Hava Durumu

#Gida

Yeni Marmara Gazetesi - Gida haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gida haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Osmangazi’de Kapsamlı Gıda Denetimleri Haber

Osmangazi’de Kapsamlı Gıda Denetimleri

Gıda zehirlenmelerinin artmasıyla birlikte halk sağlığını korumaya yönelik çalışmalarını sıklaştıran Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, çevre sağlığı ve denetim hizmetleri birimi ile Soğanlı Mahallesi’nde kapsamlı gıda denetimleri gerçekleştirdi. Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, vatandaşların güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamak amacıyla Soğanlı Mahallesi’nde bulunan işletmelerin ruhsatlarından üretim alanlarına, çalışanların kişisel hijyeninden ürünlerin saklama koşullarına kadar pek çok alanı titizlikle inceledi. Bunun yanı sıra ekipler; ürün tazeliği, gramaj kontrolü, etiketleme, son kullanma tarihleri gibi kritik noktaları ayrıntılı bir şekilde değerlendirdi. Denetimler sonunda ise hijyen ve kalite standartlarına uygun üretim yapan işletmelere teşekkür edilirken, eksiklik tespit edilen işletmelere gerekli uyarılar iletilerek en kısa sürede gerekli düzenlemelerin yapılması istendi. Halk sağlığını ilgilendiren konularda denetimlerini taviz vermeden sürdürdüklerini söyleyen Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürü Erhan Altıparmak, "Son zamanlarda ülke genelinde gündeme gelen gıda zehirlenmeleri nedeniyle denetimlerimizi artırarak sürdürüyoruz. Rutin olarak yaptığımız kontrollerin yanı sıra çevre sağlığı ve denetim hizmetleri birimi ile gerçekleştirdiğimiz denetimleri daha kapsamlı şekilde devam ettiriyoruz. Vatandaşlarımızdan gelen tüm ihbarlar anında değerlendirilerek, yerinde incelemeler yapılacaktır. Halk sağlığını tehdit edecek şekilde merdiven altı üretim yapan işletmelere gerekli cezai işlemler uygulanacaktır" dedi. Ayrıca Zabıta Müdürü Erhan Altıparmak, ihbar ve şikayetlerini iletmek isteyen vatandaşların 444 16 01 ve ya (0224) 270 70 88 numaralı telefonlardan kendilerine ulaşabileceklerini ifade etti.

