Hava Durumu

#Sğlık

Yeni Marmara Gazetesi - Sğlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sğlık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Aşırı Terleme, Diş Eti Kanaması Deyip Geçmeyin Haber

Aşırı Terleme, Diş Eti Kanaması Deyip Geçmeyin

Ortopedi ve hematoloji alanında uzman iki isim, toplum sağlığını yakından ilgilendiren iki önemli konuya dikkat çekti. Prof. Dr. Namık Şahin, diz ve kalça protezlerinde doğru zamanlamanın hastanın yaşam kalitesi için kritik olduğunu söylerken; Prof. Dr. Salim Başol Tekin ise hematolojik kanserlerde erken tanı ve farkındalığın önemini anlattı. Prof. Dr. Namık Şahin, özellikle kalça ve diz protezleriyle ilgili güncel yaklaşımlara dikkat çekerek, geçmişte bu ameliyatların ileri yaşlara bırakılmasının önerildiğini ancak günümüzde ihtiyaç duyulan anda yapılmasının daha doğru olduğunu belirtti. Şahin "Ağrı nedeniyle hareket kabiliyetinin azalması, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiliyor. Uzun süreli hareketsizlik kaslarda zayıflamaya yol açabiliyor. Ancak kilo fazlalığı ya da kan şekeri düzensizliği gibi riskler varsa ameliyat ertelenebilir" dedi. Prof. Dr. Namık Şahin ayrıca internet üzerinde kaynağı belirsiz sitelerden hastalıklarına teşhis koymaya çalışan vatandaşlara, bunun doğru olmadığını ve yanlış teşhisten kaynaklı hastalıkta oluşan ilerlemelerde ciddi risklere yol açacağını söyledi. Prof. Dr. Salim Başol Tekin ise hematolojik tümörlerle ilgili uyarılarda bulundu. Kan hücrelerinden, kemik iliğinden ve lenf sisteminden kaynaklanan bu hastalıkların üç ana grupta toplandığını belirten Tekin, "Lösemi, lenfoma ve miyelom olarak sınıflandırıyoruz. Lösemiler akut ve kronik olmak üzere ikiye ayrılıyor. Akut lösemiler hızlı ilerlerken kronik lösemiler daha yavaş seyrediyor. Miyelom ise kemik iliğindeki hücrelerden kaynaklanıyor ve özellikle 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülüyor" ifadelerini kullandı. Risk faktörlerine de değinen Prof. Dr. Salim Başol Tekin, "Radyasyona maruz kalmak ve ailede hematolojik kanser öyküsü bulunması önemli risklerdir. Nedensiz kilo kaybı, sürekli halsizlik, aşırı terleme, sık enfeksiyonlar ve diş eti kanamaları gibi belirtiler bu hastalıkların habercisi olabilir. Bu belirtiler başka hastalıklarla da ilişkili olabilir ancak devam ederse mutlaka bir hekime başvurulmalı" dedi.

"Kış aylarında 2 litre, yaz aylarında ise 3 litre su tüketilmesi gerekiyor'' Haber

"Kış aylarında 2 litre, yaz aylarında ise 3 litre su tüketilmesi gerekiyor''

