Hava Durumu

#Sağlık

Yeni Marmara Gazetesi - Sağlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Erkeklerde sertleşme sorununu gidermek için kulaktan dolma ilaçların kullanımı kalıcı zararlar verebiliyor Haber

Erkeklerde sertleşme sorununu gidermek için kulaktan dolma ilaçların kullanımı kalıcı zararlar verebiliyor

Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Alper Başakçı, cinsel işlev bozuklukları arasında en büyük sorunlardan biri olan sertleşme sorunu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Kullanılan ilaçların erkeklerde ereksiyon kaybı olduğunu ifade eden Op. Dr. Başakçı, "İnternetten araştırarak veya kulaktan dolma sözlerle ilerlememek gerekiyor. Kesinlikle bu tür rahatsızlığı olan hastalarda yanlış ilaç kullanımı kalıcı zararlar verebilir" dedi. Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Alper Başakçı, erkeklerin en büyük sorunlarından biri olan sertleşme sorunu hakkında neden olabileceği ve tedavilerini değindi. 2000 yılından sonra ortaya çıkan stres faktörlerinin etkisiyle beraber erektil disfonksiyon veya iktidarsızlıkların 40 yaşından sonra çoğu erkeğin başında dert olduğunu belirten Üroloji Uzmanı Op. Dr. Başakçı, sebepler arasında stres, tansiyon, şeker hastalıkları ve sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, spor yapılmaması, kilo alma, kullanılan ilaçlar, tansiyon ilaçları, şeker ilaçlarının kullanılmasıyla beraber ereksiyon kaybı olacağını belirtti. Bu tür rahatsızlarda artış olduğunu ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Başakçı, "Bu tür hastalar artık bizim beraber yani doktora başvurmada bir artış olmakta insanından utanmadan bize başvurmakta. Eskiden bunlar genellikle kulaktan kulağı dolma şeylerle anlatılan veya birbirlerine danışılan rahatsızlıklardan birisiydi. Şimdi artık hastalarımız bize gelip bu konuyla ilgili danışıyorlar ve tedavilerini almaktalar" dedi. "Hastaların tedavi sürecinde eşleriyle beraber gelmesi süreci daha da kolaylaştırıyor" Hastaların eşleri ile birlikte gelmelerini ve muayene esnasında yanlarında olmasını öneren Üroloji Uzmanı Op. Dr. Alper Başakçı, "Hastalarımızı değerlendiriyoruz ve muayeneye başlıyoruz. Kan tahlilleri yapıyoruz ve kolesterol, şeker, hormon eksikliği veya başka sıkıntıları olup olmadığını bakıyoruz. Bunların dışında penil dopler dediğimiz penisin artar ve toplar damalarını inceliyoruz. Değerlendirmeleri yaptıktan sonra hastayla oturup birebir konuşuyoruz. Genellikle hastalarıma, eşleriyle beraber gelmesini, birlikte tedavi olmasını önermekteyim. Çünkü tek başına olacak bir tedavi yöntemi değildir" dedi. "Gençlerde; stres, performans aksiyetisi ve başarı sıkıntısı yaşıyor" En önemli cinsel organının beyin olduğunu ve son zamanlarda gençlerde de sorunların olduğu ve yaşadıklarını dile getiren Üroloji Uzmanı Op. Dr. Başakçı, "En önemli cinsel organımız, beynimizdir. Ne yazık ki Türkiye'de bu yanlış anlaşılıyor ve bilinmiyor. Sadece penis odaklı ve performans olarak düşünüldüğü için seksi ve cinselliği pek bilinmediği için bu tür sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Stres bilinçaltında yaşanılan, performans aksiyetesi, başarı sıkıntısı gibi sebeplerden dolayı özellikle genç insanlarda bu tür sıkıntıları da görmeye başladık. Bu tür hastalar geldikleri zaman biz ilk önce bunun psikolojik veya organik olarak ikiye ayırıyoruz ve buna göre tedaviyi planlıyoruz" diye konuştu. "Tedaviye göre bizim kontrolümüz altında ilaçlar öneriyoruz" Tedavi sürecinden bahseden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Alper Başakçı, "Hasta da eğer rahatsızlık varsa eczanede satılan ilaçlardan öneriyorum. Öbür türlü, macunlar, ilaçlı sıvı gıda gibi ürünleri önermiyorum çünkü içerik olarak ne var ne yok bilemiyoruz. Tedaviye göre bizim kontrolümüz altında ilaçlar öneriyoruz. Bunun dışında son zamanlarda şok dalga tedavisi dediğimiz penise şok dalga tedavisi uyguluyoruz. Burada amacımız penisin kanlanmasını artırarak daha çok kan gitmesini sağlıyoruz. Bu sayede ereksiyon sağlamak ve yaklaşık yüzde 60-70 gibi başarı şansı var. Eksozom dışında kök hücre tedavisi gibi seçenekler de var. Bunlar regeneratif tedavi yöntemleridir. Hastaya zarar vermeden dışarıdan veya hastanın kendinden aldığımız kan veya yağı dokusuyla beraber uyguladığımız penisin yeniden yapılanması, nerede bir eksik varsa, damar kas veya sinirde bir problem varsa bunun tedavi edilmesi ve başarı oranını da çok arttırmakta ve hasta ilaç kullanmadan, yan etkisi olmadan büyük bir başarı oranıyla tedavisini yaptırılmaktadır" dedi. "İnternetten araştırarak veya kulaktan dolma sözlerle ilerlememek gerekiyor, kesinlikle bu tür rahatsızlığı olan hastalar üroloji uzmanlarına başvurmalıdır" Bu tür hastalıkların tedavisi olduğunu ve sadece internetten araştırarak veya kulaktan dolma bilgilerle ilerlememek gerektiğini kesinlikle üroloji uzmanlara danışarak, ona göre bir tedavi planlanması yapılması gerektiğini belirten Üroloji Uzmanı Op. Dr. Başakçı, "Bazen de uygulanan tedavi süreçlerine yanıt vermeyen ağır hastalarımız var. Bu hastalarımıza tabi ki en son olarak mutluluk çubuğu veya penis protezi dediğimiz yöntemlerle tedavisini gerçekleştiriyoruz. Mutluluk çubuğu tedavisi hakkında vatandaşımız çok bilgi sahibi olmadığı için korkuyor. Genellikle hastalarımız 3 parçalı penis protezi tedavisini başvuruyor. Hastalarımıza yaklaşık 1 -1,5 saat süren bir operasyonla bu işlemi gerçekleştiriyoruz. Altı haftanın ardından ise normal cinsel hayatına dönebilmektedir. Bu operasyon ise yüzde 90-95 oranında başarı elde ediyoruz. Yani bu tür hastalıkların tedavisi vardır. Sadece internetten araştırarak veya kahvede arkadaşlarından duyarak bir tedaviye başlanmaması, mutlaka bir üroloji uzmanlarına danışması ve ona göre bir tedavi planlanması yapılması gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Yanlış ilaç kullanımı kalıcı zararlar verebilir" İnternetten araştırarak veya kulaktan dolma ürünler kullanıldığı zaman karaciğer ve böbreğe zarar verdiğini veya kalıcı zararların oluşturabileceğini ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Başakçı, "En çok Google'da aratılan şeyler arasında cinsellik ve seks ile ilgili olan ilaçlar ve sorunlar yer alıyor. Aktarlardan aldıkları macun dedikleri şeylerin içinde de ilaç bulunuyor. Bu ilaçları tabi ki ne kadar dozda veya ne kadar etkili olduğunu biz bilemiyoruz ve bu tür şeyleri kullanan hastalarda karaciğer ve böbreğe zarar veren veya kalıcı zarar veren hastalar olabiliyor. Karaciğerde ve böbrekte sıkıntı oluşturan durumlara kadar ilerleyebiliyor. O yüzden bizim önerimiz içerik olarak bilmediğiniz şeyleri kullanmamamız gerekiyor. Bir uzman doktor kontrolünde kullanırsanız çok daha başarılı ve yan etkisi daha az olan bir tedavi yöntemi olmuş olur" diye konuştu.

