Hava Durumu

#Şeker

Yeni Marmara Gazetesi - Şeker haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şeker haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İnsülin Direncine Dikkat Haber

İnsülin Direncine Dikkat

İnsülin direncinin zamanla kan şekeri yüksekliğine ve tip 2 diyabete neden olabileceğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yavuz Akıncıoğlu, halsizlik, tatlı isteği ve göbek çevresi yağlanması gibi belirtilere dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.   BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi'nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yavuz Akıncıoğlu, insülin direncinin yemeklerden sonra kandaki insülin hormonuna karşı hücrelerin yanıtının azalması ve buna bağlı olarak kanda glukozun birikmeye başlamasıyla ortaya çıkan bir metabolik bozukluk olduğunu belirtti. Akıncıoğlu, bu durumun zamanla kan şekeri yüksekliğine ve tip 2 diyabet başta olmak üzere, hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalıklar gibi birçok soruna yol açabileceği uyarısında bulundu.  Stres ve uyku, insülin direncini geliştirebilir  İnsülin direncinin gelişiminde hareketsiz yaşam tarzı, kilo fazlası (özellikle karın bölgesinde biriken yağ), genetik yatkınlık, karbonhidratların ve şeker oranı yüksek besinlerin aşırı tüketilmesi gibi etkenlerin rol oynadığını dile getiren Dr. Akıncıoğlu, stres ve uyku bozukluklarının da tabloyu ağırlaştırabileceğini ifade etti.  "Belirtiler önemsenmeli"  Yemek sonrası yorgunluk ve uyku hali, aşırı tatlı isteği, erken acıkma, terleme, göbek çevresinde yağlanma ve kilo vermekte zorlanmanın insülin direncine işaret edebileceğini belirten Dr. Akıncıoğlu, kadınlarda polikistik over sendromu ve adet düzensizliklerinin de bu durumla ilişkili olabileceğini söyledi.  Kan trigliserit düzeyi ile insülin direnci arasında güçlü bir ilişki olduğunu, kanda yağ asitlerinin insülin direncini yükselttiğini ifade eden Dr. Akıncıoğlu, açlık insülin değeri ve kan şekeri düzeyinin değerlendirilmesiyle, HOMA-IR, Trigliserit/HDL oranı gibi hesaplamalarla insülin direncinin tespit edilebildiğini belirtti.  Yaşam tarzı değişikliği şart  İnsülin direnciyle mücadelede en etkili yöntemin yaşam tarzı değişiklikleri olduğunu, fazla kilolardan kurtulmanın, düzenli fiziksel aktivitenin önemini vurgulayan Dr. Akıncıoğlu, düşük glisemik indeksli besinlerin tercih edilmesi gerektiğini belirterek, şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durulması gerektiğini ifade etti. Dr. Akıncıoğlu, karbonhidratların mutlaka proteinle birlikte alınmasının önemine de dikkat çekti.  "Gerekirse ilaç desteği alınabilir"  İnsülin moleküler bozulmasına dayalı yeni araştırmalarla insülin direncine yönelik farklı tedavi yöntemlerinin gelişebileceğini belirten Dr. Akıncıoğlu, bazı durumlarda ilaç desteğine başvurulabileceğini, özellikle metformin gibi ilaçların doktor kontrolünde kullanılabileceğini sözlerine ekledi.  Erken tanının önemine dikkat çeken Dr. Akıncıoğlu, insülin direncinin zamanında müdahale ile kontrol altına alınabileceğini, bu sayede tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kalp-damar hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarının önüne geçilebileceğini vurguladı. Dr. Akıncıoğlu, şüpheli belirtiler varsa mutlaka bir endokrinoloji ya da iç hastalıkları uzmanına başvurulmasını önerdi. 

