Hava Durumu

#Sağlıklı

Yeni Marmara Gazetesi - Sağlıklı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlıklı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Stresin en büyük yükünü cildimiz çekiyor! Haber

Stresin en büyük yükünü cildimiz çekiyor!

Derimiz, vücudumuzun en büyük organıdır ve çevresel faktörlere karşı bir bariyer görevi görür. Bu bariyer, aynı zamanda ruhsal sağlığın da aynasıdır. Özellikle stresin cilde ağır tablolarla yansıyabildiğini belirten Cilt Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burhan Engin, ''Vücutta hormonal birtakım değişikliklere yol açan, bağışıklık sisteminin fonksiyonlarını etkileyen stres deri bariyerinin işlevini bozan en önemli nedenlerden biridir'' dedi ve yol açtığı cilt hastalarını şöyle sıraladı: ZONA: Gece yanığı adıyla da bilinen genellikle ileri yaşlarda sıklıkla gövdede önce kızarıklık sonra içi sıvı dolu ağrılı keseciklerle görülen viral bir cilt hastalığıdır. Hastalığı; bağışıklığı baskılayan durumlar, kronik hastalıklar, kanser, kemoterapi veya AIDS gibi ağır enfeksiyonlar kadar aşırı stres de tetikler. AKNE: Stres, vücuttaki inflamasyonu ve derideki yağ üretimini artırır. Bu da, inatçı ve daha geniş alanları kaplayan akne (sivilce) oluşumuyla kendini gösterir. Aynı zamanda stres, hormonal dengesizliklere yol açabilir ve hormonal sivilce oluşumunu artırabilir. ÜRTİKER: Ciltte kızarıklık, kaşıntı ve kabarcıkların oluştuğu bir cilt hastalığıdır. Stres ve psikolojik sorunlar ürtikere yol açan en önemli nedenler arasındadır. EGZAMA VE SEDEF: Her iki hastalık da ağır bir stresle tetiklenebilir. Stresin etkisi altında daha da kötüleşebilir. Bu deri hastalıkları; kaşıntı, kızarıklık ve deri kuruluğu gibi belirtilerle kendini gösterir. Stres, bu belirtilerin şiddetini artırabilir ve hastalığın kontrolünü zorlaştırabilir. Üstelik "nörotik ekskoriasyon" adı verilen, "deri yolma bozukluğu" hastalığının temelinde yer alan stres, bu kez, inatçı kaşıntı hissi ve kabuk tutan deri döküntüsü ile karşımıza çıkabilir. Klinikte birçok hastalıkla karışabildiğinden bu kısır döngünün kırılması, stres yönetiminde tedavinin ana basamağını oluşturur. VİTİLİGO: Deriye rengini melanin adlı madde verir. Bu maddeyi üreten hücreler melanosit adını alır. Melanositlerin çeşitli nedenlerle hasar görmesi ise ciltte beyaz lekelerle ortaya çıkan vitiligo hastalığına yol açar. Genetik, otoimmün hastalıklar ve güneş yanığının yanı sıra aşırı stres de vitiligoyu tetikleyen nedenler arasında gösterilmektedir. HIZLI YAŞLANMA: Yaşlanma süreci, şüphesiz yaşamımızın önüne geçemeyeceğimiz bir parçası. Ancak, stres, bu süreci hızlandırabilir. Sahnedeki gizli düşman; serbest radikal oluşumunun artırılması ile; deri hücrelerinin hasarlanmasına neden olur. Daha erken yaşta kırışıklık oluşumu ve deri elastikiyetinin kaybı, hem kozmetik hem de zihinsel bir yük oluşturarak bu kısır döngüyü başlatmaktadır. SAÇ DÖKÜLMESİ: Saç, fiziksel görünümümüzün önemli bir parçasıdır ve saç sağlığını korumak herkesin arzusudur. Ancak, stres, saç bozukluklarına da yol açabilen önemli bir faktördür. Saç dökülmesine, saç tellerinde incelmeye ve saç beyazlamasına yol açabilir. SAÇ KIRAN: Genellikle saçlarda ve sakal bölgesinde yuvarlak dökülmeler halinde ortaya çıkan bir deri hastalığıdır. Saçkıran (alopesi) nadiren kronik hastalıklar ya da tiroit problemleri nedeniyle de ortaya çıkarken, genellikle strese bağlı olarak gelişir. ETKİLERİ KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞİR Bilimsel araştırmalar, stres ve deri sağlığı arasındaki bağlantıyı daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır ancak her bireyin bu etkileri farklı şekillerde deneyimlediğini unutmamak önemlidir. Çünkü her bireyin genetik yapısı, yaşam tarzı ve deri tipi farklıdır ki bu faktörlerin etkisi altında stresin deri üzerine etkisi değişebilir. Deri sağlığını korumak ve stresin olumsuz etkilerini en aza indirmek için uzman bir dermatoloğa başvurmak, birçok deri hastalığının alevlenmesini veya ortaya çıkmasını önlemek adına yapılabilecek en doğru adımdır.

