Hava Durumu

#Emsal

Yeni Marmara Gazetesi - Emsal haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Emsal haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yargıtay'dan emsal mobbing kararı! Haber

Yargıtay'dan emsal mobbing kararı!

Taşeron firma bünyesinde, ilçe devlet hastanesinde bilgisayar operatörü olarak çalışan genç, işveren tarafından sürekli görev yerinin değiştirildiği, görevi olmayan işleri yapmaya zorlandığı, mobbinge (psikolojik taciz) maruz bırakıldığı iddiasıyla sözleşmesini feshetti. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur işçi, kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağının tahsilini talep etti. Davalı şirket avukatı ise iddiaları reddetti. Mahkeme, davacının kendisine psikolojik taciz uygulandığı yolundaki iddiasının sübut bulmadığı, iş yeri uygulamalarından duyulan bir rahatsızlık boyutunda kaldığına hükmetti. Karar, davacı tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay 7. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; bilgisayar operatörü olarak çalıştığı anlaşılan davacının sık sık görev yerinin değiştirildiği hatırlatıldı. Davacının en son, görevi ve daha önce yaptığı işle ilgisi olmayan ameliyathane kapısında kariyeri ile çelişen bir işe verildiği vurgulandı. Davacı tanıklarının ifadesi ile de bu değişiklileri davacının istifa etmesi amacıyla yapıldığı anlaşıldığı hatırlatıldı. Bu şekildeki uygulamaların mobbing olarak adlandırıldığı dile getirilerek mahkeme kararı bozuldu. Yeniden yapılan yargılamada İş Mahkemesi, davacının mobbinge maruz kaldığına karar verdi. Davacının sık sık görev yerinin değiştirildiği, davacının son olarak görevi ve daha önce yaptığı işle ile ilgisi olmayan kariyeri ile çelişen bir işe verilerek ameliyathane kapısında görevlendirildiği hatırlatıldı. Davacının psikolojik tacize maruz kaldığı gerekçesi ile kıdem tazminatı alacağının kabulüne hükmetti. Bu kez kararı davalı avukatı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Daire, İş Mahkemesi kararını yerinde bulundu. İşçinin kariyeri ile çelişen bir göreve verilmesini mobbing saydı.

Yargıtay'dan emsal izin ücreti kararı Haber

Yargıtay'dan emsal izin ücreti kararı

Bir özel güvenlik şirketinde çalışan genç, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini öne sürerek İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Davacı işçi, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etti. Davalı şirket avukatı, davacının taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, ayrıca davacının davalı kurumun işçisi olmadığını, hizmet alınan şirketlerin bünyesinde çalıştığını, bu sebeple de davanının husumet yönünden reddi gerektiğini ileri sürdü. Diğer davalı özel güvenlik şirketi ise 6552 sayılı Kanun uyarınca asıl işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini talep etti. Mahkeme, davanın kabulüne karar verdi. Davalı şirket kararı temyiz edince devreye giren Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, davacının 8 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan kararı bozdu. Yeniden yapılan yargılamada İş Mahkemesi, yıllık izin ücreti alacağından yüzde 30 oranında indirim yapılmasına hükmetti. Kararı her iki taraf avukatı da temyiz edince bu kez devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; yıllık izin hakkının Anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olduğu, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmeyeceği ve bu haktan vazgeçilemeyeceği hatırlatıldı. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün olmadığı vurgulandı. İşçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati olduğu dile getirildi. Oy birliği ile alınan Yargıtay kararında şöyle denildi: "Sözleşmenin feshi üzerine ödenmesi gereken izin ücretinden takdiri indirim yapılması doğru değildir. Uyuşmazlıkta; davacının izin ücretinden yüzde otuz oranında indirim yapılarak alacağın hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. İş Kanununda sözleşmenin feshi üzerine ödenmesi gereken izin ücretinden taktiri indirimi öngören bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Yıllık ücretli izin hakkı, özde dinlenme hakkına ilişkin bir haktır. İşçinin kullanılmayan yıllık iznine ilişkin ücretinden indirim yapılması mümkün değildir. Mahkemece bilirkişi raporunda belirlenen izin ücretinden indirim yapılarak karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir."

