidir. Bu maddeler diş minesine nüfuz ederek zamanla renklenmeye neden olmaktadır. Ayrıca yüksek asidik içerikli gıdalar (turunçgiller, gazlı içecekler) mine yapısını zayıflatabilir ve renklenmeyi hızlandırabilir."  "Renklenme sorununun önüne geçmek mümkün"  Diş renklenmesini önlemenin mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akalın, "Günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, renklendirici yiyecek ve içeceklerin tüketiminin azaltılması, sigara ve tütün ürünlerinden uzak durulması, düzenli diş hekimi kontrolleri, beyazlatıcı diş macunlarının kontrollü kullanılması sayesinde bu sorunun önüne geçilebilir" dedi.  "Diş yüzeyindeki renklendirmeler giderilerek estetik bir görünüm sağlanabilir"  Prof. Dr. Akalın, diş beyazlatma tedavisi hakkında şu bilgileri paylaştı: "Diş beyazlatma tedavisi profesyonel olarak diş hekimi tarafından uygulanan ofis tipi beyazlatma yöntemleri veya bireyin klinik olarak hazırlanan beyazlatma plakları ile hekim kontrolünde gerçekleştirdiği ev tipi beyazlatma yöntemleri ile sağlanabilir. Bu süreçte genellikle hidrojen peroksit veya karbamid peroksit içeren beyazlatıcı ajanlar kullanılarak diş yüzeyindeki renklenmeler giderilerek daha estetik bir görünüm elde edilir."  "Kalıcı beyazlık için birkaç seans gerekebilir"  Diş renklenmelerinin kişinin yaşı, genetik yapısı, beslenme alışkanlıkları ve ağız hijyenine bağlı değişkenlik gösterdiğini aktaran Prof. Dr. Akalın, "Profesyonel diş beyazlatma tedavileri ortalama 45 dakika ile 2 saat arasında değişen bir sürede gerçekleştirilmektedir. Ancak etkili ve kalıcı bir beyazlık elde etmek için birkaç seans gerekebilir. Ev tipi beyazlatma yöntemleri ise genellikle iki ila dört hafta sürebilir. Bu iki yöntemin kombine kullanımı çoğu diş hekimi tarafından sıklıkla önerilmektedir. Beyazlatmanın etkinliği, kullanılan beyazlatma ajanlarının konsantrasyonuna, uygulama sürecine ve bireysel faktörlere bağlıdır" açıklamasında bulundu.  "En yaygın hata kontrolsüz beyazlatma ajanı kullanımı"  Prof. Dr. Akalın, diş beyazlatma sürecinde en yaygın hatalardan birinin, ev tipi beyazlatma tedavisi sürecinde beyazlatma ajanlarının kontrolsüz ve aşırı kullanımı olduğunun altını çizdi. Aşırı ya da gerektiğinden uzun süreli kullanımın mine dokusunu zedeleyerek uzun vadede diş hassasiyetine neden olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, "Beyazlatma sonrasında dişlerin yeniden renklenmemesi için ilk 48 saat boyunca renkli gıdalardan ve asidik içeceklerden kaçınılmalı, sigara kullanımı sınırlandırılmalıdır. Ayrıca, ağız hijyenine özen gösterilerek beyazlatma tedavisinin kalıcılığı artırılabilir. Beyazlatma tedavileri sonrasında dişlerde geçici olarak hassasiyet gelişebilir. Bununla birlikte, uzman hekim kontrolünde yapılan beyazlatma tedavileri genellikle güvenli ve etkilidir" şeklinde konuştu.  "Düzenli diş hekimi kontrolü yapılmalı"  Son olarak beyazlatma sonrası ağız bakımı hakkında bilgi veren Prof. Dr. Akalın, "Belirli aralıklarla gerçekleştirilen diş hekimi kontrolleri ile beyazlatma etkisi daha uzun süre devam edebilir. Beyazlatma işlemi sonrasında mine dokusunun korunması için florür içeren diş macunları tercih edilmeli, aşındırıcı içeriğe sahip diş macunlarından kaçınılmalıdır. Diş hekimi tarafından önerilen bakım ürünleri ve beyazlatma etkisini koruyan ağız gargaraları kullanılabilir" diyerek açıklamalarını sonlandırdı. 

