Hava Durumu

#Erken Tanı

Yeni Marmara Gazetesi - Erken Tanı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Erken Tanı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kanserde Erken Tanı Önemli Haber

Kanserde Erken Tanı Önemli

Çocukluk çağı kanserlerinin, 0-18 yaş arasındaki çocuklarda görülen ve yetişkin kanserlerinden farklı biyolojik özelliklere sahip kanser türleri olduğunu belirten Bursa Şehir Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Elif Güler Kazancı, ‘En yaygın çocukluk çağı kanserleri lösemi, lenfoma ve beyin tümörleridir. Her yıl dünya genelinde yaklaşık 400.000 çocuk, ülkemizde de 4 bin 500 ila 5 bin çocuk kanser tanısı almaktadır. Erken tanı ve etkili tedavi yöntemleriyle birçok çocuk sağlığına kavuşabilir’ dedi.   Bursa Şehir Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Elif Güler Kazancı, ‘15 Şubat Uluslararası Çocukluk Kanseri Günü’ dolayısıyla önemli açıklamalarda bulundu. Çocukluk çağı kanserleri belirtilerinin kanserin türüne ve yerleşim bölgesine göre değişebildiğini ifade eden Doç. Dr. Kazancı, "Sık görülen belirtiler: nedeni açıklanamayan kilo kaybı, sürekli yorgunluk veya halsizlik, kolay morarma veya kanamalar, geçmeyen ateş, sürekli ağrı, özellikle kemik ve eklem ağrısı, gözlerde beyaz lekeler, çift görme veya görme kaybı, karında şişlik veya kitle hissi Bu belirtiler başka hastalıklara da işaret edebilir, ancak uzun süre devam ederse mutlaka bir doktora başvurulmalıdır.’ ifadelerini kullandı.  Çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde hangi yöntemler kullanılıyor  Tedavinin, genellikle kanserin türüne ve evresine göre belirlendiğini belirten Doç. Dr. Kazancı, ‘Yaygın tedavi yöntemleri: kemoterapi (kanser hücrelerini yok etmek için kullanılan ilaç tedavisi), radyoterapi (tümörleri küçültmek veya yok etmek için radyasyon kullanımı), cerrahi (kanserli dokunun çıkarılması), hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapidir. (Özellikle son yıllarda etkili olan yeni tedavi yaklaşımları) Erken tanı ve tedaviye zamanında başlanması, başarı oranlarını artırır’ şeklinde konuştu.  ‘Erken teşhis, tedavi sürecinde başarı şansını önemli ölçüde artırır’  Çocukluk çağı kanserlerini tam olarak önlemenin mümkün olmadığını ancak erken teşhis ve tedavinin hayati derecede önemli olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Kazancı, ‘Maalesef çocukluk çağı kanserlerinin tam olarak önlenmesi her zaman mümkün değildir. Çünkü genellikle genetik faktörler ve bilinmeyen nedenlerle ilişkilidir. Ancak, sağlıklı yaşam alışkanlıkları (dengeli beslenme, sigara dumanından uzak durma, çevresel toksinlerden kaçınma) ve düzenli sağlık kontrolleriyle erken tanı şansı artırılabilir. Erken teşhis, tedavi sürecinde başarı şansını önemli ölçüde artırır. Kanser ne kadar erken evrede teşhis edilirse hem tedavi yöntemleri daha az invaziv olur hem de çocukların sağlıklı bir yaşama dönme ihtimali yükselir. Ailelerin belirtiler konusunda bilinçli olması ve düzenli sağlık kontrollerine önem vermesi kritik rol oynar.’  ‘Psikolojik destek almak hem çocuk hem de aile bireyleri için önemlidir’  Bir çocukta kanser tanısı almanın aileler için zorlu bir süreç olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Kazancı, ‘Bu süreçte psikolojik destek almak hem çocuk hem de aile bireyleri için önemlidir. Ailelerin, sağlık ekipleriyle yakın iş birliği içinde olması gerekir. Tedavi sürecine dair bilgi almak ve süreç hakkında sorular sormaktan çekinmemeleri önemlidir. Ayrıca, benzer deneyimleri yaşayan diğer ailelerle iletişim kurmak, dayanışma sağlayabilir’ değerlendirmesinde bulundu.  ‘Vakit kaybetmeden doktora başvurun’  Çocukluk çağı kanserleriyle ilgili ailelere önerilerde de bulunan Doç. Dr. Kazancı,  ‘Çocuğunuzun sağlığıyla ilgili herhangi bir değişiklik fark ettiğinizde vakit kaybetmeden doktora başvurun. Tedavi sürecinde sağlık ekipleriyle güçlü bir iletişim kurun ve süreci anlamaya çalışın. Psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Çocuğunuzun moralini yüksek tutmak, tedavi sürecine olumlu katkı sağlar. Diğer ailelerle dayanışma gruplarına katılarak deneyim paylaşımında bulunun’ ifadelerini kullandı.  Doç. Dr. Kazancı, bu özel günün amacının çocukluk çağı kanserlerine dikkat çekmek, farkındalık oluşturmak ve bu hastalıklarla mücadelede tüm dünyada işbirliği sağlamak; aynı zamanda bu süreçte mücadele eden çocuklara, ailelerine ve sağlık çalışanlarına destek olmayı teşvik etmek olduğunu da sözlerine ekledi. 

