Hava Durumu

#Gündemgüncel

Yeni Marmara Gazetesi - Gündemgüncel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gündemgüncel haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

BTÜ’den telefon bağımlılığına karşı uluslararası proje Haber

BTÜ’den telefon bağımlılığına karşı uluslararası proje

Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ), akıllı telefon kullanımının; çocukların ve gençlerin gelişim, sağlık ve eğitimleri üzerindeki olumsuz etkilerine yönelik çözüm üretmeyi hedefliyor. Avrupa Akademik İş Birliği KA2-Erasmus+ destekli okul eğitimi alanındaki proje kapsamında yürütülecek olan çalışmalarda, BTÜ’ye 5 farklı ülkeden eğitim kurumu da ortak olarak katkı sağlayacak. Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ), Avrupa Akademik İş Birliği KA2-Erasmus+ destekli, okul eğitimi alanındaki FOCUS (Fostering Competence for Use of Smartphones) projesi kapsamında, Maribor Üniversitesi koordinatörlüğünde yürütülen çalışmada Türkiye’yi yürütücü kurum olarak temsil ediyor. Çocukların ve gençlerin akıllı telefon kullanımının gelişim, sağlık ve eğitim üzerindeki olumsuz etkilerine çözüm üretmeyi amaçlayan projede; BTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Oya Güler ve Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gazanfer Anlı yer alıyor. 400 bin Euro bütçesi olan projeye paydaş olarak Almanya, İtalya, Slovenya, Romanya ve Hırvatistan’dan 9 saygın üniversite ve eğitim kurumu destek veriyor. Akıllı telefonsuz eğitim ortamları oluşturulacak Proje ile ilkokul ve ortaokullarda öğrencilerin akıllı telefon kullanımının olumsuz etkilerini en aza indirmek, öz düzenleme becerilerini geliştirmek ve sağlıklı dijital alışkanlıklar kazandırmak amaçlanıyor. Bu kapsamda, ilkokullarda akıllı telefonsuz eğitim ortamları oluşturulacak; ortaokullarda ise akıllı telefonların pedagojik bir yaklaşımla kontrollü kullanılması sağlanacak. Farklı ülkelerde pilot uygulamalarla test Proje hakkında bilgi veren Dr. Öğretim Üyesi Oya Güler, "Proje kapsamında; öğretmenler, öğrenciler, veliler ve okullara yönelik pedagojik materyaller, politika önerileri ve çeşitli eğitim araçları geliştireceğiz. Hazırlanan materyaller, farklı ülkelerde pilot uygulamalarla test edilecek; ayrıca web tabanlı bir öz değerlendirme ve tavsiye sistemi (RESUME) ile tüm paydaşların akıllı telefon kullanımında bilinçlenmeleri sağlanacak. Farkındalık kampanyaları, eğitim seminerleri ve uygulamalı etkinliklerle projenin etki alanı genişletilecek" dedi. Proje için kit ve web sitesi geliştirildi Projenin beklenen sonuçlarını aktaran Oya Güler, "Projede, ‘Akıllı Telefon Kullanımı için Temel Yetkinlikler’ başta olmak üzere, kapsayıcı rehberler ve uygulamalı materyaller hazırlanacak. Eğitimde teknolojinin dengeli ve sağlıklı şekilde entegrasyonuna katkı sunacak ‘HEWRECA İyi Oluş Çerçevesi’ ve matematikten başlayarak tüm derslere uyarlanabilecek ‘SPARK Pedagojik Kiti’ geliştirilmiş durumda. Ayrıca, öğrencilerin akıllı telefon kullanım alışkanlıklarını değerlendirmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olacak RESUME adlı web tabanlı bir öz değerlendirme ve öneri aracı da projenin önemli çıktıları arasında yer alıyor. FOCUS Projesi, sürdürülebilir ve güvenli bir okul ortamı oluşturmayı, öğrencilerin akademik başarılarını ve sağlıklı gelişimlerini uzun vadede desteklemeyi hedefliyor" diye konuştu. "Üniversiteler olarak en büyük görevimiz bilinçli bireyler yetiştirmek" Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, projeye ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: "Üniversitemiz, sadece bilimsel üretimle değil, toplumsal katkı sağlayan projelerle de ön plana çıkmayı hedefliyor. Gençlerin ve çocukların dijital dünyada karşılaştıkları risklere karşı bilinçli bireyler olarak yetişmelerini sağlamak, üniversite olarak en önemli sorumluluklarımızdandır. Bu proje ile Avrupa’daki paydaşlarımızla birlikte hem eğitim ortamlarını dönüştürmeyi hem de sağlıklı dijital alışkanlıkların kazandırılmasına katkı sunmayı amaçlıyoruz. BTÜ olarak, geleceğimizi şekillendirecek nesillerin daha bilinçli, dengeli ve üretken bireyler olması için çalışmaya devam edeceğiz."

