Hava Durumu

#Doktor

Yeni Marmara Gazetesi - Doktor haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Doktor haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk hekimlerini izleyip tecrübe kazanmak isteyen yabancı doktorlar ESOGÜ'ye geldi Haber

Türk hekimlerini izleyip tecrübe kazanmak isteyen yabancı doktorlar ESOGÜ'ye geldi

Üçü Suudi Arabistan'dan 1'i ise Mısır'dan Eskişehir'e gelen hekimler, ESOGÜ Tıp Fak Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berat Acu'yu operasyon anında canlı şekilde izleyerek tecrübe edinme fırsatı yakaladı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi'ne gelen 3'ü Suudi Arabistan'dan 1'i ise Mısır'dan gelen Ali Alsaadi, Mubarak Alqahtani, Ali Alsaadi ve Sherıhan Waheed isimli 1'i kadın 4 girişimsel radyolog, buraya Endobiliyer RF Ablasyonu, tiroid ablasyonu ve memede bulunan iyi huylu kitlelerin (fibroadenom) ablasyonu vakalarını gözlemlemek ve eğitim almak için geldiler. Kentte konakladıkları otelden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gelen 4 yabancı girişimsel radyolog, operasyon esnasında ESOGÜ Tıp Fak Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berat Acu'yu canlı bir şekilde izleme imkanı edindi. Gelişimleri için oldukça önemli olan etkinlikte 4 Girişimsel Radyolog, Prof. Dr. Acu'yu dikkatle seyrettikleri gözlendi. "İki hastamızda da tiroit ablasyonu yapacağız" ESOGÜ Tıp Fak Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berat Acu, "Bugün toplam yedi hastamız var. Bu hastalardan üçü, meme kitleleriyle ilgili. Bunlarda kapalı ameliyat dediğimiz, ameliyatsız yöntemle, herhangi bir kesi yapmadan tümörü yakarak hastanın problemini çözeceğiz. İki hastamızda da tiroit ablasyonu yapacağız. Bu da yine ameliyatsız bir çözüm yöntemi olup, tiroit bezini çıkarmadan içerisindeki tümöral dokuyu yakarak hastanın sorununu çözmeyi amaçlıyor. Bir hastamızda ise karaciğerdeki büyük ve iyi huylu bir kitleyi tedavi edeceğiz. Normalde bu tür kitleler cerrahi olarak çıkarıldığında hastada komplikasyon riski çok fazla oluyor, ancak biz onu yine damar içi yöntemle, yani kapalı yöntemle tedavi etmeye çalışacağız. En son hastamızın problemi ise pankreas kanserinin ana safra kanalını tıkamasına bağlı olarak gelişen sarılıktır. Bu sarılığı stent yöntemiyle çözüme kavuşturacağız" diye konuştu. "Şu ana kadar gayet etkileyiciydi" Yurtdışından tecrübe kazanmak için kendini izlemeye gelen radyologlar hakkında da konuşan Prof. Dr. Acu, şöyle konuştu; "Bugün bize dört hekim arkadaş katılıyor; üç Suudi Arabistan'dan, biri de Mısır'dan geliyor. Vakaları biz yapacağız, onlar seyredecekler. Nasıl yaptığımızı ve hangi prosedürleri kullandığımızı öğrenecekler. Ana safra kanalı tümör tarafından tıkandığında hastada sarılık ortaya çıkar. Biz bu tümörü yakma yöntemiyle safra kanalı açıklığını sağlayabiliyor ve böylelikle hastadaki sarılığı ortadan kaldırabiliyoruz. Bu işlemin adı Endobiliyer RF (Radyofrekans) işlemidir. Bu işlem de yine kapalı yöntemle yapılıyor ve hasta için oldukça konforlu, yeni bir tekniktir. Bu tekniği Türkiye'de uyguluyoruz. Evet, hastayı herhangi bir şekilde kesmeden, tamamen kapalı yöntemle o tümörü yakarak oraya bir stent yerleştirmek suretiyle safra kanalını açık tutuyor ve hastadaki sarılık problemini ortadan kaldırıyoruz." "Şu ana kadar gayet etkileyiciydi" Mısır'dan Türkiye'ye gelen ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde operasyon esnasında Prof. Dr. Berat Acu'yu canlı bir şekilde izleyen Sherıhan Waheed, "Şu ana kadar gayet etkileyiciydi. Tabii yeni şeyler ve yeni prosedürler göreceğimiz için de heyecanlıyız. Daha önce bir Türk hastanesinde bulunmamıştım; şu an ilk defa bulunuyorum. Gördüğüm kadarıyla gayet iyi organize edilmiş. Umarım gelecekte de ülkelerimiz arasında, özellikle bu yöntemlerle alakalı, operasyon gerçekleştirebiliriz" dedi.

