Hava Durumu

#Sigara

Yeni Marmara Gazetesi - Sigara haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sigara haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Elektronik Sigaraya Dikkat Haber

Elektronik Sigaraya Dikkat

Elektronik sigara (e-sigara) kullanımının gençler arasında yoğunlaşan bir bağımlılık haline geldiğini vurgulayan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, "Dünyada 13-15 yaş grubundaki 38 milyondan fazla ergende e-sigara kullanımı mevcuttur. E-sigara, agresif pazarlama stratejisi güden tütün sektörünce sigara içmeyenler için de cazibe olarak sunularak normal sigara içicilerinin bırakma hedeflerini baltalamaktadır. Mevcut sigara içicileri için doğrusu, bağımlılıktan kurtulmak amacıyla profesyonel bırakma merkezlerinden destek almaktır" dedi.  VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, elektronik sigara kullanımının zararları hakkında açıklamalarda bulundu. Elektronik sigara (e-sigara) kullanımının gençler arasında yoğunlaşan bir bağımlılık haline geldiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Alkan, "Tütün sektörü aroma ve tat katkı maddeleri ile ergenleri bağımlı yapma stratejisi uygulamaktadır. E-sigaralardan gençleri korumak gereklidir. Bunu da, ergenlerde tüm tütün ve aromalı tütün ürünlerinin yasaklanmasını vetütün satın alma yaşının 18'den 21'e çıkarılmasını sağlayarak başarabiliriz" diye konuştu.  "Dünyada 38 milyondan fazla ergen e-sigara içicisi"  İstatistiki verilerden bahseden Uzm. Dr. Alkan, "Dünyada 13-15 yaş grubundaki 38 milyondan fazla ergende e-sigara kullanımı mevcuttur. ABD'de 2,5 milyon, AB'de ise 8,3 milyon e- sigara içicisi genç belirlenmiştir. Erkek ve kız çocuklarda e- sigara kullanım oranı benzer bulunmuştur (yüzde 12). ABD'de gençlerde e- sigara ve tütün kullanımı 2001 yılında yüzde 13 iken 2018'de bu oranın yüzde 20,8 'e yükselerek tahmini 3 milyon öğrenciye ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu gençlerin tütün sektörünce nasıl ele geçirildiğinin ispatıdır" dedi.  E-sigaranın zararlı olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Alkan, "E-sigara, agresif pazarlama stratejisi güden tütün sektörünce sigara içmeyenler için de cazibe olarak sunulmakta olup, eski sigara içicilerin sigarasız kalma isteklerini ve bırakma yolundakilerin hedeflerini baltalamaktadır. Mevcut sigara içicileri için önerilen, bağımlılıktan kurtulmak amacıyla profesyonel bırakma merkezlerinden destek almaktır" şeklinde konuştu.  "Kalp krizine ve astıma neden olabiliyor"  E-sigaranın vücuda zararlarını anlatan Uzm. Dr. Alkan, şunları söyledi:  "E-sigara aerosollerindeki propilenglikol, flavourinler, nitrozaminler ve metaller kimyasal oksitlenme ve inflamasyon oluşturarak damarlarda tromboz (pıhtı), damar hasarı, koroner damar kasılması oluşturur. Bu mekanizmalarla koroner damarlardaki kan akışı azalarak kalp krizi ve ani ölümler meydana gelebilir. Akciğerlerde ise hava yolu ve boğaz irritasyonu ile gıcık, öksürük, pnömoni, hava yolu duyarlılığı ve astıma neden olabilmektedir. Ayrıca e-sigara içeriğinde bulunan formaldehit ve asetaldehit gibi zehirli maddeler kanser yapıcı etkiye sahiptir. E-sigara aerosollerine pasif maruziyetin dahi kanser, kalp hastalıkları, amfizem ve astım riskini arttırdığı tespit edilmiştir. Ergenlerde (adolesanlarda) yoğun nikotin maruziyeti özellikle beyin ve nörolojik hasara neden olmaktadır."  "Tüm e- sigaralar önemli sağlık riskleri taşır"  E-sigaranın dünya çapında 40 ülkede e-sigaraların yasaklandığını dile getiren Uzm. Dr. Alkan, "Tüm e- sigaralar önemli sağlık riskleri taşır ve nikotin bağımlılığına yol açar. Sigara bırakmak için e- sigaraya başlanmamalıdır. E- sigaraların tütün sigarasını bırakmaya yardımcı olduğuna dair bir veri yoktur, kanıtlar yetersizdir. E- sigara, sigarayı bırakmak için nikotin replasman tedavisi olarak desteklenemez. Kullanılması asla uygun değildir. Kapalı alan yasağının geleneksel sigaralarda olduğu gibi e- sigaralar açısından da geçerli olması kanaatindeyiz" dedi. 