Yargıtay'dan emsal nafaka kararı Haber

Yargıtay'dan emsal nafaka kararı

Şiddetli geçimsizlik yaşayan çift boşandı. Mahkeme, davalı kocanın iştirak nafakası ödemesi gerektiğine hükmetti. Oğlunun özel okul taksiti ve servis ücretini iştirak nafakası yerine ödediğini düşünen koca, nafakayı ödemedi. Mağdur kadın, okul taksiti ve servis ücreti ödemesinin nafaka borcu yerine geçemeyeceğini öne sürerek eski kocası hakkında icra takibi başlattı. Takibe eski koca itiraz etti. Mahkemenin yolunu tutan eski koca, özel okulda eğitim gören çocuğun okul ve servis masraflarını iştirak nafakasına karşılık olmak üzere ödendiğini, ödenen miktarın hükmoolunan iştirak nafakasından çok daha fazla olduğunu dile getirdi. Nafakanın eğitim masarfı yanında çocuğun sair giderlerini kapsadığını gözeten ve oğlunun daha iyi bir eğitim almasını istediğini, bu nedenle karşı tarafın talebini kabul ettiğini söyledi. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin bir içtihadında bu ödemelerin nafaka borcunun hesabında dikkate alınması gerektiğine işaret edildiğini hatırlattı. Takip dönemi içerisinde bu suretle toplamk 26 bin TL ödeyen davacının takipte istenilen miktarın çok üzerinde ödendiğini ileri sürdü. Takip nedeniyle borçlu lmadığının tespitirne karar verilmesini istedi. Davalı kadın eski kocasının nafaka ödemekten kaçınıdğını öne sürdü. Mahkeme davanın kabulunüe hükmetti. Davalı kadının temyizi üzerine devreye giren Yargıta, kararı bozdu. Yeniden yapılan yargılamada Mahkeme, ilk kararında direndi. Davalı kadın bu kararı da temyiz edince devreye bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. Emsal nitelikte bir karara imza atan Kurul; müşterek çocuğun okul ve servis giderleri için yapılan harcamaların iştirak nafakası borcuna mahsuben yapıldığına ilişkin bir açıklama yoksa iştirak nafakası borcu devam edeceğine hükmetti. Kurul mahkeme kararını bozdu.

Yargıtay'dan emsal 'Mehir' kararı Haber

Yargıtay'dan emsal 'Mehir' kararı

Tam 5 sene önce dünya evine giren çift, şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanmaya karar verdi. Aile Mahkemesi'ne başvuran davacı genç kadın, resmi nikah yapmaksızın iimam inikahıyla evlendiği kocasının alkol kullanması, düzenli ve yeterli gelirinin olmaması, ekonomik durumu hakkında yalan söylemesi sebebiyle boşandığını dile getirdi. Kocasının, ailesi tarafından imzalanan mehir senedinin tahsilini talep eden davacı kadın; davalıların mehir senediyle 500 gram 22 ayar altın borçlandıklarını, bu borçlarını ödemediklerini ileri sürerek; altının dava tarihindeki değeri olan 85 bin TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etti. Davalılar davanın reddini istedi. Aile Mahkemesi; davanın kısmen kabulüne hükmetti. Hem davacı hem de davalılar kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, itirazları geri çevirdi. Kararı davalılar temyiz edince devreye Yargıtay 3. Hukuk dairesi girdi. Emsal nitelikte bir karara imza atan daire, resmi nikah olmadan mehir senedinin geçirli sayılamayacağına hükmetti. Kararda şöyle denildi: "Damat ve damat babasının imzaladığı belgede 'mehir senedi, bu mihir senedini eşim olacak kişiye mihir olarak veriyorum' ibaresi mevcuttur. İşbu belgenin evlilik birliğinin gerçekleşmesi amacıyla düzenlendiği ancak davalı ve davacı arasında resmi nikah akdi yapılmadığı, bu itibarla da söz konusu belgenin geçerliliği olmadığı ortadadır. Buna göre ilk derece mahkemesince; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. İlk derece mahkemesi kararının, bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir."

