Hava Durumu

#Kanser

Yeni Marmara Gazetesi - Kanser haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kanser haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Vücuttaki her leke masum olmayabilir: ‘ABCDE’ kuralına dikkat Haber

Vücuttaki her leke masum olmayabilir: ‘ABCDE’ kuralına dikkat

Hem Türkiye’de hem de dünyada cilt kanseri vakalarında artış görüldüğüne dikkat çeken Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, cilt kanserinden korunmak için yapılması gerekenleri anlattı. Kelleci, "Güneşin zararlı etkilerine bağlı cilt hasarlarının yüzde 90’ı, korunma önlemleriyle engellenebilmektedir" dedi.   Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl dünyada yaklaşık 132 bin melanom cilt kanseri vakası teşhis ediliyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 5 binden fazla yeni cilt kanseri vakası bildiriliyor. Ciltte oluşan lezyonlar, lekeler ve değişimler çoğu zaman hafife alınsa da, Türkiye’de ve dünyada artan cilt kanseri vakaları bu konuda toplumun bilinçlendirilmesini zorunlu kılıyor. Medicana Sağlık Grubu Dermatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, "Güneşin zararlı etkilerine bağlı cilt hasarlarının yüzde 90’ı, korunma önlemleriyle engellenebilmektedir" açıklamalarında bulundu.  Özellikle yaz ayları yaklaşırken güneşin zararlı UV ışınlarına karşı önlem almak önem taşıyor. Güneş ışınlarına uzun süre ve korumasız maruz kalmak ciltte kalıcı hasarlara ve zamanla kanser oluşumuna yol açabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl dünyada yaklaşık 132 bin melanom cilt kanseri vakası teşhis ediliyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 5 binden fazla yeni cilt kanseri vakası bildiriliyor. Medicana Sağlık Grubu Dermatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, "Güneşin zararlı etkilerine bağlı cilt hasarlarının yüzde 90’ı, korunma önlemleriyle engellenebilmektedir" açıklamalarında bulundu.  "Deri, vücudumuzun dış etkenlere karşı ilk savunma hattı, en geniş organı ve yaşam kalitemizi doğrudan etkileyen önemli bir yapıdır. Her gün güneşe, kimyasallara, çevresel toksinlere maruz kalan bu organ, zamanla birikimsel hasarlar görebilir" diyen Medicana Çamlıca Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Kelleci, özellikle çocukluk çağında yaşanan güneş yanıklarının ileriki yaşlarda deri kanseri gelişme riskini kalıcı olarak artıracağını, bu nedenle güneşten korunmanın, erken yaşta başlaması gereken bir alışkanlık olduğunu söyledi.  Güneş ışınlarının görünmeyen yüzüne dikkat  Yaşamın devamı için gerekli olsa da güneş ışınlarına kontrolsüz ve yoğun maruz kalmanın ciddi sağlık problemlerine yol açabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, en büyük tehditlerden biri olan ultraviyole (UV) ışınlarının üç ana gruba ayrıldığını belirterek bu ışınların özelliklerini şöyle anlattı:  UVA (320-400 nm): Derinin alt tabakalarına kadar nüfuz edebilir. Camdan geçebildiği gibi bulutlu havalarda da etkisini sürdürür. Ciltte yaşlanma, elastikiyet kaybı, leke oluşumu ve DNA hasarı gibi uzun vadeli etkilere yol açar.  UVB (280-320 nm): Cildin üst tabakasını etkiler, güneş yanıklarının başlıca nedenidir. DNA’ya doğrudan zarar vererek deri kanserlerinin gelişiminde önemli rol oynar.  UVC (100-280 nm): Atmosferdeki ozon tabakası tarafından emilir ancak bazı yapay kaynaklarda bulunabilir ve risk teşkil edebilir.  Her leke masum olmayabilir  Deri kanserinin vücudun herhangi bir yerinde oluşabilen ve erken fark edildiğinde büyük oranda tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, "Cilt kanseri yalnızca güneşle ilişkilendirilmemelidir. Ciltte görülen benlerin şekil, renk veya boyut değiştirmesi gibi belirtiler de ciddiye alınmalıdır. Her bireyin kendi cildini düzenli olarak kontrol etmesi ve şüpheli durumlarda uzman bir hekime başvurması hayati önem taşımaktadır" dedi.  Vücutta görülen benlerin ‘ABCDE’ kuralına göre takip edilebileceğini belirten Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, bu işaretlerden biri veya birkaçı varsa vakit kaybetmeden bir dermatoloji uzmanına başvurulması gerektiğini söyleyerek ‘ABCDE’ kuralını şöyle açıkladı:  "A, asimetri, benin bir yarısı diğerine benzemiyorsa; B, sınır, düzensiz, girintili-çıkıntılı kenarlarsa; C, renk, farklı renk tonları içeriyorsa, D, çap, 6 mm'den büyükse; E, evrim, zamanla büyüyor, kabuklanıyor, kaşınıyor veya kanıyorsa mutlaka takip altında tutulmalıdır."  10 adımda cilt kanserinden korunun  Günlük yaşamda alınacak basit önlemlerle bu riskin önemli ölçüde azaltılmasının mümkün olabileceğini belirten Uzm. Dr. Yusuf Kelleci, cilt sağlığını korumak ve cilt kanserinden korunmak için dikkat edilmesi gereken 10 etkili adımı şu şekilde sıraladı:  1. SPF 30 ve üzeri güneş kremi kullanın.  2. Kremi dışarı çıkmadan 20 dakika önce sürün.  3. Her 2 saatte bir ve yüzme / terleme sonrası tekrar uygulayın.  4. Geniş kenarlı şapka ve UV korumalı gözlük takın.  5. Sık dokunmuş, açık renkli giysiler tercih edin.  6. 10:00 - 16:00 saatleri arasında gölgede kalmaya çalışın.  7. Solaryumdan uzak durun.  8. Çocukları doğrudan güneş ışığına maruz bırakmayın.  9. Yıllık cilt muayenesi yaptırın.  10. Cildinizi düzenli olarak kendiniz kontrol edin. 