BTÜ’nün arı ekmeği tabanlı keşfine uluslararası tescil Haber

BTÜ’nün arı ekmeği tabanlı keşfine uluslararası tescil

Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) akademisyenlerinin, arı ekmeğinin endüstriyel ve tıbbi alanda kullanımına yönelik buluşu, dünya çapında tescillendi. Böylece BTÜ’nün uluslararası çapta patent alan çalışma sayısı 3’e yükselmiş oldu. Bursa Teknik Üniversitesi akademisyenlerinin buluşları uluslararası alanda da tescillenmeye devam ediyor. Bu doğrultuda BTÜ’lü akademisyenlerin arı ekmeğinden elde ettikleri buluşu, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun ardından ABD’den de patent aldı. United States Patent and Trademark Office tarafından tescillenen "Arı Ekmeği Vasıtasıyla Antimikrobiyal Aktivitesi Geliştirilmiş Polimer Biyokompozitler ve Bunların Üretim Yöntemi" başlıklı buluşu; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Aycan Yiğit Çınar, Biyomühendislik bölümünden Doç. Dr. Gökçe Taner, Polimer Malzeme Mühendisliği bölümünden Doç. Dr. Meral Akkoyun Kurtlu ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi doktorlarından Doç. Dr. Faruk Toktaş geliştirdi. Lokal Yara Bakımı ve Bağışıklık Dengelemede Kullanılabilecek Arı ekmeğinden elde edilecek biyokompozit nanolif, sağlık alanında kullanılacak. Buluş, özellikle yapay damarlar, protezler, doku destek materyalleri, kanama durdurucu materyaller, yara enfeksiyonlarında ve açık yaralarda kullanılan yara bakım ürünlerinde, lokal olarak uygulanabilecek. Aynı zamanda bu buluş, sistemik olarak da immünosüpressif veya transplant hastalarında bağışıklık sistemi dengelemede ana veya ara hammadde olarak kullanılabilme potansiyeline sahip. Uluslararası Çapta 3 Buluş Tescillendi United States Patent and Trademark Office tarafından tescillenen "Arı Ekmeği Vasıtasıyla Antimikrobiyal Aktivitesi Geliştirilmiş Polimer Biyokompozitler ve Bunların Üretim Yöntemi" başlıklı buluş, BTÜ’nün dünya çapında tescillenen 3’ncü çalışması oldu. Daha önce İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyübhan Avcı ve ekibinin geliştirdiği, depremde zeminde sıvılaşmayı önleyen malzeme ile Polimer Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Yıldırım’ın dünyada ilk olan hızlı ve düşük maliyetli "lif kompozisyon analiz metodu" küresel patent almıştı. Rektör Çağlar: Bu Başarılar Üniversitemizin Vizyonunun Göstergesidir Uluslararası patent alan proje ekibini tebrik eden BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, "Bilimsel bilgi birikimlerini somut çıktılara dönüştürerek uluslararası patent alma başarısı gösteren değerli akademisyenlerimizi tebrik ediyorum. Araştırma, geliştirme ve yenilikçilik odaklı bu başarılar; üniversitemizin vizyonu, bilimsel üretkenliği ve topluma katkı hedeflerinin en somut göstergelerindendir. Üniversitemiz adına ulusal ve uluslararası patent alma başarısını elde eden tüm akademisyenlerimizi kutluyor, başarılarının devamını diliyorum" dedi.

