Hava Durumu

#Sağlık

Yeni Marmara Gazetesi - Sağlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sosyal Medya Bağımlılığına Dikkat Haber

Sosyal Medya Bağımlılığına Dikkat

Prof. Dr. Tuncay Dilci, dijital çağın hızla ilerlemesiyle dijital uyaranlara maruz kalanların beyinlerinde değişimler yaşandığını söyleyerek, beyinde daralma, tembelleşme ve beynin çürümeye benzer işlevsiz bir noktaya dönüşmesi ile karşı karşıya kalınabileceğini söyledi. Dijitalizm çağının hızla ilerlemesiyle birlikte teknolojinin insan beyni üzerindeki etkileri daha çok tartışılmaya başlandı. Yapılan MR, bilgisayarlı tomografi ve EFMR ölçümleri, dijital uyaranlara maruz kalan beyinlerde belirli bölgelerde değişimler yaşandığını ortaya koyuyor. Bilimsel bulgulara göre dijital uyaran yoğunluğu beynin gerçek hayat uyumunu zayıflatırken, işlem hacminde daralma ve fikri tembelliğe yol açabiliyor. Dijital ortamların sunduğu hızlı beğeni ve onay mekanizmaları, beynin zamanlama ve karar mekanizmalarında sapmalara neden olabiliyor. Ayrıca gri madde miktarındaki azalma, duygusal kontrol merkezlerinden biri olan amigdalanın işlevlerinin zayıflamasına yol açarak öfke patlamaları ve agresif tutumları artırabiliyor. Dikkat eksikliği, odaklanma problemi ve kişiler arası iletişimde zayıflama, artık günlük hayatta daha görünür şekilde hissediliyor. Dijital bağımlılığın fiziksel etkileri trafikte, sosyal ilişkilerde ve iletişimde somut şekilde kendini gösterebiliyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Dijital Yaşam Enstitüsü Başkanı, Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Dilci, dijital çağın beyin üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, "Beynimiz dijital uyaranlara maruz kaldıkça gerçek hayatla kurduğu doğal uyum zayıflıyor. Bu da işlem hacminde daralma ve tembelleşmeye yol açıyor. Buna bağlı olarak beynin çürümesine benzer işlevsiz olma durumu ile karşı karşıyayız. Özellikle beyninde bu tür tembelleşme ve dışarı ile uyumlu çalışma becerisinde zayıflama olmaktadır" dedi. "Beynin işlevsiz olması ile karşı karşıyayız" MR ve bilgisayarlı tomografi sistemleriyle beyinde davranışsal değişim yönünde bulgulara rastlanıldığını söyleyen Prof. Dr. Dilci, "Dijitalizm çağı içerisindeyiz ve bilinen yönleri var, bilinmeyen yönleri var. Dolayısıyla hayatımıza hızlı girişiyle beraber nerelerde ne derece etkileri olmakta henüz kestirilememekte. Bununla beraber MR ve bilgisayarlı tomografi sistemleriyle birlikte EFMR dediğimiz sistemlerle yapılan ölçümlerde birtakım değişimlere maruz kalan beynimizin sonuç olarak da bir davranışsal değişim döngüsü yaşadığı yönünde bulgulara rastlanmıştır. Buna bağlı olarak beynin çürümesi durumu ile karşı karşıyayız. Özellikle beyninde bu tür tembelleşme ve dışarı ile uyumlu çalışma becerisinde zayıflama olmaktadır. Çünkü beynin aktivasyonu, gerçek hayata uyumu ve gerçek