Filistinli 10 aylık bebek Antalya'daki nakille hayata tutundu Haber

Filistinli 10 aylık bebek Antalya'daki nakille hayata tutundu

Doğuştan genetik hastalık nedeniyle 9 aylıkken yalnızca 4 kilo olan ve beslenemeyen Filistinli Mahmoud Yasin'e, Antalya'da annesi Heba Yasin'den canlı vericili karaciğer nakli yapıldı. Bebeğin kilosu 20 günde 600 gram artarken, Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu, "Mahmut bebeğimiz artık normal gıdalarla beslenebiliyor, nörolojik bulguları düzelmeye başladı. Mahmut bebeğimiz nezdinde tüm Filistinli çocukların sağlıklı anne ve babalarıyla birlikte yaşamalarını yürekten diliyoruz" dedi. Baba Rezq Yasin ise "İşgal altındaki topraklardan zorlu bir yolculukla geldik. İnşallah oğlumuz büyür ve sağlığı yerinde olur" şeklinde konuştu. Doğuştan genetik enzim defekti nedeniyle normal beslenemeyen ve yalnızca özel mamalarla hayatta kalabilen 10 aylık Mahmoud Yasin, 9 aylık olduğunda sadece 4 kilo ağırlığındaydı. Artan amonyak seviyesi nedeniyle nörolojik sorunlar yaşayan bebek, gelişme geriliği ve kas güçsüzlüğüyle mücadele ediyordu. Filistin'de tedavi olanağı bulunamayınca annesi, babası ve babaannesiyle birlikte 1 ay önce Antalya'ya getirilen küçük Mahmoud, Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi'nde Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu ve ekibi tarafından gerçekleştirilen canlı vericili karaciğer nakliyle hayata tutundu. Annesi Heba Yasin'in verdiği karaciğer dokusu sayesinde 20 gün önce yapılan operasyonun ardından bebeğin kilosu 4 kilo 600 grama ulaştı, nörolojik bulgular düzelmeye başladı. "Hayati risk ortadan kalktı, gelişimi normale dönüyor" Operasyonu gerçekleştiren Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu, tedavi sürecinin kritik önem taşıdığını vurguladı. Aliosmanoğlu, bebekte doğuştan enzim eksikliği tespit ettiklerini belirterek, bu tür hastalarda beslenmenin mümkün olmadığını, amonyak düzeyinin hızla yükselerek nörolojik hasara yol açtığını söyledi. Mahmoud'un kendilerine ulaştığında yalnızca 4 kilo ağırlığında olduğunu ve ciddi gelişme geriliği yaşadığını anlatan Prof. Dr. Aliosmanoğlu, "Hastamızın durumu çok kritikti. Doktorlarıyla yaptığımız görüşmeler sonucunda acil nakil kararını aldık. Annesi donör adayı olarak uygun bulundu ve yaklaşık 20 gün önce canlı vericili karaciğer naklini başarıyla gerçekleştirdik" dedi. Operasyon sonrası sağlık durumunda gözle görülür bir iyileşme olduğunu belirten Aliosmanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Mahmut bebeğimiz artık normal gıdalarla beslenmeye başladı ve kilo alımı gözle görülür biçimde arttı. Geldiğinde 4 kilogramdı, şimdi 4 kilo 600 grama ulaştı. En önemlisi de nörolojik bulgular hızla düzeliyor. Bakışları, kol ve bacak hareketleri normale dönüyor. Bundan sonra da sağlıklı şekilde büyüyeceğini öngörüyoruz. Bu vakayı özel kılan bir diğer nokta ise Filistin'den gelmiş olması. Mahmut bebeğimiz nezdinde tüm Filistinli çocukların sağlıklı anne ve babalarıyla birlikte yaşamalarını yürekten diliyoruz." "İşgal altındaki topraklardan umuda yolculuk" Baba Rezq Yasin ise oğlunun tedavisine ulaşabilmek için verdikleri mücadeleyi aktardı. Batı Şeria'daki Cenin kentinden Antalya'ya geldiklerini belirten Yasin, yaşadıkları zorlu yolculuğu şu sözlerle dile getirdi: "Biz Filistinliyiz, Cenin'den geldik. Şu an Batı Şeria işgal altında. Hastaneye ulaşmamız kolay olmadı çünkü işgal altındayız ve buraya gelmek bizim için çok zorlu bir yolculuktu. Ama Allah'a hamdolsun ulaştık ve çocuğumuzun tedavisi başladı." Hastalığın doğumdan sonraki ilk iki gün içinde teşhis edildiğini ve tedavi için tek çözümün karaciğer nakli olduğunu öğrendiklerini ifade eden baba Yasin, "Doktorlarla iletişime geçtik, onlar da çocuğumuzun mutlaka nakil olması gerektiğini söylediler. Antalya'ya ulaşmamıza onlar öncülük etti. Ameliyat çok zordu, korktuk ama buradaki doktorlar bize umut verdi" diye konuştu. Oğlunun iyileşme sürecine ilişkin umutlarını da paylaşan Yasin, "İnşallah çocuğumuz büyür ve sağlığı yerinde olur. Umudumuz onun iyi bir geleceğe sahip olması. İnşallah Mahmoud hakkında güzel haberler alacağız. Doktorlar her adımda yanımızda oldular ve bize büyük destek verdiler. Hepsine minnettarız" ifadelerini kullandı. Takip süreci Antalya'da devam edecek Mahmoud'un ameliyat sonrası bir süre daha Antalya'da tedavi altında tutulacağı, sağlık durumu tamamen normale döndüğünde ailesiyle birlikte Filistin'e döneceği açıklandı. Prof. Dr. Aliosmanoğlu, "Mahmut bebeğimiz bundan sonra ömür boyu bizim kontrolümüzde olacak" diyerek takip sürecinin önemine dikkat çekti.

"Araştırmalar, işitme kaybının Alzheimer hastalığı riskini yüzde 10-15 oranında artırabileceğini ortaya koyuyor" Haber

"Araştırmalar, işitme kaybının Alzheimer hastalığı riskini yüzde 10-15 oranında artırabileceğini ortaya koyuyor"