Nilüfer’de kadın derneklerine sağlıklı beslenme atölyesi Haber

Nilüfer’de kadın derneklerine sağlıklı beslenme atölyesi

Nilüfer’deki kadın derneklerinin, ürettikleri ürünlerle gelir elde etmeleri için çeşitli çalışmalar yapan Nilüfer Belediyesi, üretilen gıdaların hijyenik ve sağlıklı olması için de dernek üyelerine eğitimler veriyor. Bu çerçevede yeni bir atölye çalışması başlatıldı. Sağlıklı Beslenme Uzmanı ve Sağlıklı Beslenme Koçu Ebru Çatak, dernek üyesi kadınlar için Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Atölyesi düzenledi. Eğitime, Nilüfer’deki 9 kadın derneğinin üyeleri katıldı. Konak Mahallesi’nde Dernekler Yerleşkesi mutfağında düzenlenen ve ayda iki kez yapılması planlanan atölyenin ilki büyük ilgi gördü. Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Sibel Özer’in de katıldığı atölyede, kadınlar yeni bilgiler öğrenmenin heyecanını yaşadı. Ebru Çatak, önce kadınlara sağlıklı içecek yapmayı, uygulayarak anlattı. Ardından da yulaf unu, kakao ve süt ile yapılan ve pişmeden tüketilen trüf tatlısını anlatan Çatak, yulaf unu ve yoğurttan yapılan sağlıklı poğaça yapımını da gösterdi. Bu tür eğitimlerin önemine değinen Ebru Çatak, “Sağlıklı besinler tüketmeye başladığınız ve bunu çevrenize empoze ettiğiniz zaman bu domino etkisi gibi tüm çevrenize yayılıyor. Bu yiyecekler, şekersiz, unsuz beslenen kişiler için yapılabilir. Vegan olanlar da bitkisel sütle, yoğurt ve yumurta olmadan da bu ürünleri yapabilir” dedi. Dernek üyesi kadınlar da atölyeye katılmaktan memnundu. Sağlıklı besinler yapmayı öğrendiklerini söyleyen kadınlar, bu bilgileri diğer üyelerle de paylaşacaklarını belirterek “Bu tür sağlıklı besinleri yapmayı herkesin öğrenmesini isteriz. Bu atölyede edindiğimiz bilgiler hepimiz için değerli. Böyle bir atölye düzenlediği için Nilüfer Belediyesi’ne teşekkür ederiz” dediler.

Sağlıklı beslenme kanser tedavisini de etkiliyor Haber

Sağlıklı beslenme kanser tedavisini de etkiliyor

Kanserin, hücrelerin kontrolsüz bölünmesi ve çoğalması ile ortaya çıkan ve genetik ve çevresel koşulların etkisi altında olan kompleks bir hastalık olduğunu ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Veysel Ciğerli, “Bilinen 100’den fazla kanser türü olmasına ve belli tipteki kanserler için olabildiğince standart yaklaşımlar geliştirilmesine rağmen kanser aynı zamanda kişisel bir hastalıktır. Dünya üzerindeki hiçbir insanın DNA’sı birbirine benzemediği için kişilerin benzer tedavilere farklı cevaplar vermesi şaşırtıcı olmayan bir gerçektir. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte günümüzde var olan tedavilere ek olarak yeni tedavi yöntemleri geliştirilmektedir. Standart olarak kabul edilen kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi yöntemlere ek olarak aşılar, biyolojik, hormonal, hedeflenmiş ve gen terapiler giderek artan sayıda kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle meme, kalın bağırsak-rektum ve kan kanserleri obez bireylerde normal ağırlıktakilere göre daha fazla görülmektedir. Yağ tüketiminin yüksek olması obeziteye sebep olmaktadır. Yağlı besinler ve bozulmuş yağ tüketimi, kanser yapıcı ve ilerletici maddelerin de alımının artmasına sebep olmaktadır" dedi. Kanserden korunmak için yeterli ve dengeli beslenmenin önemli olduğunu dile getiren Ciğerli, "Günde en az 5 porsiyon sebze veya meyve tüketilmelidir. En az 2 porsiyonu yeşil yapraklı sebzeler veya portakal, limon gibi turunçgiller olmalıdır. Rafine tahıllar ve saf şeker yerine tam taneli tahıllar tercih edilmelidir. Özellikle yağ içeriği yüksek ve işlenmiş kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kırmızı et yerine balık, tavuk, kuru baklagiller tercih edilmelidir. Yağ alımının azaltılması için yemekler az yağla pişirilmeli, et yemekleri yağ eklenmeden kendi yağları ile pişirilmeli, kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri yerine haşlama, ızgara, fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir" diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.