hayat üzerinden düşüncesi ile ilgili bir durumdur. Bu noktada stabil ya da kendi kolaycılığa kaçan beyinde ciddi anlamda bir yavaşlama ve işlem hacminde giderek daralma görülmektedir. Bunlardan özellikle ödül sistemindeki bozukluğa bağlı olarak beynin dopamin dengesinde bir bozukluk, bu bozukluğa bağlı olarak da stres ve kaygı düzeyinde bir artış olmakta. Özellikle beynin sürekli beğeni butonu veya onaylanma ihtiyacı peşinde koşması ve bunun zamanının doğru tayin edilememesinden kaynaklıdır" dedi. "Sistemin bozulmasına sebebiyet veriyor" Dijital bağımlılığın duygusal kontrol becerilerini kontrol eden ve yönlendiren sistemin bozulmasına neden olduğunu belirten Dilci, "Yine prefrontal kortex dediğimiz beynin daha çok efektif bir şekilde düşünme becerilerine yönlendirildiği yerlerde erteleme, buna bağlı olarak stres düzeyinde artış, sosyal becerilerde zayıflama ve dürtü bozukluğu ile beraber dikkat dağınıklığı gibi davranışsal bozulmalara doğru bir evrilme olduğunu söyleyebiliriz. Diğer yandan gri madde hacminde azalma ile beyinde bir nevi amigdala dediğimiz duygusal kontrol becerilerini kontrol eden ve yönlendiren sistemin bozulmasına sebebiyet vermektedir. Yani nerede nasıl tepki vereceğimizi kestiremeden anlık öfke patlamalarına kadar beyin üzerinde agresif tutumlar sergilemesine etki edecek nöro-kimyasal değişiklikler olabilmektedir. Dikkat dağınıklığına bağlı olarak narşiszme evrilen kişilik ve üstünlük kompleksi ile yani sürekli ekrana hükmetme duygusu, diğer taraftan bedenimizin veya beynimizin düşünce aktivasyonlarındaki zayıflıktan kaynaklı öfkelenme, sabırsızlık ve buna bağlı karşı tarafa şiddet söylem ve eylemleri şeklinde kendini gösteren bir durumla karşı karşıyayız" diye konuştu. "Fiziki olarak kendini göstermektedir" Dilci, bağımlılığın somut bir şekilde dürtü bozukluğuna dönüştüğünü ifade ederek, "Empati ve sosyal kaygı düzeyimizde olumsuz etkiler yapmaktadır. Empati becerisi duyarsızlaşma şeklinde, kişinin birden fazla olaylara maruz kalması ve bilgiyi kaçırma duygusu ile beraber sürekli bir şeyleri takip etmesi ve şiddet kültürü kayması dediğimiz olay kişide sürekli bir saldırganlık dürtüsüne erişmesine neden olmaktadır. Bağımlılık tütün, alkol bağımlılığı gibi beynimizde amigdala dediğimiz ve dopamin dengesinin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir sonuçtur. Dolayısıyla biz bunu psikolojik bir rahatsızlık olarak veriyoruz. Dünya Sağlık Örgütü de DSM-5'i bağımlılık kapsamında değerlendirmektedir. Bunun fiziksel yönden kendini göstermesi artık trafikte, ikili ilişkilerimizde somut bir şekilde dürtü bozukluğuna evrildi ve sürekli dışarıda uyaran arama ihtiyacından kaynaklı odaklanma problemi, dikkat eksikliği ve kişiler arası iletişimde sürdürülebilir ve tatmin edici bir paylaşım yaşayamama şeklinde kendini somut ve fiziki olarak göstermektedir" şeklinde konuştu.