İşitme kaybının ciddi bir sağlık sorunu olduğu belirtilerek sosyalleşmeyi olumsuz yönde etkilediği kaydedildi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İmperial Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ömer Korkmaz, belirli düzeydeki işitme kayıplarının bireylerin sosyal yaşamını doğrudan etkilediğini belirterek bu durum da Alzheimer riskini artırdığını kaydederek uyarılarda bulundu. Birçok kişinin işitme kaybını yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görüp işitme cihazı kullanmaktan kaçındığına dikkat çeken Korkmaz "Belirli düzeydeki işitme kayıpları, bireylerin sosyalleşmesini olumsuz etkileyebilir. Kişi zamanla diyaloğa girmekten kaçınır ve iletişimi zayıflar. Bu durum, araştırmalara göre Alzheimer hastalığı riskini yüzde 10-15 oranında artırabilir. Ancak birçok kişi işitme kaybını yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görüp işitme cihazı kullanmaktan kaçınır. Oysa işitme kaybı, yalnızca sosyal hayatı değil, kişinin güvenliğini de tehlikeye atabilir. Örneğin, sokakta yürürken korna sesi gibi uyarıları duyamamak ciddi kazalara yol açabilir. Dolaylı olarak bu durum da Alzheimer riskini artırabiliyor" dedi. Gelen hastaların yüzde 20'si vertigo şikâyetiyle geliyor Korkmaz, kliniğe gelen hastaların yüzde 20'sinin vertigo şikayeti oluşturduğunu özellikle ileri yaş grubunda daha fazla görüldüğünü kaydederek "Vertigo, halk arasında 'Baş dönmesi' olarak bilinen bir durumdur. Bu durumun altında birçok farklı klinik hastalık oluşturabilir ve nedenleri yaş grubuna göre değişkenlik gösterebilir. İleri yaşlarda görülme sıklığı artar; en sık rastlanan nedeni ise halk arasında 'kristal oynaması' olarak bilinen Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) adlı hastalık grubudur. Ancak vertigonun nedeni yalnızca bu değildir. Beyin tümörlerinden çocukluk çağında görülebilecek orta kulakta sıvı birikmesi (seröz otitis media) özellikle 2 yaşından küçük çocuklarda geniş farklı hastalık durumu görülebilir. Aslında "vertigo", bir çatı tanımdır; altında çok sayıda hastalık ve farklı neden barındırır. Vertigo, özellikle ilerleyen yaşlarda daha sık görülür. Yaş ilerledikçe, dengeyi sağlayan kompanzasyon mekanizmalarının zayıflaması nedeniyle hastalar vertigodan daha fazla etkilenir. Klinik belirtiler yaşla birlikte çok değişmese de, baş dönmesine bağlı düşmeler ve kırıklar yaşlı bireylerde daha ciddi ve tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle yaşlılarda vertigo daha büyük önem taşır. Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) tedavisinde, 'repozisyon manevrası' olarak bilinen ve kristallerin yerlerine oturtulmasını amaçlayan özel manevralar kullanılır. Bunun yanında ilaç tedavisiyle de destek sağlanır. Hastalığın nedenine bağlı olarak adaptasyon sürecini hızlandırmak için bazı egzersizler önerilirken, bazı hareketlerden de kaçınılması istenir. Tedavi, tamamen vertigonun altta yatan nedenine göre planlanır. Kulak Burun Boğaz (KBB) polikliniklerine başvuran hastaların yaklaşık yüzde 20'si vertigo şikâyetiyle başvurmaktadır" diye konuştu. İşitme kayıplarına yol açabilir Yüksek sesle müzik dinlemenin kulağı olumsuz etkilediğini belirten Korkmaz, "Uzun süre yüksek sese maruz kalmak, iç kulakta kalıcı işitme kayıplarına yol açabilir. Özellikle son zamanlarda gençlerde yaygın olarak görülen kulaklıkla yüksek sesle müzik dinleme alışkanlığı, önlenebilir bir risktir. İşitme kayıplarını önlemek adına bu tür alışkanlıklardan kaçınılması önemlidir. Gürültülü ortamlarda çalışan bireylerde ise mutlaka işitme koruyucuları (maskeleme cihazları) kullanılması önerilir. Çünkü fark edilmeden gelişen uzun süreli ses maruziyeti kalıcı işitme kaybına neden olabilir. Yaş ilerledikçe ortaya çıkan işitme kayıpları da çoğunlukla iç kulaktan kaynaklanır. Bu nedenle, belirli bir desibel seviyesinin üzerinde gürültüye maruz kalınan ortamlarda işitme sağlığını koruyacak önlemlerin alınması gereklidir" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Burak Bilgin, sık rastlanan 'şaşılık' rahatsızlığı ile ilgili açıklamalarda bulundu Haber

Prof. Dr. Burak Bilgin, sık rastlanan 'şaşılık' rahatsızlığı ile ilgili açıklamalarda bulundu

Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından 'şaşılık' ile ilgili bilgi vererek tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından şaşılığın nedenleri ve tedavi yöntemlerine ilişkin de önemli bilgi verdi. "Şaşılık, gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulmasıdır" Prof. Dr. Burak Bilgin, "Şaşılık çok farklı şekillerde olabilmekte ama kabaca tarif etmek gerekirse gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulmasıdır. Bu bozulmalar yan bakışlarda olabilir, düz bakışlarda olabilir, primer pozisyonu dediğimiz normal bakışlarda olabilir. Bunun dışında şaşılığın fark edilen olabilir, ara sıra fark edilmeyeni de olabilir" dedi. Şaşılığın tedavi yöntemleri Prof. Dr. Bilgin, şaşılık tedavileri ile ilgili şunları kaydetti: "Aslında şaşılık çok geniş bir konu ama genel olarak özetleyecek olursak şaşılıkta gözlerin birbiriyle uyumunu arttırmaya yönelik yaklaşımlarda bulunuyoruz. Bunlar da şaşılığın türüne göre değişebilmekte. Özellikle çocuk yaş grubunda gördüğümüz içe kaymalarda yüksek göz numaralarına bağlı şaşılıklar olabiliyor, yüksek hipermetropiye bağlı şaşılıklar olabiliyor. Bunlarda gözlüklerle şaşılıkları çok iyi tedavi edebiliyoruz, kontrol edebiliyoruz. Bazı hasta gruplarında ise şaşılığa cerrahi müdahale gerekebiliyor. Cerrahi ile ameliyat ile şaşılığı düzeltebiliyoruz. Erişkin hastalıklarda paralitik şaşılık dediğimiz yani göz kaslarını hareket ettiren sinirlerle ilgili problemlerle karşımıza çıkan şaşılık türlerinde botoks enjeksiyonlarının faydasını görebiliyoruz. Aslında hastaya bağlı olarak bir tedavi yaklaşımı sergileyebiliyoruz. Hastalığın türü, süresi, doğumsal olup olamadığı, sonradan mı ortaya çıktığı, hangi sebebe bağlı ortaya çıktığını tespit ettikten sonra şaşılığa tedavi yaklaşımımızı belirliyoruz."