Yargıtay'dan emsal ev ipoteği kararı Haber

Yargıtay'dan emsal ev ipoteği kararı

Ekonomik darboğaza düşen Y.B., bir bankadan kredi çekti. İddiaya göre, banka Y.B.'nin eşi ile birlikte yıllardır kullandığı apartman dairesini ipotek ettirdi. Durumu öğrenen kadın mahkemenin yolunu tuttu. Davacı kadın, evine davalı banka tarafından rızası alınmaksızın ipotek tesis edildiğini, yasa gereğince eşin rızası olmadan ipotek tesis edilemeyeceğini, bankanın kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, aile konutu niteliğindeki taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin kaldırılmasını talep etti. Davalı banka avukatı, dava konusu taşınmaza aynı banka tarafından 2001 ve 2006 yıllarında iik ayrı ipotek tesis edildiğini, davacının bu ipoteklerden haberi olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu öne sürdü. İpotek tesis işlemi yapıldığı anda tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmadığını savunan avukat, davanın reddini istedi. Aile mahkemesi, davalı banka tarafından ipotek tesis işleminden önce tanzim ettirilen ekspertiz raporunda birinci katın kullanıldığının tespit edildiğine, yapılan kolluk araştırması ve dinlenen tanık beyanlarına göre de ipoteğe konu taşınmazın uzun yıllardır davacı ve ailesi tarafından aile konutu olarak kullandığının anlaşıldığına dikkat çekti. Kararda Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümleri gereği diğer eşin açık rızası olmadan aile konutuna ilişkin tasarrufta bulunulamayacağı, bu nedenle davacı eşin rızası alınmadan tesis edilen ipoteğin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına hükmedildiği belirtildi. Kararı davalı banka vekili temyiz edince devreye Yargıtay 11. Hukuk Dairesi girdi. Daire, oy birliği ile aldığı kararla mahkeme hükmünü onadı. Emsal nitelikteki kararla birlikte eşin rızası alınmadan aile konutu olarak kullanılan daire ipotek ettirilemeyecek.

Yargıtay'dan emsal kredi kart limit kararı... Haber

Yargıtay'dan emsal kredi kart limit kararı...