Elektronik sigara akciğerde 'patlamış mısır akciğeri' hastalığına neden oluyor Haber

Elektronik sigara akciğerde 'patlamış mısır akciğeri' hastalığına neden oluyor

Elektronik sigarayı gençlerin dışında ilkokul ve ortaokul çağındaki çocukların bile kullanmaya başladığına vurgu yaparak tehlikeye dikkat çeken Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, elektronik sigaraların sanıldığı kadar masum olmadığını, 'patlamış mısır akciğeri' olarak isimlendirilen hastalığa neden olduğunu söyledi.   Kullanımı yaygınlaşan elektronik sigaralar giderek daha popüler hale geliyor. Başta gençler olmak üzere artık birçok kişi, sağlığa daha az zararlı olduğunu düşünerek elektronik sigara içmeyi tercih ediyor. Oysaki elektronik sigaralar, nikotin bağımlılığını devam ettirdiği gibi akciğer hasarı, kalp hastalıkları ve gençlerde beyin gelişimini olumsuz etkileme gibi çeşitli sağlık sorunlarına neden oluyor. Bu sigaralar üzerine yapılan birçok araştırma da vücut üzerinde başka olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor.  "Sigara değil ama sigara kadar zararlı"  Konuyla ilgili Acıbadem Adana Hastanesi'nden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, İhlas Haber Ajansı'na açıklamalarda bulundu. Farklı tatları ve sigara gibi kokusunun olmaması nedeniyle zararsız bir ürün gibi algılanan elektronik sigaraların masum olmadığını anlatan Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, "Yapay meyve aromaları nedeniyle zararsız bir ürün gibi sunuluyor. Ancak bu konuda dikkatli olmak lazım. Sigara değil ama sigara kadar zararlı. 10-15 yaş civarındaki çocuklar çok rahat kullanabildiği için ciddi çok genç yaşta olmalarına rağmen akciğer, kalp damar ve birçok hastalığın görülmesi mümkün" dedi.  "İlkokul, ortaokul çağındaki çocuklar bile içebiliyor"  Uyarılarına devam eden Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, "Elektronik sigaralar aslında normal tütün mamulü sigaradan farklı bir şey değil. Maalesef ki, farklı bir ürün veya daha az zararlı gibi lanse ediliyor. İnsanlar da buna inanıyor. Son 10-15 yıldır giderek daha çok kullanılmaya başladığını görüyoruz. Toplumsal olarak ciddi bir sağlık problemi oluşturabilecek yeni bir alışkanlık ortaya çıkıyor. Tüketiciler için duman kokusunun olmaması çekici hale getiriyor. Sigara birçok yerde yasak ya da özel bir alanda içilebilirken elektronik sigaraların kokusunun olmaması nedeniyle her yerde içilebiliniyor. Bu da içme oranını da artıyor. Üzülerek görüyüz ki, bırakın gençleri, ilkokul, ortaokul çağındaki çocuklar bile kullanıyor. Böylece çok kişi genç yaşta, zararlarına maruz kalıyorlar. Bu yüzden çok genç yaşlarda ciddi akciğer hastalıklarıyla karşılaşmaları mümkün" ifadelerini kullandı.  "Patlamış mısır akciğeri hastalığı, KOAH'a benzer semptomlarla kendini belli ediyor"  Elektronik sigaraların birçok batı ülkesinde 'patlamış mısır akciğeri' olarak bilinen hastalığına sebep olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, "Patlamış mısır akciğeri ismi, Amerika'da ilk olarak patlamış mısır fabrikası işçilerinde görülmüş. Mısıra tereyağı tadı vermesi için kullanılan tatlandırıcılı bir kimyasal olarak deacety'i solumaları sonucunda akciğerlerinde bu hastalık tespit edilmiş. Günümüzde kullanılan elektronik sigaralarda veya buharlaştırıcı sıvılarında aromalar için yine bu tehlikeli madde diacetyl kullanılıyor. Elektronik sigaraların içerisine vanilya, Hindistan cevizi, akçaağaç gibi aromaları sigaranın sıvısına ekliyorlar. Böylece daha çekici hale getiriyorlar. Bunlar tehlikeli kimyasallar aslında. İçicilerin buhar yoluyla doğrudan akciğerlerine çektikleri bu kimyasallar ciddi zarar veriyor ve yol açtığı hastalık, 'patlamış mısır akciğeri' ismiyle biliniyor. Akciğerde Kronik Obstrütif Akciğer Hastalığının (KOAH) semptomlarına benzeyen bir şekilde, hırıltılı nefes darlığı, öksürük gibi şikayetleri olan önemli bir akciğer hastalığı oluşuyor. Başta Amerika olmak üzere elektronik sigaraların yaygınlaşmaya başlamasıyla birçok ülkede bu hastalık görülüyor. Yaygınlaşması, çok ciddi bir toplumsal sağlık sorunu oluşturabileceğinin de işareti. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir, elektronik sigaranın, normal sigaradan farkı yok. Bir başka sorun da, sigarayı bırakmak isteyenler, elektronik sigarayı, sanki sigarayı bırakmak için bir geçiş yolu gibi görüyorlar. Bu da yanlış bir inanış. Ne zararından kaçabiliyorlar, ne de sigaraya duydukları bağımlılıktan kurtulabiliyorlar" diyerek sözlerini tamamladı. 

‘Sigara Bırakma Polikliniği', vatandaşlara sağlıklı bir yaşam imkanı sunuyor Haber