İmplantı Rafa Kaldıracak Cam Fiber Uygulaması Haber

İmplantı Rafa Kaldıracak Cam Fiber Uygulaması

Yaşanan depremlerden esinlenen Prof. Dr. İhsan Hubbezoğlu, diş tedavisinde Direkt Kompozit Lamina ve Cam Fiber Post uygulamaları ile implanta bağımlılığı ortadan kaldırarak, aynaya bile bakamayan yüzlerce hastasını inci gibi dişlere kavuşturdu. Günümüzde diş tedavilerinde çıkar yol olarak görülen implant tedavisi kimi zaman sağlığa kavuştursa da kimi zaman ise olumsuzluklara yol açabiliyor. Çene içerisine vidalamak suretiyle gerçekleştirilen implant tedavisi, bazı hastaların çene yapısına uymayarak enfeksiyon ve kırılmalara neden oluyor. Birçok kişi çenesine vidalattığı implantları sökmek zorunda kalıyor. İmplant tedavisini minimuma indirmek, restorasyonu mümkün olmayan sadece diş kökü kalmış dişleri geri kazandırmak için 2 yıllık araştırma yapan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Hubbezoğlu, sağlam diş köklerine Cam Fiber Post uygulayıp, implanttan çok daha sağlam dişleri 4 seansta yapıyor. Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 2 büyük depremden etkilenen ve yapımında fiber kullanılan binalardan ilham alan Hubbezoğlu, sorunlu dişleri Cam Fiber Post uygulaması ile kurtarıp üzerine Direkt Kompozit Lamina Uygulaması yaparak 4 seansta tamamlıyor. Hastalara herhangi bir anestezi uygulanmazken, birkaç günde eski sağlıklarına kavuşması amaçlanıyor. "Klinik bir vakaydım, aynaya bakamayacak hale gelmiştim" Almanya'da şifa bulamayıp Sivas'ta çare arayan Fatma Hizmetli Okumuş, "Hem tatil amaçlı geldim hem de dişlerime baktırmak amaçlı Sivas'a geldim. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'ne başvurdum. Ben implant ve zirkonyum tedavisi düşünüyordum. Beni İhsan hocama yönlendirdiler. İhsan hocam zirkonyumdan daha iyi bir tedavi önerdi. Lamina diye yeni bir tedavi ile tanıştım. Belki aylar sürecek bir tedaviden sadece birkaç günde bu hale geldim. Klinik bir vakaydım, aynaya bakamayacak hale gelmiştim. Sadece birkaç seansta bütün dişlerimi kompozit lamina yaptı. Diş estetiğimi yaptı, çürüklerimi kapattı. Ayrıca sadece kökü kalan 2 dişime yeni bir diş yaptı. Kesinlikle ağrı, acı duymadım. Anestezi olmadı ama kesinlikle ağrı, acı hissetmedim" ifadelerine yer verdi. "Her gördüğüm 5 hastanın 4'üne yapmayı başardık" Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Hubbezoğlu, "Fakültede yapılmayan farklı bir şey yapmayı düşündük. Diş tedavilerinde son yıllardaki trend doğal yaklaşım. Hastaların doğal dişlerini koruyarak neler yapabiliriz diye düşündük. Amacımız dişleri kesmeden, minimum aşındırmalarla çalışmaya başladık. Yaklaşık 2 yıldır bu işlerle uğraşıyorum. Dişleri kurtarmak için özel cam fiber postlar bulduk. Önceden vidalı postları çakarken dişler kırılabiliyor, çatlayabiliyor ya da bizim kullandığımız ön bölgede estetik durmuyordu. Hastanın sadece kökü bile olsa onları kurtarmaya başladık. Bizim yaptığımız estetik dolgu değil. Çok daha fazlası. Hastanın gülüş tasarımına estetik olarak neler yapabiliriz? Hastanın gülüşünü baştan oluşturabilir miyiz? Bununla ilgili çalışmaya başladık. Direkt kompozit laminalar Türkiye'de birçok yerde yapılıyor. Ama bunlar kısıtlı olarak yapılıyordu. Yaklaşık 100 hastadan 3-4 tanesine yapılıyordu. Ortodontik tedavi gören, dişleri görünür olan ve kapanış bozukluğu olmayan hastalarda yapılıyordu. Bunu biraz daha geliştirerek her gördüğüm 5 hastanın 4'üne yapmayı başardık" diye konuştu. Yapımı 8-9 ay süren tedavi, 4 seansta tamamlanıyor Uzun süren test aşamalarını tamamlayarak en iyi malzemeleri seçtiklerini ifade eden Prof. Dr. Hubbezoğlu, "Hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğunu bilmediğimiz için bunlarla ilgili 5 tez çalışması yaptık. Bunlardan en iyi kompoziti, en iyi yapıştırıcıyı seçtik. En iyi polisaj sistemi, en iyi el aletlerini seçerek bunların en iyi kombinasyonunu bir araya getirerek gülüş tasarımı yapmaya başladık. Vücudumuzun en sağlam dokusu mine. Mine dokusu kesilip yok ediliyor. Ben buna karşıyım. Hastanın kökünün çekilip implant yapılmasına ya da sağlam dişin çekilip zirkonyum yapılmasına karşıyız. Bu amaçla dişleri kesmeden, şekil bozukluğunu, 15-20 derece eğime kadar olan dişleri düzeltebiliyoruz. Çürükleri varsa bunlar temizleniyor. Temizlendikten sonra dişine uygun bir şekilde tek tek el sanatı ile işleyerek yapıyoruz. Herhangi bir anestezi yapmıyoruz. Laboratuvar yok, teknisyen yok. 2-3 gün gibi kısa bir sürede, üst dişler ve alt dişler 2'şer seansta bitmiş oluyor" şeklinde konuştu. Cam fiber uygulamasında depremden etkilendi Aslen Hataylı olan Hubbezoğlu, "Depremden sonra binalar yapılırken güçlendirmelerin fiberle yapıldığını gördük. Biz de bunları dişte uygulamaya başladık. Cam fiberle yaptığım yaklaşık 280 vaka var, kırılan 1 tane bile yok. Yaklaşık bin 800'den fazla hastada Direkt Kompozit Lamina yapıldı. Bunu yaparken depremden etkilendim. 2 dayım da göçükte kalarak vefat etti. Ondan sonra da biz bu dişleri nasıl kurtarabiliriz diye doğal doku dostu materyaller aradık. Amacımız dişler çekilmesin, kesilmesin, implant olmasın diye uğraşıyoruz. Yeter ki kök olsun. Allah'ın yarattığı yapıyı koruyarak içine cam fiber post koyarak hasta aynı gün yemek yemeye başlıyor" ifadelerine yer verdi.