İHA muhabirinin İçtihat Bülteni’nden edindiği bilgiye göre, “Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin S.S.'nin davalı bankadan 4 bin lira limitli kredi kartı aldığını ve kart limitinin 4 bin lira olmasına güvenerek bu kredi kartını dava dışı aile dostu E.İ.’ye verdiğini, müvekkilinin kredi kartı hesap özetinde 45 bin lira borç olduğunu anlayınca ilgili banka şubesine başvurduğunu, ancak bankayla yaptığı görüşmelerden sonuç alamadığını, icra takibine maruz kalmamak amacıyla bankaya bu miktardan 19 bin 700 lira ödediğini, kart borcunun 4 bin liralık kısmına katlanmak zorunda olduğu için bankaya ödediği bedelden limit üstü olan 15 bin 700 liralık kısmın müvekkilinden haksız olarak alınmış olduğunu ileri sürerek; fazla yapılan ödemenin iadesine ve ödenmemiş olan kalan 28 bin liradan dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etti. Mahkeme davayı kısmen kabul etti Tüketici Mahkemesi, davalı bankanın kredi kartının limitini aşacak şekilde kullanılmasına izin verdiği için davacı ile birlikte eşit kusurunun olduğu, 4 bin lira limit dışında kalan 40.518 liralık miktarın yarısının davacının, yarısının da davalının sorumlu olduğu, davacının kendisine ait sorumluluk miktarından bankaya yaptığı 19 bin 700 lira ödemenin düşülmesi ile davacının 4 bin 559 lira asıl alacak, bin 927 lira işlemiş faiz olmak üzere toplam 6 bin 583 liradan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verdi. Yargıtay kararı bozdu Yargıtay Hukuk Dairesi, “Dava konusu kredi kartı davacıya teslim edilmiş olup, kredi kartı hamili kendi iradesi ile kredi kartını verdiği kişinin yaptığı işlemlerin tamamından sorumludur. Bu nedenle kanıtlanamayan davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile haklı olmayan davanın kısmen kabulü isabetsizdir” gerekçesiyle kararı bozdu. Tüketici Mahkemesi direndi Tüketici Mahkemesi, önceki karar gerekçesi yanında, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 15. ve 16. maddelerine değinilerek, davalı Bankanın limit üzerinde yapılan harcamalara onay vermemesi ve limitin aşılmaması için gerekli teknik önlemleri alması gerektiği belirtilmek suretiyle” direnme kararı verdi. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edildi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu hem bankayı hemde müşteriyi kusurlu buldu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise “5464 sayılı Kanunun 15. ve 16. maddelerine göre, kredi kartının ve kredi kartına ait şifrenin korunması yükümlülüğü kart hamiline yüklenmiştir. Kart hamili kart ve şifre ile hesabı üzerinde belirlenen limit dahilinde işlem yapabilecek ve tasarrufa bulunabilecektir. Davalı bankanın da limit üzerinde yapılan harcamalara onay vermemesi ve limitin aşılmaması için gerekli teknik önlemleri alması gerekmektedir. Ancak yukarıya aynen alınan 05.10.2011 tarihli yazı içeri göstermektedir ki, davalı Banka kart limitinin aşılmaması için gerekli önlemleri almamış, sistemdeki teknik hata nedeniyle limit üstü harcamaya izin vermiştir. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece hem davacı asılın hem de davalı bankanın kusurlu olduğuna yönelik verilen direnme kararı yerindedir.” diyerek Tüketici Mahkemesi’nin direnme kararını yerinde buldu. Hukuk Genel Kurulu somut uyuşmazlık yönünden hem davacı müşteriyi hem de davalı bankayı ortak kusurlu bularak davayı sonlandırdı.