‘Sigara Bırakma Polikliniği', vatandaşlara sağlıklı bir yaşam imkanı sunuyor

Van'ın İpekyolu İlçe Sağlık Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren ‘Sigara Bırakma Polikliniği', vatandaşlara sağlıklı bir yaşam imkanı sunuyor.   İpekyolu İlçe Sağlık Müdürlüğü bünyesindeki Sigara Bırakma Polikliniği'nde psikososyal destek ve ilaç tedavisiyle yüzde 93'e varan oranda tiryakilere sigara bıraktırılıyor. Kliniğin 2024 yılı başında açıldığını ifade eden Sigara Bırakma Polikliniği Hekimi Ferhat Denli, kliniğe rağbetin her geçen gün arttığını belirterek, "Burada sigara bırakmak isteyenlere ilaç tedavisinde bulunuyoruz. Vatandaşlar istedikleri zaman İpekyolu İlçe Sağlık Müdürlüğüne başvurarak aynı gün randevularını alabiliyorlar. Bizlerde ilaçlarını temin ediyoruz. İlacımızı temin ettikten sonra, ilacın nasıl kullanıldığını anlatıyoruz. Bir ay içinde de kendilerini tekrar kontrollere çağırıyoruz. Ayrıca ‘Alo 171' tarafından da yılda toplam 6 defa kontrol sağlıyoruz" dedi.  Şimdiye kadar çok güzel geri dönüşler aldığını aktaran Denli, "Genelde sigarayı bırakıyorlar. Ya kendileri geliyor ya da bir yakını gelip sigarayı bıraktıklarını ve kendilerinin de bırakmak istediklerini söylüyorlar. Bazı vatandaşlar ise 2-3 gün ilacı kullandıktan sonra iradelerine yenik düşüyorlar ve bir sigaradan bir şey olmaz deyip tekrar içiyorlar sonra da ilacın işe yaramadığını söylüyorlar. Halbuki ilaç gerçekten de çok etkili. Her kullanandan çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Buradan vatandaşlara tavsiyemiz, ilaçlarını düzenli bir şekilde sonuna kadar kullanmalarıdır. Aksi taktirde ilaç etkisini göstermez ve sigara içme isteği tekrar ortaya çıkar. Bu nedenle ilaç son güne kadar düzenli bir şekilde kullanılmalıdır. Bu anlamda sağlıklı bir yaşam için herkesi sigara bırakmaya davet ediyoruz. Sizde sigarayı bırakın, hayatınız uzatın" ifadelerini kullandı.  40 yıldır içtiği sigarayı ilaç sayesinde bıraktığını ve kontrole geldiğini belirten Hacı Yurtsever isimli vatandaş ise "Sigarayı bırakalı bir ay oldu. Sigara nedeniyle yürümede, nefes almakta zorlanıyordum yeme içmede tat alamıyordum. Bu nedenle bırakmaya karar verdim. Şimdi kendimi çok iyi hissediyordum. İnsan istedikten sonra her şeyi bırakabilir. Nasıl sigara içmenin yaşı yoktur deyip erken yaşta başlıyorlarsa, bırakmanın da yaşı yoktur" dedi.  20 yıldır sigara tiryakisi olduğunu ifade eden ve polikliniğe başvuran M. Salih Akkuş da, "Sigara, belli bir süreden sonra vücutta oluşturduğu yan etkilerden dolayı yaşam kalitemizi düşürüyor. Biz de yaşam kalitemizi yeniden arttırmak için böyle bir yola başvurduk. Burada hocalarımız tarafından bilgilendirildik. Sağlık Bakanlığı tarafından da sigara bırakma ilacı ücretsiz veriliyor. Ben de bu ilaçları kullanıp sigarayı bırakacağım inşallah. Benim gibi sigara bırakmak isteyenler de gelip buraya başvurabilirler" diye konuştu. 

Kucağındaki Çocuğu Sigara İçtiği İddia Edilen Anne Serbest Haber

Kucağındaki Çocuğu Sigara İçtiği İddia Edilen Anne Serbest

Eskişehir'de kucağındaki çocuğu sigara içtiği iddia edilen anne çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılırken çocuğun babası Özcan Başar, "Polis memurlarına dedim ki bana nikotin testi yapabilirsiniz, ailecek sigara kullanmıyoruz" diye konuştu.   Odunpazarı ilçesi Emek Mahallesi'nde geçtiğimiz günlerde organize edilen düğün merasiminde, annesinin kucağından sigara içtiği iddia edilen 4 yaşındaki çocuğun görüntüleri sosyal medyada gündem oldu. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca olayla ilgili inceleme başlatıldı. Bahse konu anne S.B. gözaltına alınıp emniyetteki işlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Nöbetçi mahkemece S.B. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ayrıca mahkeme, çocuk için Eskişehir Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nden rapor talep etti.  "Aile içinde sigara kullanan insanlar değiliz"  Çocuğun babası Özcan Başar bu durumla ilgili orak şu ifadeleri kullandı:  "Ben bu zamana kadar daha bu yaşın sahibiyim ne içki ne de sigara içtim. Dayımın düğününe gitmiştim, orada misafirler alkol içiyordu ben de onlarla birlikteydim. Eşim gelini izlerken kucağındaki çocuğumuz nereden aldıysa sigara almış. Olay buraya nasıl geldi anlamadık. Kendimiz bile aile içinde sigara kullanan insanlar değiliz. Polis memurlarına dedim ki bana nikotin testi yapabilirsiniz, ben sigara kullanmıyorum. Eline sigarayı biz vermedik. Üç tane çocuğum var bir tane çocuğumda bile böyle bir olayla karşılaşmadım. Bu çocuk daha dört yaşında bir şeye aklı ermiyor, boş bulunup eline almış. Kalabalıkta dalgınlığımıza gelen bir şey. Eşim içeride ifade veriyor. Çocuğumuzun bu durumdan dolayı psikolojisi bozuldu." 

Sigara Ömrünüzden Çalmasın! Haber

Sigara Ömrünüzden Çalmasın!

