Hava Durumu

#Hastalık

Yeni Marmara Gazetesi - Hastalık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hastalık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

"Her zaman tedavi antibiyotikle yapılmaz" Haber

"Her zaman tedavi antibiyotikle yapılmaz"

Acıbadem Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem geçmeyen öksürükle ilgili ve ilaç kullanmak istemeyenler için önemli bilgiler verdi.   Son zamanlarda özellikle havaların soğuması ve üst solunum yolu enfeksiyonlarındaki artışla birlikte hastalar arasında geçmeyen öksürük şikayeti sıklıkla duyulmaya başlandı. Bu durum, polikliniklere başvuru oranlarını artırırken, Acıbadem Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem, uzun süren öksürüğün sebepleri ve tedavi yöntemleri hakkında önemli uyarılarda bulundu.  "Sigara içen, kronik hastalığı olan ve alerjik yapıya sahip kişilerde uzun süreli öksürük görülebilir"  Sigara içen, kronik hastalığı olan ve alerjik yapıya sahip kişilerin dikkatli olması gerektiğini belirten Dr. Ertem, "Öksürüğün uzaması, özellikle viral enfeksiyonların etkisiyle daha sık görülebilmektedir. Sağlıklı bireylerde bile üst solunum yolu enfeksiyonları bazen uzun süre devam edebiliyor ve tekrarlayabiliyor" dedi. Bununla birlikte sigara içen kişilerde, kronik hastalıkları olanlarda ve alerjik yapıya sahip bireylerde de uzun süreli öksürüklerin görülebileceğini belirten Dr. Ertem, bu hastaların alerji tedavisi almadan öksürüğün geçmeyeceğini ifade etti.  "Sigara içenlerde, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi hastalıklar da akla gelmelidir" diyen Dr. Ertem, reflü gibi mide rahatsızlıklarının da uzun süreli öksürüğün nedenlerinden biri olabileceğini belirtti ve son dönemde COVID-19 ile birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarının arttığını söyledi. Dr. Ertem, "COVID-19'un etkisi azalmış olsa da, sinüzit ve faranjit gibi hastalıklara sebep olmakta ve uzun süreli geçmeyen öksürüğe neden olmaktadır" diye konuştu.  "Her zaman tedavi antibiyotikle yapılmaz"  Ertem, her zaman antibiyotik ve öksürük kesicilerle hastalığın geçmediğini belirterek, çoğu zaman öksürük geçmediğinde alerji ilaçları ya da nefes açıcı ilaçlar verilebileceğini söyledi. Ayrıca ilaç kullanmak istemeyen hastalara alternatif tedavi yöntemlerini öneren Ertem, "Geniz temizliği, burun spreyleri, bol sıvı alımı ve bitki çayları da tedaviye destek yöntemler arasında yer alabilir" dedi. Bazı hastaların ise şiddetli öksürükle hastaneye başvurduğunu ve bazen tedaviye yanıt alamadıklarını ifade eden Dr. Ertem, "Bazı durumlarda, kortizollu tedaviler de uygulanmak zorunda kalabiliyoruz" diye konuştu.  "Soğuk hava, faranjit gibi hastalıkları daha da kötüleştirebilir"  Dr. Ertem, soğuk havalarda bağışıklık sisteminin zayıfladığını ve virüslerin daha hızlı yayıldığını belirterek, "Soğuk hava, faranjit gibi hastalıkları daha da arttırıyor. Bu yüzden soğuk havalardan korunmak, enfeksiyon riskini azaltmak için büyük önem taşıyor" şeklinde konuştu. 

Enerji içeceği uyarısı:"Enerji verdiğine inanmadığımız için tüketilmesini önermiyoruz" Haber

Enerji içeceği uyarısı:"Enerji verdiğine inanmadığımız için tüketilmesini önermiyoruz"