"Ayağım o kadar etmez, ampute edin" Haber

"Ayağım o kadar etmez, ampute edin"

Yıllardır şeker hastalığı nedeniyle ayağındaki kronik yara kapanmayan 59 yaşındaki bir hasta, uygulanan larva tedavisiyle yeniden yürüdü.  Ayağında kronik kapanmayan yara olan Aydın Akat umutsuzlukla başladığı tedavi arayışında kızıyla birlikte İstanbul'daki birçok sağlık kuruluşuna başvurdu. Yüksek maliyet talepleri ve "iyileşmez" yanıtları karşısında "Ayağım o kadar etmez, ampute edin" sözleriyle çaresizliğini dile getiren hasta, son çare olarak Büyük Anadolu Hastanesi'ne yönlendirildi. Burada Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Şahin'in yakından takip ettiği süreçte uygulanan larva tedavisi, doğal bir biyoterapi yöntemi olarak yalnızca ölü dokuları hedef aldı. Enfeksiyon riski azalırken yara hızla iyileşmeye başladı ve hasta, yeniden yürüyebilmenin sevincini yaşadı.  "Yalnızca çürümüş bölgeyi temizliyor"  Prof. Dr. Mustafa Şahin, "Larvalar, canlı dokuya asla müdahale etmeden yalnızca çürümüş bölgeyi temizliyor. Bu sayede hem enfeksiyon kontrol altında tutuluyor hem de iyileşme süreci hızlanıyor. Aydın Bey'in ve ailesinin süreç boyunca gösterdiği sabır ve inanç; ekibimizin titiz çalışmasıyla birleşince bu başarı ortaya çıktı" dedi. Tedavi sürecinde yakından ilgilenen hastanın kızı ise, "Hiç vazgeçmedik, sabırla her öneriyi uyguladık. Mustafa Hocamız ve ekibinin emeğiyle aşamayacağımız hiçbir şey yoktu. Babam yeniden adım atabildi" diye konuştu. Hastanın iyileşme hikâyesi, larva tedavisinin Türkiye'de diyabetik yaralarla mücadelede ne kadar etkili ve doğal bir alternatif olduğunu bir kez daha gösterdi. "Ayağım o kadar etmez, ampute edin" diyerek başladığı bu yolculuk, doğru yöntem ve inançla Büyük Anadolu Hastanesi'nde gerçek bir başarı hikâyesine dönüştü. 

Şeker Hastaları Dikkat! Haber

Şeker Hastaları Dikkat!

Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Habib Bilen, Türkiye'de şeker hastalığının (diyabet) oldukça kötü olduğunu, her 100 kişinden 14’nde şeker hastalığının görüldüğünü belirterek, "Bunun iki nedeni var. Hem beslenme alışkanlığı hem de spor yapılmıyor. Ülkemizde birinci sarada yer alan kalp hastalıkları ölümlerinin altında da ‘şeker hastalığı’ var " diye söyledi.   Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Habib Bilen, "Türkiye'de diyabet hastalığı toplumun %14.5 inde görülmektedir. Bu oran dünya genelinde %10.5 ve Avrupa kıtasında ise %9 civarındadır. Ülkemizde daha sık görülmesi birçok faktör ile ilişkilendirilmektedir. Bunlar arasında; beslenme alışkanlıkları, şişmanlık (obezite sıklığı), hareketsiz yaşam tarzı, hızlı kentleşme ve genetik yatkınlık gibi bazı nedenler sayılabilir. Neden ne olursa olsun gelecekte de ülkemizde diyabet hastalığının sık görülen bir hastalık olacağı tahmin edilmektedir. Buna ilave olarak hastaların yaklaşık %50 si diyabet hastası olduğunun farkında değildir" şeklinde söyledi.  "Kalp hastalıklarına davetiye çıkarıyor"  Şeker hastalığının kalp ve damar hastalıklarına davetine çıkardığını vurgulayan Prof. Dr. Habib Bilen, " Dünya genelinde önde gelen en önemli ölüm nedeni kalp damar hastalıklardır. Diyabetli hastalarda kalp hastalığı görülme sıklığı 4 kat daha fazladır. Bütün nedenlere bağlı kalp ölümlerinin 1/3 ü diyabete bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Diyabetik hastalarda görülen kalp hastalıkları; Koroner Arter Hastalığı (KAH) ve Kalp Krizi (Miyokard Enfarktüsü), kalp yetmezliği (yapısal bozukluk), Serebrovasküler Hastalıklar (İnme), Periferik Arter Hastalığı ( kalp dışı birçok damarda ve özellikle bacak damarlarında kanlanma bozukluğu) gibi hastalıklardır. Bu durumlara sürekli ve kontrolsüz kan şekeri yüksekliğine maruz kalma, insülin direnci, hipertansiyon, obezite, kan yağlarındaki bozukluklar, sinir sistemi bozuklukları ve böbrek hasarı katkıda bulunmaktadır. Ayrıca diyabet hastalığı diyalize neden olan kalıcı böbrek hastalığı, görme kayıpları, ayak yaraları ve uzuv kaybı, sinir sistemi hastalıkları, enfeksiyonlar için de önemli bir risk faktörüdür."  "Spor yapın haraketli yaşamınız olsun"  " Avrupa’da en sık diyabet görülen ülke olan Türkiye’de eğer gerekli önlemler alınmaz ise 2045 yılında ülkemiz nüfusunun beşte birinin diyabetli olabileceğine dair tahminler yapılmaktadır" diyen Prof. Dr. Habib Bilen, " Bu nedenle diyabete bağlı kalp hastalığı nedenli ölüm riski ve ilişkili diğer hastalıklar nedeni ile ekonomik maliyetler de önemli derecede artış gösterecektir. Toplum temelli ulusal eylem planları ( düzenli spor, hareketli yaşam tarzı ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması), gıda endüstrisi ile ilgili düzenlemeler, erken tanı ve uygun tedavi uygulamaları ile bu durumdan kaçınmak mümkün olabilecektir. Bunun dünyada başarılı uygulamaları mevcuttur. Örneğin Finlandiya’ da yapılan ulusal diyabet önleme programı ile 10 yıl içeresinde riskli bireylerde diyabet gelişim riski %58 oranında azaltılmıştır" diye anlattı.  "Atatürk Üniversitesi’nde her türlü tedavi mevcut"  Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde, diyabet hastalarının tedavilerin başarılı bir şekilde yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Habib Bilen, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği kuruluşundan bu yana Erzurum ili ve çevresindeki yaklaşık 11 vilayete referans klinik olarak hizmet vermekte olduğunu ve Erzurum’un yanı sıra Bayburt, Kars, Ağrı, Iğdır, Muş, Bingöl, Erzincan, Ardahan ve diğer illerden de gelen hastaların tedavi ve takiplerinin yapıldığını belirtti.  Prof. Dr. Habib Bilen , " Endokrinoloji bilim dalı temel olarak hormon ve metabolizma hastalıkları ile ilgili bir kliniktir. Bu kapsamda genel olarak; diyabet ve metabolik hastalıklar, tiroid bezi hastalıkları, endokrin hipertansiyon ve böbrek üstü bezi hastalıkları, kemik ve mineral metabolizması bozuklukları, üreme endokrinolojisi gibi birçok hastalığın tanı, tedavi ve izlemleri yapılmaktadır. Kliniğimizde; Dinamik hormon testleri, Endokrin görüntülemeler (ileri radyolojik ve nükleer Tıp Teknikleri), Metabolik cerrahi öncesi ve sonrası endokrinolojik değerlendirme, Tip 1 Diyabetli hastalarda karbonhidrat sayımı ve pompa tedavisi hazırlık uygulamaları da yapılmaktadır" bilgisini verdi. 