Radyasyon korkusu, meme kanseri tanısını engelliyor Haber

Radyasyon korkusu, meme kanseri tanısını engelliyor

Meme Kanseri Farkındalık ayı dolayısıyla bilgilendirmede bulunan uzmanlar, erken teşhisin önemini hatırlatarak düzenli mamografi çektirmenin meme kanserlerinde ölüm riskini yüzde 20 azalttığını vurguladı. Kadınların radyasyon nedeniyle mamografi çektirmekten kaçındığını belirten uzmanlar, bu durumun bazen erken teşhisi engellediğini söyledi. Medicana International İstanbul Hastanesi'nde "Birlikte Daha Güçlü, Daha Sağlıklı" sloganıyla Meme Kanseri Farkındalık ve Bilgilendirme Toplantısı düzenlendi. Bir araya gelen uzmanlar, meme kanserine ilişkin önemli bilgiler vererek farkındalığı artırmanın önemine dikkat çekti. Toplantıda Prof. Dr. Deniz Arslan, Prof. Dr. Zehra Füsun Tokatlı, Op. Dr. Engin Okan Yıldırım, Kanser Savaşçıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Belma Kurdoğlu Akgün ve meme kanserini atlatan gazeteci Fulya Soybaş yer aldı. "Kadınlarda en sık görülen ikinci kanser" Medicana International İstanbul Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Deniz Arslan, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen ikinci kanser, kansere bağlı ölümlerde ise ilk sırada yer aldığını belirtti. Özellikle 62 yaş civarı kadınlarda meme kanseri görüldüğünü söyleyen Arslan, "Normal riske sahip bireyler 45-55 yaşları arasında yıllık mamografi yaptırmalı. Mamografi yaptırmak ölüm riskini yüzde 20 oranında azaltmakta, yaptırmayanlar ise 3-4 kat daha kötü durumda bize gelmekte" dedi. Bu belirtiler dikkate alınmalı Meme kanserinin en önemli belirtisinin ağrılı ya da ağrısız kitleler olduğunu belirten Arslan, "Meme başında çekilme, meme başında akıntı, kabuklanma, ciltte renk değişiklikleri, memede asimetrinin olması, koltuk altımızda şişliğin olması ya da meme cildinde portakal kabuğu görünümümün olması meme kanserinin en önemli belirtileridir" ifadelerini kullandı. Çağdaş teknolojiyle mamografiden alınan radyasyonun çok az olduğunu söyleyen Prof. Dr. Arslan, "Normal bir insan bile 1-2 ayda çevreden bu radyasyonu alabiliyor. O yüzden mamografiden korkmayalım" şeklinde konuştu. "Alkol tüketmek, meme kanseri riskini 1 buçuk kat artırıyor" "Meme kanseri olma riskini azaltmak elimizde" diyen Prof. Dr. Deniz Arslan, "Mutlaka sigaradan alkolden uzak durulmalı. Alkol tüketmek riski 1 buçuk kat artırabiliyor. Haftada 2 saat tempolu yürümek kanseri yüzde 20 oranında azaltıyor. Mutlaka ideal kilomuzda olmalıyız. Akdeniz tipi diyet çok önemli. 30 yaşından önce doğum yapmak da kanser riskini azaltmakta. Bunları yaptığımızda meme kanseri riskini önemli ölçüde azaltabiliyoruz" diyerek sözlerini noktaladı. "Mamografiden alınan radyasyon korkutmasın" Hayat boyu 8 kadından 1'inin meme kanserine yakalandığını belirten Genel Cerrahi Bölümü'nden Op. Dr. Engin Okan Yıldırım, erken teşhis için farkındalığın önemini vurguladı. Sigara, obezite ve genetiğin en önemli risk faktörleri olduğunu belirten Yıldırım, "18 yaş üstündeki genç kadınlarda 40 yaşına kadar elle muayene ve yıllık ultrason, 40 yaşından sonra da mamografi kanser taraması altın standarttır. Mamografi 40 yaşından sonra yılda bir, bizim Sağlık Bakanlığı'mıza göre ise 2 yılda bir yapılmalıdır" dedi. Her ay elle muayene yapılmalı Her kadının, regl dönemi bittikten sonraki ilk günde, ayda bir kez kendini elle muayene etmesinin önemine dikkat çeken Yıldırım, "Meme aynı evrede yakalanacaktır. Bir önceki aya göre bir değişiklik var mı, daha önceden olmayan bir ağrı var mı, adet öncesinde başlayıp adet sonrasında geçmeyen bir ağrı var mı, kontrol edilmeli" diye konuştu. Fiziksel egzersizin meme kanserinden korunmak için de faydalı olduğunu söyleyen Dr. Engin Okan Yıldırım, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Fiziksel egzersiz, homeostazi dediğimiz vücudun dengesini düzeltir. İkinci olarak da bir risk faktörü olan obeziteyi engellediği için kadınların yapabileceği en güzel şeylerden biridir." "Erken tanı, tedavi başarısını yüzde 99'a çıkarıyor" Radyasyon Onkolojisi Bölümü'nden Prof. Dr. Zehra Füsun Tokatlı, ailesinde meme kanseri olanların daha erken yaşta ultrason kontrolüne başlamalarını önererek, "Mamografileri yılda bir yapıyoruz fakat üst üste 2 yıl çektiğimizde bir şey tespit edemezsek o zaman 2 ya da 3 yılda bir de mamografi çektirilebilir. Mamografi erken tanı sağlıyor ve hastalık yayılmadan, memede sınırlıyken yakalıyoruz. Çok büyük bir tedavi şansı yakalamış oluyoruz. Erken tanı konmuş hastalarımızın yaşam süreleri yüzde 99'lara kadar ulaşabiliyor. Ama geç kalınmışsa yüzde 40-50'lere düşüyor." Radyoterapi tedavisi hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Zehra Füsun Tokatlı, "Radyoterapi gören hastalar hiçbir zaman etraflarına radyasyon yaymazlar. Sadece ışınladığımız bölge radyasyon alır. O bölgede kalmış olabileceğini düşündüğümüz mikroskobik hücreleri öldürmek için ve hastalık bir daha tekrarlamasın diye uygularız. Bu tedavilerden sonra 3 ayda, 6 ayda ya da yılda bir kontrolleri aksatmamalarını öneririz. Bu kontroller metastatik ya da nüks hastalığı erkenden yakalamamızı sağlar" dedi. "Genç yaştaki vakalarda artış görülüyor" Kanser Savaşçıları Derneği Yönetim Kurulu başkanı Belma Kurdoğlu Akgün, kanserle mücadelede psikolojinin de önemine değinerek, "Biz dernek olarak tanı alan bireylerin tanıdan itibaren yanlarında olmaya çalışıyoruz. Psikolojik destek bu hastalarımız için çok önemli. Özellikle tanı anında ve daha sonra hastalığın nüks aşamasında çok büyük desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Bu hastalarımıza ücretsiz seans hediye ediyoruz" dedi. Genç yaşta meme kanseri vakalarındaki artışlara dikkat çeken Akgün, "Derneğimizde birlikte çalıştığımız çok sayıda 28-30-32 yaşlarında genç hastalar var. Böyle bir tanıyı genç yaşta almak çok farklı sorunları beraberinde getiriyor. Hiç kimse bu hastalığı kendine konduramıyor. Bu durum, bazen geç tanıya da neden oluyor" diye konuştu.