 Son yıllarda özellikle gençler arasında popülerliğinin arttığı ifade edilen enerji içeceklerine karşı uyarılarda bulunan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Menekşe Çaptuğ, "250 militresinde kafein 5 Türk kahvesindeki kafein kadardır ancak bu sentetik kafeindir. Kan basıncını yüksekliğini artırabilir, mevcut diyabetin daha kötüleşmesine, kalp damarlarında kasılma yapıp peş peşe tüketimlerde özellikle ani kalp durması yapabildiği gibi ritim bozuklukları yapabilir" dedi.   Son yıllarda özellikle gençler arasında popülerliğinin arttığı ifade edilen enerji içeceklerine karşı uzmanlar uyarıyor. Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü'nden Uzm. Dr. Menekşe Çaptuğ da enerji içeceklerinin içeriğine yönelik bilgi verdi, yüksek kafein miktarının vücutta birçok olumsuz etki oluşturduğuna dikkat çekti. Uzm. Dr. Çaptuğ, 18 yaş altı, diyabet ve kalp rahatsızlıkları gibi hastalıkları bulunan kişilerin ise uzak durması gerektiğini söyledi. "Peş peşe tüketimlerde özellikle ani kalp durmasına kadar yapabilir"  Enerji içeceklerinin içeriğine ilişkin bilgi veren İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Menekşe Çaptuğ, "Enerji içecekleri diğer kafeinli içeceklerle kıyaslandığında orta seviyelerden yüksek seviyelere kadar kafein içeren içeceklere denir. Glikoz normal sofra şekeri şeklinde bulunmayıp yüksek fruktozlu mısır şurubu şeklindedir. Bu bileşen de karaciğer yağlanmasının başlıca nedenlerinden biridir. Enerji içeceklerinin içerisindeki kafein kahvedeki doğal kafeinle benzer olmayıp sentetik kafein şeklindedir. 250 mililitre enerji içeceğindeki kafein miktarı 5 Türk kahvesindeki kafein kadardır ancak buradaki kafein doğal kafeinden ziyade sentetik kafeindir. Sentetik olması nedeniyle de zararlarıyla karşı kaşıya kalmaktayız. 18 yaş altındaki bireylerde, kalp rahatsızlığı olan bireylerde kullanılmasını önermiyoruz. Gebe ve emziren kadınlarda böbrek yetmezliği bulunanlarda, kafeine hassas bünyelerde de yine kullanılmasını çok önermiyoruz. Kan basıncını yüksekliğini artırabilir, mevcut diyabetin daha kötüleşmesine, kalp damarlarında kasılma yapıp peş peşe tüketimlerde özellikle ani, kalp durmasına kadar yapabildiği gibi kalp ritim bozuklukları yapabilir" dedi.  "Enerji verdiğine inanmadığımız için tüketilmesini önermiyoruz"  Enerji içeceği kutularının üzerine uyarıların küçük puntolarla yazılması sebebiyle kimi zaman kullanıcıların fark etmediğini aktaran Uzm. Dr. Çaptuğ, sözlerine şöyle devam etti:  "Enerji içeceklerinin daha çok genç popülasyonda, sporcularda, sınav çalışmak üzere uyanık kalmak amacıyla gençlerde tüketimi günden güne artmaktadır. Hem sağlıklı bireylerde hem de mevcutta zaten belirli rahatsızlıkları olan kişilerde açıkçası gerçek bir enerji verdiğine inanmadığımız için tüketilmesini önermiyoruz. Satışa sunulan bir 250 mililitrelik enerji içeceğinde 8 adet küp şeker miktarında şeker bulunmakta. Art arda enerji içeceklerinin tüketilmesini, 18 yaş altı kişilerin kullanımını kesinlikle önermiyoruz. Bir içecekte bulunması gereken maksimum kafein miktarı yasal düzenlemelerle de zaten belirtilmiştir. Kişi bunları peşi sıra ya da bir gün içerisinde çok fazla miktarda tükettiğinde maksimum düzeyin üzerine çıkması nedeniyle mevcut riskleri kendi açısından çok fazla arttırmış olacak. Bu içecekler genel olarak genç, aktif grupta kullanımı gittikçe kullanımı yaygınlaşan içecekler ancak daha doğal yollarla enerjik kalabilmenin yollarına bakılmalı. Sporla birlikte asla kullanılmaması gerektiğinin altını çizmek istiyorum, uyanık kalabilmek adına özellikle sınav dönemi gençlerin bu tarz ürünlere başvurmaması gerektiğini, ayrıca alkolle karıştırılmaması konusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda kişilerin daha dikkatli olmasını diliyorum. Bu ürünlerin zararları konusunda çocuklarıyla konuşabilirler, bu ürünleri evde bulundurmamak en başlıca belki yapılabilecek şeyler arasında" 

Hasta olan ya da hastalıktan korunmak isteyen vatandaşlar çareyi aktarlarda arıyor Haber

Hasta olan ya da hastalıktan korunmak isteyen vatandaşlar çareyi aktarlarda arıyor