Midye, siroz hastaları için büyük risk Haber

Midye, siroz hastaları için büyük risk

Gıda zehirlenmelerinin kişiden kişiye farklı belirti ve etkiler gösterdiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Filiz Çalışkan Esen, vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. Esen, özellikle mide koruyucu kullananların zehirlenmelere karşı daha açık hale geldiğini belirtti. Son günlerde yaşanan gıda zehirlenmesi vakaları ve dört kişilik Böcek ailesinin hayatını kaybetmesi sonrası, gıda hijyeni konusu yeniden gündeme geldi. Beykent Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Filiz Çalışkan Esen, özellikle dışarıdan yiyip içmeyle ilgili vatandaşlara bazı uyarılarda bulunurken, zehirlenmelerin nasıl seyrettiğine dair önemli bilgiler verdi. Kümes hayvanları uyarısı Gıda zehirlenmelerinin en fazla tavuk, hindi gibi kümes hayvanlarından kaynaklandığını belirten Esen, çiğ yumurta, kıyma, kırmızı et, süt ürünleri, konserve ürünler ve kabuklu deniz mahsullerinin de zehirlenmelere yol açabildiğini belirtti. Bu ürünlerde bulunan toksin ya da bakteri oranına göre riskin değiştiğini belirten Dr. Filiz Çalışkan Esen, "Gebeyse, bağışıklığını baskılayıcı başka hastalığı varsa, örneğin sirozsa, siroz hastalarının midye yemesi çok riskli, yaşlıysa, ek hastalığı varsa, kanser hastasıysa böyle kişilerde daha ölümcül seyretme ihtimali var" dedi. Karma zehirlenmelerin tedavisi daha zor Karma zehirlenmelerde tedavinin daha zor olduğunu belirten Dr. Filiz Çalışkan Esen, "Karma zehirlenmelerin tedavisi çok daha zor. Buna bir salgın olabilecek şekilde yaklaşıyoruz. Daha kötü seyredebiliyor. Birçok yemekten zehir almış olabileceği için çok daha detaylı araştırıyoruz. Tekli zehirlenmelere göre daha kötü seyir ettiğini biliyoruz" diye konuştu. "Aynı üründe farklı miktarda toksin bulunabilir" Toksin birikmiş aynı ürünleri yiyenlerde farklı etkilerin ortaya çıkabildiğini belirten Esen, bu durumu şöyle açıkladı: "Zehirlenme herkeste aynı seyretmeyebiliyor. Örneğin midyenin bir kısmında toksin daha fazla olabilir, midyenin dış kısmında üremiştir iç kısmında yoktur. Birkaç yemek varsa toksin olan kısmı daha çok almıştır. Biri hafif bir mide bulantısıyla atlatırken bir diğeri ölebiliyor. Burada kişinin genetik bağışıklığının iyi olması, gebe olması, çocuk ya da yaşlı olması gibi birçok faktöre göre değişiyor ama en önemlisi toksinin ne düzeyde alındığı. Kenarında çok fazla toksin varsa siz oradan yediyseniz daha ağır geçirirsiniz. Ortada daha az varsa o kısımdan yiyen daha hafif geçirebilir. Mide koruyucu çok sık kullanıyoruz. Mide koruyucu kullanmak mide asiditesini düşürdüğü için bu tarz gastroenteritlerde enfeksiyona daha açık hale getirebilir. Mide koruyucu kullananların daha da dikkat etmesi gerekiyor." Dışarıdan yiyecek alırken bunlara dikkat edilmeli Dışarıdan yiyecek tüketirken dikkat edilmesi gereken noktalara değinen Dr. Filiz Çalışkan Esen, "Besin zehirlenmelerinden kaçınmak için hijyen çok önemli. Çiğ ve pişmiş besinlerin ayrı tahtalarda kesilmesi, aşçının burun taşıyıcısı olmaması, ellerini çok sık yıkamaları gerekir. Dışarıda buzlu şeyler tüketmemeliyiz. Çünkü buz üretiminde çok hijyenik su kullanılmayabiliyor. Hijyeninden emin değilsek çiğ salatalar çok tüketmemeliyiz. Midye, istiridye gibi kabuklu deniz ürünlerinden kaçınmamız lazım. Yurt dışında seyahatteysek bir yemeği meyve gibi soymuyorsak, pişirmiyorsak ya da kaynatmıyorsak o yemekten uzak durmamız lazım" ifadelerini kullandı.