2,5 milyonda bir görülen dev tümör, sıra dışı operasyonla çıkarıldı Haber

2,5 milyonda bir görülen dev tümör, sıra dışı operasyonla çıkarıldı

İzmir Medical Park Hastanesinde gerçekleştirilen başarılı bir operasyonla, tıpta yaklaşık 2,5 milyonda bir görülen nadir tümörlerden "mediastinal anterior liposarkom" tanısı konulan hasta sağlığına kavuştu. Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gürhan Öz ve ekibi tarafından gerçekleştirilen ameliyatla, hastanın göğüs boşluğundan 22 santimetre boyutunda ve 1,1 kilogram ağırlığında dev bir kitle çıkarıldı. Medical Park İzmir Hastanesi'nde sıra dışı bir operasyona imza atıldı. Tıpta yaklaşık 2,5 milyonda bir görülen nadir tümörlerden mediastinal anterior liposarkomun tespit edildiği Ahmet Arslan (32), Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gürhan Öz ve ekibinin gerçekleştirdiği operasyonla sağlığına kavuştu. "4 aydır nefes darlığı yaşıyordu" Hastalarının yaklaşık 4 aydır giderek artan nefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısı şikâyetleriyle hastanelerine başvurduğunu aktaran Prof. Dr. Gürhan Öz, "Yapılan tetkiklerde kalp ve büyük damarlara çok yakın, kalp zarını tutmuş, 22 cm boyutunda ve yaklaşık 1,1 kilogram ağırlığında dev bir kitle tespit ettik. Açıkçası, bu gördüğüm en büyük mediastinal anterior'du" dedi. "Nadir görülen bir tümör" Hastanın daha önce sol akciğerinden ameliyat edildiğini, radyoterapi ve kemoterapi aldığını belirten Prof. Dr. Öz, "Hastamız uzun bir süre sağlıklı yaşamına devam etmişti. Ancak son dönemde şikâyetleri artınca farklı merkezlere başvurmuş, fakat ameliyatın çok riskli olduğu söylenmişti. Bu hastalık 2,5 milyonda bir görülen nadir tümörlerden biridir" diye konuştu. "Tek çözüm cerrahi" Liposarkom vakalarında cerrahinin öncelikli tedavi yöntemi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Öz, "Bu tür tümörler ilaç ve radyoterapiye dirençlidir. Eğer semptom oluşturmuş ve evresi uygunsa tek çözüm cerrahidir. Biz de hastamızı tüm detaylarıyla değerlendirdik ve kısa sürede ameliyat kararı aldık" ifadelerini kullandı. "Kalp zarıyla birlikte çıkarıldı" Yaklaşık bir hafta içinde tüm tetkiklerin tamamlandığını ve operasyonun gerçekleştirildiğini belirten Prof. Dr. Öz, şunları söyledi: "Tümör, kalp üzerine oturmuştu ve kalp zarını da tutmuştu. Bu nedenle kalp zarıyla birlikte çıkardık. Hastamız ameliyat sonrası hızla toparladı ve kısa sürede taburcu edildi" "Yaşam kalitesi arttı" Böylesine büyük tümörlere çok nadir rastlandığını vurgulayan Prof. Dr. Öz, "Bu vaka hem zorluk derecesi hem de riskleri açısından oldukça önemliydi. En önemlisi de hastamız artık nefes darlığı, öksürük, göğüs sıkışması ve ölüm korkusu yaşamıyor. Yaşam süresini uzatan ve yaşam kalitesini artıran bir sonuç elde ettik" diye konuştu. "Dayanamayacak hale gelince tekrar ameliyat oldum" Geçmeyen kuru öksürük şikayetiyle hastaneye başvurduğunu belirten hasta Ahmet Arslan, yaşadığı süreci şu sözlerle anlattı: "İlk başta kuru bir öksürükle başladı, geçmeyen bir kuru öksürük yaklaşık 1-1,5 ay sürdü. Bu durum beni rahatsız ettiği için hastaneye başvurdum. Çekilen filmlerde içeride büyük bir kitle olduğu tespit edildi ve ilk ameliyatımı oldum. Takiplerimde, 2 sene sonra tekrar bir tekrarlama süreci yaşandı. Yine aynı şekilde kuru öksürük, gıcık ve göğüs ağrısı şikayetleriyle karşılaştım. İkinci ameliyatı oldum. Ancak 3. yılında bir daha tekrarladı." "Tüm ağrılarım geçti" Daha sonra yaşadığı ameliyat ve iyileşme sürecinin ardından tamamen ağrılarının geçtiğini söyleyen Arslan, Prof. Dr. Öz ve ekibine teşekkür etti. Arslan, "İlk ameliyattan tam 21 ay sonra nüksetti. İkinci ameliyattan 23 ay sonra yeniden tekrarladı. Yaklaşık 1,5 ay önce yine kuru öksürük, gıcık ve göğüs ağrısıyla mücadele ettim. Artık dayanamayacak hâle gelince Gürhan hocamıza başvurdum. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra tekrar büyük bir kitle olduğu tespit edildi. Sağ olsun hocam ameliyatımızı gerçekleştirdi. Şu an gayet iyi durumdayım. Ameliyat olalı tam 15 gün oldu. 5. gün taburcu oldum. Şu an 10 günün üstünden geçti ve gayet iyiyim, hiç ameliyat olmamış gibiyim. Sürekli nefes aldıkça göğsümde baskı hissediyordum, ağrılarım oluyordu. Şimdi bunların hepsi geçti. Tümörün fotoğrafını görünce hakikaten çok şaşırdık. Hocam Allah razı olsun, tek parça halinde çıkardı. Bu da bizi çok mutlu etti" diye konuştu.