Gaziantep'te soğuk havalarda vatandaşlar soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlardan korunmak için aktarlara ilgi gösteriyor.   Gaziantep'te soğuk havalarda hasta olan yada hastalıktan korunmak isteyen vatandaşlar, çareyi aktarlarda buluyor. Zencefil, ıhlamur, hibiskus, zahter ve ada çayı gibi bağışıklık sistemini güçlendiren ürünleri talep eden vatandaşlar, aktarlarda yoğunluk oluşturuyor. Vatandaşlar, kimyasal ilaçlara alternatif olarak bitkisel çözümleri tercih ediyor. Gaziantep'te aktarıcılık yapan Semih Sepin, vatandaşların kışın genelde karışım olarak bilinen kış çayı ile zahter çayı ve ıhlamuru tercih ettiğini söyledi.  “Gaziantepli vatandaşlar zahter çayını ve ıhlamuru tercih ediyor”  Kış aylarında bitki çaylarına ilginin fazla olduğunu ifade eden 24 yaşındaki Semih Sepin, “Kış aylarında vatandaşlar zahter çayına talep gösteriyor. Yapımı kolay ve ses kısıklığı başta olmak üzere soğuk algınlığa iyi geldiği için çok tercih ediliyor. Ihlamur ve ada çayı gibi bitki çaylarına da talep yoğun. Zencefil ve zerdeçalı karıştırıp sabah tüketen vatandaşlar da var. Müşteriler doğal olduğu için aktarlara sık sık gelip alışveriş yapıyor. Gaziantepli vatandaşlar zahter çayını ve ıhlamuru tercih ediyor. Bu bitki çayları bronşit, grip, soğuk algınlığı ve iltihap gibi hastalıklarına iyi gelir” dedi.  “Ben tüm vatandaşlara doğal bitki çaylarını tavsiye ediyorum”  Doğal bitki çaylarının insan vücuduna iyi geldiğini söyleyen vatandaşlardan Ökkeş Kömür, “Geleneksel bitkiler insan anatomisine uygun. Bu yüzden kışın soğuk algınlığı gibi hastalıklara iyi gelmesi amacıyla doğal bitki çayları kullanıyoruz. Ben tüm vatandaşlara doğal bitki çaylarını tavsiye ediyorum” diye konuştu. 

Bacaklarındaki şişkinlik, kalbe uzanan böbrek tümörünün habercisi oldu Haber

Bacaklarındaki şişkinlik, kalbe uzanan böbrek tümörünün habercisi oldu

Nefes darlığı ve bacaklarda şişkinlik şikayetleriyle hastaneye başvuran ve böbreklerinden kalbe kadar uzanan tümör olduğu tespit edilen 72 yaşındaki Kırgızistan uyruklu Toktashın Saitov, İstanbul'da geçirdiği riskli ameliyatın ardından sağlığına kavuştu.   Kırgızistan'da yaşayan Toktashın Saitov, bacaklarında meydana gelen şişkinlik ve nefes darlığı nedeniyle İstanbul'da yaşayan ailesinin yanına gelerek, Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne başvurdu. 