Prof. Dr. Hamza Duygu, kalp ve damar hastalıklarının gençler arasında yaygınlaşmaya başladığı uyarısında bulundu. En önemli risk faktörlerinden biri olarak sigarayı işaret eden Prof. Dr. Duygu, "Sigara, insan ömründen 20 yıl çalıyor" dedi.   Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, Kalp Sağlığı Haftası'nda önemli açıklamalarda bulundu. Kuzey Kıbrıs’ta en fazla kalp ve damar hastalıklarına bağlı hastalıkların görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Hamza Duygu, son yıllarda tüketimi gençler arasında yaygınlaşan enerji içeceklerinin de bu riskleri ciddi şekilde artırdığını vurguladı. Kalp damar hastalıklarının birden fazla faktöre bağlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, sigara, düzensiz beslenme, düzensiz uyku, obezite, aşırı alkol tüketimi ve aşırı stresin kalp ve damar sağlığı için önemli risk faktörleri arasında olduğunu belirtti. Prof. Dr. Duygu, bunun yanında yaş, cinsiyet, genetik ve etnik etkenlerin de kalp ve damar sağlığını bozan risk faktörleri arasında olduğunu ifade etti. Yaş, cinsiyet, genetik ve etnik etkenlerin değiştirilemez etkenler grubunda olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, sigara tüketimine bağlı kalp rahatsızlıkları, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, aşırı alkol tüketimine bağlı rahatsızlıklar, oturgan yaşam, şişmanlık, kan yağları, kan basıncı ve kan şekeri yüksekliğinin ise düzeltilebilir risk faktörleri olarak sıraladı.  "Pasif içicilik de önemli sorun"  Kalp damar hastalıklarında en önemli risk faktörlerinin başında sigara tüketiminin geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Hamza Duygu, sigara tüketiminin kalp damar tıkanıklığı ile birlikte birçok hastalığa da neden olduğunu belirtti. Prof. Dr. Duygu, "Sigara tüketimi maalesef ömrümüzden yirmi yıl çalıyor. Kalp Damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa da davetiye çıkarıyor. Aktif içicilik gibi pasif içicilik de çok önemli bir sorun. Kişiler mutlaka sigara içilen ortamdan uzak durmalı" dedi.  Düzenli olarak sigara içen kişilerin yüzde 50’sinin sigara tüketiminden kaynaklı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini ifade eden Prof. Dr. Hamza Duygu, bu ölümlerin yaklaşık yarısının orta yaş grubunda görüldüğünü belirterek, içilen sigara miktarının kalp damar hastalıkları, kanser ve solunum sistemi hastalıkları ile doğrudan ilişkili olduğu uyarısında bulundu.  "Kalp hastalıkları gençler arasında yayılıyor"  KKTC’de en sık görülen hastalığın kalp damar hastalıkları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, bu hastalıkların sadece ileri yaşlarda değil, gençlerde de sık görülebildiğini de vurguladı. Gençlerde kalp krizi riskini artıran başlıca etkenlerin; zararlı madde kullanımı, sağlıksız beslenme ve düzensiz uyku olduğunu belirten Prof. Dr. Duygu, gençler arasında son yıllarda yaygınlaşan enerji içeceği ve keyif verici madde kullanımının kalp sağlığı açısından ciddi riskler taşıdığını söyledi. Bu tür maddelerin özellikle gençlerde kalp ritim bozukluklarına ve kalp krizine yol açabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Duygu, kalp damar hastalıklarına yatkınlığı olan bireylerin daha da dikkatli olması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Duygu, "Son yıllarda yirmili veya otuzlu yaşlarda da kalp damar tıkanıklığına günlük pratikte daha sık rastlıyoruz. Bunun en önemli nedenin ise sigara alışkanlığı olduğunu görüyoruz" dedi.  "Sağlıklı kalbin temellerini çocuklukta atın"  Sağlıklı bir yaşamın, çocukluk yaşlarında edinilen alışkanlıklarla şekillenmeye başladığını söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, bu yaşlardan itibaren sağlıklı diyet alışkanlığının yerleştirilmesi ile toplumun kalp damar hastalığı riskinin azaltılabilineceğini belirtti. Şeker hastalığının yaygınlığındaki korkutucu artıştan sorumlu obezite ve hareket azlığı ile mücadelenin de kalp sağlığı için belirleyici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Duygu, "Bu konuda verilmesi gereken mücadele topluma eğitim yoluyla bilinç kazandırmak suretiyle gerçekleşebilir. Okullarda fiziksel aktivite derslerinin yanında beslenme ile ilgili eğitimler de verilmesi gerekir. Okullarda öğrencilere günde bir saat beden eğitimi yapma olanağı sağlanmalıdır. Erişkinlerin ise beden eğitimi yapabileceği merkezlerin sayısı ve kalitesinin arttırılması devletçe desteklenmelidir" dedi.  "Geciktirilebilir veya azaltılabilir risk faktörlerini dikkate alın, kalbinizi koruyun"  Kalp sağlığını korumada düzenli ve dengeli beslenmenin de büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Hamza Duygu, sağlıklı beslenme alışkanlıkları sayesinde kalp damar hastalıklarına yol açan birçok risk faktörünün de önlenebileceğini ifade etti. Sağlıklı beslenme ile kalp damar hastalıklarına neden olan risk faktörlerinden aşırı kilo, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gelişiminin geciktirilebilir veya azaltılabilir olduğunun altını çizen Prof. Dr. Hamza Duygu, "Toplumda batı tipi diyet ve fast food alışkanlıkları giderek yaygınlaşıyor. Bu durumla ancak sağlıklı yaşamı hedefleyerek mücadele edilebilir" dedi.  Aşırı kalori ve tuz tüketiminin önlenmesi, hayvansal yağların azaltılarak bitkisel yağların taze sebze, liften zengin yiyecekler ve balığın daha çok tüketildiği bir yeme düzeninin benimsenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Duygu, zeytinyağı ve balık tüketiminin daha fazla olduğu bölgelerde kalp ve damar hastalıklarından ölümlerin daha az görüldüğünü belirtti. Prof. Dr. Duygu, "Toplam tüketilen enerjinin en fazla yüzde 30’unun hayvansal yağlardan karşılanması gerekiyor" dedi. 