MAHKEMEDEN EMSAL İSTİFA KARARI Haber

MAHKEMEDEN EMSAL İSTİFA KARARI

16 sene boyunca çalıştığı işyerinin küçültme politikası doğrultusunda baskı altında imzaladığı istifa mektubu ile kapı önüne konulan işçi soluğu İş Mahkemesi’nde aldı. Mahkemenin işe iade kararı verdiği işçiye bir müjde de Bölge Adliye Mahkemesi’nden geldi.Küçültmeye giden işyeri sahibi iddiaya göre çalışanları tek tek odaya çağırarak istifa dilekçesi imzalatmaya zorladı. İstifa dilekçesi imzaladığı gerekçcesiyle kapı önüne konuylan 16 yıllık çalışan, soluğu İş Mahkemesi’nde aldı. İş akdi feshinin istifa olarak gösterildiğini, oysaki istifa belgesini rızası ile imzalamadığını, davalı işverenliğin işletmesel büyüklüğü göz önüne alındığında pozisyon değişikliği yapılabilecekken iş akdinin fesih edildiğini öne sürdü. Feshin geçersizliğine ve işe iadesinin kabulüne, işe iadeye karar verilmesi ile birlikte davanın kesinleşmesine kadar boşta geçen 4 aylık ücreti ile işverenin süresi içinde işe başlatılmaması halinde 8 aya kadar iş güvencesi tazminatına karar verilmesi gerektiğini talep etti. Davalı şirket sahibi ise davacının 16 sene boyunca çalıştığını ve iş akdinin davacı işçinin rızası ile son bulduğunu, işe iade şartlarının oluşmadığını ve davanın reddi gerektiğini savunodu. İş Mahkemesi; davanın kabulüne, davacının işe iadesine hükmetti. Kararı davalı istinafa götürdü.Devreye giren Bölge Adliye Mahkemesi, emsal nitelikte bir karara imza attı.Kararda şu ifadelere yer verildi: 'Davacı tarafın istifa iradesinin bulunmadığına ilişkin iddiası, davacı tanık anlatımları ile ispatlanmıştır. Dosya çerçevesinde davalı tarafın iş sözleşmesini haklı veya geçerli nedenle feshettiğine ilişkin bir savunması bulunmadığı, buna ilişkin delil de sunulmadığı görülmüş, davalı tarafça yapılan feshin haksız fesih niteliğinde olduğu değerlendirilmiş ve davanın kabulü ile davacının işe iadesine karar vermek gerekmiştir. Dinlenen davacı tanıkları şirketin küçülmeye gitmesi nedeni ile toplu olarak işçi çıkartma yapmak üzere her bir işçiyi tek tek odalara alarak özel görüşme yapıldığını, hiçbirinin istifa etmeyi düşünmediği ancak ’verilen sözleşmeleri imzalarsanız çok daha sağlıklı olur’ dedikleri ortadadır. Birçok kişinin imzalamak zorunda hissettiği için imzaladığını, davacının da herkes imzalayacak diye imza attığını, imzalamayanlar olduğunu öğrenince çok üzülerek ağladığını beyan etmiştir. İstifa talebini içeren dilekçenin irade fesadı ile imzalatıldığı hususu tanık beyanları ile ispatlanmıştır. Ayrıca aynı tarihli ibraname ile ihtirazi kayıt ile imzaladığı bellidir. Davacının fesih iradesi olmadığı anlaşıldığından istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya ve dosya içeriğine uygundur, aksine itirazların hiçbirisi yerinde görülmemiştir.'

Yargıtay'dan emsal gasp kararı Haber

Yargıtay'dan emsal gasp kararı

Yargıtay, sanığın 10 TL ile yetinip, çocukların cep telefonlarını talep etmediği gerekçesiyle cezadan indirim istedi. Yıllar süren davaya son noktayı koyan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mağdur öğrencilerin cebinden 10 liranın alınmasının; olayın özelliğine göre indirim yapılmaması gerektirdiğine hükmetti. Yolda karşılaştığı çocuk yaştaki iki öğrenciyi bıçak tehdidiyle tenha bir sokağa götüren genç, tehdit ettiği çocukların ceplerindeki 10'ar TL parayı zorla aldı. Çocukların şikayeti üzerine olayla ilgili başlatılan soruşturma çerçevesinde olaya karışan sanık hakkında 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Sanık, her bir öğrenciyi 'yağma' suçundan 10 yıl toplamda 20 sene hapis cezasına çarptırıldı. Sanık avukatı kararı temyiz edince devreye giren Yargıtay 6. Ceza Dairesi kararı onadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, karara itiraz etti. Başsavcılık; sanığın sadece çocukların ceplerindeki parayı almakla yetindiği, cep telefonlarını almadığına dikkat çekerek cezada indirim istedi. İtirazı değerlendiren Yargıtay Ceza Genel Kurulu, oy çokluğu ile emsal nitelikte bir karara imza attı. 'Nitelikli yağma' suçundan Türk Ceza Kanunu'nun 149/1-a-c, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararı yerinde bulundu. Genel Kurul kararında şöyle denildi: "Mağdur anlatımları ve mahkemenin kabulüne göre sanık bıçakla tehdit ederek mağdurlardan ayrı ayrı 10 TL almıştır. Başkaca tanık veya kamera görüntüsü bulunmamaktadır. Sanığın, olay tarihinde açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen bir kişi ile birlikte parkta oturmakta olan önceden tanımadığı mağdurların yanına giderek kendileriyle konuşmak istediğini söylediği, mağdurlarla bir süre konuşarak yürüdükten sonra onları tenha bir ara sokağa götürüp belinden çıkarttığı ekmek bıçağını mağdurlara yöneltmiştir. Cebindeki paraları vermesini istediği, mağdurların korkarak cebinde bulunan tüm parayı yani 10 TL’yi sanığa verdiği, daha sonra sanığın bıçağı mağdura da doğrultup 'Sen de ver lan' diyerek ondan da üzerinde bulunan paraları istediği anlaşılmaktadır. Mağdurun önce 'Param yok, olan paramı arkadaşıma vereceğim.' diyerek kabul etmediği, ancak sanığın bıçakla üzerine yürümesi üzerine korkarak cebinde bulunan tüm parayı yani 10 TL’yi sanığa verdiği olayda; yağma suçunun konusunu oluşturan para miktarının az olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak; suç tarihi itibarıyla öğrenci olup ceplerinde sadece 10'ar TL'leri bulunan mağdurlar bakımından bu para miktarının önemi ortadadır. Sanığın mağdurların ne kadar parası varsa hepsini alma yönündeki ortaya koyduğu kastının yoğunluğu ve somut olayın tüm koşulları göz önünde bulundurulduğunda hâkimin TCK'nın 150. maddesinin ikinci fıkrasının verdiği takdir yetkisini somut olayın içeriğine uygun şekilde kullandığı, yağmalanan paraların değerinin azlığı nedeni ile sanık hakkında indirim yapılamayacağı hususunda bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir. İtiraz, oy çokluğu ile red edilmiştir."