Afrikalı doktorlar Bursa'ya 'canlı böbrek nakli' izlemeye geldi Haber

Afrikalı doktorlar Bursa'ya 'canlı böbrek nakli' izlemeye geldi

Bursa'da organ nakli ile ilgili toplantıya katılan yerli ve yabancı doktorlar, böbrek nakli ameliyatını canlı olarak izledi. Bursa'da doktorlar organ nakli ile ilgili bilimsel bir toplantıda bir araya geldi. Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Merkezi'nce düzenlenen organizasyonda, böbrek nakli cerrahisindeki yeni gelişmeler ve naklin önemi konusunda bilgi paylaşımı yapıldı. '5. Bursa Acıbadem Organ Nakli' toplantısına Afrika ülkeleri başta olmak üzere yurt dışından ve Türkiye'nin birçok noktasından gelen doktorlar, ameliyathanede üç boyutlu laparoskopik yöntemle gerçekleştirilen nakil operasyonunu canlı olarak izleme imkanı buldu. Yabancı doktorlar canlı böbrek nakli ameliyatını izledi Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Merkezi'nden Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, "2016 yılından itibaren Acıbadem Bursa Hastanesi olarak böbrek nakli toplantıları yapıyoruz. Bu toplantıların en büyük özelliği toplantı sırasında canlı cerrahi yapılıyor olması. Ameliyat görüntüleri canlı olarak salona aktarılıyor. Bu esnada da izleyici hekimlerin soruları cevaplanıyor. Bugün yaklaşık 100 kişiye yakın davetlimiz var. Ayrıca bu yıl yurt dışından gelen doktor arkadaşlarımız var. Türkmenistan, Fildişi Sahilleri, Nijerya, Gabon, Burkina Faso, Azerbaycan'dan gelen 15 arkadaşımız bugün bize katıldı ve bilgi alışverişi yapma fırsatı bulduk" ifadelerini kullandı. "Yabancı doktorların katılımından ülkemiz ve Bursa adına kıvanç duyduk" Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, "Bursa, organ nakli bağışında önde gelen illerimizden biri. Bağışın çok olması, daha çok sayıda nakil ameliyatının olması anlamına geliyor. Bu da nakil ekibinin tecrübesini ve başarısını artırıyor. Biz, 2016 yılından bu yana Acıbadem Bursa Hastanesi'nde böbrek nakli yapıyoruz. Çok sayıda ameliyat yaptık ve birçok hastanın hayata tutunmasına katkı sağladık. Bu yüksek deneyimi organ nakli yapan meslektaşlarımıza aktarmaya da çok önem veriyoruz. Bilgilendiriyoruz, toplantılar düzenleyerek yüz yüze aktarıyoruz. Aynı zamanda onların da izleyebileceği canlı nakil cerrahisi yaparak anlık olarak neler yapıldığını gösteriyoruz ve sorularını yanıtlıyoruz. Bu yıl yine Türkiye'nin yanı sıra yurt dışından doktorlar geldi bu toplantımıza. Yabancı doktorların katılımından ülkemiz ve Bursa adına kıvanç duyduk. Onlar, deneyimlerimizden yararlanmak üzere geldiler. Türk tıbbının böbrek nakli konusunda elde ettiği başarının da bir göstergesi oldu" dedi. "Böbrek sağlığı hakkında bilgi veriyoruz" '5. Bursa Acıbadem Organ Nakli' toplantısı nedeniyle açıklama yapan Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Merkezi'nden Nefroloji Uzmanı Dr. Hüseyin Çelik ise, "15 yıldır böbrek nakli yapan bir ekibiz. Böbrek sağlığı çok önemli. Son dönem böbrek yetmezliği yaşamı tehdit eden bir hastalık. Hastalığın oluşmaması için kişilerin dikkat etmesi gerekenler var. Ancak oluştuktan sonra da nakil seçeneği, hastayı hayata bağlıyor. O nedenle bağış oranının artması, organ nakli sırasında bekleyen çok sayıda hastanın hayatını kurtarıyor. Bir yandan bağış oranının artması için halkı bilinçlendirmeye çalışıyoruz bir yandan da nakil ameliyatlarının başarısını artırmaya yönelik bilimsel çalışmalar yapıyoruz. Bu toplantılar da yeni uzmanların yetişmesi, daha çok bilgi sahibi olması açısından çok değerli" diye konuştu.