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serpil Arslan, "Böbrek problemleri olan vatandaşların böbrek yetmezliği düzeyine göre, tüketeceği suyun da ayarlanması gerekiyor. İleri derece böbrek yetmezliği olan hastalarda suyun fazla tüketilmesi faydadan çok, zarar getiriyor" dedi. Elazığ Medilines Hastanesinde görevli İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serpil Arslan, yaz aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşların su tüketimine dikkat etmeleri gerektiğini, ileri derece böbrek rahatsızlığı olan vatandaşların ise aşırı su tüketiminden kaçınmaları gerektiğini kaydetti. Yaz aylarında doğru su tüketiminin vücudun metabolizması için olmazsa olmaz olduğunu belirten Uzm. Dr. Serpil Arslan, "Hayati önem arz ediyor. Sıcaklıkların artmasıyla birlikte, deri ve ter yoluyla kaybedilen su miktarı artıyor. Bundan dolayı da vücutta su ihtiyacı oldukça artıyor. Vücuda su alımı böbrek sağlığı için vazgeçilmez sıvılardan birini oluşturuyor. Böbrek sağlığımızı koruyabilmek için, özellikle kronik rahatsızlığı olan diyabet, tansiyon, böbrek kistleri ya da taşları gibi rahatsızlıkları olan vatandaşlarımızın daha fazla su tüketmesi gerekmektedir. Su aynı zamanda sindirim sistemimizi de rahatlatıyor. Kabızlık sorunu olanlar için de etkilidir. Aynı zamanda cildimizin sağlığının yerinde olması, zihin ve kaslarımızın işleyişini sürdürebilmesi için su içmemiz gerekiyor. Yaz aylarıyla birlikte vücuttan eksilen suların yerini su tüketimiyle doldurup, dengeye koymamız gerekmektedir. Normalde 6 bardak su içiyorsak, yaz aylarında bunu 10 bardağa çıkartmamız gerekiyor. Mevcut hastalığımız var ise uzman görüşü dahilinde su tüketimini dengelememiz gerekiyor. Kış aylarında 2 litre su tüketimi yeterli olurken, yazın bunu 3 litre karşılıyor. Böbrek problemleri olan vatandaşların böbrek yetmezliği düzeyine göre, tüketeceği suyun da ayarlanması gerekiyor. İleri derece böbrek yetmezliği olan hastalarda suyun fazla tüketilmesi faydadan çok, zarar getiriyor. Ek olarak, fazla alımlar da mineral dengesizliği de oluşturabiliyor. Kronik rahatsızlığı olan vatandaşların hekim dahilinde hareket etmesi gerekiyor. Taze sıkılmış meyve sularını tavsiye edebiliriz. Maden suyu gibi minareli yüksek sıvılar da içilebilir. Yapay sıvıları kesinlikle önermiyoruz. Katkı maddeli hiçbir sıvı fayda getirmeyeceği gibi, zararı olacaktır. Normal su içilmesi her zaman daha sağlıklı olacaktır" diye konuştu.

Yazın görünmeyen tehlikesi: Polen, sıcak ve klima Haber

Yazın görünmeyen tehlikesi: Polen, sıcak ve klima

Yaz mevsiminin gelmesiyle açık hava aktiviteleri ve tatil planları artarken, alerjik astım hastaları için riskli bir dönemin başladığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Ocak, "Yüksek sıcaklık ve nem, astımlı bireylerde hava yolunu daraltarak solunumu zorlaştırabilir. Bu yüzden güneşli saatlerde dışarı çıkmaktan kaçınılmalı, bol sıvı tüketilmelidir. Klimaların filtre temizliği düzenli yapılmazsa, bakteri ve mantarların üremesi kolaylaşır. Bu da hem alerjik reaksiyonlara hem de astım krizlerine yol açabilir" dedi. VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Ocak, yaz aylarında sık görülen alerjik astım hakkında açıklamalarda bulundu. Yaz mevsiminin gelmesiyle açık hava aktiviteleri ve tatil planları artarken, alerjik astım hastaları için riskli bir dönem de başlıyor. Uzm. Dr. İbrahim Ocak, özellikle polen, klima ve ani ısı değişimlerinin astımı tetikleyebileceğine dikkat çekti. "Polenler astım ataklarını artırıyor" İlkbahardan yaza geçiş döneminde havadaki polen yoğunluğunun arttığını söyleyen Uzm. Dr. Ocak, "Özellikle ot, çayır ve ağaç polenleri alerjik astımı olan bireylerde solunum sıkıntısı, öksürük ve nefes darlığı gibi şikâyetleri artırabilir. Sabah erken saatlerde dışarı çıkmak riskli olabilir. Polene maruziyeti artacağı için bu saatlerde mümkünse evde kalınması gerekir. Dışarı çıkılacaksa maske kullanılması önemlidir" dedi. "Klimalar ve ani ısı değişimleri tehlikeli olabilir" Yazın vazgeçilmezi haline gelen klimaların da dikkatli kullanılması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Ocak, "Klimaların filtre temizliği düzenli yapılmazsa bakteri ve mantarların üremesi kolaylaşır. Bu da hem alerjik reaksiyonlara hem de astım krizlerine yol açabilir. Ayrıca, dış ortam ile iç ortam arasındaki ani sıcaklık farkı, solunum yollarında tahrişe neden olabilir" dedi. "Güneşin etkisi göz ardı edilmemeli" Güneşe uzun süreli maruz kalmanın da dolaylı yoldan nefes darlığına sebep olabileceğini belirten Uzm. Dr. İbrahim Ocak, "Yüksek sıcaklık ve nem, astımlı bireylerde hava yolunu daraltarak solunumu zorlaştırabilir. Bu yüzden güneşli saatlerde dışarı çıkmaktan kaçınılmalı, bol sıvı tüketilmelidir" uyarısında bulundu. "Korunmak mümkün" Yaz aylarında astım krizlerini önlemek için alınabilecek bazı basit önlemler olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Ocak, "Polen yoğunluğunun arttığı günlerde pencereleri kapalı tutmak, açık havada spor yapmaktan kaçınmak, evde klima kullanılıyorsa filtre bakımını ihmal etmemek, düzenli doktor kontrolünü aksatmamak ve ilaçların her zaman ulaşılabilir bir yerde olması oldukça önemli" dedi.