Kanserde Erken Tanının Önemi Haber

Kanserde Erken Tanının Önemi

 Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özge Piri Mantar, rahim ağzı kanserlerinin önüne geçmek için erken tanı ve rutin muayenelerin hayati önem taşıdığını söyledi.  Ocak ayı ‘Rahim Ağzı Kanseri Farkındalık Ayı’ olarak belirlenip, dünyanın birçok ülkesinde hastalığa dikkat çekmek üzere birçok etkinlik düzenleniyor. Medicana International Samsun Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özge Piri Mantar da hastalığı erken tanı ile yakalamanın önemine değinerek, dikkat edilmesi gereken hususlardan bahsetti.  “Her HPV bulaşan hasta kanser değildir ancak ciddi risk taşır”  Rahim ağzı kanserine neden olan HPV virüslerinin de kendi arasında ayrıldığına değinen Opr. Dr. Özge Piri Mantar, “Rahim ağzı kanseri öğrenebilir, erken tanısı koyulabilir bir hastalık. Bu nedenle çok erken öğrenebildiğimiz için yüz güldürücü bir durum söz konusu. Bu kanser türünün en önemli bulgularından bir tanesi beklenmedik ara kanamalar, lekelenme tarzında ara kanamalar, ilişki sonrası kanamalar, kötü kokulu akıntı gibi bulgular artık ileri evrede hiç kontrole gelmemiş hastalarda karşımıza çıkabilecek bulgular. Rahim ağzı kanseri, HPV denilen bir viral enfeksiyon sonucunda rahim ağzından cinsel yolla bulaşması ile yerleşen bir enfeksiyondur. HPV’nin 150 tane çeşidi var ama rahim ağzı kanseri yapabilmesi için yüksek riskli tiplerin bulaşması gerekiyor. Bunlar, rahim ağzı kanserine neden olabilir. Her HPV bulaşan hasta kanser değildir ancak ciddi risk taşır. Bazı HPV türleri kanser yapmasa da siğil dediğimiz cilt üzerinde döküntülere neden olur. Yüksek riskli HPV virüslerinde sinir alırken aynı esnada rahim ağzı sürüntüsünden tanı koyabiliyoruz. 1 hafta 10 gün içerisinde hem patoloji hem de HPV sonucu kısa sürede ulaşıyor” dedi.  “Erken tanı ve rutin muayeneler önemli”  Hastalığın ileri boyuta ulaşmaması için dikkat edilmesi gereken yönlere de değinen Opr. Dr. Mantar, “HPV negatif ise bu virüse bağlı rahim ağzı kanseri riski çok düşük, HPV pozitif çıkarsa da hasta kanser değil ama biyopsi ve örnekleme sonuçları ile kanser ya da öncül bulgular var mı çok rahatlıkla saptayabiliyoruz. Kansere dönüşmeden ön bulgularının olması nedeniyle saptanabilen bir hastalık olan rahim ağzı kanseri aynı zamanda HPV negatifte yakaladıysak, aşılama programına aldığımızda birçok hastada rahim ağzı kanseri görülme riskini çok çok düşürmüş oluyoruz. O nedenle erken tanı ve şikayet hissedildiğinde bir hekime başvurmak büyük önem arz ediyor. Ayrıca yıllık rutin olarak rahim ağzı kanseri taraması yaptırdığınızda olumsuz kanser sürecine ulaşmadan hastalara destek olabiliyoruz” diye konuştu. 