Cilt Kanserine Dikkat Haber

Cilt Kanserine Dikkat

Cilt kanserine karşı farkındalık oluşturmak amacıyla açıklamalarda bulunan Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Hilal Ayvaz Çelik, "1-31 Mayıs Cilt Kanseri Farkındalık Ayı" kapsamında korunma yolları hakkında uyarılarda bulundu.  Giderek artan güneş maruziyeti ve yaşam tarzı faktörleri, cilt kanseri vakalarında dikkat çeken bir artışa yol açıyor. Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Hilal Ayvaz Çelik, "1-31 Mayıs Cilt Kanseri Farkındalık Ayı" kapsamında yaptığı açıklamada, cilt kanserinin belirtileri, risk faktörleri ve korunma yöntemlerine dikkat çekti. Doç. Dr. Çelik, erken teşhisin hayat kurtardığını belirterek, vatandaşları düzenli dermatolojik kontroller konusunda uyardı.   Benlerdeki değişim ihmal edilmemeli  Cilt kanserlerinin deri hücrelerinde oluşan bazı mutasyonlar sonucu ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Hilal Ayvaz Çelik, bu kanserlerin kimi zaman belirti vermeden mevcut benlerin üzerinden gelişebileceğini, bazen de yeni oluşan benlerle kendini gösterebileceğini söyledi. Özellikle 40 yaşından sonra çıkan yeni benlerin dikkatle takip edilmesi gerektiğini ifade eden Çelik, "Benlerin renginde, şeklinde ya da boyutunda meydana gelen değişiklikler; kendiliğinden kanama, kaşıntı veya ağrı gibi durumlar ciddi bir uyarı işareti olabilir. Bu tür durumlarda mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır" dedi.  En tehlikelisi 'malign melanom'  Cilt kanserlerinin en yaygın üç türü hakkında bilgi veren Çelik, bazal hücreli kanserin (BCC) en sık görülen ancak en az tehlikeli tür olduğunu, genellikle burun, yanak ve kulak gibi güneşe açık alanlarda görüldüğünü belirtti. Skuamöz hücreli kanserin (SCC) ise cildin daha dış tabakalarında geliştiğini ve iyileşmeyen yaralar ya da yanık izleri üzerinden ortaya çıkabileceğini ifade etti. En tehlikeli türün ise malign melanom (MM) olduğuna dikkat çeken Çelik, "Melanom genç yaşlarda bile görülebilir ve çoğu zaman teşhis konulduğunda yayılmış olabilir. Bu nedenle şüpheli benler hızla değerlendirilmelidir" diye konuştu.  "Risk faktörleri göz ardı edilmemeli"  Cilt kanserine yakalanma riskini artıran faktörleri sıralayan Doç. Dr. Çelik, açık tenli olmak, yeşil ya da mavi göz rengine sahip olmak, çilli bir cilde sahip olmak, çok sayıda bene sahip olmak, ailede cilt kanseri öyküsü bulunması, güneşe yoğun maruz kalmak ve çocuklukta güneş yanığı geçirilmesinin en belirgin risk faktörleri olduğunu söyledi.  "Kesin tanı biyopsi ile konuyor"  Şüpheli lezyonlar görüldüğünde kesin tanının biyopsi ile konulduğunu belirten Çelik, "Lokal anestezi altında alınan doku örneğiyle kanserin tipi ve yayılma durumu belirlenir. Gerekli görülürse ileri görüntüleme yöntemleriyle hastalığın yayılımı da değerlendirilir" dedi.  "Tedavi yöntemi kişiye özel belirleniyor"  Tedavi sürecinin hastanın yaşı, kanserin tipi ve yaygınlığına göre değiştiğini söyleyen Doç. Dr. Çelik, öncelikle cerrahi müdahalenin uygulandığını, ancak bazı durumlarda krem tedavileri, kriyoterapi, fotodinamik tedavi, kemoterapi veya radyoterapi gibi alternatif yöntemlerin de kullanılabildiğini ifade etti.  "Cilt kanserinden korunmak mümkün"  Cilt kanserine karşı alınabilecek önlemler hakkında da bilgi veren Çelik, yaz-kış güneş koruyucu kullanımının ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı. Güneş kremlerinin 2 saatte bir yenilenmesi gerektiğini ifade eden uzman, deniz veya havuzdan sonra koruyucunun tekrar sürülmesinin önem taşıdığını belirtti. Dışarı çıkarken UV koruyuculu kıyafetlerin, şapkaların ve gözlüklerin kullanılmasını öneren Çelik, özellikle çocukların ve bebeklerin güneşten korunmasına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.  Solaryumdan uzak durulması gerektiğini belirten Çelik, bronzlaştırıcı kremlerin ya da gıdaların da deri sağlığı açısından risk taşıdığını ifade etti. Kalıcı oje uygulamalarında UV ışığa maruz kalmadan önce tırnak çevresine güneş koruyucu sürülmesinin önemini vurguladı.  "Ben kontrolleri ihmal edilmemeli"  Sigara ve tütün kullanımının da cilt sağlığına zarar verdiğini hatırlatan Doç. Dr. Çelik, ciltteki benlerin düzenli olarak ayna karşısında ya da duş sonrası incelenmesi gerektiğini söyledi. "Benlerde renk değişimi, asimetri, boyut artışı veya kanama gibi değişiklikler varsa bu ciddi bir uyarıdır" diyen Çelik, yılda en az bir kez dermatolog muayenesinin hayat kurtarıcı olabileceğini vurguladı. 