Kara listedeyiz: Türkiye'de sigaraya dair endişeler büyüyor Haber

Kara listedeyiz: Türkiye'de sigaraya dair endişeler büyüyor

Uzmanlar Türkiye'nin dünyanın en fazla sigara kullanan 10 ülkesi arasında yer almasını ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendiriyor. Uzmanlar, özellikle çocukluk çağındaki artan sigara bağımlılığının gelecekte çok daha büyük problemlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor.   Türkiye’de sigara kullanımının hızla artması ve buna bağlı hastalıkların kamu sağlığını tehdit eder boyuta gelmesi, uzmanları endişelendirmeye devam ediyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Bayram, sigara dumanının akciğerlere solunum yoluyla girip kan dolaşımıyla vücudun hemen her yerine yayıldığını, başta kanser ve KOAH olmak üzere pek çok hastalığa neden olduğunu belirterek tehlikeye dikkat çekiyor. Sigara kullanım yaşının 12-13 gibi kritik bir döneme kadar düştüğünü ifade eden Prof. Dr. Bayram, İngiltere’de 2009 sonrası doğanlara ömür boyu sigara satış yasağı gibi radikal önlemlerin gündeme geldiğini hatırlatıyor. Nargilenin ve elektronik sigaranın da en az normal sigara kadar zararlı olduğunu vurgulayan uzmanlar, toplumun bu konuda daha fazla bilinçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Özellikle nikotinin oluşturduğu fizyolojik ve psikolojik bağımlılıkla mücadelenin uzun soluklu bir çaba gerektirdiğine işaret eden hekimler, çocukları ve gençleri sigaradan uzak tutmanın ulusal bir öncelik haline gelmesinin altını çiziyor.  "Sigara insanların aklına gelmeyen pek çok hastalığa da yol açıyor"  Sigaranın sadece akciğerlere değil vücudun bütün organlarına zarar verdiğini dile getiren Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Bayram, "Sigara akciğerlere solunum yoluyla girerek, kan dolaşımı aracılığıyla vücudun diğer bölgelerine de ulaşıyor. Dolayısıyla ilk hedefi akciğer oluyor. Akciğerde yüzden fazla hastalığa neden olabiliyor. Bunların başında kanser, KOAH ve kronik bronşit gibi hastalıklar geliyor. Elbette diğer organları da konuşmamız gerekiyor. Sigara, vücudun hemen hemen her organına ulaşabiliyor ve böylece insanların aklına gelmeyen pek çok hastalığın gelişmesine yol açabiliyor. Mesane kanseri, böbrek kanseri, bağırsak kanseri, kalp-damar hastalıkları. Bunların da en büyük nedeni sigara. Dolayısıyla sigaranın akciğerlere veya vücuda verdiği zararlar artık çok iyi bilinen bir konu" diye konuştu.  "Sigarayla mücadelede en büyük önceliğimiz çocuklar olmalı"  Henüz gelişimini tamamlamayan çocuklarda sigara içmenin ciddi kalıcı sorunlar ortaya çıkardığını belirten Bayram, "Burada farklı konulara da değinebiliriz: Toplumdaki sigara kaynaklı zararların yükü nedir. Ülkemizdeki sigara içme oranı nedir. Bu konularda maalesef karnemiz zayıf. Türkiye, dünyada en çok sigara tüketilen 10 ülkeden biri. Sigara şirketleri için ciddi bir pazar konumundayız. Bu konuda geçmişte önemli adımlar atıldı; Türkiye’de oldukça iyi ve olumlu gelişmeler kaydedildi. Ancak son yıllarda sigarayla mücadelede bir yavaşlama hissediliyor. Bu nedenle Türkiye’nin yeniden kararlı bir biçimde mücadeleye dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Sigarayla mücadelede en büyük önceliğimiz çocuklar olmalı. Maalesef sigaraya başlama yaşı 12-13’e kadar düştü ve bu yaşlarda, henüz vücut ve özellikle akciğerler ile diğer organlar tam gelişimini tamamlamadığı için sigara tüm vücuda hasar veriyor; ileride daha erken yaşta ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Örneğin, son dönemde