"Çocukların şeker tüketimine dikkat "  Haber

"Çocukların şeker tüketimine dikkat " 

Ramazanda boyunca protein ağırlıklı besinlerin çok ağırlıkta tüketildiğini hatırlatan Diyetisyen Gamze Söylemez, "Bu yüzden Ramazan'ın son sonrası en azından protein ağırlıklı besinleri kısmakta fayda var" dedi.   "Daha çok bitkisel protein olan kuru baklagilleri tüketebilirsiniz. Sıvı tüketiminde yine çay, kahve, sıvının çok fazla yerini tutmaz" şeklinde konuşan Diyetisyen Gamze Söylemez, "Bu yüzden çay, kahve içilecekse, daha açık tüketilmemeli, demli tüketilmemeli ve yemeklerden yarım saat sonra tüketilmelidir. Bu kısma da önem veriyorum. Her sofrada mutlaka koyu yeşil yapraklı sebzeleri bulundurmalısınız. Zeytinyağlı sebzelere önem vermelisiniz. Havalar ısınıyor. Bahar aylarının, mevsim sebzeleri çok çok yoğunlukta. Bu yüzden bunları da sofralarda mutlaka bulundurmalısınız. Ramazanda özellikle kahvaltı, iki ara öğün ve bir ana öğün demiştik. Kahvaltımızı konuştuk. Ara öğün olarak daha çok bitkisel proteinlerden koyu, yeşil yapraklı sebzeleri bulundurabilir. Süt, ayran tüketebilir. Fındık, badem, ceviz gibi yağ tohumları da ara öğünlere de dahil edebilirsiniz. Yine cilt elastikiyeti için cildin parlaklığı için de meyveleri kullanabilirsiniz. Özellikle koyu renkli meyvelerin, antioksidan kapasiteleri çok yüksek olduğu için meyvelerde mutlaka ara öğünlerde tüketilmelidir. Akşam yemeğinden sonraki tüketilen ara öğün olarak da genelde bizim toplumunuzda tatlı tüketimi çok fazla oluyor. Daha çok kuru meyvelere yönelebilir bireyler. Kuru kayısı, kuru hurma, kuru incir tarzı, kuru meyvelerde tatlı ihtiyacımızı önemli ölçüde azaltacaktır." diye konuştu.  "Çocukların şeker tüketimine dikkat "  Ramazan Bayramı'nda özellikle çocuklara çok fazla çikolata ikramlarında bulunulduğuna dikkat çeken Söylemez, "Buradan da uyarmış olalım. Çocuklarınıza daha çok şekeri olmayan, daha doğal şekerli meyve suları ikram edebilirisiniz. İçerisinde rafine şeker eklenmeyen meyve suları çocuklarınızın büyüme gelişiminde ve beyin gelişiminde de önemli ölçüde farklılık gösterecektir. Daha çok şekerlerden ziyade kendi ev yapımı sütlü tatlılarınızı ikram edebilirsiniz. Burada da böyle birazcık daha tabuları yıkmış olabiliriz diye düşünüyorum. Daha dikkatli olursak çünkü beslenme temelinde çocuklarla devam eden bir şey. Çocukları nasıl yetiştirirseniz ilerleyen dönemlerde yetişkinlerde bu noktada daha bilinçli ilerleyeceğini düşünüyorum" dedi.  "Daha çok sütlü ve meyveli tatlılar tercih"  Ramazan Bayramı'ndaki tatlı tüketimi en çok karşılaştıkları sorulardan birisi olduğunu söyleyen Söylemez, sözlerine şöyle devam etti, "Burada dikkat edilmesi gereken kurallardan birisi daha çok sütlü tatlılar tercih edilmeli. Şerbetli tatlılar kan şekerini hızlı yükselttiği için hızlı da düşürebilir. Bu yüzden özellikle kronik hastalığı olan şeker, diyabet tarzı, tip bir tip iki diyabet hastaları, kolesterol problemi olanlar, özellikle gebe danışanlarıma da çok özellikle bu konuda uyarılarda bulunuyorum. Daha çok sütlü ve meyveli tatlılar tercih edebilirsiniz. Yemeklerden en azından iki saat sonra sindirim tamamlandıktan sonra tatlı tüketirseniz metabolizma anlamında sizin için daha kolay olacaktır. Kronik hastalığı olanları burada özellikle uyarmak istiyorum. Lütfen yemeklerden hemen sonra ya da çok fazla porsiyonlarda tatlı tüketmeyin. Birkaç eve davete gidiyorsanız en azından bir iki tanesini seçip bunları da güne bölerek tatlı tüketimini bu şekilde tamamlayabilirsiniz. Her tatlı tüketiminden sonra bol bol su içme ve egzersiz yaparak en azından sindirimini kolaylaştırmaya yardımcı olabilirsiniz." 