Diş eti kanamaları için ağız duşu ve gargara önerisi Haber

Diş eti kanamaları için ağız duşu ve gargara önerisi

Diş eti kanamalarının birçok nedeni olabileceğini belirten Dt. Sevinç Öztürk Gencer, ağızdan nefes alma alışkanlığının kuruluk yaparak tükürük oluşumunu engellediğini ve bunun da diş eti kanamalarına yol açabileceğini belirtti.   Yaygın bir sağlık problemi olan diş eti kanamalarının nedeni, ağız içi hastalıklar olabildiği gibi sistemik rahatsızlıklar da olabiliyor. BHT Clinic İstanbul TEMA Hastanesi'nden Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dt. Sevinç Öztürk Gencer, diş eti kanamalarının nedenlerine ve önleme yöntemlerine ilişkin bilgiler verdi.  Hormonal değişiklikler diş eti kanamalarına yol açabiliyor  Diş eti kanamalarının en yaygın nedeninin diş eti enfeksiyonları olduğunu belirten Gencer, "Diş eti enfeksiyonlarını en çok ağız içindeki tartar yani, diş taşı birikimi tetiklemektedir. Enfeksiyon odağı bunlar olduğu için diş eti kanaması daha fazla olacaktır. Sistemik rahatsızlıklar, diyabet, lösemi, kan pıhtılaşma hastalıkları da diş eti kanamalarına neden olabilir. Tansiyon ilaçları, kan sulandırıcılar ve kemoterapide kullanılan bazı ilaçlar diş eti kanamalarını çoğaltabilir. C ve K vitamini eksikliğinde, gebelik, ergenlik dönemleri, menopoz gibi dönemlerde hormonal değişiklik yüzünden de diş eti kanamaları görülmektedir. Bu dönemlerin geçirilmesiyle diş etleri normale dönecektir" dedi.  "Ağız bakımında kullandığımız diş iplerinin yanlış kullanımı diş eti kanamalarına neden olabilir" diyen Gencer, "Diş fırçalarken çok sert fırçalamayalım ve diş ile diş eti arasındaki temizliği yapabilmek için fırçamızı diş etinden dişe doğru kullanalım. Bir diğer problem de ağız kuruluğu. Hastamız burundan nefes alamıyorsa ağız kuruluğu oluyor. Tükürük ağızdaki mikroorganizmaları uzaklaştırmak için çok iyi bir sıvı. Bu olmayınca haliyle ağız, diş eti enfeksiyonlarına, diş eti kanamalarına açık bir haline geliyor. Sigara ve aşırı alkol kullanımları da diş eti kanamalarını negatif anlamda etkileyebiliyor" diye konuştu.  "Tüm vücudu ilgilendiren bir sorun olabilir"  "Diş eti kanamaları aslında bir sinyaldir. Bunun sebebini bulduğumuzda tedavi edildiğinde, belki sadece ağız içi enfeksiyonu değil tüm vücudu ilgilendiren sonucu kötü olabilecek bazı şeyleri önceden önlemiş olabiliriz" diyen Dt. Sevinç Öztürk Gencer, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Diş eti kanamalarını dikkate almamız şart. Hiç bir sorun olmadan dahi senede bir kez diş hekimine gitmek farkında olmadığımız tüm sıkıntıları da baştan tespit ve tedavi etmek anlamına gelecek. Diş eti kanamalarına sebep olacak diş taşları ne kadar az yığılı olursa, ne kadar hızlı ağızdan uzaklaştırılırsa hem kanama olmaz hem de diş kaybı yaşanmaz. Genel sağlıkla ilgili bir sıkıntı varsa da erken teşhis erken tedavi olur."  