72 yaşındaki Saitov, burada böbreklerinden başlayıp kalbe kadar uzanan tümör olduğunu öğrendi. Saitov, böbreklerinden kalbinin sağ kulakçığına ve sağ karıncığına kadar yayılan tümör nedeniyle oldukça riskli bir ameliyat geçirdi. Vücudundaki tümörler temizlenen hastaya aynı zamanda bypass da uygulandı. Ameliyatın başarıyla tamamlanmasının ardından sağlığına kavuşan Saitov, birkaç gün içinde taburcu edildi.  Böbrek alınırken, kalpteki tümörler temizlendi  Toktashın Saitov'un ameliyatını gerçekleştiren Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Uğurlucan, “Hastamızda böbrek kanseri vardı. Bize üroloji tarafından yönlendirildi. Hastanın böbreğindeki kanser, vücudunun alt yarısından kanı kalbe taşıyan ana toplardamar vasıtasıyla kalbin sağ kulakçığına, oradan da sağ karıncığına kadar ulaşmıştı. Tümörüm pıhtısı ve kendisi kalbine kadar uzanıyordu. Onun için üroloji doktoru arkadaşlarla birlikte komplike bir ameliyat yapmamız gerekiyordu. Onların tümörlü böbreği çıkartması gerekiyordu. Bizim de bu sırada kalbe kadar uzanmış olan tümörü çıkartmamız gerekiyordu. Birlikte çalışma yaparak hastayı tedavi ettik” dedi.  Hem tümör hem bypass ameliyatı aynı anda yapıldı  Hastaya mayıs ayında stent takılmış olduğunu ve başka damarlarda da darlık bulunduğunu, bu nedenle ameliyat sırasında bypass operasyonu da gerçekleştirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Uğurlucan, “Tümör böbreği tamamen kaplamıştı, hastanın ameliyattan başka şansı yoktu. Tümörün tamamının çıkarılması ve kalbindeki tümörlerin temizlenmesi gerekiyordu. Aksi takdirde kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kısa sürede kaybedecekti. Bu tümörün çıkarılması, tedavi edilmesi, bypasslarının yapılması, hastaya uzun bir ömür kazandırdı” diye konuştu.  Hastanın yaşı itibarıyla büyük bir ameliyat olduğunu, ancak tecrübeli bir ekip olduklarını ifade eden Prof. Dr. Uğurlucan, “İyi bir merkeziz. Böyle ameliyatları burada yapabiliyoruz. Bu hastada da düzgün sonuçlar elde ettik. Bu da bizi mutlu etti. Biz hastamızı ameliyattan sonra yaklaşık 2 gün yoğun bakımda tuttuk. 4-5 gün serviste kaldıktan sonra erken taburcu oldu. Günlük yaşamına yavaş yavaş dönüyor” ifadelerini kullandı.  “Yürüyemez hale gelmiştim”  Toktashın Saitov, ameliyattan önce nefes darlığı çektiğini, yürüyemez hale geldiğini belirterek, doktorlarına teşekkür etti. Şu an sadece dikişlerinden dolayı ağrısı bulunduğunu belirten Saitov, hem ameliyat öncesi hem de sonrası kendisine gösterilen ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 