Sinsi kanser MR'da görüldü: Hastalık 5-6 yıl belirti vermeden ilerleyebiliyor Haber

Sinsi kanser MR'da görüldü: Hastalık 5-6 yıl belirti vermeden ilerleyebiliyor

53 yaşındaki Cemal Anitaş'ın yaşadığı bir dizi talihsiz kaza, hayatını değiştiren gerçeği ortaya çıkardı. Tatilde yaşadığı düşme sonrası başlayan bel ağrıları, birkaç hafta içinde yaşadığı ikinci bir düşmeyle iyice şiddetlendi. Bu ağrılar nedeniyle çekilen MR görüntülemesinde, kemiklerde anormal bulgular tespit edildi. Yapılan ileri tetkiklerin ardından multipl miyelom, yani kemik iliği kanseri teşhisi kondu. Bu travmalar yaşanmasa ve MR çekilmese tanının muhtemelen yıllar sonra, belki de organ hasarı çıktığında konabileceğine değinen Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Hematoloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Gökhan Özgür, "Bu düşme, erken tanı açısından büyük bir şans. Multipl miyelom sinsi ilerleyen bir hastalık. Tanı genellikle kansızlık, kemik lezyonları veya böbrek yetmezliği gibi bulgular ortaya çıktıktan sonra konuyor. Ancak Cemal Bey'in durumunda, üst üste yaşanan üç düşme sonrasında alınan MR görüntüleri hastalığın karakteristik izlerini gösterdi ve böylece erken müdahale şansı doğdu" açıklaması yaptı. "Artık köpeğime ‘aslan oğlum' diyorum, çünkü belki de hayatımı kurtardı" Hikâyesini anlatan Cemal Anitaş, "Her şey aslında Mısır'da tatildeyken başladı. Yaklaşık 20 santimlik bir çukuru fark etmedim, boşluğa basıp düştüm. Belimde ‘tık' diye bir ağrı hissettim. Geçti sandım. İki hafta sonra köpeğimi gezdirirken bu sefer 10 santimlik bir çukura düştüm. Aynı ağrı tekrar oldu. Üçüncü olayda ise yeni doğum yapmış bir kedi beni itti, yine düştüm, yine aynı bel ağrısı... Bu kazalar arka arkaya geldi. En sonunda MR çektirdik. Sonuçları beklerken insan ister istemez internete girip araştırıyor. Moral bozucu şeyler okuyorsun ama iyi bir ekiple süreci yürütünce her şey kolaylaşıyor" dedi. Anitaş, "Doktorum bu süreçte bize çok güzel yol gösterdi. Ekibi de öyle. Şu an tedavinin ilk ayındayız ve gayet iyi gidiyoruz. Açıkçası bu durumun fark edilmesi bir şans oldu. Eğer bu kazalar olmasaydı, hastalığım çok geç ortaya çıkacaktı. Artık köpeğime ‘aslan oğlum' diyorum, çünkü belki de hayatımı kurtardı" şekline konuştu. "Bu süreçte neşeni kaybedersen zorlanırsın" Anitaş, sözlerine şunları ekledi: "Pazartesi