Ağız duşu ve gargara önerisi  Düzenli diş fırçalamayla birlikte gargara ve ağız duşunun da ağız hijyeni açısından önemine değinen Dt. Sevinç Öztürk Gencer, "Düzenli fırçalamanın dışında ağız içi gargaralar kullanabiliriz. Ağız içi gargaralar, diş taşı birikimini engellemek için diş üzerinde bir tabaka oluşturuyor. Diş ipini çok fazla kullanamadığımızı görüyorum. Onun yerine diş duşu, ağız duşu diye tabir edilen bakımı önde tutuyorum. Ülkemizde çok yaygınlaşmadı ama tüm hastalarıma ağız duşunu tavsiye ediyorum. Tazyikli suyla diş ve diş arasındaki birikimleri yüzde 100 kaldırıyor ve diş temizliğinde yüzde 100 etkili olabilecek bir enstrüman" dedi.  Doğru diş fırçalama tekniği ‘süpürerek' olmalı  Yemekten hemen sonra diş fırçalamanın, artıkları dişten uzak tutmak için önemli olduğunu söyleyen Gencer, doğru diş fırçalama tekniğini ise şöyle anlattı:  "Dişleri fırçalarken diş macunu miktarı da önemli. Aşırı diş macunu kullandığımızda ağızdan onu durulamamız imkansız oluyor. Macunun kendisi değil, diş fırçalamanın kendisi önemli. Macunu kullanmadan önce bol suyla gargara yaparak ağzı rahatlatmalıyız. Özellikle yanak bölgesinde besin tutumu çok olur. O kısımları elimizle ovalamalıyız. Önemli olan dişlerin ara yüzlerinde birikim olmaması için temizlemek. Fırçayı 45 derece açıyla etten dişe doğru yönlendirmemiz gerekiyor. Dişin iç bölgelerinde de aynısını yapmalıyız. Diğer türlü fırçaladığımızda besin gömülmelerine neden olabiliyoruz. Bunu her yaptığımızda macunu diş fırçasından elimizde uzaklaştırmak gerekli." 

Kocaeli'de bir ilk: Yapay zeka ile diş hastalıklarında erken teşhis Haber

Kocaeli'de bir ilk: Yapay zeka ile diş hastalıklarında erken teşhis

Türkiye'de yalnızca 5 merkezde kullanılan yapay zeka destekli diş muayene sistemi, Kocaeli'de ilk kez KOSTÜ'de devreye alındı. Yapay zeka destekli "Craniocatch" sistemi, diş çürüklerinden kemik kaybına kadar pek çok hastalığı tespit ederek erken teşhis imkanı sunuyor. Önümüzdeki süreçte bu sistemin ağız kanseri teşhisinde de kullanılması hedefleniyor.  Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi (KOSTÜ) Ağız ve Diş Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi, yapay zeka destekli muayene dönemini başlattı. "Craniocatch" isimli yapay zeka programı, hastalıkları teşhis edip tedavi planı önererek diş hekimlerine yardımcı oluyor. Uygulamayı yaklaşık bir aydır kullanan Dr. Öğretim Üyesi Melisa Öçbe, sistemin gelecekte kanser teşhisine de katkı sunabileceğini belirtti. Türkiye'de yalnızca 5 hastanede kullanılan bu teknolojinin, Kocaeli'de ilk kez KOSTÜ'de devreye alındığı öğrenildi.  "Tanı koyuyor, yetmiyor tedavi yöntemi sunuyor"  KOSTÜ Diş Hekimliği Fakültesi'nde Ağız, Diş, Çene Radyolojisi Ana Bilim Dalı'nda görevli Dr. Öğretim Üyesi Melisa Öçbe, "Craniocatch" isimli yapay zeka programının detaylarını anlattı. Bu programı yaklaşık bir aydır kullandıklarına dikkat çeken Öçbe, "100'den fazla hastayı yapay zeka ile muayene ettik. Hasta ilk muayeneye geldiğinde, rutin görüntüleme yöntemi olan 2 boyutlu panoramik röntgen çekiliyor. Craniocatch, bu panoramik radyografiyi analiz ederek hem anatomik noktaları belirliyor hem de çürük, periodontal hastalıklar gibi mevcut rahatsızlıkların tanısını koyuyor. Bununla da kalmayıp hasta için bu mevcut hastalıkların tedavi planını oluşturuyor. 