Uzmanlar uyarıyor: "İşitme kaybı oluşumunda duyulan sesin şiddeti, maruz kalma süresi çok önemli" Haber

Uzmanlar uyarıyor: "İşitme kaybı oluşumunda duyulan sesin şiddeti, maruz kalma süresi çok önemli"

Doğuştan ya da sonradan oluşan işitme kayıplarında erken tanı ve tedavi süreçlerinin önemine dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Ahmet Adnan Cırık, "İşitme kaybı oluşumunda duyulan sesin şiddeti, maruz kalma süresi çok önemli, kulaklıkların hepsinde bu risk söz konusu. Yüksek sesli müzik ve uzun süre maruziyetten uzak durmalarını öneririm, etkisi hemen ortaya çıkmıyor, geri dönüşümü olmayan bir şekilde ortaya çıkıyor. O yüzden 'şu anda etkilemiyor' şeklinde düşünmeleri ilerleyen dönemlerde büyük pişmanlık oluşturabilir. İşitme sağlığını bozulmadan koruma önemli, ikincisi bozulduktan sonra erken teşhis ve tedavi yoluna gidilmesi. İşitme azlığından şikayetçi ve problem çeken insan sayısı 1,5 milyar civarında, ilerleyen yıllarda artması öngörülüyor" dedi. İşitme kaybının yalnızca doğuştan ya da ileri yaşlarda görülen bir durum olmadığını, kişilerin yaşamının çeşitli dönemlerinde karşılaşabileceğini ifade eden uzmanlar, kontrol ve tarama testlerinin önemine dikkat çekti. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü'nden Op. Dr. Ahmet Adnan Cırık işitme kayıplarına ilişkin bilgi verdi, Türkiye'nin Ulusal Yenidoğan İşitme Taraması'nda önemli başarılar elde ettiğini belirtti. Op. Dr. Cırık, biyonik kulak olarak da adlandırılan ileri ya da çok ileri derecede işitme kaybı yaşayan bireyler için uygun olan elektronik bir medikal cihaz olan koklear implant ile işitme kaybının aşılabildiğini söyledi. 66 yaşındaki hastası Sabri Şakar'ın ise sonradan oluşan bir işitme kaybı yaşadığını ve tedavilerle sorunun büyük oranda giderildiğini söyledi. Erken tanı ve tedavinin önemine dikkat çeken Op. Dr. Cırık, gürültü, uzun süre kulaklık kullanımıyla yüksek sese maruziyet durumlarının işitmeye negatif etkide bulunduğunu aktarırken 1,5 milyar insanın az ya çok işitme problemlerinden yakındığını söyledi. "İşitme azlığından şikayetçi insan sayısı 1,5 milyar civarında" Hastası Yusuf Tetik'in doğuştan işitme kaybı olduğunu aktararak tedavi sürecine yönelik konuşan Op. Dr. Ahmet Adnan Cırık, "Yusuf doğum sonrası hastaneden taburcu olmadan yapılan işitme değerlendirmesinde testten kalmıştı. Kontrol taramasından da kaldığı için takibe aldık, işitmesinde total ve totale yakın kayıp gözledik. İşitme cihazı tatbik ettik fakat yeterli faydayı görmediği için Sağlık Bakanlığı'nın alt sınırı olan 1 yaş sonrasında da koklear implant ameliyatı gerçekleştirdik. Şu anda durumu gayet iyi, normalde bu çocuklar da erken davranıldığı takdirde yaşıtlarına uygun bir dil, konuşma gelişimi yakalayabiliyor. Geç kalınmadığı sürece çok başarılı bir sonuç verebiliyor. Yusuf'un konuşması gayet iyi, söylenenleri anlıyor, okul başarısı da gayet iyi, ailesiyle iletişiminde hiçbir sorun yaşamıyor, çok iyi bir sonuç elde ettik. İşitme kaybının değişik sınıflamaları var. İkinci vaka; kulak zarı ile iç kulak arasındaki iletimi sağlayan kulak kemikçiklerinde kireçlenme olması neticesinde oluşan bir kayıp, geldiğinde işitme kaybı şikayeti vardı. Kulak zarından iç kulağa iletim sağlayan protez takılarak işitmesi sağlandı. Sonradan olan bir şey, bazen çok nadiren doğuştan da olabiliyor. Kayıpları engel teşkil eden ve işitme azlığı şeklinde sınıflandırırsak engel teşkil eden işitme problemleri 430-500 milyon civarında kişide mevcut. İşitme azlığından şikayetçi ve problem çeken insan sayısı 1,5 milyar civarında. Dünya nüfusuyla birlikte ilerleyen yıllarda artması öngörülüyor. Türkiye'de yenidoğanları göz önüne alırsak her yıl 2 bin 500 yenidoğan bundan etkilenmekte. Türkiye'de Ulusal Yenidoğan İşitme Tarama Programı uygulanmakta ve çok başarılı bir şekilde uygulanıyor. Her çocuk doğumu hastanede yapılmışsa işitme değerlendirmesi açısından tarama testine tabi tutuluyor, geçip geçmeme durumlarına göre takiplerine karar veriliyor" dedi. "Hiçbir çocuğun yenidoğan işitme tarama programı dışında kalmaması çok önemli" Erken teşhise vurgu yapan Op. Dr. Cırık, "Ne kadar erken tespit edilir ve erken cihazlandırılırsa çocuğun fayda görme ve sosyal hayata adapte olma ihtimali o kadar yüksek oluyor. İleri yaş grubunda sanki hayatın olağan akışında gelişen bir süreç gibi görülüyor, normal karşılanıyor. İşitme kaybı oluşumunda duyulan sesin şiddeti ve ona maruz kalma süresi çok önemli. Mümkün olduğunca yüksek ses, gürültülü bir ortamda bulunmamak ya da çok kısa süreli bulunmak, gürültülü müzik dinlememek eğer böyle bir şey zaruri ise bu süreyi mümkün olduğu kadar kısa tutmak çok önemli. Kulaklık, kulak içi, arkası veya kulak üstü kulaklıkların hepsinde bu risk söz konusu. Yeni nesil cihazlar zaten belli bir desibelin üzerinde kullanıldığı zaman 'sağlığınız açısından risk teşkil etmektedir' diye uyarı veriyor ama vermese de kişinin bunu kontrol etmesi en önemli nokta. Bu tür eylemlerin etkisi hemen ortaya çıkmıyor, ilerleyen yıllarda ortaya çıkıyor ve geri dönüşümü olmayan bir şekilde ortaya çıkıyor. O yüzden 'şu anda nasıl olsa beni etkilemiyor' şeklinde düşünüp aynı alışkanlığa devam etmeleri, ilerleyen dönemlerde büyük hayal kırıklığı ve pişmanlık oluşturabilir. Yüksek sesli müzik ve uzun süre maruziyetten uzak durmalarını öneririm. İşitme sağlığını bozulmadan koruma önemli, ikincisi bozulduktan sonra erken teşhis ve tedavi yoluna gidilmesi. Hiçbir çocuğun yenidoğan işitme tarama programı dışında kalmaması çok önemli" diye konuştu. "Duymamazlık kötü bir olay, şimdi sol kulağımdan daha iyi diyebilirim" Sağ kulağında işitme kaybı yaşadığını fark etmesinin ardından doktora başvurduğunu söyleyen 66 yaşındaki Sabri Şakar, "2 sene önce sağ tarafımda duyma kaybı fark ettim, 2-3 yere gittim cihaz önerdiler. Adnan beyin ismini duymuştuk, buraya geldim, ameliyat olacaksın dediler. İşitme kaybım düzeldi gerçekten çok teşekkür ederim. İnanın ki böyle bir şey olmaz, duymamazlık kötü bir olay, şimdi sol kulağımdan daha iyi diyebilirim. İnsanın en büyük serveti oluyor, para pul yanında hiç yani çünkü duyuyorsun" dedi. "Erken teşhis çok önemli, konuşabiliyor, arkadaşlarıyla vakit geçirebiliyor" Oğlunun tedavi sonrası Yusuf'un annesi Bahar Tetik ise, "Kulak arkası cihaz takıldı ondan bir verim alamadığı için ameliyat kararı alındı. 15 aylıkken ameliyat oldu, cihaz takıldıktan 1 ay sonra bizi duymaya başladı ama ağlayarak tepki verdi. Sonra yavaş yavaş alışmaya başladı, rehabilitasyona götürdük, destekledik. Şimdi konuşabiliyor, arkadaşlarıyla vakit geçirebiliyor, parklara götürüyoruz. Hiç duymuyordu. İnsanların, hekimlerin önerilerine uymaları gerektiğini düşünüyorum çünkü erken teşhis çok önemli. Bizimki öyle olduğu için çocuğumuz daha çabuk duydu, normal yaşıtlarına göre yetişti" ifadelerini kullandı.