Bursa Teknik Üniversitesinden gıda endüstrisine bitkisel hamle Haber

Bursa Teknik Üniversitesinden gıda endüstrisine bitkisel hamle

Bursa Teknik Üniversitesinde, gıda endüstrisinin bitkisel kaynaklara yönelmesine öncülük edecek bir proje daha hayata geçirildi. Fındık küspesi proteinlerine yönelik yapılan detaylı incelemeye göre gıda endüstrisinde pek çok ürünün elde edilmesi için hayvansal kaynak yerine bitkisel kaynaklar da kullanılabilecek. BTÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Mahmut Ekrem Parlak’ın yürütücü, Doç. Dr. Furkan Türker Sarıcaoğlu’nun danışman olduğu "Fındık Küspesi Protein Fraksiyonlarının Hava-Su ve Yağ-Su Arayüzey Reolojik Özelliklerinin Belirlenmesi" başlıklı proje 1002 - B Acil Destek Programı kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Çalışma ile gıda endüstrisinde hayvansal kaynakların yerini, bitkisel kaynakların alması amaçlanıyor. BTÜ laboratuvarlarında yaptıkları çalışmaya göre hayvansal kaynaktan elde edilen pek çok ürünün bitkisel kaynaklardan da elde edilebileceğini gördüklerini dile getiren Mahmut Ekrem Parlak, çalışma için Türk Patent ve Marka Kurumu’na, patent başvurusunda bulunduklarını söyledi. "Sera gazının azaltmak için bitkisel kaynaklar kullanılmalı" Projenin, bitkisel kaynak üzerine yoğunlaşmasının nedeni hakkında bilgi veren Araştırma Görevlisi Mahmut Ekrem Parlak, "Proteinler, yüzey aktif maddeler olmaları sebebiyle gıda endüstrisinde köpük, jelleştirme ajanı ya da yağ ile suyu birbirine bağlamak için sıklıkla kullanılıyor. Burada genellikle endüstri tarafından hayvansal proteinler tercih ediliyor. Bu tercih, sera gazı, dolayısıyla küresel ısınmanın artmasına sanayiden çok daha fazla neden oluyor. Bu olumsuz etkinin azaltılması için bitkisel proteinlerin kullanılması artık bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Çalışmamız ile bitkisel proteinlerin de bu amaçla yüksek verimlilikte kullanılabileceğini ortaya koymayı hedefliyoruz" dedi. Bitkisel proteinler hayvansal protein işlevini görüyor Yaptıkları çalışma ile daha önce bitkisel kaynaklardan elde edilemeyen ürünlerin artık elde edilebileceğinin ortaya konduğunu vurgulayan Mahmut Ekrem Parlak, "Gıda biliminde bitkisel kaynaklara yönelim artık zorunlu hale gelmiş durumda. Biz de fındık posasını ele alarak çalışmamızı başlattık. Fındıktaki proteinleri, sınıflarına göre ayırdığımızda gördük ki bu sınıflarda, hayvansal kaynaklara göre çok daha fazla köpürme, emisyon gibi potansiyeller var. Örneğin; protein sınıflarından albümin, yumurtadan daha fazla köpürme potansiyeline sahip, prolamin kısmı da yağ ile suyu bağlamada çok iyi durumda. Her birinin kendince hayvansal proteinlerden üstün olduğunu görüyoruz. Doğa dostu, maliyet düşürücü projemizin ilerleyen dönemlerde sanayileştirilebilir hale getirmeyi hedefliyoruz" diye konuştu. Tüm bitkisel kaynaklar aynı fonksiyona sahip Projenin, fındık üzerinde uygulandığını ancak mercimek, fasulye gibi tüm bitkisel kaynakların aynı fonksiyona sahip olduğunun altını çizen Araştırma Görevlisi Mahmut Ekrem Parlak, çalışmanın faydalarından da bahsetti. Mahmut Ekrem Parlak, "Hayvansal proteinlerin maliyeti oldukça yüksek. Çalışmamız ile beraber bitkisel kaynaklara yönelim olursa, maliyetler düşmüş olacak. Şu an insanlık tarihinde en fazla sera gazına ulaştığımız noktadayız. Günümüzde hayvancılık kaynaklı sera gazı salınımı, endüstrileşmeden daha yüksek. Bu sürdürülebilir değil. Bu nedenle gıda alanında hayvansal ürün kullanımın azaltmasına ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı. Rektör Çağlar: Proje, akademik, çevresel ve ekonomik açıdan büyük bir kazanım Proje ekibini tebrik eden BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, üniversite olarak alternatif kaynaklara yönelik çalışmaları hayata geçirmeye özen gösterdiklerini söyledi. Rektör Çağlar, "Gıda endüstrisinde bitkisel kaynakların artırılması yönündeki proje, sadece akademik değil, aynı zamanda çevresel ve ekonomik açıdan da büyük bir kazanım. Gıda endüstrisine yeni bir alternatif sağlayan proje ekibini tebrik ediyorum" dedi.

Açıkta Satılan Yiyeceklere Dikkat! Haber

Açıkta Satılan Yiyeceklere Dikkat!