16 Yaşındaki Çocuk, Dünyada Binde 1 ile 3 Oranında Görülen Hastalıkla 14 Yıldır Mücadele Ediyor Haber

16 Yaşındaki Çocuk, Dünyada Binde 1 ile 3 Oranında Görülen Hastalıkla 14 Yıldır Mücadele Ediyor

Sakarya'da tekrarlayan menenjit tanısıyla birçok kez hastanede yatan 16 yaşındaki çocuk, 2 buçuk yaşında koyulan ve dünyada binde 1 ile 3 oranında beyin zarında görülen Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) hastalığıyla 14 yıldır mücadele ediyor. Bu hastalığın tedavisinin tek bir ilaçla yapıldığını ve ömür boyu kullanılması gerektiğini belirten Uzman Doktor Mehmet Kılıç, “Genetik bir hastalık, gen taşıyan anne ve baba her iki geni çocuğa aktarıyor ve hastalık ortaya çıkıyor” dedi.   Sakarya'da tekrarlayan menenjit tanısıyla birçok kez hastanede yatan 16 yaşındaki Semih Yılmaz'a, 2 buçuk yaşında yapılan tahliller neticesinde dünyada binde 1 ile 3 oranında beyin zarında görülen Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) teşhisi koyuldu. Teşhis koyulduğu dönemde literatürde dünyada ikinci vaka olarak bilinen Semih Yılmaz, bu hastalıkla tedavisinde kullanılan tek bir ilaçla 14 yıldır mücadele ediyor. Genetik yollarla aktarılan FMF hastalığında ilacın yanlış veya eksik kullanılması durumunda da kalıcı hasar bırakması ön görülüyor. Nadir görülen bu hastalığın tedavisindeki ilacın ömür boyu kullanılması gerektiğini belirten Uzman Doktor Mehmet Kılıç, “Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) hastalığı diye bildiğimiz bir hastalık ve çok nadir görülür. Bu hastalık genelde iç organların zarlarını tutar. Karın, akciğer dışındaki zarları bazen de eklemleri tutar ancak çok nadir olarak beyindeki zarı tutar ve menenjiti taklit eder. Diğer bir nadir yer ise kalp zarını tutar ve kalp krizi geçiriyormuş gibi yoğun bakımda da yatırabilir” dedi.  “Dünya literatüründe bir tane vardı ve bu hastamız ikinciydi”  Tekrarlayan menenjit ile hastanın kendisine başvurduğunu aktaran Uzman Doktor Mehmet Kılıç, “Bu hastamız şuan 16 yaşında ve 2 buçuk yaşında bize geldiğinde 4-5 kez menenjit geçirdiği beyan edildi. Benim aklıma da tekrarlayan menenjit yapan hastalıklar geldi ve bu hastalıklar da beyin zarının yırtılmasıyla giden bir menenjit olabilirdi diğeri de FMF olabilirdi. Ben hastayı ileri merkeze yönlendirdim ve orada FMF'in beyin zarı tutulumunun olduğunu düşünmüş. Hasta tekrar bize müracaat ettiğinde ben genetik teşhisini gönderdim ve FMF pozitif geldi. FMF dünyada coğrafi olarak Asya, Akdeniz coğrafyası, Yahudilerde görülür ve sıklığı ise binde bir ile üçtür. İç organların tuttuğu nadir yerlerde beyin zarı ve kalp zarıdır. Hastamızın teşhisini koyduğumuz tarihte Ailevi Akdeniz Ateşi dünya literatüründe bir tane vardı ve bu hastamız ikinciydi. Dünyada ikinci vaka olan bu hastamıza tekrarlayan menenjitin FMF'e bağlı olduğunu tespit ettik. Gen analiziyle de yüzde 99 teşhisini koyduk. Colsium Dispert ilacıyla da yaklaşık 14 yıldır hiç atak geçirmeden hastalıksız yaşıyor ve şifa buldu. İlaçlarını aksattığı veya menenjit atağı geçirdiği dönemlerde sol gözünde bir küçülme oldu böyle bir kalıntı bırakma durumu var. Bu sebeple ilacı hiçbir şekilde ara vermeden ömür boyu düzenli olarak kullanması gerekiyor” diye konuştu.  “Tekrarlayan menenjitlerin FMF olabileceğini düşünmekte fayda var”  Hastalığın genetik olduğunu belirten Kılıç, “Gen taşıyan anne ve baba her iki geni çocuğa aktarıyor ve hastalık ortaya çıkıyor. Tekrarlayan menenjitlerin FMF olabileceğini düşünmekte fayda var, yoksa gereksiz yere hastamız gibi 5-6 kere hastanede yatıp 8-10 gün menenjit tedavisi görülür. Tekrarlayan menenjit ataklarıyla gelen hastalarda FMF'in olabileceğini düşünmekte fayda var” şeklinde konuştu.  “İlaçların hiçbir yan etkisi yok, pahalı değil ve devlet tarafından karşılanıyor”  16 yaşındaki FMF hastası Semih Yılmaz, “Bu zamana kadar hastalık için il il gezdik. Bir çok kez üzerimde teşhis kondu. Şuanda eskisi kadar kötü değilim ve daha iyiyim. Sol gözümde kayma oldu” derken anne Aslı Sevinç Güler, “Semih doğduğundan beri ateşlenen bir çocuktu. Hastaneye götürdüğümde vücudundaki yüksek enfeksiyondan dolayı hastanede yatıyordu. Hocamızla yolumuz kesişti ve yapılan tahliller neticesinde çocuğumun hastalığı ortaya çıktı. Semih'in sadece sol gözünde bir doku kaybı oldu onun dışında sağlığı çok iyi. İlaçların hiçbir yan etkisi yok, pahalı değil ve devlet tarafından karşılanıyor” ifadelerini kullandı. 