Yapay Zekâ İle Erken Teşhis Haber

Yapay Zekâ İle Erken Teşhis

12.Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi'nde uzmanlar, kanser oluşumunda genetik yatkınlığın önemine ve yapay zekâ destekli bireyselleştirilmiş erken teşhis yöntemlerinin geleceğine dikkat çekti. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, "Tüm kanserlerin yüzde 10-15'i kalıtsal nedenlere bağlı" derken, Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Karabulut, "Yapay zekâ, kişiye özel risk profilleri oluşturarak bireyselleştirilmiş izlem programları geliştirmemize imkân sağlayacak" ifadelerini kullandı.   23-27 Nisan tarihleri arasında Antalya'da düzenlenen 12.Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi'nde kanserle mücadelede genetik yatkınlıkların rolü ve yapay zekâ teknolojisinin gelecekte sağlık alanındaki yeri masaya yatırıldı. Uzmanlar, kişiye özel risk profili oluşturulmasının ve bireyselleştirilmiş takip programlarının hastalıkların erken tanısında kritik rol oynayacağını vurguladı.  "Kanser vakalarının yüzde 10-15'i kalıtsal faktörlere bağlı"  Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, kanser oluşumunda genetik faktörlerin önemine dikkat çekerek, "Neden bir insan kanser olur? Tüm kanserlerin yüzde 10-15'inde herediter faktörler var" dedi.  Karadurmuş, özellikle meme, yumurtalık ve rahim kanserlerinde BRCA1 ve BRCA2 genleri gibi mutasyonların etkili olduğunu belirterek, "Bugün akıllı ilaçların yüzde 90'ı, bir biyobelirteç üzerinden hastaya özgü geliştiriliyor. DNA tamirat mekanizmasındaki bozukluklar kansere yol açarken, aynı zamanda hedefli tedavilerle bu hastalık baskı altına alınabiliyor" diye konuştu.  Akciğer kanserinde noktasal mutasyonlar, melanomda cilt kanserlerinde spesifik gen değişimleri ve bağırsak kanserlerinde çoklu mutasyonların etkili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karadurmuş, "Bu genetik değişiklikler her geçen gün reçetelenebilir yeni ilaçlar için fırsat oluşturuyor" dedi.  "Bazen bir insanın doğduğu gün kansere yakalanacağı bellidir"  Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Karabulut ise kanser oluşumunda yalnızca genetik mirasın değil, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerinin de etkili olduğunu söyledi.  "Bazen bir insanın doğduğu gün kansere yakalanacağı bellidir. Ancak bazen kanseri tek bir nedene bağlamak mümkün değildir. Halk arasında duyulan 'şu kişi beni çok üzdü, kanser oldu' gibi ifadelerin bilimsel bir karşılığı yoktur" diyen Karabulut, neden-sonuç ilişkisini doğru kurmanın tedavi başarısında kilit önemde olduğunu vurguladı.  "Yapay zekâ ile kişiye özel takip programları oluşturulacak"  Karabulut, yapay zekâ teknolojisinin sağlık alanında sunduğu imkânlara da dikkat çekerek, "Yapay zekâ, aile soy ağaçlarını ve genetik verileri analiz ederek bireye özgü kanser risk profilleri oluşturabiliyor. Bu sadece genetik mutasyonları olan bireylerde değil, ailevi öyküsü bulunan ama genetik yatkınlığı olmayan bireylerde de uygulanabilecek. Gelecekte, kişiye özel izlem programları geliştirerek kanseri erken teşhis etmek mümkün olacak" dedi.  Karabulut, yapay zekânın risk tahmini yaparken gün, saat gibi net teşhis tarihi vermesinin ise henüz mümkün olmadığını, bu konudaki beklentilerin gerçekçi olması gerektiğini ifade etti.  "Bilimsel temeli olmayan tedavilere karşı uyarı"  Prof. Dr. Bülent Karabulut, kanser tedavisinde bilimsel dayanağı olmayan alternatif uygulamalara karşı da uyarıda bulundu. Karabulut, "Alternatif tıpta bazı bitkisel ürünler laboratuvar ortamında kanser hücresini öldürebilir. Ancak insan vücudunda aynı etkiyi göstermez ve ciddi yan etkilere yol açabilir. Örneğin zakkum bitkisi, laboratuvar ortamında kanser hücrelerini öldürebiliyor. Ancak bu doz, insan vücuduna uygulandığında öldürücü etkiye sahip oluyor. Bu nedenle yalnızca yarar değil, zarar verip vermediği de mutlaka araştırılmalıdır. Yapay zekâ, bu tür güvenlik verilerinin ayrıştırılmasında da önemli bir destek aracı olacak" ifadelerini kullandı.  Prof. Dr. Karabulut ayrıca, gelecekte yapay zekâ ile kişiye özel yaşam tarzı önerilerinin daha net ve yönlendirici hale geleceğini de belirtti. 