Yaz aylarında sık karşılaşılan gıda zehirlenmeleri hakkında uyarılarda bulunan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serpil Öztürk, "Gıda zehirlenmeleri, kontamine gıdaların tüketilmesiyle ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklık ve nem, uygunsuz hijyen koşullarının da etkisiyle mikroorganizmaların çoğalmasını hızlandırdığından bu tür zehirlenmelerin görülme sıklığı da artar. Açıkta satılan yiyecekler, özellikle hijyen standartlarına dikkat edilmeyen ortamlarda mikroorganizmalara maruz kalabilir" dedi. VM Medical Park Maltepe Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serpil Öztürk, yaz aylarında sık görülen gıda zehirlenmeleri hakkında açıklamalarda bulundu. Gıda zehirlenmelerinin nedenlerine değinen Uzm. Dr. Öztürk, "Gıda zehirlenmeleri, kontamine gıdaların tüketilmesiyle ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklık ve nem, uygunsuz hijyen koşullarının da etkisiyle mikroorganizmaların çoğalmasını hızlanarak bu tür zehirlenmelerin görülme sıklığı artar. Gıda zehirlenmeleri çoğunlukla mikroorganizmalar (bakteriler, virüsler, parazitler), toksinler (mikrobiyal toksinler, doğal toksinler) ve kimyasal kontaminantlar (pestisit, ağır metal, temizlik maddeleri kalıntıları) kaynaklıdır. En sık görülen neden enfeksiyöz ajanlardır. İnsanlara kontamine su, kötü saklama koşulları veya hijyenik olmayan gıda hazırlama süreçleriyle bulaşabilir ve ciddi sorunlara neden olabilirler. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, her yıl milyonlarca insan gıda kaynaklı hastalıklar nedeniyle sağlık birimlerine başvurmaktadır" diye konuştu. "En sık zehirlenmeye neden olan 6 mikroorganizma" Uzm. Dr. Öztürk, gıda zehirlenmelerine en sık neden olan mikroorganizmaları şöyle sıraladı: "Norovirüs: Özellikle toplu alanlarda hızla yayılır, genellikle çiğ kabuklu deniz ürünleri ve kontamine içme suyuyla bulaşır. Salmonella spp.: Özellikle çiğ veya az pişmiş tavuk, yumurta ve süt ürünlerinde bulunur. Escherichia coli (özellikle EHEC): Kontamine kıyma, çiğ sebzeler ve pastörize edilmemiş süt ürünlerinde bulunabilir. Listeria monocytogenes: Soğuk ortamda dahi çoğalabilir; süt ürünleri, hazır sandviçler ve çiğ sebzeler risklidir. Clostridium perfringens: Toplu yemek servislerinde sık görülür, pişirilip yeterince soğutulmayan gıdalarda çoğalır. Staphylococcus aureus: İnsan cildinden bulaşır, toksin üretir; sütlü tatlılar, sandviçler ve kremalı gıdalar da risklidir." "Güneş altında uzun süre beklemiş gıdalarda bakteri üremesi kolaylaşır" Yaz aylarında riskli gıdalardan bahseden Uzm. Dr. Öztürk, "Açıkta satılan yiyeceklerin, özellikle hijyen standartlarına dikkat edilmeyen ortamlarda mikroorganizmalara maruz kalabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Öztürk, "Güneş altında uzun süre beklemiş gıdalarda bakteri üremesi kolaylaşır. Çapraz bulaşma (pişmiş gıdaya çiğ gıdanın teması) sık görülür. Temiz su ve el hijyeni eksikliği, pişmiş yemeklerin uzun süre dışarıda bekletilmesi kontaminasyon riskini artırır. Soğuk zincirin bozulması (özellikle dondurulmuş