İsteğe göre hastalık yazmış, parayı bilgisayarın altına saklamış, soruşturma açanları tehdit etmiş Haber

İsteğe göre hastalık yazmış, parayı bilgisayarın altına saklamış, soruşturma açanları tehdit etmiş

Gaziantep'te bir doktorun para karşılığı sahte rapor pazarlığı yaptığı anlar saniye saniye kameraya yansıdı. Yapılan operasyonla yakalanan doktor ve olayla ilişkili 3 şahıs tutuklandı. Söz konusu görüntülerde doktorun isteğe göre rapora hastalık yazması, aldığı paraları bilgisayarın altına saklaması ve soruşturma açanları tehdit etmesi ise pes dedirtti. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri ile Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, para karşılığı sahte rapor düzenleyen doktora yönelik operasyon yapıldı. Operasyon sonucunda para karşılığı sahte rapor düzenlediği tespit edilen doktor M.T. ile birlikte toplam 6 şahıs yakalandı. Adreslerde yapılan aramalarda ise 1 adet tabanca, 129 adet fişek, bir kuruma ait tanıtım kartı, çok sayıda reçete edildiği ve satışı yapıldığı halde teslim edilmeyen ilaç ile dijital materyal ele geçirildi. Doktorun hastalarla rapor ve ilaç için fiyat pazarlığı saniye saniye kamerada Yakalanan kadın doktor M.T.'nin rapor yazması için muayeneye gelen hastalarla pazarlık anları ise saniye saniye güvenlik kameralarına yansıdı. Görüntülerde, kadın doktorun, hastalara 'para almadan rapor yazmam, ilaç yazmam', 'ben sana rapor veriyorsam karşılığında paramı alırım' demesi ve 'normalde 150 ama senden 100 alırım' diyerek fiyat pazarlığı yapma anları şok etti. Görüntülerde şok üstüne şok: İsteğe göre hastalık yazmış, parayı bilgisayarın altına saklamış, soruşturma açanları tehdit etmiş Görüntülerde, doktorun bazı hastalara 'ishal', bazı hastalara 'bronşit' gibi hastalıkları rapora yazacağını söylemesi ve kendisiyle ilgili soruşturmadaki bir hakimle ilgili, 'benimle uğraşmasınlar, zaten onun icabına bakacaklar' demesi de dikkat çekerken, aldığı sahte rapor paralarını bilgisayarının altına saklaması anbean yer aldı. Doktor ve 3 şüpheli tutuklandı Gözaltındaki yasal işlemleri tamamlanan 6 şüpheliden aralarında doktor M.T.'nin de bulunduğu 4 şüpheli tutuklanırken 2 şahıs hakkında ise adli kontrol kararı verildi.