32 yaşındaki genç hasta, robotik cerrahi ile ameliyat olup bir gün sonra ayağa kalktı Haber

32 yaşındaki genç hasta, robotik cerrahi ile ameliyat olup bir gün sonra ayağa kalktı

Mide kanaması geçirdiğini sanarak gittiği hastanede kolon kanseri tanısı alan Manisalı 2 çocuk babası 32 yaşındaki Emre Kundak, adeta şok oldu. Genç yaşında aklına bile gelmeyen bu hastalığı geride bırakmak ve bir an önce memleketine, ailesine geri dönmek istedi. Tedavi yöntemlerini araştıran Kundak, robotik cerrahi ile ameliyat oldu.   Manisa’da makine pres operatörü olarak çalışan Emre Kundak, daha 30’lu yaşların başında "kanser" tanısı almanın şokunu yaşadı. Gaitasında kan görmesi üzerine doktora başvuran Kundak’ın mide ve bağırsaklarını incelemek amacıyla gastroskopi ve kolonoskopi yapıldı. Kundak, uzun süredir mide şikayetleri olduğu için gaitasında görülen kanın mide kanamasından kaynaklandığını düşünüyordu. Ama incelemeler, sorunun midesinde değil, bağırsaklarında olduğunu gösterdi. Kundak’a konan tanı, bağırsak (kolerektal) kanseriydi.  Hiç gecikmeden ameliyat olması gerektiği söylendi.  Beklemediği bir tanıyla karşı karşıya kalan Kundak, İzmir’e gelerek Acıbadem Kent Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne başvurdu. Ameliyat seçeneklerini sorup öğrenen Kundak tercihini robotik cerrahi yönteminden yana kullandı. Kundak, Prof. Dr. Sinan Ersin, Doç. Dr. Tayfun Yoldaş ve Prof. Dr. Özgür Fırat’tan oluşan genel cerrahi ekibi tarafından ameliyata alındı. 4 saat süren robot cerrahisi ile yapılan kapalı yöntem ameliyatı sonrasında Kundak, servise alındı. Kundak, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Mide şikayetlerim hep vardı. Mide ağrısı çekerdim, geçerdi. Büyük abdestimde kan görünce yine midemden şüphelendim, mide kanamasıdır dedim. Ne olur ne olmaz diye düşünerek ihmal etmeden doktora gittim. Yapılan tetkikler sonrasında ‘kalın bağırsak kanseri’ tanısı koyuldu. Bu yaşımda böyle bir hastalık bana çok kötü bir sürpriz oldu, allak bullak oldum desem yeridir. Bu hastalık 50-60 yaşlarında görülüyor diye biliyordum. Hatta kayınpederim de 65 yaşında bu hastalıktan operasyon geçirmişti. Eşim Ayşe’yi, biri 3, diğeri 7 yaşındaki çocuklarımı düşündüm. Bizler çok gençtik, çocuklarımız çok küçüktü. Doktorla adeta pazarlık ettim, önce ameliyat olmak istemedim, ilaçla tedavi yapsanız dedim. Doktorlarım mutlaka ameliyat olmam gerektiğini söylediler. Kayınpederimi de ameliyat eden Doç. Dr. Tayfun Yoldaş’a başvurdum. Hızla iyileşmek istiyordum. Birçok soru sordum kendisine. Ayrıca daha önce açık ameliyat olmuş hastaları bildiğim için alternatif yöntemleri de sordum. Bana robotik cerrahiden bahsetti. Hastaya sağladığı imkanları anlattı. İleri bir yöntem olması, ameliyat izinin küçük olması, kanama riskinin düşüklüğü gibi özelliklerinden söz etti. Ben de robotik cerrahi olmaya karar verdim. Ameliyatın üzerinden 24 saat geçmeden yürüdüm. Doğru karar vermişim."  Hastaya olduğu kadar cerraha da kolaylıklar sağlayan yöntem  Robotik cerrahi operasyonu sonrasında hastasının sağlık durumunun çok iyi olduğunu belirten Doç. Dr. Tayfun Yoldaş hastası ve ameliyat yöntemi konusunda şunları söyledi: "Maalesef kalın bağırsak kanserini genç erişkinlerde daha çok görmeye başladık. Erken başlangıçlı kalın bağırsak kanseri görülme sıklığında artış var ve bu artışa dair kesin nedenler henüz bilinmiyor. Emre Kundak da 32 yaşında, çok genç bir hasta. Hiç beklemediği anda böyle bir hastalıkla karşı karşıya gelmiş ve tedavi konusunda da haklı olarak kaygıları vardı. Robotik cerrahi ile ameliyatını gerçekleştirdik. Daha az kanama, daha az enfeksiyon, ağrısız, küçük kesi, hızlı iyileşme, hızla normal yaşama dönme gibi hasta açısından oldukça fayda sağlayan bir yöntem. Hastaya sağladığı yararlar kadar cerraha da yarar sağlıyor. Hemen şunu belirtmeliyim ki, robotik cerrahi deyince, ameliyatı robot yapıyor gibi algılanabiliyor. Ama öyle değil. Ameliyatı cerrah yapıyor, robot da cerrahın ameliyat için kullandığı bir yöntem. İleri ve gelişmiş bir cerrahi yöntem. Daha net görüntü veriyor, görüntüyü 16 kat büyütebiliyor. Böylece cerraha daha geniş ve ayrıntılı çalışma imkanı sağlıyor. Robot enstrümanları insan bileğine göre çok daha fazla bükülebilme, açılanma imkanı tanıyor, minyatür olduğu için dar ve derin alanlarda çalışmayı kolaylaştırıyor. Robotik cerrahi ile kolon kanserinin yanı sıra genel cerrahinin alanına giren rektum kanseri, mide, özefagus, pankreas kanserleri, karın duvarı fıtıkları, obezite gibi pek çok ameliyatını gerçekleştirebiliyor. Hastamız ağrısız ve kısa sürede normal hayata dönebilme olanağı veren bu yöntemi tercih etti. Biz de en kısa sürede taburcu edeceğiz, durumu gayet iyi. Bundan sonraki tedavisini de diğer ilgili hekimlerimizle birlikte takip edeceğiz." 