ürünlerde) bakteriyel üremeye neden olur" dedi. "Açık büfedeki yiyeceklere dikkat" Yüksek sıcaklıklar ve uygun olmayan saklama koşullarının, bazı gıdaların daha hızlı bozulmasına yol açtığını söyleyen Uzm. Dr. Öztürk, bazı riskli olabilecek gıdaları şu şekilde sıraladı: "Et ve tavuk ürünleri (özellikle pişirilip dışarıda bekletilenler), Pirinç içeren ürünler (özellikle pişirilip dışarıda bekletilenler), Süt ve sütlü tatlılar (muhallebi, dondurma, kremalı pastalar gibi), Deniz ürünleri (kabuklu deniz canlıları, çiğ balıklar), Mayonezli salatalar, yumurta içeren soslar, Açık büfe veya piknik gıdaları, Uygunsuz saklanmış konserve ürünler." "Bulantı ve kusma görülebilir" Gıda zehirlemesinde görülebilecek belirtilere dikkat çeken Uzm. Dr. Öztürk, "Bulantı, kusma, karın ağrısı, kramplar ve ishal (kanlı ve sümüklü olabilir) görülebilir. Ateş, halsizlik, baş dönmesi ve kas ağrısı da diğer belirtiler arasındadır. Şiddetli ve geçmeyen ishal (özellikle 3 günden uzun süren), kanlı dışkılama, yüksek ateş, ağız kuruluğu, idrar azalması ve idrar renginde koyulaşma (dehidratasyon) varsa mutlaka doktora başvurulmalıdır." "Evde yapılması gerekenler" Gıda zehirlenmesinde evde ilk yapılması gerekenleri anlatan Uzm. Dr. Öztürk, "Bol su içilmelidir. Dehidratasyonu önlemek için önemlidir. Kusturmaya çalışmak önerilmez. Probiyotik yoğurt veya hafif yiyecekler başlanabilir. Sebze ve meyve gibi lifli gıdalar bağırsak hareketlerini hızlandıracağı için aktif dönemde önerilmez. Haşlanmış patates, makarna, pirinç lapası gibi yiyecekler öncelikle tercih edilebilir. Ateş ve karın ağrısı için uygun ağrı kesiciler alınabilir, ancak antibiyotik her durumda uygun değildir, gereksiz alınmamalıdır. Şiddetli semptomlarda, özellikle çocuklar ve yaşlılarda tıbbi yardım alınmalıdır" ifadelerini kullandı. "Tedavi yolları" Uzm. Dr. Öztürk, gıda zehirlenmesinde tedavi seçeneklerini şöyle paylaştı: "Hafif vakalarda semptomatik tedavi (hidrasyon, diyet), Orta-ağır vakalarda IV sıvı tedavisi, elektrolit dengesi, Gerekirse antibiyotik (örneğin Shigella, Listeria, Campylobacter enfeksiyonlarında), Gıda kaynaklı toksinlerde (örneğin botulizm) spesifik antidotlar." "Koruyucu önlemler" Alınabilecek önlemleri vurgulayan Uzm. Dr. Öztürk, "Yemekleri birden fazla kez ısıtmak önerilmez. Mikrodalga kullanılıyorsa homojen ısınma sağlanmalıdır. Soğutulmuş gıdalar tekrar ısıtılmadan önce buzdolabında çözdürülmeli. Eller yemekten önce ve sonra yıkanmalıdır. Çiğ gıda ile pişmiş gıdanın temasının önlenmelidir. Gıdalar uygun ısıda pişirilmelidir. Sokakta satılan yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Gıdalar uygun şekilde buzdolabında saklanmalıdır. Son kullanma tarihine dikkat edilmelidir. Sebze ve meyveler iyi yıkanmalıdır. Basit hijyen kurallarına uymak, doğru pişirme ve saklama teknikleri uygulamak, açıkta satılan yiyeceklere dikkat etmek bu zehirlenmelerin büyük çoğunluğunu önleyebilir" diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Karacabey Belediyesi, bozulmuş gıda satan işletmelere yönelik yeni düzenleme getirdi Haber