Bursa ve Manisa'dan gelen hastalar şah damarı tümörü ameliyatı oldu Haber

Bursa ve Manisa'dan gelen hastalar şah damarı tümörü ameliyatı oldu

Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, zorlu ve hayati risk taşıyan şah damarı (glomus) tümörü ameliyatlarında edindiği yüksek tecrübe sayesinde Türkiye'nin farklı illerinden gelen hastaları başarıyla tedavi ediyor. Boyun bölgesindeki hayati yapılar nedeniyle en riskli operasyonlar arasında gösterilen şah damarı tümörü ameliyatları, tecrübe gerektirdiği için Türkiye'de sınırlı sayıda hekim tarafından uygulanabiliyor. Lokman Hekim Van Hastanesinde görev yapan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel ise yıllar içinde edindiği deneyimle hem bölgeden hem de farklı illerden gelen hastaların tercih ettiği isimlerden biri hâline geldi. Meslek hayatının ilk yıllarında şah damarı tümörüne neredeyse hiç rastlamadığını belirten Prof. Dr. Halil Başel, Van'a geldikten sonra bu tümörlerin bölgede daha yaygın olduğunu fark ettiklerini söyledi. Başel son olarak Bursa'dan gelen 28 yaşındaki Ömer Faruk Yıldırım ile Manisa'dan gelen 45 yaşındaki Gülnur Atalay'ın da şah damarı tümörü nedeniyle kendisine başvurduğunu ve ameliyatlarının başarılı geçtiğini dile getirdi. "İlk ameliyatımda stresten iki gün uyuyamadım" İlk ameliyat dönemlerinde yaşadıkları zorlukları ve bugün ulaşılan tecrübeyi anlatan Prof. Dr. Başel, "İlk kez Van'a geldiğimde bu hastalığın bu kadar yaygın olduğunu fark ettim. O dönemde yaptığımız ilk glomus tümörü ameliyatında inanın stresten iki gün uyuyamadım. Çünkü gerçekten çok zor ve stresli bir ameliyattı. Ama şu anda çok sayıda vaka yaptığımız için en büyük ve en komplike tümörleri bile rahatlıkla çıkarabiliyoruz. Hasta yakınlarına da bilgi veriyorum; ameliyatlarımız genellikle yarım saat ile en fazla bir saat arasında sürüyor" dedi. "En küçük bir hata bile hayati risk oluşturabilir" Yıllar içinde yoğun vaka deneyimi kazandıklarını ve artık en komplike şah damarı tümörlerini dahi güvenle ameliyat ettiklerini dile getiren Başel, "Boyun bölgesi vücudun en karmaşık alanlarından biridir. Kalbe giden sinir, 12 kranial sinir, yemek borusu, soluk borusu, beyin damarları ve toplardamarlar, hepsi bu bölgededir. Dolayısıyla en küçük bir hata bile hayati risk oluşturabilir. Bu yüzden hekimler mümkün olduğunca bu bölgeye müdahale etmek istemez. Türkiye genelinde bu ameliyatı yapanların sayısı azdır. Ayda yılda bir gelen bir vakaya müdahale etmek tecrübesizlik anlamına gelir ve bu da hasta açısından risk demektir. Dolayısıyla birçok hekim bu bölgeye dokunmak istemez. Bu ameliyatların bizi bu kadar strese sokmasının nedeni de bölgenin zorluğu ve hayati önemi. Biz kalbin en komplike ameliyatlarını yapıyoruz. Normalde en zor ameliyat kalp ameliyatıdır. Fakat buna rağmen boyun bölgesi ameliyatları bize daha zor geliyor; çünkü boyun gerçekten çok kritik bir bölgedir" diye konuştu. "İyileşme süreci oldukça hızlı ve kolay oldu" Geldiği Bursa ilinde hastalığa 3 aylık bir süreç sonrası teşhis konulduğunu dile getiren 28 yaşındaki Ömer Faruk Yıldırım isimli hasta ise "Ameliyatın riskli olduğu ve doktorların bu konuda çok tecrübeli olmadığı söylendi. Ben de internetten araştırma yaparken Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel'i buldum. Hastalarının yorumları çok olumluydu. Bu sayede tedavi olmaya karar verdik. Ameliyat çok başarılı geçti. Şu an gayet iyiyim; istediğim zaman dışarı çıkabiliyor, gezip gelebiliyorum. İyileşme süreci de oldukça hızlı ve kolay oldu. Yani hiç yıpratıcı bir süreç yaşamadım" şeklinde konuştu. Eşinin internet üzerinden yaptığı araştırma sonucu Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel'e denk geldiğini ifade eden Gülnur Atalay isimli hastanın eşi Meriç Atalay da doktorun şu an yaptığı ameliyat sayısının kendilerine güven verdiğini kaydetti.

Gıda sahtekarlarına baskın: Tarihi geçmiş 30 ton ürün ele geçirildi Haber

Gıda sahtekarlarına baskın: Tarihi geçmiş 30 ton ürün ele geçirildi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "İzmir'de sağlıksız şartlarda depolanan ve son tüketim tarihi geçmiş yaklaşık 30 ton gıda ürünü ele geçirilmiştir" dedi. Bakan Yumaklı, sosyal medya hesabından İzmir'de sağlıksız şartlarda depolanan ve son tüketim tarihi geçmiş yaklaşık 30 ton gıda ürününün ele geçirildiğini açıkladı. Tarihi geçmiş ürünleri ucuza toplayıp piyasaya satmaya çalışanlara ekiplerin göz açtırmadığını belirten Yumaklı, işletmelerin mühürlendiğini ve ürünlere imha edilmek üzere el konulduğunu bildirdi. "Son tüketim tarihi geçmiş yaklaşık 30 ton gıda ürünü ele geçirilmiştir" Bakan Yumaklı, yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Tarihi geçmiş ürünleri ucuza toplayıp, tekrar piyasaya satmaya çalışan gıda sahtekarlarına ekiplerimiz göz açtırmadı. İzmir'de sağlıksız şartlarda depolanan ve son tüketim tarihi geçmiş yaklaşık 30 ton gıda ürünü ele geçirilmiştir. Tarım ve Orman İl/İlçe Müdürlüğü ekiplerimizin ‘Alo 174 Gıda' hattına gelen ihbar üzerine yaptığı denetimde ürünlerin STT/TETT bilgilerinin silinip yeniden basılmaya çalışıldığı tespit edilmiş; işletme mühürlenmiş, ürünlere imha edilmek üzere el konulmuş, sorumlular hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için Bakanlığımız, yerel yönetimlerimiz ve ilgili kurumlarımızla iş birliği içinde kararlılıkla çalışmalarımızı sürdüreceğiz."