Erken Tanı ve Düzenli Tedaviyle HIV Kontrol Altında Haber

Erken Tanı ve Düzenli Tedaviyle HIV Kontrol Altında

Medipol Sağlık Grubu'ndan Dr. Öğr. Üyesi Yelda Öğütmen, 1 Aralık Dünya AIDS Günü kapsamında HIV ve AIDS konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Öğütmen, erken teşhis ve düzenli tedavi ile HIV enfeksiyonunun kontrol altına alınabileceğini belirtti.   Medipol Bahçelievler Hastanesi'nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Yelda Öğütmen, HIV ve AIDS konusundaki bilinçlenmenin toplum sağlığı açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Dünya genelinde HIV tanılarında azalma görülse de Türkiye gibi bazı ülkelerde enfeksiyon oranlarının hala arttığını ifade eden Dr. Öğütmen, bu artışın yetersiz farkındalık ve tarama eksikliğinden kaynaklandığını dile getirdi. Dr. Öğütmen, “HIV, çoğunlukla cinsel yolla bulaşan ve bağışıklık sistemini zayıflatarak ciddi sağlık sorunlarına yol açan bir virüs. Ancak erken teşhis ve düzenli tedavi ile bu hastalık kontrol altında tutulabilir” dedi.  HIV ve bulaşma yolları  HIV virüsünün en çok cinsel yolla bulaştığını belirten Dr. Öğütmen, kan yoluyla, anneden bebeğe gebelik veya doğum sırasında da bulaşma riski olabileceğini söyledi. Öğütmen, “Korunmasız cinsel ilişki, kan ürünleriyle temas veya doğum sırasında bulaşma riski yüksek. Ancak uygun önlemler alınarak anneden bebeğe bulaşma engellenebilir. Ayrıca, HIV pozitif bireylerin tedaviye erken başlaması virüsün kontrol altına alınmasında hayati öneme sahip” diye konuştu.  Erken teşhisin önemi  Hastalığın uzun yıllar boyunca belirti vermeden ilerleyebileceğini söyleyen Dr. Öğütmen, “Şüpheli bir cinsel teması olan ya da riskli davranışlarda bulunan bireylerin düzenli aralıklarla tarama yaptırması gerekmektedir. Erken teşhis, hem bireyin sağlığını korumak hem de virüsün yayılmasını önlemek için kritik. HIV'in kronik bir hastalık olarak değerlendirildiği günümüzde, düzenli ilaç kullanımı sayesinde hastalar sağlıklı bir yaşam sürdürebilir. Anneden bebeğe bulaşmanın yanı sıra erken yaşta korunmasız cinsel ilişkiler de risk oluşturmaktadır. Maalesef bazı durumlarda çocuklar veya ergenler, istismar ya da bilinçsizlik nedeniyle enfekte olabiliyor. Bu durumların önlenmesi için ailelere ve sağlık profesyonellerine büyük sorumluluk düşüyor” ifadelerini kullandı.  Tedavide gelişmeler  HIV tedavisinde geliştirilen ilaçlarla hastaların bağışıklık sistemini toparlayarak normal bir yaşam sürebildiğini belirten Dr. Öğütmen, “Dünya Sağlık Örgütü, HIV tedavisini düzenli alan bireylerin durumunu kronik hastalık kategorisine aldı. Ancak tedavinin başarılı olabilmesi için erken teşhis ve ilaçların düzenli kullanımı şart. HIV, insan bağışıklık sistemini hedef alan bir virüstür. Bu virüs, vücutta yıllarca belirti vermeden kalabilir ve bağışıklık hücrelerini zamanla zayıflatır. Ancak tedavi edilmezse bağışıklık sistemi ciddi şekilde zarar görür ve AIDS adı verilen sendrom ortaya çıkar. AIDS, bağışıklığın belirli bir seviyenin altına düştüğü, fırsatçı enfeksiyonların ve yandaş hastalıkların eklendiği bir durumdur” şeklinde konuştu. 