Elektronik Sigara Tehlike Saçıyor Haber

Elektronik Sigara Tehlike Saçıyor

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşegül Karalezli, elektronik sigara ve ısıtılmış tütün ürünlerinin çocuk yaşta kullanıldığına dikkat çekerek, "13-15 yaşındaki çocuklar bu ürünleri kullanıyor. İçinde ne olduğunu bilmeden bağımlılık yapıcı maddeleri soluyorlar. Aileler uyanık olmalı, çünkü elektronik sigaralar masum değil; akciğer kanseri ve DNA hasarına neden olabiliyor" dedi.   Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından düzenlenen 10. Uluslararası Katılımlı Akciğer Sağlığı Kongresi (UASK), 9-12 Nisan tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirildi. Kongrede solunum hastalıklarından tütün bağımlılığına, akciğer kanserinden yapay zekâ destekli tanı yöntemlerine kadar birçok başlık ele alındı. Kongreye katılan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşegül Karalezli, elektronik sigaraların özellikle gençler arasında hızla yayıldığına dikkat çekerek uyarılarda bulundu.  "Elektronik sigaralar zararsız sanılıyor, oysa DNA hasarına yol açıyor"  Prof. Dr. Karalezli, "Elektronik sigara maalesef son yıllarda ülkemizde de çok fazla satışı ve kullanımı olan bir şey. Çünkü zararsız olduğu düşünülerek tüketiliyor ne yazık ki. Ama elektronik sigaralarda pek çok katkı maddeleri olduğunu, katkı maddelerinin DNA hasarı yaparak akciğer kanserine neden olduğunu, solunum hastalıklarına zemin hazırladığını biliyoruz" ifadelerini kullandı.  "Gençler nikotin ya da uyuşturucu madde soluduklarının farkında bile değil"  Prof. Dr. Karalezli, elektronik sigara likitlerinin artık PAF adı verilen cihazlarla kullanıldığını belirterek, "Bu cihazlar gençler arasında çok cazip. Renkli, kokulu, aromalı. İçinde nikotin olduğunu ya da başka bir bağımlılık yapıcı madde olduğunu bilmeden kullanıyor gençler ne yazık ki. Bu maddeler de bazen uyuşturucu olabiliyor. Ülkemizde bu konuda çok güzel kanunlar var ancak bu ürünler elektronik ortamdan temin edilebiliyor" dedi.  "13-15 yaşındaki çocuklar kullanıyor, enfeksiyonlara da davetiye çıkarıyor"  PAF cihazlarının tehlikesine dikkat çeken Prof. Dr. Karalezli, "Bu cihazların içinde 10 bin kullanımlık bir solüsyon var. Kullan-at deniliyor bunlara. Bunu çocuk alıyor. Bu çocuk dediğim gerçekten çocuk. 13-15 yaşında ancak olan çocuklar. Ortaokul çağına kadar inmiş durumda. Bunları bir kişi alıyor, 3-5 kişi, 10 kişi artık kaç kişi içiyorsa. Dolayısıyla enfeksiyonlara da yatkınlık söz konusu. EVALI denilen, elektronik sigarayla ilişkili akciğer hasarına neden olabiliyor" diye konuştu.  "Sigara şirketleri yeni pazar arıyor, 83 farklı zararlı madde tespit edildi"  Elektronik sigaraların ve ısıtılmış tütün ürünlerinin arkasında geleneksel tütün endüstrisinin olduğunu belirten Karalezli, "Bu ürünlerin hepsi normal sigara fabrikalarının ürünleri. Normalde sigara satışlarının azaldığını görünce yeni pazar payları aramaya başlıyorlar. Bu elektronik sigara ve ısıtılmış tütün ürünleri ortaya çıkmış durumda" dedi.  Isıtılmış tütün ürünlerinin zararlarına da değinen Karalezli şöyle devam etti:  "Isıtılmış tütün ürünleri de normal tütünün, selüloz dediğimiz odun diye tabir edebiliriz belki karıştırılması ve içine bazı katkı maddelerinin konulmasıyla imal edilmiş bir şey. Küçücük bir sigarası var zaten. Bunu şarj ediyorlar. Arkasından da bu şarj edilen şey normal sigara gibi. Elektronik sigaralarda ya da normal sigaralarda tespit edilmemiş 83 tane farklı, bazıları kanserojen madde tespit edilmiş. Bu ürünler kablolu, silikalı. Isıtılmasıyla ortaya çıkan zararlı maddelerin, özellikle nikelin sigaradan 100 kat daha fazla olduğu görülmüş. Bu metallerin vücuda alınması akciğerde reaksiyonlara ve hastalıklara neden olabiliyor."  "Denetim çalışmaları sürüyor, aileler ve kamu birlikte mücadele etmeli"  Prof. Dr. Karalezli, denetim mekanizmalarına da dikkat çekerek, "Aslında ülkemizde çok güzel kanunlarımız var ve bunların kullanımı tütün kontrolü kapsamında. Fakat bir şekilde elektronik ortamdan temin edilebiliyor. Bunun için hem Sağlık Bakanlığı hem de İçişleri Bakanlığı nezdinde birtakım önleme çalışmaları devam ediyor. Ailelerin çocuklarını bu konuda da uyarması, bizlerin de sık sık elektronik sigara ve bu tür ürünlere dikkat çekmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. 