Nedensiz Kilo Kaybına Dikkat Haber

Nedensiz Kilo Kaybına Dikkat

Sigara kullanımının hastalığın önde gelen nedenlerinden biri olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özgür Yağmur, "Pankreas kanseri çok sinsi bir hastalık. Genelde hastalar doktora başvurduğunda ilerlemiş evrede oluyor" dedi. Vücudun sindirim ve kan şekeri dengesini sağlayan önemli bir organ olan pankreasta gelişen pankreas kanseri çoğu zaman sarılık, kilo kaybı, iştahsızlık ve sırt ağrısı gibi belirtiler ile ortaya çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre pankreas kanseri, tüm kanserler arasında ölüm oranı en yüksek türlerden biri ve vakaların yaklaşık yüzde 80'i ileri evrede teşhis ediliyor. Sigara kullanımı, obezite, aile öyküsü ve uzun süreli diyabet hastalığı ise risk faktörleri arasında öne çıkıyor. Uzmanlar, pankreas kanserinin genellikle sessiz ilerlediği için erken dönemde tespit edilmesinin oldukça zor olduğunu belirtirken, özellikle 50 yaş üzeri bireylerin rutin kontrolleri aksatmamasının erken teşhis açısından hayati önem taşıdığını vurguluyor. Konuyla ilgili İhlas Haber Ajansı'na konuşan Acıbadem Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özgür Yağmur, pankreas kanserinin erken belirtilerinin genellikle fark edilmediğini belirterek, hastalığın tanı konulduğunda genellikle ileri evrede olduğunu söyledi. "Nedensiz kilo kaybına dikkat" Prof. Dr. Yağmur, dünya genelinde her yıl 250-300 bin kanser olgusunun tespit edildiğini, pankreas kanserinin erkeklerde 4. sırada yer aldığını belirterek, "Pankreas, karnın arka duvarına yakın uzun bir organ. Nedensiz kilo kaybı, sarılık ve büyük abdest renginde değişim, ilk uyarıcı belirtiler arasında yer alıyor" ifadelerini kullandı. Sigara kullanımının hastalığın önde gelen nedenlerinden biri olduğunu ifade ederken Prof. Dr. Yağmur, pasif içiciliğin de risk oluşturduğunu söyledi. Yağmur; "Asbest işçileri, obezite, alkol kullanımı, diyabet ve pankreas bezinin kronik iltihapları olanlar ile ağır sanayi işletmelerinde çalışanlar da risk grubunda. Hastalar doktora başvurduğunda yüzde 70-80 cerrahi müdahale mümkün olmuyor. Sadece yüzde 15-20'lik grup ameliyat edilebilir durumda oluyor. Bu alandaki yeni bilimsel gelişmeler de dikkat çekici. Gerek cerrahi gerekse diğer tıbbi yöntemlerdeki gelişmeler sayesinde pankreas kanserinde sağkalım oranı giderek artıyor. Aynı zamanda hastanın yaşam kalitesi de yükseliyor. Bu kanserin tedavisi pek çok kanser türünde olduğu gibi, multidisipliner bir yaklaşımla tedavi edilmesi tedavi başarısını yükselten çok önemli bir faktör" diye konuştu. Pankreas ameliyatlarının vücudun en kompleks operasyonlarından biri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yağmur, erkeklerde daha sık görülen hastalığın, son yıllarda artan sigara kullanımına bağlı olarak kadınları da risk grubuna soktuğunu belirtti.