Dünyanın rahim nakli uzmanları Antalya'da buluştu Haber

Dünyanın rahim nakli uzmanları Antalya'da buluştu

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, rahim naklinde bağışıklık sistemini bastıran ilaçlar kullanıldığını ve bunun bebeğe de bir miktar zararı olduğunu belirterek, "Buradaki hedef ilaçsız biz bu organ naklini nasıl yapabiliriz. Günün sonunda ufak ufak adımlar var ama daha çok yolumuz var. Tabii bu ufak adımlarla sonuca eriyorsunuz en nihayetinde. Bu anlamda hem yapay organ, hem ilaçları nasıl minimalize ederiz, hep bunun üzerine çalışılıyor. Hayvandan yine insana nakiller. Bunlar birkaç çeşit üzerine gidilen yeni modeller. Her şey önce hayal kurmakla başlıyor. Hayal kuruyoruz, ondan sonra o hayal nezdinde planlar yapıp devam ediyoruz" dedi. Dünyada ilk kadavradan rahim naklinin gerçekleştirildiği Akdeniz Üniversitesi, 2-3 Ekim tarihlerinde 5. Uluslararası Uterus Nakli Derneği (ISUTx) Kongresi'ne ev sahipliği yapıyor. Dünyada 130'dan fazla rahim naklinin ve 70'in üzerinde doğumun gerçekleştiği bu alandaki en önemli bilimsel etkinliklerden biri olan kongreye yaklaşık 20 ülkeden 100'e yakın bilim adamı katıldı. Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan'ın başkanlığındaki kongrenin sekreterliğini Prof. Dr. Nasuh Utku Doğan üstlenirken, Uluslararası Uterus Nakli Derneği Başkanı Prof. Dr. Paige Parrot ve eski başkan Prof. Dr. Sara Brucker (Almanya) da katılımcılar arasında yer aldı. Kongrede canlı ve kadavra donörden uterus nakli cerrahisi, nakil sonrası gebelik ve doğum sonuçları, fertilitenin korunması ve etik tartışmalar, immünsupresyon yönetimi, komplikasyonlar, uzun dönem takip verileri ve deneysel yaklaşımlar gibi başlıklar ele alınacak. "Uterus naklinin 15. yılı" Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan, açılış öncesi yaptığı konuşmada, "Uterus naklinin 15. yılına geldik. Kongremizin bu yıl 5'incisini düzenliyoruz. Dünyanın ekspertleri burada şu anda, 20'den fazla ülkeden bir katılım var. Dünyada 130'dan fazla nakil yapıldı, gayet iyi hissediyoruz" dedi. "Dünyada 70'in üzerinde bebek doğdu" İsveç'ten Prof. Dr. Mats Brnnström ise sözlerine Antalya'daki tarihi nakli hatırlatarak başladı. Brnnström, "Aslında 2011 yılının Ağustos ayında buradaydım. Çünkü Antalya'da ilk cerrahi olarak başarılı rahim naklini burada gerçekleştirmiştiniz. Ardından ertesi yıl dünyada ilk canlı donör naklini yaptık ve 2014'te ilk doğumları elde ettik. Bugün dünyada 120'den fazla işlem yapılmış durumda ve muhtemelen 60 ya da 70'ten fazla bebek doğdu. Şu anda bu işlemi yapan yaklaşık 25 merkez var. En büyük his, aslında bir aileyi tamamladığınızı gördüğünüzde yaşanıyor; anne babaların imkânsız olduğunu düşündükleri bir çocuğa kavuştuğunu görmek" diye konuştu. "Rahim nakli dünyası Antalya'da toplandı" Uluslararası Uterus Nakli Derneği eski Başkanı Prof. Dr. Sara Brucker, kongrenin önemini şu sözlerle dile getirdi: "Biz küçük bir topluluğuz, küçük bir derneğiz fakat her yıl bir araya gelerek hem başardıklarımızı kutluyoruz hem de nereye gitmemiz gerektiğine bakıyoruz. Burada Asya'dan, Avustralya'dan, Güney Afrika'dan, Güney Amerika'dan, Kuzey Amerika'dan, Avrupa'dan gelenler var. Bugün rahim nakli dünyası Antalya'da toplanmış durumda. Bu bizim 5. kongremiz ve dünya Antalya'da Ömer, Mats Brnnström ve bir sonraki başkan olan Paige Birch ile birlikte buluşuyor. Burada bulunmak çok büyük bir onur." "Rahim naklinde en iyiler burada" Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan ise şunları söyledi: "Çok heyecanlıyım. Çünkü 15. yıl. Dile kolay üzerinden 15 yıl geçmiş, çok hızlı geçti. Bu rahim naklinde dünyanın en iyileri burada, yapmak isteyen ekipler yine burada. Yaklaşık 20 ülkeden 100 katılımcımız var. Burada en önemli şey, bu bir organ nakli. Rahim naklinde immune sistemini bastıran ilaçlar kullanıyoruz. O anlamda bebeğe de elbette bir miktar zararı oluyor. Buradaki hedef ilaçsız biz bu organ naklini nasıl yapabiliriz. Günün sonunda ufak ufak adımlar var ama daha çok yolumuz var. Tabii bu ufak adımlarla sonuca eriyorsunuz en nihayetinde. Bu anlamda hem yapay organ, hem ilaçları nasıl minimalize ederiz hep bunun üzerine çalışılıyor. Hayvandan yine insana nakiller. Bunlar birkaç çeşit üzerine gidilen yeni modeller. Her şey önce hayal kurmakla başlıyor. Hayal kuruyoruz, ondan sonra o hayal nezdinde planlar yapıp devam ediyoruz. Bazen başarılı oluyoruz, bazen başarısız oluyoruz. Şu anda çok ufak adımlar ama tabii en nihayetinde bir yere varacağız. Sonuç olarak yapay organ çok da kolay bir şey değil. Şu an bunları oluşturmak, birleştirmek çok mümkün gözükmüyor. Ama bunlar ilk adımlar. Bizden sonraki nesiller belki görür. Şimdiye kadar yapılanların hepsi tartışılacak. Nerede hata yaptık, neyi daha iyi yapabilirdik? Bundan sonra nasıl daha iyi yapabiliriz? Kadınlar 5 binde bir rahimsiz doğuyor. Çok ciddi bir ihtiyaç var. Eğer rahmi yoksa hastanın bir tek yöntemi var. Ya çocuk evlat edinecek ya da kendi yumurtaları var ise rahim nakli yapılıyor. Her seferinde söylüyoruz ama eksik bir bilgi oluyor. Kaliteli yumurtası olan hastaların rahim nakli yapılıyor, kendi bebeklerini doğuruyorlar. Başkasının bebeğini doğurmuyorlar. Bunun yine altını çizelim. Bu etapta da bekleyen çok fazla hasta var, inşallah herkes günün sonunda istediği hedefe ulaşır."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.