Ihlamur Birçok Hastalığa Karşı Etkili Destek Sağlıyor Haber

Ihlamur Birçok Hastalığa Karşı Etkili Destek Sağlıyor

Kış aylarının vazgeçilmez doğal şifa kaynağı olan ıhlamur, birçok hastalığa karşı etkili destek sağlıyor.   Soğuk kış günleriyle birlikte bitki çaylarına olan ilgi artarken, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve soğuk algınlığına iyi geldiği bilinen ıhlamur, vatandaşların en çok tercih ettiği doğal ürünlerin başında geliyor. İçeriğinde bulunan antioksidan ve rahatlatıcı bileşenler sayesinde ıhlamur, hem hastalıklara karşı koruma sağlıyor hem de stresi azaltıyor. Kış mevsiminin etkilerini hissettirdiği bugünlerde, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklara karşı vatandaşlar doğal şifa kaynağı ıhlamura yöneliyor.  “Çocuk, yetişkin, yaşlı herkesin kullanımına uygun bir bitki”  Kış ve soğuk denilince akla gelen ilk bitkinin ıhlamur olduğunu belirten Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Ayşen Çebiç, “Bizim kış ayında en çok sattığımız bitkilerden bir tanesi. Kış denilince akla ıhlamur gelmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi, ıhlamurun içerisinde bulunan ekstraktlardan dolayı yoğun kokusu ve faydasıdır. Ihlamur, kış aylarında soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlara çok iyi gelmektedir. Çocuk, yetişkin, yaşlı herkesin kullanımına uygun bir bitki olduğu için en fazla tercih edilmesinin sebeplerinden biri de budur. Ihlamur iki çeşide ayrılır; yaprak ıhlamur ve çiçek ıhlamur. Çiçek ıhlamurun içeriğinde daha fazla ekstraktlı yağlar olduğu için daha fazla tercih edilmesini öneriyoruz. Ihlamur içerken de günde 3 bardağı geçmemesi özellikle önemlidir. 3 bardağı geçen ıhlamur, kişide su kaybına yol açarak ishale sebep olabilir. Hamile ve yeni doğum yapmış kadınların doktor kontrolünde kullanmasını öneriyoruz. Bunun dışında, 7 yaşından 70 yaşına kadar herkesin güvenle içebileceği bir bitkidir” dedi.  “Sıcak tüketilen ıhlamur, vücuttan toksin ve ağır kimyasalları attığı için sıcak tüketilmesini özellikle öneriyoruz”  Ihlamur demleme yönteminden de bahseden Çebiç, “Ihlamur 5 dakika demlenip süzüldükten sonra ılık ya da sıcak şekilde tüketilebilir. Sıcak tüketilen ıhlamur, vücuttan toksin ve ağır kimyasalları attığı için sıcak tüketilmesini özellikle öneriyoruz. Bununla birlikte, ılık tüketen kişiler bal ile içebilir. Ihlamuru sade içemeyenler şeker ile tüketmek istiyorlarsa, şeker bitkinin özünü kaçıracağından dolayı faydasını minimal seviyeye indirir. Bu nedenle balla kullanılmasını öneriyoruz. Bütün bitki çaylarında balın tercih edilmesini özellikle vurguluyoruz. Bal, bitkinin özünü kaçırmadığı gibi ılık tüketilen ıhlamur ile birlikte mide hassasiyetine, reflüye ve şeker hastalarının insülin direncine de iyi gelmektedir. Bal tercih ederken de doğal bal kullanılmasını öneriyoruz” şeklinde konuştu.  “Defalarca kaynatılan ıhlamurun vücuda hiçbir faydası olmaz”  Ihlamuru kaynatırken yalnızca tek seferlik bir kaynatma önerdiklerini ifade eden Ayşen Çebiç, “Defalarca kaynatılan ıhlamurun vücuda hiçbir faydası olmaz. Demleme yöntemi olarak iki farklı yöntem öneriyorum. Bunlardan birincisi, kaynamış suyun içerisine bir tutam ıhlamur atılarak 10 dakika demlenip içilmesidir. İkincisi ise, ıhlamurun 5 dakika kaynatılarak sıcak bir şekilde içilmesidir. Böylece vücuttaki toksinler ve ağır kimyasallar atılabilir. Ancak defalarca ıhlamuru kaynatarak içenlere bunun kesinlikle zararlı olduğunu söylüyoruz. Çünkü defalarca kaynatılan ıhlamur faydadan çok zarar sağlar” diye konuştu.