Karacabey Belediyesi, bozulmuş gıda satan işletmelere yönelik yeni düzenleme getirdi

Karacabey Belediyesi, bozulmuş gıda satan işletmelere yönelik yeni düzenleme getirdi. Belediye Meclisi'nden oy birliğiyle geçen yeni uygulama ile sağlıksız ürün satanlara para cezasından işyeri kapatmaya kadar ciddi yaptırımlar geliyor. Belediye Başkanı Fatih Karabatı, işletmeleri uyarırken, vatandaşlardan da denetim sürecine destek istedi.   Karacabey Belediyesi, halk sağlığını koruma adına önemli bir adım attı. Belediye Meclisi'nin son toplantısında oy birliği ile alınan kararla, zabıta yönetmeliğinde kapsamlı bir revizyona gidildi. Buna göre; son kullanma tarihi geçmiş, çürümüş, bozulmuş, kokmuş veya kurtlanmış gıda maddelerini satışa sunan işletmelere yönelik yaptırımlar ağırlaştırıldı.  Yapılan düzenleme doğrultusunda, Zabıta Yönetmeliği'nin 43. maddesine eklenen B bendiyle birlikte, aynı kabahatin tekrarı durumunda kademeli olarak artan cezalar uygulanacak.  Yönetmeliğe göre; 1. kabahatte idari para cezası (2 bin 953 TL), 2. kabahatte: 3 gün kapatma + idari para cezası, 3. Kabahatte 7 gün kapatma + idari para cezası, 4. kabahatte 15 gün kapatma + idari para cezası, 5. ve sonraki tekrarlarında 30 gün süreyle faaliyetten men cezası verilecek.  Bu yeni uygulama ile birlikte halk sağlığını tehdit eden unsurlara karşı daha etkin bir mücadele hedefleniyor. Belediye Başkanı Fatih Karabatı, meclis toplantısında alınan kararın önemine değinerek, "Gıda satışı yapan tüm işletmeler bu yönetmeliğe titizlikle uymalı. Sağlıksız ve bozulmuş ürünleri halkımıza sunan hiçbir işletmeye müsamaha gösterilmeyecek" dedi.  Başkan Karabatı, ilçe halkına da çağrıda bulunarak, kurallara uymayan işletmelerin belediyeye şikayet edilmesini istedi. "Bu konuda hep birlikte duyarlı olmalıyız. Vatandaşlarımızın sağlığı bizim için her şeyden önemli." ifadelerini kullandı.  Yeni yönetmelik hükümleriyle birlikte Karacabey'de gıda güvenliği konusunda daha sıkı bir denetim süreci başlamış oldu. 