ve cuma günleri tedaviye gidiyorum. Zaman zaman zor oluyor, ilaçların yan etkileri var ama güçlü olmaya çalışıyorum. Eşim ve oğlum bana çok destek oluyor. Bu süreçte neşeni kaybedersen zorlanırsın. Artık daha bilinçliyim. Herkesin yılda bir kez check-up yaptırması gerektiğini çok net öğrendim" "5-6 yıl boyunca belirti vermeden ilerleyebilir" Uzm. Dr. Özgür, "Hastamız yaklaşık bir ay önce bel ağrısı şikâyetiyle bize başvurdu. Kendisinde bir travma öyküsü vardı ve bu travma sonrası çekilen MR'da kemik iliği kanserine işaret eden bulgular tespit edildi. Hematoloji olarak hızlı bir değerlendirme yaptık ve kemik iliği biyopsisiyle tanıyı koyduk. Hastamızın durumu, kemik iliği kanserlerinden biri olan multipl miyelom olarak teşhis edildi. Multipl miyelom, akut lösemilere kıyasla daha yavaş seyreden bir hastalıktır. Hastalık sinsi bir şekilde ilerlediği için tanı genellikle kansızlık, kemik lezyonları veya böbrek hasarı gibi bulgularla konur. Ortalama olarak, 5-6 yıl boyunca belirti vermeden ilerleyebilir. Cemal Bey de MR'da ‘zımba deliği' görünümü fark edildi. Eğer bu travma olmasaydı tanı çok daha geç konulabilirdi" dedi. "Multipl miyelomun tedavi süreci uzundur" Hızla tedaviye başladıklarını belirten Uzm. Dr. Özgür, "Şu an kemoterapi değil, hedefe yönelik tedaviler ve akıllı ilaçlar kullanıyoruz. Cemal Bey'in bel ağrıları azaldı, organ hasarı da gelişmedi. Bu bizim için oldukça sevindirici. Multipl miyelomun tedavi süreci uzundur. İlk aşamada yoğun bir indüksiyon tedavisi veririz, ardından pekiştirme ve idame tedavisi gelir. Nakil uygunluğu varsa 4. aydan sonra planlama yapılır. İdame tedavi yaklaşık 2 yıl sürer" şeklinde konuştu. "Ağız kuruluğu, aşırı susama gibi şikâyetler olur" "Multipl miyelom tüm dünyada kemik iliği kanserlerinin en sık görülen tiplerinden biridir." diyen Uzm. Dr. Özgür, "Bazen check-up sırasında kansızlıkla ya da inflamasyonla fark edilir. Bu noktada hekim şüphesi çok önemlidir. Cemal Bey'in tanısı da bu farkındalık sayesinde konulabildi. Hastalarımızda genellikle kansızlık, omur kırıkları, kalsiyum yüksekliği gibi sorunlar görülebilir. Ağız kuruluğu, aşırı susama, halsizlik, ağrı gibi şikâyetler olur. Bu yüzden düzenli yaşam, egzersiz ve kontroller çok önemlidir. Her bel ağrısı kanser değildir ancak ısrarcı ve tekrarlayan ağrılar ciddiye alınmalıdır" uyarısında bulundu.