Erken Tedavi Çocuğu Tam Potansiyeline Ulaştırabilir Haber

Erken Tedavi Çocuğu Tam Potansiyeline Ulaştırabilir

Otizm tedavisinin temelini çocuğun ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş eğitimin oluşturduğunu belirten Çocuk Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, otizm semptomlarının eğitimle ve uygun desteklerle azalabileceğini söyledi. Erken başlanan tedavilerin çocuklara iyi bir başlangıç yapma şansı yanında tam potansiyellerine de ulaşma şansı verdiğini kaydeden Doç. Dr. Uzunhan, çocuğun ne kadar erken yardım alırsa öğrenme ve ilerleme şansının da o kadar büyük olduğunu vurguladı.   İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalından Çocuk Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada ailelere tavsiyelerde bulundu. Kişiye özel eğitimin önemine işaret eden Doç. Dr. Uzunhan, “Eğitimle zihinsel, iletişimsel, adaptif ve sosyal becerilerde iyileşmeler, agresyon, hiperaktivite ve öfke gibi davranışsal sorunlarda azalmalar beklenmektedir” açıklamasında bulundu.  Özelleştirilmiş eğitim tedavinin temelini oluşturuyor  Otizmde çocuğun ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş eğitimin önemini vurgulayan Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, “Otizm spektrum bozukluğu bildiğiniz üzere sosyal iletişim/etkileşimde kısıtlılıklar ve tekrarlayıcı, sınırlı davranış, ilgi alanları, aktivitelerle kendini gösteren biyolojik temelli nörogelişimsel bir bozukluktur. Otizmin tedavisinin temelini, çocuğun ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş eğitim oluşturmaktadır. Ayrıca altta yatabilecek genetik, metabolik, beyin yapısı ile ilgili durumlar açısından da değerlendirmek gereklidir” dedi.  Eğitim ve uygun desteklerle semptomlar azalabilir  Otizm semptomlarının eğitim ve uygun desteklerle kesinlikle azaltılabileceğini belirten Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, “Eğitime yani tedaviye başlamak için hiçbir zaman bir tanı beklenmemelidir. Sadece nörogelişimsel gecikmenin olması eğitime başlamak için yeterlidir. Otizm semptomları eğitimle ve uygun desteklerle kesinlikle azalabilir. Yeterli süre ve farklı ihtiyaçları hedefleyen erken eğitim ile pek çok belirtinin kaybolması mümkün olabilir. Yani ileriki yaşlarda otizm tanı kriterlerini artık doldurmayacakları için otizm tanısının kalkması mümkündür. Ailelere de hekimler ve eğitimcilerin yanı sıra çok büyük görev düşmektedir. Aslında çocuğu en iyi tanıyan anne baba eğitim sürecine aktif katılmalıdır. Bizlere düşen görev de aileleri doğru yönlendirmek, bildiklerimizi aktarmak, çocuğun bedensel ve ruhsal sağlığı için bilimsel veriler ışığında çabalamaktır” şeklinde konuştu.  Erken tedavi tam potansiyele ulaşma şansı veriyor  Otizmde erken tedavi ve erken müdahalenin uzun vadede semptomlar ve beceriler üzerinde daha olumlu etkileri olduğunun yapılan çalışmalarda gösterildiğini ifade eden Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, şunları söyledi:  “Çünkü erken çocukluk çağında beyin halen gelişmektedir, yani daha büyük yaşlara göre yeniden şekillenme becerisi, yani plastisitesi yüksektir. Bu plastisiteden dolayı erken dönemde başlanan tedavilerin uzun vadede etkili olma ihtimali daha yüksektir. Erken başlanan tedaviler çocuklara iyi bir başlangıç yapma şansı yanında tam potansiyellerine de ulaşma şansı verir. Ne kadar erken bir çocuk yardım alırsa, öğrenme ve ilerleme şansı da o kadar büyük olur. Bir araştırmada otizm tanısı kalkan çocukların ortak özelliklerinden birinin küçük yaşlarda tanı ve tedaviye başlamaları olduğu belirlenmiştir. Diğerleri daha yüksek IQ ve daha iyi dil/motor becerilerdir.”  