Karbonmonoksit Zehirlenmesine Dikkat Haber

Karbonmonoksit Zehirlenmesine Dikkat

Van'da havaların soğumasıyla soba ve kombi kullanımı artarken halk arasında "sessiz ölüm" olarak bilinen karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı uzmanlar uyarıda bulunuyor. Son dönemlerde soba kaynaklı vakaların yanı sıra doğal gaz sızıntılarına bağlı zehirlenmelerde de artış yaşandığına dikkat çekilirken, özellikle kombi bakımı ve değişimi yapılan evlerde kontrolün aksatılmaması gerektiği vurgulanıyor. Kentte yaşanan bu vakaların ardından, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmet veren Su Altı Hekimliği ve Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezine başvurularda da artış olduğu bildirildi. Merkezde karbonmonoksit zehirlenmesi şüphesiyle gelen hastalara hızlı şekilde hiperbarik oksijen tedavisi uygulanarak hayati risklerin önüne geçiliyor. "Hastanemizde sıkça karşılaştığımız vakalar arasında yer almaya başladı" İHA muhabirine konuşan Hava ve Uzay Hekimliği Uzmanı Dr. Tuğba Özüarı, karbonmonoksit zehirlenmesinin özellikle tam yanma gerçekleşmeyen soba ve ısıtıcılarda ortaya çıkan gazın solunmasıyla oluştuğunu belirtti. Vakaların son haftalarda dikkat çekici seviyelere ulaştığını ifade eden Dr. Özüarı, "Halk arasında soba zehirlenmesi olarak bilinen karbonmonoksit zehirlenmeleri, havaların soğumasıyla birlikte hastanemizde sıkça karşılaştığımız vakalar arasında yer almaya başladı. Karbonmonoksit zehirlenmesi; sobalarda ya da çeşitli ısıtıcılarda yakıtın tam olarak yanmaması sonucu ortaya çıkan karbonmonoksit gazının solunmasıyla meydana gelen bir zehirlenme türüdür. Bu zehirlenmelerde en sık görülen belirtiler arasında baş ağrısı, halsizlik, bulantı, kusma ve ilerleyen durumlarda bilinç bulanıklığı hatta koma yer almaktadır. Hastalar bu belirtileri yaşadıklarında ilk olarak bulundukları ortamdan uzaklaşmalı ve hemen 112'yi aramalıdır. 112 ekiplerinin yönlendirmesiyle hastalar, gerekli görüldüğünde hiperbarik oksijen tedavisine alınmaktadır. Hiperbarik oksijen tedavisi, bu tür hastalarda oldukça kıymetli ve acil olarak uygulanan bir tedavi yöntemidir. Genellikle tek seans yeterli olurken, bazı hastalarda durumun ciddiyetine göre 2-3 seans veya daha fazla uygulama yapılabilmektedir" dedi. "Doğal gaz zehirlenmeleri artış gösterdi" Son dönemlerde sobanın yanı sıra doğalgaz zehirlenmelerinin de artış gösterdiğini dile getiren Özüarı, "Son dönemlerde soba zehirlenmelerinin yanı sıra doğal gaz zehirlenmeleri de artış göstermektedir. Özellikle kombi bakımı veya kombi değişimi yapılan evlerde, işlemlerin ardından doğalgaz sızıntıları yaşanabilmektedir. Bu nedenle bakım sonrasında gerekli kontrollerin titizlikle yapılması büyük önem taşımaktadır" diye konuştu. "Yol açtığı ölümler ‘sessiz ölüm' olarak adlandırılmaktadır" Karbonmonoksit zehirlenmesinin renksiz ve kokusuz olması nedeniyle fark edilmesinin zor olduğuna söyleyen Özüarı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Karbonmonoksit gazı renksiz ve kokusuz olduğu için yol açtığı ölümler ‘sessiz ölüm' olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle benzer semptomlar yaşayan kişilerde karbonmonoksit zehirlenmesi ihtimali mutlaka akılda tutulmalıdır."

Beslenirken Dikkat! Haber

Beslenirken Dikkat!