Yurt dışında böbrek kanseri tanısı alan hasta: "Böbreğimi kaybetme korkusunu ülkemde yendim" Haber

Yurt dışında böbrek kanseri tanısı alan hasta: "Böbreğimi kaybetme korkusunu ülkemde yendim"

Yurt dışında böbrek kanseri tanısı konulan hasta, Türkiye’ye döndüğünde kapalı ameliyatla sağlığına kavuştu. Operasyonu gerçekleştiren Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Serdar Yalçın, "Ciddi yapışıklıklara rağmen sadece kitlenin çıkarıldığı ve böbreğin korunduğu başarılı bir ameliyat oldu" dedi.   Dubai’de ağrı şikayetiyle acil olarak hastaneye başvurduğunda hem böbrek taşı hem de 4,5 santimlik bir kitle tespit edildiğini söyleyen Çiğdem Eken, kendisine böbrek kanseri teşhisi konulduğunu ifade etti. Ameliyatı orada olmak istemediğini dile getiren Eken, "Türkiye’ye döndüğümde farklı hastanelere de gittim; ancak doktorlar, ameliyatta böbreğimin alınma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyorlardı. Böbreğimin alınmasını hiç istemedim. Hastane düzeni, fiziki şartlar, bilgilendirme eksiklikleri gibi faktörler nedeniyle psikolojik olarak çok yıprandım, böbreğimi kaybetme korkum daha da arttı. Son olarak doktorum Serdar Bey’in adını duyarak kendisine başvurdum" diye konuştu.  Laparoskopik parsiyel nefrektomi yöntemiyle böbreği zarar görmeden kitlesi alınan 61 yaşındaki Eken, operasyonun ardından ikinci günde taburcu edildi.  "Ciddi yapışıklıklara rağmen kitleyi çıkardık"  Acıbadem Bodrum Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Serdar Yalçın, tedavisini üstlendiği Eken’in sağlık durumu hakkında bilgi verdi. Hastanın daha önce geçirdiği bağırsak ameliyatı nedeniyle karın içinde ciddi yapışıklıklar oluştuğunu belirten Doç. Dr. Yalçın, "Zor diyebileceğimiz bir vakaydı. Bu ameliyatı laparoskopik dediğimiz kapalı yöntemle gerçekleştirdik. Karından sadece birkaç 4-5 mm’lik küçük cilt kesileri ile girerek kamera eşliğinde sadece böbreğin üstündeki kitleyi çıkarmayı başardık. Kalan böbrek dokusu neredeyse normal büyüklükte ve tüm özelliklerini sürdürebilecek durumda. Böbrek damarını sadece 15 dakika kadar geçici süre ile kapatıp böbrek kan akımının kesildiği ve ‘böbrek iskemisi’ adını verdiğimiz yöntem ile hem kitleden kurtulduk hem de böbreği aktif olarak çalışır halde koruduk" dedi.  Ameliyat sırasında "Frozen" adı verilen patoloji yöntemiyle sağlam böbrek dokusunun da değerlendirildiğini aktaran Doç. Dr. Yalçın, ameliyatı gerçekleştiren ekibin deneyiminin de sürecin başarısında önemli rol oynadığını söyledi.  "Tüm kanserlerin yüzde 4’ü böbrek kanseri"  "Böbreklerin başlıca görevinin kandan atık maddeleri ve fazla sıvıyı filtreleyerek idrar yoluyla atılım sağlamak, böylece vücudun sıvı, elektrolit, mineral ve asit-baz dengesini korumaktır; ayrıca halk arasında ‘tansiyon’ olarak bilinen kan basıncını düzenlemeye katkı sağlamaktır" diye konuşan Doç. Dr. Yalçın, "Böbrek kanseri, normal işlevini sürdüren hücrelerin şekil ve görevlerini kaybederek kontrolsüz şekilde büyümesiyle ortaya çıkar" dedi.  Tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 4’ünü oluşturan böbrek tümörlerinde son yıllarda artış gözlendiğine dikkat çeken Doç. Dr. Yalçın, bu kanserlerin erken evrede yakalanması ve yapılan cerrahi tedavilerle başarılı sonuçlar alınabildiğini dile getirdi. Yalçın, tedavinin kişiden kişiye; hastalığın evresine, tümörün böbrekteki konumuna, büyüklüğüne, derecesine ve diğer organlara yayılıp yayılmadığına göre planlandığını anlattı.  "Erken tanı organı koruyor ve yaşam kalitesini arttırıyor"  Erken tanı ve kişiye özel cerrahi müdahalelerin, böbrek kanseri tedavisinde organ koruyucu ve yaşam kalitesini yüksek tutan yaklaşımlar sunduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yalçın şunları söyledi:  "Tümörün ameliyatla çıkarılmasının amaçlandığı cerrahi yaklaşım, tedavi protokolünün ilk sırasında yer alıyor. Özellikle küçük tümörlerde, böbreğin korunup sadece tümörün çıkarıldığı ‘parsiyel nefrektomi’ altın standart olarak kabul ediliyor. Bu işlem, laparoskopik veya robotik yöntemlerle uygulanabiliyor. Daha büyük tümörlerde ise yerleşim yerine göre cerrahi şekilleniyor; eğer tümör damarlanmanın yoğun olduğu merkezi bölgede yer alıyorsa böbreğin tamamı alınabiliyor. Ancak tümör böbreğin kenarlarına yakın bir bölgede yerleşmişse, parsiyel nefrektomiyle böbrek korunabiliyor" 