Eğitim becerilerde iyileşmeyi sağlıyor  Otizmli bireylerde eğitimin günlük yaşam aktiviteleri ile etkileşen otizm belirtilerini azaltmayı ve yaşam kalitesini arttırmayı hedeflediğini belirten Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, “Her otizmli birey birbirinden farklıdır. Bu da tedavi planının farklı olması anlamına gelir. Bireyin ihtiyaçlarına göre bir eğitim planı oluşturmalıdır. Eğitimle birlikte zihinsel, iletişimsel, adaptif ve sosyal becerilerde iyileşmeler, agresyon, hiperaktivite ve öfke gibi davranışsal sorunlarda azalmalar beklenmektedir” dedi.  Erken çocukluk döneminde yoğun eğitimin katkısı büyük  Otizmli çocukların eğitiminde dikkat edilmesi gereken noktalara da işaret eden Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, “Otizmli çocukların her biri farklı özellikler göstermektedir. Bu nedenle bireysel özelliklere göre şekillendirilmiş eğitim önemlidir. ABA, duyu bütünleme, ergoterapi, oyun terapisi gibi farklı eğitim yöntemleri çocuk için ihtiyaçlara göre bir arada ya da ardışık kullanılabilir. Plastisitenin olduğu erken çocukluk döneminde yoğun eğitim fırsatı kaçırılmamalıdır. Eğitmenlerle yoğun eğitim alma şansı olmayan çocuklar için evde eğitim programlarını aileler kendileri de uygulayabilirler. Otizme eşlik edebilecek dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, dürtüsellik, kaygı, depresyon gibi sorunların da uygun şekilde tedavisi eğitimin verimini arttıracaktır” şeklinde konuştu.  Erken eğitimle iyi sonuçlar alınması mümkündür  Nörogelişimsel olarak gecikmesi bulunan her çocuğun, nörolojik değerlendirmeden sonra bir tanı beklenmeden uygun eğitime başlaması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan, “Erken eğitimin daha iyi sonuçlar verdiği bilinmektedir. Çocuğa yaklaşımda otizme neden olabilecek genetik, metabolik, beyin yapısı ile ilgili durumlar olup olmadığı muayene ve uygun testlerle değerlendirilir. İlaçla tedavi edilebilir bir durum tespit edilmesi ihtimali kaçırılmamalıdır. Otizme en doğru yaklaşım çok yönlü, farklı disiplinleri dahil eden multidisipliner yaklaşımdır. Çocuk nöroloğu, çocuk psikiyatristi, çocuk metabolizma uzmanı, tıbbi genetik uzmanı ve en önemlisi eğitimciler çocuğun yararı için bir arada çalışmalıdır” tavsiyesinde bulundu.  Ebeveynler çocuklarının ilk eğitimcisidir  Ebeveynlerin çocuklarının nörolojik gelişimi ile ilgili kendilerinin veya takip eden hekimlerin şüpheleri olması durumunda otizmle ilgilenen uzmanlardan destek almalarının gerekli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tuğçe Aksu Uzunhan sözlerine son olarak şunları ekledi:  “Erken tedaviye başlanması ciddi fark oluşturacaktır. Ailenin tüm bu eğitimsel ve tıbbi sürecin içinde olması, koordine etmesi kritiktir. Çünkü çocuğunu en iyi anne ve baba tanır. Otizmde evde eğitim programları ile ilgili kitaplar bulunmaktadır. Bazı aileler bu eğitim kitaplarından yararlanarak ek olarak çocuklara katkı sağlayabilir. Ebeveynlerin çocuklarının ilk eğitimcisi olduğu unutulmamalıdır. Otizm şüphesi veya kesin tanısı durumunda ailelerde ortaya çıkan üzüntünün ilk evresi inkardır. Sonrasında öfke, pazarlık, depresyon ve kabul gelir. İnkar evresi zaman zaman çocuklarımızın eğitimini geciktirebilmektedir. Bu durumdaki ailelerin de ruhsal olarak desteklenmesi önemlidir”.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.