Bursa'da Ziraat Mühendisleri Günü Unutulmadı Haber

Bursa'da Ziraat Mühendisleri Günü Unutulmadı

Tarımsal Öğretimin 170. Yılı ve Ziraat Mühendisleri Günü dolayısıyla Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Rıfat Okuyan Salonu'da etkinlik düzenlendi.   Bursa Uludağ Üniversitesi (BAÜ) Rektörü Prof. Dr. Feridun Yılmaz, programda, arkada 180 yıllık bir tarım eğitimi tarihi olduğunu belirterek, gerilimli bir geleceğin de insanlığı beklediğini söyledi.  Dünyada iklim de dahil gelişmelerin ziraat fakültelerini ve tarım politikalarını yakından ilgilendirdiğini dile getiren Yılmaz, iklim değişikliğinin tarımda yeni alanlara yönlendirdiğini, farklı uygulamaları getirdiğini anlattı.  Tarımsız olmayacağını tüm dünyanın özellikle son yıllarda yaşanan gelişmelerle iyi anladığını vurgulayan Yılmaz, "Sanayi devrimi geldikten sonra tarımın çok azalacağına yönelik yanlış bir düşünce hakim oldu ancak öyle değil. Tarımsal üretim her zaman öncelikli olmaya devam etti. Bu çerçevede ziraat fakültelerinin daha da güçlenerek eğitim kalitesini artırmaları önem taşıyor" dedi.  BAÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Turgut ise tarımın tüm dünyada en stratejik sektörlerden olduğunu belirterek, bu çerçevede tarımsal eğitimin günün şartlarına uygun yeniden düzenlenmesi gerektiğine işaret etti.  Dünyada birçok etkene bağlı olarak hızlı bir değişim yaşandığını anlatan Turgut, öğrencilerin bu değişime ayak uydurması için çaba harcadıklarını söyledi.  Bitki koruma bayi açma yetkileri  TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak da ziraat mühendislerinin temel yetki ve sorumluluklarından olan bitki koruma ürünleri bayi açma ve işletme yetkisinin kimyagerlere, eczacılara ve son olarak da orman mühendisleri ve orman endüstri mühendislerine verildiği gibi, sınav zorunluluğu da getirilerek, bu konuda aldıkları 4 yıllık eğitimin yok sayıldığını kaydetti.  Gıdaların sağlıklı üretilip üretilmediği konusunda endişe içinde bulunduğumuz bir ortamda, gıda üreten işletmelerden 3 kilowat motor gücü, ya da 10 kişiden az personel çalıştıran gıda işletmelerinin denetimi yetkisinin de ellerinden alındığını aktaran Çakmak, şöyle konuştu:  "Meslektaşlarımızın iş alanı daraltılırken, halkımızın da sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi konusunda endişe duyacağı bir ortam ortaya çıkmıştır. Biyosistem mühendisliği mezunu meslektaşlarımız, ziraat mühendisliği yetki ve sorumluluğu alanlarının birçoğundan yararlandırılmamakta, yetki alanları daraltılmaktadır. Mesleğimizin yetki alanına yönelik bu tür sorunlarla, birlikte mücadele etmek zorundayız. Yetki alanlarımıza yönelik sorunların yanında, tarım topraklarımızın ranta kurban gitmesi de ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ülkede önemli oranda tarım toprağını kaybettik."  Ziraat mühendisliği mesleğinin, 1980 yılına kadar altın çağını yaşadığını vurgulayan Çakmak, "Bu zaman zarfında ziraat fakültelerine gelen öğrenciler üniversite sınavlarında başarılı ve en seçkin öğrenciler olmuştur. 1980 yılından sonra tüm yüksek eğitim ve öğretiminde olduğu gibi tarımsal eğitim ve öğretimde de ciddi bir deformasyon ve dejenerasyon meydana gelmiştir. Fakülte sayıları ve bölümlerin öğrenci kapasiteleri birden bire bir kaç misli artırılmış ve ziraat mühendisleri çok ciddi bir istihdam sorunu ile karşılaşmıştır. Bu durum doğal olarak ziraat fakültelerini tercih eden öğrenci kalitesini de son derece olumsuz etkilemiştir." dedi.  Çakmak, küreselleşen dünya, iklim değişikliği, artan nüfus, azalan tarım toprakları ve gıda arzı, değişen tüketim alışkanlıklarının, tarım sektörünü ve dolayısıyla tarımsal eğitimi yeni zorluklarla karşı karşıya bıraktığını belirterek, "Bu zorlukların üstesinden gelmek için, disiplinler arası yaklaşımların benimsenmesi, teknolojik gelişmelerin eğitime entegre edilmesi ve uygulamalı eğitime daha fazla önem verilmesi gerekmektedir." ifadesini kullandı.  Gıda güvenliği stratejisi oluşturulmalı  Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Serkan Durmuş ise gıda güvenliği ve Güvencesi kavramlarının her geçen gün daha da önem arz ettiğini dile getirerek, iklim değişikliği, artan nüfus ve küresel ekonomik dalgalanmaların, gıda güvenliğini üzerine olumsuz bir etki oluşturduğunu anlattı. Bu süreçte Türkiye’nin yerli üretime dayalı bir gıda güvenliği stratejisi oluşturmasının kaçınılmaz olduğunu belirten Durmuş, şunları söyledi:  "Gıda israfını önleme politikaları ve üretici-tüketici zincirinin optimize edilmesi gıda güvencesi sorunlarına karşı çözümün ise alt yapısı oluşturacaktır. Sürdürülebilir tarım politikaları ise bir başka önemli konudur. Bu nedenle toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı teşvik edilmelidir.Organik tarım, agroekolojik yaklaşımlar ve karbon ayak izini azaltan tarım uygulamalarına ağırlık verilmelidir. Çiftçilere eğitim ve nitelikli destek sağlanarak sürdürülebilir yöntemlerin yaygınlaştırılması teşvik edilecektir. Verimliliği artırma ve maliyetleri düşürmede kritik bir rol oynayacaktır. Çiftçilerimize dijital tarım araçlarının tanıtılması ve erişiminin kolaylaştırılmasıbu alanda verilecek destekler tarım sanayindeki verimliliğe büyük katkı sağlayacağı bir gerçektir."  Durmuş, veri tabanlı tarım politikaları ile üretim planlaması yapılmasının önceliklendirilmesi gerektiğini ifade ederek, "Tarımda eğitim ve gençleşmenin benimsenmesi bir politika olarak benimsenmeli ve gerekli adımlar ivedilikle atılmalıdır.Tarımsal öğretim kurumları, nitelikli tarım uzmanları ve girişimciler yetiştirmeye her zamankinden daha büyük bir istek ve gayretle çalışmalıdır.Gençlerin tarıma yönlendirilmesi için cazip teşvikler sağlanmalı tarımsal eğitimin modernleştirilmesi ve uygulamalı eğitim modellerinin artırılmalıdır." diye konuştu. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.