Sağlık Bakanlığı  ‘İdeal kilonu öğren, sağlıklı yaşa’ Kampanyası Başlattı Haber

Sağlık Bakanlığı ‘İdeal kilonu öğren, sağlıklı yaşa’ Kampanyası Başlattı

Sağlık Bakanlığı’nın yeni başlattığı ‘İdeal kilonu öğren, sağlıklı yaşa’ kampanyası başlattı. Kampanya çerçevesinde Muğla’da 10 ilçede ‘Sağlıklı Hayat Merkezleri’ ve İlçe Sağlık Müdürlüklerinde diyetisyen personel tarafından ücretsiz olarak sağlıklı beslenme danışmanlığı, 2 ilçede işe fizyoterapistler tarafından fiziksel aktivite danışmanlığı veriliyor.   Sağlık Bakanlığı tarafından ülke genelinde en az 10 milyon vatandaşa ulaşılması hedeflenirken, ‘İdeal Kklonu öğren, sağlıklı yaşa’ kampanyası kapsamında Muğla genelinde 10 Mayıs- 10 Temmuz tarihleri arasında haftanın her günü ölçüm noktalarında İl Sağlık Müdürlüğümüzce oluşturulan ekip tarafından vatandaşlarımızın vücut ağırlığı ve boy ölçümleri yapılarak obezite ile mücadele konusunda farkındalık oluşturulması amaçlandı.  Muğla’da 10 ilçede ‘Sağlıklı Hayat Merkezleri’ ve İlçe Sağlık Müdürlüklerinde diyetisyen personel tarafından ücretsiz olarak sağlıklı beslenme danışmanlığı, 2 ilçede işe fizyoterapistler tarafından fiziksel aktivite danışmanlığı veriliyor. Bakanlığın başlattığı kampanya ile vatandaşlar ağırlık ve boy ölçümlerini yaptırdıktan sonra beden kitle indeksleri hesaplanıyor, ölçüm sonuçları ile ilgili bilgilendirilerek risk durumlarına göre danışmanlık almak üzere sağlık kuruluşlarına yönlendiriliyorlar.  Muğla İl Sağlık Müdürü Dr Ali Burak Mülayim, Sağlık Bakanlığı’nın yeni başlattığı ‘İdeal kilonu öğren, sağlıklı yaşa’ kampanyası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Dr. Mülayim, "Ülkemizde Ölümlerin yüzde 90’ı bulaşıcı olmayan hastalıklar (Kalp Hastalıkları, Diyabet, Hipertansiyon, Kanser vb.) kaynaklı gerçekleşmektedir. Bu hastalıklar, sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite yapma alışkanlığı kazanılarak önlenebilir ya da kronik hale gelmesi engellenebilir." Bakanlığımız ve Müdürlüğümüz tarafından yapılan tarama çalışmalarında halkımızın yüzde 70’inin obez ya da fazla kilolu olduğu ve yüzde 40’ının yetersiz fiziksel aktivite yaptığı görülmektedir" dedi. 