Uzman uyarıyor: Kirli havuzlar cilt, göz ve bağırsak enfeksiyonlarına yol açabilir Haber

Uzman uyarıyor: Kirli havuzlar cilt, göz ve bağırsak enfeksiyonlarına yol açabilir

Dr. Zeynep Güngördü Dalar, yaz aylarında serinlemek için tercih edilen havuzların, yeterli dezenfeksiyon sağlanmadığı takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek "Havuzlar; bakteri, virüs, mantar ve parazitlerin kolayca bulaşabildiği ortamlardır. Özellikle çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf bireyler daha büyük risk altındadır" dedi. Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Güngördü Dalar yaptığı açıklamada, yaz aylarında havuza girmenin mikrobiyolojik açıdan taşıdığı sağlık risklerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yetersiz klorlama ve hijyen kurallarına uyulmaması durumunda havuz sularının birçok enfeksiyon etkenini barındırabileceğini vurgulayan Dr. Dalar, "Özellikle klora dirençli bazı mikroorganizmalar uzun süre canlı kalabilir. Havuzlar bu nedenle ishal, el-ayak-ağız hastalığı, cilt, göz ve kulak enfeksiyonları gibi pek çok rahatsızlığın yayılmasına neden olabilir" ifadelerini kullandı. En sık görülen havuz kaynaklı hastalıklar Dr. Zeynep Güngördü Dalar, havuzlardan bulaşabilecek başlıca enfeksiyonlara ilişkin yaptığı açıklamada, "Özellikle çocuklarda havuz suyu yutulması sonucunda ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerle seyreden mide-bağırsak enfeksiyonları ortaya çıkabilir. Virüsle kirlenmiş havuz sularıyla bulaşan el, ayak ve ağız hastalığı ise yaz aylarında salgınlara yol açabilmektedir. Klor seviyesinin yetersiz olduğu havuzlarda Pseudomonas bakterisi ve mantar enfeksiyonları ciltte kızarıklık, kaşıntı ve sivilce benzeri döküntülere neden olabilir. Kirli havuz suyuyla temas sonucunda konjonktivit ve dış kulak yolu iltihabı gibi göz ve kulak enfeksiyonları görülebilir. Nadiren de olsa havuzdan yayılan Legionella bakterisi, ciddi bir solunum yolu enfeksiyonu olan Lejyoner hastalığına yol açabilir. Ayrıca havuz suyu doğrudan etken olmasa bile uzun süre ıslak mayo ile kalmak, özellikle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu riskini artıran bir faktördür" dedi. Dr. Zeynep Güngördü Dalar, havuz sularında E. coli, Pseudomonas, Legionella gibi bakterilerin; adenovirüs ve enterovirüs gibi virüslerin; Cryptosporidium, Giardia gibi parazitlerin ve mantar türlerinin bulunabileceğini belirterek, bu mikroorganizmaların ishal, cilt tahrişi, göz iltihabı ve solunum yolu enfeksiyonlarına yol açabileceğini ifade etti. Kişisel önlemler büyük önem taşıyor Havuzlardan kaynaklı hastalıkların önüne geçilmesi için bireysel hijyen kurallarının önemine dikkat çeken Dr. Zeynep Güngördü Dalar, "Havuza girmeden önce mutlaka duş alınmalı; vücutta bulunan ter, kozmetik kalıntıları ve mikroorganizmaların suya karışması engellenmelidir. Açık yarası olanlar, ishal geçirenler ya da deri enfeksiyonu bulunan bireyler havuza girmemelidir, çünkü bu durum hem kendi sağlıklarını hem de diğer kullanıcıları riske atar. Küçük çocukların yüzme bezleri ile havuza alınması büyük önem taşır; bezle havuza girilmesi hijyen açısından ciddi sakıncalar doğurabilir. Ayrıca havuzdan çıktıktan sonra ıslak mayo ile uzun süre kalınmamalı, kuru kıyafetler giyilerek özellikle kadınlarda sık görülen mantar ve idrar yolu enfeksiyonlarının önüne geçilmelidir" dedi. Sadece su değil, çevre temizliği de kritik Havuz hijyeninde yalnızca suyun değil, çevresel alanların da temizliğinin büyük önem taşıdığını belirten Dr. Dalar, "Duş alanları, tuvaletler, havuz kenarları ve ıslak zeminler mikroorganizmaların kolayca üreyebileceği yerlerdir. Bu alanların düzenli olarak temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerekir" şeklinde konuştu. Neye dikkat etmeli Dr. Zeynep Güngördü Dalar, vatandaşların bir havuzun hijyenik olup olmadığını her zaman çıplak gözle anlayamayacağını ancak bazı ipuçlarına dikkat ederek genel bir fikir edinebileceklerini belirterek "Havuz suyu berrak olmalı ve dibi net şekilde görülebilmelidir; bulanık ya da yeşilimsi su, yetersiz klorlama işareti olabilir. Havuz çevresindeki alanlar temiz, düzenli ve kuru olmalı; kaygan ya da yosun tutmuş zeminler hijyen eksikliğine işaret eder. Havuzdan gelen aşırı ve rahatsız edici kimyasal kokusu da bazen yanlış klorlama uygulamalarının göstergesi olabilir. Havuza girenler için uyarı levhalarının bulunması ve bu kurallara uyulduğunun gözlemlenmesi önemlidir. Ayrıca, havuzun bakım durumunu ve güvenliğini gösteren su analiz raporlarının görünür bir alanda asılı olması, tesisin hijyen konusunda şeffaf ve düzenli çalıştığını gösterir" dedi. Dr. Zeynep Güngördü Dalar, açıklamasının sonunda "Havuzlar, doğru şekilde dezenfekte edildiğinde güvenli ortamlardır. Ancak en güvenli havuz bile kişisel hijyen kurallarına uyulmadığında sağlık riskine dönüşebilir" uyarısında bulundu.

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: "Artık yabancı firmalar bizden yer istiyor" Haber

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: "Artık yabancı firmalar bizden yer istiyor"