''Şekerden Sonra Peynir Yiyin'' Haber

''Şekerden Sonra Peynir Yiyin''

Ramazan Bayramında çocukların şeker tüketiminin artması diş sağlığı konusunda olumsuz etkilere sebep olabiliyor. Şekerin asit oluşturup diş çürüklerine yol açabileceğini belirten Diş Hekimi Hüseyin Ceylan, şeker sonrası peynir tüketiminin riski azaltabileceğini söyledi.   Ramazan Bayramı’nda artan şeker tüketimi, özellikle çocukların diş sağlığını tehdit ediyor. Uzmanlar, şekerin ağızdaki bakteriler tarafından fermente edilerek aside dönüştüğünü ve diş minesini aşındırarak çürük oluşumuna neden olabileceğini belirtiyor. Çocuklarda diş sağlığını korumak için bayram süresince şeker tüketiminin aileleri tarafından sınırlandırılması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, diş fırçalama sıklığının artırılmasının yanı sıra, diş fırçalama imkânının bulunmadığı ortamlarda ise bir dilim peynir tüketmenin ağız pH dengesini düzenleyerek çürük oluşumunu önleyebileceğine dikkat çekiliyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Diş hekimi Hüseyin Ceylan, çocukların diş sağlığının korunması gerektiğini belirterek, "Süt dişlerindeki çürükler sadece geçici bir sorun değil. Altı yaşından itibaren çıkmaya başlayan daimi dişler de hızlı bir şekilde çürüyebilir. Çocuklar, ömür boyu kullanacakları dişlerini erken yaşta kaybedebilir" uyarısında bulundu.  "Çocuklar daimi dişlerini kaybedebilirler"  Bayramda tüketilen şekerlerden sonra dişlerin normal zamanlardan daha fazla fırçalanması gerektiğini belirten Diş hekimi Hüseyin Ceylannazik,"Mübarek Ramazan Bayramı, diğer adıyla Şeker Bayramı. Özellikle bu dönemde çocuklar misafirliğe gittikçe fazla şeker tüketiyorlar. Şeker, ağızdaki bakteriler sayesinde fermante edilip aside dönüşebiliyor. Bu asit, diş minesi üzerinde kalıp dişlerin hızlı bir şekilde çürümesine neden olabilir. Bunu önlemek için şeker tüketimi sınırlandırılmalı, diş fırçalama sayısı diğer zamanlara göre biraz daha artırılmalı. Aynı zamanda şekerli gıda tüketiminden sonra eğer diş fırçalanamıyorsa, bir dilim peynir yenip diş çürümesi önemli derecede önlenebilir. Peynir, ağız ortamının pH değerini yükseltip nazik bir ortam oluşturur. Bu da, bakterilerin oluşturduğu diş minesi erozyonuna sebebiyet veren asidi nötralize eder. Ayrıca, çürük önlenmesinde etkili olan kalsiyum ve fosfat içerir ve peynire özgü bir protein olan kazein, diş çürüğü önlemede son derece etkilidir. Yetişkinler, çocuklar kadar şeker tüketmediği için esas koruyucu olmamız gerekenler çocuklardır. Süt dişlerindeki çürükler sadece süt dişlerini değil, 6 yaşından itibaren çıkmaya başlayan daimi dişleri de etkileyebilir. Bu durumda, birkaç yıl içinde belki ömrünün sonuna kadar kullanacağı dişi 6,7 yaşlarında kaybedebilir" dedi 