bazı ülkelerde önemli adımlar atıldı. İngiltere’de 2009 yılından sonra doğmuş çocuklara hayatları boyunca sigara satış yasağı getirilmesi planlanıyor. Yani bu yıldan sonra doğanlara hiçbir şekilde sigara satılmaması öngörülüyor. Benzer bir uygulama ülkemizde de hayata geçirilebilir" ifadelerini kullandı. "En önemli konu, sigaraya hiç başlamamak olmalı"  Nargilenin en az sigara kadar zararlı olduğunu ve son zamanlarda evlere kadar girdiğini vurgulayan Bayram, "En önemli konu, sigaraya hiç başlamamak olmalı. Sigaraya başladıktan sonra bırakmak epey çaba ve zahmet gerektiriyor. Elbette bu mümkün; bırakma konusunda ciddi başarılar elde edilebiliyor. Fakat hiç başlamamak, nesilleri korumak adına çok daha önemli bir strateji. Eskiden Türkiye’de erkeklerde sigara içme oranı kadınlara göre çok daha yüksekti. Ancak son yıllarda kadınlardaki sigara içme oranlarının da erkeklere yaklaştığını görüyoruz. Bu durumun mutlaka fark edilmesi ve önlenmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Nargile konusuna da değinmek istiyorum. Günlük pratikte, poliklinikte 'sigara içiyor musunuz' diye sorduğumda, 'hayır hocam, sigara içmiyorum, sadece nargile içiyorum' cevabını alıyorum. Sanki nargile masummuş, sigara kadar zararlı değilmiş gibi bir algı oluşmuş durumda. Özellikle son 3-5 yıldır bunu çok sık gözlemliyorum. Hatta eskiden yalnızca haftada bir veya ayda bir dışarıda nargile içilirken, şimdi evlerde nargile bulundurulduğunu görüyoruz. Oysa nargilenin de masum olmadığını, en az sigara kadar zararlı olduğunu özellikle belirtmeliyim" şeklinde konuştu.  "Elektronik sigara da daha sıkı denetimler yapılmalı"  Elektronik sigaraların da erken dönemde ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade eden Bayram, "Bir diğer konu da elektronik sigaralar. Elektronik sigaralar da en az sigara kadar zararlı; hatta daha erken dönemde ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Türkiye’de kanun gereği elektronik sigaranın satışı ve ithalatı yasak, ancak internet siteleri veya bazı marketler üzerinden bunlara hâlâ ulaşmak mümkün. Bu konuda da daha sıkı denetimler yapılması gerektiğini düşünüyorum" dedi.  "Psikolojik bağımlılık daha zor"  Uzmanlar olarak bir yıl boyunca sigara içmemeyi sigarayı bırakmak olarak kabul ettiklerini söyleyen Bayram, "Sigara bağımlılığını özetle iki türde ele alıyoruz: Fizyolojik bağımlılık ve psikolojik bağımlılık. Fizyolojik bağımlılık dediğimizde nikotin bağımlılığından bahsediyoruz. Nikotin, beynin belirli merkezlerinde bağımlılık oluşturuyor ve sinirlilik, el titremesi, ağız kuruması, kişinin kendini psikolojik açıdan kötü hissetmesi gibi durumlara neden olabiliyor. Bu belirtiler daha ağır tablolar olsa da kısa sürede düzelebiliyor; yani kişi bir-iki ay içinde bu etkilerden arınabiliyor. Asıl zorluk psikolojik bağımlılık. Kişiler, kendilerini motive ettiklerinde bir-iki ay sigara içmeyip nikotin bağımlılığını aşabiliyorlar. Ancak psikolojik bağımlılık dediğimizde işin içine yaşam tarzı giriyor. Örneğin çay içerken, arkadaşlarla bir araya gelirken ya da herhangi bir etkinliğe giderken sigara içme alışkanlığı araya giriyor. Bu yaşam tarzını değiştirmek daha uzun zaman alıyor. Sigaraya karşı duygusal özlem bir-iki yıla kadar sürebiliyor. Biz bir yıl boyunca hiç sigara içmemeyi, başarılı bir ‘sigara bırakma’ olarak tanımlıyoruz. ‘Ben sigarayı bırakamam’ düşüncesi kesinlikle yanlış. Herkes sigarayı bırakabilir; yeter ki istesin ve ilk adımı atsın" diye konuştu. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.