'Bu diş çürük, buna dolgu yapılması lazım, kemik kaybı var, diş boşluğu var, implant yapılması gerekiyor' gibi bize detaylı tedavi yöntemi sunuyor" dedi.  "Kocaeli'de ilk"  Hastanın herhangi bir zararlı etkiye maruz kalmadığını vurgulayan Dr. Öçbe, yapay zeka programının hasta yönetim sistemiyle entegre çalıştığını söyledi. Sistemin işleyişini de anlatan Öçbe, "Hasta röntgeni çekildiğinde tek bir tuşa basmamız yeterli oluyor. Röntgen analizi butonunu bastığımızda hastanın tüm mevcut hastalıkları ve tedavi yöntemleri bize sunulmuş oluyor. Yapay zeka kullanarak ağız muayenesi yapıyoruz. Kocaeli'de ilk kez KOSTÜ Diş Hekimliği Fakültesi'nde bu sistemi kullanıyoruz. Türkiye genelinde de sayılı üniversitelerde yer alıyor. Biz de kendi verilerimizle bu derin öğrenme algoritmasını geliştirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.  "Diş hekimleri olarak alışma sürecine giriyoruz"  Yapay zekanın muayene sürecine katkısına değinen Dr. Öçbe, şu bilgileri verdi:  "Şu an için sistemin verdiği verileri kontrol etmemiz gerektiğinden, muayene süresini kısaltmıyor. Ancak gelecekte ek algoritmalarla süreç daha hızlı hale gelebilir. Dünyada diş hekimleri olarak buna alışma sürecine giriyoruz. Beraber çalışmayı öğrenebileceğimiz bir zaman diliminde muayene süresini de kısaltacağını, tanıyı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Türkiye'de bu algoritmanın kullanım yerinin 5'ten az olduğunu biliyorum. Umarım giderek yaygınlaşır"  Tanı ve tedavi yöntemi sunuyor  Dr. Öğretim Üyesi Melisa Öçbe, kullandıkları bu algoritmanın tanı sürecine katkısına ilişkin de detaylı bilgilendirmelerde bulundu. Öçbe, "Yapay zeka algoritması, anatomik noktaları tespit ediyor. Çürük, diş eti hastalıkları, periodontal hastalıklara bağlı olarak kemik kayıpları gibi bir çok şeyi tespit edilebiliyor. Diş çürüklerinin büyüklüğüne göre tedavi endikasyonun dolgu ya da kanal tedavisini seçiyor. Ayrıca çene kemiği içerisinde bulunan radyoopak ya da radyolüsent kemik içi lezyonları tespit edebiliyor ve bunlar için ön tanı sunabiliyor. Hastanın sahip olduğu diş dolgularda uyumsuzluk ya da yeni başlayan çürük varsa bunu gösterebiliyor. Bir röntgen çekildiğinde hastada gözüken tüm anatomik noktaları tek tek görebiliyoruz. Bu eğitimde de öğrenciler için sık başvurduğumuz bir yöntem. Klasik anlamda öğrenciyle röntgeni değerlendirirken, 'Burası neresi?' diye sorduğumuzda bilebiliyor, bilemiyor veya karıştırıyor. Craniocath ile beraber bu anatomik noktaların hepsini tek seferde gördüğümüzde farklı renklerle etiketlenmiş birçok alan öğrencinin aklına çok iyi yer ediyor" dedi.  "Bu algoritma kanseri teşhis edebilecek boyuta gelebilir"  Öçbe, Craniocath'ın gelecekte hastalıkları daha erken teşhis edebilme potansiyeline sahip olduğunu da vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:  "Kullandığımız Craniocatch algoritması mevcut hastalıkların tanısına yönelik bir sistem. Fakat dünyada yapay zeka radyoloji alanında çok fazla ilerledi. Artık yapılan çalışmalarda yapay zeka radyomiks uygulamaları bir ağız kanserinin prognozunu bize sunabiliyor. 'Bu kanser ve radyoterapi uygulanırsa iyileşebilir, tümör küçülebilir ya da radyoterepi tümöre hiç etki etmeyecek' diyor. O zaman boşu boşuna hastalar radyoterapi almamaya başlıyor. Yapay zekayı, radyomiksi bu anlamda dünyada kullanan örnekler mevcut. Biraz daha veriye ihtiyaç var. Farklı toplumlardan, farklı üniversitelerden, ülkelerden gelecek verilerle radyomiksin ağız kanserini tespit etmedeki ya da prognozunu belirlemedeki hatta hastanın yaşam süresini belirlemedeki rolü de giderek önem kazanacak. Bu algoritma kanseri teşhis edebilecek boyuta gelebilir. Şu ana kadar bu hala geliştirilme aşamasında kısa zamanda bunun da başarılacağını düşünüyorum"   "Bilgisayar başındayken öğrenebiliyor hale geleceğiz"  Yapay zekanın hasta üzerindeki önemine de değinen Öçbe, "Normalde biz 3 boyutlu tomografik kesitlerde bir lezyonu farklı gri tonlarında görüyoruz. Bu gri tonları gözümüzle ayırt edebildiğimiz skalanın ötesinde, radyomiksle daha derin analiz edildiğinde lezyonun ön tanısı bile konulabiliyor. Histopatolojik değerlendirme, lezyonun kesin tanısı için altın standarttır. Fakat yalnızca yapay zeka radyomiks uygulamaları kullanılarak, lezyonun histopatolojik değerlendirmeye yakın bir ön tanısı elde edilebiliyor. Bu sayede, daha bilgisayar başındayken, biyopsi almadan, cerrahi işlem yapmadan ve örneği laboratuvara göndermeden lezyon hakkında bilgi sahibi olabileceğiz" şeklinde konuştu.  "Her bölümde yapay zeka dersleri veriyoruz"  KOSTÜ'nün yapay zekaya büyük önem verdiğini belirten Öçbe, "Biz KOSTÜ olarak hem iç işleyişimizde hem de akademik çalışmalarımızda, öğrencilerimizin eğitim süreçlerinde yapay zekayı yoğunlukla kullanıyoruz. Rektörümüzün bu konuya verdiği önem ve bizlere verdiği destek sayesinde mühendislik fakültesi, diş hekimliği fakültesi, hemşirelik gibi KOSTÜ'nün her bölümünde yapay zeka dersleri veriyoruz" şeklinde konuştu.  "Yapay zekanın işimizi elimizden alacağını düşünmüyorum"  Yapay zekanın diş hekimlerinin işini tehdit edip etmediği sorusuna yanıt veren Dr. Melisa Öçbe, "Craniocatch'ın CEO'su, aynı zamanda çok saygı duyduğumuz ve örnek aldığımız Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi uzmanı olan Prof. Dr. İbrahim Şevki Bayrakdar, 'Yapay zeka diş hekimlerinin işini elinden almayacak. Ama gelecekte yapay zeka ile çalışabilen diş hekimleri daha avantajlı olacak' der. Ben de buna yüzde 100 katılıyorum. Bu sebeple en kısa zamanda yapay zekayı tüm işleyişlerimizde dahil etmemizin hepimizin faydasına olacağını düşünüyorum. Yapay zekanın işimizi elimizden alacağını düşünmüyorum" ifadelerini kullandı. 

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.