Acil servislere müracaatlarda görülen bulantı ve kusma şikayetlerinin çoğunun yanlış ya da uygunsuz tüketilen gıdalardan kaynaklandığını belirten uzmanlar, yanlış beslenmede gıda zehirlenmesi ve kalp krizi riskine karşı uyarıyor. Özellikle son yıllarda artan bulantı, kusma, ishal gibi şikayetlerle acil servislere yapılan başvuruların çoğunun gıda zehirlenmesi ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarından kaynaklandığını belirten uzmanlar, gerek soğuk zinciri kırılmış gıdalar gerekse pandemi sonrası dönemde yaygınlaşan fast food ve gazlı içecek tüketiminin, hem akut rahatsızlıklara hem de uzun vadede ciddi sağlık problemlerine yol açtığına dikkat çekiyor. Günlük olarak hem gıda zehirlenmesi şüphesiyle hem de gıda zehirlenmesiyle alakalı semptom ve bulgularla bulantı, kusma gibi durumlarla başvuran birçok hastanın olduğunu belirten Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Ömer Jaradat, "Kimilerinde tabii ki böyle durumlar saptanmazken basit bir yemek dokunmuş yani gıda zehirlenmesinden öte gıda yan etkisi dediğimiz durumlar olabilecekken bazı hastalarda ciddi bir gıda zehirlenmesi durumları oluyor. Çoğunlukla hastalar soğuk zinciri kırılmış gıdalarda veya örneğin yaz aylarında mesela mayonez tüketilmesi gibi hele ki uygun saklanmamışsa veya işte iyi pişmemiş tavuk, et ürünleri, yumurta gibi durumlarda veya pastörize edilmemiş süt tüketiminden sonraki durumlarda hastalarımız olmaktadır. Çoğunlukla hastalarda ilk önce vücudun fizyolojik bir savunma mekanizması olduğu için bir bulantı ardından bir kusma eşlik eder. Bir süre sonra buna ishal de eşlik eder ki bağırsaklardaki patojenler vücuda geçmesin diye bundan sonra da artık ishalle ve kusmayla beraber olan sıvı kaybından, elektrolit kaybından dolayı hastalarda bir halsizlik, hipotansiyon, bilinç bulanıklığına kadar varan dehidratasyon bulgularıyla karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla biz genel olarak bu tablolarda her zaman gıda ile alakalı zehirlenmeleri aklımızda tutmaktayız" dedi. "Hastalarda bir sedanter yaşam durumu oluştu" Acil serviste akut gıda zehirlenmeleri ve yan etkileri ile alakalı başvuruların olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ömer Jaradat, "Bir pandemi süreci atlattık ve insanlar dünyada her yerde olduğu gibi halkımız da mecbur karantinadan dolayı evde kaldı. Sağlık önlemleri kapsamı açısından sokağa çıkma yasağımız vardı. Dolayısıyla hastalarda bir sedanter yaşam yani biraz tembellik durumu muhakkak herkeste olmuştur. Ayrıca bu da beslenme yöntemi ile alakalı yine bir yan etkisi veya kötü yansıması olmuştur. Çoğunlukla şu an çok denk geldiğimiz aşırı gazlı içecek tüketilmelerinde hem çok yüksek bir şeker içeriği fruktoz şurupları var içlerinde, dolayısıyla birçok tanı almamış şeker hastaları bize şeker komasıyla başvurduklarında bazen altta yatan sebeplerden biri de bu gazlı içeceklerin yoğun olarak tüketilmesi söz konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Keza içlerinde fosforik asit vardır, bu da kalsiyum emilimini azalttığı için kemiklerdeki mineral yoğunluğunu düşürür. Bu da uzun vadede hem kemik erimesi hem erken yaşta travmalardan sonra düşmelerden, çarpmalardan sonrasında kemik kırıklarının altta yatan sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkabilir" ifadelerini kullandı. "Lokmalarımızı iyi çiğnemek mide bağırsak sistemini, sindirim sistemini rahatlatacaktır" Bir diğer önemli hususun da fast food tüketilmesi olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ömer Jaradat, "Aşırı doymuş yağ ve trans yağ içerdikleri için hem uzun vadeli olarak şeker hastalığını, hipertansiyon yani tansiyon hastalığını ve onunla beraber hatta damarlardaki yağlanmaları arttırıyor. Kimi hastalarımız bize 30-40'lı yaşlarda kalp krizi yani miyokard enfarktüsü tablosuyla gelip hatta o kadar yoğun içerikli yağ plakları ile karşılaşıldığı için damarlarında bazılarında da yapılan anjiyo işleminde damarları açılamamaktadır. Bu açıdan da bu büyük ve giderek büyüyen bir halk sağlığı problemi haline dönmüştür. Bunun için ne yapmamız lazım; yavaş yeme ve sağlıklı yeme rejimi var. Aslında lokmalarımızı gıda besin ne olursa olsun iyi çiğnemek mide bağırsak sistemini, sindirim sistemini rahatlatacaktır. Ayrıca sağlıklı besinlerin tüketilmesi zaten her zaman daha iyidir. Son zamanlarda özellikle pandemi sonrası dönemde fast food rejimi daha ulaşılabilir, daha cazip olduğu için bir tık daha arttı. Uzun vadeli olarak acil servise bu hastalar 'bir fast food yedim, kötü hissediyorum'dan ziyade bize kalp krizi gibi, şeker ve çok yüksek derecelere ulaşmış tansiyon hastalığı olarak tarafımıza başvurmaktadır. Bu konu da gerçekten gençlerimizin ve genel olarak tüm insanlarımızın dikkate alması gereken önemli bir husus" diye konuştu.