Uykusuzluk bağışıklık sistemini zayıflatıyor Haber

Uykusuzluk bağışıklık sistemini zayıflatıyor

 Yetersiz uykunun bağışıklık sistemini zayıflattığını söyleyen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Murat Alan, "Vücudumuzun kanser hücreleriyle mücadele etmesi için sağlıklı bir bağışıklık sistemi şarttır. Günde 6 saatten az uyku, sadece yorgunluk ve konsantrasyon problemleriyle sınırlı kalmaz, hücresel düzeyde bağışıklık baskılanması, DNA onarım mekanizmalarının bozulması ve tümör baskılayıcı genlerin etkinliğinin azalması gibi ciddi sonuçlara neden olabilir. Kansere karşı güçlü bir bağışıklık sistemi için düzenli ve kaliteli uyku, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite kadar önemlidir" dedi.   Modern yaşamın temposu, uykunun süresi ve kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir. Ancak bilimsel araştırmalar, günde en az 6 saat kaliteli uyku uyumanın bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışması için vazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor. Medical Park Ordu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Murat Alan, özellikle kanserin önlenmesinde ve tedavi sürecinde yeterli uykunun hayati bir rol oynadığını belirtti.  Gece uykusunun özellikle 23.00-05.00 saatleri arasında salgılanan melatonin hormonu açısından kritik olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Alan, "Melatonin yalnızca uyku düzenleyici değil; aynı zamanda güçlü bir antioksidan ve bağışıklık sistemini destekleyen bir hormondur. Araştırmalar, melatonin düzeyinin düşük olduğu bireylerde meme, prostat ve kolorektal kanser gibi bazı kanser türlerinin görülme sıklığının daha yüksek olduğunu gösteriyor" diye konuştu.  "Uykusuzluk bağışıklık sistemini zayıflatıyor"  Yetersiz uykunun bağışıklık sistemini zayıflattığını söyleyen Uzm. Dr. Murat Alan, "Yetersiz uyku, bağışıklık sisteminde yer alan T hücrelerinin aktivitesini azaltırken, inflamatuvar yanıtı artırarak vücudu kronik stres ve hastalıklara karşı daha savunmasız hale getiriyor. Vücudumuzun kanser hücreleriyle mücadele etmesi için sağlıklı bir bağışıklık sistemi şarttır. Bu sistemin düzgün çalışabilmesi için ise uyku süresi kadar uykunun kalitesi de büyük önem taşıyor. Gece sık sık uyanmak ya da uykuya dalamamak, melatonin döngüsünü ve bağışıklık mekanizmasını sekteye uğratıyor" şeklinde konuştu.  "Gece vardiyaları risk faktörü olabilir"  Vardiyalı çalışanların risk altında olduklarını aktaran Uzm. Dr. Alan, "Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), uzun süreli gece vardiyası çalışmasını ‘muhtemel kanserojen’ sınıfında değerlendirmektedir. Bu durumun özellikle kadınlarda meme kanseri riskini artırdığına dair bulgular mevcuttur. Vardiyalı çalışanların uyku düzenine özellikle dikkat etmesi ve mümkünse melatonin destekleri konusunda hekim kontrolünde planlama yapması gerekir" ifadelerine yer verdi.  "Kanser tedavisinde uyku desteği alınabilir"  Uyku hijyeninin kanser tedavisi sürecinde bir tamamlayıcı unsur olarak ele alınması gerektiğini anlatan Alan, "Kanser tedavisi gören hastalarda uyku düzeninin sağlanması, hem bağışıklık sisteminin yanıtını artırmakta hem de yaşam kalitesini ciddi şekilde yükseltmektedir. Yorgunluk, stres, ağrı ve ilaçların yan etkileri gibi birçok etken, kanser hastalarının uyku düzenini bozabiliyor. Bu noktada hastaların hekimlerinden ve destek birimlerinden yardım almaları çok önemlidir" şeklinde konuştu.  "6 saatten az uyulmamaya dikkat edilmeli"  Uzm. Dr. Murat Alan, 6 saatten az uykunun bireyin yaşam kalitesinin olumsuz etkileyeceğine dikkat çekerek, şunları söyledi:  "Günde 6 saatten az uyku, sadece yorgunluk ve konsantrasyon problemleriyle sınırlı kalmaz; hücresel düzeyde bağışıklık baskılanması, DNA onarım mekanizmalarının bozulması ve tümör baskılayıcı genlerin etkinliğinin azalması gibi ciddi sonuçlara neden olabilir. Kansere karşı güçlü bir bağışıklık sistemi için düzenli ve kaliteli uyku, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite kadar önemlidir." 