Ev tekstili sektörünün dünya çapındaki en önemli buluşmalarından HOMETEX Fuarı, ikinci gününde de ziyaretçilerini ağırlamaya ve yeni ticaret köprüleri kurmaya devam ediyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, fuarı ziyaret ederek organizasyonun çıtasını her geçen yıl yükselttiğini dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, "Eskiden tekstil firmalarımız farklı ülkelerdeki fuarlarda yer arardı. Şimdi yabancı markalar bizden yer talep ediyor. Bu başarıda Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TETSİAD) ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın (BTSO) büyük katkısı var" dedi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TETSİAD tarafından, BTSO iştiraki KFA Fuarcılık organizasyonuyla düzenlenen HOMETEX Fuarı'nı gezdi. İstanbul Fuar Merkezi'nde (İFM) 23 Mayıs Cuma akşamına kadar ziyaretçilerini ağırlayacak fuarda, stant açan firmalarla bir araya gelen Hisarcıklıoğlu'na, BTSO ve KFA Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, TETSİAD Başkanı Hasan Hüseyin Bayram, Denizli Sanayi Odası Başkanı Selim Kasapoğlu ve TETSİAD Başkan Yardımcısı Ufuk Oçak eşlik etti. HOMETEX Fuarı'nın artık uluslararası bir marka haline geldiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "Geçmiş yıllarda İtalya, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki fuarlardan yer arardık. Gelinen noktada, tekstil denince akla İstanbul fuarı geliyor ve yabancı firmalar bizden yer istiyor. Bu, müthiş bir gelişme. TETSİAD'ı, tekstil sektörüne yatırım yapan tüm firmalarımızı ve BTSO Başkanımız İbrahim Burkay'ı bu katkılarından dolayı kutluyorum. Denizli de tekstilde önde gelen şehirlerimizden biri olarak, Babadağ'dan başlayan köklü bir geleneği temsil ediyor. Fuarımızın sektöre önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Geçen yıl 175 bin ziyaretçimiz vardı, inşallah bu sene bu sayıyı daha da artıracağız." şeklinde konuştu. Bu yıl 11 holde, toplam 200 bin metrekarelik alanda düzenlenen HOMETEX, 700'e yakın katılımcı firmaya ev sahipliği yapıyor. Türkiye'nin en güçlü üreticilerinin yanı sıra farklı kıtalardan gelen birçok yabancı marka da yeni sezon koleksiyonlarını ve inovatif ürünlerini HOMETEX sahnesinde sergiliyor.

Fatma'nın Sır Ölümü! Haber

Fatma'nın Sır Ölümü!

Bursa'da güle oynaya hastaneye yatırdığı kız kardeşinin ölüm haberini alan abla yıkıldı. Aile, hastanenin ihmali olduğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.   Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde ablası Gökçe Üneşi ve kızıyla birlikte yaşayan 27 yaşındaki Fatma Işık, halsizlik ve baş dönmesi şikayetiyle Mustafakemalpaşa Devlet Hastanesine gitti. Yapılan incelemelerde bir Işık'ın kanında enfeksiyon tespit edilirken, böbreklerinin de yetersiz olduğu tespit edildi. İlaç tedavisine başlayan Işık, yeniden rahatsızlanınca tedavisinin Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi'nde yapılması için sevk edildi. Yaklaşık bir hafta hastanede tedavi altında olan Işık, yoğun bakımda yer olmadığı için 20 Ekim tarihinde Özel Medicabil Hastanesi'ne sevk edildi. Yoğun bakıma alınan Işık, 2 gün sonra ise hayatını kaybetti.  Aker ailesi, özel hastane hakkında suç duyurusunda bulunurken, cenaze Bursa Adli Tıp Kurumu'ndaki işlemlerinin ardından Yozgat'ta toprağa verildi.  "Güle oynaya gittiği hastaneden kardeşimin ölüm haberini aldık"  Kardeşinin başka hastalığının olmadığını ifade eden ablası Gökçe Üneşi ise, “Kardeşim Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yaklaşık 1 hafta yoğun bakımda yer olmadığı için kırmızı alanda tedavi gördü. Özel Medicabil Hastanesi'nin yoğun bakımında yer olduğu söylendiğinde, kardeşimin bilinci açık, güle oynaya, konuşarak gittik. Tedaviye alındı. Bir gün sonra geldiğimizde doktorlar kardeşimi entübe ettiğini söyledi. Çok şaşırdık. Diyalize de bağlanacağı söylendi. Biz hastamızı gördüğümüzde ise şok olduk. Hemen sevkini istedik. Devlet kurumuna sevki için gereken girişimleri yaptık. Çünkü biz hastamızı bu şekilde getirmemiştik. 184'ü arayarak da şikâyette bulunduk. Biz de eve geldik. Akşamına bizi aradılar, kalbinin durduğunu ve tekrar çalıştığı söylendi. Ama vefat ettiği söylendi” diye konuştu.  Gözü yaşlı abla, gereken şikayetleri yaptıklarını ve kardeşinin ölümüyle kimler sorumlusuyla hesap vereceğini söyledi. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.