Zamanla yarışılan ameliyatla 2 yaşındaki minik hasta yeniden nefes aldı Haber

Zamanla yarışılan ameliyatla 2 yaşındaki minik hasta yeniden nefes aldı

Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Selim Özkaya, küçük 2 yaşındaki Yiğit Görken'i nefes borusuna kaçan kek ve ceviz parçalarına 20 dakikalık başarılı bir bronkoskopi operasyonuyla kurtardı. Evde yediği cevizli kekin parçalarının solunum yollarına kaçması sonucu hızla durumu kötüleşen 2 yaşındaki Yiğit Görken, ailesinin ilk müdahalesinin ardından Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Solunum yetmezliği nedeniyle acil serviste entübe edilerek makineye bağlanan Yiğit, Çocuk Cerrahisi Uzmanı Uzman Dr. Selim Özkaya'nın hızlı müdahalesiyle hayata tutundu. Hastaneye ambulansla kabul edilen küçük hastaya hemen ameliyathanede bronkoskopi işlemi uygulandı. Konuyla ilgili açıklama yapan Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Selim Özkaya, "2 yaşındaki Yiğit Görken hasta evde kek yerken aniden morarması ve solunum sıkıntısı olmuş. Annesi Heimlich manevrası yapmış, bir miktar yemek parçaları çıkmış ancak solunum şikayetinin devam etmesi üzerine acil servise götürülmüş. Acil servise ciddi solunum sıkıntısı olan hasta entübe edilmiş, makineye bağlanmış. Biz hastayı Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kabul ettik. Ambulansla gelen hastaya hızlıca ameliyathanede bronkoskopi işlemi yaptık. Ana havayolları trekeada ve solunum yollarında yemek parçaları, ceviz parçaları vardı. Akciğerlerini güzelce temizledik" dedi. Başarılı operasyonun ardından Yiğit Görken, entübe şekilde Çocuk Yoğun Bakım Servisi'ne alındı. Uzm. Dr. Özkaya, "Yaklaşık 3 gün kadar entübede izlendi hastamız. Sonrasında genel durumun düzelmesi neticesinde ekstübe edildi. Makineden ayrıldı. Bir hafta kadar çocuk yoğun bakımda takip edildi. Şu an çocuk cerrahi servisine aldık. Hastamızın genel durumu iyi, taburcu edildi" diye konuştu. Olay anını anlatan anne Melda Görken ise, ilk yardımın önemine dikkat çekti. Görken, "Ablamın evine çocuğumla birlikte misafirliğe gittim, ablamla çay içiyordum. Oğlum da yanımda ev yapımı cevizli kek yiyordu. Birdenbire ne olduğunu anlamadan boğulma ve nefes alamamaya başladı. Önce sırtına vurdum olmadı, ardından hemen çocuğuma Heimlich manevrası yaptım ama fayda etmeyince hastaneye götürdük" şeklinde konuştu. Anne Görken'in hızlı ve doğru ilk yardım müdahalesine rağmen solunum yolundaki parçaların tamamı çıkmayınca hastanede uzman doktorun hızlı ve başarılı cerrahi operasyonu küçük Yiğit'i hayata döndürdü.

Uygun ortamlarda satış ve üretim işlemi yapan kasap esnafına cezai işlem uygulandı Haber

Uygun ortamlarda satış ve üretim işlemi yapan kasap esnafına cezai işlem uygulandı

Bilecik Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri denetim için girdikleri ve uygun ortamlarda satış ve üretim işlemi yapmayan kasap esnafına cezai işlem uyguladılar. Başta gıda ürünleri olmak üzere birçok noktada yaptıkları denetimlerde halkın sağlık ve güvenliğini temin eden Zabıta Müdürlüğü ekipleri, temiz olmayan ve sağlıksız ortamda yapılan uygulamaya izin vermedi. Bilecik merkez Bahçelievler Mahallesi'nde bir kasap dükkanına Tarım İl Müdürlüğü yetkilileriyle birlikte denetimlerini yapan ekipler, uygun ortamlarda satış ve üretim işlemi yapmayan kasap esnafına ceza işlemi uyguladı. "Maalesef bazı işyerlerinde birçok olumsuz ve uygun olmayan durumlarla karşılaşıyoruz" Bilecik Belediyesi Zabıta Müdürü Mücahit Öndersev, işyeri vitrini ve girişlerinin temiz olmasına rağmen mutfak ve üretim kısımlarında birçok yönden olumsuzlukla karşılaştıklarını belirterek, ‘'Vatandaşlarımızın başta gıda ürünleri olmak üzere her alanda sağlıklı ve güvenli hizmet almasını kendimize vazife biliyoruz. Bu anlamda Zabıta Müdürlüğü olarak gerçekten sıkı denetimler yapıyoruz. Ancak maalesef bazı işyerlerinde birçok olumsuz ve uygun olmayan durumlarla karşılaşıyoruz" ifadelerini kullandı. ‘'Halk sağlığını tehdit eden durumlarda taviz göstermiyoruz'' Zabıta Müdürlüğü olarak, halkın sağlığını tehdit eden durumlara karşı taviz göstermediklerini hatırlatan Zabıta Müdürü Öndersev, "Vatandaşlarımızın özellikle gıda satışı yapılan yerlere karşı hassas olmalarını tavsiye ediyoruz. Ne yazık ki vitrin ve görünen alanlarda durum iyi iken mutfak ve üretim alanlarında ürün muhafaza ve saklama şartları, temizlik ve benzeri konularda uygunsuzluklar tespit ediyoruz. Yaptığımız son denetimlerde de uygun ortam ve şartlarda üretim yapılmayan kasap dükkanı yetkililerine ceza işlemi uyguladık" dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.