Kanserde Erken Teşhisin Önemi Haber

Kanserde Erken Teşhisin Önemi

Bursa'da kanserde erken teşhisin önemi ve tedavi yöntemleri ile sağlıklı beslenmenin ele alındığı söyleşide uyarılarda bulunan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. İbrahim Yıldırım, "Bütün kokan gıdalar antitümörel aktiviteye sahiptir. Ancak tarımsal ilaçları içine soktuğunuz anda maalesef fayda yerine zarar görüyoruz" dedi.    Bursa'da düzenlenen ‘Kendi Hikayeni Kansersiz Yaz' adlı söyleşi büyük ilgi gördü. Genellikle kadınların ilgi gösterdiği Kanser Haftası etkinliğinde sağlıklı beslenmeden sosyolojik çevreye, spordan sağlık kontrollerine kadar birçok konu ele alındı. Söyleşide Medicana Bursa Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. İbrahim Yıldırım, Bursa Kanserle Savaş Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nermin Özkurt, kanseri yenen Sevgi Uyumaztürk, salondaki vatandaşlarla deneyimlerini paylaştı. Her hastanın, her kişinin hasta olduktan sonra ve önce beslenmesinin farklı olduğunu belirten Radyasyon Onkolojisi Uzm. Dr. İbrahim Yıldırım, "Ancak genel olarak her şeyin birinci olarak organik olmasını öneriyoruz. Tarımsal ilaçlardan uzaklaştırılmış beslenmeyi öneriyoruz. Birtakım gıdalar vardır. Bu gıdalar antitümöreldir. Genelde aklınızda şöyle bulunsun; bütün kokan gıdalar antitümörel aktiviteye sahiptir. Başta sarımsak, pırasa, soğan, brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, ıspanak, roka ve pancar gibi gıdalar antitümörel aktifiyiteye sahiptir. Ancak tarımsal ilaçları içine soktuğunuz anda maalesef fayda yerine zarar görüyoruz. Tarımsal ilaçların bir şekilde uzaklaştırılması, hatta mümkünse organik, ilaçlanmamış beslenme yapılması en önemli beslenmedir. Tabii ki sadece bir beslenmeyle kanser tedavisi olmaz. Sağlığın bir bütün olduğunu ve bedensel ve ruhsal sağlığın iyilik halinin önemli olduğunu unutmamak gerekiyor. İçme suyundan destek tedavilerine kadar her şey kanser tedavisinde önemlidir" dedi.  Kanseri nasıl yendiğini anlatan Sevgi Uyumaztürk, "2021 Ekim ayı sonunda davetsiz misafirle karşılaştım. Neden ben diyorsunuz. Ama süreci iyi yönetebiliyorsanız, kısa çöpü çekmiş olsanız dahi bu süreci iyi bir diyetisyenle, iyi bir psikologla ve tedavinizi planlayacak hocalarla iyi bir iletişimle bu süreci güvenle yürütüyorsunuz. Bugün burada olmak benim için büyük bir keyif. 3,5 yıllık bir savaş değil de davetsiz misafirle ilgili yaşadığım olayları vatandaşlarla her fırsatta paylaşıyorum. Hiçbirimiz aslında güçlü değiliz. Şartlar karşısında aldığımız roller, aldığımız kararlar ve belirlediğimiz yol haritaları olmalı. Aslında herkesin bir Piri Reis yol haritası olmalı. Çünkü bu hastalık da, kanser de kişinin parmak izi gibi kendine özeldir. Buna göre yol haritanızı belirlemeniz lazım. Ama Piri Reis haritası herkesin kendine özgü olmalı. Bu sadece hastalıkta değil, yaşamın her alanında olmalıdır" dedi.  Her iki göğsünde meme kanseri çıktığını ve tam tedavisinin bittiğini sanırken tiroit kanseriyle tanıştığını ifade eden Uyumaztürk, "Her kadın kontrollerini yaptırsın. Ben çok yoğun çalışan bir insandım. Gündüz evimde hiç oturmadığımı fark ettim. Ama 3,5 yıl evde kalıyorsunuz. Evinizdeki her ayrıntıyı öğreniyorsunuz. Biraz kendinize öz şefkat göstermeniz gerekiyor" diye konuştu.  Kanserin bireysel bir hastalık olmadığını ifade eden Bursa Kanserle Savaş Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nermin Özkurt ise, "Kanser kesinlikle sosyolojik hastalıktır. Bütün toplumu, aileyi etken bir hastalıktır. Ben gönüllülük bazında tamamen tesadüfen dernekle tanıştım. Dernekte bütün çalışan arkadaşlarımı gönüllü olarak çalışıyoruz. Hiçbir madde çıkarı olmadan, beklentisi olmadan tamamen kendi özelliklerimizi hasta ve hasta yakınlarımızın yararına çalışmalar yürütüyoruz. Kanser tabii ki günümüze gittikçe artan ve maalesef ki çok hızlı artan bir hastalıktır. Ben göreve başladığım 2018 yılında 8 kadından 1'i meme kanseriydi. Artık 6 kadından 1'e dönmeye başladı. İlerleyen yıllarda bu dörde düşecek veya belki de 2 kadından 1'i olacak. Çünkü çok hızlı gelişmektedir. Bazı kanser türlerinden belki korunamayız. Ama erken teşhisle çok kısa sürede tedaviyle sonlanabiliriz. Erken teşhis o kadar önemli ki, bunun için tek yapmamız gereken bakanlığımızın ve özel kurumlarımızın kanser tarama merkezlerine gitmemizdir. Test yaptığımızda yolculuğumuz 3 sürecekse 1 yılda bitebiliyor. Bugün meme kanseri yüzde 100 erken teşhiste tedaviyle, başarıyla sonuçlanıyor. Onun için de herkese ne olur taramalarını aksatmasın. Ben de olmaz demeyeyim. Yani yılda bir kez bir cerraha gitmek, yılda bir kez bir hekim kontrolünden geçmek, kadınların kendilerini çocuğu muayenesi yapması, bunlar sadece on dakikasını alacak süreler. Ancak hayatlarına çok saniyeler kazandıracaktır" dedi. 