YARGITAY’DAN EMSAL YILLIK İZİN KARARI Haber

YARGITAY’DAN EMSAL YILLIK İZİN KARARI

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, işçinin devamsızlık tutanaklarında görünen işe gelmediği günlerin yıllık izinden düşülmesinin İş Kanunu’na aykırı olduğuna hükmetti.İş Mahkemesi’nin yolunu tutan işçi, sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiğini öne sürdü. Davacı işçi, fazla çalışma yapmasına, genel tatil ve hafta tatili günlerinde çalışmasına rağmen bu çalışmaların karşılığının ödenmediğini belirtti. Davacının yıllık izinlerini kullanmadığını ve kullanılmayan izin ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, izin ücreti, iki aylık iş arama izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ücret alacaklarını talep etti. Davalı işveren, iş akdinin davacının devamsızlık yapması nedeniyle işveren tarafından haklı olarak feshedildiğini, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının tüm haklarının eksiksiz ödendiğini savunarak davanın reddini istedi. Mahkeme davanın kısmen kabulüne hükmetti.Kararı taraf avukatları temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.Emsal bir karara imza atan Yüksek Mahkeme, mazeret izinlerinin yıllık izinden tahsil edilemeyeceğine dikkat çekti. Kararda şu ifadelere yer verildi: 'Mahkemece bilirkişi raporundaki ikinci seçenekte yapılan hesaplamaya itibar edilmesi de hatalıdır. Çünkü, işçinin yıllık izinlerini kullandığını veya kullandırılmayan izin ücretlerinin ödendiğini işveren yazılı delil ile ispat etmek zorundadır. İşçiye çeşitli sebeplerle mazeret izni adı altında verilen izinlerin yıllık izinden mahsup edilmesi mümkün değildir. Yine işçinin devamsızlık tutanaklarında görünen işe gelmediği günlerin yıllık izinden düşülmesi İş Kanunu’na aykırıdır. Yapılması gereken, davacının tüm hizmet süresi nazara alınarak hak kazandığı yıllık izin süresinin ve bu süre üzerinden izin ücretinin hesaplanması için bilirkişiden denetime elverişli yeni bir rapor aldırmak ve sonucuna göre talep hakkında bir karar vermektir. Hatalı bilirkişi raporuna itibarla, izin ücreti talebinin yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.'

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.