Kalp Sağlığınız İçin Sigarayı Bırakın  Haber

Kalp Sağlığınız İçin Sigarayı Bırakın 

Türkiye’de her yıl yaklaşık 125 bin kişinin kalp krizi sebebiyle hayatını kaybettiğini vurgulayan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Fahriye Vatansever Ağca, kalp damar hastalıklarına neden olan risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıyla ölümlerin yüzde 70’inin ortadan kaldırılacağına dikkat çekti.   Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Fahriye Vatansever Ağca, Kalp Sağlığı Haftası kapsamında açıklamalarda bulundu. Kalp damar hastalıklarının Türkiye’de birinci sıra ölüm nedeni olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ağca, "TÜİK verilerine göre Türkiye’deki tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 35 ile 40’ı kalp damar hastalıkları nedeniyle meydana gelmektedir. Ülkemizde her yıl 125 bin kişi kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmektedir" şeklinde konuştu.  Kalp damar hastalıklarının önlenmesinde kalp damar sağlığını etkileyen risk faktörlerini bilmenin ve buna yönelik tedbir almanın hayati önem arz ettiğini belirten Prof. Dr. Ağca, "Tansiyonunuzu, kan şekerinizi ve kolesterol seviyelerinizi düzenli olarak ölçtürmeniz; varsa hipertansiyon, diyabet ve kolesterol hastalıklarınızın tedavisini doktorunuzun önerileri doğrultusunda yapmanız önemlidir" ifadelerini kullandı.  Sigarayı bırakın  Sigara ve tütün ürünlerinin kullanımı, kalp damar sağlığını ciddi bir şekilde tehdit ettiğinin altını çizen Ağca, "Hiç sigara içmemek kalp sağlığı açısından çok önemli. Eğer sigara içiyorsanız mutlaka sigarayı bırakmanız gerekmektedir. Psikososyal stres, hareketsiz yaşam ve aşırı kilolu olma yani obezite kalp sağlığını tehdit eden diğer risk faktörleridir. Bunlarla mücadele kalp damar sağlığınızı iyileştirecektir" dedi.  Prof. Dr. Ağca son olarak tüm bu risk faktörlerinin kontrol edilmesi sonucu kalp ve damar hastalıkları nedeniyle ortaya çıkan ölümlerin yüzde 70’inin ortadan kaldırılacağını ifade etti. 

Diş Renklenmesine Dikkat! Haber

Diş Renklenmesine Dikkat!