Ihlamur Birçok Hastalığa Karşı Etkili Destek Sağlıyor Haber

Ihlamur Birçok Hastalığa Karşı Etkili Destek Sağlıyor

Kış aylarının vazgeçilmez doğal şifa kaynağı olan ıhlamur, birçok hastalığa karşı etkili destek sağlıyor.   Soğuk kış günleriyle birlikte bitki çaylarına olan ilgi artarken, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve soğuk algınlığına iyi geldiği bilinen ıhlamur, vatandaşların en çok tercih ettiği doğal ürünlerin başında geliyor. İçeriğinde bulunan antioksidan ve rahatlatıcı bileşenler sayesinde ıhlamur, hem hastalıklara karşı koruma sağlıyor hem de stresi azaltıyor. Kış mevsiminin etkilerini hissettirdiği bugünlerde, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklara karşı vatandaşlar doğal şifa kaynağı ıhlamura yöneliyor.  “Çocuk, yetişkin, yaşlı herkesin kullanımına uygun bir bitki”  Kış ve soğuk denilince akla gelen ilk bitkinin ıhlamur olduğunu belirten Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Ayşen Çebiç, “Bizim kış ayında en çok sattığımız bitkilerden bir tanesi. Kış denilince akla ıhlamur gelmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi, ıhlamurun içerisinde bulunan ekstraktlardan dolayı yoğun kokusu ve faydasıdır. Ihlamur, kış aylarında soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlara çok iyi gelmektedir. Çocuk, yetişkin, yaşlı herkesin kullanımına uygun bir bitki olduğu için en fazla tercih edilmesinin sebeplerinden biri de budur. Ihlamur iki çeşide ayrılır; yaprak ıhlamur ve çiçek ıhlamur. Çiçek ıhlamurun içeriğinde daha fazla ekstraktlı yağlar olduğu için daha fazla tercih edilmesini öneriyoruz. Ihlamur içerken de günde 3 bardağı geçmemesi özellikle önemlidir. 3 bardağı geçen ıhlamur, kişide su kaybına yol açarak ishale sebep olabilir. Hamile ve yeni doğum yapmış kadınların doktor kontrolünde kullanmasını öneriyoruz. Bunun dışında, 7 yaşından 70 yaşına kadar herkesin güvenle içebileceği bir bitkidir” dedi.  “Sıcak tüketilen ıhlamur, vücuttan toksin ve ağır kimyasalları attığı için sıcak tüketilmesini özellikle öneriyoruz”  Ihlamur demleme yönteminden de bahseden Çebiç, “Ihlamur 5 dakika demlenip süzüldükten sonra ılık ya da sıcak şekilde tüketilebilir. Sıcak tüketilen ıhlamur, vücuttan toksin ve ağır kimyasalları attığı için sıcak tüketilmesini özellikle öneriyoruz. Bununla birlikte, ılık tüketen kişiler bal ile içebilir. Ihlamuru sade içemeyenler şeker ile tüketmek istiyorlarsa, şeker bitkinin özünü kaçıracağından dolayı faydasını minimal seviyeye indirir. Bu nedenle balla kullanılmasını öneriyoruz. Bütün bitki çaylarında balın tercih edilmesini özellikle vurguluyoruz. Bal, bitkinin özünü kaçırmadığı gibi ılık tüketilen ıhlamur ile birlikte mide hassasiyetine, reflüye ve şeker hastalarının insülin direncine de iyi gelmektedir. Bal tercih ederken de doğal bal kullanılmasını öneriyoruz” şeklinde konuştu.  “Defalarca kaynatılan ıhlamurun vücuda hiçbir faydası olmaz”  Ihlamuru kaynatırken yalnızca tek seferlik bir kaynatma önerdiklerini ifade eden Ayşen Çebiç, “Defalarca kaynatılan ıhlamurun vücuda hiçbir faydası olmaz. Demleme yöntemi olarak iki farklı yöntem öneriyorum. Bunlardan birincisi, kaynamış suyun içerisine bir tutam ıhlamur atılarak 10 dakika demlenip içilmesidir. İkincisi ise, ıhlamurun 5 dakika kaynatılarak sıcak bir şekilde içilmesidir. Böylece vücuttaki toksinler ve ağır kimyasallar atılabilir. Ancak defalarca ıhlamuru kaynatarak içenlere bunun kesinlikle zararlı olduğunu söylüyoruz. Çünkü defalarca kaynatılan ıhlamur faydadan çok zarar sağlar” diye konuştu.

“Gerçekten delirten bir hastalık” Haber

“Gerçekten delirten bir hastalık”