Çocukların tüketmesini isteyeceğiniz bayramlık tatlılar Haber

Çocukların tüketmesini isteyeceğiniz bayramlık tatlılar

Ramazan ayının manevi iklimiyle huzur bulan vatandaşlar, bayramda ziyarete gelecek konuklar ve gideceği ziyaretler için ikramlık alışverişinde damakların vazgeçilmezi ve vitamin deposu olan kestane şekerine yoğun ilgi gösteriyor. İlka Şekerleme Kalite AR-GE Müdürü Ebru Aygün, "İnsanların baklava, çikolata veya diğer tatlı çeşitlerinden ziyade farklı tatlar arıyor. Burada da Bursa'nın simgesi olan kestane ön plana çıkıyor. Hem çocukların yedikçe zihinlerinin gelişeceği kestane şekeri bayramların vazgeçilmezi oluyor" dedi.   Kestane şekeri dendiğinde kuşkusuz ilk akla gelen şehirlerin başında Bursa gelirken, kestanenin toplanmasından soyulmasına, kaynamasından şerbetlenmesine kadar ince bir hassasiyet gerekiyor. Türkiye değil dünyadaki birçok sofraya ulaştıran İlka Şekerleme Kalite AR-GE Müdürü Ebru Aygün, bayramlarda en güzel hediyeliklerin ve ikramlıkları kestane şekerinin oluşturduğunu söyledi. Aygün, "Misafirlerini ağırlayacak vatandaşların ikramlık tercihi ile ziyaretlere gidecek vatandaşların hediyelik tercihi ağır tatlılar veya çikolata yerine hafif ve sağlıklı tatlılar olacaktır. Kestane şekerinin de Türk kültüründe çok ayrı yeri var. Güçlü bir antioksidan olan kestane, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek adeta doping etkisi yapıyor. Kestane, demir, kalsiyum, magnezyum, mangan, fosfor ve çinko gibi mineraller bakımından da zengin olup, çok iyi bir potasyum kaynağıdır. Çeşitli ebat ve ambalajlarda 100'e yakın ürünlerimizi hem mağazalarımızda hem online olarak satışa sunuyoruz. Bursalılar olarak kestane kültürümüze sahip çıkmalıyız" dedi.  "Hem sağlıklı hem eğlenceli"  Çocukların vazgeçilmezi çikolata yerini kestane şekerinin alması gerektiğini belirten Aygün, "Çocukların bayramlarda tükettiği çikolatalar, aileler tarafından zararlı olacağını düşünülerek engellenmektedir. Ancak bunun önüne geçmek çevredekilerin ‘bir şey olmaz' demesiyle mümkün olmamaktadır. Kestane şekerinin ise birçok faydasının saymakla bitmez. Ayrıca, kestane şekerinin püresinden portakallısına kadar çocuklar için birçok çeşidi bulunmaktadır. Kalori bakımından da diğer tatlılara göre daha azdır. 1 porsiyon çikolata yani 100 gram çikolatanın kalori oranı 520 civarındadır. Kestane şekerinde ise 100 gramda 256 kaloriye denk gelmektedir" diye konuştu. 