Diş renklenmelerinin kişinin yaşı, genetik yapısı, beslenme alışkanlıkları ve ağız hijyenine bağlı değişkenlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, "Günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, renklendirici yiyecek ve içeceklerin tüketiminin azaltılması, sigara ve tütün ürünlerinden uzak durulması, düzenli diş hekimi kontrolleri, beyazlatıcı diş macunlarının kontrollü kullanılmasıyla bu sorunun önüne geçilebilir" dedi.  Diş renklenmelerinin, günümüzde estetik algısının ve hasta beklentilerinin değişmesi sebebiyle hastaların diş hekimine en sık başvurma nedenlerinden biri haline geldiğine dikkat çeken İstinye Dental Hospital Başhekimi Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, teşhis ve tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.  "Genetik faktörler diş renklenmesine sebep olabilir"  Dişlerin renklenme sürecinin kişisel alışkanlıklara, genetik faktörlere ve beslenme düzenine bağlı değişkenlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, ayrıca kötü ağız hijyeni, sigara kullanımı ve renklendirici içeren gıdaların tüketimi gibi faktörlerin dişlerin daha hızlı renklenmesine neden olacağının altını çizdi.  Prof. Dr. Akalın, diş renklenmelerine neden olan faktörler hakkında ise şu bilgileri paylaştı:  "Diş renklenmeleri genellikle dış ve iç kaynaklı olarak ikiye ayrılır. Dış kaynaklı renklenmeler, yiyecek ve içeceklerde bulunan pigmentler veya tütün kullanımı gibi dış etkenlerden kaynaklanır. İç kaynaklı renklenmeler ise genetik faktörler, hastalıklar, ilaç kullanımı ve diş travmaları sonucu oluşur.  "Çay ve kahve tüketimine dikkat edilmeli"  Diş renklenmeleri genellikle çay, kahve, asitli içecekler, koyu renkli meyve suları ve sigara tüketimi ile ilişkilidir. Bu maddeler diş minesine nüfuz ederek zamanla renklenmeye neden olmaktadır. Ayrıca yüksek asidik içerikli gıdalar (turunçgiller, gazlı içecekler) mine yapısını zayıflatabilir ve renklenmeyi hızlandırabilir."  "Renklenme sorununun önüne geçmek mümkün"  Diş renklenmesini önlemenin mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akalın, "Günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, renklendirici yiyecek ve içeceklerin tüketiminin azaltılması, sigara ve tütün ürünlerinden uzak durulması, düzenli diş hekimi kontrolleri, beyazlatıcı diş macunlarının kontrollü kullanılması sayesinde bu sorunun önüne geçilebilir" dedi.  "Diş yüzeyindeki renklendirmeler giderilerek estetik bir görünüm sağlanabilir"  Prof. Dr. Akalın, diş beyazlatma tedavisi hakkında şu bilgileri paylaştı: "Diş beyazlatma tedavisi profesyonel olarak diş hekimi tarafından uygulanan ofis tipi beyazlatma yöntemleri veya bireyin klinik olarak hazırlanan beyazlatma plakları ile hekim kontrolünde gerçekleştirdiği ev tipi beyazlatma yöntemleri ile sağlanabilir. Bu süreçte genellikle hidrojen peroksit veya karbamid peroksit içeren beyazlatıcı ajanlar kullanılarak diş yüzeyindeki renklenmeler giderilerek daha estetik bir görünüm elde edilir."  "Kalıcı beyazlık için birkaç seans gerekebilir"  Diş renklenmelerinin kişinin yaşı, genetik yapısı, beslenme alışkanlıkları ve ağız hijyenine bağlı değişkenlik gösterdiğini aktaran Prof. Dr. Akalın, "Profesyonel diş beyazlatma tedavileri ortalama 45 dakika ile 2 saat arasında değişen bir sürede gerçekleştirilmektedir. Ancak etkili ve kalıcı bir beyazlık elde etmek için birkaç seans gerekebilir. Ev tipi beyazlatma yöntemleri ise genellikle iki ila dört hafta sürebilir. Bu iki yöntemin kombine kullanımı çoğu diş hekimi tarafından sıklıkla önerilmektedir. Beyazlatmanın etkinliği, kullanılan beyazlatma ajanlarının konsantrasyonuna, uygulama sürecine ve bireysel faktörlere bağlıdır" açıklamasında bulundu.  "En yaygın hata kontrolsüz beyazlatma ajanı kullanımı"  Prof. Dr. Akalın, diş beyazlatma sürecinde en yaygın hatalardan birinin, ev tipi beyazlatma tedavisi sürecinde beyazlatma ajanlarının kontrolsüz ve aşırı kullanımı olduğunun altını çizdi. Aşırı ya da gerektiğinden uzun süreli kullanımın mine dokusunu zedeleyerek uzun vadede diş hassasiyetine neden olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tuğba Toz Akalın, "Beyazlatma sonrasında dişlerin yeniden renklenmemesi için ilk 48 saat boyunca renkli gıdalardan ve asidik içeceklerden kaçınılmalı, sigara kullanımı sınırlandırılmalıdır. Ayrıca, ağız hijyenine özen gösterilerek beyazlatma tedavisinin kalıcılığı artırılabilir. Beyazlatma tedavileri sonrasında dişlerde geçici olarak hassasiyet gelişebilir. Bununla birlikte, uzman hekim kontrolünde yapılan beyazlatma tedavileri genellikle güvenli ve etkilidir" şeklinde konuştu.  "Düzenli diş hekimi kontrolü yapılmalı"  Son olarak beyazlatma sonrası ağız bakımı hakkında bilgi veren Prof. Dr. Akalın, "Belirli aralıklarla gerçekleştirilen diş hekimi kontrolleri ile beyazlatma etkisi daha uzun süre devam edebilir. Beyazlatma işlemi sonrasında mine dokusunun korunması için florür içeren diş macunları tercih edilmeli, aşındırıcı içeriğe sahip diş macunlarından kaçınılmalıdır. Diş hekimi tarafından önerilen bakım ürünleri ve beyazlatma etkisini koruyan ağız gargaraları kullanılabilir" diyerek açıklamalarını sonlandırdı. 