Diyetisyen Gündüz: "Egzersiz kanser riskini düşürebilir"  Haber

Diyetisyen Gündüz: "Egzersiz kanser riskini düşürebilir" 

Diyetisyen Çisem Gündüz, Akdeniz diyetine uyan bireylerin kansere yakalanma riskinin yüzde 20 oranında daha düşük olduğunu belirterek, "Yoğurt, turşu, sarımsak ve soğan gibi besinler bağırsak florasının güçlendirerek bağışıklığı destekliyor" dedi.   Beslenme ve yaşam tarzının kanser üzerindeki etkilerine dikkat çeken Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme Uzmanı Diyetisyen Çisem Gündüz, düzgün beslenme alışkanlıkları ve aktif bir yaşam tarzının önleyici gücü olduğunu ifade etti. Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) ve Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR) tarafından yapılan çalışmalara göre, kanserin yüzde 30-50'sinin önlenebilir olduğunu ve bu süreçte en önemli değiştirilebilir risk faktörlerinden birinin "beslenme" olduğunu vurguladı.  Harvard Tıp Fakültesi'ne göre günlük en az 400 gram sebze ve meyve tüketiminin mide ve kolon kanseri gibi türlere karşı koruyucu olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Gündüz, "Akdeniz diyetine uyan bireylerin kansere yakalanma riskinin Akdeniz diyetine yüksek uyumun toplam kanser riskini yüzde 10-20 oranında azaltabileceğini bizlere gösteriyor. Bu diyetin temel özellikleri olan yüksek antioksidan içeriği, inflamasyonu baskılayan bileşenler ve bağırsak mikrobiyotasını destekleyen lifli besinler, kanserin önlenmesinde ve tedavi sürecinde olumlu katkılar sağlayabilir. Tam tahıllar, kuru baklagiller ve sebzelerin lif oranı yüksek olduğu için özellikle bağırsak kanserine karşı koruyucu" diye konuştu.  "Egzersiz kanser riskini düşürebilir"  Fiziksel aktivitenin kanser riskini azalttığını belirten Gündüz, "Bazı klinik araştırmalar, haftada 150 dakika orta düzeyde egzersiz yapmanın, özellikle meme ve bağırsak kanseri riskini düşürebildiğini göstermiştir. Sigaranın akciğer kanserlerinin yüzde 85'inden sorumlu olduğu bilinmektedir. Alkol tüketimi ise meme, karaciğer ve yemek borusu kanseriyle ilişkilidir" dedi.  Melatonin hormonunun hücre yenilenmesini desteklediğine değinen Diyetisyen Gündüz, kronik stresin bağışıklık sistemini baskılayarak bazı kanser türlerinin gelişimini hızlandırdığını aktararak, "DNA hasarını önleyen antioksidanlar önemli. C vitamini, E vitamini, selenyum, polifenoller ve flavonoidler kanser riskini azaltabilir. Likopen ve karotenoidler DNA hasarını önleyip iltihaplanmayı azaltarak koruyucu bir etki sağlar. Domates, havuç, tatlı patates ve kırmızı biber bu bileşenleri içeren besinlerdir. Yine bir klinik çalışma, yüksek likopen alımının prostat kanseri riskini yüzde 30 oranında azaltabileceğini gösteriyor" şeklinde konuştu.  "Bağırsak sağlığı da korunmada etkili"  Bağırsak florasının güçlendirilmesinin bağışıklığı desteklediğini söyleyen Diyetisyen Gündüz, yoğurt, turşu, sarımsak ve soğan gibi besinlerin tüketilmesinin önemini ifade etti.  Brokoli, karnabahar, lahana ve turbun kanserojenleri etkisiz hale getiren enzimler içerdiğini vurgulayan Diyetisyen Gündüz şunları dile getirdi:  "Omega-3 yağ asitleri de hücre membran stabilitesini artırarak kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilir. Somon, keten tohumu ve ceviz Omega-3 açısından iyi kaynaklardır. Ayrıca, bağırsak florasını güçlendiren prebiyotik ve probiyotikler bağışıklık sistemini destekleyerek kanser riskini azaltabilir. Yeşil çay, nar ve kırmızı üzüm gibi flavonoidler ve polifenoller içeren gıdalar ise hücre yenilenmesini destekleyerek sağlıklı hücre fonksiyonlarını koruyabilir."  "İşlenmiş etlerden uzak durulmalı"  Kaçınılması gereken gıdalardan da bahseden Diyetisyen Gündüz, işlenmiş etlerin (salam, sosis, sucuk) Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 1. Grup kanserojen olarak sınıflandırıldığını belirterek, "Yüksek glisemik indeksli gıdalar, insülin direncini artırarak bazı kanser türleriyle ilişkili bulunmuştur. Özellikle pankreas, meme ve kolorektal kanser riskini yükselttiği gösterilmiştir" uyarısında bulundu.  Ulusal Kanser Haftası'nda bilinçlenmenin önemine vurgu yapan Gündüz, sağlıklı beslenme, aktif bir yaşam ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmanın kanser riskini önemli ölçüde azaltabileceğini söyledi. 