Vatandaşlar, Bayramda İkram Etmek İçin En Çok Şekere Rağbet Gösteriyor Haber

Vatandaşlar, Bayramda İkram Etmek İçin En Çok Şekere Rağbet Gösteriyor

Samsun'da vatandaşlar, bayramda ikram etmek için en çok şekere rağbet gösteriyor.  11 ayın sultanı Ramazan'ın sona ermesine kısa bir süre kala bayramda ikram edilecek ürünler şimdiden alınmaya başlandı. Vatandaşlar gelen misafirlere sunmak için en fazla kilosu 220 TL'den satışa sunulan şeker çeşitlerini tercih ederken onun peşine çikolata, lokum ve drajeler geliyor. Tatlı olarak en fazla baklava siparişi verilirken, en çok tercih edilen kolonya çeşidi ise limon kolonyası oldu.  Şeker 220 TL, çikolata 550 TL  Şeker fiyatlarının 150 TL’den başladığını belirten esnaf Şenol Şemsi, "Genellikle kilosu 220 TL olan bilinen markalar tercih ediliyor. Çikolatanın kilosu 550 TL, sade lokum 120 TL, meyveli lokum 150 TL, fındıklı lokum ise 160 TL’den satılıyor. Fındık ve badem drajeleri de kilosu 500 TL’den satışa sunuluyor. Vatandaşlar genellikle şeker ağırlıklı alım yapıyor, çikolata ve draje ile çeşitlendiriyor" dedi.  Baklava ve börek siparişleri arttı  Bayram öncesi tatlı siparişlerinde de artış yaşandığını belirten esnaf Yılmaz Akkuş, "Cevizli baklava kilosu 400 TL, fıstıklı baklava ise 700 TL’den satılıyor. Ayrıca kilosu 250 TL’den şambali, şekerpare ve tulumba tatlıları da yoğun ilgi görüyor. Peynirli su böreği ise kilosu 250 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor" diye konuştu.  En çok limon kolonyası tercih ediliyor  Bayram öncesi kolonya satışlarının arttığını belirten esnaf Berkay Sezgin, "Pet şişe kolonyalar 50 TL’den başlayıp 100 TL’ye kadar çıkıyor. Litrelik kolonya bidonları ise 130 TL’den 240 TL’ye kadar satılıyor. En çok limon kolonyası tercih ediliyor. Ayrıca Samsun'dan şehir dışına çıkacak olan vatandaşlar tütün kolonyasına da ilgi gösteriyor" ifadelerini kullandı. 

Bayram şekerleri ve çikolatalar tezgahlardaki yerini aldı Haber

Bayram şekerleri ve çikolatalar tezgahlardaki yerini aldı

Ramazan Bayramı'nın yaklaşması ile birlikte rengarenk görüntüleriyle şeker ve çikolatalar tezgahlardaki yerlerini aldı.   Bursa'da tarihi çarşıda, Ramazan Bayramı'na sayılı günler kala bayram şekerleri ve çikolataları tezgahlarda yerini alarak müşterilerin beğenisine sunuldu. Kilogram fiyatının 250 liradan 600 lira arasında değişen şeker ve çikolatalar kısa bir süreliğine alıcılarını bekliyor. Rengarenk görüntüleri ile çocukları cezbeden şeker ve çikolatalara vatandaşlar bayram öncesi yoğun ilgi gösteriyor.  Bayram şekeri satışlarında arife günü yoğunluk beklediğini ifade eden esnaf Orhan Çağlayan, "Ramazan Bayramı'nın gelmesiyle birlikte bayramların vazgeçilmezi olan şekerler ve çikolatalar tezgahlara yerini aldı. Vatandaşların ilgisi ve alakası da oldukça fazla olmaya başladı. Ramazan Bayramı'na sayılı günler kaldı ancak birkaç gün kala daha da hareketlenmesini, vatandaşların şeker ve çikolataya olan ilgisinin artacağını düşünüyoruz. Çeşitli giderlere daha önceden hazırlık yapıldığı için şu an biraz daha sakin, ancak son günlerde satışların daha da artacağını bekliyoruz. Fiyatlardan bahsedecek olursak, geçen yılki Ramazan ve Kurban Bayramı'nda fiyatların genellikle aynı kalmış olmasına rağmen, özellikle çikolatalı ürünlerde maliyet artışından dolayı fiyatlar biraz daha yükseldi. Bu da haliyle fiyat etiketlerine yansıdı. Çikolatalara örnek vermek gerekirse, kalitesine göre 250 TL'den başlayıp 300, 350, 600 TL'ye kadar markalı ve kaliteli çikolatalar mevcut. Şekerlemelerin fiyatları ise 200, 250, 300 TL arasında değişiyor. Vatandaşların şeker ve çikolata alırken dikkat etmesi gereken en önemli noktalar ise bazı yerlerde kampanya adı altında eski mahsul, yani tarihi geçmiş ürünlerin satılması olabiliyor. Merdiven altı imalat yapılan şeker ve çikolatalara karşı da dikkatli olmaları gerekiyor. Bilindik ve güvenilir yerlerden alışveriş yapmaları, daha sağlıklı ve uygun olacaktır" dedi. 

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.