İzmir'de hayatının 4 yılını halk arasında ‘delirten ağrı' olarak da bilinen trigeminal nevraljiyle ızdırap içinde geçiren Zekiye Öztaran, ‘gasser ganglion radyofrekans termokoagülasyon' tedavisiyle sağlığına kavuştu.   Karabağlar ilçesinde yaşayan 68 yaşındaki Zekiye Öztaran, yaklaşık 4 yıl önce yüzünün sağ yarısında ‘elektrik çarpması' şiddetindeki ağrıları nedeniyle hastaneye başvurdu. Hastanede yapılan tetkiklerde yaşlı kadına, halk arasında ‘delirten hastalık' olarak da adlandırılan ‘trigeminal nevralji' tanısı konuldu. Öztaran, ilaç tedavisine rağmen yıllarca ağrılarından kurtulamadı. Ağrıları nedeniyle uyuyamayacak ve iş yapamayacak hale gelen hasta, son olarak İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurdu. Burada Algoloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Gölboyu kontrolünde, ‘gasser ganglion radyofrekans termokoagülasyon' tedavisi uygulanan Öztaran, ağrılarından kurtularak sağlığına kavuştu.  “Bir daha olursam herhalde yaşayamam”  Tedavi olmanın mutluluğunu yaşayan Zekiye Öztaran, “İlk önce diş çekimine gittim ve dişimi çektirdim. Yaklaşık 10 gün sonra yüzümde şimşekler çakmaya başladı. Tekrar aynı doktora gittim ve ‘elektrik çarpması var' dedim. Doktorum da beni acil olarak nöroloji uzmanına yönlendirdi. Orada tedavi uyguladılar. Allah kimseye vermesin, düşmanıma bile. Yemek yerken elektrik çarpması gibi bir acı oluşurdu. Arkasından ağrı girerdi. Çok kötü bir şey. Bir daha olursam herhalde ben yaşamam. Şimdi 15-20 gündür elektrik çarpması yok. Fakat biraz ağrılarım var. Eskiye göre gayet iyiyim”  “Kısa süren ancak hayatı zindan eden bir hastalık”  Hastalığa dair bilgiler aktaran Doç. Dr. Emre Gölboyu, “Hastamızın ağrıları ilaç tedavisine rağmen iyileşmiyordu. Bu hastalık, hastanın yüzünün bir tarafında, ‘şimşek çakması' gibi ağrılar olarak kendini gösterir. Hastalık, kısa süren ancak hayatı zindan eden, yemek yemesini, diş fırçalamasını engelleyebilecek düzeydedir. Hastaların kilo vermesini, bazen yanlışlıkla bütün dişlerinin çekilmesine kadar sebep olabilecek kronik bir hastalık” dedi.  Doç. Dr. Gölboyu, uygulanan tedaviye yönelik yaptığı açıklamada, “En başta hastanın yaşını dikkate alıyoruz. Eğer çok genç yaştaysa ya da bunun sebebi bir MS hastalığıysa, böyle hastalarda daha çok ‘gamma knife' tedavisi öneriyoruz. Ancak cerrahi süreci kaldıramayacak ya da yaşı ileri hastalarda Algoloji tarafından yapılan radyo frekans yöntemlerini öneriyoruz. Biz de kliniğimizde günübirlik işlem şeklinde, floroskopi denilen röntgen makinesi kullanarak buradaki sinirlere ulaşıyoruz ve bu sinirleri geçici bir süre yakıyoruz. Bu sayede hastalarımız yaklaşık 2-3 yıl kadar, ağırlığında azalma, günlük işlerinde ve hayat kalitesinde artış, kilo alma, yemek yerken daha rahat etme gibi dönüşlerle bize gelmekteler” diye vurguladı.  “Hastamızın ağrıları giderek azaldı”  Hastalığın tedavisinin sadece ameliyat ve ilaç olmadığını, aynı zamanda ekip halinde çalışmanın da bu süreçte önemli rol oynadığına dikkat çeken Doç. Dr. Gölboyu, şunları kaydetti:  “Hastanın bu tedavi bütününe dahil olması önemli. Hastamızın şu an için ‘şimşek çakma' tarzındaki ağrıları giderek azaldı. Yemek yemesi daha rahatladı. Yüzüne dokunabiliyor, yüzüne rüzgar geldiğinde ağrı hissetmiyor. Göreceli olarak daha rahat ancak ilaçlarını da tamamen bırakamıyoruz. İlaçlarla takibine devam ediyoruz.”  “Sadece Algoloji tarafından yapılmalı”  Uygulanan tedavi yönteminin sadece uzman Algoloji hekimleri tarafından yapıldığını söyleyen Gölboyu, Türkiye'de Algoloji uzmanlık sayısının giderek arttığına da dikkat çekti. Türkiye'deki büyük merkezlerde sayılarının artmasıyla da ülkenin her yerinde bu tedavinin uygulanmaya başlandığının altını çizen Gölboyu, bu işlemin özellikli bir işlem olduğunu ve sadece Algoloji tarafından yapılmasını da önemle vurguladığını belirtti.  “Gerçekten delirten bir hastalık”  Zekiye Öztaran'ın oğlu Polat Kocaarapoğlu ise “Annem, sırf bu ağrıları yaşayacak diye sabahları kahvaltı yapmak, duşa girmek istemezdi. Yüzünü yıkayamazdı, dişlerini fırçalayamazdı. Çok az yemek yiyordu ve şiddetli ağrıları başlıyordu. Ağrıdan dolayı yerinden zıplıyordu. Sağ olsun doktorumuz bizimle çok ilgilendi. Şu an ağrıları yok, çok iyi. Gerçekten delirten bir hastalık” ifadelerine yer verdi. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.