Kanserde Erken Teşhis, Tedavi Şansını Artırıyor Haber

Kanserde Erken Teşhis, Tedavi Şansını Artırıyor

Medical Point Gaziantep Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökmen Aktaş, kanserde erken tedavinin önemine dikkat çekti.   Medical Point Gaziantep Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökmen Aktaş, mide kanserinde erken teşhisin hayati önem taşıdığına dikkat çekerek, toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla sindirim sistemiyle ilgili bazı belirtilerin ciddiye alınması gerektiğini vurguladı.  "Belirtiler hafife alınmamalı"  Mide kanserinin genellikle sinsi bir şekilde ilerlediğini belirten Doç. Dr. Aktaş, "Mide kanseri başlangıçta belirti vermeyebilir ya da hafif hazımsızlık ve şişkinlik gibi günlük hayatla ilişkilendirilebilecek şikayetlerle kendini gösterebilir. Ancak uzun süren mide ağrısı, iştahsızlık, ani kilo kaybı, kanlı kusma ya da dışkıda kan gibi belirtiler varsa mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır" dedi.  Mide kanseri riskini artıran etkenlere de değinen Aktaş, "Helicobacter pylori enfeksiyonu, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, aşırı tuzlu ve tütsülenmiş gıdaların tüketimi, sigara ve alkol kullanımı ile ailede mide kanseri öyküsü, önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Bu risk grubundaki bireylerin düzenli kontrollerini ihmal etmemesi gerekir" ifadelerini kullandı.  "Erken teşhis, tedavi şansını artırıyor"  Tanı ve tedavi süreci hakkında da bilgi veren Aktaş, erken evrede teşhis edilen mide kanserinin cerrahi müdahale ve uygun onkolojik tedavilerle tamamen iyileştirilebileceğini söyledi. Geç evrelerde teşhis konulması halinde ise tedavi sürecinin çok daha zorlu geçtiğini belirten Aktaş, "Düzenli taramalar ve hastalıkla ilgili farkındalık büyük önem taşıyor" şeklinde konuştu.  Doç. Dr. Aktaş, mide kanserinden korunmada sağlıklı yaşam tarzının etkili olduğunu da hatırlatarak, "Dengeli beslenmek, işlenmiş gıdalardan uzak durmak, ideal kiloyu korumak, sigarayı bırakmak ve alkol tüketimini sınırlamak mide sağlığı açısından önemlidir. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak ve stresi yönetmek, bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser riskini azaltabilir" diye konuştu. 

Akciğer Kanserine Dikkat! Haber

Akciğer Kanserine Dikkat!

Akciğer kanserinde sigaranın verdiği zarara dikkat çeken Prof. Dr. Adnan Sayar, ''Türkiye'de ve dünyada günde 2 paketten fazla sigara içen her 7 kişiden biri akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor. Ancak çok önemli bir nokta vardır ki; sigara bırakıldığında risk azalmaktadır, etkileri zamanla kaybolmaktadır'' dedi.  Akciğer kanserinden korunmanın 7 yolunu Liv Hospital Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Adnan Sayar anlattı. Prof. Dr. Sayar, ''Günde 2 paketten fazla sigara içen her 7 kişiden biri akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ancak çok önemli bir nokta vardır ki; sigara bırakıldığında risk azalmaktadır, etkileri zamanla kaybolmaktadır. Yani sigaraya başlamamak en iyi kanserden korunma yöntemi olsa da bırakmak da kanser riskini azaltmaya yardımcı olur'' şeklinde konuştu.  Prof. Dr. Adnan Sayar, akciğer kanserinden korunmanın 7 yolunu şöyle açıkladı:  ''Akciğer kanserinde sebep önemli''  ''Nedeni önemli bir konu. Bunun için öncelikle akciğer kanserinin neye bağlı geliştiğine bakmalıyız. Akciğer kanserinin en önemli tetikleyicisi sigara ve tütün mamulleridir. Sigara içenlerde içmeyenlere göre akciğer kanseri gelişme riski 10 kattan fazladır.  ''Pasif sigara dumanından kaçının''  Sigara içmeyenlerde en sık neden; pasif sigara dumanı maruziyeti ve radon gazıdır.  ''Pasif içiciler de risk altında''  Tütün mamulleri hem içicileri hem de pasif olarak dumana maruz kalanları risk altına sokar.  ''Sigarasız yaşam öncelik olmalı''  Çocukluk döneminden itibaren bireyleri sigara dumanından korumak, hiç başlamamasını sağlamak akciğer kanserinden korumaya yardımcı olacaktır.  ''Sigaranın etkisi dozu ile ilişkili''  Sigaraya başlama yaşı ne kadar erken, içme süresi ne kadar uzun, miktarı ne kadar fazlaysa kanser gelişme riski o kadar yüksektir. Sigaranın etkisi dozu ile ilişkilidir. Günde 2 paketten fazla sigara içen her 7 kişiden biri akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ancak çok önemli bir nokta vardır ki; sigara bırakıldığında risk azalmaktadır, etkileri zamanla kaybolmaktadır. Yani sigaraya başlamamak en iyi kanserden korunma yöntemi olsa da bırakmak da kanser riskini azaltmaya yardımcı olur.  ''Ortamın havalandırılması önemli''  Akciğer kanserine yol açan bir diğer madde ise radon gazıdır. Bazı bölgelerde doğal ortamdan, toprak ve kayalardan ortama salınıp, havalandırması iyi olmayan mekanlarda, madenlerde birikebilir. Özellikle zemin ve bodrum katlarda yer alan mekanlarda, zeminlerdeki çatlakların kontrolü ve kapatılması, ortamın düzenli olarak iyi havalandırılması içeride radon birikimini önleyerek riski azaltmaya yardımcı olur.  ''Düzenli muayene yaptırın''  Akciğer kanserinde genetik yatkınlık söz konusudur. Aile bireylerinden birinde (anne, baba, kardeş) akciğer kanseri varsa risk artmıştır. Bu durumda ek olarak düzenli olarak göğüs hastalıkları muayenesi olmak gelişebilecek kanserin erken yakalanmasını ve tedavisini sağlayacaktır.'' 