Makyaj Yaparken Dikkat Haber

Makyaj Yaparken Dikkat

Yanlış ve bilinçsiz kozmetik ürün kullanmak ve makyajda hijyene dikkat etmemek, göz sağlığı açısından büyük risk oluşturuyor.   Bilinçsiz göz makyajının alerji, göz enfeksiyonları ve tahrişe bağlı cilt hastalıkları gibi pek çok soruna yol açabildiğini ifade eden Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şermin Ünal İpçioğlu, "Makyaj malzemeleri kişiye özel olmalıdır. Makyaj ürünleri açıldıktan sonra genellikle 3-4 ay içinde tüketilmelidir, aksi halde bakteriler oluşabilir. Göz makyajı yapılırken, eyeliner ve göz kalemi gibi ürünler gözün iç kısmına sürülmemelidir" dedi.  Kozmetik ürün kullanımında pek çok hata yapıldığını ve bunlardan birinin de makyaj malzemelerinin başkalarıyla paylaşılması olduğunu söyleyen Medicana Bursa Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şermin İpçioğlu, "Göz enfeksiyonu geçirmekte olan bir kişiye makyaj malzemenizi verirseniz, gözünüz enfeksiyon kapabilir. Mağazalarda veya ortak kullanım alanlarında bulunan deneme ürünleri de göz sağlığınızı tehdit edebilir. Her kozmetik ürünü gibi makyaj malzemelerinin de belirli bir kullanım süresi olduğuna dikkat edilmeli. Makyaj malzemeleri açıldıktan sonra belli bir süre içinde kullanılmalıdır. Bu süre genel olarak 3 ya da 4 ay olarak kabul edilmekle birlikte, makyaj malzemesinin özelliğine göre süre değişebilir. Kullanım süresi dolan malzeme bitmese bile atılmalıdır. Çünkü süresinden daha fazla kullanılan makyaj malzemelerinin hemen hemen hepsinde bakteri ürediği kanıtlanmıştır" diye konuştu.  Gözdeki yağ bezleri tıkanabilir  Makyaj malzemelerinde bulunan etkin ve koruyucu maddelerin alerjik bünyesi olan kişilerde göz alerjisine neden olabileceğini vurgulayan Op. Dr. Şermin Ünal İpçioğlu, şu bilgileri verdi;  "Alerjik bir bünyeniz varsa ve birden çok kozmetik ürünü aldıysanız, bunları sırayla denemeli ve alerji yapmadığına emin olduğunuz ürünleri kullanmaya devam etmelisiniz. Kirpik diplerinde göz sınırlarını belirgin hale getirmek için eyeliner veya göz kalemi kullanırken, kirpiklerin göze yakın olan iç kısmına değil, dışına sürmeye dikkat etmelisiniz. Çünkü kirpiklerin göze yakın olan iç kenarlarında gözyaşına katkıda bulunan meibomian yağ bezleri bulunur. Bu bezler, makyaj yapılırken tıkanırsa gözyaşı kalitesizleşir ve gözde batma, yanma, kızarma gibi rahatsızlıklara sebep olabilir. Hatta göz kapağında arpacık gibi enfeksiyonlar gelişebilir. Rimel, kalem, far gibi göz makyajı ürünlerini uygularken, uygulama yönü gözden dışarıya (uzağa) doğru olmalıdır. Böylece ürünleri sürmek için kullandığınız fırça, kalem gibi araçların saydam tabakaya (kornea) batma inhtimali azalır. Makyaj yaparken bir ürün gözünüze batarsa önce bol suyla yıkamalı, gözde rahatsızlık devam ederse göz hekimine danışılmalıdır." 

Kalp ve Damar Cerrahı Dr. Tamer Turan;  "Koroner kalp hastalarının yüzde 30’unda belirti görülmüyor" Haber

Kalp ve Damar Cerrahı Dr. Tamer Turan; "Koroner kalp hastalarının yüzde 30’unda belirti görülmüyor"