Sigara Kadınları Kıskaca Aldı Haber

Sigara Kadınları Kıskaca Aldı

Sigara bağımlılığı her geçen gün artarken, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahadır Geniş, özellikle kadınlar arasında sigara kullanımının yükseldiğini açıkladı. Geniş, "Şu aşamada erkeklerin kullanım oranı azalıyor. Erkeklerin lehine olan senaryo bu ama 2015'den sonra kadınların sigara kullanım oranı arttı. Bu da senaryonun kadınların aleyhine geliştiğini gösteriyor" dedi.  Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahadır Geniş, iftardan sahura kadar art arda içilen sigaraların insan vücudunda oluşturduğu zararlara ve son yıllarda kadınlar arasında yaygınlaşan sigara kullanımına dair açıklamalarda bulundu.  Uzmanı, fazla nikotinin zararlarını sıraladı  Ramazan ayında asıl sıkıntının, kişinin gün içerisinde içemediği sigarayı kısa bir zaman diliminde tüketmek istemesi olduğunu söyleyen Geniş, bu durumun sigaranın etkilerini daha zararlı hale getirdiğini ifade etti. Fazla nikotin alımının zararlarına dikkat çeken Doç. Dr. Bahadır Geniş, "Fazla nikotin alınması baş ağrısı, odaklanma problemleri, dikkat dağınıklığı, mide ağrısı ve hazımsızlık gibi sorunlara yol açabiliyor. Ayrıca, yoğun nikotin alımı uyku problemlerine de sebep olabiliyor çünkü dar bir zamanda yoğun nikotin almak, uyarıcı bir madde almak anlamına geliyor. Özellikle Ramazan ayında uykunun önemini biliyoruz. Sahura kalkıyoruz, uyku saatlerinde bir değişiklik de oluyor ve aşırı nikotin kullanımı sağlıklı uykuyu da engelliyor. Dezavantajlardan biri de, gün içinde sigarasızlıktan kaynaklanan yoksunluk sürecinin giderilmesi için ardı ardına içilen sigaralar, kişinin Ramazan ayından sonra sigara kullanımını daha da artırmasına sebep olabiliyor. Yoğun nikotin alımı neticesinde zaten iştah azaldığı için kişi doğru düzgün yemekte yiyemez. Doğal olarak ertesi gününde verimsiz geçmesine sebep olur" dedi.  "Bol su için" uyarısı  Özellikle sigara içenlere bol su tüketimi uyarısında bulunan Bahadır Geniş, "Ne kadar fazla su içilirse, sigaranın zararlı maddelerinin vücuttan atımı da o kadar kolay olacaktır. Eğer su içilmiyorsa, yemek yenmiyorsa ve zararlı maddelerin atımı için yeterli bir vücut yeterliliğimiz de yoksa bu süreç çok daha zorlaşıyor. Kalp ve damar sağlığı için var olan risk bu sebeple daha da artıyor" dedi.  "Ramazan ayı bağımlılıktan kurtulmak için bir fırsat"  Doç. Dr. Bahadır Geniş, Ramazan'ın sigarayı bırakmak isteyenler için önemli bir fırsat olduğuna da işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:  "Bu dönemde bizlere başvuran ve sigarayı bırakmak isteyen insanların sayısında artış oluyor. Kişiler, Ramazan ayını bir fırsat dönemi olarak görüyor. Burada kişinin motivasyonunun olması çok önemli. Kendi isteği ve tasarladığı motivasyonlarla sigarayı bırakma girişiminde bulunduğunda işler daha da kolaylaşıyor. Zaten kişi, orucunu tutarken ona zarar verdiğinin farkında olduğu sigaradan da uzak duruyor. Örneğin bizlere kumar bağımlılığını bırakmak için başvuran bir hastamız vardı. 'Şeytanlar bile bu ayda bağlanıyormuş. Ben 'Ramazan ayında kumar oynarsam şeytandan da kötü olurum. Ramazan ayında asla kumar oynamam' şeklinde düşünceleri oluşuyordu. Bu açıdan Ramazan ayı herkes için bağımlılıklardan uzaklaşmak adına bir fırsat olabilir."  "Psikoterapi, çok önemli bir seçenek"  Sigarayı bırakma sürecinde kullanılan yöntemleri de anlatan Geniş, "Sigara bırakma konusunda birkaç yöntemimiz var. Bunlar nikotin sakızı, nikotin bantları, ilaç tedavisi ve psikoterapi. İlaçlı tedaviyi Ramazan ayında uygulamak belki pek mümkün olmuyor ama psikoterapi burada çok önemli bir seçenek olarak ön plana çıkıyor. Sigarayı bırakmakla ilgili davranışların yerine oturması açısından çok önemli. Biz psikoterapilerde hastanın sigara içme nedenlerini, bırakma denemelerini, aile öyküsünü ve daha birçok şeyi öğrenmiş oluyoruz. Sigara bırakma döneminde onun için tetikleyiciler ne olabilir, bıraktığında ne gibi şeyler yapabilir tüm bu süreçleri takip edip değerlendiriyoruz. Bu açıdan baktığımızda psikoterapiler rahat uygulanabiliyor çünkü dışarıdan aldığınız hiçbir madde yok, ilaç tedavisi vs. gibi de değil. Bu aşamada psikoterapilerin diğer tedavi yöntemlerine göre daha önde olduğu söylenebilir" ifadelerini kullandı.  "Vücudumuz iyileşmek için can atıyor"  İnsan vücudunun kendini yenileme ve iyileşme kapasitesine sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Bahadır Geniş, "İftardan sahura kadar ardı ardına sigara içiyorsak burada bir rahatlama beklemek söz konusu olamaz ama miktar olarak bile azaltmak bir fırsat olarak görülebilir. Ne kadar az kullandıysak doğal olarak hem akciğerler açısından hem kalp açısından, eklem ve bağırsaklar açısından da muhakkak ki artı yönleri olur. Vücudumuz zaten iyileşmek için can atan bir yapıda. Bu yüzden eskiye nazaran ne kadar az sigara içilirse vücudunda o kadar iyileşebileceğini söylemek mümkün" diye konuştu.  "Durum kadınların aleyhinde sürüyor"  Ayrıca Bahadır Geniş, kadınlarda sigara kullanım oranının arttığına da dikkat çekerek, "Cinsiyetler açısından değerlendirme yaparsak erkeklerde bu daha belirgin. Sadece sigara değil, diğer bağımlılıklarda da bu böyle ancak seyrin değiştiğini ve bu sayıların kadınların aleyhinde işlediğini söylemek mümkün. Geçmiş yıllarda yapılan çalışmalar bize, erkeklerin yoğun miktarda sigara kullandığını, kadınlarsa görece daha az kullandığını söylemekteydi. Şu aşamada erkeklerin kullanım oranı azalıyor. Erkeklerin lehine olan senaryo bu ama 2015'den sonra kadınların sigara kullanım oranı arttı, yüzde 5-8 arasında. Bu da senaryonun kadınların aleyhine geliştiğini gösteriyor. Sigarayı bırakmak için başvuran kişi sayısına baktığımızda erkekler yoğunlukta ama uzun zaman için baktığımızda kadınların aleyhine" şeklinde değerlendirmelerde bulundu. 

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Yeni Marmara Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.