Kalp damarlarında yağlı plak oluşumunu kolaylaştıran 7 faktör Haber

Kalp damarlarında yağlı plak oluşumunu kolaylaştıran 7 faktör

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, kalp krizinden korunmanın yollarına değinirken, kalp damarlarında yağlı plak oluşumunu kolaylaştıran 7 faktörü de açıkladı.  Kalp krizleri genellikle kalbi besleyen koroner damarlarda oluşan yağlı plakların üzerinde milimetrik yırtılmaların oluşması ve saniyeler içinde üzerinde pıhtı birikerek damarı tıkaması sonucu görülür. Hemen teşhis konulamazsa öldürücü olabilir. Liv Hospital Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, kalp kriziyle ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.  Göğüste baskı tarzında bir ağrı hissedildiğinde mutlaka doktor kontrolü, EKG ve kalp enzimi ismi verilen kan testleri ile teşhisin kesinleştirilmesi gerektiğini aktaran Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, "Kalp krizi kesinleştiğinde acil olarak koroner anjiyografi yapılması ve tıkanan damarın balon ve stent yöntemi ile hızla açılması hayat kurtarır" dedi.  ''Haftada 5 gün yarım saat yürüyüş ''  Yürüyüş yapmanın önemine değinen Prof. Dr. Çatakoğlu, ''Yapılan araştırmalara göre insanların yaklaşık üçte biri hareketsiz bir yaşam sürüyor. Oysa haftada iki buçuk saat aktivite ile kalp hastalıkları azaltılabilir. Yani haftada 5 gün yarım saat yürüyüş yapmak, bisiklete binmek veya yüzmek kalp damarlarının yağlanmasına engel olacaktır'' diye konuştu.  ''Her gün 1 porsiyon sebze şart ''  Her gün 1 porsiyon sebze yenilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çatakoğlu, ''Modern hayatta hızlı gıda tüketimi ile az yiyerek çok kalori alınıyor. 20 yıl öncesiyle kıyaslandığında içilen kahve veya öğle yemeğinde hızlı tüketilen gıdalarda kalori oranları en az iki kat arttı. Bu nedenle daha kolay kilo alınıyor. 50 yaşın üzerindeki insanların yaklaşık yüzde 70’inin kilolu olduğu biliniyor. Buna engel olmak için doğru gıdaları tercih etmek ve porsiyonları küçültmek gerekiyor. Sebzeyi gıdaların merkezine yerleştirilmeli ve her gün mutlaka 1 porsiyon sebze tüketilmelidir'' şeklinde konuştu.  ''Sigara içmeyin''  Prof. Dr. Çatakoğlu, ''Sigara içenler kalp krizi nedeniyle içmeyenlere oranla 2-3 kat daha fazla ölüm riski ile karşı karşıya. Sadece bıraktıktan sonra 1 yıl içinde bile kalp krizi geçirme ihtimali yarı yarıya azalıyor'' dedi.  ''Tansiyonunuz varsa hekim kontrolünü ihmal etmeyin''  Tansiyona dikkat çeken Prof. Dr. Çatakoğlu, ''Yüksek tansiyonu olanlarda kalp hastalıkları ve kalp krizi riski belirgin olarak artar. 50 yaş ve üzerindeki her 3 kişiden birinde yüksek tansiyon vardır. Teşhis netleştiğinde tansiyonu normalleştirecek ilaçların başlanması kalp hastalığı ihtimalini azaltır. Günlük tuz kullanımını azaltmak, tansiyonu kontrol etmek ve oluşmasını engellemek için en pratik önlemlerden biridir'' ifadelerini kullandı.  Prof. Dr. Çatakoğlu, Kalp damarlarında yağlı plak oluşumunu kolaylaştıran 7 önemli faktörü şöyle açıkladı: ''Sigara, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, genetik öykü, hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme. Bu risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp hastalıklarının yaklaşık yüzde 80’ini önlemek mümkün olabilir.'' 

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.