Ani ölüme neden olabilen koroner kalp hastalığının, hastaların yüzde 30’unda hiç belirti göstermediğine dikkat çeken Kalp ve Damar Cerrahı Dr. Tamer Turan "Düzenli sağlık kontrolleri, hastalığın erken yakalanması ve krizin önlenmesi ile uzun ve sağlıklı bir hayat sunacaktır" uyarısında bulundu.   Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Tamer Turan anne karnında 5-6. haftadan itibaren atmaya başlayan kalbin faaliyetini sağlıklı olarak sürdürebilmesi için oksijen ve enerjiye ihtiyacı olduğunu ve ihtiyacı besleyen damarlara koroner damarlar adı verildiğini söyledi. Bu koroner damar duvarını kaplayan hücrelerin yapısal bütünlüklerini korumak için kolesterole ihtiyaç duyduklarını belirten Dr. Turan "İhtiyaç fazlası ve atık kolesterol hücrelerden uzaklaştırılır; uzaklaştırılamayan atık kolesterol, hücreler ile damar duvarı arasında birikmeye başlar. Vücut bu birikimi uzaklaştıramasa da üzerine kalsiyum birikimi yaparak engellemeye çalışır, bunun net sonucu olarak da damar duvarında kolesterol ve kireç birikir. Damar elastikiyetini kaybeder ve Atherosclerosis ya da halk arasında damar sertliği adını verdiğimiz hastalık ortaya çıkar. Koroner damarlar tutulduğu zaman koroner damar, koroner kalp ya da iskemik (kanlanma bozukluğu) kalp hastalığı adını verdiğimiz hastalık ortaya çıkar" diye konuştu.  Damardaki daralmanın yüzde 50’yi aştığı ciddi darlık durumunda damardan geçen kanın akış düzeninin bozulduğuna dikkat çeken Dr. Turan "Kan pıhtı halini alarak damarı tamamen tıkayabilir. Bir bölgeyi besleyen kan akımın kesilmesi o bölgedeki kalp kası hücrelerinin ölümüne neden olur ve ‘İnfarktüs’ olarak adlandırılır. Etkilenen bölgenin özelliği ya da genişliğine bağlı olarak kalp yetersizliğinden ani ölüme kadar uzanan tablolar ortaya çıkar. Kalp kasının kendini yenileme ya da kaybedilen kas hücresinin yerine yenisini yapma özelliği bulunmamaktadır" dedi.  "Göğüste ağrı ve nefes darlığı hastalığın habercisi"  Dr. Turan Bu hastalığa yol açan nedenleri "Genetik yatkınlık, hipertansiyon, yüksek kolesterol (özellikle LDL kolesterol), sigara kullanımı, şeker hastalığı, ailevi yağ metabolizma bozuklukları, sedanter (hareketsiz) yaşam tarzı, kötü beslenme (yüksek trans yağ ve kolesterol) ve stres" olarak sıraladı.  Temel belirtilerin göğüste ağrı veya rahatsızlık hissi, nefes darlığı, yorgunluk ve halsizlik, bulantı ve terleme, baş dönmesi veya bayılma olduğunu anlatan Dr. Turan bu belirtilerin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini ve hastaların yüzde 30’unda hiç belirti görülmediğini ifade etti. Belirti ya da yakınması olmayan sessiz kalp hastalarının ya ortaya çıkan krizle ya da herhangi bir sebeple yapılan tıbbı değerlendirmelerde tesadüfen yakalandığını ve bu grupta genellikle kadınlar, yaşlılar ve diyabet hastalarının bulunduğunu sözlerine ekledi.  "Medikal, girişimsel veya cerrahi tedavi uygulanabilir"  Tedavinin, hastalığın ciddiyetine, semptomların şiddetine, bireysel faktörler ve genel sağlık durumuna göre temel olarak üç gruba ayrıldığını belirten Dr. Turan medikal tedavinin ilaç kullanılarak kalbin iş yükünü azaltmak, kan basıncını kontrol etmek, kan kolesterol dengesini sağlamak, kan akışkanlığını artırarak pıhtılaşmayı engellemek için yapıldığını söyledi. Girişimsel tedavilerin, anjiyo salonlarında daralmış koroner damar bölümlerine anjiyoplasti (balonla genişletme) ve /veya stent yerleştirilmesi yoluyla yapıldığını dile getirdi.  Cerrahi tedaviler hakkında bilgi veren Dr. Turan "Vücudun başka bölümlerinden alınan damarların kalbe taşınarak darlık olan bölgenin ötesine kan taşıyacak şekilde yerleştirilmesi ile gerçekleştirilen bypass ameliyatları" olduğunu ifade etti. Hastaların genellikle bu ameliyatlar sırasında kalp-akciğer makinesi adı verilen yapay dolaşıma bağlandığını; kalp ve akciğerin devre dışı bırakılarak operasyonun gerçekleştirildiğini; ardından tekrar çalıştırılarak makineden ayrıldığını anlattı. Son yıllarda çok sayıda damar müdahalesi bile yapılacak olsa yapay dolaşım kullanmadan kalp ve akciğerler çalışırken ameliyat yapıldığını; hastaların hızlı bir iyileşme süreciyle kısa sürede normal yaşama döndüğünü söyledi.  "Bu koruyucu önlemlere dikkat edin"  Bu hastalığa yakalanmamak, varsa da enfarktüs geçirmeden uzun bir ömür sürmeyi sağlamak için en önemli yaklaşımın "yaşam tarzı değişiklikleri ve koruyucu önlemler" olduğunun altını çizen Dr. Turan şunları dile getirdi: "Düşük kolesterollü, düşük yağlı sağlıklı beslenme alışkanlığı geliştirmek, tahıllı, yüksek lifli, meyve, sebze ağırlıklı düşük tuzlu gıdalar içeren kalp koruyucu diyetler uygundur. Sigara ve alkol tüketimini azaltmak, hareketsiz yaşam tarzını değiştirerek, yürüyüşler, egzersiz uygulamaları faydalı olacaktır. Stresli hayat tarzından uzak kalmak, gerekirse meditasyon ve yoga uygulamalarından yararlanmak olumlu olur. Düzenli sağlık kontrolleri, hastalığın erken yakalanması ve krizin önlenmesi ile uzun ve sağlıklı bir hayat sunacaktır. Ailevi yatkınlık olan bireylerde, erkeklerde 40 yaş, kadınlarda menopoz sonrası mutlaka düzenli kardiyoloji kontrolleri önerilmektedir". 

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.